
Aradan birkaç gün geçmişti, Can’la çok fazla iletişimde kalamamıştık. Transfer işleriyle çok fazla yoğun ilgileniyordu. Her şeyin en ince ayrıntısına kadar düşündüğünün ve yorulduğunun farkındaydım. Açıkçası bu süreç onu biraz yıpratmış gibiydi. Elimden geldiğince ona destek olmaya çalışıyordum. Rahatlatmak ve omuzlarındaki yükü biraz almak istiyordum. Aslında ben de kendimi çok fazla iyi hissetmiyorum desem yeriydi. İşler ciddileştikçe, onun gidişi kesinleştikçe duygusal anlamda hem çok seviniyordum onun adına hem de ayrı kalacağımız süreç yüzünden çok üzgündüm. Ondan ayrı bir günüm bile geçsin istemiyordum artık. Ben onunla mutluydum. Bunu gerçekten çok iyi fark etmiştim bu süreçte.
Statta maçı odaklanmış izliyordum. Eskisi kadar bir tepki göstermemeye başladım desem yeriydi. Önceden çığlık kıyamettim resmen. Şimdilerde üzerime bir “yetişkinlik” edası gelmişti. Belki yarınki nişan bunda etkiliydi belki de sevdiğim adamdan uzak kalmam. Bir fikrim yoktu açıkçası. Tek neşelendiğim yer Can’ın yanı olmaya başlamıştı. Bu psikolojiden nasıl çıkacağıma dair bir fikrim de yoktu.
Son dakikalara girerken Can’ın kan ter içinde koştuğunu görüyordum. Bugün bir asist bir gol yapmıştı. Yüzündeki mutluluğu görmek her şeye bedeldi zaten. Bir önceki maçta yaşamış olduklarını bir kenara koyup tekrar o sahaya çıkmak da bir meseleydi doğrusu.
Hakemin son düdüğü çalmasıyla Can yanıma doğru koşarken ben de gülümseyerek gelişini izledim.
Tribünden sarkarken uzanıp alnıma bir öpücük kondurdu.
“harikaydın.” Dedim ellerini tutarken.
“senin içindi.” Dedi göz kırparken. İçten içe eridiğimin farkında değildi tabi, göz kırpmaya devam etsindi.
“teşekkür ederim sevgilim.” Dedim gülümserken.
“gitmem gerek şimdi, arabada buluşalım olur mu? Sen burada daha fazla bekleme.” dedi.
“tamam olur, bekliyorum seni.” Dedim.
“tamam.” Dedi ellerimi bırakmak istemezcesine tutmaya devam ederken. İkimiz de ayrılmamız gerektiğinin farkında olduğu için mecburi olarak ellerimizi çektik sonunda.
O içeri girerken ben de tribünden ayrılıp otoparka geçtim. Onun arabasıyla gidecektik ama ben kullanacaktım, yorgunluktan hareket edecek hali kalmadığına adım kadar emindim. Ayşe annemler için de korumalar gelecekti. Topluca buluşmuş olacaktık.
Arabaya geçene kadar magazine yakalanırken gülümseyerek ilerledim sadece. Hep bir ağızdan soru sordukları için ne dediklerini anlayamıyordum doğrusu.
“yakında düğün var mı Birce hanım?” sorusuna gülümsemeden edemedim. Hepsinin merak ettiği soruydu ve ben onlardan daha çok merak ediyordum doğrusu.
“tarihimiz belli değil henüz.” Dedim nazikçe cevap vermeye çalışırken ama arabaya ulaşamıyordum bile. Zaten kalabalık bir ortamdı bir de magazinle birlikte duraksıyordum sürekli.
“nişanınız yarın mı olacak?” denilmesiyle duraksadım.
“evet, yarın aile arasında olacak.”
“bir önceki maçta Can beyin yaşadıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?”
“şiddete tabiki karşıyım, o anki nabız yüksekliğiyle bir gerginlik çıkmış. Can benim için çok değerli, ona bir şey olmasını tabii ki istemem. Bu şekilde.” Dedim gülümserken.
“Can beyin transferi olacak mı, bunun hakkında neler söyleyeceksiniz?”
“bunlar Can’la konuşmanız gereken meseleler. O da zaten gerekli açıklamayı yapacaktır.” Dedim ne diyeceğimi bilemezken. Arabanın önüne geldiğimde kapıları açarken “iyi akşamlar arkadaşlar, kolay gelsin.” Dedim.
“birkaç soru daha sorsak olur mu?” dedi bir tanesi.
“vaktim çok az arkadaşlar, Can beni bekliyor şu an. Bir dahaki sefere inşallah.” Dedim kapıyı açarken.
Vazgeçmeye niyetleri olmasa da sürücü koltuğuna yerleştiğim için çok fazla bir şey diyemeden kapımı kapatıp gülümsemiştim. Arabayı çalıştırıp bir el selamı da verirken dikkatle otoparktan çıktım. Doğruca arka kapının yolunu tutarken telefonumun çalmasıyla açıp hoparlöre verdim.
“efendim?” dedim.
“Birce, geliyor musun?” dedi Can’ın sesi yükselirken.
“evet, muhabirler biraz tuttu ama geliyorum. 2 dakikaya yanındayım.” Dedim.
“tamam, bekliyorum seni.”
“tamam.” Diyerek telefonu kapatırken arka kapıya yaklaştım. Can’ı beni beklerken görürken hızımı kesip yanında durdum.
“benim sürmemi ister misin?” dedi kapıyı açarken.
“önce biraz dinlen, ben yorulursam sen sürersin.” Dedim.
“hayır demem.” Diyerek yanıma otururken emniyet kemerini bağlamasıyla tekrar yola çıktım.
Bu sefer rotamız doğduğum, büyüdüğüm şehirdi. Bizim için uzun bir yolculuktu ve her şeyin resmi olarak başlangıç noktası diyebilirdik. Yarın Can’ın yüzüğünü parmağımda taşıyacaktım. Hayatımda yaşayacağım en tarif edilmez duygulardan biriydi sanırım.
Arabayı olabildiğince hızlı kullanıyordum. Can zaten yorgundu, üzerine bir de yolda yorulsun istemiyordum. Bir an önce otele gitmek istiyordum. Zaten yarı yolda Can uyuyakalmıştı. O uyuyunca daha da hızlanmıştım.
Arabayı otelin önüne yavaşça park ederken bir iç çektim. Gözlerim acımaya başlamıştı. Gece yarısını çoktan geçmiştik. Emniyet kemerimi çözerken yüzü bana dönük, mışıl mışıl uyuyan Can’ın yanağına bir öpücük kondurup yavaşça saçlarıyla oynamaya başladım. Onu uyandırmak istiyordum ama kıyamıyordum da. Böyle uyumasına da kıyamıyordum.
“Can.” Dedim sessizce. Beni duymazken ellerimi yanaklarına yerleştirip parmaklarımın boşta bıraktığı yerlere birer öpücük daha kondurdum.
“Birce.” Dedi gözlerini açmadan.
“efendim.” Dedim.
Birkaç saniye sessiz kalsa da gözlerini araladı hemen. “geldik mi?” dedi şaşkınca.
“evet, otelin önündeyiz. Hadi kalk, yatakta uyu.” Dedim.
“neden beni uyandırmadın, ben de sürerdim arabayı.”
“yollar boş olduğu için hızlı geldim zaten. Gerek kalmadı. Hadi odaya çıkalım. Hava da çok soğuk.” Dedim.
“tamam.” Dedi kendine gelmeye çalışırken.
Birlikte arabadan inerken bagajdan bavullarımızı aldık. Can ikimizin bavulunu birden taşırken bir eliyle de elimi tutuyordu.
Resepsiyondaki kadınla konuşup kartlarımızı alırken asansörle yukarı çıktık. Odalarımız yan yanaydı. Butik otel tarzıydı zaten burası, öyle çok odası da yoktu. Sadece deniz manzarası efsaneydi. Çok beğeniyordum burayı.
Can odamın kapısını açarken bavulumu içeri kadar bıraktı.
“teşekkür ederim.” Dedim gözlerinin içine bakarken.
“ben de seni öpeyim, hep sen öptün.” Dedi yanağıma bir öpücük kondururken.
“sen uyanık mıydın?” dedim şaşkınca.
“araba durunca uyanmıştım, yoksa uyuyordum.” Dedi gülümserken.
“çok kötüsün Can, ben de seni uyandırmaya kıyamıyordum.”
“uyandırmaya kıyamadığın için öpücüklere boğdun yani.”
“ay bir daha yapmam, hemen diline düştük.” Dedim beline sarılırken.
“asıl böyle uyandırılmazsam uyanmam, ona göre. Her seferinde isterim.”
“inşallah.” Dedim iç çekerken. Hala aylarca uzak kalacağımız gerçeğini kabullenmek gelmiyordu içimden.
“hadi dinlen artık, çok yordum seni.” Dedi alnıma da bir öpücük kondururken.
“bir şey yapmadım ki.” Dedim başımı kaldırıp gözlerinin içine bakarken.
“bütün gece araba kullandın sevgilim, unuttun mu hemen?”
“bir iyi geceler öpücüğü alırım, her şey unutulur ki.” Dedim yanağımı uzatırken. İyi alışmıştım.
Gülümseyerek yanaklarıma ardı arkası kesilmeyen öpücükler kondurmaya başladı. Kendimi bir süre sonra geri çekmeye çalışırken öpücüklerden dudaklarım da nasibini almıştı.
“Can.” Dedim durması için.
Geri çekilip gözlerimin içine bakarken “sevgilim iyi geceler öpücüğü ister de ben vermez miyim?” dedi.
“çok teşekkür ederim, bütün her şeyi unutturdun.” Dedim ben de gülümserken.
“rica ederim. Hadi odana gir yoksa bu gece bırakmayacağım seni.”
“biri duyacak, ayıp.” Dedim uyarırcasına.
“yarın nişanlım oluyorsun Birce hanım, ne ayıbı.”
“olsun. Biz gelenek ve göreneklerimize göre ilerleyeceğiz.”
“orası öyle tabi, neyse hadi, çok yorgunsun. İyi geceler.”
“seni seviyorum.” Dedim gözlerinden gözlerimi çekemezken.
“ben de seni çok seviyorum.”
Hala kapıyı kapatmak gelmese de onun hareketlenmesiyle ben de yavaşça kapıyı kapattım.
Bavulumu direkt açarken ayarladığım pijamalarımı hemen üzerime giyindim. Kafamı yastığa koyar koymaz resmen beynimin içinde maçtan kalan bütün sesler uğulduyordu.
Gözlerimi açtığımda gün çoktan doğmuştu. Kahvaltı yapıp annemlere geçeceğimizi kararlaştırmıştık. Öğleden sonra da onun ailesi gelecekti ve hep beraber bir yemek yiyecektik öncesinde. Sonra da sohbet ve muhabbet uzardı büyük ihtimalle ve ufak bir kahve molasının ardından isteme olurdu diye düşünüyorum. Ne zaman nasıl olacağı konusunda bir fikrim yoktu açıkçası. Can’ın ailesinin uzaktan gelmesi, bizde kalacak olmaları işi biraz karıştırıyordu tabi ki ama usulüne göre ilerleyeceklerine emindim. Ailelerimiz kesinlikle geleneklerine bağlı bir aileydi. En azından aynı yöreden olmamız bir artıydı. Konuşacak çok şeyleri olacaklarına emindim.
Hızlıca bir hazırlanırken dağıttığım her şeyi toparladım. Çantamı da yanıma alırken hazırdım. Odamdan çıktığım sırada yanımdaki odanın da kapısı açılırken Can çıkmıştı dışarıya.
“günaydın. Ben de tam sana geliyordum.” Dedi gülümseyerek.
“günaydın.” Dedim yanına gidip sarılırken. Kollarını bana sararken gözlerim kapanmıştı. Bu huzur başkaydı.
“kahvaltıya iniyoruz değil mi?” dedim başımı kaldırıp yüzüne bakarken. Benden uzun olması ona sarılırken ya da yanında dururken başımı kaldırmamı gerektiriyordu sürekli. Çok da şikayetçi değildim aslında. Onun her hali kabulümdü.
“evet, sonra da annemlere geçeriz.” Dedi alnımı öperken.
“tamam.” Dedim yavaşça kollarının arasından çıkarken.
Can teması kesmek istemediğini belli edercesine elimi tutarken aşağıya indik birlikte. Açık büfede bir şeyler alarak ilerlerken sağlıklı olmayan şeyleri atlaması beni mutlu ediyordu açıkçası. Beni vicdan azabından kurtarıyor diyebilirdim. Herkes sağlıksız şeyler yiyebilirken onun bundan kendini sakınması zordu. Benim için de onun için de. Yine de iradesi çok kuvvetli bir adamdı. Kendi de ben de bunun farkındaydık.
Bölüm Sonu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.47k Okunma |
3.48k Oy |
0 Takip |
103 Bölümlü Kitap |