
Kahvaltının ardından direkt anneme geçerken arabadan indik birlikte. Arkamdan bana seslenilmesiyle bakışlarımı arkama çevirirken Can da benimle bakmıştı. Ben buraya her geldiğimde bela beni bulmak zorunda mıydı acaba?
“Birce hanım, hoş geldiniz, kaçıp kurtarmışsınız kendinizi.” Dedi Ferhat. Hala yüzsüzce karşımda duruşu bende bir tepki uyandırmamıştı. Buraya gelmeyi bir tek bunlar yüzünden sevmiyordum. Yoksa doğup büyüdüğüm semtten oldukça memnundum.
“teşekkür ederim, nasılsın?” dedim nazikçe. Bu tavrıma şaşırmıştı. Cevap veremezken ben konuşmaya devam ettim. “Can, futboldan tanırsın gerçi sen. Nişanlım kendisi. Can, bu da ablamın eşinin kardeşi, Ferhat.” Dedim.
“memnun oldum.” Dedi Can elini uzatırken. Ferhat henüz şokunu atlatamadığını yüz ifadesinden belli etse de selamlaştı.
“tanıyorum elbette, ben de memnun oldum.” Dedi Ferhat.
“bize müsaade, hava çok soğuk. Birce üşümesin.” Dedi Can. Onun bazı şeyleri hemen noktalamasına hayrandım. Ferhat’ı da tanıyordu Can. Her şeyi anlattığım için hiçbir çekincem yoktu doğrusu. Burada bana söyleyeceği en ters şeyde Can misliyle karşılık verirdi, bundan emindim.
“gelin bir çay içelim ya, hemen kaçacak mısınız? Hem sana biraz Birce’den bahsederim.” dedi Ferhat gevşekçe.
“evleneceğim kadını gayet iyi tanıyorum. Yıllardır tanıdığım adamın kardeşi sonuçta, başkasından dinleyecek değilim.” Dedi Can.
“hangi adam?” dedi Ferhat ikinci şokunu geçirirken.
“Halim, tanıyorsundur belki. Tanımıyorsan tanıştırabilirim.” dedi Can alayla.
“tanıyorum.” Dedi Ferhat. “neyse o zaman teklif var ısrar yok.” Dedi istediğini alamazken.
“böyle bir teklifi bir daha duymamış olayım. Nişanlımın başkasının dilinde olması hoşuma gitmiyor.” Dedi Can kaşları çatılırken.
Can’ın elini sakin olması açısından hafifçe sıkarak uyardım. Geçen geldiğimizde birileri sürekli fotoğrafımızı çekip atmıştı. Şimdi de ortam bundan farksız değildi.
“pek görüşmeyiz zaten, sonuçta transfer olacaksın değil mi?” dedi gülümserken.
“henüz net bir şey yok. Olunca duyarsın.”
“iyi, peki. Yolun açık olsun.” Dedi birkaç adım geri giderken. “size mutluluklar.”
“teşekkür ederiz Ferhat.” Dedim sadece.
Can’la direkt apartmana girerken derin bir nefes alıp verdi.
“yalan söylüyor, benim hakkımda en ufak şey bile bilmiyor. Sadece başkalarından bahsedip seni sinirlendirecek aramızı bozmaya çalışmaktı amacı.” Dedim hızlıca.
Bir elini yanağıma yerleştirirken yanağıma yumuşacık bir öpücük bıraktı. “biliyorum hayatım, her şeyin farkındayım. Tek derdi sen de değildi zaten, benimle de uğraştı. Aklı sıra ağzımdan laf alıp haber sitelerine satacak.” Dedi.
“Can, bir daha buraya gelmek istemiyorum. Bir daha bu insanlarla karşılaşmanı istemiyorum. Sen bunu hak etmiyorsun.” Dedim.
“eğer sen buraya gelmek istemezsen seni buraya getirmem. Onun dışında hiçbir şey umurumda değil. Her yerdeler. Bunlar sadece gördüklerimiz. İnternette hakkımda neler yazıyorlar aklın bile almaz. Kalpleri kötü olan insanlar bunlar.”
“tek bir olumsuz cümle dahi duymanı istemiyorum.”
“ben de senin üzülmeni istemiyorum, alışkınım ben. Birçok eleştiriye maruz kaldım. Bunlar hiçbir şey.”
Önündeki merdivene çıkarken sıkıca boynuna sarıldım. Kokusunu içime çekerken omzuna bir öpücük bıraktım. Montundan dolayı hissetmemişti belki de.
Eğer transfer olacaksa sadece 2 haftamız kalmıştı. Ona doya doya sarılmak istiyordum. Doya doya koklamak. Parfümünü alsam bile onun teninde kokmadıktan sonra bir anlamı yoktu benim için.
“neden üzgünsün Birce, bir anda hüzün çöktü sana.” Dedi geri çekilirken.
“sana çok değer veriyorum biliyorsun, yoksa başka bir şey yok.”
“ben de sana çok değer veriyorum. Bu akşam nişanlanıyoruz ayrıca, mutlu olur musun?”
“onun için çok mutluyum zaten. Bu dünyada en çok seni istedim ben, o da artık gerçekleşiyor, sence mutlu olmama gibi bir ihtimalim var mı?”
Dudaklarımın hemen kenarına bir öpücük kondururken gözlerimi kapattım, öpüşlerini hafızama kazımak istiyordum.
“bir öngörün var mı transfer konusunda, bugün söyleyecek miyiz?” diye sordum merakla.
“şu an olumlu gözüküyor her şey ama hala bir anlaşma sağlanmadı. Bugün de biraz çıtlatacağım. Düğünümüzü hızlandıralım istiyorum.”
“tamam.” Dedim. “çıkalım mı artık?”
“olur, kaldık burada.” Dediğinde güldüm.
Birlikte yukarı çıkarken kapıyı annem açtı.
“hoş geldiniz.” Dedi güler yüzle. “nasılsın oğlum?”
“iyiyim anne, sen nasılsın?” dedi Can. Annemin gözleri bir an bana kaysa da hoşuna gittiğini anlamıştım. Gülümseyerek Can’a baktım.
“iyiyim şükür, hadi gelin içeri.” Dedi annem.
Ayakkabılarımızı çıkartıp içeri girerken babam yoktu.
“babam nerede anne?” dedim kısa bir sarılmanın ardından.
“iş yerinde ufak bir işi varmış da gelir birazdan. Geçin oturun siz.” Dedi.
Koltuklara otururken annem de gelip oturmuştu.
“ee, nasıl gidiyor oğlum?” dedi annem.
“aynı, antrenmanlar maçlar var, gidip geliyoruz işte.”
“sen mutluysan gerisi önemli değil oğlum.” Dedi annem. “benim mutfakta ufak bir işim kaldı, Birce sen de Can’a bir çay koy kızım, hemen bir tabak da ayarla.”
“ister misin?” diye sordum Can’a.
“biz daha yeni kahvaltı yapıp geldik, daha sonra hep birlikte yeriz inşallah.”
“tamam o zaman, ben mutfaktayım.”
“tamam.” Dedim.
Annem salondan çıkarken başımı Can’ın omzuna yasladım.
“sen ne zaman gideceksin annenleri almaya?” diye sordum.
“annemleri korumalar alacak ama birlikte de gidebiliriz.”
“öyle olmaz ya, hiç bilmedikleri bir yere geliyorlar, yalnız bırakmak olmaz şimdi.” Dedim.
“tamam, haklısın. Ben de karşılamaya giderim. Eğer gelmek istersen birlikte gideriz. Hazırlanmak istersen de…”
“o da var. Can biz nasıl hazırlanıcaz? Bütün gün birlikteyiz. Bu kıyafetlerimizle mi devam etsek?” dedim merakla.
“yani eğer istersen değiştirebiliriz. Yanımda var takım elbisem. Sen nasıl istersen.”
“benim de yanımda elbisem vardı aslında. Gitmeden üzerimizi değiştirebiliriz. Eğer çok daralıcaksan…” dediğim sırada sözümü kesti.
“hayır tabi ki, neden daralayım. O zaman ben arabadan alıp geleyim takımı, sen de hazırlan. Sonra da çıkarız.”
“tamam, pantolon ve sweatle nişanlanmak istemiyorum çünkü.” Dediğimde gülmeye başladık. “Can.” Dedim aklıma gelen şeyle.
“ne oldu?”
“yüzük almadık.” Dedim hayretle. Nişanlanıyorduk da böyle bir girişimimiz olmamıştı bile.
“ben hallettim o işi. Sen merak etme.”
“gerçekten mi?” dedim şaşkınca.
“evet, köydeyken ayarlatmıştım. Hazırlanınca annemler alıp gelecekti. Onlarda şu an.” Dedi.
“sen baya baya her şeyi hazırlamışsın.” Dedim hayretler içinde.
“ben senden emindim ki. Bir gün seninle evlenecektim zaten. Erken ya da geç. Hayatıma aldığım ilk ve tek kadın.”
“sen de benim.” Dedim gülümserken. Hayatıma tam anlamıyla aldığım, kendimi açtığım tek adamdı.
“hadi çabuk olalım, havaalanına gidene kadar zaten uzun bir yolumuz olacak.” Dedi.
“tamam. Hazırlanıyorum hemen.” Dedim çantamı aldığım gibi misafir odasına geçerken. Odama geçmeden öncesinde de Can’a evin anahtarını verip yukardaki odama çıkmasını söylemiştim.
Elbisem, beyaz bir elbiseydi. İçinde aşırı derecede rahattım ve inci detayları vardı. Yani bugün için gerçekten idealdi. Hafif bir makyajla tamamlarken gayet şık gözüküyordum.
Bugün Halim de gelecekti. Her şeyi ona da anlatmıştım. Başta kızmıştı söylemediğim için ama fırsatım olmadığını anladığında çok da kızmamıştı.
Odamdan çıkarken Can da üzerini giyinmiş bir şekilde merdivenlerden iniyordu. Gömleğinin düğmelerini iliklemiş elinde kravatına bakarken beni görmesiyle gülümsedi.
“kravatım bozulmuş da onu yapıyordum.” Dedi.
“şimdilik takma kravat, zaten bunalıyorsun. Birkaç düğmeni de aç.” Dedim yanıma yaklaşırken.
Önümde durduğunda ellerimi düğmelerine uzatırken ilk 3 düğmesini açtım.
“ferahladım.” Dediğinde gülümsedim.
“alışkın değilsin, hak veriyorum ama bir şeyden dolayı daha bunalıyorsun ve farkında değilsin.” Dedim.
“o ne?” dedi merakla.
“gömleklerin ve ceketlerin üzerine göre değiller. Görünüş olarak evet, çok şık ama rahatlık olarak sana göre olmadığından dolayı bunalıyorsun daha çok.”
“emin misin?” dedi hayretle.
“evet, bir gün birlikte sana takım elbise alırsak farkı anlayacaksın. Boğazına kadar düğmelesen de bunalmayacaksın.” Dedim.
“önümüzdeki hafta bir alışverişe çıkalım seninle.” Dedi.
“hay hay efendim.” Dedim gülümserken.
“çıkıyor muyuz o zaman?” dedi kapıyı gösterirken.
“çıkalım, daha fazla gecikmeyelim.” Dedim. “anne!” diyerek mutfağa seslendim.
Koridorun karşısındaki mutfaktan annem çıkarken “efendim?” dedi.
“biz annemleri havaalanında karşılamak için çıkacağız. Onlarla birlikte birkaç saate dönmüş oluruz.” Dedim.
“e kızım birkaç saate akşam yemeği olur zaten.” Dedi annem kolundaki saati kontrol ederken.
“biz yine erken gelmeye çalışırız ama planladığımız gibi olmadı işte. Bir şey olmaz. Hem babam da gelmiş olur, hep birlikte güzel bir yemek yeriz.” Dedim.
“tamam olur o zaman, hadi siz daha fazla geç kalmayın. Erkenden de gelmeye çalışın.” Dedi annem.
“tamam anne, merak etme sen. Ben olabildiğince hızlı olacağım.” Dedi Can.
“tamam oğlum, hadi yolunuz açık olsun.” Dedi annem.
Birlikte evden çıkarken hemen arabaya geçtik birlikte. Hava biraz ılıklaşmıştı ama bir saate kalmaz dondurucu akşam serinliği çökerdi artık. Yolumuz da nereden baksak yarım saatten biraz fazla bir yoldu. En azından karşılamaya yetişsek bizim için iyi olurdu. Düşüncesizlik etmek istemezdim doğrusu.
Bölüm Sonu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.47k Okunma |
3.48k Oy |
0 Takip |
103 Bölümlü Kitap |