
Otele geldiğimizde birer kahve içip odalarımıza geçmiştik. Üzerimi değiştirip eşofmanlarımı giyinmiştim hemen. Makyajımı da silmiştim. Direkt yatma moduna geçmiştim resmen. İki gün üst üste yormuştu beni açıkçası. 48 saattir koşuşturuyorum desem yeriydi.
Kapımın tıklanmasıyla yataktan kalkarken direkt açtım. Can karşımda dururken “ne yapıyorsun?” diye sordu.
“üzerimi değiştim daha yeni, oturuyordum. Sen?” dedim merakla.
“benim de canım sıkıldı, Halim Ela’yla konuşuyormuş, Alkan da barda, sana bakayım dedim.”
“gelsene.” Dedim kapının önünden çekilirken.
Gülümseyerek içeri girerken kapıyı kapattım. Tekli koltuğa otururken ben de çaprazındaki tekli koltuğa geçip oturdum.
“annen çok üzüldü.” Dedim akşamdan konuşmak isterken.
“biliyorum ama hazırlıklıydı aslında. Sadece bir anda olmasına hazırlıklı değildi.” Dedi.
“zor.” Dedim iç çekerken. “seni özleyecek bir sürü insan var burada.” Dedim.
“benim aklım sadece bir tanesinde kalacak.” Dedi gözlerimin içine bakarken.
“kalmasın, hepimiz burada iyi olacağız. Sen de orada iyi olacaksın.”
“herkesin yanında biri olacak, sen tek kalacaksın.”
“bir telefon uzağımda olacaksın sadece. Bir tuşa basacağım ve karşımdasın. Ayrıca Şennur, Seyit, Bora, Umut yanımda olacak. Uzun da sürmeyecek. Sadece birkaç ay.” Dedim.
Uzanıp elimi tutarken hafiften beni kendine çekti. Yerimden kalkarken onun oturduğu koltuğun başına oturdum.
“seni birkaç saat görmeyince bile özlüyorum ben.” Dediğinde eğilip boynuna sarıldım. Onun da kolları belimi güçlüce kavrarken kucağına çekmişti. Sesimi çıkartmadan sarılmaya devam ettim.
“ben de seni özlüyorum.”
O sırada kapı tekrar tıklanırken Can’a sarılmayı bıraktım. Çok şiddetli çalıyordu aslında. Ne olduğunu anlayamazken hemen kucağından kalkıp kapıya ilerledim. Can da arkamdan gelirken kendisi açtı kapıyı. Bir şey dememiştim, korkmuştum açıkçası.
“abla?” dedim şaşkınca karşımda ablamı bulurken. Onu görmeyi aklımın ucundan geçirmemiştim.
“konuşalım.” Dedi sadece.
“ne konuşacağız?” dedim merakla. Benim onunla konuşacak bir şeyim olmadığı açıktı.
“konuşalım dedim sana, dışarı gel.” Dedi Can’a gözlerini dikerken.
“yüzüne ne oldu?” dedim merakla. Hafif morluklar vardı ve dikkatimi çekmişti. Aramızdaki kardeş ilişkisi benim için bitmiş olsa da karşımdaki bir insandı sonuçta.
“senin yüzünden.” Dediğinde şaşırmıştım.
“hayatında olup biten her şeyden beni sorumlu tutamazsın. İnsanlık adına yüzüne ne oldu diye sordum. Ne söyleyeceksen söyle, yoksa git.” Dedim.
“Ferhat’la konuşmuşsun bugün.” Dedi.
“evet, ne var bunda?”
“neden ona benim hakkımda saçma sapan şeyler söylüyorsun? Murat’ın bana yaptıklarından haberin yok tabi, tuzun kuru değil mi? Buldun zengin kocayı, çekip gittin buradan, rahatladı için. Kuzey olmadı başkası olur kafasında. Oh ne güzel ya. Benim çektiklerimden haberin yok senin.” Dedi gözleri dolu dolu.
“bir dakika bir dakika, Birce ne demiş Ferhat’a?” dedi Can araya girerken.
“Can, lütfen.” Dedim onun karışmasını istemezken.
“hayatım bir saniye, olayı anlıyayım en azından.” Dedi Can elimi tutarken.
Ablamın gözleri ellerimize kaydığında gözünden bir damla yaş aktı.
“benim hakkımda saçma sapan şeyler söylemiş işte, sana ne?” dedi ablam.
“karşında nişanlım duruyor, düzgün konuş. Benim Murat’a nasıl bir saygısızlığım olmadıysa senin de Can’a olamaz.” Dedim.
“bugün Birce benim yanımdayken geldi yanımıza, sadece ikimizi tebrik etti. Başka bir konuşma geçmedi bile aramızda. Sen neyden bahsediyorsun?” dedi Can.
Ablam emin olmak istercesine birkaç saniye gözlerinin içine baktı Can’ın. Emin olduğunda dudakları büzülürken kendini zor tutuyor gibiydi.
Olduğu yerde çöküp ağlamaya başlarken ne olduğunu anlayamamıştım. Hıncını alırcasına ağlıyordu.
Can’ın gözleri bana dönerken “ne oluyor, neden ağlıyorsun?” diye sordum ablama.
Hiçbir şey demeden ağlamaya devam ediyordu öylece.
Kolundan tuttuğumda inlerken kendini yere bıraktı. “canım yanıyor bırak.” Dedi kendini benden uzaklaştırırken.
“ne oldu? Yüzüne de ne olduğunu söylemedin.” Dedim.
“eğer bize ne olduğunu söylersen belki yardımcı olabiliriz.” Dedi Can araya girerken. “sana şiddet mi uygulanıyor?”
Ablam sessiz kalıp ağlamaya devam etse de sonunda onay verircesine başını salladı.
Bakışlarım Can’a dönerken sinirlendiğini anlayabilmiştim bu halinden.
“Birce üzerine bir şey al, ben de montumu alıp geliyorum, hastaneye gidelim.” Dedi Can.
“hastane olmaz.” Dedi ablam korkuyla.
“neden?” dedi Can.
“bulur beni, daha da kötü olur.” dediğinde şaşkınca ona baktım.
“ne demek bulur beni, sen bunu kaç kere yaşadın?” dedim sinirle. Sessiz kalmıştı sadece.
“Birce hadi.” Dedi Can.
“olmaz dedim!” dedi ablam öfkeyle.
“bundan sonrasında korkmana gerek yok, ben yardım edeceğim sana.” Dedi Can.
“nasıl yardım edeceksin? Bunca zamandır benim bir şeyler yapmadığımı mı düşünüyorsun?”
“benim gücüm öyle seninkine benzemez. Bütün herkesi seferber ederim gerekirse.”
“neden?” dediğinde şaşırdım.
“ne demek neden? Bir kadın karşımda acı çekerken öylece izleyecek miyim? Benim kitabıma ters. Bizde kadın el üstünde tutulur.” Dedi Can.
Can odasına girerken “hadi kalk, gidelim.” Dedim ben de ablama elimi uzatırken.
“her zaman en doğrusunu bulmayı nasıl başarıyorsun?” diye sordu kızarmış gözlerle.
“o ne demek?” dedim şaşkınca.
“Kuzey de doğruydu ama vazgeçtin. Ondan sonrasında daha doğrusunu, yakışıklısını, zenginini buldun.”
“ben senin gibi yakışıklılığa, zenginliğe bakmadım. Can çok yakışıklı ve zengin bir adam bu doğru ama hiçbiri umurumda değil. Yakışıklılığı yaşlanınca geçecek ama kalbi her zaman tertemiz kalacak, tıpkı benimki gibi. Parası bir gün biter ama ikimize bakmak için elinden ne gelirse yapar, mücadele eder. Ben dünyanın en cesur adamıyla birlikte olmak istedim, beni her zaman koruyup kollayacak, gözümün içine bakarken bile üzerime titreyecek. Can da işte tam öyle bir adam.” dedim.
“onu seviyorsun.” Dedi gözlerimin içine bakarken.
“onu sadece sevmiyorum, aşığım, tutku duyuyorum. Gurur duyuyorum. Can benim için birçok kişiden daha değerli.”
“benden bile değil mi?” dediğinde sessiz kaldım. Öyleydi.
“hadi kalk yerden.”
“neden bana yardım ediyorsun?” dedi tekrar sorgularken.
“sokakta hiç tanımadığım bir insan olsan da yardım ederdim, benim merhametimi sorgulama.”
“sen her zaman böyleydin. Bense çok bencil.” Dedi ruhsuz bir şekilde.
“bunu fark etmen çok güzel bir şey, zararın neresinden dönsen kardır senin için.” Dedim ciddiyetle onu yerden kaldırmaya çalışırken.
İkimiz de ayağa kalktığımız sırada Can odasından çıkarken montunu üzerine giyinmişti. Ben de hala açık olan kapıdan içeri girerken montumu ve çantamı aldım. Kapıyı çektiğimde ikisi de beni bekliyordu.
Hastaneye giderken Can, yolda avukat arkadaşını aramıştı, ilk uçakla buraya gelmesini söylemişti. O gelene kadar dediği şeyleri sırayla yapacaktık biz de.
Hastaneye girdiğimizde öncesinde bir doktor kontrolünden geçti, sırtındaki morlukları görmek beni daha fazla şaşırtmıştı ve bakamamıştım. Sanki merdivenlerden düşmüş gibiydi. Doktor reçete verirken bir de yanında rapor yazmıştı, avukatın istediği rapordu bu. Üzerine bir de hızlı iyileşmesi adına serum yapılmıştı.
Serumun bitmesini sessizce beklerken “arkadaşım boşanma davası da açacak. Uzaklaştırma kararı zaten alınacak. Kalacağın bir yer var mı?” diye sordu Can.
“annemlerin haberi var mı?” diye sordum ben de araya girerken.
“hayır, yok.” dedi bana bakarken. “annemlerin yanına giderim.” Dedi Can’a dönerken.
“sakın eşyalarını falan almak için geri dönme, gerekirse ben hallederim ihtiyaçlarını.” Dedi Can.
“babam halleder o kısmını.” Dedim araya girerken.
“ailen bu duruma ne tepki verecek Birce?” dedi Can stresle.
“babam sinirlenecektir. Biz onun için fazlasıyla değerliyiz.” Dedim yutkunurken. Öyleydik ama nasıl olduysa sıra bana geldiğinde çok bencilce istekte bulunmuştular. Geçmişteki yaralarım tazeliğini korumasa da Can sarıyordu sonuçta. Can’la iyileşiyordum. Onun açmadığı yaraları sarması belki de onun için de zordu.
“peki bir şey yapma olasılığı falan? Mahkemeye kadar sakin kalması bizim için doğru olur.” dedi Can.
“gerekli açıklamayı yaparsak sakin kalacaktır. Fevri davranan bir insan değil. İşleri hukuk yoluyla çözmeyi tercih eder.”
“annemler sizde hala, nasıl yapacağız, boş oda kaldı mı?” diye sordu Can merakla.
“yok.” Dedim iç çekerken.
“o zaman annemler gidene kadar otelde kalır, ben bizimkilerden birisini de ayarlarım burada kalır sürekli. Sonra da eve alırız. Arkadaşım da dava sürecinde eşlik edecektir zaten. Gerekli tedbirleri de alırız. Aklın kalmaz.” Dedi bana bakarken.
“tamam.” Dedim. Diyecek bir şeyim yoktu ki. En mutlu günümden birisinin daha böyle noktalanacağını bilemiyordum açıkçası.
“ben size yiyecek bir şeyler alayım, sakın buradan çıkmayın.” Dedi Can.
“tamam.” Dedim tekrardan.
Yanımızdan uzaklaşırken bir iç çekerek arkasından onu izledim.
“o doğru kişi, onu asla üzme.” Dedi ablam bir anda.
“sen sevdiğin adamı, senin için doğru olduğunu düşündüğün adamı üzdüğün için mi bu haldesin?” dedim kaşlarım çatık bir şekilde.
“hayır.” Dedi.
“Can ne olursa olsun senin yaşadığını bana yaşatmaz. Merak etme.” Dedim. Demek istediği buydu aslında ama diyemiyordu.
“ondan bu kadar emin olman çok güzel.” Diye mırıldandı. Cevap vermedim. Emindim çünkü. Sevdiğim adamdan emin olmayacaktım da kimden olacaktım ki?
Bölüm Sonu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.47k Okunma |
3.48k Oy |
0 Takip |
103 Bölümlü Kitap |