
Antrenmandan sonrasında hepsi yanıma gelirken ölçümlerini yapıp yine onlardan istekleri olup olmadığını sormuştum. Hasan ve Zeyd için de süreçten ufak bahsederken aşırı derecede mutlulardı. Onların bu kadar mutlu olacağını tahmin etseydim herhalde en başından yapardım.
Her şeyimi toparlamış çıkarken Can da benimle çıkıyordu. Otoparka geldiğimizde duraksarken “eve mi gidiyorsun?” diye sordu.
“gidecek bir yerim yok. Sadece markete uğramam gerekiyor.” Dedim.
“birlikte öğle yemeğimizi yiyelim mi o zaman?” diye sordu.
“olur, bana uyar.” Dedim.
“o zaman benim arabamla gidelim, sonra seni buraya bırakırım, eve geçersin.” Dedi.
“tamam.” Dedim ona ayak uydururken. “korumalara bugünlük izin verir misin? bundan sonrasında da eve geçerim direkt. Çok yoruldular. Ben diyince gitmiyorlar.”
Otoparkta beni bekleyen korumaların yanına giderken onları göndermişti. Gerçekten ben diyince gitmeyen korumalar onun tek söylediğiyle gidiyorlardı.
Sessiz geçen bir araba yolculuğunun ardından restorana gelirken garsonun yönlendirmesiyle bir masaya oturduk. Can menüyü bana bırakırken siparişleri vermiştim.
Sessizliğimiz daha da devam ederken “biletini aldın mı?” diye sordum merakla.
“almışlar, yarın da buradayım. Sonraki güne uçağım var. Öğlen.” Dedi yutkunurken.
Dudaklarımı ısırmaya başlarken gözlerim dolmuştu sebepsiz. “bu haftayı da burada geçireceğini düşünüyordum.” Dedim.
“ben de öyle düşünüyordum ama önlerindeki maça beni yetiştirmek istiyorlarmış.” Dedi iç çekerken.
“ev ne olacak? Bulabildiler mi yoksa sana mı bıraktılar?”
“birkaç yer bakıyorlarmış onlar, ben bir süre otelde kalacağım. Sonra eve geçerim. Sen gelirsin zaten ufak ufak yerleşiriz.” Dedi.
“hallederiz.” Dedim yutkunurken ama boğazımda bir yumru vardı ve geçmiyordu.
“gözlerin dolmasın Birce, çok kısa sürecek. Hem sen de yanıma geleceksin.” Dedi.
“iyiyim ben, sadece duygulandım biraz. Seni böyle görebilmek paha biçilmez.”
“seni seviyorum.” Dedi elimi tutarken.
“ben de seni seviyorum canım.” Dedim içten bir şekilde.
“yarın bir şeyler yapacak mısın?” diye sordu.
“eğer boş gününse tamamını seninle geçirmek istiyorum.”
“boş günüm, ben de seninle geçirmek istiyorum ama şu takım elbise işini seninle halletsek olur mu? Gittiğimde gerekebilir belki diye aklım çıkıyor. Evdekileri götürmek istemiyorum, onlar çok daraltıyor.”
“tabiki hallederiz, yarın ilk işimiz o zaman takım elbise bakmaya gitmek.” Dedim kıkırdarken.
Can da benimle gülmeye başlamıştı. Gülüşünü kavanoza koyup saklamak istiyordum, çok mu acaba?
“ilk işimiz nikah tarihi almak bence. Ben bir arkadaşımla konuştum, yarın halledeceğiz.” Dedi.
“tamam, bana uyar. Bundan sonrasında sendeyim.”
Yemekten sonrasında marketten ihtiyaçlarımı alırken mini bir market turu da yapmış olmuştuk. Onun antrenmanına çok az kalırken birlikte tekrar kulübe geçtik. Otoparktaki arabama marketten aldıklarımızı yerleştirdik.
Can beni öpücüklere boğarken ben de ondan fırsat kaldıkça yanaklarıma öpücük kondurmaya çalışıyordum. Gerçekten çok tuhaf gözüküyor olabilirdik. Çok da umurumda değildi açıkçası. Sevdiğim adam gidecekti benim. Sayılı saatlerimiz kalmıştı.
Can en son alnıma da bir öpücük kondurduktan sonrasında “direkt eve gidiyorsun.” Dedi.
“hayır, öncesinde biraz arabamla turlarım, hemen eve geçilmez.” Dedim şakayla.
“ben anlamam, direkt eve gidilecek.” Dedi yanağıma dudaklarını bastırırken.
Boynuna sıkıca sarıldım eğilmesinden istifade ederken. O da sıkıca bana kollarını sarmıştı.
“antrenmanın başlayacak.” Diye mırıldandım.
“sana sarılmak daha güzel.”
“akşama bendesin değil mi?” dedim merakla.
“sendeyim.” Dedi gülümseyerek geri çekilirken.
Arabamın kapısını açarken sürücü koltuğuna yerleştim. Kapımı kapatmadan öncesinde de yanağıma ufak öpücük kondurup kapıyı kapattı.
Kulüpten çıkarken direkt eve gelmiştim. Kapıda korumaların olmadığını görmek biraz rahatlatırken poşetleri eve taşıdım. Zaten çok fazla ihtiyacım olan bir şey de yoktu, eksiklerim vardı sadece.
Sabah Can’la uyanır uyanmaz ilk işimiz nikah dairesine gitmek olmuştu. Yapılması gereken her şeyi de yaptıktan sonrasında başvurumuzu yapmıştık. Tarih düğünümüzden yaklaşık 1 ay öncesinde olacaktı. Can’ın o arada gelmesi gerekiyordu. Zaten hesapladığımıza göre maçı da yoktu, 2 günlük izinle buraya gelecekti büyük ihtimalle. Böyle bir şeyi de kaçıramazdı sanırım.
Tarihimizi alır almaz takım elbise almak için mağazaya geçerken görevlilerin yardımcı olmasını istememiştim. Eğer onlar yardımcı olursa Can yine bunalacağı bir şey alacaktı kesinlikle, buna gerek yoktu.
Birkaç tane ayırttıklarımın arasından Can’ı denemesi için yollarken ben de bir yandan da bakmaya devam ediyordum.
“Birce.” Sesiyle arkamı dönerken Can bütün ihtişamıyla karşımdaydı. Bir adama her şey mi çok yakışırdı?
“çok güzel olmuş.” Dedim yanına yaklaşırken. Ellerimi gömleğin yakalarına götürürken “bunalıyor musun?” diye sordum.
“hayır, bu çok daha iyi oldu. Evdekiler boğuyordu.” Dedi.
“bence ikinci seçtiğimi de giyin, öyle konuşalım.” Dedim.
“tamam.” Dedi yanağımı öpüp uzaklaşırken. Ortada öylece kalırken görevlilerle göz göze gelmiştim. Kendimi toparlayıp gülümserken tekrar reyonların arasında gezinmeye başladım.
İkinci giydiğinde daha da rahat edince o takımı almıştık ve yanında da birkaç tane daha gömlek almıştık. Can gömlekleri beğenmişti.
“kravat bakalım mı?” diye sordum merakla.
“siyah bir tane bakalım, çok takmıyorum ama gerekirse diye.”
“tamam.” Dedim kravat standına ilerlerken.
Güzel bir tane siyah seçerken onun da kumaşını dikkatli seçmiştim. Boğulmasını istemiyordum sevdiğimin.
Görevli bize kol düğmeleri de gösterirken Can’a baktım. İster miydi bilemiyordum.
“evde buna benzer var, farklı modelleriniz var mı?” diye sordu Can.
“hemen çıkartıyorum.” Diyen görevli birkaç çeşit daha çıkartmıştı.
Gözüm bir tanesine takılırken uzanıp almaya kalkmıştım ama Can benden önce davranıp almıştı.
“sanırım senin de gözüne bu çarptı.” Dedi gülerken.
“evet, eğer almak istersen bunlar çok şık.” Dedim.
“bunu da alayım, ben de çok beğendim.” Dedi Can.
Ödemeleri yaparak mağazadan çıkarken aldıklarımızı arabaya bıraktık. Bir süre etrafta dolandıktan sonrasında bir kafeden kahvelerimizi alıp oturduk.
“bir şeye ihtiyacın var mı?” dedim merakla kahvemi yudumlarken.
“dün gelirken biraz yiyecek, içecek bir şeyler aldım. Belki orada bulamam diye. Onları da bavula yerleştirdikten sonrasında hazırım. Sen dışında bir şeye ihtiyacım kalmadı.” Dedi.
“ben de en kısa zamanda geleceğim.” Dedim gülümserken.
“bekliyorum.” Dedi kahvesini yudumlarken.
“Can, annemlere haber vermedik ama.” dedim telefonumu çıkartırken.
“arayalım hemen, benim de aklıma gelmedi.”
“önce aramak istediğin birisi var mı?” dedim.
“Halim’i aramak ister misin?” dedi gözlerinin içine bakarken.
“onunla konuştuğumda Ela’yı hastaneye götürecekti bugün, şimdi rahatsız etmek istemem.” Dedim.
“tamam o zaman, önce Müge annemi arayalım, sonra bizimkileri ararız.”
“olur, bana uyar.” Diyerek telefonumdan annemin numarasını aradım hemen. Birkaç çalıştan sonrasında açarken hoparlöre aldım.
“anne, nasılsın?” dedim.
“iyiyim annem, sen nasılsın, Can nasıl?” dedi hemen.
“biz iyiyiz anne, nasılsın, ne yapıyorsun?” dedi Can da gülümseyerek araya girerken.
“sesini duydum daha iyi oldum oğlum, yemek yapıyordum, siz ne yapıyorsunuz?” dedi annem.
“biz de şimdi işlerimiz vardı, onları hallettik, kahve içiyoruz.” Dedi Can.
“afiyet olsun, anlaşmayı yapmışsın, hayırlı olsun. Ne zaman gideceksin?”
“sağol anne, yarın gideceğim inşallah, dualarına talibim.” Dedi gülerek.
“ben her zaman dua ediyorum size, yolun açık olsun inşallah.”
“anne biz seni nikah tarihimizi aldığımızı söylemek için aramıştık.” Dedim daha fazla dayanamayıp araya girerken. Yoksa biraz daha ayrılık konuşmasından ağlayacaktım.
“aaa, gerçekten mi? Çok sevindim çocuklar, hayırlısıyla düğününüzü de yaparız inşallah, Ayşe’yle de konuşmuştuk zaten.”
“anne düğün tarihinden 1 ay önce olacak nikah, babam da evdeyse ona da söyliyeyim hemen.” Dedim.
“yok, onun toplantısı vardı, ben haber veririm ona, merak etme. Çok sevindim çocuklar, Allah mutlu bir evlilik nasip etsin.”
“sağol anne.” Dedik aynı anda.
“ben sizi daha fazla tutmuyorum, birbirinize emanetsiniz.”
“tamam anne, sonra görüşürüz.” Diyerek telefonu kapattım.
Derin bir nefes alırken gülümsedim.
“annemi de arayalım.” Dedim rehberden numarasını bulurken.
Telefon çalarken kahvelerimizi yudumluyorduk. Uzun uzun çalmıştı ama telefonu açan olmamıştı.
“duymuyor mu acaba?” dedim merakla.
“bir de ben arıyayım.” Dedi Can telefonunu çıkartırken.
Tek çalıştan sonra telefon açılırken garipsemiştim. Can da gözlerini bana çevirirken “anne, iyi misin?” dedi.
“iyiyim oğlum, sen nasılsın, ne yapıyorsun?” dedi.
“iyiyim ben de. Birkaç işimiz vardı, dışarı çıkmıştık da seni arıyayım bir dedim.” dedi Can dudaklarının üzerine parmağını susmam için bastırırken.
“iyi yaptın oğlum, konuştun mu kulüple?”
“evet, yarın gidiyorum.”
“oğlum, ben Birce’yle de konuştum. O benimle pek konuşmak istemedi ama gitmesen olmaz mı?” dediğinde Can’ın gözlerinin içine bakarak yutkundum. Ben bunu nasıl açıklayacaktım şimdi? Can sinirlenmesin diye düşünürken olay bana patlamıştı resmen.
“Birce neden seninle konuşmak istemesin ki?” dedi Can.
“gitmeni istiyormuş senin, o yüzden konuyu kapattı hemen. Çok konuşmadı.”
“peki sonra seni aradı mı hiç yoksa en son o zaman mı konuştunuz?” dedi Can.
“yok.” Dedi duraksarken. “hiç aramadı, konuşmadık da. Ben de aramadım hiç, rahatsız olmasın diye.”
“emin misin anne, Birce öyle bir şey yapmaz.”
“yok diyorum oğlum, aramadı işte. Arasa bilirdim. Sen ne yapıyorsun şimdi?”
“Birce’yle nikah tarihimizi almaya geldik. Kahve içiyoruz.”
Bir süre ses gelmezken “erken oldu oğlum, biraz daha bekleseydiniz keşke. Tanımadan etmeden hemen evleniyorsunuz, belki senin paranın peşinde, nereden biliyorsun?” dediğinde gözlerim doldu. Hala benim sevgime inanmıyordu.
“Birce beni param için sevmiyor anne, beni ben olduğum için seviyor. Ben ona her şeyden çok inanıyorum.”
“çok çabuk erken karar veriyorsun Can. Pişman olacağın şeyler yapmanı istemiyorum.”
“Birce sana bir şey mi dedi anne, neden böyle konuşuyorsun?”
“kız yanında değil mi oğlum şimdi, duyar falan.” Dedi Ayşe anne.
“yok anne, sen soruma cevap ver önce.”
“ben onu aradığımda işte seni ikna etsin, gitme istedim. Hiç içime sinmiyor bu gitme meselen. Beni biraz tersledi.”
“ne dedi anne sana, onu soruyorum ben de, orasını anladım.” Dedi Can sinirlenmeye başlarken.
“bencil olduğumu söyledi senin gitmeni istemediğim için. Baya kırıldım, hiç beklemezdim ben Birce’den. Kendi kızımın yerine koyuyorum onu, sen biliyorsun.” Dediğinde gözlerimden yaşlar birer birer aktı.
“Birce böyle bir şey yapmaz anne, sen yanlış anlamışsın.”
“ben mi anladım? Bence senin gözünü de boyamış o kız.”
“anne!” dedi Can sesini yükseltirken. “Birce bunları duymasın, duyarsa fena olur.”
“aman ne söyleyeceğim. Ben onu kırmam.” Dedi Ayşe anne.
“sonra konuşuruz anne.” Diyerek telefonu kapattı Can gözlerimin içine bakarken.
Bölüm Sonu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.47k Okunma |
3.48k Oy |
0 Takip |
103 Bölümlü Kitap |