18. Bölüm
Deren Doğan / Deli kurtlar 1- Kor / 17. Bölüm

17. Bölüm

Deren Doğan
deren_yazar

 

“Son bir dolap kaldı, o kimin?” Ulaş’ın sesinin hemen ardından son dolaba yöneldim, “Çağdaş’ın.”

Herkes elindeki bezi bırakıp bana döndü, “Biz çıkartalım komutanım.” Doruk ve Alp hemen dolabı kucakladı. “Masayı değiştirdiğimiz iyi oldu öbürü geri gelemezdi.” Başımı onaylarcasına salladım, bütün her şey neredeyse temizlenmişti, gecenin bir yarısından sabahın altısına toplamda altı saatlik on kişilik bir temizliğin ardından temizlemiştik.

“Gelmediler hala, bir şey olmuş olmasın.” Güney’e döndüm “Felaket tellağı gibisin. Kafeteryada falandırlar buranın yıkıldığını biliyorlar ya.” En mantıklı ve sağlıklı ihtimali düşünmek istiyordum. Ulaş’ın tamir ettiği bütün dolapları yerine yerleştirip temizlemiştik. Çağdaş’ın dolabını temizledi mi diye baktım.

Ulaş yere çökmüş bir şeye bakıyordu. “Uğur iyi misin?”elimdeki bezleri masaya bırakıp yanına ilerledim, hafif yanmış bir fotoğrafı elinde tutuyordu. Sessizce ağlıyordu “Doğum gününde bütün tim çekinmişti hatırlıyor musun?” başımı evet manasında salladım. Uzattı, hızlıca aldım, Hepimiz birlikte asker selamı vererek çekinmiştik. Ardından hemen arkasını çevirdim.

“Meşhur kor timi he ortadaki de benim. Gelecekte bir gün adım o timde anılacak.”

Ulaş’a sıkıca sarıldım, “Ağlama toparlanmam lazım.” Yerimden kalktım, düzelttiği dolaba göz ucuyla baktım “Beyler bunu da içeri taşıyın.” Hemen içeri götürdüler, çantamdan bayrağı çıkardım. Dolaba iliştirdim. Sonra daha büyük olan bayrağı alıp hemen diğer kapıya yerleştirdim.

“Esem, şehit ailesine giderken seninde yanımızda gelmeni istiyoruz. Sude ile olan yakınlığınızdan kaynaklı olarak.” Hemen onayladım “On dakika içerisinde hazır olun.” Pars ile hemen odadan çıktık. Giysilerimizi değiştirmek için ilerledik. “Esem, yapabilecek misin?” Gömleğini iliklerken ciddi gözlerle bakıyordu “Elbette, niye?” aynanın karşısına geçip eteğimi düzelttim. “Sude ağlarken ağlamaman gerekiyor.” Güldüm, tam karşısına geçtim. Omzumu gösterdim “Aynı eğitimleri ve deneyimleri aldık biliyorsun değil mi ağabey?” gülümsedi, hafifçe burnuma dokundu, “Ama yakın arkadaşın ağlayınca ağlarsın diye.”

“Ağabey!” sustu, hızlıca kıyafetlerimi toparlayıp kenara oturdum, “Hazır mısın?” kravatını düzelti, “Hazırım.” İkimizde oldukça gergindik kapıdan çıkınca Batur ile göz göze geldim “Esem!” seslenince mecburen yanına ilerledim “Sude hamile, yanında durmak isterdim ama yapamam kardeşimi bırakamam.” Başımla onayladım “Yanında olacağım.” Başını omzuma yasladı “Sana güveniyorum.” Hafifçe sırtını sıvazladım.

Albay ve Beliz çıkınca bizde hemen Pars ile onlara yetiştik arabalara bindik. Hepimiz ayrı arabadaydık. Sakin olmam gerekiyor, Sude öğrendiği anda çökecek ağlayacak, inanmayacak ama ne olursa olsun ben yanında olacağım. Hande abla, Begüm ve Ege’nin de görmesi ve ağlaması mümkün bunu da düşünmek lazım.

Albay önde hemen ardında Pars bir arkasında ben bir arkamda Beliz hızla merdivenleri çıktık, hemen merdivenlerin yamacında sağlık çalışanları da bekliyordu. Albay hafifçe zile bastı. “Geldiim!” neşeli çıkan sesiyle.

Kapı aralandı, direk eli karnına gitti “Hayır!” Albay bir adım yaklaştı, “Karargâha yapılan saldırıda Teğmen Çağdaş Bera şehit düştü. Başımız sağ olsun.” Sude sertçe kapının koluna tutundu, Albay kenara çekince hemen yanına geçtim. Sıkıca koluma tutundu “Batur, Ba-batur?” birlikte yere çöktük “Sağlıklı.” Ağlamaya başladı, bağırıyordu çağırıyordu.

“Çağdaş!” sadece bunu haykırıyordu, sıkıca tutunuyordu bana, elimden geldiğince sarılıp destek oluyordum. “Pars su.” Hemen mutfağa yöneldi, bir bardak su getirdi uzattı “Sude sakin olman lazım. Zor biliyorum ama bebeğini düşün.” Pars oldukça yumuşak ve şefkatli konuşuyordu.

Merdivenden gelen sesle bakışları o tarafa kaydı. “Hangisi?” Hande abla’nın yanına koştu, arkasında diğerleri de vardı tahminimce. Beliz’de yanlarına ilerledi. Sude bakışlarını bana çevirdi, “Beni Batur’a götür.” Başımı iki yana salladım. “Bunu yapamam, şehidimizin naşı baba evine götürülecek zaten. Onun hazırlıklar var. Seninde toparlanman lazım.”

Merdivenlerden, her yerde ağlama sesleri geliyordu. Güney’in annesi de buradaydı haliyle oda paniklemişti her yerde bir acı vardı. Başkasının evladı gitmişti ama onlar kendi evlatları gibi yanıyordu.

Tim ile birlikte Sude’yi ve diğerlerini uçağa bindirdik, Karan onları yalnız bırakmamak adına yanımızda geliyordu, bizde askeri uçakla ve Çağdaş’ın naşı ile Çanakkale’ye gidecektik.

Ben ailesinin yanında duracaktım, Beliz ve Asel’de bizimle duracaktı. Tim naşını taşıyacak, görevli askerle teslim edecek Batur ise kardeşinin resmini taşıyacaktı. En azından şimdilik planımız böyleydi. Uçak inip kapı aralanınca biz önden indik. Ailelerin yanına geçtik.

Ayakta durmaya mecali olmadığından sandalye getirmişlerdi, yanına ilerledim. “Sen arkadaşı mısın?” ağlamaktan bir hal olmuş şekilde sordu “Komutanıyım, arkadaşıyım.” Başını yasladı “Nasıl gitti evladım?” sadece sarıldım. “Kaldır beni, evladımın arkasında yürüyeceğim.” Pek doğru bulmasam da kalkmasına yardım ettim. Bir eliyle Asel’den diğer eliyle benden yardım alıyordu. Naşın yanına geldiğimde ellerimizi bıraktı, “Kuzum!”

Tabuta sarıldı, “Yere göğe sığdıramadım oraya nasıl sığdın kuzum!” bakışlarımı Batur’a çevirdim, dimdik duruyordu, hiç etkilenmeden ama bakışları tek bir yerde kilitli kalmıştı, başımı o tarafa çevirdim, sessizce ağlayan babalarına bakıyordu…

Çağdaş’ın mezarına herkes toprak attıktan sonra kalabalık yavaşça azalmaya başladı, Albay ve diğer komutanlar hafifçe Batur’un omzuna dokunup bir bir gidiyorlardı.

“Kuzum!” annesi sürekli bu kelimeyi haykırıp toprağa sarılıyordu. Pars yavaşça timi bir araya toparladı “Ne yapalım?” Rüzgar sorunda çok haklıydı “Hava kararacak bir tek biz kaldık evlerine bırakalım sonra bir otel falan buluruz.” Hemen onayladık, Selçuk ve Emre babasının yanına geçti, daha öncede tanıştıkları için daha rahatlardı. Beliz ve Asel annesinin yanına geçti. Pars ve Ulaş Batur’un yanına ilerlediler.

“Bırakmam kuzumu bırakmam.” Hepimiz ne kadar konursak konusalım sözümüzü dinletemiyorduk. Batur derin bir nefes aldı, annesinin yanına eğildi “Gitmemiz gerekiyor, söz yarın yine geleceğiz.” Annesi halen ikna olmuş değildi yinede kızlara tutunarak ayaklandı arabalara bindik.

 

Bölüm : 11.10.2024 16:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...