20. Bölüm
Deren Doğan / Deli kurtlar 1- Kor / 19. Bölüm

19. Bölüm

Deren Doğan
deren_yazar

 

Taksiyi beklerken bizimkilere döndüm “Benim otelde hayvanlar kabul ediliyor, size de yer ayırtayım mı?” herkes bana döndü, cevap bekliyordum “Sen bize hayvan mı dedin?” Emre öyle diyince başımı iki yana salladım “Ben öyle bir şey demedim.” Hepsi gülmeye başladı, “Hayvan kabul ediliyor sizde gelin dedin.” Gülmeye başladım öyle demek istememiştim aslında “Yok yani rahatsız olmazsanız manasında.” Ulaş sıkıca sarıldı, hafifçe öptü, hep birlikte gülüştük.

“Abla sen iptal et otel işini hepiniz bizde kalırsınız.” Pars Güney’in yanına geçti koluna girdi “Bu kadar insan nasıl bir eve sığacağız.” Güney gurulu bir ifade ile “Bizim ev klasik köy evi bütün tabur gelsek sığarız, hem anneme nasıl açıklayacağım. Timle geldim ama onları otele yolladım olmaz öyle komutanım.”

Taksi gelince hepimiz arabalara bindik “Yalnız ben arabam köpek almıyorum.” Ulaş adamın yanına oturdu, “Niye?” adam başını yana yatırdı, “Keyfi, köpekli insanları arabama almıyorum.” Ulaş’ın yavaştan adama sinirlendiğini, hissedebiliyordum.

“Biz askeriz, oda askeri eğitimli köpek yemez yani arabanı binelim mi?” Adam hepimize baktı, hızlıca onayladı, Güney’in tarifi ile hızlıca evlerine doğru yola koyulduk. Koyulduk koyulmasına da yol git git bitmiyordu. “Güney bir yerde bitecek inşallah bu yol.” Güldü “Az kaldı az. Merak etmeyin.” Ulaş’ın omzuna başımı koydum, “Yol bitmeden yaşlandım yeminime.” Yavaşça saçlarımı sevdi.

“Bence bir noktaya varacağız emin ol.” Gülerek bir yandan da Alfa’yı seviyordu. Telefonu açınca gülmeye başladı “Pars mesaj atmış.” telefonu bana çevirdi, “Güney evin yolunu biliyor değil mi?” mesajı okuyunca gülmeye başladım, haklıydı aslında. Araba durunca heyecanla sırtımı dikleştirdim “Geldik mi?” başını evet manasında sallayınca kendimi hemen dışarı attım.

Taksiler gittikten sonra bütün tim bir araya toparlandık. “Hangi ev sizin ki?” Güney az ilerde duran iki katlı eve gösterdi. Önde o arkada biz evin bahçesine girdik. “Anne!” hayvan ya. Hemen kapı açıldı “Guzum!” gülmeye başladık. Hemen Güney’e sarıldı, “Kınalı guzum.” Güney annesi rahat sarılın diye hem dört büklüm duruyordu hem de eliyle bizi göstermeye çalışıyordu.

Üst kattan yengesi çıktı yanımıza geldi, “Hoş geldiniz.” Hande abla başıyla onayladı, “Hoş bulduk kızım.” Herkesin tokalaşması bittikten sonra bahçeye örtü serip hep birlikte oturduk, Emine abla çay yapmıştı hem onu içiyorduk hem de sohbet ediyorduk. “Akşam gelin kızda gelecek. Kendi aramızda bir nişan yapılım olur mu oğlum?” Güney başını telefondan kaldırdı “Sen nasıl istiyorsan öyle yapalım.” Hiçbirimizin içine sinmiyordu yangından mal kaçırır gibi.

“Nikah içinde yarın gidin yıldırım mı fırtınamı ne haltsa ondan isteyin akşamına kınanızı karalım biran evvel birlenin da.” Güney yine başını tamam manasında salladı “Gideriz annecim.” Pars’a döndü “Komutanım siz buradasınız zaten Batur komutanım gelmişler. Ben onları karşılayayım.” Pars sadece onayladı, Güney ayaklandı hızlıca kaşla göz arasında yok oldu.

Herkesin gözü Pars’taydı, bizim adımıza konuşması gerekiyordu “Evlenmeleri bu kadar acil ve şart mı? Yani tabii biz evlenmesinler demiyoruz ama en azından yavaş yavaş ilerleyelim.” Hepimiz onayladık, Emine abla kaşlarını kaldırdı “Şart tabi kazık gibi oldu, ben göçüp gitsem sahipsiz. Elif kızım ile evlenmesi lazım.”

Emre sakin ama gergin bir ses ile “Yanlış anlamayın ama aramızda bir beş yaş var. Bende sayaç bir yani acelesi yok sanki biraz görüşseler mi?” Kaşlarını yeniden kaldırdı “Hayır, evlenecekler sonra görüşürler.” Kaşlarımı kaldırdım “Nasıl yani? Evlensinler sonra görüşürler ne demek acaba?” sakin bir nefes aldım. “Siz beni gıcık ettiniz ha evlenecekler bu kadar.”

Birkaç saniye derin nefesler aldım, Ulaş hepimizi anlamış gibiydi “Pekala sizin istediğiniz gibi olsun ama yarın bir gün mutsuz olurlarsa ne yapacağız onu da kararlaştıralım.” Emine teyze gözlerini kocaman açtı. “Elif oni, benim oğlum Eif’i seveyi!” Ulaş başını tamam manasında salladı.

“Peki o zaman. Siz nasıl biliyorsanız öyle olsun.” Hepimiz başımızı önümüze eğdik, konuşmadan sadece öyle duruyorduk. “Gelinin çeyizi var mı?” Emine abla başını iki yana salladı, “Düzmedik.” Hande abla şok içinde Begüm’e döndü “Olmaz öyle yarın toparlanalım. Gidip alalım.” Emine abla tamam manasında salladı.

Zaman geçti geçmedi, “Geldiler.” Alp’in sesi ile hepimiz ayaklandık. Arabadan hızlıca Selçuk ve Batur en son Güney’in kolunda onunla sohbet ederek Sude indiler. Batur önden içeri girdi, ilk Pars karşıladı sıkıca sarıldı. Bütün timle sarıldılar sıra bana geldi, sıkıca sarıldım. “İyi misin?”

Sarılmayı bırakınca hafifçe omzuma dokundu “İyiyim.” Gülümsedi, hemen Hande ablayla Begüm ablanın yanına geçti sıkıca sarıldı. Selçuk’a da sıkıca sarıldım, “İyi mi?” başını evet manasında salladı, “Çok daha iyi olacak inan bana.”

“Bak yaklaşık on dakika sonra geliyorlar. Hazır değil mi her şey.” Başımı evet manasında “Hazır hazır olmasına ama Selçuk ve Emre gelmedi daha, bir çiçek çikolata ne kadar uzun sürede alınabilir ki?” Gülümsemeye başladı, “Gelirler birazdan biraz daha rahat mı olsan?”

“Lütfen, Bengi Hanım asla ama asla her şey düzelmeden rahat edemez.” Bakışlarımı arkaya çevirdim, Ulaş yanıma yanaştı yavaşça belime sarıldı. “Komutanınız olarak buradayım.” İkimizde gülerek Pars’a baktık, “Hiç ağabeye saygı yok.” İkimizde güldük, “Ağabeyimize şımarıyoruz diyelim.” Pars ikimizin arasından yarmak usulü ile aramızdan geçti, hızlıca kapıyı çarpıp geçti. Ulaş kapısı kapanır kapanmaz iyice belime sarıp kendine çekti.

“Takım yakışmış devrem.” Elimle hafifçe vurdum, “Ben erkeksi miyim?” başını iki yana salladı “Yok kızım sen niye erkeksi olasın.” Başımı evet manasında salladım “Niye öyle dedin? Sanki askerlik arkadaşınmışım gibi.” Gülmeye başladı, sıkıca sarıldı, “Askerlik arkadaşımsın zaten.” Yine hafifçe vurdum. “Sen çok gıcıksın ya.” Biraz daha yanaştı, boynumdan hafifçe öptü.

“Sen benim askerlik ve hayat arkadaşımsın. Her hali ile güzel olan meleğimsin.” İkimizde kıkırdadık, saçlarını hafifçe sevdim, yanağından öptüm. “Ow! Yemin ediyorum görmedim.” Başımı yana yatırınca kapının orda arkasını dönmüş olmasına rağmen gözlerini kapatan Emre’ye baktım. Hızlıca kendimi Ulaş’tan uzaklaştırdım. “Dön arkanı, hallettiniz mi? Çiçekler iyi mi? Nasıl aldınız?”

Emre eminsiz bir şekilde bize döndü, “Güzel yani güzelde ben neyi böldüm?” Ulaş hafifçe Emre’nin yanına yanaştı “Gözünü tam olarak niye kapattın?” Emre eliyle beni sonrada Ulaş’ın yanağını gösterdi “Yani aranızda ne geçti bilmiyorum ama iz bırakan bir şeyler geçmiş.” Gülmeye başladım, yanlarına yanaştım, elimin tersiyle yüzündeki ruj izini silip odadan çıktım.

“Herkes hazır, gelin tarafı nerede?” Emine abla örtüsünü düzeltti sonrada bana baktı “Yaklaşık on dakikaya gelirler. Rahat olun.” Biz rahattık, “Güney ve Batur neredeler?” Sude eliyle içeriyi gösterdi, “Batur ben hazırlarım damadı dedi.” Sadece onayladım, yavaşça kapının o tarafa ilerledim, yavaşça tıklattım “Beyler geleyim mi?” Kapı hafifçe açıldı, “Gel mini boy.”

İçeri girdim yatağın köşesine oturdum. İkisi de giyinmişti “Siz hazırsanız niye yanımıza gelmiyorsunuz?” ikisi de gülümsedi, “Sohbet ediyorduk, evlilik sohbetleri. Güney’e evlilik nasıl bir şey onu anlattım.” Güney yanıma oturdu “Batur ağabeyim anlatmadan evlilik için heyecanlanmam gerektiğini bilmiyordum.”

Gözlerim dolu dolu oldu, “Sen ve evlilik için heyecanlanmak he!” Batur yanıma oturdu, başını omzuma yasladı, “Evlilik çok güzel bir şey. Ölümde kalımda, her türlü durumda yanında olan biri oluyor.” Güney’de yanıma oturdu, diğer omzuma başını koydu “Abla ben evleniyorum.” Başını hafifçe sevdim, “Evleniyorsun.”

 

Bölüm : 19.10.2024 14:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...