23. Bölüm
Deren Doğan / Deli kurtlar 1- Kor / 22. Bölüm

22. Bölüm

Deren Doğan
deren_yazar

“Kahvaltı çok güzel olmuş, Emine abla vallahi ellerinize sağlık.” Emre bir yandan kuymağı ağzına tepiyor bir yandan da kibarlığı elden bırakmadan teşekkürünü ediyordu. “Afiyet olsun oğlum, az daha yapayım mı?” Başımı hepimiz hayır manasında salladık. “Bu kadar yeterli gerçekten.” Pars hepimiz adına güzelce cevap vermişti.

“Her şey çok güzelde biz ne zaman Ankara’ya döneceğiz?” Bakışlar Doruk’a döndü, o ise gayet sakin bir şekilde zeytin yemeye devam ediyordu “Eee cevap ne?” Doruk halen sakindi “Bu gün nikah var işte saat ikide sonra çıkarız.” Elleirmi iki yana açtım, bize nikah tarihini aldığını şuan söylüyordu. Kahvaltı masasında.

“Saat kaç.” Güney saatine baktı “On abla.” Başımı sakince salladım, güzel bir nefes aldım. Ben sakin bir bireyim daha önemlisi bu gün düğünü var şiddet hiddet yok. Sakin kalıyoruz. “Canım kardeşim. Benim biricik kardeşim biraz sonra düğünüz var. Biz neredeyiz kahvaltı masasındayız. Bize bunu gece söyleseydin erken kalksaydık olmaz mıydı?” Gülümsedi “Ben her şeyi hallettim. Elif’i annesi ile kuaföre yolladım. Gelinlik bulamamışlar o yüzden beyaz takım almış yani işte tamam yani her şey hazır bizde hazırlanırız şimdi gideriz mekana.”

Hepimiz masadan kalktık. Hemen telefonu elime aldım, Elif’i çaldırdım. “Günaydın Esem abla bir sorun mu var?” makyajımı yapmaya başladım “Hayır hayır. Gelinlik bulamamışsın, bende beyaz sade bir abiye var. Hiç giyemedim olursa giymek ister misin lütfen yanlış anlama.” Gülme sesi gelir gelmez laf yiyeceğimi hissettim “Çok sevinirim, sade bir elbise bulamadım.”

Kızmayınca rahatladım, “Tamam ben elbiseyi getiririm.” Makyaj malzemelerini toplamaya başladım, “Çok teşekkürler, bizim evde görüşürüz o zaman.” Hemen onayladım “Yarım saate oradayım.” Hemen makyajımı toparladım. Üzerime yanımda getirdiğim diğer siyah takımı giydim. “Güney!” askıdan elbiseyi aldım.

“Buyur abla.” Elimle elbiseyi gösterdim “Bunu götürmemiz gerekiyor.” Kaşlarını çattı “Nereden çıktı bu?” Başımı yana yatırdım “Ay ne meraklı çocuksun, hadi gidiyoruz.” Başını tamam manasında salladı, “Sen tanıdığım en iyi ablasın.” İkimizde güldük sanki başka ablası vardı.

“Burası.” Kucağından elbiseyi aldım, “Sen burada bekliyorsun Güney efendi, Sen git hatta eve dön hazırlan.” Kaşlarını çattı, “Neden?” sakinliğimi korudum, “Düğün günü gelini görmek uğursuzluk getirirmiş, hadi git eve başımıza iş açma.” İstemez bir ifade ile arkasını dönüp gitti. Kapıyı çaldım, nemrut annesi açtı telefonu. “Hayırdır.” Gülümsedim. “Kızımızın siparişi vardı onu getirdim.” Kadının varlığını hiç tanımadan içeri girdim “Elif!” hemen içerden çıktı “Elbiseyi getirdim.”

Duvardaki çiviye askıdan astım, Elif heyecanlı bir ifade ile elbiseye bakıyordu “İnanılmaz hayalimdeki elbise sen tam zamanında geldin. Dümdüz bembeyaz.” Mutlu olması beni de çok mutlu etti. “Denesen mi?” Heyecanla başını sallayınca giymesine yardım ettim, tam fermuarı kapatacakken fermuarda ki etiketi gördüm hızlıca koparttım. “Etiketi alabilir miyim?” Hemen uzattım, “Oha yüzde doksan ipekmiş.” İpekmiymiş.

“Sana layık işte.” Aynadan kendine baktı, kuğu gibiydi “Çok güzel oldun.” Gülümsedi, “Teşekkür ederim. Keşke duvağımda olsaydı." Etrafa bakındım, “Annen perde değer verir mi?” Gülmeye başladı “Benden çok değil.” Yüzümde mutlu bir ifade oluştu. Güneşliği çıkardım gelinlik ile aynı renkti “Boyu iyi değil mi?” Başını evet manasında salladı. “Tülün çiçek desenleri gayet naif beğendin mi?” Başını evet manasında salladı, makasla tülden birkaç çiçek kestim dikiş makinesinin başına geçtim, diktim, kestim en sonunda duvak formunda kumaş elde ettim. “Baya yeteneklisin.” Başımı iki yana salladım, “Zorunda kalınca adam bile dikeriz biz.” Güldü, “Asker olmak böyle bir şey değil mi?” başımı evet manasında salladım, bir yandan da duvağını taktım.

“Efsane oldun.” Yüzünde mutlu bir ifade oluştu. “Çok teşekkür ederim.” Telefona bakınca satın biri geçtiğini gördüm “Biraz sonra bizimkiler gelir.” Gülümsedi, “Çok heyecanlıyım.” Başımı hafifçe sallayarak onayladım. “Bana bak bizimkiler gelince ben ne yaparsam yapayım ses etmeyeceksin.” Kaşlarını çattı “Ne yapacaksın?” Kız evi naz evi.

“Bir şey yapmayacağım.” Bakışarak anlaşıyorduk. Telefonu elime aldım, hızlıca ulaş’a mesaj attım çantamdan hediyeleri almasını söyledim. “Ne yaptınız siz?” nemrutun bağırması ile o tarafa döndüm, perdeye bakıyordu, Elif ise panik olmuş bir şekilde bana bakıyordu, ağladı ağlayacak gibi görünüyordu. “Duvak yoktu bizde perdeyi kullandık çok değerliyse pahalı bir şeyse söyleyin ben parasını karşılayayım.”

Nemrut perdenin diğer tekini çıkartıp bana doğru fırlattı “Size kız verdiğime her gün daha pişman oluyorum.” Aslında pek çok şey söyleyebilirdim ve oldukçada kırıcıda olabilirdim. Başımı Elif’e çevirdim, ağlamamak için zor duruyordu. Baktım ve gülümsedim. “Haklısınız kusurumuza bakmayın. Lütfen tartışma işimizi sonra yapalım mı? Bu gün kızınız ve kardeşimin en mutlu günü ya.” Annesi kendi kendine söylenerek dışarı çıktı.

“Anneler ve asla kıyamadıkları ev eşyaları.” Dedim gülerek, başını yana yatırdı “Kızına kıyıyor ama.” Başımı iki yana salladım “Bana öyle gelmedi. Hem toparlan damat tarafı geliyor.” Davul sesleri ve uzaktan gelen sisler görünüyordu. Sakince kapıya ilerledim, Elif peşimden gelince elimle durdurdum “Dur sen nereye?” Kenardan tabure çekip ortaya koydum, oturttum. İçeri bakındım kimse yoktu “Sizinkiler?” gülümsedi, buruk bir ifade ile “Gittiler mi acaba?” derin bir nefes aldım. “Sorun yok. Her şey bende rahat ol.” Hızlıca dış kapıya koştum.

Kapıyı araladım, terlik yerleştirdim, bizimkilerin yanına koştum “Pars, Begüm, Emre gelin benimle.” Hepsi ne olduğunu anlamamalarına rağmen dediklerimi yaptı. Timin geri kalanına baktım “Biraz yavaş adımlayın. Acelemiz yok.” Hepsi onayladı. Birlikte evin bahçesine girdik Pars’a döndüm “Babası ve annesi ortadan yok oldular.” Pars başını tamam manasında salladı. “Tamamdır o işler bende.” Eve girdik. Pars salona girdi.

“Çok güzel olmuşsun.” Elif hemen ayaklandı “Çok teşekkür ederim.” Pars omuzlarını kaldırdı “Hanım kuşağı ver, kızımızın kuşağını bağlayalım.” Begüm gülerek yandan kuşağı aldı, uzatıp Pars dua ederek üç kere bağlayıp söktü. “Elif kızım, olurda bu damat kalbini kırarsa.” Begüme dönüp anahtarı aldı “Büyük ağabeyinin evi sana hep açık.”

Emre cebinden kendi anahtarını uzattı “Küçük ağabeyinin evi de sana açık.” Gülümsedim, bir adım öne attım “Ablan olarak benimde evim sana açık.” Anahtarı zattım. Tam Elif ağlayacak gibi olmuştu ki kapı çalmaya başladı. “Aha!” hemen kapıya yöneldim. Kapı yeniden çaldı “Anahtar kayıp!” Kapının altından beş yüz yolladılar “Anahtarı buldum kilit bozuk!” bir beş yüz daha geldi, “İlk kilit açıldı ikinci duruyor!” bir beş yüz daha aldım. Kapıyı açtım. Güney ve Ulaş dik dik bana bakıyorlardı bense çok mutlu bir şekilde gülmeye başladım.

Koridordan girdiler salonun kapısının önüne geçtim, “Gelin çıkmıyor!” herkes güldü, Ulaş cebindeki bütün tomarı verdi “Kızımızı alalım mı?” Başımı evet manasında sallayıp kapıyı açtım. Güney tek tek bizimkilerin ellerini öptü sonrada Elif’in alnından öptü hafifçe dürttüm, kuşağı gösterdim hızlıca çözdü. Birlikte nikah dairesine doğru ilerledik.

“Gelin arabası kiralama işini nasıl haletliniz?” önde gelin arabası arkada bir sürü taksi oldukça saçma görünüyordu. “Selçuk ayarladı nasıl yaptı bilmiyorum ama çok bunaldım ben bu düğün işlerinden bir an önce Ankara’ya sonra göreve gitmek istiyorum.” Batur’a baktım “Sen gerçek bir berelisin ya.” Güldü, “İltifat için teşekkür ederim.”

Nikah dairesine girince bizi Elif’in ailesi karşıladı baya da kalabalık gelmişlerdi oldukça şaşırdım. “Oha annesi babası herkes gelmiş.” Ulaş’ın karnına dirsek attım “Daha çok bağır.” Yüzünde muzur bir ifade oluştu ikimizde kıkırdadık. “Geç kalmadan nikah salonuna mı geçsek.” Hande abla sürekli telefona bakıyordu, “Çok haklısın abla yavaştan içeri girmek lazım.” Pars bize eliyle içeriyi işaret edip Güney’in ve Elif’in yanına ilerledi.

Salona geçip ikinci sıraya oturduk, birinci sıraya Elif’in ailesi gelir diye hiç lafa girmeden arkaya geçtik. Öylede oldu Elif’in ailesi ön tarafa oturdu. Güney’in ve Elif’in gelmesini beklemeye başladık. “Geliyorlar.” Hemen ayağa kalktık, alkışlamaya başladık. “Endama bak be!” ıslıklar alkışlar, havada uçuyordu. Nikah memuru gelmesine yakın hızlıca sadıç yerine geçtim Ben Güney’in sağdıcı oldum, Elif’İn ise tanıdıkları bir adam sağdıcı oldu.

“Lafı hiç uzatmayacağım, hiçbir baskı altında kalmadan, Eşref oğlu Güney Eroğlu’nu eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?” Elif, derin bir nefes aldı gözlerinden ışıklar çıkarak “Evet!” Güney sıkıca elini tuttu, “Siz Ahmet kızı Elif Harp’ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?” Güney Elif’e döndü, büyük bir gülümseme ile “Evet!” heyecanla ailesine ve Pars’a döndü, herkes gururla onlara bakıyordu.

“Siz şahitlik ediyor musunuz?” ikimizde onayladık. Güney’e ve Elif’e döndü, “Bende bana verilen yetkilere dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum.” İmzaları da attıktan sonra hızlıca evlilik cüzdanını Elif’e uzattı. Elif yüzünde kocaman bir gülümse ile Güney’e döndü, romantik bir bakışmanın ardından arkadan “Bas!” sesi geldi, hepimiz gülüştük.

Elif hızlıca Güney’ın ayağına bastı, “Yavaş gel kızım bize lazım o.” Pars gülmekten konuşamıyordu bile. Yavaş yaval gelinin ailesinin hepsi bizimkiler ile fotoğraf çekinmeye başladılar. “Uçak biletlerini akşama al tamam mı?” Alp ve Selçuk fısır fısır bilet işlerini konuşuyordu. “Abla sizle de fotoğraf çekebilir miyiz?” başımı evet manasında salladım. Bütün tim yan yana geçtik ilk fotoğrafta gayet aile usulü oldu.

“Tim, selam ver!” Pars’ın emri ile hepimiz selam verdik, yeniden fotoğraf çekindik. “Tim, takı sırasına geç!” hepimiz rütbelerimize göre sıraya geçtik. “Komutanım gerek yok.” Güney yavaştan kızarmaya başlamıştı bile. “Tim, takı tak!” Pars’ın emri ile hepiz ne kadar takı, para varsa taktık. “Eee yavaştan dönsek mi?” Başımı evet manasında salladım. “Elif senin içinde uygun değil mi?” Elif hemen onayladı “Bana uyar tabii.”

Soyunma odalarına dağıldık, Elif’le bana da kıyafet getirmişlerdi hızlıca üstümüzü giyinip havalimanına geçtik. Hepimiz yorulmuştuk, uçağa binince hiç konuşmadan sustuk, Ankara’ya varınca kendi arabalarımıza dağıldık. Binaya girince başımı çevirip time baktım “Tim bu gün uyuyoruz, yarın görev başı. Pars doğru biliyorum değil mi?”

Pars başını evet manasında salladı, “İyi uykular gençler.” Hepsi tamam verince evlerimize dağıldık, “Tim!” ne oldu yine ya. “Damat dayağı.” Pars bütün bir ciddiyet ile Güney’e bakıyordu, bütün tümde kocaman bir gülümseme oluştu, “Komutanım, ağabeyler hayır. Lütfen!” tam eve kaçacaktı ki Selçuk ensesinden yakaladı “Önce şiddet.” Elif’e döndü “Önden buyur geç yenge sen.” Elif gülerek içeri girdi.

Başka hiçbir işleri yokmuş gibi hiç işleri güçleri yokmuş gibi şakayla karışık Güney’i dövdüler “Oo, iyi geçirdiler he!” Begüm ile gülüştük. Sude arkadan yanımıza geldi, “Ne kaçırdım.” İkimizde gülümsedik, “Yok bir şey kaçırmadın Güney’i dövüyorlar.” Güney içeri geçmeyi başarınca bütün tim olduğu yere çöktü “Yorulduk be.” Begüm kaşlarını çattı, “Çocuğu harap ettiniz harap.” Pars güldü “Senin ağabeylerde beni harap etmişti, hem Batur’u da dövdük.” Gururlu bir ifade ile bakıyordu.

 

Bölüm : 25.10.2024 15:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...