| SAKIZ |
-18. Bölüm: Kahvaltı.-
~~~
Sabah uyandığımda Araf belimi sarmalamış göğsümde uyuyordu. Ellerim istemsizce saçlarını buldu. Onu uyandırmak istemediğim için yavaş hareket ediyordum. Göğsüme çarpan nefesi beni de mayıştırıyordu. Önceden böyle bir görüntünün bu kadar güzel olacağını tahmin edemezdim. Daha önce hiç kimseyle bu denli yakın olduğumu hatırlamıyordum, babam dahi, üç yaşımdan beri...
Bir sevgilim olmuştu, onunla da sınırlarımı korumuştum. Rabia Annem, düşüncelerini bana aşılasa da tek hoşnut olmadığım durum erkeklerle hep yakın temasta olmasıydı. Ben büyüdükten sonra çoğu zaman benimle denk getirmemeye çalışsa da bazen okuldan döndüğümde birileriyle evden çıkarken karşılaşıyordum. Her hafta farklılaşıyordu bu kişiler. O, sadık olunca üzüleceğimizi söylüyordu, haklı olduğu anlattığı yaşanmışlıklarından belliydi. Bu düşünceyle o çok kişi alıyordu hayatına, ben ise hiç kişi.
Ama Araf başkaydı, daha önce böyle bir duyguyu tatmamıştım. Tanımlayamadığım bir çekim gücü vardı. Ne uzak kalabiliyordum ne de uzak kalmak istiyordum.
Saçlarında olan elimi çekip yavaşça belimdeki kolunu kaldırdım. Onu uyandırmamaya çalışarak kendimi çektim. Başta biraz kıpırdansa da yine düzene girdi nefesi.
Etrafta giyecek bir şey aradım, eteğim burada olsa da üstü alt katta kalmıştı. Araf'ın giyinme odasına girip bir tişört alarak üstüme geçirdim, lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Hiç hoşlanmasam da yüzümde dünden kalan makyajla uyumuştum, önce sıcak suyu açıp akan makyajımı bir miktar sildim. Dolaplardan birinde birkaç paketli diş fırçası olunca birini alıp dişlerimi fırçalayarak fırça kutusunun içine bıraktım, kahvaltıdan sonra da lazım olurdu.
Mutfağa inip kahvaltı hazırlamaya başladım. Orta tezgaha bir şeyleri hazırladıktan sonra üst kata çıkmadan önce gelen telefon titreme sesiyle salona yöneldim. Araf'ın telefonuydu ve Aras arıyordu, benim üstümü ve onun gömleğini de alıp Araf'ın yanına gittim. Saat ona geliyordu.
Odaya girdiğimde sırtüstü uzanmış bir eli yastığın altında, üstü açılmış bir Araf beklemiyordum. Elimdekileri koltuğun üstüne atarken yanına gidip telefonu komidinin üzerine bıraktım ve yatağa oturup uyanır uyanmaz üşümemesi için üstünü örterek seslendim. "Araf, kalk hadi." dediğimde "Hı-hı." diyerek kıpırdandı ve beni kendine doğru çekti. Dik durmak için elim göğsünde devam ettim, "Hadi uyan! Saat on oldu, hem bir sürü arama var." dedim. Tamam biraz abartmıştım.
Saatin on olduğunu duyunca aniden gözlerini açtı. "On mu?" Bu tepkisi çok tatlı ve komik olmuştu. Gülerek "Günaydın." dedim ve yaklaşıp dudağının kenarını öpecektim ki yüzünü birden döndürüp dudağından öpmemi sağladı. Uzunca öptükten sonra geri çekildi ve gülümsedi, "Gün aydı." Beni kendine biraz daha çekti. "Boş ver saati, daha önce hiç böyle güzel bir uyku görmedim. Hadi gel."
Söyledikleri hoşuma gitse de itiraz etmeliydim. "Saçmalama Araf, Aras aradı. İşe geç gideceğini de haber vermedin Başak'a. Hadi hadi, kalk. Hem kahvaltı hazırladım, soğumasın." diyerek kaşlarımı kaldırdım. "Ayrıca ocak açık. Bırak, gitmem lazım."
Tek gözünü açıp bana baktı. "Tişörtümü giydiğini fark etmedim sanma..." belimden tutup kendine daha çok çekerek boynuma yumuşak öpücükler kondurdu.
Kaşlarımı çattım. "Konuyu değiştirme, kalk hadi, sen nasıl patronsun, uyanamayan patron mu olur, aaa?!"
"İşimde ben, evimde hanımım patrondur."5
Gülmemek için dudaklarımı ısırırken burnumu kırıştırdım, "Iyy içinde de nasıl bir kıro varmış, bırak be!" Sabah sabah böyle bir sesli gülüşü duymak güzelmiş. Onu ittirerek ayaklandım, kapıya doğru gidip tekrar kalkması gerektiğini söyleyerek aşağı indim.
Kahvaltıda ne içtiğini bilmediğim için hem kahve hem de portakal suyu yapmıştım. Kahve makinesini kapatmak için tezgaha gittim. Düğmesini kapattığımda kapının şifre sesi geldi.
Ayak sesleri buraya doğru geldiğinde gördüğüm kişiyle yerimde kalakaldım. O da beni görünce şok oldu. Beni süzdüğünde ikinci şoku yaşadığına emindim. Üstümde sadece Araf'ın tişörtü olduğunu hatırlayınca hemen orta tezgahın ardına ilerledim. Normalde utangaç biri değildim. Sadece onu önceden tanıdığım ve burada beklemediğim için şaşkınlığım beraberinde getirmişti utancımı.
"Aras?" dediğimde arkasında Araf belirdi. Hem de üstü çıplak ve altında sadece gri bir eşofman vardı. Onu ilk defa eşofmanla gördüğüme mi şaşırayım, üstünde eşofmandan başka hiçbir şey olmayıp tüm hatlarının belli olmasına mı eriyeyim, ortamın yanlış anlaşılırlığına mı utanayım bilmiyordum.
Gerçi hiç de yanlış anlaşılma değil gayet doğru...
Araf, Aras'ın omzuna elini attığında anında dönen Aras "Abi... Şey, ben gidecektim ya, şey yapmak için geldim." diye bir şeyler gevelediğinde benimle aynı durumda olduğunu anladım. Alt dudağım dişlerim arasında susmuş kalmıştım. Araf gözleriyle salonu işaret edince Aras oraya doğru gitti. Bana döndüğünde dudaklarını birbirine bastırdı.
Sağına doğru başını çevirip salona baktığında Aras'ı görmüş olacak ki "Bahçeye." diye seslendi. Birkaç saniye sonra tekrar bana dönüp "Yukarı çık istersen, on dakikaya ben de geliyorum." dedi.
Onu onaylayıp önünde durduğu mutfak kapısından çıkarak odasına gittim. Yağmur'a mesaj atmalıydım, merak etmiştir dün gece eve gitmeyince. Çok fazla arama ve mesaj gelmiş gece, sabahındaysa durulmuş çünkü dün gece iyi olduğuma ve ona sabah döneceğime dair bir mesaj vardı. Büyük ihtimalle Araf benden sonra uyumuştu ve o sürede yazmıştı. Bunu düşünmesi güzeldi.
Birkaç dakika sonra Araf elinde bir paketle içeri girdi. Yatakta bağdaş kurmuş otururken yanıma geldi. Ellerimi yüzüme kapattım, "Gitti mi Aras? Ne dedin, nasıl açıkladın, gelmeseydin utançtan bayılacaktım, neden gelmiş ki? Benimki de soru abisinin evi niye gelmesin..." diye sıralarken ellerimi tutup yüzümden çekti. Gülümsemesini, dudaklarını dilinin ucuyla ıslatarak azaltıp "Sakin olur musun güzelim?" dedi.
Söylediği son kelimeyle gözlerimi kırpıştırdım. Ona baktığımda gözleri parıldıyordu, yeşilleri artmıştı. Aralanan dudaklarımı kapatırken devam etti, "Gitmedi, aşağıda hazırladığın kahvaltıyı istila edecekti ama merak etme onu durdurdum," bu dediği komiğime gitmişti, ben kıkırdarken o da gülümsedi. Koca adam neler söylüyordu...
"Şehir dışına çıkacaktı, gitmeden önce bana uğra demiştim o yüzden gelmiş, aklımdan çıkmış benim de. Ayrıca açıklama yapmama ve utanmana gerek yok güzelim, rahat ol." dedi ve paketi aramıza koydu. "Bunlar senin için, hazırlanıp gel." Boynumdan öperek kapıya gitti ve çıktı. 3
Beni de bülbül gibi bıraktı burada. Bülbül diyorum çünkü bir yerde okumuştum, insanlar bülbülün susmasını duta bağlasalar da aslında bülbülün susması çiftleşmeyle ilgiliymiş. Araf'ın bu halleri ise tabularımı yerle yeksan edip, beni yükseltiyordu.
O ilk gördüğüm adamla tanıdığım Araf arasında dağlar kadar fark vardı. İnsanlar bence çoğu zaman kendilerini görünüşüne yansıtırdı ama bu Araf için hiç mi hiç geçerli değildi. Her defasında bu kadar düşünceli oluşu beni benden alıyordu.
Oturduğum yatağı düzeltip dün geceden saçılan kıyafetlerimizi topladım ve koltuğun üzerine katlayıp koydum. Paketi açtığımda pantolon, tişört ve spor ayakkabı vardı.
Pantolonu altıma giyerek aldırdığı tişört yerine onun tişörtünü üstümden çıkartmadan kıvırıp crop yapmaya çalıştım. Pek crop denemezdi, öyle büyüktü ki üzerimde yine de bolluk kalmıştı. Ayrıca bir tişört çalsam onlarca tişörtü arasında sorun olmazdı.
Ayakkabıları da giyip aşağı indim. Mutfağa geçtiğimde Araf ve Aras konuşuyordu. Üstelik Araf hâlâ sadece eşofmanıylaydı!
Şöyle bir bakınca gerçekten benziyorlardı birbirlerine, sadece göz renkleri farklıydı. Aras'ın koyu bir maviyken Araf'ın elaydı. Araf'ın çok iyi bir abi olduğunu görebiliyordum, ona yakışıyordu da. Ya da bana hissettirdikleri onu gözümde çok iyi yapıyordu.
Tam girdiğimde Aras elini pankeklere atarken Araf'la göz göze geldiler ve elini çekti.
"Rahat bırakır mısın çocuğu, canı çektiyse yesin."
İkisi de bana döndüğünde Aras sırıtmıştı, "Gördün mü emir büyük yerden." diyerek pankeki alıp ağzına attı ve arkasına yaslandı. Araf gözlerini kısarken bu hallerine gülmemek için dudağımı ısırdım. Araf'ın yanına oturduğumda Araf bana dönerek,"Neden tek başına zahmet ettin, beni de uyandırsaydın." dedi. 1
Hemen ardından Aras lafa atlayıp "Bakma böyle dediğine sen gelmeden önce ne övgüler yağdırıyordu." diyerek Araf'la uğraşmaya devam etti. Sanırım ben buradayım diye bu cesareti alıyordu. Araf dik dik bakarken "Kaşınma, son lokman olur." demişti.
"Araaf..." uyarıcı bir tonda seslendim. Kaşlarını çattı, "Sen varsın diye bu cesareti."
"Doğru söylüyor valla Nevra. Sabahın köründe kalkmış donuk bir abiye bunları söylemek yemiyor ama şimdi keyfi bi' yerinde."
Tek kaşımı kaldırdım. "Saçmalama Araf, istediği gibi seslenebilir. Aramızda sadece birkaç yaş var."
Aras gülümseyip Araf'a bakarak beni işaret etti, tuzum kuru keyfim yerinde der gibi. Anlaşılan baya sınayacaktı Araf'ı. Geldiğimde hiçbir şey sormadan etmeden ayak uydurması şaşırtmıştı ama iyi olmuştu. Çekingenliğimi kırmıştı. Büyük ihtimalle Araf konuşmuştu.
"Çabuk ye de git." diyen Araf'ın koluna dirseğimle hafifçe vurdum.
"Sen nasıl bu saate kaldın ki abiciğim?" diyen Aras bence bunun cevabını biliyordu ama inadına tekrar soruyordu.
"Ya sabır..." Araf'ın git gide gerildiği belliydi. Ben girdim araya. "Ben uyandırmak istemedim, dünkü toplantı yoğundu da."
"Valla yengecim abim dünyayı turlasın yine de iş için sabahın altısında ayakta olur. İlk defa bu saatte uyandığını görüyorum." Bu ne hız demeyecektim tabii ki, yengecim demesi garibime gitse de duymamış gibi yaptım. Tabii Araf hiç kaçırır mı?
"Bak yenge olur işte." deyip bana bakarak sırıttı. Pislikti. Gözlerimi kısıp dik dik baktım. Göz kırpıp önüne döndü ve kahvaltısına devam etti. 1
Ama ben edemedim. O nasıl bir göz kırpmaktı? Bunu yaparak bıraktığı etki uyuşturmuştu beni.
Toparlan Nevra bırakma kendini. 1
Bozuntuya vermeden ben de kahvaltıya dahil olurken onların ne kadar hızlı yediğini görünce ufak çaplı bir şok geçirdim. Ben daha kahvemden bir yudum almışken Araf bitirmişti bile, Aras'ın içmediğini gördüm.
"Aras, kahve içmiyorsan meyve suyu sıkmıştım, dolapta, istersen koyabilirim?"
"Çok iyi olur." dediğinde ayaklanmıştım ki Araf lafa atladı. "Kalk kendin al lan."
"Saçmalama Araf, elime mi yapışacak, ben hallederim Aras'cım." deyip buzdolabına yönelirken Araf'ın içtiği kahve genzine kaçmıştı ki öksürük tuttu.
"Neresi Arascım bunun." diyerek onu işaret etti. Gerçekten buna mı takılmıştı. Aras'la ben gülerken bir yandan da meyve suyunu koydum ve ona verdim. 1
Araf kahvaltısını yaparken ona seslendim. "Araf?"
"Efendim güzelim?" dediği şeyle dirseğimi yine koluna vurmuştum. Aras varken şöyle yapmasa olmuyordu sanki. "Sen Başak'ı aramadın, kaçta gideceksin?"
"Yunus haber veriyor, bugün olmayabilirim dedim."
"İyi de yarın da toplantı var ve proje hakkında konuşacaktınız bugün, önemli, gitmelisin."
"Başak görüşme özetini atar, gece gözden geçiririm."
"Gece çalışılır mı hiç?" Bunu diyenin ben olması garipti ama geceleri çalışmam sabah öğleden sonra kalktığımda olurdu, yoksa çalışamazdım.
Aras dahil olmuştu, "Ohoo, abim her gün sabah 7 gece 2 durmadan iş makinesi gibi çalışıyor. Sadece birkaç zamandır çalışmıyor, onun da nedeni belli." diyerek yine sırıttı abisine bakıp.
"Gevşek gevşek konuşma lan, bitmedi mi kahvaltın hadi si- yürü git." derken ki duraksamasında Aras gülmüştü.
"Çocuğu neden durmadan kovuyorsun?! Hem sen bana demedin mi beni iş yerinde de tanırsın diye, kardeşin daha yakın sana, ondan da dinleyebilirim." dediğimde Araf sandalyemi kendine doğru çekerek belimden tuttu ve "Ben beni sana tanıtırım bebeğim, bu lavuğa gerek yok." dedi.
Utançtan yerin dibine girecektim. Başkalarının yanında bu kadar yakın davranması bayıltacaktı beni. Bir yandan çok hoş olsa da diğer yandan utanıyordu insan.
Aras ayaklandı, "Sohbetinize doyum olmaz, özellikle abimin Nevra yengem çünkü hiç konuşmaz doymaya fırsat kalmaz ama ben kaçar, uçağımı kaçırırsam abimden bir ay şehir dışı yasağı yemek istemem." Ben bu hallerine gülerken Araf ayaklandığında Aras koşar adım çıkışa yöneldi.
"Gerçekten geç kalsa öyle bir şey yapar mısın?"
Bana dönüp gülümsedi, "Tabii ki."
"Tekrar alırım rahatlığıyla disiplinsiz bir çocuk olmamalı, tamam gençliğini yaşasın diye çok şeye müsamaha gösterebilirim ama gevşekliğe lüzum yok."
"Haklısın. Çok güzel bir şey olmalı kardeş, sen de çok tatlı bir abisin bakıyorum da." derken yanağından makas alır gibi yaptım. Buna gülerken elimi tutup parmaklarımla oynamaya başladı.
"Bakma bu hallerine, sen varsın diye rahattı."
"Ben yani biz ya da bir kadınla olman, kız arkadaşının olması, her gün buradaymışım da kahvaltı yapıyormuşuz gibiydi."
"Öyle olmasaydı ne olacağını bildiği için."
"Çocuğu tehdit mi ettin Araf?"
Kaşlarımı çattığımda "Tamam biraz uyarmış olabilirim ama seni biliyordu." diye ekledi.
"Şirketi birkaç kere salınca anladı kerata."
Sesim biraz alıngan çıkmıştı. "Ha her sevgili yaptığında böyle olur yani?"
Dediğime kahkaha atarken beni kucağına çekti. "Hayır güzelim, bir sorun olduğunu düşünmüştü. Abi kardeş konuştuğumuzda bir miktar bahsetmiş olabilirim."
Bu biraz hoşuma gitmiş olabilirdi, istemsizce gülümsedim. "Benden mi bahsettin yani?"
Gözleri gülüşümde gezinirken parmağıyla önüme gelen saçlarımı geriye götürdü. "Hıhı."
Nefesini vererek kısıkça güldü. "Eline sağlık dedim, her şey çok güzeldi, birlikte nice kahvaltılarımıza dedim."
Bu dediği beni güldürürken sorudan kaçmasına bir şey demedim. Bir elim omzunda diğer elim göğsündeydi, sadece eşofmanla olması ve benim bacağında oturuyor olmam bana ateş bastırırken dikkatimi dağıtıp ayağa kalktım. "Kalk hadi, evde böyle dolaşılır mı? Git hazırlan işe git."
O da ayağa kalkıp tezgaha yaslanırken beni de kendisine çekti ve sırıttı. "Sen dolaşıyorsun ya?"
İma ettiği günü hatırlayınca omzuna vurdum. "Cidden işe gitmeyecek misin bugün?"
Bir eli belimde diğer eli perçemlerimle oynuyordu. "Sen randevundan önce bir şeyler yapmak istersen evet."
"Doktorunla." O tamamen aklımdan çıkmıştı benim. Onun bilmesine şaşırmıştım. "Sen nereden biliyorsun ki bugün olduğunu?" Perçemimi kulağımın ardına sıkıştırıp iki eliyle de sardı beni. "İçinde sen geçen her şeyi bilirim güzelim." 2
&&&&& Bölüm Sonu &&&&&
Ayy bir sürü nazar boncuğu, nazar boncuğu, nazar boncuğu... Çok güzel olmadılar mı bunlar?1
Aras hakkındaki düşünceleriniz neler? Biraz haylaz bir kardeş gibi.1
Bölüm nasıldı, beğendiniz mi?1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
22.12k Okunma |
1.01k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |