Yorumlarda ve yıldızcıklarda buluşalım 🤍💫
———
Eve geldiğimizde arabayı durdurup inmişti. Ne olduğunu anlamadığımda benim tarafıma gelirken ben de indim. Elimi tutup apartmanın önüne doğru yürüdü. "İnmene gerek yoktu Araf." Kapıya yaklaştığımızda durup kollarımdan tuttu, cümlemi duymazlıktan geldi. "Bir şey olursa ara güzelim, arkadaşın giderse haber ver." dediğinde kapıdaki iki adama baktım, "Haber vermeme gerek yok, sen öncesinde alırsın..."
Saçlarımla oynadı, "Yine de ara, senden duymak istiyorum her şeyi."
"Tamam tamam," bir elimi koluna koydum, "Sen ne yapacaksın şimdi?"
"Bir saat şirkete uğrarım, sonrasında Timur'la işimiz var."
"Şirket dışı birkaç konu var, onlarla ilgileneceğim güzelim."
Omuz silktim. Sarılıp bir öpücük bıraktım, "Neyse, iyi işler sana. Görüşürüz, bye..." diyerek uzaklaşıp apartmandan içeriye girdim. Asansörü beklerken merdivenleri inen Emre'yle ona döndüm. Kaç kat olmasına rağmen her zaman merdivenleri kullanıyordu, sporcu olduğu için dikkat ediyordu. "Emre,"
"Nevra? Rastlayamıyoruz bayadır, nerelerdesin?"
"Sorma," diye göz devirirken cam olan kapıdan bıraktığım yerde duran Araf'ı gördüm. Asansör tam zamanında gelmişti, "Neyse neyse, cidden şimdi sorma, asansör geldi, seni de bekletmeyeyim. Konuşuruz sonra, görüşürüz." diyerek gülümseyip asansöre bindim. Bu halime şaşırıp öylece baktı.
Telefonum da yoktu, hiçbir şey yapamıyordum.
Kata geldiğimde inip anahtarı çıkardım, kapıyı açarken Yağmur da girişe doğru gelmişti. "Nevra neredesin? Telefonuna da ulaşamıyorum." Kapıyı kapatıp arkama yaslandım. Çantamı vestiyere atıp ayakkabılarımı çıkardım. "Telefonum kırıldı."
"Anlatacağım, bir gireyim eve Yağmur." O ilerlediğinde ben de peşinden gidip koltuğa attım kendimi. Camları açmıştı Yağmur, "Camları kapasana, klimayı açalım, çok sıcak."
"Geldiğimde ev havasızdı o yüzden açtım." diyerek pencerelere ilerleyip kapattı. Klimanın kumandasına uzanıp açarak konuştum, "İki üç gün oldu girmedim eve."
"Araf'taydım. Kulüp gecesinden sonra onda kaldım."
Omuz silktim, "Ne bileyim, öyle gelişti."
"O adama güveniyor musun Nevra?" koltukta yanıma oturdu. "Bu nereden çıktı?"
"Bilmiyorum, hayatına girdiğinden beri farklı biri gibisin."
"İlişki konusunda keskin virajların vardı, sana gösterdiğim hiçbir çocuğu da beğensen de istemezdin. Onunla yattın mı?" Göz göze geldik, "Baksana, babaannemle aynı düşünmediğin tek konuydu bu. Tek anlaşamadığınız nokta herkesi yatağına almasıydı."
"Aynı şey mi Yağmur? Benim hayatımda sadece Araf var."
Derin bir nefes alıp dudaklarını ıslattı, "O da bir erkek Nevra. Geleceğiniz kesin mi? Ona güveniyor musun? Bana hep babaannemin söylediklerini hatırlatıp erkeklere dikkat et diyordun, sen de şimdi bir erkeğe kaptırdın kendini."
Haklıydı. Bu konuda dikkat etmesini söylerdim çünkü Rabia Annem çok üzülmüştü. Çok üzmüştü eşi onu. Şimdiyse ben çokça kaptırmıştım kendimi. Hep onunlaydım, bunu istiyordum da. Bu yüzden durup düşünmeye, uzaktan bakmaya fırsatım kalmamıştı. Haklıydı. Güveniyor muydum? Geleceğimiz olacağına inanıyor muydum?
Bakışlarımı kapalı televizyon ekranında gezdiriyordum. "Güveniyorum..."
"Ben güvenmiyorum." diye sözümü böldüğünde ona baktım. "Nasıl?"
"O adama güvenmiyorum, hayatına girdiğinden beri uzaklaştık. Tüm vakitlerin onunla, ayrıca Timur abinin arkadaşı. Her gece başka bir kadınlaymış Timur abi. Arkadaşı da aynıdır onunla. Öyle adamlara güven olmaz, babaannemin sözlerini hatırlamıyor musun?"
'Geceleri iş olur mu? İşim var diyen erkeğe güvenmeyeceksiniz, ben eşime güvendim ne oldu? Bir kadından çocuğu olduğunu öğrendim.'
Kaşlarımı çattım, bu üç gün onunlaydım. Benim için işini aksatmıştı, geceleri de yanımdaydı. "Araf her gece benim yanımda. Yani üç gece de benim yanımdaydı. Öyle biri değil. Rabia Annem'in anlattıklarından çok farklı bir adam."
Gözlerini devirdi, "Daha kaç haftadır tanışıyorsunuz Nevra? İki günlük biri. Ben yıl oldu nişanlıyım Kıvanç'la hâlâ farklı bir adam diyemem."
Yerimde toparlandım, "İyi hatırlattın. Neydi o gece? Ne yapıyorsunuz şimdi?"
"Dediğim gibi, şüphelenmiştim. Gereksizmiş, yokmuş bir şey. Beni boş ver, telefonu nasıl kırdın?"
"Timur'la tartıştık." Kaşlarını çattı, "O ne alaka? Sana bir şey mi söyledi?"
"Ne söyleyebilir Yağmur? Sadece gıcık oluyoruz birbirimize, laf dalaşına girdik. Bir anda sinirlendim, üzerine bardak ve telefon fırlattım."
"Oha, hadi üzerine atladığın adamları biliyorum da bir şey fırlattığını hiç görmedim."
"Ben de. Sinirim çok bozuktu, seni beklettim, Araf'ı aksattım, kendime sinirim bozuldu, bir anda oldu öyle."
Yüzü buruştu, "O adamla olduğundan beri böyle, söyleyeyim. Bir şeyleri umursayıp sinirini bozuyorsun."
"Neden bir anda Araf'a ön yargılı olmaya başladın? O da sana öyle, tanışmıyorsunuz daha."
"O da sana öyle derken?" diyerek kalkıp mutfağa adımladı, buzdolabını açıp soğuk kahve yaptığı şişeyi çıkardı içinden. Bardaklara koyup buraya doğru geldi, uzanıp orta sehpadan bir sakız aldım. Yağmur da kahve uzatmıştı. "Bilmiyorum, güvenmediğini söyleyip duruyor. O da ayrı sinirimi bozuyor. Konuşmaların çelişkili falanmış."
"Ne?" Elindeki bardağı orta sehpaya bıraktı. "Konuşmalarımızı nereden biliyor bizim?"
"Konuşurken istemeden duymuştu."
"İstemeden duymuştusu mu var Nevra?! O kim oluyor da bizi dinliyor, seni kontrol etmesine izin verme."
"Baksana şu haline toz kondurmuyorsun. Evinden başka yerde kalamayan sen her zaman onunlasın, telefonlarını dinliyor, kapına adam dikiyor, beni kötülüyor sana. Neler neler... kontrol etmediğine emin misin?"
Duraksadım, kahve bardağını dudaklarıma götüren elim de duraksadı. Öyle miydi? Hep onunlaydım, evet ama bilmiyorum, onun yanında buluyordum kendimi. Bugün gelen mesajı da görmüştü, benden izin almadan neden bakardı telefonuma, güvenmediği için mi, kontrolcü müydü? Kapımda, peşimde hep adamlar vardı. Yağmur hiçbir şey yapmadığına rağmen onu da sevmiyordu. Araf nasıl biriydi?
Bir nefes aldım, "Bilmiyorum."
"Her dediğine kulak asma onun, dikkat et, hep de birlikte olma. Babaannem ne derdi sana, Yağmur'u yalnız bırakma. Sen unuttun beni." Göz devirirken ayağımla uzanıp ittirdim onu, "Kes şunu, yok öyle bir şey." dediğimde zil çalmıştı. "Bir şey mi sipariş etmiştin?" Başını hayır anlamında salladı.
Ayaklanıp kapıya gittim, açtığımda karşımda aşağıdakilerden biri vardı. Elindeki poşeti uzattı, "Nevra Hanım, Araf Bey iletti." Elindekini alarak teşekkür edip kapıyı kapadım. İçeri giderken poşete göz gezdirdim.
"Ne o?" Yağmur'un sorusuyla yanına oturup poşetteki kutuyu çıkardım, "Telefon," İçinden bir de hat kutusu çıkmıştı. "Araf göndermiş."
Telefonu açıp dikkatimi çeken hatta baktım, bildiğim operatörlerinki gibi değildi, farklı bir hattı. Telefon açıldığında hattı taktım, şifre istedi. Kutunun içinde bir şifre vardı, onu girdiğimde ekranda parmak izi okutmam için bir uyarı çıktı. Parmağımı okuttuğumda birkaç saniye bekledim, onaylandı bildirimiyle hat açılmıştı. Telefona önceki hesabımı girdiğimde tüm yedeklenenler geri dönmüştü. Araf'a telefonu aldığıma dair bir mesaj attım. "Bu gece kalacak mısın?" dediğimde telefondaki dikkatini bana verdi.
Omuz silktim, "Araf sormuştu, yoksa gelecekmiş." Bu dediğime göz devirdi, "Baksana, asla rahat bırakmıyor seni. Biraz sınırını çiz Nevra, her şeye burnunu sokmasın. Ayrıca kalırım, istemiyor musun kalmamı?"
"Öyle bir şey söz konusu olabilir mi Yağmur, şu alınganlığı bir kenara bırak artık. Araf'la kendini kıyaslama."
"Sen de onun benim hakkımda düşündüklerini sil o zaman. Benden uzaklaşmandan korkuyorum."
"Araf yüzünden senden uzaklaşır mıyım Yağmur? Bu ne saçma bir düşünce. Rabia annem duysa nasıl sinirlenirdi bu söze."
Elindeki bardakta gezdiriyordu ellerini, "Evet işte, biraz onu da hatırla. Onu bile unutmuş gibisin." Dediği cümlenin farkında mıydı? Beni büyük harlamıştı, bu söylediği şeye nasıl olur da imkan verirdi? "Sözlerine dikkat et Yağmur," sesimi kontrol etme gereği duymuyordum, o anlardı beni. "Bu asla olacak şey değil, ne dediğinin farkında mısın sen? Kendine gel," konuştukça kızışıyordum, "Ya, ne demek onu unutmuş gibisin? Rabia Annemden bahsediyorsun, kendine gel!"
"Tamam tamam, haklısın. Bir anda abarttım." Telefonum çaldı, Araf arıyordu. "Ne var Araf?"
"Şş, sakin ol güzelim, bir şey mi oldu yine?"
"Ay, yok. Öyle birden yükseldim. Neden aradın?"
"Akşam işim uzayacak biraz. Eğer arkadaşın erken gidecekse seni Yunus alacak güzelim."
"Hayır, gerek yok. Yağmur burada kalacak. Neden uzuyor işin?"
"Yarın denetim için gelinecek, şirkette işim uzadı."
"Anladım, tamam. Bu arada, neden eski hattımı göndermedin?"
"Gerek yok güzelim, bunlar olmadan önce de değiştirmen gerekecekti zaten. Özel bir hat en güvenlisi."
"Özel derken?" diye sorduğumda bir nefes aldı, "Bunu yüz yüze konuşacağız zaten güzelim."
"Nasıl özel bir hat Araf, söyle?"
"Akış trafiği her an onaydan geçiyor, kayıt altına alınıyor." Karşımdaki Yağmur'un kaşları çatıldı, anlamazca yüzünü buruşturup başını salladı.
"Seninle iletişime geçmek isteyenlerin bilgileri sisteme kaydoluyor. Bilgilerine ulaşmak isteyenler ise onaya düşüyor."
Dediği şeyden çıkardığım anlamın doğru olmamasını umdum, "Kimin onayına Araf? Böyle saçma şey mi olur?!"
"Güzelim yükselme hemen, bunu bu yüzden yüz yüze konuşmak istedim. Sanal sistem trafiği için bir güvenlik birimimiz var," derken sözünü böldüm, "Emin misin Araf, sen kontrol etmeyesin telefonumda olan biteni?"
"Bu nereden çıktı?" duraksadım, nereden çıktığını bilmiyordum, Yağmur'un dediklerini görmezden gelememiştim. "Ne bileyim, sence de güvenlik adı altında fazla sıkmıyor musun?"
"Bebeğim yeterince açık olmuştum sana, neden güvenliğine önem verdiğimi de biliyorsun."
"Çok da açık sayılmazsın, neyse, bence de yüz yüze konuşalım bunu. Pek hoş bir durum gibi gözükmüyor, hoşuma gitmedi Araf. Yağmur çağırıyor, kapatıyorum."
"Bu konuyla ilgili neler kurabileceğini tahmin ediyorum güzelim, arayı uzatmadan konuşalım."
"Hayır Araf, Yağmur'layım, gelme. Kurmayacağım, anladım ne olduğunu." Yalandı, anlamamıştım ve saçma gelmişti. "Emin miyiz?"
"Pekâlâ, yarın konuşuruz o zaman."
"Tamam, bye." diyerek cevabını beklemeden kapatmıştım. Yaptığı sinirimi bozmuştu. Yağmur sesini incelterek beni taklit etti. "Kontrol etmiyor."
"Ne, yalan mı? Şuraya bak, o kim de senin hakkında böyle hemen karar veriyor. Özel hatmış. Ona ne? Belki sen istemeyeceksin böyle bir şeyi, hem ne güvenliğiymiş? Her konuda güvenliğin için Nevra deyip duruyor. Mafya babası gibi haller."
Yağmur hiçbir şey bilmediği için böyle konuşuyordu aslında. Tamam, o kadar tehlikeli işleri olmasa da bahsettiği birliğin bir parçasıydı, anlattığına göre kendisini de onun için önemli olan kişileri de güvende tutması gerekiyordu. Timur'un bahsettiği oluşan zaaf, o Fatih denen adamın dediğine göre de bendim. Bu yüzden daha çok üzerime düşüyordu.
"Öyle değil Yağmur. İşleriyle ilgili bir birlikleri var. Onlar da bu birlikte koltuk sahibi olduğu için yerlerini korumak zorundalar, bazen birileri bu yerleri sarsmak için başkalarını kullanabiliyorlarmış. Bu yüzden böyle sıkı davranıyor. Beni kontrol etmesiyle ilgisi yok."
Kaşları çatıldığında "Ne birliği?" diye sordu. Omuz silktim, "Baban da bilir belki, özel sektörün kalbi gibi bir şeymiş. Kontrol ve denetim amaçlıymış. İsmini unuttum, yurtlu bir şeydi."
"Ben de pek anlamıyorum boş ver."
"Böyle bir şeyi neden boş veriyorsun Nevra? Bence üzerine git, babamın bildiğini de düşünmüyorum. O böyle pis şeylerle ilgilenmez, zaten Timur abinin de tehlikeli işlerde olduğunu ondan uzak durmam gerektiğini söylerdi. Dikkat et ve Araf'a güvenme."
"Rabia annem umursama, merak etme derdi. Hayat böyle daha çekilir. Boş veriyorum."
Araya girerek "Şu takıntın bazen bıktırıyor." diye mırıldanmıştı. "O ne demek?" dediğimde omuz silkti. Devam ettim, "Ayrıca nişanlının abisi ve daha geçen gün onun evindeydin Yağmur, babanın uzak dur dediğine emin misin?"
Bana baktı, yüzünü buruşturdu. "Ne alaka Nevra? Zaten o gün konuştuk, yani o gün söyledi. Timur abinin evinde kaldığımdan bahsettiğimde dedi bunu. Ben de bu yüzden şimdi uyarıyorum seni. Başta bilsem uyarmaz mıydım? Aksine çok sevinmiştim hatırlamıyor musun? Mutlu olmuştum senin için bir ilişkin oldu diye ama böyle zararlı olduğunu bilmiyordum," Doğru söylüyordu, bilse baştan engel olmaya çalışır, uyarırdı beni. Aksine o benden daha çok heves etmişti duyunca. "Lütfen Nevra, senin iyiliğin için söylüyorum, onlarla çok haşır neşir olma." Kaşları çatıldı bir anda, "Ayrıca sevgiline her şeyimizi anlatma. Bizimle ilgili şeyleri bilmese de olur."
"Tamam Yağmur, haklısın." Ayaklandım, "Bilgisayardan birkaç maili kontrol edeceğim, sonra akşam ne yapacağımızı konuşuruz. Olur mu?"
"Olur." diyerek koltukta yayılıp telefonuna döndü. Ben de odama geçtim.
Üzerimi değiştirip bir fotoğraf çekilerek hikayemde paylaşırken bilgisayarın kapağını açıp düğmesine bastım. O açılırken paylaştığım hikaye fotoğrafını Araf'a da atmıştım.
Nevra: [Fotoğraf.]
Gönderdiğim mesaja on dakika geç cevap vermesi gözümden kaçmamıştı.
Araf: Hasretinden öleyim diye mi bunlar?
Nevra: Evet
Nevra: Pek öldüğün söylenemez gerçi
Nevra: Mesajlara geç cevap verdiğine göre
Araf: Şirketteyim güzelim, birikmiş işler vardı
Nevra: Ne hikmetse
Nevra: Bitmiyor o işler
Araf: Hepsi gelecekteki kızımızın toka masrafı için güzelim
Nevra: NE
Nevra: ARAF
Nevra: ŞDKFŞDKFŞDKFŞDKFŞD
Nevra: Sen var ya çok fenasın
Nevra: Nerden buluyosan bu lafları
Araf: İlham kaynağım güzelliğin, güzelim...
Nevra: Ya yürü git işine şdfkşdkfşdkfdş
Nevra: Şapşal şey
Nevra: Efendim aşkım
Nevra: Sor aşkım
Araf: Sen bu fotoğrafı bir yerde mi paylaştın?
Nevra: :)
Nevra: :)))))))))
Telefon çaldığında Araf'ın ismini ekranda gördüm. Anında kapatıp mesajlara girdim, mesajda kolay oluyordu sıyrılmak, hem daha sakindi. Bir daha aradığında tekrar meşgule verdim. Üzerindeki yazıdan anlamıştı sanırım.
Nevra: Olmaz
Nevra: De bursan ne diceksen
Nevra: Çok güzel foto de mi tam paylaşmalık
Nevra: Hayır ya
Ekranda tekrar onun ismini gördüğümde bu sefer reddetmeyip açtım. "Güzelim," dedi. "Hadi sil."
"Hayır Araf, istemiyorum. Neyini anlamıyorsun."
"Nevra, hadi güzelim." Israr etmesi baymıştı, kaldırmayacaktım. Yağmur'un dediği gibi sınırımı korumalıydım, beni kontrol edemezdi. "Ya sana ne ya? Karışamazsın ne paylaştığıma. Hayırdır ne bu kontrolcü tavırlar?" dediğimde derin bir nefes aldı. "Karışamazsın ne demek? Sevgiliyiz Nevra biz, ben sana sen bana, bu hak her ikimiz üzerinde de var." diyerek duraksadı biraz, sonrasında devam etti tekrar, "Bak güzelim kıyafetlerin konusunda ne kadar deli olsam da zorluyor muyum seni? Ama bu bildiğin külot sütyen Nevra."
Araya girip sözünü kestim. "Abart."
"Ben ciddiyim, siliyorsun. Hemen." O ciddiyse ben de ciddiydim. "Silmiyorum. İstersem soyunur atarım, sana ne?" dediğimde telefondan kapı tıklatma sesi gelmişti. Araf'ın sesli bir şekilde soluduğunu duydum.
"Güzelim. Bak sinirleniyorum, anlaşalım ve sil." Siniri bende hiçbir işe yaramazdı, "Anlaşamayız. Seni ilgilendirmez." derken tekrar tıklatılmıştı kapı. Ayak sesleriyle birlikte kapının sertçe açıldığını duydum. "Şu s*ktiğimin odasına kimse gelmeyecek!" Sesiyle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım, sesinin bu kadar yüksek çıkacağını düşünmemiştim, daha önce duymamıştım. Kapı kırılırcasına kapanmıştı, "O hesabı silmem iki dakikamı almaz Nevra. Ya sen sil ya ben."
"Bana bak, beni tehdit etme Araf! Hiçbir şeyi silemezsin, sen kimsin de karışıyorsun bana?"
"Ne çizgisi *mına koyayım? Aramızda böyle bir şey söz konusu olabilir mi Nevra?"
"Olur! İki günlük biri bana ne yapacağımı söyleyemez!" dediğimde duraksadım, ne söylediğimi yeni farkına varıyordum. Fazla yükselmiştim.
Derin bir nefes alıp ofladım, olamazdı. Birbirimize karşı sınırsızdık, her konuda. Duygularımız, davranışlarımız, biz sınırsızdık. "Araf ben, öyle demek istemedim. Sinirlenince ağzımdan çıkanı kontrol edemiyorum, biliyorsun."
"Bebeğim, yanına gelmemi ister misin?"
"Hayır, Yağmur'un hoşuna gideceğini sanmıyorum, senden pek hoşlanmıyor zaten."
Histerik bir nefes vermişti, "Anlaşıldı. Bir şey olursa haber ver bana güzelim, ne olursa olsun."
"Seni seviyorum bebeğim." Aklıma takılan soruyu yönelttim. "Denetim için gelecekler demiştin, denetimse senin nereden haberin oluyor? Çatkapı gelmeleri gerekmez mi?"
"Nevra!" İçeriden Yağmur'un seslenişini duyduğumda Araf'a döndüm, "Yağmur sesleniyor, kapatmam lazım. Bye." diyerek telefonu kapatıp Yağmur'un yanına gittim. "Ne oldu?"
Koltukta dikleştiğinde yanına giderek oturdum, "Babam aradı, bizi akşam yemeğine davet etti."
"Nereden çıktı ki şimdi?" Yağmur'un evine en son o taraflarda işim varken Yağmur'u almak için gitmiştim, o da içeri girdiğim söylenemezdi. Rabia annemle gitmiştik bir defa, lise zamanlarımda. Babası işine bağlı biri olduğu için hiç müsait olmazdı, annesi de babasına göre hareket ediyordu.
"Bugün seninle kalacağımı söyledim, önceki olanlar yüzünden biraz sıkmaya başladı, o zaman al arkadaşını gel dedi. Güvenmemeye başladı herhalde bana. Gidelim mi?"
"Olur, olur. Ben işlerimi halledeyim, hazırlanırız."
———
Arabadan indiğimizde Yağmur arkada bekleyen adamlara ters bir bakış attı. Gelirken yalnız gelmek istemişti, bu yüzden benim arabamla gelmiştik. Benim için Araf'ın gönderdiği çalışanlar daha kolaylık olsa da Yağmur'un pek hoşuna gitmiyordu.
Onlar evin güvenliğiyle konuşmak için yan tarafa ilerlediklerin de biz de giriş kapısına doğru yürüdük. Kapıyı bir çalışan açtığında ardından arkasında babası da belirdi. "Hoş geldiniz kızlar. Gece," elini uzattığında karşılık verdim, "Uzun zaman oldu, nasılsın?"
"Teşekkürler Ali Amca, siz?" Başıyla onayladığında Yağmur da gülümseyerek araya girdi, "Hoş bulduk babacığım, annem nerede?"
"Anneannen rahatsızlanmış, kendisi de onun yanına gitti kızım. Siz geçin içeri isterseniz, geliyorum ben de." dediğinde Yağmur başını sallayarak beni de çekiştirdi. En son geldiğimden bu yana birkaç değişiklik olmuştu evde. Net hatırlayamıyordum ama o zamanlara göre daha fazla eşya vardı, oldukça şatafatlıydı. Camdan görünen bahçesine ise bir havuz yapılmıştı. "Nevra," diyerek beni bir yere yönlendirdi. "Sana söylemeyi unuttum, babama ne aldırdım, bak." Piyanonun yanındaki kemanı işaret etti. "Bir Stradivarius olamaz ama..."
Bu ona bahsettiğim Léon Victor Mougenot'ın Fransız kemanıydı, "Yağmur bu?"
"Evet, sertifikalı. Sıkılmıştım ama yeniden başlayasım var kursa."
Onunla önceden gitmiştik keman kursuna, tek yarım bırakmadığım eğitimim olabilirdi. Kemanlara aşık olmuş, sertifikamı alacağım zaman diliminde Rabia annemin rahatsızlığı başlamıştı. Sertifika sınavlarına girememiş, alamamıştım. Yağmur ise hiç ısınamamış, başta bırakmıştı ama ona anlattığım her keman bilgisinde o da yakınlaşmaya başlamıştı. "Kesinlikle başlamalısın, böyle bir kemanla o sertifikayı hemen almalısın."
"Kızlar," diyerek içeri giren babası bize döndü, "Direkt yemeğe geçeriz diye düşündüm, masamız hazır. İsterseniz geçelim?"
"Fark etmez." dediğimde Yağmur onayladı. Ali Amca Yağmur'un arkadaşı gibiydi, anlattıkları ve her telefon görüşmelerinde bunu görebiliyordum. Yemekte de kanıtlanmıştı, onunla her şeyini açıkça konuşabiliyordu. Her şeyini sen düşünmeden halleden birinin olması garip geliyordu, bu hissi çok yakın zamanda Araf'la tatmam içimde bir boşluğu uyandırmıştı. Rabia annemleyken düşünmezdim bunları, umursamazdım ve daha güzeldi her şey. Şimdiyse bu boşlukları tadıp acabalara düşmek bana göre değildi. Anlamlandıramadığım bir duyguydu.
"Yağmur senden hep bahseder, Gece. Benden çekinme lütfen, kardeş gibi büyüdünüz, sen de kızım sayılırsın." Yemek boyunca verdiğim cevaplar ona çekingen gelmiş olacak ki böyle bir şey söyleme ihtiyacı duymuştu. Oysa sadece havamda değildim, çok uzun cevaplar veremiyordum. Rabia annemle büyüdüğüm için benden yaşça büyüklerin yanında çekinme gibi bir duyguya kapılmazdım.
"Yok hayır, çekinmiyorum Ali Amca. Sadece bugün pek havamda değilim sanırım."
Gülümsedi, "Duydum," elindeki bardaktan bir yudum alarak devam etti, "Yani, Araf Tekin. Onunla birlikteymişsin."
"Ne kadar doğru bilmiyorum ama annemin manevi kızı olarak seni uyarma hakkımın olacağını düşünüyorum kızım." Kızım demesi beni geriyordu, Rabia annem bile bana en fazla birkaç kere kızım diye seslenmiştir. Bu kelimeyi pek duymamıştım, hoşlanmıyordum. "İnşaat sektöründe, holdingi olan, zengin bir iş adamı olarak nitelendirilemez sadece. Altında çok farklı temeller yatıyor. Dikkatli ol, mesafeni koru."
Yağmur'u, babasının uyardığı belli olmuştu, cümleleri aynıydı. Bahsettiğimiz Araf'lar farklıydı. Evet, sadece şirketleri olan bir adam değildi ama dedikleri gibi tehlikeli biri de değildi. Sadece onun sert yüzünü gördükleri için böyle konuşuyorlardı. Aras ve benim onun için böyle konuştuğumuzu göremezlerdi, bir tek sevdiği insanlar için bambaşka oluyordu çünkü.
"Efendim her ne kadar dışarıya sert bir kişilik sergilese de içinde oldukça anlayışlı bir adam kendisi, dikkatli olmam gereken bir konu olduğunu düşün-" Yağmur'da olan gözlerini bana çekmişti, sözümü bölerek, "Düşünmelisin Gece, geçen gün beni bile araştırdığını duydum. Nedeni ise senmişsin, Yağmur'la arkadaşlığınıza dahil olduğu belli," oturduğu yerde dikleşmişti, "Böyle adamlar seni kıskacına sıkıştırarak çevrenden uzaklaştırmaya çalışır, dikkatli olman gerektiğini düşünmelisin. Annem öğretmiştir sana."
Araf'a laf söylemeleri sinirimi bozuyordu, bu yüzden sadece son cümlesini dikkate aldım. Kendi evlerinde hır gür çıkarmak istemezdim. "Evet, Rabia annem erken yaşta hayata hazırladı beni. Ona büyük bir minnet borçluyum." Onunla eski günlerini hatırlamış olacak ki bir noktaya dalmıştı gözleri, sonrasında kızında gezdirdi bakışlarını, bana çevirdi. "Öyledir o, öyledir. Alır, besler, büyütür."
Telefon sesim sohbetimizi bölmüştü, ekrana baktığımda Araf arıyordu. "İzninizle." deyip kalkarak koridora doğru yürüdüm. "Sevgilim," dediğimde Araf'ın uzun bir nefes aldığını duydum. "Güzelim. Ne yapıyorsun?"
"Hiç, yemekteydik. Ama canım sıkılmıştı, iyi ki aradın."
"Bilmiyorum, moralim bozuldu."
"Tamam, yirmi dakikaya oradayım."
"Araf," arkamı döndüm istemsizce, gözlerimi gezdirdim, "Onun için söylemedim. Yağmur'un hoşuna gitmez hem."
"Senin hoşuna gitmesi yeterli, itiraz istemiyorum. Yirmi dakika içinde gelip alıyorum seni güzelim."
"Peki tamam, bekliyorum." diyerek telefonu kapatıp cebime koydum. İçeri girdiğimde Yağmur yanıma geliyordu. "Babam bizimle kahve içmek istedi Nevra, bahçeye geçelim mi?"
"Olur." dediğimde bahçeye doğru yürüdük. Babası bahçe mobilyalarından birine geçmişken biz de yanına oturduk. Babasının bakışları geldiğimden beri biraz diken üstünde hissettiriyordu. Rahatsız ediciydi.
"O ne dedi?" Sorusuyla bana döndü Yağmur.
"Araf işte." diyerek göz devirdi. "Buralardaymış, beni almaya gelecekmiş yarım saate. Birlikte bana geçelim istersen?"
Bakışlarını babasına değdirdi, göz göze geldiklerinde konuşmuş gibiydiler sanki. Araf ve Yunus da aynıydı. Bakışlarıyla ne anlattıklarını nasıl anlayabiliyorlardı?
"Boş ver, sonra. Neden geliyor ki, ne işi var buralarda? Çok saçma."
"Erkeklerin bahanesidir, buralarda işim vardı demek kızlar." diyerek konuşmaya dahil oldu babası, "Senin onsuz hareket etmemeni istediği için böyle bir yalan uydurur, siz genç kızların hoşuna gider, ablukaya alındığınızın farkında olmadan."
Bunlar diğer erkekler için geçerli olabilirdi, Rabia Annem de çok bahsederdi ama Araf böyle bir bahane üretmemişti, ben uydurmuştum. Bunu bilmedikleri için böyle konuşmaları çok normaldi, babasının kötü niyeti olmadığını anlasam da yanlış kişiyi uyarıyordu. Rabia annemin büyüttüğü bir kızdım ben, erkenden olgunlaştırmıştı beni, çoğu şeyin farkındaydım.
'Çünkü şımarık değilsin, seni şımarık yetiştirmedim. Onlar gibi değilsin sen olgun ve güzel yetiştin, bana benziyorsun.'
"Kızımı uyardığım gibi seni de uyarmalıyım Gece," Rabia annem gibi Gece diyordu bana, "Onunla bu kadar samimi olma, ilişkiniz başlamadan önce bilseydim baştan uyarırdım seni. Geç kalsak da güç olmasın, tek bir hatasını gördüğün an sil lütfen." derken Yağmur araya girdi, "Özel hat almış, resmen telefonlarını kontrol ediyor baba." dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım, bunu söylemesi gerekmezdi. "Peşine adam da taktı, dakika başı da arıyor. Ben de uzak dur diyorum ama Nevra anlamıyor, çoktan kapıldı. Rabia annemin sözünden çıkar oldu."
"Yağmur, bunu konuşmuştuk." Babasının yanında da böyle yapması gerekmezdi. Babası olduğu için her şeyini paylaşıyor olabilirdi ama onun babasıydı, benim değil. Bunun farkındasızlığıyla konuşması hoş değildi.
"Hangisi Ali Amca? Rabia Annem konusuna kesinlikle katılmıyorum," çünkü hâlâ güzeldim, "Araf'la aramda geçenler ise ikimiz arasında, uzak durup durmayacağımı ben bilebilirim bence."
Yağmur ısrarla zorluyordu, "Bilemezsin işte, adam gözünü kör etmiş, her dediğine kanıyorsun, her söylediğini haklı buluyorsun. Rabia anneni papağan gibi tekrarlayan sen şimdi o adamın düşüncelerine sarmış durumdasın, kendine gel bence."
"Yağmur!" Ali Amcayla aynı anda tepkimizi gösterdiğimizde Yağmur ayaklandı. "Babamın sözüne güven Nevra, ondan uzak durmadıkça benden uzaklaşacaksın." diyerek benim ağzımı açmama fırsat vermeden içeriye geçti. Dedikleri şok içinde bırakmıştı beni.
"Bu tepkisi seni kaybetmekten korktuğu için Gece,"
"İyi de kendisi bir gün öncesinde apar topar nişanlanacağını söylediğinde ben bile bu kadar tepki göstermedim, sevgilim olduğu için bunları demesi çok saçma."
"Erkek arkadaşının beni ve onu araştırması hoşuna gitmemiş olacak ki tepkisi bu yüzden, sana onun hakkında yalan yanlış şeyler anlatabileceğinden korkuyor."
Kaşlarımı çattım, "Araf öyle biri değil, bunu asla yapmaz. Neyse odur."
"Öyledir belki, biz bilemeyiz ama Yağmur'a da hak ver. Yıllardır arkadaşsınız, Kıvanç'ın Yağmur'un iyiliği adı altında seni araştırması hoşuna gider mi?"
"Bir şey bulamayacağı için sorun yok ama neden böyle bir şey yaptığını da sorgularım."
"Dediğin gibi, Yağmur da sorguluyor. Senin ona güvenmediğini bile düşündü."
"Ne?" duyduğum şey şaşırtmıştı. Telefonuma bildirim geldiğinde bakışlarımı ekrana çektim, Araf mesaj atmıştı. Açıp mesajı okuyarak Ali amcaya döndüm, "Araf gelmiş, kalkayım ben. Güvenmemek söz konusu olamaz Ali Amca, Yağmur'a bunu belirtin lütfen. Araf'la da konuşacağım, bunlara gerek yok."
"İletirim kızım." diyerek kapıya kadar eşlik etti. Dış kapıyı açtığında benimle Araf'ın yanına kadar gelmesi rahatsız etse de bozuntuya vermedim. Elindeki sigarayı söndüren Araf bakışlarını benden alıp Ali amcaya çekti. Ali amca da elini uzatarak "Araf Tekin... seninle bu şekilde tanışmayı ummazdım. Hoş geldin. Ali Yurdakul." dedi, kendini tanıtıp.
"Genelde ummadığınız yerden vurmam Ali Bey, karşımdaki kişiye adımlarımın ağırlığını işleyerek yaklaşırım." diyerek karşılık veren Araf her zamanki gibi oldukça soğuktu. Bu mesafesi insanlara o kötü düşünceleri aşılıyordu. Benim için sorun değildi, insanların düşündüklerini umursamadığım için Araf'ın sert tavrını seviyordum.
Cümlelerindeki imalar aralarında anlaşılmış gibiydi benim aksime. "Memnun oldum." Ali amcanın cümlesine karşılık başıyla onayladı. Ali amca bana dönüp "Tekrar beklerim Gece kızım, görüşmek üzere." dediğinde ben de "İyi günler." diyerek karşılık verdiğimde eve doğru gitti.
Araf'a dönerek kollarımı boynuna doladım. Kokusu içime işliyordu, farklıydı, sertti ama hissettirdikleri yumuşacıktı. Bu duyguların bende olduğunu ve kalbimde var olduğunu hissetmek farklıydı. Belimdeki elleri sıcaklığını hissettirirken boynumu öptü, boynumu öpmeyi seviyordu. Yüzümü buruşturdum, "Kızım deyip durdu, hiç hoşlanmıyorum o kelimeden." derken ayrıldım ondan. Kaşları çatıldı, bunu benden ilk defa duyuyordu, "Neden?"
Omuz silktim, "Nedeni yok, hoşuma gitmiyor, Rabia Annem de söylemezdi."
Elleri yüzüme dokundu, "Bunu bana neden başından söylemedin?" dediğinde neyi kastettiğini anladım, bana bazen kızım diyerek cümle kuruyordu. Sırıtarak yanağımı eline yasladım, "Senin söylemen rahatsız etmiyor Araf, aksine sana yakışıyor, farklı hissettiriyor. Neyse, hadi gidelim. Gerildim burada."
Yanağımı öptü, "Haber verseydin, daha önce gelirdim güzelim."
"Olsun," ellerini tuttum, "Yağmur pek iyi değil bu aralar, iyi oldu onunla olmam ama en son biraz tartıştık." derken kapıyı açmıştı, yerleştiğimde kemerimi takarak kendi yerine geçti. "Neden?" Arabayı çalıştırmıştı.
"Beni kaybetmekten korkuyormuş, hatta ona güvenmediğimi falan düşünmüş. Çok saçma," diyerek başımı iki yana salladım. Bacağımdaki elini tutarak kaldırdım ve Araf'a dönerek bir dizimi kırıp oturdum, susamıştım. Torpidoyu açıp içinden şişeyi aldım, hep su bulunduruyordu arabada. Birkaç yudum alıp yerine koyarak devam ettim. "Babasını bile araştırmaya başlamışsın Araf, bu ne demek?"
"Gerekli falan değil, bu yüzden Yağmur'la ters düşüyoruz. Zaten o günkü olanların nedenini de açıkladı, neden hâlâ bir şeyleri araştırıyorsun?"
"Sana o kızın tutarlı konuşmadığını söylemiştim, şüphe uyandıran bir konuyu netleştirmeden bırakmam güzelim."
"Konu sadece arkadaşın değil Nevra."
"Nasıl yani?" Sorumla elimi dudaklarına götürdü, "Eve gidince konuşalım bunları olur mu güzelim?"
———
"Canım çok çikolata istiyor," dediğimde eve girmiştik. "Evde var mıdır?"
"Vardır güzelim, bakarız. Özellikle istediğin bir şey var mı?" Başımı hayır anlamında salladım. Sanırım reglim yaklaşıyordu, canım fazlasıyla paketli gıda çekmişti. Evde olsaydım, saten pandalı pijamalarım ve abur cuburlarımla bir film seçer izlerdim. İçeri girdiğimizde çantamı portmantoya atıp Araf'a tutunarak ayakkabılarımı çıkardım, yormuşlardı.
Kollarımı boynuna sararak kendimi ona doğru çektiğimde ne yapmak istediğimi anlayıp kucağına aldı. Kısa bir öpücük bırakarak mutfağa ilerledi. Beni orta tezgaha oturtup bir yerleri karıştırmaya başladı, "Cips de olur Araf, bisküvi, şekerleme..." diye sayarken gülerek bana döndüğünde yüzümü buruşturup devam ettim, "Reglim yaklaşıyor sanırım, hep böyle oluyor. Yaklaştığı zamanlar canım bir şeyler çekiyor," dediğimde hatırladığım şeyle gözlerimi kıstım. "Hatta o gece," diye söze girdiğimde yanıma gelerek üzerime eğildi ve dinlemeye başladı beni, "O mekana gelmeden önce de benzinliğe gitmiştim, reglim yaklaştığı için bir şeyler almıştım. Eve geçip pandalı pijamalarımla film izleyerek gecemi geçirecektim." Gülümsedim, bir şeyler anlatırken yüzüme derin derin bakmasa ve saçlarımla oynamasa olmuyordu. "Rabia Annem'le yapardık hep."
"İstersen birlikte yapabiliriz güzelim."
Dudaklarımı ıslatıp çenesini öptüm, "Tam da bunu isteyecektim." dediğimde gülerek yanağımda gezdirdi dudaklarını.
O bir şeyler hazırlarken arabada yarım kalan konuyu sordum, "Konu sadece Yağmur değil demiştin, devamı ne?"
"Hoşuna gidecek şeyler değil Nevra'm, anlarımızı mahvetmek istemiyorum. Doğru zamanda konuşalım."
"Neden hoşuma gidecek şeyler değil? Umursamam ki."
"Bana güven güzelim, doğru zamanda açalım konusunu. Senden bir şey gizlemem asla, sadece yeri ve zamanını beklerim. Senin için."
Orta tezgahtan inerek ona doğru ilerleyip arkasından sarıldım, haklıydı. Bana doğru dönerek dudaklarımızı birleştirdi, uzun bir öpücükten sonra kısa kısa öpücükler bırakmaya başladım, "Biliyorum Araf," kıvırdığı gömleğinin kollarında gezdirdim tırnak uçlarımı, şu an çikolata gibi Araf'ı da canım çekiyordu.
"Kadınların dönemleri yaklaştığında daha çok istediğini duymuştum," neden bahsettiğimi çözememişti, kendimi ona daha fazla yasladığımda yüzüne bir sırıtış eklerken elleri kalçama doğru kaydı. Dudaklarını yüzümde gezdirmesini seviyordum, "Filmden vazgeçildi sanırım?"
Dudaklarımı ıslatıp onu göz hapsime aldım, utanmıyor, çekinmiyordum. Yanında arsızdım, fazlasıyla. Ellerim ensesinde birleştiğinde saçları arasında gezdirdim parmaklarımı. "Birlikte çekebiliriz."
Gözleri elaydı, kahve ve yeşil karışımıydı. Duyguları yoğunlaştığında, kahveleri çoğalıyordu. Yeşile çalan gözleri koyulaşıyor, kahveye dönüşüyordu. Ona yaklaştığımda, yeşilliklerle uyuşan ruhum kahveleri tattığında kafeini kanıma işlemiş gibi beni ayıltıyor, kanımı kaynatıyordu.
Beni kucağına alarak ilerlemişti. Hem arzu hem heyecan doluydum, her birlikteliğimizde bana yeni şeyler öğretiyordu. Ela gözleriyle sevgi dolu bakışları, yaşattığı yakıcı dokunuşlarıyla aşka dönüşüyordu.
Kahve ağaçlarıyla dolu bir ormanda, ateş altında se vişiyordum onunla.
Elalarıyla se vişirken hissettiğim buydu.
&&&&& Bölüm Sonu &&&&&
Yağmur hakkında ne düşünüyorsunuz?
Nevra gerçekten Araf hayatına girdikten sonra onu unuttu mu ya da uzaklaştı mı?2
Tepkileri aşırı mı yoksa gerçekten de korkmakta haklı mı? Rabia Annesini dahi unuttuğunu vurguladı, oysa Nevra'nın her düşüncesinde Rabia'yı görüyoruz...
Değinmek istediğiniz farklı noktalar varsa paylaşabilirsiniz 🤍
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
22.12k Okunma |
1.01k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |