
Can’ın zihni, gölgenin sözleriyle çatırdamaya başladı. Gölge, elini uzatmıştı. Bu el karanlıktan yapılmış gibiydi, ama parmaklarının ucunda hafif bir ışık vardı.
“Sen ve ben,” dedi gölge, “bir bütünüz. Beni reddetmek, kendini reddetmek demektir. Ama beni kabul edersen, bu ışığı büyütebiliriz.”
Can, gölgenin eline dokunmak için tereddüt etti. O dokunuşun ardından ne geleceğini bilmiyordu. Ama başka bir seçeneği yoktu; ya bu karanlıkla yüzleşecek ya da sonsuza dek içinde kaybolacaktı.
Elini uzattı ve gölgesine dokundu. Dokunduğu an, zihninde bir patlama hissetti. Anılar, duygular, korkular bir nehir gibi akmaya başladı. Sevdiği kişinin yüzünü, babasının sesini, kendi başarısızlıklarını ve hatta çocukluğundaki masumiyetini gördü. Hepsi bir arada, karmaşık bir örgü gibi zihninde dolanıyordu.
Ama bu kez, bu karmaşayı reddetmedi. Kırıkları, eksiklikleri, utançları… Hepsini olduğu gibi kabul etti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |