
Bölüm I: Penceredeki Çizik
Alarm sesi, Umut’un uykusunu parçalayarak onu gerçekliğe geri çağırdı. Gerçeklik… Bu kelimenin anlamı, onun için giderek daha belirsiz bir hal alıyordu. Saat tam 06:30’du, ama o sadece uyanmak zorunda olduğunu biliyordu. Uyanmak, işe yaramaz bir ritüeldi; her gün aynı şekilde başlıyor, aynı boşlukla doluyordu.
Bir süre yatakta öylece uzandı, gözlerini tavana dikti. Beyaz tavanın köşesindeki çatlak, her zamanki gibi ona bakıyordu. Çatlak her gün biraz daha büyüyor gibiydi, ama bu büyüme sadece Umut’un hayal gücünün bir oyunu olabilirdi. “Bu çatlak bir hikâye anlatıyor,” diye düşündü. “Bir şeylerin bozulmaya başladığını ve bu bozulmanın geri döndürülemez olduğunu söylüyor.”
Yatağından doğruldu ve oturdu. Bir an için ellerine baktı. İnce, solgun elleri; hiçbir iş yapmamış, hiçbir şeye dokunmamış gibi görünüyordu. “Bu ellerle dünyaya tutunmak mı? Mümkün değil,” dedi içinden.
Pencereye doğru yürüdü ve perdenin arkasındaki dünyayı izlemeye başladı. Sokakta, karşı apartmanın pencerelerinden yansıyan loş ışıklar, sabahın karanlığını biraz olsun aydınlatıyordu. Havanın soğuk olduğu belliydi. Kaldırımda aceleyle yürüyen birkaç insan vardı. Montlarına iyice sarılmışlardı, yüzleri yere dönüktü.
“Hayat bu kadar mı?” diye düşündü. “Her sabah uyan, dışarı çık, bir yerlere yetiş, ama sonunda hiçbir yere varama. İnsanlar sürekli bir şeylere koşuyor, ama hepsi aynı sona gidiyor.”
Bu düşüncelerle birkaç dakika daha oyalandıktan sonra aynanın karşısına geçti. Yansıması, onu bir kez daha hayal kırıklığına uğratıyordu. Aynadaki kişi, onun kim olduğunu söyleyemezdi. Gözlerinin altındaki koyu halkalar, uzun zamandır süren uykusuzluğun bir kanıtıydı. Soluk teni, ona aynanın bir hayalet gösterdiğini düşündürüyordu.
Bir adım geri çekildi. “Belki de kendini görmek için aynalara değil, gözlerini kapatmaya ihtiyacın vardır,” dedi alçak bir sesle. Ama gözlerini kapatsa bile içindeki boşluk değişmiyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |