
Bölüm XIV: Sonsuz Bir Çözülme
Umut, gecenin derinliğine daldığında, kendisini bir kez daha o sonsuz yalnızlık içinde buldu. Gözleri tavanda, her zamanki gibi bir noktada sabitlendi. Ama bu sefer farklıydı. Zihninde devasa bir boşluk vardı. Bu boşluk, kendisini boş bir odada, yavaşça yok olan bir insan gibi hissettiriyordu. Her geçen saniye, kimliğinden bir şeyler kopuyordu. Zihni, yalnızca geçmişin silik hatıraları ve geleceksizliğin belirsizliğiyle doluydu. İçinde bir karanlık vardı, fakat bu karanlık ne kadar derinse, o kadar fazla içerisine çekiyordu.
“Kimim ben? Nerede kaldım? Nereye gitmem gerektiğini söyleyen bir ses var mı?” diye düşündü. Zihnindeki her düşünce, bir yıkım gibi çöküyordu. Kaybolmuşluk hissi, adeta bir salgın gibi her yönü sarıyordu. Ve bir yandan da her şeyin boş olduğunu hissediyordu. “Gerçekten kaybolmuş muyum, yoksa ben bu karanlığa alışmaya mı başladım?”
Bir an, bir şeyin farkına vardı. Kaybolmuşluk, aslında bir tür alışkanlık halini almıştı. Bir insan, kaybolduğunda ya da yok olduğunda, bu yokluk içinde nasıl var oluyordu? “Belki de kaybolmak, kendini hissetmenin tek yolu…” diye düşündü. Zihni sürekli bir sis içinde kayboluyor, ama o sisin içinde sanki bir şeyler daha fazla berraklaşmaya başlıyordu.
Yalnızlık, bir zamanlar ona ağır geliyordu, ama şimdi sanki bir dost gibiydi. İçindeki boşluk, onu yalnızlaştırmıştı ama aynı zamanda o yalnızlık, bir tür rahatlama sağlıyordu. Gerçekten kimseye ait olmamanın, kimseye ait olamamış olmanın verdiği bir huzur vardı. Ancak bu huzur, sabahları kalktığında yerini yine bir hüzne bırakıyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |