Bölüm VIII: Tüm Yollar Kapanmış Gibiydi
O akşam, evin önünde bir süre durdu. Tüm gün boyunca, duygusal anlamda nehir gibi akan hisleriyle savaştı, ama bir çözüm bulamadı. Her şeyin anlamı kaybolmuştu. Hatta evin içindeki odalarda bile bir boşluk vardı. Gece olduğunda, annesi işteydi, babası ise yıllardır evde olmayalı çok olmuştu. Umut, kendi başına kalmanın rahatlığıyla içeri girdi, ama bir yandan da bir tür korku vardı. Yalnızlık, bazen bir tür huzur gibi gelir, ama gerçekte ne kadar insanın derinliklerine iner, işte o zaman yalnızlık bir canavara dönüşür.
“Neden korkuyorum?” diye düşündü. “Korktuğum şey ne? Kendimle mi yüzleşmekten, yoksa hiç kimseye anlatamadığım bu boşluktan mı?”1
Odanın köşesinde eski bir sandalye vardı. O sandalyede, zamanında annesi oturmuştu. Umut, o sandalyeye gözlerini dikip bir süre düşündü. Annesinin her zaman söylediği bir şey vardı: “Hayat ne kadar zor olsa da, her şeyin bir yolu vardır.” Ama Umut, artık bu cümleye inanmıyordu. O yolu aramak bile, bir yolculuktan öte bir umudu tüketmek gibiydi.
“Hayat bir yolculuk mu, yoksa hepimizin gittiği bir yön var mı?” sorusu zihninde yankılandı. “Ya her şey sadece bir yerden bir yere gitmektir? Her adım, her hareket, bir an önce bitmesi gereken bir süreç gibi.”
Odanın pencere camını araladı ve dışarıdaki geceyi izlemeye başladı. Gecenin karanlığı, ona bir rahatlık vermiyordu. Karanlık, onun içindeki boşluğun yansıması gibiydi. Bütün dünya uykudaydı, ama o bir türlü uyuyamıyordu. “Zihnimde bir sis var,” diye düşündü. “Bir gün bu sis kaybolacak mı? Yoksa bu bulutların içinde kaybolacağım mı?”2
Okur Yorumları | Yorum Ekle |