14. Bölüm

Utku

Dicle Seçenoğlu
diclesecenoglu

Anlatan: Yazar (Ben yani) Sebebi de karakter diliyle anlatınca olmadı gibi hissettim.

 

Oktay'ın ellerinden tutmuş yavaş yavaş merdivenden çıkmasına yardım ediyordu, hastane dönüşü korsesini almış ve beline bağlamıştı. Şimdi Vural'ı daha kötü bir savaş bekliyordu, kendini Oktay'ın triplerine ve küsmelerine karşı savunmayı öğrenmesi gerekiyordu.

 

Kimi zaman sözlü, kimi zaman öpücüklü olacaktı bu savunmalar. Bazende sadece susup onu dinleyecekti, beşkimdaha çok konuşupmsinir ederdi.

 

Kapıya geldiklerinde bir kolunu onun sırtına yasladı, Oktay ona bakıyordu, Vural cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açarken, "Vural sen salak mısın?" deyiverdi?

 

Vural tek kaşını kaldırıp ona bakınca asansöre baktı, "Asansörü kullansaydın ya, niye beni yordun?" dedi. Ciddi bir soru muydu yoksa Oktay dalga mı geçiyorsu diye düşündü, sonra dün geceki eşekliğini unutturmaya çalışmakmiçin yalakalaşarak, "Ellerini tutmak istedim." dedi. Oktay kaşlarını kaldırıp başını ona yaklaştırdı, "Yalancı, aklına gelmedimdeğil mi asansör?" dedi.

 

Aslında ilk başında düşünmüştü Vural, sonrasında vazgeçmişti çünkü gerçekten onun ince zarif ellerini tutmak istemişti. Soruya cevap vermeyil onu sırtından hafifçe ittirdi içeriye doğru, Oktay ayakkabılarını çıkarıp içeri girerken göz ucuyla Vural'a baktı, "Sen gelmiyor musun?" dedi.

 

Vural elini kapının pervazına koydu, "Sana bebek gibi bakmak lazım, markete gideceğim alışveriş yapmaya." dedi.

 

Oktay ona bakarken, "Yoo, lazım değil." dedi. Vural elini onun eline götürüp, "İçeri gidiyorsun, salona oturuyorsun, belini daha kötü hâle getirecek hiçbir şey yapmıyorsun. Anlaştık mı?" dedi.

 

Oktay sırıtarak, "Karşılığında öpücük alırım." dedi. Vural sırtıp onu yanağından öptü, "Hadi gir içeri."

 

Oktay içeri girip sırıtarak Vural'ın yüzüne kapıyı kapattı. Vural gülerek apartman dışına çıkarken, ellerini cebine koydu.

 

Her zamanki gıyim tarzına nazara bugün üzerinde açık mavi tişörtü vardı, genelde gömlek giyerdi Vural. Dolabında üç renk gömlek olurdu, beyaz, gri ve siyah.

 

Mahalledeki sıradan herkesin bildiği marketlerden birine girdi, bir alışveriş sepeti çekerken kitap reyonundaki Utku'yu gördü, ucuz kağıtla basılmış, ucuza sarılan kitapları sırayla seçiyor arkasındaki kitap tanımını okuyordu ama hiçbirini beğenmiyor gibiydi.

 

Vural arkasındaki ekmek reyonundan iki paket çavdar ekmeği aldı, Oktay çavdar ekmeğiyle yapılan tostu severdi.

 

Not: Şey diyeceğinizi biliyorum; Bu oktay da anca uyusa, anca yemek yese.

 

Sebze reyonundan Oktay'ın hayatta ağzına sürmeyeceği şeyleri almaya başladı.Sepete koyarken omzunda bir el hissetti, "Akşam sizi hastanede gördüm, kötü bir şey yok ya?" dedi elini hissettiği kişi. Vural arkasını dönüp ona baktı, soruyu soran kişi Utku'ydu, "Çok mu merak ediyorsun, parasına konduğunuz çocuğun durumunu?" dedi.

 

O üçlü gruba o kadar gıcık oluyordu ki hepsini kanalizasyondaki bok yığınıyla eş tutuyordu, Utku Vural'ın omzundan elini çekerken, "Yanlış anladın ben sadece soru sordum." dedi, "Bak, eğer beni Kemal'le bir tutuacaksan-"

 

Vural elini kaldırıp onu susturdu, "Sen Kemal'le birsin Utku." dedi. "Eğer Oktay'ı düşünüyor olsaydın o gün kasabın önünde onu tutacağına Kemal'i engellerdin."

 

Utku derin bir nefes aldı, "Kemal'den başka arkadaşım yok ki, yaranmak için her dediğini yapmak zorundayım." dedi şikayetlenir gibiydi. Vural alaycı bir gülüşle, "Utku siktir git gözümün önünden, bana ne senin Kemal'e yaranmaya çalışıp çalışmadığından o gün Oktay'ın canı yanarken etmediğin yardımı bilirim ben." diyerek konuştu, bakliyat bölümğne ilerleyip birkaç parça bir şeyler ve kasaya yürüdü.

 

Esmer çocuğu orada öylece cevabını beklemeden bırakmıştı. Kasada ödeme yaparken de telefonu titremişti. Önemsiz bir bildirim olduğunu düşünüp bakmadı, o sırada Utku yanından sırıtarak geçti ve "Oktay'a iyi bak tamam mı?" dedi. Kapıdan çıkıp giderken Vural'ın telefonu bir daha titredi.

 

Vural telefona bakmadı ama mesajlar Oktay'dandı.

 

O... : Kemal geldi, arka odadayım, evi dağıtıyor.

 

O... : Lütfen çabuk ol.

 

Vural paketleri alıp marketten çıkarken Utku'yla bir daha karşılaştı, "Eve çok uzak market seçmişsin, şimdi nasıl yetişeceksin?" dedi. Vural'ın kaşları çatılırken, "Sen ne demeye çalışıyorsun?" dedi Utku'ya doğru yürüdü, Utku elini Vural'ın ceketine işaret ederken, "Telefonuna bak, kesin Oktay mesaj atmıştır." dedi, kınar gibi, "Sen nasıl abisin, beli kaymış, kıpırdayamayan kardeşini evde yalnız bırakıyorsun?"

 

Vural paketi yere bırakırken, elini de ceketine attı, sonra bir anda bu benimle uğraşıyorsa kesin bir bokluk vardır diye düşünüp paketi orada bırakıp eve doğru ilerledi.

 

Apartmana girdiğinde kendi dairesinin açık kapısını görürken, içeri daldı, evin içinde ne var ne yok dağıtılmıştı.

 

"Paralar nerede Oktay!?"

 

Kemal'in sesini duyunca, o tarafa ilerledi. Oktay'ın üzerinde kemerini açan Kemal'i görünce cinleri tepesine çıkmıştı, "Lan!" diye bağırdı evin içinde.

 

Kemal'i omuzlarından tutup şifonyerin dibine fırlatırken yumruk yaptığı elini de yüzüne geçirmişti, "Oktay çık dışarı!" dedi. Oktay yataktan kalkıp odadan çıkarken Vural başını kaldırdı.

 

"Ben sana, benim olandan uzak duracaksın demedim mi?"

 

 

 

İnstagram Hesabımda kitaplar hakkında bilgi veriyorum (bazen spoiler bile) takip etmek isterseniz: denissecenoglu.

 

 

 

 

Bölüm : 30.08.2024 20:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...