
11. Bölüm
Kapımın çalınmasını pek beklemiyordum ama aklıma iki ihtimal geldi.
Ya Efe gerçekten su ve ağrı kesici getirmişti.
Ya da Adel iyi olup olmadığıma bakacaktı.
Kapı yavaşça açılınca içimden geçirdiğim tüm ihtimaller kayboldu ve Kerem içeri girip kapıyı arkasından kapattı. "Müsait misin?"
"Değilim, çık dışarı." Dedim ve kapıya yürüdüm, Ancak kolumu tutup beni durdurdu.
"O zaman niye gel dedin?"
"Sevgilim gelmiştir sandım, şimdi lütfen dışarı çık."
Güldü ve başını iki yana salladı, fırsattan istifade hemen kapıya yürüdüm. "Kim olduğunu biliyorum, İzel." Dedi ve aynı anda birbirimize döndük. Yanlış bir şey söylemiş gibi elini alnına vurdu. "Pardon, Kızıl Örümcek diyecektim."
Herkes bu hızla öğrenirse mahvoluruz. Onları öldürmen lazım.
"Ne saçmalıyorsun?"
Ama nasıl öldürecek, yanımızda ne alet var ne de bir yere gidebiliyoruz.
"Baban her şeyi anlattı, beni hatırlamamana şaşırdım ama abin kesin hatırlar." Bu sefer daha yüksek sesle güldü. "Abinin selamı var, istersen seni ona götürebilirim."
Ya bizi öldürmek isteyen abimize,
Ya da bizi öldürmek isteyen onlara ne yaptığımızı bilmediğimiz birileri.
"Kimsin sen?" Dedim ve ona doğru yürüdüm.
"Kerem Atıcı. Nam-ı diğer Volta."
"Volta?"
"Şaşırdın sanırım ama abin hep öyle der Volta." Bu sefer kahkaha attı ve ben arkamı dönüp elimi saçlarıma geçirdim.
Belki beni buradan çıkarabilirdi.
"Şimdi asıl konumuza gelelim, Ne abin için buradayım ne de baban için. Senin için geldim, eğer istersen seni buradan çıkarır ve mükemmel bir hayat sağlarım kimse bize ulaşamaz ve karışamaz. Benimle gelmek ister misin yoksa Efken seni yarın öldürsün mü?"
Ya kimseyi tanımıyorsa ve Efken ile numara yapıyorlarsa?
"Abimin adı ne?" Dedim ama sesimin çok kısık çıktığını fark edince tekrar ettim.
"Hangisinin?"
İşte bu mümkün değil.
"Karşılığında ne istiyorsun?"
"Kızıl Örümcek'i ben devralarak devam edeceğim."
Kızıl Örümcek demek biz demek bizi bırakamazsın.
Ama kimliğim açığa çıkmak üzere en azından ona devredip altından kaçarım.
Ya da devretmiş gibi yaparsın?
Evet!
Bingo!
Tam ona cevap verecekken kapım tekrar çaldı. Kerem'in gözleri büyürken hemen bana döndü. "Lavaboya gir." dedim ve onu iterek içeri girmesini sağlayarak kapıyı ardına kapattım.
"Gel." Dedim ve kapıya yürüdüm. Kapı yavaşça açıldı ve Efken bana bakmadan müsait olup olmadığımı sordu.
"Pek müsait değilim önemli mi?"
"Biraz önemli ama neyse yarın konuşuruz." Demesiyle tuttuğum nefesimi verdim.
"İyi geceler." Dedim ve kapıyı kapattım.
Ya korumalar Kerem'in burada olduğunu söylediyse?
Yapacak bir şey yok, onları da öldüreceğiz.
"Çık dışarı." Dedim ve banyonun kapısını açtım. Dışarı adımını atmasıyla beraber arkamı döndüm ve koltuğa oturdum.
"Beni nasıl çıkaracaksın?"
Gülümsedi ve yanıma gelip camın önünde durdu. "Yarın herkesin meyve suyuna uyku hapı koyacaksın ve ben onlar uyurken seni gizlice kapıdan çıkaracağım, ancak dikkatli olman lazım Elif cadısına veya birine yakalanma."
"Hayatta olmaz, nasıl yapacağım ben?"
"Bununla, " Dedi ve cebinden çıkardığı şişeyi bana attı, havada tuttuğum şişeyi çevirdim ve üstündeki yazıyı okudum. "Kimseye yakalanmaman lazım bunu portakal suyunun içine atacaksın benim alerjim olduğu için içemiyorum sende bir bahane bulursun kendine. "
"Bu saçmalık, bu kadar uğraşmaya gerek var mı, kır camı çıkar beni ya."
"Söylemesi kolay, sen niye kıramadın camı?"
"Lanet olsun." Elimi saçlarıma geçirdim ve dağıttım. "Ya korumalar senin burada olduğunu Efken'e söylediyse?"
"Paranın açamayacağı kapı yoktur, güzelim."
"Adım İzel. Ve bir daha ağzından o kelime çıkarsa seni öldürürüm." Cümlem bitince ellerini havaya kaldırdı ve teslim olmuş gibi gülümsedi. "Pislik."
"Bu kadar sinirli olduğunu bilmiyordum, abin az anlatmış." Dedi ve duraksadı. "Efken söylediğinde bu kadar sinirlenmemiştin, bana niye cırlıyorsun?"
"O zaman yanımızda Baban vardı ve numara yapıyorduk. Ayrıca sanane?"
"Pekala biz anlaşamayacağız, ben odama geçiyorum ama istersen kalırım?"
"Siktir git." Dedim göz devirerek ve ayağa kalkıp elimdeki şişeyi yastığımın altına sakladım.
"Sakin ol şampiyon, herkesin uykusu geldikten sonra biz de uykumuz gelmiş gibi yapıp odaya çıkacağız onlar uyuya kalınca gideceğiz."
Kafamı salladım ve çıkmasını bekledim. Arkasını dönüp odanın kapısını açtı ve korumlara para uzattı, ardından koridoru inceleyerek gitti.
Bari kapıyı kapatsaydın aptal.
Kapıyı kapatıp kilitledim ve sırtımı yaslayıp yavaşça yere oturdum.
Kimliğimi herkes öğrenmişti.
Kızıl Örümcek'i senden almalarına izin verme!
Kerem'e nasıl karşı gelecek?
Ya da Kerem'i nasıl etkisiz hale getirecek?
Onunda yemeğine atarım? Böylece onu da etkisiz bırakıp evden kaçabilirim?
Hizmetçiler ve korumalar?
Ana kapının bahçeye açılan kapısından çıkar ve çitlerden atlarız.
O zaman rahat bir şeyler giyeyim diye düşünerek ayağa kalkıp dolabın önünde durdum ve Kendime bir pijama takımı çıkarıp yatağa attım. Ardından sabah giyinmek için bir şeyler baktım.
İspanyol paça bir tayt gözüme çarptı ve tutup çıkardım, bana tam olurdu. Üstüne değişik desenlere sahip sweatshirt çıkardım.
Hepsini koltuğun üstüne bıraktım ve soyunup duşa girdim.
---------------------- • -----------------------
Elimdeki son tabağı da masaya koydum ve Adel'in yanına gidip gülümsedim. "Beğendin mi sofrayı?"
"İzel, sen hastasın niye böyle çalışıyorsun? Bak bir sürü insan var burada birimiz yapardık."
"Olsun ya, içimden geldi. Neyse ben meyve suyunu getireyim. Sen de diğerlerini uyandır istersen?" Dedim mutfağa doğru yürüdüm.
"Yavaş taşı kızlar yardım etsinler."
"Okey." Diye bağırdım ve içeri girdim. Kızlar masanın başında konuşuyorlardı. "Kızlar rica etsem içeri bakar mısınız bir eksik var mı diye?" Diyerek gülümsedim ve aynı şekilde karşılık aldım.
"Tabii İzel Hanım." Dediler ve ayağa kalktılar.
Biri dışında, Elif.
"Siz de mümkünse tabaklara yardım edin Elif Hanım." Diye ima yapınca göz devirdi.
Senin o gözlerini oyarım lan ben.
"Tamam İzel Hanım." Dedi ve meyve suyunu alarak ayağa kalktı.
"Onu ben getiririm, tabakları al sen onları taşıyamıyorum." Demem ile derin bir nefes vererek meyve suyunu masaya bıraktı.
Bıraktığı gibi de arkasını dönüp tabakları alarak gitti. Hemen sudyenimin içine koyduğum hap kutusunu çıkardım ve bir tanesini alarak içine attım. Zaten bir sürü vardı. Hemen dibe çöktü ancak işimi sağlama almak için bir kaşık ile karıştırdım ve kaşığı lavaboya attım.
meyve suyunu alarak içeri geçtim. Kerem'in yemeğine atamayacaktım çünkü bu bir kahvaltıydı boş tabağa mı dökecektim?
belki yemekten sonra kahve içerler?
Aferin zeki kuş, inşAllah öyle olur.
"Sen ne yapıyorsun?" Diye sordu Efken içeri girerken. "Elin acımıyor mu, bıraksana sen."
"Olsun kızlara yardım etmek istedim." Dedim ve meyve suyunu masaya koydum. Bıraktığım sürahiyi Elif aldı ve bardakların yanına, masanın başına koydu.
Aptal.
Acaba sürahiye değil de bardağa mı atsaydık?
Bu kadar insanın içinde gel sen yap bakalım.
"Günaydın." Diyerek içeri giren Kerem ile Efken L koltuğun köşe kısmına oturdu. Ona karşılık verdim ve Efken'nin yanına oturarak eline tabletini almış Efken'e odaklandım.
Benden şüpheleniyordu.
Acaba bir bıçak alıp onu şimdi öldürsem ne olur?
Denemek istemiyorum.
"Bir sorun mu var hayatım?" Dedi Efken tek kaşını kaldırıp bana bakarken.
Seni öldürmeyi düşünüyorum de.
"Hiç, sadece gözüme yakışıklı geldin, sevgilime bakmak da mı suç?"
Kalkmış kaşları çatıldı ve kafasını iki yana salladı. "İstediğin kadar bak."
Anca bakarsın der gibi konuştuğu için gözlerimi devirdim ve bacak bacak üstüne attım.
İçeri ilk giren kişi Efe oldu ve beni görünce bakışları ciddileşti.
Dün geceki konuşmayı hatırlamış olabilirdi.
"Günayso kuzen naber?" Dedi Efe ve Kerem'in yanına çift kişilik koltuğa oturdu.
Günayso.
"Sana da günayso kuzen, şirkete gidecek miyiz?"
"Hiç halim yok ya yarın gitsek?"
Kerem'in sözünü kesen Elif içeri girince yine bana bakıp göz devirdi.
bir gün oyacağım onları.
"Kahvaltı hazır bir isteğiniz var mı efendim?" Diye sordu Elif gülümseyerek Efken'e bakarken.
"Misafirimiz yanında Elif ona sor." Dedi kafasını tabletinden kaldırmadan.
Elif bana döndü ve gülümsedi. "Bir isteğiniz var mı İzel Hanım?"
Bana alenen misafirsin bu evde dedi.
İlk defa birine bu kadar sinir oluyorum.
Etrafa bir sessizlik çökerken ilk gülen Efe oldu. "Sana misafir dedi İzel." Diyerek daha sesli güldü. "Sanırım senin abimin müstakbel eşi olduğunu bilmiyor. Abi evdekilere niye söylemedin?"
Ne?
Bir saniye az önce Efe beni mi korudu?
Cümlesi bitince bozguna uğrayan Elif derin bir nefes aldı ve gülümsemesi soldu. "Sadece işimi yapıyorum Efe Bey."
"O zaman işinin olduğu alana yani mutfağa dön burası ile Sude ilgilensin."
Efe dönüp bana bakınca gülümsedim ve göz kırptım. O da aynı şekilde gülümsedi ve içeriye Amca bey ile Adel girdi.
"Gel amca sofraya geçelim." Dedi Adel ve herkes ayağa kalktı. Herkesin kalkmasını fırsat bilerek Efken'i durdurdum.
"Şu an kim misafir?"
Bir saniye duraksadıktan sonra elini cebine koydu. "Onlar gidici ama seni pek bilemedim." Dedi ve arkasını dönerek masanın yanına ilerledi.
bende onu takip ettim ve herkes masaya yerleşmeye başladı, Dünkü gibi yerleşmiştik.
Masanın arkasında duran kızlar geldi ve servis yapmaya başladılar.
Tam o sırada Efe'nin yanından bir ses geldi ve cam kırılma sesi duyuldu. Hemen ayağa kalktım ve Efe de benimle kalktı.
Sürahi ve içindeki meyve suyu düşmüştü!
"İyi misin?" Dedim Efe'ye ve ona baktım. Başını bana çevirdi ve korkmuş bir yüz ifadesi ile başını iki yana salladı.
Elimi sırtına koydum ve arkasından iterek onu masanın etrafından çıkardım.
Titriyordu.
"Efe, sakin ol," Diyerek elini tuttum ve onu koltuğa oturttum. Adel hemen yanımıza geldi ve Efe'nin yanına oturdu.
"Efem, ablacım iyi misin? Sakin ol bak hiç önemli değil yanlışlıkla elin çarptı."
"Panik atağı var sanırım, çok fazla titriyor ve nefesleri ağırlaştı." Dedim ve elimi alnına koydum. "Ateşi de var."
"Evet var," Dedi ve ayağa kalktı. "Efken hemen doktoru ara!" Diye bağırdı.
Hemen yerden kalktım ve iki elini de tutarak bana bakmasını sağladım. "Şimdi sana söylediklerimi yap."
Başını sallayarak nefes almaya çalıştı. "Masaya bak, " Kafasını masaya çevirdi. "L koltuğa bak." Bu sefer koltuğa baktı. "Tabloya bak." Yine aynı şeyi yaptı. "Balkondan havuza bak." Kafasını o yöne çevirdi. "Şimdi de ortadaki vazoya bak."
Yine aynı şeyi yapınca derin bir nefes aldırdım ve ellerini bıraktım. "Bana dokun." Dedim ve Adel'i çağırdım. Elleri koluma değince gülümsedim. "Şimdi ablana dokun." Diyerek ayağa kalktım ve vazoyu, masadaki kitabı son olarak ta yastık getirdim. "Yastığa dokun." Elleri titreyerek yastığa ulaştı ve yavaşça boğazına gitti. "Şimdi vazoya dokun." Elini çekip vazoya dokundu. "Tamam bak şimdi en sevdiğim kitabı getirdim sana, bir de buna dokun." Elleri yine aynı şeyi yapınca gülümsedim. "Aferin."
"Şimdi söylediklerimi tekrar et." Kafasını ağır ağır salladı ve üstündeki tişörtü çekiştirdi. "Okul."
"Okul." Diye mırıldandı ama konuşamıyordu."
"Yastık."
"Yastık."
"Sevgi."
"Sevgi."
Ellerini tutup titremelerine baktım, azalmıştı.
"Peki bana etrafındaki mavi 3 şeyi söyler misin? "
"Gömlek," Dedi ve Kerem'i işaret etti. Onlara dönünce hepsinin korku ile bize baktığını fark ettim, Efken dışında. O daha şaşkınlıkla bakıyor ve beni sorguluyordu. "Taç." Dedi Adel'e bakarak. En son tekrar odayı inceledi ve mavi çiçekleri gösterdi. "Çiçek."
Nefes alışları düzelmişti. "Dikdörtgen olan iki şey söyle."
"Tepsi ve masa."
"Çok iyi, şimdi en sevdiğin rengi taşıyan bir nesne söyle."
"Tablo." Derken kendinde gibiydi nefesi sıkışmadan konuşmuştu ve titremeleri yok gibiydi.
"Şimdi derin bir nefes al 4 saniye." Elimi 4 yaptım ve nefes almaya başlayınca saydım. "Şimdi 4 saniye tut." Yine saymaya başlayınca nefesini tuttu. "4 saniyede ver."
Nefesi düzenlenince ellerini yavaşça bıraktım ve ayağa kalktım "Yanıma gelebilir misin?" Diyerek 2 adım uzaklaştım. Koltuğun kenarına tutunarak ayağa kalktı ve bana iki adımda ulaştı.
Onu geri yerine oturmasına yardım ettim. "Elif bir bardak su ve buz küpü getirin." Dedim ve Elif kafasını sallayarak koşar adımlarla çıktı.
bir kaç saniye sonra tabağın içinde buz küpleri ve su ile yanıma geldi elinden alıp yanıma koydum ve buz küplerinden birini alıp avucunun içine bıraktım. "Sık onu." Elini yumruk yaptı ve buzu sıktı. "Soğukluk hissediyor musun?"
"Evet."
"Tamam şimdi bu suyu iç."
suyu yavaş yavaş içti ve bitirince başını arkasına atarak derin nefesler aldı.
"Noldu şimdi?" Diye sordu Kerem.
"Panik atak geçirdi ama iyi görünüyor şu anda. "
"Aynı şeyi Adel için söyleyemeyeceğim."
Adel Efe'nin yanına geçmiş ağlıyordu.
"Hamile olduğu için fazla duygusal olabilir."
Adel ile Efe'nin yanına geçerek aralarına oturdum. "İyisiniz iyi." Diyerek kollarımı arkalarına attım ve onlara temas ettim. Adel hemen karşılık vererek başını omzuma koydu. "Korktum." Diye fısıldadı ve burnunu çekerek ayağa kalktı.
"Efecik iyi misin?" Diye fısıldadım ona bakarken.
Bana döndü ve gülümsedi, başını sallayarak elimi tuttu. "Teşekkür ederim, İzel."
"Rica ederim kanka, sende beni Elif cadısından korumuştun." Dedim ve gülerek ayağa kalktım. Benim ardımdan Efken Efe'nin yanına gitti.
"İsterseniz kahvaltıyı bahçeye kuralım, aç karına gitmeyin." Diyerek kızlara bahçeyi işaret ettim.
"Zahmet etmeyin kızım biz çıkalım artık geç kalacağız."
"Aa lütfen ısrar ediyorum." Diyerek amca beye koltuğu işaret ettim. "Siz buyurun oturun ben kızlara yardım edip geliyorum."
Arkamı dönmek için harekete geçmişken Efken kolumu tutarak beni durdurdu.
"Sen otur, kızlar halleder." Dedi ve elimi tutarak L koltuğun köşe kısmına oturdu, tabii ki bende onun yanına.
Elini omzuma atıp Efe'ye baktı. "Ne yaptın?"
"Krize girdi ama durdurmayı başardı." Dedim ve hala başı arkada duran Efe'ye baktım.
"Elini sıktı, acımadı mı?"
Kerem lafa atlayınca Efken elimi tuttu ve kendine çekti. "Pansuman yapayım mı sana?"
"Gerek yok acımadı."
"Acı hissetmemen kötü bir şey."
"Olmadı hastaneye giderim." Dedim gülümseyerek. Alayla gülümsedi ve elimi bırakıp telefonunu aldı. Bir kaç tuşa basarak telefonu kulağına götürdü.
"Necmettin abi günaydın ben Efken, sana zahmet olmazsa benim eve bir ortopedi göndersen?"
Karşı taraftan gelen sesi duymadım ama Efken teşekkür edip telefonu kapattı. "Öğlene doğru gelir."
"Gerek yoktu Efken iyiyim."
"Olsun, gelsin baksın."
"İzel çok teşekkür ederim." Dedi Efe bana bakarak, göğsü aldığı nefeslerle inip kalkıyordu ve bana gülümsüyordu.
"Saçmalama istersen." Dedim ve göz kırptım.
"Nasıl yaptın?"
Kerem konuşunca onlarında burada olduğunu hatırladım ve bakışlarım istemsizce Efken'e kaydı. "Annem de panik atak hastası, teyzem öğretmişti bana."
Hepsi kafasını sallarken Kerem bana gözlerini kısarak baktı.
"Kızım şimdi baskı yapmak istemem ama bu işin bir adını koymanız lazım, aynı evde yaşıyorsunuz, yakında bu akrabalar tarafından da duyulur laf söz olur ve üzülürsünüz. Bence nikah olmasa da bir söz takalım size." Dedi amca bey ve ellerini önünde bağladı.
Bütün paralarına konabiliriz.
Adam bizi suçlu sanıyor bok evlenir bizimle.
"Efendim siz yanlış anladınız ben sadece bir kaç günlüğüne geldim, Efken hasta olduğu için bu akşam eve döneceğim." Dedim ve Efken'den biraz uzaklaştım.
Zekice.
"Estağfurullah kızım tabii ki beni ilgilendirmez ben sizin için söylüyorum."
"Anladım efendim çok haklısınız ama ben bugün evime döneceğim. Hatta siz şirkete giderken bırakabilirseniz çok iyi olur.
Mal.
Sana diyorum ki şu adama nikah basmaya çalış sen evden kaçıyorsun.
"Aa sevgilim unuttun mu bugün beraber dışarı çıkacaktık."
Efken uzanıp elimi tuttu ve beni kendine çekti. "Sana söylemeyi unuttum, amcam bizi şirketin ortaklığını kutlamak için düzenlenen kutlamaya çağırdı."
Gideceğiz.
"Olur hayatım gideriz."
Evden kaçacaktık?
"Ben izninizle bir lavoboya gideyim." Diyerek ayağa kalktım ve koşarak salondan çıktım.
Hiç bir şey yemediğim halde bulanan midem yüzünden hemen klozete eğildim ve kusmaya başladım.
"İzel, iyi misin?" Kapının çalınması ve Efken'nin içeri girmesi bir oldu.
Normalde izin verdiğim halde ikinciyi sormadan gelmezdi.
Yere çökmüş kusarken yanıma geldi ve elini sırtıma koyup bastırdı. Saçlarımı tek elinde toplayarak sırtımdaki elini hareket ettirdi.
Midem biraz daha rahatlayınca sifonu çektim ve başımı geri atarak saçlarımı elinden kurtardım.
Hiç yüzüne bakmadan ayağa kalktım ve elimi yüzümü yıkadım. "Benimle nişanlı taklidi yapmak o kadar mı kötü?" Diye sordu gülerek. "Altta diş fırçası var."
"Tabii ki," Dedim ve ağzımı çalkaladım ve dişlerimi fırçaladım. "Ben direkt evlenmek isterim."
Gülümsemesi soldu ve ciddi olup olmadığıma baktı. "O zaman evlenelim." Demesi ile bu sefer benim gülümsemem soldu
"Babanın katili olduğunu düşündüğün bir kızla mı?" Dedim ve güldüm. "Keşke bir kütüphanede ya da sinema da tanışsaymış olsaydık Efken, o zaman seni kaçırmazdım." Dedim ve kapıya yürüdüm.
Kolumu tutması ile kapıyı kapatması bir oldu ve beni lavabo ile kendi arasına aldı. "Babamı öldürdün mü?"
"Bunları sonra-"
"Bu soruyu ilk ve son kez soracağım İzel." Dedi ve alayla güldü. "Ya da Kızıl Örümcek mi desem?"
"Ne saçmalıyorsun sen?" Dedim ve onu ittirdim.
"Bana sakın yalan söyleme İzel, Ahlas her şeyi anlattı. Babamı sen mi öldürdün?"
"Ben kimse değilim, sadece öylesine bir kızım işte, ne yapabilirim?"
"Öylesine bir kız değilsin, elimde bir sürü kanıt var. Silmeye çalıştığın kayıtlar gibi ama hiç birinde babam yok. Şu ana kadar 150 falan kişiyi öldürdüğünü düşünürsek ve bende 6 tane kayıt varsa geri kalan 144tanede babam olabilir. "
"Ben katil değilim."
"İlla kanıtla mı diyorsun?" dedi ve telefonunu çıkarıp Edis'in öldüğü videoyu bana uzattı.
"Babanın yapmayı en çok sevdiği şey neydi?"
"Ne?"
"Babanın yapmayı en çok sevdiği şey neydi?"
"Poker oynamak."
Öyle bir tablon yok ki.
Ya varsa?
Benden iyi bilemezsin, bence yok.
"Sana kendimi nasıl kanıtlayacağım, Bana nasıl inanacaksın?" Dedim ve elimi saçlarıma geçirdim.
Beni öldürecekti ve ben daha annemin kokusunu hatırlayamıyordum.
"Bilmiyorum." Dedi ve ofladı.
"Beni öldürme," Dedim ve elini tuttum. "Yalvarıyorum beni öldürme. Ben senin babanı öldürmedim, Efken. Benim anneme ihtiyacım var, o bensiz yapamaz. Lütfen Efken yalvarırım."
"Babamda bensiz yapamazdı." Dedi ve elini çekti. "Ne yapayım ben İzel? Ben senin anneni öldürmekle suçlansaydım sen ne yapardın?" Gözlerimden akan yaşlarla ağladığımı ancak fark ettim ama umursamadan yere çöktüm ve elimi uzatarak elini tuttum. "Sana yalvarıyorum Efken Atıcı."
"Siktir." Dedi ve elini çekip arkasındaki duvara sertçe vurdu. Ardından hızla bana döndü ve belimden tutarak beni ayağa kaldırdı. "Bir daha asla diz çökme, İzel."
"Lütfen."
"Yapamam."
"Ben yapmadım ama gerçekten ben yapmadım Efken, beni burada esaret içinde tutma. Ben yaşamak istiyorum." Dedim ve başımı kapıya sertçe vurdum.
"Hey," Dedi ve omzumdan tutup geri çekti. "Sakın İzel, sakın kendine zarar vermeye çalışma."
"Bu şeref sana mı ait?" Dedim dalga geçerek.
Her şey bir anda oldu ve ellerim benden bağımsızca hareketlendi. Hızla Efken'nin ensesini tutarak onu kendime çektim ve dudaklarımı onun dudaklarına sertçe yasladım.
İlk bir kaç saniye ne olduğunu anlayamadı ancak idrak eder etmez havada kalan eli saçlarıma gidip kendini bana bastırdı.
Alt dudağımı dudakları arasına aldı ve sertçe ısırdı. Boşta kalan eli belime dolandı ve beni tek hareketle lavobaya bıraktı. Boylarımız eşitlenince dudaklarının baskısını daha da çok hissettim ve bu içimin ürpermesine neden oldu.
Nefessiz kalınca geri çekilmek zorunda kaldım ve derin bir nefes alıp kahverengi gözlerine odaklandım. "Ben özür-" Cümlemi bitirmeme izin vermeden yeniden öptü dudaklarımı, ancak bu sefer daha sertti. İntikam alıyormuş gibi öpüyordu.
Aferin İzel devam et.
Kollarımı boynuna sardım öpüşüne aynı hızda karşılık verdim, daha da yanaşabilmek için bacaklarımı açtı ve arasına yerleşti. Ağzımda hissettiğim metelik tat sayesinde dudaklarını ısırdığımı anladım ve geri çekildim.
"Gitme."
Sözlerini bitirir bitirmez tekrardan üzerime atladı ancak bu sefer ayrılmamızı sağlayan ben değil kapının sonuna kadar açılmasıydı.
Hemen Efken'i ittirdim ve yere indim. "Siz?"
Hemen üstümü düzelttim ama Kerem çoktan bizi görmüştü. "Neler oluyor amına koyayım?" Arkasından gelen Efe'nin sesi ile onunda yanında olduğunu fark ettim.
"Biz," Dedim ama Efken benden önce davrandı.
"İzninizle sevgilimi öptüm."
Bu iş benim hoşuma gitti.
"Kızı yemek için gitmemizi bekleyebilirdin." Dedi Kerem ima ile bana bakarak.
"Benimle doğru konuş, o ağzını yırtarım senin." Dedim ve ona doğru bir adım attım ama Efken durdurdu.
"Sakin ol Kızıl Örümcek sevgilin senin babasının katili olduğunu unutmuş olmalı."
Sıçtık.
"Ne?" Diye bağıran Efe ile hepimiz ona döndük. Şaşkınlıkla bana bakıyordu.
"Hiç öyle bakma babanı öldürmedim." Dedim ancak bana inanmayan gözlerle baktılar.
"Efe ben sana sonra anlatacağım." Dedi Efken ve Kerem'e döndü. "Onun Kızıl Örümcek olduğunu nereden biliyorsun?"
"Ahlas benim ortağımdı ve bunu bilmeyen bir sen kaldın."
"İzel'e dokunduğunu hatta yaklaştığını görmeyeceğim, senin kemiklerini bulamazlar Kerem." Diyerek parmağını ona salladı Efken.
"Bu biricik sevgilin seni uyutup kaçma planları yaptığını da anlattı mı sana?"
Efken afallasada belli etmedi ve güldü. "Biliyorum Kerem, bu bir daha tekrarlanmayacak çünkü artık bu eve giremeyeceksin."
Kerem dişlerini sıkarak yumruğunu duvara vurdu ve içeri gitti.
"Ne diyor bu?" Diye bana döndü.
"Efken," Dedim ama lafımı kesti. "Efe git. " Diye bağırdı.
Efe ikiletmeden gitti. "Bana uyku hapı verdi. Bunu onların yemeğine at dedi, sonra kaçacaksın dedi. Efken senin kim olduğunu biliyor seni öldürecek gitmezsen dedi." Dedim ve ağlamaya başladım. "Korktum Efken, çok korktum beni öldüreceğini söyleyince, üstüne Efe de aynı şeyi deyince dayanamadım ama yapmadım." Dedim ve hemen üstümdeki sweatshirti çıkardım.
Yalan mı söyleyeceğiz?
Hayır asla
Bana şaşkın gözlerle bakarken elimi südyenimin içine attım ve kutuyu çıkardım. Hepsini tek seferde lavobaya döktüm ve ona baktım. "Gerçekten bak zaten 1 tanesi hepinizi uyutmaz."
Kutuyu eline aldı ve ağzı açıldı. "İzel bu fare zehiri." Dedi gözlerini açarak. "Sana inanamıyorum neredeyse bizi öldürecektin."
"Efken ben bilerek yapar mıyım öyle bir şey saçmalama, Adel hamile ben öyle biri değilim."
"Ama katilsin."
"Sadece suçluları öldürüyorum."
"ne fark eder?"
"Çok şey fark eder."
Elini başına geçirdi ve kutuyu yere fırlattı. "Tam sana inanmak istiyorum sürekli bir şey oluyor farkında mısın?"
"Efken,"
"Seninle ne yapayım İzel?" Dedi ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
...
Helllooooooooooo
arkadaşlar o kadar okuyunuz barisi beğenin ayolll
öpüldünüz bebişlereree🫂🫂🫂😻😻💋💋😻😘💋😝🥰🤩🥰
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |