12. Bölüm

12. Bölüm.

Dila Buğlem Taş
dilabuglemben

 

 

 

 

 

12. Bölüm.

Hayatımı anneme adamıştım, sırf o istediği için okumuş, meslek sahibi olmuştum.

Asla ders çalışmayı sevmezdim, sürekli yemek yer ve resim yapardım.

Tabii bunların hepsi abim öldükten sonra başladı.

6 yaşındaydım, babamdan sevgi görmek istiyordum ancak 2 erkek evlattan sonra gelen çöptüm ben. Yani babam için.

Abim Tuğkan SOYKAN Benim tek yoldaşımdı, annemden sonra. Her zaman yanıma gelir oyunlarıma eşlik eder, yemeğimi yedirir ve beni korurdu. Babamdan bile.

Benden 6 yaş büyüktü ama yüreği tüm dünyadan büyüktü. O zamanlar Ahlas da beni severdi çünkü abim hayattaydı.

Abimin doğum gününü kutlamamızdan bir kaç gün sonra evde çok büyük bir kavga çıkmıştı. Annem ilk defa babama vurmuş yiyeceği dayağa rağmen beni savunmuştu. Abim yanıma gelip bilgisayarını vermişti ve kulaklıklarımı takarak sesleri duymamı engelledi, sonra dudaklarını alnıma yaslayıp bir kaç saniye nefes aldı.

Nereden bilebilirdim onu bu kadar özleyeceğimi?

Arkasına bakmadan odadan çıkınca dayanamadım ve bilgisayardan video açtım.

O gün Son defa abilerime sarılmıştım. Ahlas beni kollarının arasıns alınca mutlu olmuştum.

Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum ama hava kararmış, sesler kesilmişti. Abim gelmemişti.

Tam odadan çıkmaya karar vermiştim ki babam hızla odaya girdi ve beni aradı, tam önünde olduğumu görünce kolumdan tuttu ve yürümeye başladı, elimdeki Scooby-Doo oyuncağını bile bırakamamıştım. Yerde cam parçaları ve kan vardı.

6 yaşında bir kız çocuğu bunları nasıl unuturdu?

Hemen beni kucağına aldı ve arabaya bindirdi.

Bu babamın beni ilk ve son kez kucaklayışıydı.

Uzun sürmeyen bir yolculuktan sonra babam torpidoyu açtı ve bir şey çıkarıp beline koydu. Oyuncağımı da kucağıma alıp arabadan indim, babam hızla kepenkleri kaldırdı ve beni kolumdan tutup içeri attı. Yere düşmenin etkisiyle başımı ve ellerimi kanatmıştım ama bunun farkına babam bana silah doğrultunca fark etmiştim.

Her şey bir anda olmuştu.

"geber." Dedi ve eli tetiğe gitti ama önüme atlayan bir beden ölmeme engel oldu.

Abimin yerde ve önümdeki bedeninden akan kanlar oyuncağıma damlamaya başlayınca gerçeği fark ettim ve çığlık attım.

Kendim için atmadığım çığlığı canım için attım.

Babamın haykırışı, küfürleri, kaçışları, abimin açık gözlerinin kapanışı ve benim ölümüm.

Hepsi aynı anda olmuştu.

Bir beden iki ruh bu dünyadan geçip İzel'in beynine gitmişti.

... 🩶

Başımın arkasında ki eli başımı bir yere çarpmamı engellerken beni kendine bastırıyor ve nefessiz kalmamı sağlıyordu.

"Sen çok tehlikelisin ve ben tehlikeyi hiç bu kadar cazip bulmamıştım." Dedi geriye çekilip alnını alnıma yaslarken.

"Demek ki sen de etkilenebilir biriymişsin, Ablan seni elde etmenin zor olduğunu söylerdi."

"Benim hakkımda benden duymadığın hiç bir şeye inanma, Kızıl Örümcek."

Tam konuşmak için ağzımı açmışken Efken'nin ne ara kapattığını bilmediğim ve çalan kapıya döndüm.

Çıplaksın.

Tam kapı açılacakken kapıyı var gücümle ittirdim ve sırtımı yasladım.

Siktir.

Hemen sweatshirtime uzandım ve tek hamlede üzerime giyindim. O sırada Efken tezgaha yaslanmış yarım ağız beni izliyordu. Ona ne var dercesine bir işaret yaptıktan sonra kapıyı açması için geri çekildim ve kapının arkasına saklandım.

Kapının açılması ile Adel'in içeri girmesi bir oldu. "ne yapıyorsunuz siz burada?" dedi ve bana olan bakışlarını üzerinde hissettim.

kafana geçirdiğin havlu sayesinde görünmediğini falan mı düşünüyorsun?

Efken'nin yüksek sesle gülmesi ile döndüm ve onlara baktım. "Abla?"

"Aranızda bir şey olduğunu biliyordum ama amcamların yanında yapmayın bari hemen içeri geçin. Bir şey çaktırmayın, daha az önce nişan olmasın diyordunuz şimdi gelmesem... " Diye başlayınca Efken sözünü kesti.

"Ooo abla, abartmayın geliyoruz." Dedi ve ablasını çıkartıp kapını diğer tarafına geçti, kapıyı kapatıp kafası içeride kalacak şekilde içeri girdi. "Rujunu düzelt."

Kapı kapanınca aynaya döndüm ve ıslak mendil alıp dağılmış yüzümü sildim. Maskaram akmış, rujum dağılmıştı ve birbirine girmiş kızıl saçlarımdan bahsetmiyorum bile.

Hemen bir tarak alıp zar zor taradım ve kendine gelmek için iki yanağıma da tokat attım.

Az önce Efken ile öpüştük.

Bu evden kaçma planı yapan bir kıza göre çok hızlı gidiyorsun.

Lanet olsun.

Hepsini öldürüp evden kaçalım.

Biz suçluları öldürüyoruz, masumları değil.

O zaman kendinden başla.

Nefret ediyorum hepinizden.

Kapının çalması ile başımı iki yana salladım ve kapıyı açarak dışarı çıktım. Kerem hemen kolumu tuttu ve beni kendine çekti. "Abin bu duruma çok sinirlenecek, gel çıkıp gidelim."

"Niye?" Dedim ve kolumu kendime çekip onu hızla duvara ittirdim. "Beni o mu öldürsün istiyorsun? Burada mükemmel bir hayat yaşarım, bak Efken de bana aşık oluyor. Bir dediğim iki olmaz bu evde, abimin yanına gidip sürüneceğime burada mutlu mutlu yaşar gerekirse ölürüm."

Sahte bir şekilde güldü. "Annen de öyle isteyecek mi sence?"

"Annemin saçının kılına zarar gelirse yaşatmam sizi." Dedim ve omzuna sertçe vurarak arkamı döndüm.

"Odanın banyosunda 2. Rafta bir telefon var ben gittikten sonra onu al sana mesaj atacağım." Dedi ama durmadan bahçeye yürüdüm.

Anneme zarar gelemezdi. O bana abimin tek hatırasıydı.

Hemen Efken'nin yanındaki sandalyeyi çektim ve oturdum. "Kusura bakmayın biraz midem rahatsızlandı."

"Estağfurullah Kızım." Dedi amca bey ve ben yemeğime başladım. Bir salatalık yedikten sonra mideme oturdu ve hiç bir şey yiyesim gelmedi.

Aklım hala annemdeydi.

Beni özlemiş midir acaba?

Kerem masaya oturunca sohbet sohbeti açtı ve konu yine nişanlanmamıza geldi. "Kızım biliyorum annenin durumu malum ama ben de çok hastayım. Yeğenimin evlendiğini görmek isterdim, hiç olmazsa nişanını göreyim istiyorum."

Bas nişanı.

"Olur." Demem ile herkesin bakışları hızla bana döndü. Efe lokmasını yutamadığı için boğulmak üzereyken yanımda olduğu için tek elimle sırtına vurdum.

"Ne?" Dedi Kerem şaşkınlıkla.

"Nişanı hemen yapalım, hatta bugün bile olur." Dedim ve yemeğimi yemeye devam ettim.

"O kadar hızlı olmaz ama, " Diyerek sakalını kaşıdı amca bey.

"Benim kimsem yok annemden başka, o yüzden sizlerin huzurunda yüzüklerimizi takalım ve adını koyalım istiyorum. Daha sonra isterseniz geleneklerinize göre evleniriz."

Abini kışkırtıyorsun annene zarar verecek.

Efken çatalını bırakıp arkasına yaslandı ve kolunu omzuma attı. "Emin misin?" Gözlerindeki pismanlık mıydı?

"Tabi ki hayatım, ama sizin için sorun olacaksa ailemden birilerini bulmaya çalışırım."

Tam amca bey ağzını açmıştı ki Efken atladı. "Hayır. Hemen bugün nişanlanacağız. "

"Efken o nasıl olacak, haftaya falan ayarlayın bari." Dedi Kerem açık kalmış ağzını kapatarak.

"Abartmaya gerek yok, İzel isterse kendine elbise seçer. Bende bir takım elbise giyerim, Efe yüzüklerimizi alır. Bitti." Diyerek yemeğine devam etti.

"O zaman yemekten sonra çıkalım elbise bakalım kendimize." Adel çatalını bıraktı ve ellerini birleştirerek bana döndü.

"Hiç gerek yok, abla."

"Olur mu kızım öyle şey bir kere nişanlanıyorsun sonuçta." Dedi amca bey ve masadan kalktı. "Hemen hazırlanın çıkıyoruz, siz hanımlar elbise bakarken bizde oğlumuza bakalım." Demesi ile ayağa kalktık.

Sanırım biz iki kere nişanlanacağız.

"Amca siz gidin biz arkanızdan geliriz." Dedi Efken ve amca bey başını sallayarak çıktı. Bizde arkasından eve doğru ilerledik ve hemen odama çıktım. "Ne giysem?"

Dolaptan bir tane mavi pantolon ile beyaz uzun kollu body çıkardım. Altıma pantolonumu giyindikten sonra kapı çaldı, üstümü değiştirmeden gelmesini söyledim ve kapıya baktım.

"Gelebilir miyim?" Efken başını uzatmadan konuşunca gerildim ve ne diyeceğimi bilemedim.

Az önce öpüştüğün adamın yüzüne bakmaya utandığını söyleme bana.

"Giyiniyorum, sonra gel."

"Bekliyorum." Dedi ve kapıyı kapattı. Gitmesi ile derin bir nefes aldım ve yatağa oturdum.

Neden öptün onu?

Bir şeyler mi hissediyorsun?

Bilmiyorum ama sadece o an öyle olması gerekti. Hem o da karşılık verdi, suç onda da var.

kimse sana suçlusun demedi. Niye böyle hissettin?

Sadece bana inanması için bunu yapmam gerektiğini hissettim.

Sanırım o yüzden nişanlanıyorsun?

Sadece amcası sussun diye. Zaten az bir ömrü kalmış, üzülmesin. Hem kendi aramızda olacağı için sorun olmaz.

Kerem sorun çıkaracak.

Ona hala inanmıyorum. Abini tanıması mümkün değil.

Ben bile tanıyamamışken.

Kapı tekrar çalınca daldığım yerden çıktım ve hemen üstümü çıkardım. "Geldim."

Beyaz olduğu için biraz inceydi ve üşüyebilirdim. Hemen beyaz bir kaban da aldım ve makyaj masasına oturdum. Allığı abartarak sürdüm ve ince bir eyeliner çektim. Uzun zamandır böyle güzel görünmüyordum. Dudaklarıma kırmızı bir tint sürdükten sonra ayağa kalktım ve çantamı alarak kapıya çıktım.

Ancak kapıyı açtığım anda Efe sülük gibi yere yapıştı.

Evet Efe.

"Salak mısın kardeşim sen? Niye yaslanıyorsun kapıma."

Yüzüstü yattığı yerde mal gibi bana baktı. "Abim ile ne konuşuyorsunuz onu dinliyorum." Dedi ve yerden hızlıca kalktı. "Ama onun sesini duyamadım, seviştiğinizi ve bu yüzden konuşamadığınızı düşündüğüm için de gitme kararı almıştım ki kapıyı açtın."

Ağzım açılınca şok olmuş bir biçimde omzuna sertçe vurdum. Tamam bu sefer gerçekten sert vurmuştum ama yere atlayıp bağırmasına gerek yoktu.

"Lan salak, kişneme at gibi bir tane daha çakarım." Dedim ve yere eğilip ağzını kapattım. "Amcan gelip niye ağlattın oğlumu diyip dövsün bir de beni."

Elimde hissettiğim ıslaklık ile hemen elimi çektim ve refleks olarak bağırdım.

Elimi yalamıştı.

"Oh ne güzel ısırdım ama bir daha karışsana bana." Dedi ve dil çıkardı. Sözlerine iyice sinirlendim ve bir tane daha vurdum.

Ancak bu sefer hiç bir şey yapmadı ve arkama bakmaya başladı. Hemen dönüp arkama bakmak gibi bir hata yaptım ve beni ittirmesi ile yere yapıştım. Aynı hızla ayağa kalkıp kaçmaya başladı ama bu sefer dayanamayıp bende peşinden koştum.

Koridorun sonundaki odaya girmesi ile bende girdim ama onu göremedim, yatağın öbür tarafına bakmak için yürürken kapının kapanmak üzere olduğunu ve Efe'nin bana dil çıkardığını gördüm.

Koşarak kapıya gittim ama çok geçti kilitlemişti.

"Efe seni öldüreceğim. Aç şu kapıyı bak abine söyleyeceğim, aç kızmayacağım söz."

"Açmayacam."

"Aç kapıyı Efeciğim kızmayacağım diyorum bak geç kalacağız."

"İyi eğlenceler."

Bir saniye ben neredeydim?

"Burada ne işin var?"

Sesin geldiği yöne yani arkama döndüm ama çıplak bir Efken görmeyi beklemiyordum.

Hemen minik bir çığlık atıp arkamı döndüm. "Efe aç şu kapıyı." Dedim ve vurmaya devam ettim.

"Sakin ol açar birazdan."

Yanlışlıkla arkamı döner gibi oldum ancak kendimi tuttum

"Ne demek birazdan çıplaksın şu anda." Dedim ve arkam dönük olmasına rağmen gözlerimi elin ile kapattım.

"Aşağıda öperken öyle demiyordun, aynı zamanda ben çıplak değilim altımda havlu var."

"Aynı şey. Kusura bakmayın ama her gün çıplak erkek görmüyorum, Efken bey."

"Bende."

"Çıplak erkek görmediğine sevindim." Dedim alayla. Bir kaç dakika sessizlik içinde geçti ama ben Efe'ye seslenmekten arkamda olan Efken'i unutmuştum.

"Bende her gün birini öpmüyorum İzel Hanım." Demedi ile irkildim ama belli etmedim.

"Bende karşılık vermiyorum, Efken bey."

"Pişman mısın?" Aniden sorması ile ne diyeceğimi bilemedim ve kapıya tekrardan vurdum. "Efe seni fidan niyetine dikeceğim." Dedim ve yutkundum.

"Bir soru sordum." dedi Efken sesi daha yakından geliyordu. "Pişman mısın beni öptüğüne."

"Ben," dedim ama nefesini ensemde hissedince ne yapacağımı bilemedim, niye dibime giriyorsun be adam.

Onun odasında olan sensin.

"Çişim geldi, giyin de gidelim."

"Ben zaten giyiniğim, İzel."

Hemen arkamı döndüm ve onunla göz göze geldik. Niye bu kadar yakın duruyordu bana? "Gidelim mi?" dedim ama sesimi ben bile zor duymuştum.

Bana doğru bir adım atınca ben de geriye gittim ama sırtım kapıya değmişti. "Geç kalacağız, amcanlar bekler gidelim bence sen," Dedim ama elleri Yüzüme düşen saçlarıma dokununca sesim kesildi.

"Etkiliyor muyum seni?"

Etkileniyor muyduk?

"Hayır."

aynen.

"O zaman niye bu kadar hızlı atıyor kalbin?" Dedi ve eli yavaşça yüzünden aşağıya inerek kalbimde durdu. "Heyecanlandın sanırım, kalbin koşuya çıkmış."

"Efe'yi kovaladım ya ondan."

"Onun üstünden 5 dakika geçti."

"Çişim geldi." Diyerek en iyi yalanımı 2. Kere ortaya attım ve onu iki omzundan ittirdim. "Gidelim."

"İyi bakalım." Dedi ve yatağının yanındaki komodinin çekmecesinde bir anahtar çıkardı?

O hep orada mıydı?

Odasına daha detaylı bir şekilde göz gezdirmeye başladım. Her şey lacivert ve beyaz ağırlıklıydı. Daha elit havası vardı.

Papucumun eliti.

Ben ona bakarken o bana doğru geldi ve kısa bir bakış attı. "İzninle sabahtan beri çırpındığın kapıyı açacağım." Dedi ve gözleri ile beni işaret etti.

Önce anlamasamda sonra çekilmemi istediğini anladım ve yavaşça geriye çekildim beraber aşağıya içerken evde kimseyi göremedim ama aşağıya inince herkesin orada beklediğini anladım.

Efken kapıyı açmadan parmaklarını parmaklarımın arasından geçirip elimi tuttu ve eğilip fısıldadı. "Kaçmaya çalışma, İzel."

Göz devirdim ama o bunu bile görmedi ve kapıyı açtı. "Amca? Gitseydiniz." Dedi Efken arabanın kapısını açarken.

"Gelmeyeceksiniz diye çok korkuyorum da bekleyelim dedik." Dedi amca bey ve herkes arabalara dağıldı.

... 

Arkadaşlar normalde bugün bölüm atmayacak ve yazmaya devam edecektim ama bugün özel bir gün. Bir yıl önce bugün İkbal ve Ayşenur aramızdan ayrıldı, kitabımın konusu bile bu iken onları anmadan yaşayamazdım. İnşallah dahası başımıza gelmez ama sizlere bir kaç bir şey söylemek istiyorum.

Bugün 4 Ekim.
İki genç kadın, İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil, aynı gün, aynı şehirde, aynı canice eller tarafından hayattan koparıldı.

Oysa onlar sadece yaşamak istiyorlardı.
Gülmek, sevilmek, nefes almak, yarınlara umutla bakmak istiyorlardı.
Ama bir adamın öfkesi, bir sistemin suskunluğu ve bir toplumun ihmaliyle artık aramızda değiller.

Ve biz yine bir fotoğrafa bakıyoruz,
bir haber altına “yazık olmuş” yazıyoruz,
sonra hayatımıza devam ediyoruz.
Ama onlar devam edemiyor.

🕯️ İkbal artık dönmeyecek. Ayşenur artık aramızda olmayacak.
Onların adı bir haber başlığı değil,
birer uyarı, birer haykırış olmalı:
“Yeter artık.”

Bu ülkede bir kadın, “hayır” dediği için,
“gitmek istiyorum” dediği için,
“yaşamak istiyorum” dediği için öldürülüyor.

Ve biz susarsak, bir sonraki isim çoktan yazılmış oluyor bir kenara.

💔 Sessizlik suç ortaklığıdır.
Birini kaybettikten sonra ağlamak değil,
birini kaybetmeden önce el uzatmak gerekir.
Kadınları koruyan yasalar uygulanmadıkça,
şiddet karşısında gözler kapandıkça,
adalet geciktikçe, bu topraklarda barış da gecikir.

🌸 İkbal’in adını an. Ayşenur’un hikâyesini anlat.
Bugün sosyal medyada bir paylaşım,
bir sokak tabelasında bir çiçek,
bir okulda bir konuşma fark yaratabilir.
Çünkü hatırlamak direnmektir.

Onların sesi olalım.
Adalet susarsa biz konuşalım.
Çünkü onlar artık konuşamıyor.

#İkbalUzuner #AyşenurHalil #KadınaŞiddeteHayır #Unutmayacağız #Adaletİstiyoruz

 

 

Dila Buğlem Taş.

Bölüm : 04.10.2025 23:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...