

9. Bölüm.
Elinizde olsa kimsenin sizi tutamayacağı şey ne olurdu?
Para?
İktidar?
Şöhret?
Fazlaca örnek verilebilir, bazıları özel güç bile ister ama düşünmek lazım. Kendinize bunları isterken sorun;
Beni niye kimsenin tutmamasını istiyorum?
Özgür olup istediğimi yapmak için.
Her şeyin başı Özgürlüktür.
Yaşama duyulan açlık, muhtaçlıktır.
Örneğin bir çocuk düşünün, okulunda dışlanan, ailesi tarafından sevilmeyen ve kısıtlanan bir çocuk. İlk ne ister?
Ve ya haftanın beş günü boyunca mesai yapan ve hafta sonu ailesi ile vakit gecirmek isterken tekrar mesaiye çağırılan bir insan.
Çocuk önce arkadaşları, ardından ailesi tarafından sevilmek ister. Bu onun Özgürlüğüdür.
İnsan ailesi ile vakit gecirmek ister, para kazanmak ve onları mutlu etmek. Bu da onun özgürlüğüdür.
Özgürlük sadece bağımsız olma durumu değildir.
Bazen birine bağlı kalarak bile özgür olabilirsiniz.
⏳
"Çek şu elini ya acıtıyorsun." Diyerek elimi elinden çektim.
Pansuman yapmak için oturduğumuz koltukta kavga etmekten başka bir şey yapmamıştık.
"Acıtmadan yapman mümkün değil sık biraz dişini." Dedi ve elimi tekrar kendine çekti.
"Sabahtan beri aynı şeyleri konuşuyoruz. Bak ben tekrar çekeceğim, sen tekrar çekeceksin böyle bir yere varamayız. "
"Rahat dur o zaman. Bak Efe'yi çağırırım o tutar seni." Dedi ve pamuğu parmağıma sürdü.
"Çağır ya biraz onu döveyim ter atalım azıcık."
"Ter atmanın başka yollarıda var, İzel."
"Ne?" Diye bağırdım istemsizce. Güldü ve pamuğu tekrar bastırdı. "Acıdı!"
"Birazdan diyorum ter atmana yardımcı olacağım yeterki rahat dur."
"Bırak lan elimi."
"Al yapmıyorum, kap mikrobu sonra iki gün ağla." Dedi ve elimi bıraktı. "Telefonla işin bitti mi, yani aramak istediğin biri var mı?" Bu sefer daha ciddi bir tonda konuşmuştu.
"Yok." Dedim aynı ciddiyetle kafamı sallayarak.
"Pekala." Dedi ve ayağa kalktı. "Ablama okuldan eski bir arkadaşım olduğunu söyledim, başka bir şey deme."
"Uyusam iyi olur, elim acıyor."
Başını salladı ve yatağın üstündeki telefonu alıp yavaş adımlarla odadan çıktı.
Kapıyı kapatır kapatmaz bende ayağa kalktım ve yatağa oturdum. Üstümü bile örtmeden gözlerimi yorgunlukla kapattım.
"Rüyama gelir misin, anne?"
⏳
Güne nasıl başlarsan öyle devam eder derlermiş.
Güne başlamak için öğle saatleri çok uygundu ya zaten.
Yüzüme dökülen su ile sinirli bir şekilde uyandım.
Çığlık atarak hızla doğruldum ve elindeki sürahiyi masaya bırakırken gülen Efe'yi gördüm.
"Sen gerizekalı mısın?" Diye bağırdım ve yataktan kalktım.
Kıyafetlerim sırılsıklam olmuştu ve bana bakarak gülüyordu. "Sadece uyandırmak, istemiş, istemiştim." Kahkaha atmaktan konuşamıyordu.
"Ha sen tekrardan dayak yemek istiyorsun, baştan söylesene."
"Ya ben dayak yemeden güne başlayamam."
"Efe!" Diyerek ona doğru bir adım attım ama o dinlemeden kaçtı. "Lan, madem kaçacaksın niye kaşınıyorsun?" Diye bağırdım ama ikimizde merdivenlerden koşarak iniyorduk.
"Ben spor yapıyorum, sen?" Dedi ve koridorun sonunda ki odaya doğru koştu. Sinirli bir şekilde onu takip ettim. "Galiba beni kovalıyorsun."
"Günaydın."
Kapıyı kırarcasına açtı ve ayağı takılınca yeri boyladı. Tam konuşacakken, "Lan!" Diye bağıran Efken ile kafamı Efe'den çekip ona döndüm. Odanın tam ortasında durmuş bize bakıyordu.
"Abi, abi yardım et." Dedi Efe ve sürünerek Efken' nin yanına gitti. "Beni öldürmeye çalıştı, boğazıma dayadığı bıçaktan kaçarken bir kolum kesildi ve bacaklarımı kırdı."
"Ne? Sürahiyi başımdan aşağıya döktü ve sadece kovaladım." Dedim Efken'e
"Neden yalan söylüyorsun? Beni öldürmeye çalışırken ayağın takıldı ve sürahiyi sen döktün." Dedi Efe ve dil çıkarıp Efken'nin ayağına yapıştı.
"Ayağımla mı döktüm?"
"Evet işte o kadar gözün dönmüştü."
"Oğlum bir şeyi de abartma lan." Diyerek ayağını kendine çekti ve bana doğru yürüdü, Efken.
"Abi, abi beni bırakma!" Diye bağıran Efe'yi duymazdan gelip kapıyı kapattı, aynı anda elinin öne uzatıp geçmemi işaret etti. Bir kaç adım atıp öne geçince kollarımı birbirine bağladım.
Yanıma geldi ve sakince konuştu; "sen ona bakma çok abartır olayları ama iyi çocuktur."
Tam ağzımı açmışken, "Sen bana bunu yapamazsın." Diye bağıran Efe kapıyı açtı ve yanımıza konuşmak için açtığım çenemi alttan hafifçe itti. "Sinek sıçar ağzına." Dedi ve gitti.
"Ya sabır."
"Sen istersen odaya geç yemeğini gönderirim." Sözleri ile kafamı salladım ve merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. "Üstünü değiştir."
Olduğum yerde döndüm ve omzumun üstünden ona baktım. Hiç bir şey söylemeden arkamı döndüm ve merdivenleri yavaş yavaş çıktım.
"İzel?"
Merdivenlerin başında Adel'in sesini duyunca dönüp ona baktım. "Erken uyanmışsın?"
"Efe sağolsun uyanmama yardımcı oldu."
"Ah, sen onun kusuruna bakma kesin gıcıklık yapmıştır." Dedi ve güldü. "Biraz daha uyuyacak mısın? İstersen gel ve yemeğe katıl."
Bence inip sosyalleşelim.
Bence,
Sen sussana biraz.
"Olur zaten uyumayacaktım."
"Gidelim." Dedi ve koluma girerek az önce çıktığım merdivenlerden indik. "Yemek istediğin bir şey var mı?" Salona girince kolumdan çıktı ve L şeklindeki gri koltuğa oturdu.
Hemen yanına oturup ilk kez etrafıma bakmayı akıl ettim. "Hayır, teşekkürler."
Yan yana olan iki kanepenin arasında bir berjer vardı, karşılarında ise oturduğumuz L koltuk. Bahçeye açılan büyük cam kapının önünde televizyon ünitesi vardı.
"Abla?" Diyen Efken ile ona doğru döndüm.
"Kahvaltıya geldik Efken neye şaşırdın?"
"Şaşırmadım, sadece, sadece erken uyanmışsın."
"Ben Aysu ablaya yardım edeyim de hemen yiyelim." Adel yanımdan kalkıp giderken Efken tekli berjere oturdu.
"Sana üstünü değiştir demiştim." Dedi ve masanın üstünden sigarasını alıp dudaklarının arasına koydu.
"Evet emir vermiştin."
"Farkında mısın bilmiyorum ama seni kaçırdım. Yani dediğimi yapmak zorundasın." İç çekerek sigarasını ucunu ateşe verdi ve arkasına yaslandı.
Başımı yerden kaldırıp duvara çevirince elinde sigara olan bir kadının tablosunu gördüm.
Doğa'nın tablosu?
Ağzım açılırken hemen ayağa kalktım.
Bu benim tablomdu.
"Bunun burada ne işi var?" Diye bağırdım Efken'e bakarak.
"Tablo nerede olur, İzel?" Dedi kaşlarını çatarken.
"Bu benim tablom!"
"Eee?"
"Salağa yatma, Efken. Bu tablolar satışa çıkmadı. Sergide olması gerekiyor."
"Bu tablo bana hediye, İzel."
tabloya doğru yürüdüm ve sağ alt köşesine baktım. "Bak, imzam var üstünde! Kim verdi sana bunu." Diye tekrar bağırdım.
Sinirden gözlerim dolmuştu.
"Bağırmayı kes, otur sakince konuşalım." Dedi ve koltuğu işaret etti.
Derin bir nefes aldım ve karşısında durdum. "Anneme hediye geldi bu tablo yaklaşık 3 gün kadar önce."
Bağırmadan konuşmak için kendimi sıktım. "Ben ressamım birkaç gün önce sergim vardı bu tabloda sergideydi buraya kim tarafından gönderildiğini bilmem lazım."
"Anneme soracağım, Yeter ki sen o cırtlak sesinle bağırma."
"Benim olan her tablonun bir anlamı vardır. Bu tabloda çok değerli."
Berke?
"Orospu çocuğu." Diye fısıldadım.
"Ne?" Diyerek tek kaşını kaldıran Efken'e döndüm.
"O yaptı, Berke yaptı. Ben içki içtiğim için bayıldım, içki de bir şey vardı. Büyük ihtimalle tablolarım." Dedim ve derin bir nefes daha aldım. "o yaptı."
"Berke?"
"Berke SEVMEZ."
"Berke benim için çalışıyor orada."
"Beni kaçırmalarına yardım etti, İçkime ilaç attı," Duraksadım ve güldüm. "Gerçi ne anlamı varsa sanki sen kaçırmadın."
"Sessiz ol." Dedi ve ayağa kalktı. "Ben öylesine birini kaçırmadım. Babamın katilini kaçırdım." Diye fısıldadı yüzüme.
"Ba-"
Odaya aniden giren Adel bize şaşkınlıkla baktı. "Çok pardon, ben, ben gideyim." Dedi ve arkasına baka baka içeri gitti.
O gider gitmez Efken derin bir of çekti. "Ablam hamile, hiç bir şeyden haberi olmayacak yeğenime bir şey olursa seni kimse elimden kurtaramaz." Dedi ve bana arkasını döndü. O arkasını dönünce bende Adel'in girdiği odaya girdim.
Demek hamileydi.
Bunu biliyordun ya.
Elindeki tabağı masaya bırakan Adel bana dönünce güldü. "Konuşmanız bitti mi?"
Başımı olumlu anlamda salladım. "Bitti, yardım edebileceğim bir şey var mı?"
"Sen geç otur bakalım." Dedi ve koluma girdi.
"Yardım edebilirim bu şekilde durmak istemem."
"İzel senin elin yaralı, lütfen otur."
Soldaki ilk sandalyeyi çekti ve oturmamı işaret etti.
Ben oturur oturmaz arkamdan Efe geldi ve dil çıkararak karşıma oturdu. "Abim bana inandı kudur." Dedi ve omuz silkerek kollarını birbirine bağladı.
"Efken senin öz abin mi, ya da Adel öz ablan mı?"
Ciddi bir sesle sorduğum halde yine dalgaya aldı. "Sana söylemek istemiyorum."
"Adel söyler."
"Söylesin." Dedi ve masadaki zeytini ağzına attı.
Tam ağzımı açacakken masaya suyu koyan kadın bana döndü ve ellerini beline koydu. "Sen yeni kız olmalısın, hizmetçiler burada değil içerde yerler. Misafir varmış Efken Bey gelmeden kalk."
Pardon? Sensin hizmetçi.
"Ne ben gelmeden?" Diyerek içeri giren Efken ile kadın ellerini belinden çekip önünde bağladı.
ohhhh kudur.
"Arkadaş beni görevli sandı sanırım. Otoritesini koruması için bundan fazlasına ihtiyacı var."
"Efken Be-"
Efken konuşmasına izin vermeden en baştaki sandalyeye, yanıma oturdu. "İzel Hanım benim çok değerli bir misafirim, Elif. Bir daha böyle bir şey olmasın."
"Haklısınız Efken Bey. İzel Hanım çok özür dilerim." Dedi ve başını öne eğdi.
Başımı salladım ve gülmemek için kendini sıkan Efe'ye döndüm, göz göze gelince gür bir kahkaha patlattı.
"Çok komikti." Dedim ve göz devirerek önüme döndüm.
"Komikti."
"Neymiş o komik şey?" Diyerek yanımıza gelen Adel ile Efe olanları ona anlattı.
Adel ağzının içinde güldü ama çok belli etti. "Boş ver canım ben konuşurum onunla." Dedi ve Efe'nin yanına oturdu.
Gülümsedim ve önemli değil dermiş gibi başımı salladım.
"O zaman afiyet olsun." Diyerek bize dönen Efken ile Adel çatalını eline aldı. "Bizim soframızda önce misafirler başlar." Demesi ile bende çatalımı aldım, tabağımdaki salatalığı ağzıma attım ve onların yemeğe başlamasına eşlik ettim.
acaba buradan ne zaman çıkacağız?
Onu diğerine söyle bana kaçmamam gerektiğini söyledi.
Çünkü mantıklı olan o! Dışarı çıkınca ne yapacaksın? Yine birilerini öldüreceksin, yemek yiyeceksin ve saklanacaksın. Burada bir hayat var İzel SOYKAN, her şeyi bir daha düşün.
Burada hapis yaşamaktansa dışarıda adam öldürmeyi tercih ederim!
Aynı şeyi düşünüyorum, buradan çıkmazsam beni öldürebilir ki babasını öldürüp öldürmediğimi bilmiyorum bile.
O zaman çıkış yolu düşün ve o zamana kadar tadını çıkar.
"İzel! İyi misin?" Efe elini gözlerimin önünde sallayınca daldığımı fark ettim ve hemen başımı kaldırdım. "Nereye daldın iki dakika da?"
"Kusura bakmayın, uykumu alamadım da gece, izninizle odama çıkayım."
"Daha bir şey yemedin?" Dedi Adel.
"Aç değilim sanırım."
"İzel," Efken'nin seslenmesi ile ona döndüm. "Yemeğini ye, üç gündür bir şey yemedin."
"Kendimi o kadar aç hissetmiyorum, midem pek iyi değil. Size afiyet olsun."
. . .
Ara veriyoruz 👉🏻👈🏻🐽🦍🔥🍓💋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |