20. Bölüm

PSİKOPAT 18.BÖLÜM

Dilan🖤🌛
dilan234

" Sen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar....."

Önümde bana garip bir şekilde bakan kızın yüz hatlarını inceledim, kemikli bir yüz tipi vardı, yüzü solgundu, gözleri karmaşık duygular barındırıyordu içinde, ona bakınca aklıma no 26 kitabında ki Mine karakteri geliyordu. Acaba onun bir Efe'si var mıydı ? Benim bildiğim benim Efe'm sandığım çocuk beni burada bırakmıştı, bana inanmayarak.....

Yataktan hızlıca fırladım, kendime gelmeye çalıştım.

" Sen...sen kim oluyorsun da bana bakma cürettinde bulunuyorsun ?(!)"

Bana duygu dolu bakıyordu, elini tanışmak amacıyla bana doğru uzattı. Gözlerinin ardında ki kalabalık düşünceleri kendimce okumaya çalıştım. Ama bir türlü beceremedim.....

" Ben Zeynep, eğer rahatsız ettiysem özür dilerim.."

Garip ve korku dolu bir şekilde ona bakıyordum. Eli hala havadaydı, gözleriyle ellerini işaret etti. Ama benim, ellerini tuttup onunla tanışma isteğim hiç yoktu.

" Tanıştığımıza memnun olmadım Zeynep, ayrıca ben burada fazla kalmayacağım yani kalacağımı düşünmeyin lütfen. Zeynep hanım..."

Bana garip bir ifade ile bakıyordu. Kalktı ve yatağına doğru yürümeye başladı. İçimden acaba onu kırmış mıyımdır ? Diye düşündüm, ama sonra bu düşüncemin mantıksız olduğunu düşünerek yatağıma doğru kendimi attım. Yiğit ve ablamı düşündüm sadece. Aklım ve kalbim onlardaydı. En sonunda yatağımdan kalkıp, yemek yedim. Kendime gelmek için. Düşündüm, düşündüm ama hiçbir şey bulamadım...

( Yazar'ın Anlatımıyla)

Yiğit, elleri boş, kalbi umutsuz, gözleri yorgun ve argın bir şekilde evi'nin yolunu tuttu. Böyle düşünmüyordu sevgilisine karşı, Toprağ'ına karşı, kim bilir sevgilisi nasıl üzülmüştür diye düşünüyordu....

Çok sinirliydi, kırgındı, yorgundu......

Evine doğru gidecekken, telefonuna bir bildirim geldiğini fark edince adımları yavaşladı ve cebinde ki telefonunu çıkarıp umutsuzca bildirimlere baktı. Gözüne çarpan o mesaj...

Pelda: Merhabaa Yiğido, seni evime beklerim gelmek istersen, belki yaralarını sarabilirim.

Yiğit: Aslında gelmeye hiç niyetim yok, ama yaptığın piçliği unutmadım ve şimdi gelip, sana bu piçliği'nin hesabını soracağım !

Pelda: Böyle söyleyeceğini biliyordum, ne de olsa seni tanıyorum öyle değil mi? :)

Yiğit: Boş yapma Pelda, konumu at !

Pelda: Konum..

Yiğit sinir ve hırsla, telefonunu cebine attı. Ve Pelda'nın evinin yolunu tuttu. Gözleri her ne kadar zindan gibi gelen yolda olsa da, kalbi onunlaydı. Topraklaydı...

Sonunda gelmişti, Pelda'nın evine. Derin bir nefes alıp, verdi. Sinirle kapıya sert bir biçimde vurdu. Öfkeden hiçbir şey göremiyordu. Kapı açıldı, Pelda'nın mutlu sesleriyle. Yiğit, Pelda'yı titreyen elleriyle itti. Pelda alıştığı için, bir şey hissetmedi.

" Hoşgeldin sevgilim..." Dedi mutlu sesiyle..

Yiğit kapıyı kapatmadan, Pelda'nın yakasını tuttu.

" Kes Sesini !" Dedi sinir dolu sesiyle.

" Ama, sevgilim.." diyecekken, Yiğit ellerini sinirle duvara vurdu.

" Sana sesini kes dedim, yoksa sesini kesmeyi ben bilirim !" Pelda, duvar'a yapışmıştı ve buz gibi kesilmişti. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti...

Yiğit, derin bir nefes aldı. " Niye yaptın orospu çocuğu ? Niye yaptın ? (!)"

Pelda, kaskatı kesilmişti. " Yiğit, üzgünüm ama Toprak Duru ve Naz'ı öldürdü."

Yiğit şimdi daha da sinir doluydu. Bu bardağı taşıran son damlaydı.

" Ne diyorsun lan sen ? O sen değil, o hiç kimse değil. Onu kendin gibi mi zannettin piç ? O senin gibi değil, o senin gibi orospu çocuğu değil. O bunu hakketmedi, bunları hakkeden sendin. Ve ben şimdi, hakkettiğin her şeyi sana yaşatmaya geldim! Hem de paşa paşa yaşatacağım ! Anladın mı?(!)"

Pelda tir tir titriyordu, kendini çaresiz bir sokak kedisi gibi hissediyordu.

" Yiğit, her ne kadar kabullenemesen de bil ki TOPRAK KATİL!"

" Lan değil değil değil, yapmış olamaz o değil. İnandım ona ben orospu çocuğu inandım lan ona, yapmaz o !"

Pelda artık konuşmuyordu. Ağlayan ve çaresiz olan Yiğit'e bakıyordu.

Elleri ile Yiğit'in ellerini tuttu. " Sen bunu hakketmiyorsun, katil o anla işte o !"

Yiğit, bir şey demiyordu sadece ağlıyordu çünkü biliyordu Toprağ'ı yapmazdı, o yapmış olamazdı.....

(Toprağ'ın anlatımıyla)

Resmen 2 gündür buradaydım, ve hiç iyi değildim. Akli dengem yerinde değildi. Zeynep denen o kız, sabahtan beri yatağındaydı ve defterine bir şeyler yazıyordu. İçine kapanık bir kızdı bu kesindi. Eğer akli dengem yerine gelsin istiyorsam, Zeynep denen o kızla tanışmalıydım belki de..

Aklıma çok sevdiğim ' Rengarenk Acılar' şarkısının çok sevdiğim bir sözünü söylemek geldi.

Ayağa kalktım, ve Zeynep'in yanına doğru ilerledim..

" Sen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar..." Arkasını döndü uzun uzun bana baktı. Gözlerimin arkasında ki kalabalık düşünceleri anlamaya çalışıyordu sanki..

Ellerim ile yatağını gösterdim. "İzninizle yanınıza oturabilir miyim ?" ​​​​​​

Hayranlıkla bana bakıp gülümsedi.

" Tabii ki de oturabilirsiniz.."

Gözlerinin içine uzun uzun baktım.

" Eğer az önce seni kırdıysam..." Demek istediğim anda sözümü kesti.

" Hayır, hayır tabii ki de kırmadın. Hem ben alışığım bu tür tavırlara. Merak etme yani.."

Gülümsedim ona karşı. " Ne yaşadın ki alışıksın ?"

Üzgün bir ifade ile, yüzü duvara döndü. Sadece daldı gözleri uzaklara.

"Zeynep..." Dedim cevap beklemek istermişcesine...

"Zeynep..." Sonra yüzü bana doğru döndü..

Hayal kırıklığı ile bakıyordu...

" Ben üzgünüm, daldım da. Seni duymadım..." Sonra gözünden yaş gelip kurumuş dudakları'nın üstüne yayıldı..

Ellerim ile onun ellerini tuttum, ona destek vermek istermişcesine.

" Tamam sıkıntı yok, noldu bana anlatmak ister misin?"

Bana minnetar bir ifade ile baktı. Sonra da dolu bir şekilde gülümsedi.

" Çok teşekkür ederim, Toprak iyi ki varsın.." gülümsedim.

Sonrası ise malum, bana yaşadıklarını anlattı. Küçükken babası tarafından şiddete uğruyormuş, sonra ise, şey olmuş. Babası elinde bıçakla eve girmiş. O da bu fırsatı kullanarak, bıçağı babasına batırmış. Ve hapise girmiş, babasıysa ölmüş...

Kendisini iyi hissetmesi için, saçma bir şey söyledim.

" Acaba sen paralel evrende No 26 kitabında ki Mine olabilir misin ?"

​​​​​​​​ldü. " Ama benim Efe'm yok ki.."

Sonra cümlesini devam ettirdi. " Peki, senin Efe'n var mı ?"

Boğazımı temizledim. " Vardı, yani ben öyle zannediyordum..."

Sonra bana baktı hüzünle. "Noldu ki ? Kötü bir şey mi oldu ?"

Ağlamaya başlayıp, Zeynep'e sarıldım. Belki de birine kendimi açıp, dertlerimi söylemem gerekiyordu. Kim bilebilirdi ki ?

" Bana inanmadı, inanabiliyor musun ? Ona inandı bana, inanmadı.." hıçkırıyordum, Zeynep ise saçımı okşuyordu..

" Işş, tamam sakin ol !"

Saatlerce Zeynep'in kollarında hıçkıra hıçkıra ağladım. Zaten başka bir şey elimden gelmiyordu....

​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​

 

 

 

 

 

Bölüm : 27.01.2025 12:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...