

“Vurmazsan karım değilsin Dila!”
Onu görmek bana iyi gelmiyordu. Sinirle gözlerimi kapattım. “Kardeşimi görmeme izin ver.”
“Hayatta olmaz.” Diyerek kestirip attı. “Söz kalmayacağım, geri çıkacağım ve sana geri döneceğim.”
“Bırakacaklarını mı sanıyorsun? Larin’le evlenmeyi kabul edene kadar Baybarslar senin yanına yaklaşamaz.”
“Kaya daha reşit bile değil, Larin ondan büyük! Nasıl olacak bu, aklın alıyor mu senin?” Boran sertçe nefesini dışarı verdi.
“Üç dört yaştan hiçbir şey olmaz. Bende senden büyüğüm!” aynı şey olmadığını biliyordu ama onun doğruları herkesin doğrusu olmak zorundaydı. “Sen kafayı yemişsin!”
“Senin de benden aşağı kalır yanın yok. Artık seni görünce sopamı saklamak zorunda kalıyorum.” Hicran sessizce kıkırdadığında sinirle ona baktım. “Bırak, gidip Kaya’yla konuşayım. Kendi isteğimle kalmak istediğimi söyleyeyim yoksa hayatta ikna olmaz.” Bir an düşünür gibi oldu ama katır inadından yine kabul etmedi, başını iki yana salladı. “Hayır, dediysem hayır!”
“Dila haklı abi, Kaya Dila’nin kendi isteğiyle yanında kaldığını bilirse vazgeçer davasından. Sırf Dila’nın seninle evlenmek istemediğini bildiği için vicdanına yenik düştü, ablasını kurtarmak istedi canı pahasına.”
“Dila’yı tek başına bırakmam.”
“Ben yanındayım.” Hicran onu rahatlatırcasına, abisine yaklaşarak kolundan tuttu. “Eğer ters bir şey olursa, bende evime geri dönerim. Sende Dila ya karşı beni rehin
tutarsın.”
“Bir gün.” Dedi Boran kararsız bir sesle. “Yarın bu saatte Dila yanımda olmazsa, kocan da dahil herkesi öldürürüm Hicran.”
Boran istemeye istemeye Hicran’ın teklifi kabul ederken hızlıca toparlandım ve az önce yatalak olan ben değilmişim gibi koşar adımlarla Kaya’nın olduğu kata çıktım. Yakın aile üyelerinin hepsi oradaydı. Annem ve babam kapı önündeydi.
“Anne…” hızlı adımlarla yanına koştuğum annem, beni görmenin şaşkınlığını bir kenara bırakarak, yanağıma sert bir tokat geçirdiğinde “Her şey senin yüzünden oldu.” Diye bağırmıştı. “Başımıza ne geldiyse senin yüzünden geldi, kardeşinde senin kurbanın oldu.”
Yanağımdan çok kalbim ağrıyordu. Yana düşen başımı çevirdiğim gibi annem bir tokat daha geçirmişti yüzüme. Babam annemin durmayacağını anlayınca, onu kendisine doğru çekip “Yeter.” Demişti, keskin bir sesle. Hicran beni kolları arasına çekerken Baran Kaya’nın odasının kapısı açarak beni içeri sokmuş ve annemin gazabından korumuştu.
Kaya’yı görene kadar ağlamamıştım, fakat onu o halde görmek beni paramparça etmişti. Beni görür görmez, bakışları hüzünlenirken “Ablam.” Dedi hasta bir sesle.
“Canım.” Üzerinde kablolar olduğu için sadece ellerine dokunup, ellerinden öptüm. “Özür dilerim ablam.” Demişti, benimle birlikte gözyaşlarını dökerken. “Seni bile bile Safir’lerin önüne ittim.”
“Sen doğru olanı yaptın.” Gözlerimi hızlıca silip güçlü durmaya çalıştım. Kaya başını iki yana salladı. “Ben kendi canımı düşündüm ama benim canım senin canına kurban olmalıydı.” Ellerimden sıkıca tuttu. “Seni kurtardım ama değil mi? Geç oldu fakat ben her zaman yanındayım. Seni asla bırakmayacağım.”
Hicran’la bakıştık. Bana şu an konuşmanın doğru olmayacağını anlatan bir bakış attığında sessizce Kaya’ya döndüm. “Bende seni bırakmayacağım Kaya’m.”
O gece Kaya’nın başında sabahlamıştım. Diğer gün Kaya hastaneden artık taburcu olmak istediğini söyleyince toparlanıp eve geçmiştik. Kaya’nın yanında olduğum için annemde üzerime gelememişti. Kaya onun için her şeydi, kıymetlisiydi. Boran’ın izin verdiği süre artık dolmaya yakın olduğu bir saatte, Kaya’yla konuşmak için odasına girdim. Baran’la fısır fısır konuşuyorlardı. Benim geldiğimi fark ettiklerinde konuşmayı kesmişlerdi.
“Nasıl oldun?” yavaşça Kaya’nın yanına oturdum. Daha iyi görünüyordu. “İyiyim ablam, çok iyiyim. Sende artık buradasın, ben çok iyiyim.”
“Çok şükür iyisin.” Derken, saçlarından öpüp kokusunu içime çektim. Aramızda altı yaş vardı ama benim en iyi arkadaşım oydu. Ben doğduktan sonra annem daha karnındayken bir erkek çocuk kaybetmişti, Annem Kaya’ya yıllar sonra hamile kalabildiği için çok kıymetliydi. “Sen iyi misin ablam?” bakışımdan anlardı neyim olduğunu, üzerimdeki gerginliği anında fark etmişti. “Safirlerden kurtuldun, neden sevinmiyorsun.”
“Kaya…” derken söze nasıl başlayacağımı bilemedim. “Ben geri dönmek zorundayım.”
“Değilsin.” Diye kestirip attı Kaya. “Hicrana karşılık seni almışlardı, bende kanıma karşılık seni geri aldım. Alacak verecek kalmadı. Geri dönmek zorun değilsin.”
“Geri dönmek isteyen benim, Kaya. Zorla değil, kendi isteğimle gitmek istiyorum. Benim evim artık burası değil.”
“Öyle bir şey olmayacak.” Kaya Baran’ı gözüyle işaret verdiğinde Baran ayaklanarak odanın kapılarını kilitlemişti. “Yalan söylüyorsun, Hiçbir yere gitmene izin vermeyeceğim.”
“Yemin ederim ki doğru söylüyorum.” Kaya bana inanmamıştı. “Seni geri alabilmek için ölümü göze aldım ablacım, o Safir’lerin kızı olan Larin’i almak için değil, senin için!”
Süre dolmasına çok az kalmıştı. Hicran odadan çıkmayacağımı anladığında abisine doğru yol almış olmalıydı. Baran da yanımızda olduğu için gitmesi daha kolay olmuştu. Boran gelmeden Kaya’yı ikna etmek için elimden geleni yapmıştım. Boran’ı sevdiğimi bile söylemiştim fakat inanmamıştı. “Ben ablamı Arslan’ı severken gördüm, Mahvolmuş durumdasın, sevmek bu hale getirmez insanı.” Demiş küçük yaşıyla büyük adam gibi konuşarak. “Gözünün bütün ışığını çalmış o şeref yoksunu!”
Süre dolduktan on dakika sonra konağın kapıları yıkılırcasına çalmaya başlamıştı. “Ne işi var bunun burada?”
Kaya ve Baran silahlarına dayanarak dışarı fırlarken peşlerinden koştum. Konak kapısının önünde sadece Boran vardı, yalnızdı. Hicran ortalıkta görünmüyordu. Gitmiş olmalıydı. Korumalar Boran’ın önüne etten bir duvar örmüşlerdi. “Dila!”
“Ne diye geldin kapımıza Boran?”
Babam adamların arkasından seslenmişti Boran’a. “Karımı almaya geldim, Mehmet bey.”
Kaya benden önce ona ulaşırken adamları geçerek öne çıktı. “Ablam hiçbir yere gelmiyor, burada kalacak.” Annem bir tarafta ayılıp bayılıyordu. Daha on dört yaşında olan kardeşim Karan ellerimden yakalayıp beni durdurmaya çalıştı. “Abla gitme.” Diye yalvarmıştı. “Karan’ım, canım bırak beni.”
“Kaya, kalan canını da ben almak zorunda kalırım.” Boran tehditkar bir şekilde Kaya’nın önüne dikildiğinde “Karımı bana hemen geri verin.” Diye kükremişti. Adamlardan dolayı beni görmüyordu.
Karan’ın ellerinden kurtulmaya çalıştım. “Ablam gelmeyecek Boran Safir, kanıma karşılık ablamı geri alıyorum. Hiç bir şey yapamazsın.”
“Hepinizi öldürürüm.” Dedi sakince Boran. “Hiçbirinizi sağ bırakmam.”
“Elinden geleni ardına koyma. Kardeşin Larin’i falanda istemiyorum. Ben ablamı geri aldım, konuda kapandı. Ne alacağımız kaldı ne vereceğimiz.”
Kaya yaşından büyük adımlar atarken Boran’ın sabrı tükenmişti. “Karan, bırak…” diye bağırdığım sırada var gücümle kardeşimin kollarından kendimi kurtarıp adamların arasından sıyrıldım.
“Boran dur.” Diye haykırdım silahına sarılmadan önce.
Kaya hemen önüme geçti. “Abla içeri gir.”
“Kaya, yapma.” Dedim yalvaran bir sesle. “Gitmek zorundayım.”
“Değilsin.” Kaya beni içeri sokmaya çalıştığında Boran bir elimden yakalamış ve beni kendine çekmeyi başarmıştı. Adamların hepsi silahını Boran’a doğrulturken “Durun.” Diye haykırdım. “Kaya durdur şunları.” Kaya bana beni anlamayan bakışlar attığında “Hamileyim.” Diye fısıldadım.
Kaya kısa bir şokla sarsılırken “Ben artık geri dönemem. Çok geç…” dedim, onun ve Boran’ın arasında kalırken. “Geç değil, ben sana da çocuğuna da bakarım. Geç değil ablam… Ben her zaman senin yanında olacağım.”
“Çocuğum anasız babasız mı büyüteceğim?” gözlerimden düşen yaşları durduramadım. Hala yanımda duruyordu, elimi bırakmıyordu. “Böyle bir yerde, kadınların erkeklere kurban edildiği bu memlekette, kadın başıma çocuk mu büyüteceğim?”
“Ben yanındayım.” Kaya başını iki yana salladı. “Gitmene nasıl izin vereyim, sevmediğin bir adamla bir ömür geçirmene nasıl gönlüm razı olsun.”
“Seviyorum.” Zorlukla yutkundum. “Boran’ı seviyorum. Ondan ayrılmak istemiyorum, beni evim artık Boran.” Kaya bana inanmayan bakışlarla silahını sıkıca tuttuğunda ellerinden tuttum. “Hicran ve Baran’ın evliliğine zora sokacaksın, yapma…”
“Hicran nerede?” Baran karısının yokluğunu daha yeni fark ederken Kaya silahını Boran’ın yüzüne çevirdi. “Hicran nerede?”
“Dila benimle buradan çıktığında Hicran’da geri gelecek.” Baran’da silahını sarılarak Boran’ın üzerine yürüdüğünde Boran’ın önüne geçtim. Boran kendinden emin bir şekilde “Şimdi karımı alıp gideceğim, Hicranda geri gelecek. Sende Kaya Baybars ya kanının karşılığında Larin’le evlenirsin ya da kan parasını alırsın. Seçim senin. Hiçbir güç Dila’yı benden geri almanıza yetemez.”
Kaya pes ederek silahını indirdi.
“Ben sana değil, ablama yeniliyorum bugün Boran Safir.” Silahını yavaşça yere eğerken “Ne senin o soyunu bu eve gelin alırım ne de senin paranı kabul ederim.” Demiş ve beni bırakmıştı. “Ben sen değilim.” Derken sesini kısarak Boran’a yaklaşmıştı. “Eğer isteseydin ananı da babanı da ikna ederdin. Ablamı almak zorunda değildin, Eğer isteseydin bir yolunu bulurdun ama sen abinin karısıyla evlenmek istedin. Sen abinin sevdiği kadına göz diktin.”
Boran’ın belirginleşen damarlarını gördüm. Vücudunda dolaşan kan değil ateşti. “Sen yengene göz diktin Boran Safir.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 98.95k Okunma |
4.97k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |