17. Bölüm

16.BÖLÜM: KATİL

Dilan Özçelik
dilanzclk

“Boran!” sertçe yutkundum.

Kehribar gözlerine düşen gölgeyle bir adım geriye düştüğünde aynı anda silahta ellerimden kayıp düşmüştü. Boran hızla kana bulanan sol göğsünü tutarak yere yığıldığında aklım başımdan gitmiş bir şekilde yanına çöktüm. “Boran…”

Göz yaşlarımı durduramıyordum. Kalbimin içine ev sahipliği yapan korkunç bir sızı vardı. Vurulan o değil ben olmalıydım yoksa bu acının başka bir tarifi olamazdı. Kan çok fazlaydı. “Boran, bir şey söyle!” Ne yapmıştım ben? Nasıl vurabilmiştim onu? “Boran, aç gözlerini, Boran bir şey söyle. Yalvarırım…”

Ben elime bulaşan kanıyla sarılırken odanın kapısı resmen kırılarak açıldı ve içeri giren korumalar ellerindeki silahlarla içeri doldular. Korumalar şokla birbirlerine baktıklarında “Yardım edin!” diye bağırdım. Adamlar ne olduğunu anlayamazken Boran’ı başını kucağıma aldım. “Allah kahretsin, neye bakıyorsunuz yardım edin!”

“Hemen ambulans çağırın, hemen!” bağıran Tarık’tı.

Tarık hemen yanıma çökerken Boran’ın yarasına ellerini bastırdı. “Ağam…” dedi adam. Boran’dan ses çıkmayınca “Boran!” diye bağırdım. “Boran, yalvarırım…” Ben bu kabusu daha önce görmüştüm. Kollarımda son nefesini veren Arslan gözlerimin önüne bir hayalet gibi yer edinirken hıçkırarak Boran’ın hareketsiz bedenini sarstım. “Bana bunu yapma, sende bırakıp gitme beni!”

Kendimi bir tufanın içinde kaybederken göğsümde sızlayan pişmanlıkla baş edemeyerek acıyla bağırdım. “Boran!” Bu yıkımı beklemiyordum, böyle şiddetli bir depremle yıkılacağımı asla düşünmemiştim.

Başımın üzerinde bir kargaşa vardı. Biri beni çekmeye çalışıyordu fakat daha çok sarıldım Boran’a. “Beni bırakmayacaktın.” Diye bağırdım. “Beni bırakamazsın! Boran, aç gözlerini!” Aklımı yetirmiş bir vaziyette yüzünü ellerimin arasına aldım. Kirpiklerine tutunan göz yaşından öptüm. “Beni bırakamazsın, duydun mu beni Boran. Beni bırakamazsın.”

Ambulansın sesi sokağın başında yankılanırken beni zorla ondan ayırmışlardı. Bedenini sedyenin üzerine alıp götürmeleri o kadar hızlı olmuştu ki, hastaneye ulaştığımızda Safir aşireti bizden önce dökülmüştü hastanenin bahçesine. Herkes şaşkındı. Kadınların ağıtları, erkeklerin saldırgan tavırları arasında Boran’ı ameliyathane taşıdıklarında, hastana kapısının önünde daha fazla dayanamayarak yere yığıldım. Her yerim zangır zangır titriyordu. Sevda hanım hemen birkaç metre öteme feryat ederek çökerken Miran ve Boran çıldırmış bir vaziyette yanıma geldiler. “Yenge!” Devran beni yerden kaldırmaya çalıştığında hıçkırarak başımı iki yana salladım. “Yenge ne oldu, kim yaptı bunu abime?”

Nasıl söylerdim abinizi ben vurdum diye? Kalbim korkuyla sarsılırken “Yenge, Allah aşkına konuş!” demişti Devran. Hıçkırarak yüzümü ellerimin arasına aldım. “Boran’da mı bırakacak beni?” dedim. Düşüncesi bile beynimin içine bir kurşun saplamıştı. Yüzümü dayanamayarak tokatladığımda Miran ellerinden yakalayıp kendimi dövmeme izin vermemişti. Yüreğimde alev alev yanan ateşi nasıl söndürecektim? “Hemşire…” diye bağırdı. “Sakinleştirici yapın yengeme.”

“Boran…” diye inledim kolumda bir sızı hissettiğimde. Ruhum yangın yeriydi fakat bedenimi hareket etmekte zorlandım. Kaç saat o ıstırabın ateşinde mahkum kalmıştım bilmiyorum, bedenimin uyuşukluğunu yavaş yavaş kaybederken oturduğum sandalyede gözyaşlarımı silen Cemile hanımın ellerinden tutarak onu durdurdum. “Boran?” diye fısıldadım sertçe yutkunurken. Sanki binlerce bıçak saplamışlardı boğazıma, öyle sızlıyordu. “Ameliyattan daha çıkmadı kuzum.”

Kendimi parçalamak istiyordum. Yumruklarımı dizlerime geçirdiğimde Cemile hanım sıkıca bileklerimi tuttu. “Allah aşkına dur, kendini düşünmüyorsan karnındakini düşün! Can var senin içinde!”

“Benim yüzümden.” Dedim hıçkırarak. Cemile hanım biliyormuşçasına beni susturmaya çalıştı. “Allah aşkına sus hanımım. Boran ağam uyanmadan kimse hiçbir şey bilmesin. Sevda hanım yaşatmaz seni!”

“Ya uyanmazsa Cemile hanım?” sorum bir tokat gibi yüzüme çarptı. Ya ölürse Boran, ben ne yapardım?

“Uyanacak, Boran ağam güçlüdür. Hem seni bırakmaz.”

“Arslan da bırakmazdı.” Göz yaşlarım arasında başımı iki yana salladım. Nasıl bir sınavdı bu? Nasıl bir yükün altına girmiştim. Boran’a bir şey olursa ne yapardım ben?

Hicran, Baran’la birlikte koridorda görünürken göz yaşlarım şiddetlendikçe şiddetlendi. Hamile haliyle feryat ederek ağlıyordu, kardeşi Larin’le birbirlerine sarıldıklarında kendimi o kadar yalnız ve çaresiz hissettim ki. Kollarımı kendime doladım.

Baran usulca yanıma yaklaştı. Buraya Hicran için gelmişti ama burada olmalıydı. Boran’ın vuranın benim olduğunu öğrendikleri an, en yakınlarındaki Baybars kanını vurmak isteyeceklerdi. Cemile hanım Baran’ın yanıma oturması için ayağa kalkarken “Gitmen lazım.” Diye fısıldadım gözyaşlarımı aceleyle silerken. Baran kaşlarını çatarak “Neden?” diye sorduğunda sessizce, korkuyla Sevda hanıma baktım. Oda bize bakıyordu. Burada olmamız hiç hoşuna gitmemişti. Nefreti, gözlerinde katran katrandı.

Yavaşça Baran’a döndüm ve dudaklarımı oynattım. “Ben vurdum!”

“Ne yaptın?” Baran kaskatı kesilmişti. “Git buradan Baran!” dedim sessiz bir çaresizlikle. “Size zarar gelsin istemiyorum, ne olur git buradan.”

“Seni burada bırakmam.” Sesi netti. “Kaya beni yaşatmaz.”

“Boran uyanmadan hiçbir yere gitmem.” Sesli bir şekilde yutkundum. Sevda hanım gözlerini asla üzerimizden çekmiyordu.

“Geleceksin Dila! Şimdi ben aşağı iniyorum sende hemen ardımdan dikkat çekmeden geliyorsun. Seni asla burada bırakmam.” İtiraz istemediğini belli eden bir şekilde gözlerimin içine bakarken yavaşça ayağa kalktı. “Sokağın başında seni bekleyeceğim.”

“Tamam, yeter ki git sen.” Baran dikkat çekmemeye çalışarak, sanki telefonu çalmış gibi yapıp geldiği koridordan geri çıktı. Derin bir nefes alarak başımı duvara yaslayıp, ameliyathanenin kapısına diktim gözlerimi.

“Ben anlamıyorum gelin hanım.” Diyen Sevda hanım oturduğu yerden kalkmıştı. Sesi irkilmeme neden olurken, yanan gözlerimi gözlerine kaldırdım. “O kadar korumanın olduğu eve kim girebildi, hiç kimse nasıl görmedi oğlumu kimin vurduğunu?”

Cemile hanım tedirgin bir şekilde nefes alırken kalbim gümbür gümbür atıyordu. “Hadi onlar görmedi, sen nasıl görmedin?” sesindeki bıçakların boğazıma yapıştığını sandım. Devran ve Miran da ilgilerini bize verirken Yusuf bey “Ne demek istiyorsun Sevda?” diye kükremişti.

“Diyorum ki, oğlum yatak odasında vuruluyor ama koynundaki karısı, kocasını kimin vurduğunu nasıl görmüyor? Karısı kör mü diyorum, yoksa kör mü olmak istedi?”

Sertçe yutkundum ama suçluluk boğazıma yumruk gibi oturmuştu. “Kim vurdu oğlumu Dila?” diye bağıran Sevda hanımla birlikte herkes bize dönmüştü. Yerimden adeta sıçradım. “Kaya mı vurdu?”

Miran ve Devran mağaradan çıkmış iki hayvan gibi oturdukları yerde ayaklandılar. “Yenge, kardeşin mi yaptı bunu abime, o yüzden mi susuyorsun?”

Aceleyle başımı iki yana salladım. “Hay-ır.” Derken tir tir titriyordum. “Doğru söylüyorsun!” Sevda hanım o kadar netti ki, içimde yanan ateşi görüyormuşçasına “Doğru söylüyorsun, Çünkü kardeşin değil, sen vurdun oğlumu!” demişti.

Derin bir sessizlik oluştu. Kalbim atmayı bırakmıştı. Yüzüme teker teker dönen gözleri hissediyordum ve yalan söylemek şu an yapabileceğim bir şey değildi.

Yavaşça ayağa kalktım ve savunmasız bir halde fısıldadım. “Evet , ben vurdum.”

Herkes şaşkınlıkla ayaklanırken üzerime doğru gelen Sevda hanım yüzüme sert bir tokat indirmişti. Attığı tokatla birlikte yere düşerken Cemile hanımdan başkası onu tutmadı. Miran hayal kırıklığıyla bana vuramadığı için serçe yumruğunu duvara geçirdiğinde hıçkırarak yüzümü tuttum. “Yılan.” Diye bağırırken Cemile hanım onu tutmak için elinden geleni yapıyordu. “Seni geberteceğim.”

“Hanımım Allah aşkına dur, gebe kadın. Karnında senin kanın var!”

Sevda hanım çıldırmış bir vaziyette Cemile hanımı ittirdi. Hala hamile olduğumu sanıyorlardı ve Boran’ın söylediği yalan beni şu an Safir’lerin hıncından koruyan tek şeydi. Sevda hanımın yeniden bana vuracağının korkusuyla gözlerimi sımsıkı kapatırken “Dua et.” Diye kükredi, “Dua at karnındakine.”

Vücuduma herhangi bir darbe gelmeyince gözlerimi araladım. Sevda hanım tam olarak dinimde adeta hırlıyordu, ağzından çıkan tükürükleri yüzüme çarpıyordu. “Eğer oğluma bir şey olursa, senin ömrün dokuz ay Dila. Çocuğun doğar doğmaz seni öldürürüm.“ Öfkeyle harlanan gözlerini gözlerimden ayırmadan korumalara bağırdı. “Götürün bunu buradan, dağ evine kilitleyin. O eve ne kimse girecek nede kimse çıkacak. Aksi bir durumda önce sizi vururum.”

“Emredersiniz hanımım.” Tarık kollarımdan tutup kaldırırken “Gitmek istemiyorum.” Diye bağırdım. “Boran bırakmam.” Tarık korkarak elini koluma dolayıp beni çekirtirdi. “Defol git buradan, oğluma bir daha yaklaşmana izin verir miyim?”

“Ne olur Sevda hanım…” hıçkırarak Tarık’a direnmeye çalıştım. Yalvaran gözlerimi Miran ve Devran’a çevirdiğimde başlarını başka tarafa çevirmişlerdi. Hicran’a döndüm, annesine karşı çıkar sandım ama gözlerindeki hayal kırıklığıyla beraber oda yüzünü bana döndü. Larin zaten benden nefret ediyordu ve Yusuf ağada karısının sözünün üstüne söz söylemeyecekti.

“Götürün şunu.” Tarık artık kuvvet kullanarak beni sürüklemeye başladığında ameliyathanenin kapısı iki yana açılmıştı. Herkes açılan kapıya dönerken nefesini tutmuş bir şekilde dışarı çıkan doktorun önünde dizilmişti. Yusuf bey “Oğlum nasıl?” diye sormuştu çökmüş bir sesle. Adam daha senesi dolmadan bir evladıyla daha sınanıyordu.

Tarık’ın arkasında sürüklenirken doktoru duymaya çalıştım. “Boran beyin ne kadar güçlü olduğunu bilmiyor musunuz Yusuf bey?” Doktor yüzündeki maskeyi indirirken Yusuf beyin omzunu sıvazladı. “Bir kurşunla yıkılacak adam değil. Ameliyat güzel geçti, merak etmeyin. Bir haftada eskisinden daha iyi olur.”

“Sahi mi doktor bey oğlum, Boran’ım iyi mi?” Yusuf bey’in ağır duruşunu bir kanara bırakarak sevinçle sorduğu soru karşısında doktor tebessüm ederek onu onayladı. “Boran bey gayet iyi.”

Herkes rahat bir nefes alırken düşmemek için önüme döndüm. Göz yaşlarım arasında gülümsedim. Artık üzüntüden değil mutluluktan ağlıyordum. Bir yük gibi göğüs kafesimde duran ıstıraba ellerimi bastırıp “Çok şükür Allah’ım.” Diye fısıldadım. Dudaklarımın arasından serbest bıraktığım nefesin içinde binlerce acı vardı.

 

 

Bölüm : 23.12.2024 00:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Dilan Özçelik / SAFİR / 16.BÖLÜM: KATİL
Dilan Özçelik
SAFİR

99.14k Okunma

4.97k Oy

0 Takip
68
Bölümlü Kitap
1. BÖLÜM ARSLAN SAFİR'İN ÖLÜMÜ2. BÖLÜM: KARARKARAKTERLER3.BÖLÜM : KAÇIŞ4 BÖLÜM: DİLA SAFİR5.BÖLÜM: BORAN SAFİRİN KARISI DİLA SAFİR6. bölüm: KUMA7.BÖLÜM: SENİN KAPINA ÖLMEYE GELDİM8.BÖLÜM: KAVUŞMAK9.BÖLÜM :İNTİHAR10.BÖLÜM: YAMAN ÇINAR11.BÖLÜM: KANA KARŞI12. BÖLÜM: "Vurmazsan karım değilsin."13.BÖLÜM: YENİLGİ14.BÖLÜM: CEHENNEMİN DİBİ15.BÖLÜM: SİLAH16.BÖLÜM: KATİL17.BÖLÜM: NEFES18.BÖLÜM: DUA19.bölüm: Yalancı20.BÖLÜM: İNATÇI21.BÖLÜM: DEDİKODU22.bölüm : BACIM DİYECEKSİN23.BÖLÜM: YILLAR ÖNCE24.BÖLÜM:ZİNCİR25.BÖLÜM: KONU SEN DEĞİLSİN26.BÖLÜM: YARA27.BÖLÜM: BOŞ OL28.BÖLÜM: EV29.BÖLÜM: KARIM30.bölüm31.BÖLÜM: CENNET32.BÖLÜM: SEVDİM33.BÖLÜM:NİNNİ34.BÖLÜM:LAL35. GİDİP DE DÖNMEMEK36.BÖLÜM: MAHVETMEK37.BÖLÜM: YANALIM O ZAMAN BORAN AĞA38. BÖLÜM: BERDEL39.BÖLÜM: KARDEŞ40.BÖLÜM: GERÇEKLER41.BÖLÜM: KAÇMAK42.BÖLÜM: ZARİF43.BÖLÜM: İMKANSIZ44.BÖLÜM: LARİN VE KAYA45.BÖLÜM:KURBAN46.BÖLÜM:ALDATMAK47.BÖLÜM: DAVRAN SAFİR48.BÖLÜM:İHTİLAL49.BÖLÜM: ARTIK KARIM DEĞİLSİN50.BÖLÜM: SAFİR KIZI51. BÖLÜM: ŞEHİR52.BÖLÜM:DOĞUM53.BÖLÜM: DÜĞÜM54.BÖLÜM: AFFETMEYECEĞİM55.BÖLÜM: HİÇBİR ZAMAN56.BÖLÜM: BARBAS GELİNİ57.BÖLÜM:DELİRİYORUM58. ZALIMIN KIZI59.BÖLÜM: İTİRAF60.BÖLÜM: GÜZEL OLAN SEDACE SENSİN61.BÖLÜM:SENİ SEVMEK KADAR İMKANSIZ DEĞİL62.BÖLÜM: KARDEŞİMSİN63.BÖLÜM:TORUN64.BÖLÜM:MEYDAN65.BÖLÜM:HÜKÜM66.BÖLÜM:İNANMAK67.BÖLÜM: GİDEMEM
Hikayeyi Paylaş
Loading...