19. Bölüm
Dilan Özçelik / SAFİR / 18.BÖLÜM: DUA

18.BÖLÜM: DUA

Dilan Özçelik
dilanzclk

 

O an bir çığlıkla daha sarsıldım.

 

 

Çığlıyım karanlıkta savrulduğunda nefes nefes ellerimi kalbime bastırdım ve az önce gördüğüm rüyanın etkisiyle aval aval etrafıma bakındım. Boran yoktu, karanlık odada tek başımaydım.

 

 

Aklım ve hayalimin almayacağı rüyanın etkisiyle bir süre kendime gelemezken emin olmak için üzerimi kontrol ettim. Hala aynı kıyafetlerimle ve giyinik bir şekilde duruyordum.

 

 

O kadar gerçekçi bir rüyaydı ki, Boranın dudakları sanki hala tenimde dolanıyordu. Setçe yutkundum, nasıl böyle bir rüya görebilmiştim, Arslan’a dahi kurmadığım bir hayalin rüyasını nasıl kardeşine karşı görebilmiştim?

 

 

Ellerimi dipleri terlemiş saçlarıma daldırıp öfkeyle nefesimi dışarı verdim. Kendimden daha fazla nasıl utanabilirdim?

 

 

“Beni affet Arslan.” Başımı yukarı kaldırıp, beni gördüğüne ve izlediğine emin olduğum sevdiğime seslendim. “Beni yanına ne zaman alacaksın? Dayanamıyorum Arslan, dayanamıyorum. Törelerine, davalarına, beni soktukları duruma katlanamıyorum!”

 

 

Yanaklarımdan dökülen yaşları silme gereği duymadan, sessiz hıçkırıklarla ağlamaya devam ettim. “Dayanacak gücüm kalmadı Arslan’ım. Ben sandığın kadar güçlü biri değilim.” Gözlerimi kapatıp onun yüzünü canlandırmak için, hatıralarımızı yokladım. “Sendin benim gücüm, ben sensiz güçlü değilim.” Neden dinmiyordu bu acı, neden son bulmuyordu. “Baksana düştüğüm duruma? Kilit altına aldılar beni, öldüreceklerini söylüyor. Sen olsan böyle mi olurdu?”

 

 

 

Bir sene öncesine kadar kurduğum hayallerimiz neredeydi? Düşünü kurduğum cennetim neden alındı ellerimden. Canımdan çok sevdiğim adam neden yanımda değildi, neden?

 

 

İsyan etmenin günahını biliyordum ama elimde değildi. “Neden bıraktın beni bir başıma. Meğer senmişsin benim her şeyim. Ailem bile yokmuş benim Arslan… Ne anam varmış ne babam. Beni Boran’ın koynuna soktular sırf diğer çocuklarına bir şey olmasın diye. Bir çöp gibi koydular kapının önüne.”

 

 

Bana sımsıkı sarıldığını hayal ederken, yalnızlığım kollarını bana doladığında ağlamam şiddetlendi. Yatağın içinde sarsılarak ağlıyordum. Bayılana kadar ağlamaya devam etmiştim. En son gözlerim karardığında, gözlerimin ucunda Arslan’ın yüzü vardı.

 

 

Yeniden gözlerimi araladığımda hava aydınlıktı. Kapının önünden bir sesler geliyordu fakat o kadar bitik bir haldeydim ki, başım geri yastığa düşmüştü. Gözlerim tekrar usulca kapandı. Başım patlayacak gibi ağrıyordu.

 

 

“Benim karımı benden izin almadan nasıl götürürsünüz lan?” Boran’ı sesi olduğunu hayal ettim fakat emin olamadım. Bu kadar çabuk iyileşmiş olamazdı, yine rüya görüyor olmalıydım.

 

 

“Hepinizin hesabını tek tek soracağım, Hepinizle tek tek hesaplaşacağım.”

 

İnleyerek yüzümü buruşturup, yorganı kafama kadar çektim. Boran’la ilgili herhangi bir rüya görmek istemiyordum. Yorgunluktan dolayı anında bilincimi kaybederken karanlık gözlerime bir perde gibi indi.

 

Bu kez bir kabusla baş başa kaldığımda, biri boğazımdan sıkıyordu sanki. Boran ve Arslan karşı karşıya gelmiş, birbirlerine silah doğrultmuşlardı. Arslan’ı uzun zamandır rüyalarımda görmediğim için kabus bile bana rüya gibi gelmişti.

 

 

“Arslan.” Kabustan sıçrayarak uyandığım hava kararmak üzereydi. Gerçekler rüyalara, rüyalar kabusa dönüşmeye başlamıştı. İnleyerek gözlerimi aralayıp yatağın içinde döndüm. Kapıya doğru döndüğüm gibi de gözlerim kehribar gözlerle karşılaştı.

 

 

“Boran.” Boran yatağın yanındaki tek kişilik koltukta oturuyordu. Bir an gerçek olmadığını düşünerek gözlerimi kapattım ve gözlerimi açtığımda burada olmayacağını düşündüm ama öyle olmadı. Boran gerçekten de buradaydı. İrkilerek yattığım yerde doğruldum. Hızlı kalktığım için hafiften başım dönerken ellerimi yatağa bastırdım. “Boran, gerçekten sen misin?”

 

 

“Benim.” Sesi dümdüzdü. Kehribarları sisli bakışları karanlıktı. Aramızda binlerde metre varmışçasına uzaktı ifadesi.

 

 

Ne bekliyordum? Sarılıp boynuma mı atlayacaktı, İyi ki vurdun mu beni diyecekti?

 

 

“Üzgünüm ama ölmedim Dila.” Omuzlarını dikleştirirken buz gibi bakışları altında üşüdüğümü hissettim. “Ölmeni istemedim.” Diye fısıldadım kupkuru bir sesle.

 

 

“Ne istedin öyleyse?”

 

 

“Gitmek istedim sadece.” Titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım. “Benden asla gidemeyeceğini biliyor olman gerekiyordu.” Sesi hiçbir duygu barındırmıyordu. Onu ilk defa böyle gördüğüm için şaşkındım. “Artık gitmek için bir fırsatında kalmadı Dila. Kaya da artık seni isteyemeyecek beni vurduğun için. Kanına karşı kan aktı.”

 

 

Nefes almakta zorlandığım sırada Boran tepkisizliğinden bir an bile ödün vermeden sadece gözlerimin içine bakmaya deva etti. “Kardeşinin kanını yerde bırakmadın Dila Baybars.” Bana Baybars olarak seslenmenin şaşkınlığıyla kaşlarımı çatarken Boran oturduğu yerden kalktı.

 

 

Kalbim onun bu haliyle yüzleşemedi. Yürürken yarasının acısıyla bir an yüzünü buruşturup göğsünü tutmuştu. Şu an hastanede olması gerekirken o buradaydı. “Baybarslarla bir alacak verecek kalmadığına göre bu saaten sonra seni ancak kefeninle götürebilirler.” Sözleri gayet açık ve tehditkardı. Acıyla gülümsediğimde önümdü durmuştu. “Sorun değil, şimdi öldürebilirsin beni. Mahşerde bekleyenim var zaten.”

 

 

“Seni ölümle ödüllendirmeyeceğim Dila.” Derin bir nefes alıp “Toparlan, gidiyoruz.” Dediğinde gözlerimi gözlerine kaldırıp sertçe yutkundum. Kalkacak halim yoktu. Günlerdir yemek yemediğim için bitik bir haldeydim. Yine de güçsüz görünmek istemediğim ayağa kalkmaya zorladım kendimi.

 

 

Tam kalkacağım sırada tekrar yatağa düştüğümde Boran istemsizce kolumdan yakalayıp ayakta durmama yardımcı oldu. Vurulan oydu ama canı giden bendim. Bir bedenden ibarettim yalnızca.

 

 

“Bunu kim yaptı?” Baktığı yere gözlerimi çevirdiğimde, beni buraya getirdikleri gün oluşan morluklara baktığını gördüm. “Kim yaptı?” pür dikkat bileğimi inceliyordu. “Hangi it yaptı bunu?”

 

 

“Önemli değil Boran! Annen beni götürmelerini istedi, bende senin yanında kalmak isteyince biraz kuvvet kul…”

 

“Dila….” Diye kükredi Boran, devamını dinlemek istemiyordu. “Kim yaptı diyorum sana?”

 

“Bilmiyorum.” Diye yalan söyledim. “Tanımıyorum.”

 

 

Boran yalan söylediğimi anladı. Hırlayarak nefes alıp verirken hırsla dağ evinin kapısı açıp bağırdı. “Kim benim karıma elini sürdü lan?” Korkuyla onun ardından giderken dışarıda bekleyen Miran ve Devran’ı gördüm. Abilerini onlar getirmiş olmalıydı.

 

 

“Size diyorum, kim karımın canını yaktı lan?” Onu durduramayacağım kadar öfkeliydi, hatta bu öfkesi Miran ve Devran’ı bile korkutuyordu. Gözlerim bana endişeyle bakan Tarık’la buluştuğunda kaşlarımı yukarı kaldırıp, susması için uyardım. O sadece Sevda hanımın emrini yerine getirmişti, bir suçu yoktu.

 

 

Fakat Tarık bir adım öne çıktı. “Bendim ağam, kusura bakma. Sevda hanım emredince mecbur kaldım.”

 

 

Boran hızla Devran’ın beline uzanıp silahını aldığında istemsizce “Boran dur!” diye bağırdım. Boran karanlık bir bakışla yüzüme döndüğünde, başımı yapma dercesine iki yana salladım. “Onun bir suçu yok yalvarırım yapma.”

 

 

Boran yüzüme sus dercesine bakarken bir silah sesi patladı, fakat kurşun Boran’dan çıkmamıştı. Tarık kendi eline sıkmıştı.

 

 

Hepimiz şaşkınlıkla Tarık’a bakarken “Affet ağam.” Demişti, dehşetle Boran’ın ardına sığındım ve kolundan tuttum. “Onun bir suçu yok.”

 

 

Boran sessizce silahı yere attı ve kendi cezasını kendi veren Tarık’a bağırdı. “Bir dahakine kafana ben sıkarım Tarık. Karıma el sürenin beynini dağıtırım.” Kendi kardeşleri dahil herkesi tehdit ederek uyarırken gözü dönmüş bir vaziyetteydi. “Duydunuz mu lan hepiniz beni? Sizin ağanız benim ben, anam değil! Bir daha benim emrim dışında bir şey yapanı burada yaşatmam.” Keskin gözlerini Miran ve Devran’ a çevirdi. “Kardeşim dahi olsa gözünün yaşına bakmam.”

 

 

Adamların hepsi başlarını yere eğerken Boran ellerimi yakalayıp avucunun içine aldı. “Toplanın konağa gidiyoruz.” Arabaya binmeden önce Tarık’a seslendi. “Sende hastaneye siktir git!”

 

 

Ardımızda bir konvoyla beraber konağa geçerken, arabada sinirinin geçmesini beklediğim için hiç konuşmamıştım. “Nereye gidiyoruz.” Diye sorduğumda dengesiz bir halde “Gidince görürsün.” Demişti.

 

 

Araba durana kadar sesimi çıkarmadım. Araç Safir konağının önünde durmuştu. Korkuyla Boran’a döndüm. Kapının önü adamlarla doluydu. “Buraya gelmek istemiyorum.”

 

 

“Neden Dila hanım?” derken sesi iğneleyiciydi. “Annen beni almaz eve. Evimize gidelim. Yalvarırım ne olursun evimize gidelim.”

 

 

“Senin evin artık burası.” Ne diyordu? İstemsizce kaşlarımı çatarken talaşla “Hayatta olmaz.” Dediğimde Boran sertçe kolumdan tutup kendine çekti. “Bunu sen kendin istedin Dila. Mutlu olman için elimden geleni yaptım. Yarana yara eklemeyeyim diye, kimse canını sıkmasın, incitmesin diye ne gerekiyorsa yaptım ama en sonunda beni vurdun.”

 

 

“Bana yalan söyledin Boran!” diye fısıldadım, yüzlerimiz arasında santimler kalan mesafede. “Söylediğim yalan sayesinde şu an hayattasın.” Çıldırmak üzereydim, hayatta annesiyle yaşamayı kabul edemezdim. “Yalanın yüzünden vurdum seni, Yalanın ortaya çıktığında annen beni öldürür.” Dediğimde dudağının kenarı öfkeyle oynamıştı. “Dua et o zaman Dila! Yalanım gerçek olsun diye dua et.”

 

 

 

Arabadan önce kendi inerken, hemen benim tarafıma da gelmiş zorla beni çıkarmıştı araçtan. Etrafımız kalabalık diye sesimi çıkarmadım ama onu bir an önce evimize dönmeye ikna etmeliydim. Kalabalık onu görür görmez saygıyla ayaklanırken avlunun içinin akrabalarıyla dolu olduğunu gördüm. Ziyarete gelmiş olmalıydılar. Uzakta olanlar bile buradaydı.

 

Elimden tutarak beni ardında sürüklerken üstümün kirinden utandım. Darmadağın bir haldeydim. Kadınların oturduğu ilk kata geldiğimizde annesinin sesini duyduk. “Boran, Bu kadının burada ne işi var?”

 

 

“Anne…” Boran uyarıcı bir sesle annesine seslendiğinde Sevda hanım üzerime atlamamak için kendini zor tutuyordu. “Ne anne Boran? Karın dediğin kadın seni neredeyse öldürüyordu. Bir avladım toprağın altına koymadığım yetmiyormuş gibi, Arslan’ın kendi elleriyle aramıza soktuğu yılan seni de alacaktı bizden.”

 

 

Sevda hanımın kini elle tutulur bir şekilde aramızda yer edinirken, kendimi savunacak tek bir kelimem yoktu. Ne söylese haklıydı. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı önüme eğdim. Bu kez haksızdım, Boran’a bir şey olsa kopacak kıyameti kimsenin durdurmaya gücü yetmezdi.

 

 

Onu vurmama rağmen Boran korumacı bir şekilde beni yanına doğru çekti. “Karım hakkında doğru konuş!”

 

 

“Seni vuran kadına hala nasıl karım diyebiliyorsun?” sesindeki iğneleyici ton karşısında Boran sabır dileyerek yerinde kıpırdandı. Yüzünde saniyelik bir acı geçmişti.

 

 

“Kaya’nın kanına karşılık kanım aktı. Ne alacak kaldı ne verecek. Konu bu kadar! Herkese de böyle iletin. Baybarslarla aramızdaki alacak verecek davası son buldu.”

 

 

“Bu kadar?” Sevda hanım öfkeyle işaret parmağını bana doğru salladı. “Dua et gebesin. Dua et karnında oğlumun canı var. Yoksa iki saniye daha yaşatmazdım seni Baybarsların tohumu.”

 

Bölüm : 25.12.2024 01:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Dilan Özçelik / SAFİR / 18.BÖLÜM: DUA
Dilan Özçelik
SAFİR

99.1k Okunma

4.97k Oy

0 Takip
68
Bölümlü Kitap
1. BÖLÜM ARSLAN SAFİR'İN ÖLÜMÜ2. BÖLÜM: KARARKARAKTERLER3.BÖLÜM : KAÇIŞ4 BÖLÜM: DİLA SAFİR5.BÖLÜM: BORAN SAFİRİN KARISI DİLA SAFİR6. bölüm: KUMA7.BÖLÜM: SENİN KAPINA ÖLMEYE GELDİM8.BÖLÜM: KAVUŞMAK9.BÖLÜM :İNTİHAR10.BÖLÜM: YAMAN ÇINAR11.BÖLÜM: KANA KARŞI12. BÖLÜM: "Vurmazsan karım değilsin."13.BÖLÜM: YENİLGİ14.BÖLÜM: CEHENNEMİN DİBİ15.BÖLÜM: SİLAH16.BÖLÜM: KATİL17.BÖLÜM: NEFES18.BÖLÜM: DUA19.bölüm: Yalancı20.BÖLÜM: İNATÇI21.BÖLÜM: DEDİKODU22.bölüm : BACIM DİYECEKSİN23.BÖLÜM: YILLAR ÖNCE24.BÖLÜM:ZİNCİR25.BÖLÜM: KONU SEN DEĞİLSİN26.BÖLÜM: YARA27.BÖLÜM: BOŞ OL28.BÖLÜM: EV29.BÖLÜM: KARIM30.bölüm31.BÖLÜM: CENNET32.BÖLÜM: SEVDİM33.BÖLÜM:NİNNİ34.BÖLÜM:LAL35. GİDİP DE DÖNMEMEK36.BÖLÜM: MAHVETMEK37.BÖLÜM: YANALIM O ZAMAN BORAN AĞA38. BÖLÜM: BERDEL39.BÖLÜM: KARDEŞ40.BÖLÜM: GERÇEKLER41.BÖLÜM: KAÇMAK42.BÖLÜM: ZARİF43.BÖLÜM: İMKANSIZ44.BÖLÜM: LARİN VE KAYA45.BÖLÜM:KURBAN46.BÖLÜM:ALDATMAK47.BÖLÜM: DAVRAN SAFİR48.BÖLÜM:İHTİLAL49.BÖLÜM: ARTIK KARIM DEĞİLSİN50.BÖLÜM: SAFİR KIZI51. BÖLÜM: ŞEHİR52.BÖLÜM:DOĞUM53.BÖLÜM: DÜĞÜM54.BÖLÜM: AFFETMEYECEĞİM55.BÖLÜM: HİÇBİR ZAMAN56.BÖLÜM: BARBAS GELİNİ57.BÖLÜM:DELİRİYORUM58. ZALIMIN KIZI59.BÖLÜM: İTİRAF60.BÖLÜM: GÜZEL OLAN SEDACE SENSİN61.BÖLÜM:SENİ SEVMEK KADAR İMKANSIZ DEĞİL62.BÖLÜM: KARDEŞİMSİN63.BÖLÜM:TORUN64.BÖLÜM:MEYDAN65.BÖLÜM:HÜKÜM66.BÖLÜM:İNANMAK67.BÖLÜM: GİDEMEM
Hikayeyi Paylaş
Loading...