

Nefesinin boynumda bıraktığı etkiye daha fazla dayanamayarak gözlerimi kapattım. Arslan beni ona ne kadar anlatmış olabilirdi?
O sırada kapının tıklanmasıyla gözlerimi araladım. Cemile hanımın sesi duyuldu. “Boran ağam, misafirler sizi bekliyorlar.”
Boran geri çekildi ve boşluğumdan faydalanarak beni hemen dışarı çıkardı. Kapı önündeki Cemile hanımla göz göze geldiğimizde içten bir şekilde gülümsedi. “Hoş geldin hanımım.” Dedi, sevimli bir sesle. Bu konakta sevebileceğim tek insan Cemile hanımdı.
Boran ellerimden sımsıkı tutarak peşinde sürüklemeye başladığında Cemile hanımda ardımızdan koştur koştur geliyordu. Erkeklerin olduğu bölümün kapısında duraksadığımızda kapı önünde Miran vardı. “Kadınlar aşağıdalar ağam.” Dedi ardımızdan gelen Cemile hanım. Boran beni öyle sıkı tutuyordu ki, erkeklerin arasına sokacak sanmıştık. Miran ellerimize bakıp alttan alta sırıtırken Boran Cemile hanıma doğru döndü. “Dila’nın yanından ayrılma. Biri ters bir şey yapar veya söylerse hemen bana seslen.”
“Tabi ağam, sen hiç merak etme.” Boran istemeye istemeye elimi bırakırken bana döndü. “İnsanları hoş geldin de, yemeğini ye sonrada yukarı çık.”
“Tabi ağam.” Derken, kaşlarımı alay edercesine kaldırdım. “Nefes alabilir miyim?” Miran’ın kıkırdadığını duydum, Boran ona ters bir bakış attığında Miran hemen içeri doğru kaçtı. Boran Cemile hanımı umursamadan kulağımın dibine yaklaşıp fısıldadı. “Dua et içeride bir ton adam var, Sana bakmalarını istemiyorum yoksa seni dizimin dibinden ayırmazdım.” Sırf onu kızdırmak için kulağına doğru yaklaştım. “Cemile hanım kaçmama engel olabilir mi sence Boran?” konuşurken dudaklarım kulağına değiyordu. Cemile hanım başını önüne eğmişti.
Boran kaskatı olmuş bir vaziyette bileğimden yakaladığı gibi merdivenlerden indi, Ellerimi avucunun içine alırken ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum.
Cemile hanım telaşla ardımızdan gelirken “Ağam kadınlar var orada.” Boran onu duymadı bile.
Hızlıca kadınların olduğu yere girerken “Dila’ya bir baş örtüsü getir.” Deyerek Cemile hanımı gönderdi.
Kadınlar bizi gördüklerinde, önce Boran’a sonra bana bakarak sus pus kesildiler. Sevda hanım bile donup kalırken Boran kadınları başlarıyla selamlayarak anasının yanına kadar gitti ve yanındaki boş yere oturup beni de yanına oturturdu. “Ne yaparsın Boran?”
“Misafirleri selamlamaya geldik, Karım benimle yiyecek ama öncesinde hoş geldin demeye geldik.” Ağzım açık bir şekilde tıpkı Sevda hanım gibi ona bakakalırken, Boran etrafındaki insanların geçmiş olsun dileklerini kabul ediyordu. Sevda hanım hayretler içerisinde mırıldandı. “Sen kafayı yemişsin herhalde Boran, o kadar adamın içine nasıl sokarsın Dila’yı, nerde görülmüş?”
Kadınlar bize şaşkınlık içinde bakıyordu. O sırada birinin bize doğru geldiğini fark ederek başımı çevirdim. Boran’ın teyzesinin kızı Yasemin’di. Sevda hanımın Arslan için uygun gördüğü gelin adayı. Boran’ı ziyaret etmek için gelmiş olmalıydı. En son iki yıl önce görmüştüm ama hiç değişmemişti. Sarı uzun saçları ve mavi gözleriyle bir içim su gibiydi. Parıl parıl parlıyordu.
“Boran!” çocuksu bir neşeyle Boran’ın yanına gelirken içimde kabaran öfkeyle irkilerek geriledim.
“Yasemin, sen misin?” Boran yurt dışında olduğu için uzun zamandır birbirlerini görmüyor olmalıydılar. “Benim ya!” Yasemin beni görmezden gelerek önümden geçerek Boran’ın boynuna sarıldığında hayretler içerinde yumruklarımı sıkmıştım.
Boran’ın gözlerinin içine ateşler saçarak baktığımda kıza ellerini sürmemişti. Yasemin karşılıksız sarılmasını bitirdiğinde ilgiyle bu kez de göğsüne dokunmuştu. “Çok geçmiş olsun Borancım. Olanları duyduğumda inanamadım.”
Ben yokmuşum gibi konuşmaya devam ediyordu. “Duyunca hemen uçağa atlayıp geldim.”
“Hoş geldin Yasemin.” Boran elini kolunu nereye koyacağını bilemeyince elini belime attı. “Eşimle tanıştın mı?” diyerek, varlığımı Yasemin’in gözüne soktuğunda istemsizde sırıttım.
Yasemin de gülümsedi. Gözlerinden kin fışkırıyordu. “Evet, adını duymuştum. Arslan’la evleneceklerdi değil mi?” Açık yaraya bilerek bastığı tuzun zaferiyle gülümsemesini genişletirken Boran dümdüz bir sesle “Karım Dila.” Dedi, “Bu da kuzenim Yasemin.”
“Kuzen deme lazım olur Boran’cım.”
Ne demişti, ne demişti? Ağzım açık bir şekilde kalakaldığımda Yasemin kahkaha atarak “Şaka yaptım canım.” Boran ona dümdüz bakarken tepemden tırnağımın ucuna kadar öfkeyle dolup taşmıştım. Sevda hanımın onu bilerek buraya gönderdiğine o kadar emindim ki!
“Çocukça şakalarından asla vazgeçmiyorsun Yasemin. Abim anlaşılan seni bu yüzden seçmemiş.”
Boran’ın sözleri karşısında şoka giren sadece Yasemin değil, bende aynı şaşkınlıkla Boran bakakalmıştım. İçime su serpen sözleri karşısında keyifle sırıtırken Yasemin kıpkırmızı olmuştu. Boran uzaktan gelen Cemile hanımı fark edince ayağa kalkıp beni de kaldırdı. “Gedelim güzelim.”
Güzelim?
Boran ellerimden tutarak beni ardından götürürken son kez Yasemin’e bakarak sırıttım.
Dışarı çıktığımızda Cemile hanımdan aldığı siyah başörtüsüyle saçımı örtmüştü. Acemi bir şekilde örtüyü omuzlarıma yerleştirirken istemsizce gülümsedim. “Başını kaldırma gözünü seveyim. Adam vurmak zorunda bırakma beni?” Boran ciddi anlamda kafayı sıyırmış olmalıydı, beni o kadar adamın içine nasıl sokabilirdi?
Benim umurumda değildi fakat insanlar ona büyü yaptığımı düşünecekti. Onu vurmuştum ama o ben kaçıp gitmeyeyim diye beni erkeklerin içine sokuyordu. Boran asıl şoku erkeklere yaşatırken, babası dahil kimse tepki vermemişti içeri girdiğimizde. Boran adamları ve büyükleri selamlayarak babasının yanına beni, kendisi de diğer yanıma oturdu. Gözleriyle Miran ve Devran’a işaret verdiğinde, Devran ve Miran karşımda oturan gençleri kaldırıp, yerlerine kendileri oturmuştu. Beni kendince bir çember altına alırken mahcup bir şekilde Yusuf beye baktım.
Adam felç geçirmiş gibi bize bakıyordu. Herkes sus pus kesilmişti. Adam kendine gelerek misafirlerine yüksek bir sesle seslendi. “Hepinize afiyet olsun, hadi başlayın ağalar.”
Kimse konuşmadı ama çatal kaşık seslerinden dolayı sessizlik yerini hafif bir uğultuya bıraktı. O sırada babası Boran’a doğru kızgın bir şekilde fısıldadı. “Dila seni göğsünden değil de kafandan mı vurdu Boran? Ne yapıyorsun sen?”
“Karımın yanı benim yanım.” Boran yanlış yaptığını bilse de eğilecek değildi. “Ben nereye o oraya.”
“Gavurda kala kala kendi adetlerini unuttun belli ki!” Yusuf bey homurdanarak “Seninle sonra konuşacağım.” Dedi ve misafirlerine döndü. Miran ve Devran kıs kıs gülüyordu. Başımı önüme eğip istemsizce sırıttım.
Boran, misafirlere kırk yıllık dedikodu bırakmıştı.
“Yemeğini ye.” Kulağıma fısıldayışıyla ona bakmadan başımı tamam dercesine salladım ve keyifle yemeğimi yedim. “Adımız hanım köylüye çıkacak senin yüzünden.”
Kendi kendine söylenişine kahkaha atmamak için dudağımı ısırdığımda, Boran “Gülümsemeyi bırak, gülümsediğinde daha güzel oluyorsun.” Diye fısıldadı. “Katil olacağım senin yüzünden.”
Kimsenin korkudan bana bakamayacağını kendisi de çok iyi biliyordu. Güzel olduğumu söylemesi içimi okşarken sadece onun duyabileceği bir şekilde fısıldadım. “O zaman beni evimize geri götüreceksin. Yoksa ömrün boyunca elim elinde dolanmak zorunda kalacaksın Boran Safir.”
“Sorun değil, elini gerekirse bir ömür tutarım.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 98.95k Okunma |
4.97k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |