

“Öyle.” Hiçbir şey yapmadım, hiçbir şey söylemedim. Sadece dolaba yöneldim ve üzerime değiştirmek için kendime kıyafet çıkardım. Bu kez hiç utanma gereği duymadan geceliği çıkarıp yere bıraktım. Sıra iç çamaşırlarıma geldiğinde sertçe yutkunduğunu hissettim. Onları da çıkardım ve giyinirken ağırdan aldım. Nefes alışverişlerinin hızlanışını umursamadım. Bana doğru gelmek için içi gidiyordu ama yapmadı. Kendini tutmasını çok iyi biliyordu Boran Safir.
Karşısında çırıl çıplaktım ve o kendini tutuyordu. Sutyenin kopçasını takmaya çalışırken ağzından bir küfür savruldu. Bu kez kendine ettiği bir küfürdü. “İyi baktın mı?” derken, saçlarımı omzundan aşağı savurdum. “Bir daha ne görecek ne de dokunabileceksin.”
“O ne demek?”
“Yasemini ellerinsin artık, Kuma getirmene de gerek yok. Aç boşanma davasını sende kurtul bende!” Elime aldığım gri triko elbiseyi giymek için uzandığım sırada Boran beni bir çuval gibi yakalayıp yatağa doğru attı.
Üzerime bir hayvan gibi abandığında çenemi ellerinin arasına almıştı. “Öldürürüm Dila seni!” öyle nettiki bunu söylerken ona karşı hissettiğim iyi şeylerin hepsi uçup gitmişti. “Öldür.” Derken, gözlerimi bile kırpmadım. Çenemi ağrıyordu ama bunu ona belli etmedim. “Bu evden ancak kefeninle çıkabilirsin.”
“Ben bu evden çekip gideceğim. Ya ayaklarımla ya da kefenle ama asla senin yanında durmayacağım.”
Canımın acısıyla boynumu yukarı doğru kaldırıp , çenemi kurtarmaya çalıştım. “Senden ne olursa olsun boşanmacağım.” Sanki yüzüne küfür ediyormuşum gibi gözlerimin içine baktığında “Bunun içinde bu odadan sağ çıkman gerekiyor.” Dedi. Bana hiçbir şey yapamayacağını içten içe biliyordum.
“Elinden geleni ardına koyma.” Derken çıplak göğsüne dokundum ve onu üzerimden itmeye çalıştım. “Kalk üzerimden , tenin tenime değmesin.”
“Seni öldürürüm ama yine de boşamam.”
“Ben boşuyorum seni, hatta dini nikahtan başlayalım. Boş ol Boran, Boş ol..” Boran üçüncü gelmeden dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve tüm öfkesiyle ağzımı istila etti. Karşılık vermeden ondan kurtulmak için çırpınmaya başladığımda ellerimden yakalayıp başımın üzerinde yatağa bastırdı. Sırtımı doğrultum ve başımı geriye doğru götürdüm.
Beni ilk defa öyle boş öpüyordu ki, midemin bulandığını hissettim. “Boşanma hakkı sende değil, bende. İstediğin kadar söyle, hiçbir işe yaramaz.”
“Çekil üzerimden.” Kinle ona bağırdığımda baş parmağını dudağıma yaslayıp, boynuma doğru sürttü. Elleri yavaşça çıplak belime kayarken son kez çırpındım. “Sana üzerimden çekil dedim, Siktir git Boran, Defol, Yasemine git. Defol git.”
“Ağzına küfür yakışmıyor.” derken az önce tufan koparan o değilmiş gibi sırıtıyordu. Dengesiz birine dönüşmüştü iyice. “Bana az önce siktir git diyen sen mi söylüyorsun bunu.” Diyerek yüzüne onun lafını yapıştırdım. “İstediğini yapıp, siktirip gideceğim işte. “
“Hiçbir yere gidemezsin.” O sırada kapı çalındığı için Boran susmak zorunda kaldı. “Abi” Devran’ın sesiydi. “Savaş’ı bulduk galiba!”
Boran hızlıca üzerimden kalkıp “Geliyorum.” Diye bağırdı kapının ardında bekleyen Devran’a. “Adamları topla hemen.” Üzerine giyinirken bana baktı, gözleri ateşler içinde üzerimde gezinip sertçe yutkunduğu sırada yerimden doğrulup çıplak bacaklarımı kendime doğru çektim. “Bu kadar güzel olman sinirimi bozuyor karıcığım.” Karıcığım? Ona bir dengesiz olduğunu söyleyen bakışlar attığım da, Savaş’tan haber almanın keyfiyle bunu umursamadı.
“İyi bak demiştim, çünkü bir daha bakamayacaksın.”
Güldü. “Öyle bir ihtimal yok.”
“Göreceğiz.” Dedim geri adım atmayıp. “Göreceğiz.” Diye tekrarladı beni, sonrada dolaptan çıkardığı iki tşörtle üzerime doğru yürüdü. Ne yaptığını anlamaya çalışırken, beni tekrardan tutup yatağın ucuna doğru çekiştirdi. “N yapıyorsun bırak.” Üzerime çıkarak önce ayaklarımı bağladı, tşörtüyle sonrada ellerimi yatak başlığa sabitleyip onları da bağladı. “Delirdin mi sen?”
“Delirdim.” Diye itiraf etti. “Sen beni deli ettin.”
“Boran saçmalama aç şunları!”
“Bağırma, kapıyı da kilitleyeceğim. Ne kimse girecek ne de sen çıkacaksın. Herkesi de uyaracağım ama oldu da biri seni kurtarmaya geldi ,sana yapamadığımı onlara yaparım. Bunu yapmak istemezdim ama beni buna mecbur bıraktın. O yüzden ben geri dönene kadar uslu ol, kimsenin canı yanmasın. Beni anlıyor musun?”
“Sana bu yaptığını ödeteceğim.” Dedim sadece. Cevap vermedi, üzerimden kalkarken boynuma bir öpücük bırakıp ayağa kalktı. Gitmeden önce üzerime yorganı atıp camların kapalı olduğuna emin olup perdeleri içerisi ışık almayacak şekilde örttü.
Yanına silahını alarak çıkıp giderken kapıyı ardından üç kez kilitledi. Bacaklarımı kendime doğru çekip başımı yastığa yasladım. Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki! Göz yaşlarıma engel olamadım ve hıçkırıklarım arasında uyuya kalana kadar ağladım.
Uykumda gördüğüm kabuslar eşiğinde yeniden gözlerimi araladığımda içerisi karanlıktı. Ellerim ve ayaklarım bağlı değildi, Boran yanımda uyuyordu ve ben onun kolları arasındaydım. Beni sımsıkı tutuyordu. Midemin sancısıyla kollarının arasından ayrıldım ve banyoya koştum. Lavaboya ulaşır ulaşmaz midemde ne var ne yok hepsini boşalttım. Nefesim kesilmişti adata. Birkaç dakika dinlendim ama asla durmuyordu, içimde hiçbir şey kalmamasına rağmen ardı ardına öğürmeye devam ettim. En son lavaboya yaslanıp ağzımı yıkadıktan sonra yüzümü yıkadım. Ağzımın tadı iğrençti.
Dişlerimi fırçalayıp tatmin olmayınca duşun altına girdim. Duştan çıktıktan sonra havluyu vücuduma sarıp odaya geçtim. Boran hala uyuyordu. Odanın kapısı bir umutla kontrol ettim ama tabi ki de kilitliydi. Hızla üzerimi giyinip, arkamı döndüğümde Boran uyanmış, beni izliyordu. Hiçbir şey söylemeden yatak yerine koltuklardan birine uzandım. Yataktan kalktığını duydum, gelip karşıma oturduğunda ona görmemek için diğer tarafa döndüm. “Dila.” Dedi alacakaranlık bir ses tonuyla. Cevap vermeyecektim. Sesimi duymayı dahi hak etmiyordu. Belki ondan kaçamayacaktım ama bana asla kavuşamayacaktı da. Elim istemsizce karnıma gittiğinde, sertçe yutkundum. Midemin bulanması normal miydi? “Dila!” sesi daha yakınımdaydı.
Nefesi ensemde dolandığında yanıma yattığını hissettim. Koltuk ikimizi alacak kadar genişti ama onun vücudu normal büyüklükte değildi. Ellerini belime dolarken, beni kendine yaslamıştı. Kalkmak için hızla doğruldum ama başarısız bir şekilde onun gücüyle geri koltuğa yapıştım. Altan doladığı eli karnımda durdu diğeri omuzlarımda. Beni kıskaca almıştı, karnımdaki eli beni tedirgin etti. Karnımın içinde bir şey hareket etmişti sanki onun dokunuşuyla. “Benden gidemezsin.”
Ona cevapsız bıraktım ve gözlerimi kapattım. Halsizdim, onunla uğraşacak gücümde yoktu artık. “Savaş öldü.”
Kalbim bir anlığına atmadı. Titreyen bir sesle “Sen mi yaptın?” diye sordum. Bir katile mi sarılıyordum? “Hayır.” Rahat bir nefes verdim dışarı. Savaş’ın ölmesi umurumda değildi ama o ne yazık ki umurumdaydı. “Kendini asmış, birde Arslan’ı öldürdüğüne dair bir itiraf mektubu yazmış. Öldürme nedeni de paraymış?”
Doğru olamazdı. Boran benle aynı fikirde olacak ki “O manyak ardında mektup bırakacak kadar akıllı biri değil.” Dedi. “Üstelik bunu para için yapmadı, yapsaydı senin için yapardı ya da benim yüzümden yapardı. Biri onu öldürdü, konuşmasına engel olmak için. Geçmişten haberi olmadığı içinde para için yaptığını yazdı.”
“Yani katil Savaş değil.” Kollarımı karnıma yasladım. “Değil.” Diyen Boran’ın sesiyle, gözlerimi kapattım ve bir daha konuşmadım. Tehlike devam ediyordu ve ben zaten yaşamadığım hayatta karnımda olma ihtimali olan bebeğim için şimdiden endişeleniyordum.
Ve Boran… Boran’ı kaybetmekten ödüm kopuyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 99.1k Okunma |
4.97k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |