

Dört duvar arasında kurduğum hayatımın sınırlarını bu gün biraz da olsa aşarak odadan dışarı çıkmaya karar vermiştim. Ev ahalisi kahvaltı için geniş bir masa kurarken ilk defa onlarla birlikte aynı masaya oturacak olmanın tedirginliği içindeydim. Yusuf bey masanın bir ucundaydı, Boran diğer ucundaydı. Boranın hemen yanında ben vardım, diğer yanına Yasemin kurulmuştu. Larin de onun yanındaki yerini almıştı. Yaseminin annesi Fatma hanım benim yanımdaydı, hemen yanında Devran ve Miran oturuyordu. Sevda hanımda kocasının yanındaydı.
Herkes bir şekilde sessizliğini korurken, bende gözlerimi tabağa dikmiş midem bulandığı için yiyemediğim yemeklerle bakışıyordum.
“Neden yemiyorsun?” Boran’ın fısıltısıyla çatalımla oynamayı bırakıp gözlerimi ona çevirdim. “Canım çekmiyor.” Diye yalan söyledim. “İstediğin başka bir şey varsa yaptıralım hemen.” İlgili sesi canımı sıkmıştı. Masadakilerin bakışları da bize yönelmişti. Yasemin kıskanç bakışlarıyla bizi göz hapsine alırken Miran masanı diğer ucundan keyifle seslendi. “Yiğenimin canı ne çekiyorsa hemen yaptıralım yenge.”
Boranla bakıştık, hamile olmadığımı düşündüğü için oda ne diyeceğini bilememişti. “Bir ciğer kötü olmazdı.” Dedim Miran heyecanını kursağında bırakmamak için. Miran hemen ayaklandı. “Yarım saat içinde getiriyorum yengem.”
Miran koşarak giderken Boran’ın bakışlarında anlamadığım bir pırıltı geçmişti. Ona ters bir bakış atarak önüme döndüm. Sevda hanım sessizce bizi dinliyordu, Yusuf beyle göz göze geldiğimizde babacan bir şekilde gülümsemişti sadece.
“Torun içinde bir oda ayarlamak lazım.” Demişti Fatma hanım. Kızının aksine bana karşı davranışları daha hoşgörülüydü. “Öyle.” Dedi Yusuf bey, “Tabi evlerine geçmek istemezlerse torunuma güzel bir oda döşeyelim.”
Boran “Bir süre daha burada kalacağız.” Dedi kuru bir sesle. Eve geri dönmek için can attığımı biliyor olmasına rağmen hala inat ediyordu. “Abimin gerçek katillerini bulana kadar en azından.”
Güvenliğimiz için bizi burada tuttuğunu ilk defa itiraf ederken, kaşlarımı çatarak yeniden kafamı kaldırdım. Bana değil babasına bakıyordu. “Doğru diyorsun oğlum, torunum burada daha güvende olur.”
Önce Boran’a sonra Yasemine baktım. Kızı görmek bile sinirlerimi bozuyordu, misafirliği uzattıkça uzatıyordu. “Aslında size yük olmak istemeyiz, zaten ev yeterinde kalabalık. İsterseniz eve de dönebiliriz.” Gözlerim sadece Yasemin’deydi. Bacağımda bir el hissettiğimde, yutkunarak Boran’a döndüm. Gözleri ne saçmalıyorsun der gibi bakarken bacağımı sus dercesine sıkmıştı.
“Olur mu öyle şey kızım, burası sizin eviniz.” Yusuf beye saygıyla gülümsedim ve bana ölümcül bakışlar atan Sevda hanım, Larin ve Yasemin’e bakmadım hiç.
Boran’ın bacağıma dokunan eline uzanıp, tiksinerek ittirdim elini. Birkaç dakika sonra Boran şirkete gitmek için ağaya kalktığında onu geçirme bahanesiyle bende ayaklandım. Merdivenleri indiğimiz sırada bir anda durup beni taş duvara yasladı. “Ne saçmalıyorsun sen öyle?” dedi kısık ama öfkeli bir sesle. “Burada yaşamak istemiyorum.” Dedim aynı ses tonuyla. “Daha kaç defa söyleyeceğim.”
“Ne istediğin umurumdaymış gibi mi duruyor.” Dediğinde onu omuzlarından ittirdim. “Hamile olmadığımı fark edecekler artık.” Dedim, sadece onun duyabileceği bir ses tonuyla. “Oda senin sorunun.” Derken yüzünde arsız bir ifade yer edinmişti. “Annen hamile olmadığımı anlayıp beni kapı dışarı ettiğinde de senin sorunun olacak gibi sanki.”
“Sana zorla sahip olacak değilim Dila ama beni buna zorluyorsun artık.” Derken sinirle yüzünü sıvazlamıştı. “Bana dokunmana fırsat verdim ama sen bunu mahvettin. Bir daha da bana dokunmana izin vermem.”
“İyi, Yasemin’i kuma olarak kabul edersin o zaman.”
Güldüm. “Senden boşanacağımı aklın almıyor değil mi?” oda güldü ve karanlık bir ifadeyle yüzüme eğildi. “Seni öldüremem sanıyorsun değil mi?” sertçe yutkundum ama dimdik durmaya devam ettim. “Gözümü bile kırpmam.”
“Senden korktuğumu mu sanıyorsun?” Beni ölümle korkutamazdı. Bunu asla yapmazdı zaten. Saçımın teline bile zarar veremezdi. “Şu küçücük burnunla dikine dikine geliyorsun ya bana Dila.” Sakince duvara yaslandım üzerime doğru eğildiğinde. “Deliyorum.”
“Daha hiçbir şey yapmadım.” Dedim, çenemi yukarı kaldırıp.
Miran’ın sesini duyana kadar çekilmemişti önümden. “Geldim yengem.” Miran elinde bir tepsi ciğerle göründüğünde Boran’ın kolunun atlından eğilerek sıyrıldım. Miranla birlikte alt kattaki masaya kurulduğumuzda Boran peşimizden ilerledi. Devran da kömürde pişmiş ciğerin kokusunu alır almaz yanımıza gelmişti. “Olum bende mi hamileyim, canım nasıl çekti.” Boran da gitmekten vazgeçip yanımıza kurulduğunda bu evde ilk defa keyifle yemeğimi yedim. Yusuf bey balkondan gülümseyerek bizi izliyordu.
Ekmeğimi yağına bandıra bandıra midem tıka basa dolana kadar yemeye devam ettim. Midemde boş bir yer kalmadığına emin olduğumda karnımı tutarak arkama yaslandım. Çocuklar gülerek beni izliyorlardı. Tabağın yarısını ben yemiştim. “Yengeme bak be.” diyen Devran bana bir pehlivanmışım gibi bakıyordu. Sırıtarak karnıma ovuşturdum. “İki kişiyiz, olacak o kadar.”
Boran bana, dünyanın en güzel şeyine bakıyormuş gibi bakıyordu. Dudağının kenarında ki gülümsemeyi acilen silmesi gerekiyordu. Hafifçe şişmiş olan karnıma indirdim gözlerimi ve derin bir nefes aldım. “Bir tepsi daha yer misin yengem?”
“Hayır demem.” Derken güldüm. Miran beni bir an ciddiye almış gibi ayaklandığında hemen onu durdurdum. “Şaka yaptım, o kadar da değil.”
“Ne bileyim, yiğenim belki doymamıştır.”
“Doydu, hatta patlayacak neredeyse.” O an karnımda bir bebek olmasını istedim. Boran dan dahi olsa, içimde bir can taşımanın mucizesine kalbim eridi. Yediğimiz yemekten sonra erkekler ayaklanıp giderken bende odama çıktım. Midem bulandığı için ne yediysem anında geri boşaltmıştım.
Canım sıkıldığı için odamı temizlemeye karar verdiğim sırada kapım açıldı ve içeri Yasemin ve Larin girdi. “Kapıyı çalmayı unuttunuz galiba.” Derken dağınık yatağımı topluyordum. Yasemin yatağımıza kinle bakıp “Hayır.” Dedi sinsi bir sesle. “Kendi odamın kapısını çalma gereği duymadım.”
Ne söylediğini ya kendi duymuyordu ya da ben anlamamıştım. “Ne dedin sen?”
“Ne dediğim gayet açık değil mi Dila’cım, sağır mısın?”
“Benimle doğru konuş.” Derken yatağın örtüsünü serte attım. “Yoksa o dilini koparırım.”
“Sen bana artık hiçbir şey yapamazsın.” Larin sessiz ama onu destekler bir yüz ifadesiyle kollarını bağlamış bizi dinliyordu. “Hadi ya, neden?”
“Hamile olmadığını biliyorum.” Tek nefeste söylediği sözler karşısında şaşkınlıkla gözlerimi açtım. Nereden öğrenmiş olabilirdi, nasıl anlamıştı. “Sizi duydum sabah, Boran’la konuştuklarınızı duydum.”
Ona istediğini vermemek için dümdüz bir ifadeyle “Dediğin gibi, Boran’la konuşmamızı duydun. Boran’ın da bildiği bir durum. Seni ne ilgilendiriyor.”
“Beni değil ama teyzemi ilgilendiriyor.” Gülerek arkasını dönüp “Teyze.” Diye bağırdı.
“Yasemin.” Diye bağırdım. Allah kahretsin, telefonum bile yoktu Boran’ı aramak için. Sevda hanım kıyameti koparacaktı. Yasemin koştura koştura teyzesinin yanına giderken arkasından öfkeyle bağırarak yakalamayı çalıştım.
“Yasemin sakın.”
Yasemin balkonda oturan teyzesine hamile olmadığımı hemen yetiştirdi. “Dila hamile değil teyze, sizi kandırmış, Boran’ı kandırmış.” Diye yalan söyledi, Boran’ın bildiğini bile bile. Bu yaptığını Boran yanına bırakacak mı sanıyordu.
Sevda hanım çıldırmış bir vaziyette üzerime doğru gelirken kız kardeşi onu zorda olsa tutmuştu. “Defol git evimden.” Diye bağırmıştı bana ulaşmaya çalışırken. Beni asla dinlemiyordu. Yasemin ve Larin bizi keyifle izlerken çıldırmış bir vaziyetteydim. “Defol git, gözüm görmesin seni.” Cemile hanımda can havliyle yukarı çıkarken beni korumak için önüme geçmişti. “Seni öldürmeden defol git.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 98.95k Okunma |
4.97k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |