32. Bölüm
Dilan Özçelik / SAFİR / 31.BÖLÜM: CENNET

31.BÖLÜM: CENNET

Dilan Özçelik
dilanzclk

 

 

“Gördüğün gibi elimden geleni yapıyorum.” Diyerek beni peşinden dağ evine sürükledi. Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açarken beni kendisiyle birlikte içeri alıp kapıyı kapattı. İçerisi daha öncesinden ısıtılmış, temizlenmişti. Yine her zamanki gibi her şeyi düşünerek hareket ediyordu.

 

 

Buraya Arslan’la daha önce bir şey almaya geldiğimizi hatırlarken sertçe yutkunarak salona doğru yürüdüm. Hafta sonlarımızı burada geçiririz diye düşünmüştük. Her şeyi düşümüzde kalmıştı, gerçeklik tamamen karnımdaki çocuğun babasına kalmıştı. Boran’ı takip ederek salondan mutfağa ilerledik. Yemekler bile hazırdı. “O eve geri dönmeyeceğiz değil mi?”

 

 

“Sen nasıl istersen öyle olacak?”

 

 

“Sahi mi?” tepkim Boran’ı gülümsetirken samimi bir şekilde gülümsedim. “Sahi.” Dediğinde gülümseyişim tüm yüzüme yayıldı. “O zaman ya burada kalacağız ya da kendi evimize döneceğiz. Karar senin…” O beni kırmamıştı, bende ona iki seçenek sunuyordum.

 

 

“İçinde sen olduktan sonra fark etmiyor.” Söylediği şeye kendisi de inanamazken, aval aval suratına bakmaktan kendimi alamadım. “Öyleyse, bir süre buradayız.”

 

Kendini toparlamaya çalıştı. “Öyle diyorsan, öyle!”

 

Gözlerimin içinin parladığını hissediyordum. Yavaşça odağımı yemeklere çevirirken onunda aç olacağını düşünerek hazırlanmış yemekleri ısıtmak için ocağa bıraktım. “O gün annen beni kovduğunda sana ulaşmak için Hicran’a gittim. Seni arayacaktım ama Kaya ordaydı. Olanları öğrendi, çok sinirlendi.”

 

 

Boran duruşunu dikleştirdi. “Bende olsam aynı tepkiyi verirdim.” Hatalı olduklarını kabul etmesi içimi rahatlatmıştı. “Senden kaçmadım, gitmek zorunda kaldım.” Dedim, sesimde o günün hüznü vardı.

 

Boran üzerindeki ceketi çıkarıp sandalyeye bıraktı. Yüksek tabureli masaya iki tabak yerleştirirken “Benim hatam.” Dedi. “Seni yalnız bıraktım.”

 

 

“Her daim yanımda olamazsın.” Masaya bardakları bıraktığım sırada yanıma yaklaştı. “Olacağım.” Derken beni masayla kendi arasına almıştı. “Her daim yanında olacağım.”

 

 

Sıcaklandığımı hissederken “Yanında mı taşıyacaksın beni?” dedim tatlı bir sesle. “Evet.” Derken bakışları dudaklarıma düşmüştü. “Elin elimden ayrılmayacak.” Yüzümü yüzüne kaldırıp, kirpiklerimin arasından ona baktım. “Ya tutmak istemezsem.” Diyerek ona meydan okuduğumda, avuçlarını masaya yaslayıp beni iyice sıkıştırdı.

 

 

“Bende seni omzumda taşırım.”

 

 

“Alıştın iyice omzunda taşımaya beni! Kuş kadarım tabi kolay geliyor ama yedi ay sonra göreceğim ben seni.” Kırdığım potun farkına Boran’ın çatılan kaşlarıyla fark ederken dilimi ısırdım. “O da ne demek?”

 

 

Yalan mı söylemeliydim, bilmiyordum. “Dila?” Boran yüzüme düşen saçlarımı kulağının arkasına yerleştirirken yüzüm ellerinin arasına almıştı. “Yedi ay son ne olacak?”

 

 

“Bebek.” Diye fısıldadım, sesim içime kaçmıştı sanki. Boran kaskatı kesilirken ona bu kadar kolay söylediğim için içten içe kendime kızıyordum. Kendine gelmesini ve tepki vermesini beklerken dudaklarımı dişlerinim arasına aldım.

 

 

Sesli bir şekilde yutkunduğu sırada bir eli karnıma doğru kaymıştı. “Hamilesin?” diye fısıldadı, onaya ihtiyacı varmış gibi. Konuşamadım ve başımı aşağı yukarı salladım yalnızca. “Sana kurban olurum.”

 

 

Beni kollarının arasına alırken, ona engel olmadım ve göğsünde açtığı yuvanın kapısından içeri girdim.

 

 

….

 

 

 

“Boran napıyorsun?” Dizimin dibinde oturmuş koca adama bakarken, gülsem mi şaşırsam mı bilemeyerek, gözünün içine baktım. Hafifçe araladığı kazağımın içinden karnımı elliyordu. Küçük bir çocuk gibiydi, karnımda ki küçük şey en çok onu mutlu etmişe benziyordu.

 

 

“Çocuğumu seviyorum.” Diyerek savunma yaptığında gülmemek için kendimi zor tuttum. Boran şimdiden böyleyse, sonrasını düşünemiyordum. “Beni elliyorsun gibi duruyor ama.” Derken dilimi ısırdım. “Bana bir daha dokunursan seni vururum demedim mi?”

 

 

 

Boran beni hiç tınlamadı, kazağımı biraz daha aralarken “Sana değil, çocuğuma dokunuyorum.” Dedi. Mantıksızca yaptığı mantıklı açıklama karşısında kaşımın birini kaldırdım. “Bana dokunamazsın Boran ağa.” Derken sesim ciddi olsa da yüzüm bunun tam tersini söylüyordu. Boran hafifçe bacağımı aralayıp bana daha da yaklaşırken kirpiklerinin altından gözlerime bakmıştı. “Sana dokunmadığım için mi tiripleniyorsun?”

 

 

“Tabi ya, yanıp tutuşuyorum bana dokunman için. Nerden anladın?” iğneleyici bir şekilde sorduğum soru karşısında karnımda gezinen parmaklar duraksadı, parmakları sıcacıktı. “Teninden, kıvranışından, gözlerindeki karanlıktan…” sesli bir şekilde yutkundum. Dokunuşları karşısında verdiğim tepkilerden haberim yoktu. Boran sessizliğim karşısında serseri bir şekilde gülümserken “Hamileyim ben.” Dedim çocuksu bir sesle. “Hormonlarım mantıklı düşünmüyor.” Diyerek kendimi düştüğüm durumdan kurtarmaya çalıştım.

 

 

“Canın beni çekiyor öyleyse, doğru mu anladım?” alt dudağı hafifçe kıvrılmıştı, yüzündeki arsız gülümseme beni kızdırmak yerine gülümsetti. Yanaklarım kızarmıyordu artık, utanmak aklıma bile gelmemişti. Naif, utangaç bir kız asla olmamıştım zaten. Lügatim da yoktu.

 

 

Sessizce gözlerine bakmaya sürdürdüğümde Boran sessizliğimi cevap olarak algılamış, kazağımın altından başını içeri sokmuştu. Sakince arkama yaslandığım sırada dudağını tenimde hissettim. Göbek deliğimde sürttüğü sıcacık dudaklarının etkisiyle “Ben değil, hormonlar…” diye mırıldandım.

 

 

“Anlıyorum.” Diyen Boran’nın hırıltısını duydum zar zor. Sadece dudaklarının tenime dokunmasıyla bile ayaklarımı yerden keserken başımı geriye atıp sertçe nefesimi dışarı verdim. O sırada Arslan’ın yüzü gözlerimin önünde beliriverdi. Gözlerimi hızla araladım, Boran dudaklarıyla yaptığı şeye odaklanmaya çalıştım. Yeniden kapattım ve yeniden onu gördüm. Bana ne olduğunu bilmiyordum, Arslan’ın gözlerinin hayali gözlerimin önünden gitmiyordu.

 

 

Kalbime saplanan ağrıyla “Boran.” Diye inledim. Boran bunu zevkten yaptığımı düşünerek işine devam ederken hızla kazağı üzerimden çıkarıp Boran’ın yüzünü görmek istedim. Arslan’a karşı hissettiğim vicdan azabıyla baş edemiyordum. “Dila?” sesi soru işaretleriyle doluydu. Boran gözlerimin içine baktı. Arslan’ın yeşil gözlerinin yerini onun kehribarları aldı. Bir süre sadece gözlerinin içine baktım. Anlamış gibi, kaşlarını çatmıştı. “Uykum var, uyuyalım mı?”

 

“Olur.” Derken ayağa kalktı, sesi kırgındı. Onu geri çevirmek değildi niyetim, sadece içimdeki yara kapanmıyordu. Üstelik yara bere içindeydim. Ya iyileşmeyi zamana bırakacaktım ya da Arslan’ın yarasına Boran’ı yara bandı yapacaktım.

 

 

“Sen geç yat, ben biraz burada takılacağım.”

 

 

Sessizce başımı sallayarak ayağa kalktım, başım önümde yatak odasına gittiğimde aklım sadece Boran’daydı. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp saten siyah geceliği giydim ve saçlarımı taradım. “Baban’ı üzmek değil niyetim.” Diye fısıldadım karnımdakine. “Ne yapacağım ben böyle, ne önüme bakabiliyorum ve ne ardımdan gözlerimi alabiliyorum.”

 

 

Arslan içimdeki mezarlıktan çıkarmalıydım artık. Yoksa ne Boran mutlu olacaktı ne de ben. Ve çocuğumu mutsuz bir evliliğin kurbanı edecektim. Derin bir nefes alıp kapıya kısa bir bakış attım. Geçmişi silmeye karar verdiğim o birkaç saniyede çıplak ayaklarımı salona çevirdim ve hızlıca Boran’ın yanına gittim. Elinde alkol olduğunu düşündüğün bir şeyi yudumluyordu. Başı arkasına yaslı gözleri dimdik tavana bakıyordu. Işıkları kapatmıştı ve loş ışıkta sadece yüzü görünüyordu. Geldiğimi fark ettiğinde yüzünü bana çevirdi. Kafamın içindeki her şeyi susturdum, ayaklarının dibine kadar yürüdüğüm sırada sessizce beni izliyordu. “Sen olmadan uyumayacağım.” Dedim, fısıltıdan ibaret bir sesle.

 

 

“Gelirim birazdan.” Dediğinde başımı iki yana salladım. “Ben şimdi gelmeni istiyorum, bana yardım etmeni istiyorum.” Dedim bana daha önce kullandığı kelimeleri yeniden dile getirerek. “Yardımına ihtiyacım var.”

 

 

 

Boran allak bullak bir ifadeyle yaslandığı yerden doğruldu. Kalkmasına fırsat vermeden dibine girdim. “Geçmişi silmeme, acılarımı dindirmeye ve yaramı kapatmama yardımcı olur musun?”

 

 

Boran hiçbir şey demeden alnını karnıma yaslayıp derin bir nefes aldı. Dolan gözlerimi kırpıştırıp saçlarına uzandım ve ilk defa ona şefkatle dokundum. Boran ellerini belime sararken yavaşça kucağına oturdum ve gözlerimi bir an bile kırpmadan kehribarlarına odaklandım. “Acın da benim yaran da benim. Senin kulunum ben, senin yerine ben çekerim acısını.”

 

 

Elindeki alkol bardağını fondip yapıp masaya bıraktığında derin bir nefes aldım. Yüzümü ellerinin arasına alırken parmaklarımı ensesine indirdim, alnımı alnına yaslarken nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Yanımda ilk kez alkol alıyordu, nefesinde viski tadı vardı. “Acı çekmeni istemiyorum.” Diye fısıldadım. Dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı, ensesindeki ellerimi yüzüne kaydırdım. Derin bir nefes alarak çenesinde baş parmağımı dolandırdım. Hafifçe çıkan sakalları ellerimin arasından kayıp gitti. Onu nasıl sevebilirdim, bilmiyordum.

 

 

Ama bu dünyada yaşadığım cehennemi söndürmem gerekiyordu artık. Çocuğum için, yeniden bir cennet inşa etmeliydim ve bunun için de Boran’a ihtiyacım vardı. “Ben o gün Arslan’ın mezarına, ona aşık olan Dila’yı gömmek için gitmiştim.” Dedim, tutuklu bir sesle. Abi demediğim için içten içe kızdığını hissetsem de hiçbir şey söylemedi. “Ona veda ettim. Dila Barbas’ı gömdüm, Senin için geçmişimi yaktım Boran.”

 

Boran’ın gözlerinden akan bir damla yaşın ellerime bulaştığını hissettim. Kalbim burkuldu sandım. İkimizin de cehennemiydi bu, herkes bir şekilde yanmıştı Arslan’ın ölümüyle ama biz o cehennemden çıkamamıştık, bizi diri diri mahkum etmişlerdi.

 

 

Boran yüzüme düşen saçları omuzlarımdan aşağı sarkıttığında derin bir nefes aldım. Geceliğimin askıları omuzlarımı zar zor tutunuyordu, bir tanesi omzundan kayarken Boran geceliğin kaydığı omzuma bir öpücük kondurdu. Diğer tarafı ben indirmek istedim fakat Boran bana engel oldu, askıları düzeltip beni göğsüne çektiğinde kollarımı gövdesine sardım.

 

 

Bölüm : 11.01.2025 23:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Dilan Özçelik / SAFİR / 31.BÖLÜM: CENNET
Dilan Özçelik
SAFİR

90.83k Okunma

4.83k Oy

0 Takip
68
Bölümlü Kitap
1. BÖLÜM ARSLAN SAFİR'İN ÖLÜMÜ2. BÖLÜM: KARARKARAKTERLER3.BÖLÜM : KAÇIŞ4 BÖLÜM: DİLA SAFİR5.BÖLÜM: BORAN SAFİRİN KARISI DİLA SAFİR6. bölüm: KUMA7.BÖLÜM: SENİN KAPINA ÖLMEYE GELDİM8.BÖLÜM: KAVUŞMAK9.BÖLÜM :İNTİHAR10.BÖLÜM: YAMAN ÇINAR11.BÖLÜM: KANA KARŞI12. BÖLÜM: "Vurmazsan karım değilsin."13.BÖLÜM: YENİLGİ14.BÖLÜM: CEHENNEMİN DİBİ15.BÖLÜM: SİLAH16.BÖLÜM: KATİL17.BÖLÜM: NEFES18.BÖLÜM: DUA19.bölüm: Yalancı20.BÖLÜM: İNATÇI21.BÖLÜM: DEDİKODU22.bölüm : BACIM DİYECEKSİN23.BÖLÜM: YILLAR ÖNCE24.BÖLÜM:ZİNCİR25.BÖLÜM: KONU SEN DEĞİLSİN26.BÖLÜM: YARA27.BÖLÜM: BOŞ OL28.BÖLÜM: EV29.BÖLÜM: KARIM30.bölüm31.BÖLÜM: CENNET32.BÖLÜM: SEVDİM33.BÖLÜM:NİNNİ34.BÖLÜM:LAL35. GİDİP DE DÖNMEMEK36.BÖLÜM: MAHVETMEK37.BÖLÜM: YANALIM O ZAMAN BORAN AĞA38. BÖLÜM: BERDEL39.BÖLÜM: KARDEŞ40.BÖLÜM: GERÇEKLER41.BÖLÜM: KAÇMAK42.BÖLÜM: ZARİF43.BÖLÜM: İMKANSIZ44.BÖLÜM: LARİN VE KAYA45.BÖLÜM:KURBAN46.BÖLÜM:ALDATMAK47.BÖLÜM: DAVRAN SAFİR48.BÖLÜM:İHTİLAL49.BÖLÜM: ARTIK KARIM DEĞİLSİN50.BÖLÜM: SAFİR KIZI51. BÖLÜM: ŞEHİR52.BÖLÜM:DOĞUM53.BÖLÜM: DÜĞÜM54.BÖLÜM: AFFETMEYECEĞİM55.BÖLÜM: HİÇBİR ZAMAN56.BÖLÜM: BARBAS GELİNİ57.BÖLÜM:DELİRİYORUM58. ZALIMIN KIZI59.BÖLÜM: İTİRAF60.BÖLÜM: GÜZEL OLAN SEDACE SENSİN61.BÖLÜM:SENİ SEVMEK KADAR İMKANSIZ DEĞİL62.BÖLÜM: KARDEŞİMSİN63.BÖLÜM:TORUN64.BÖLÜM:MEYDAN65.BÖLÜM:HÜKÜM66.BÖLÜM:İNANMAK67.BÖLÜM: GİDEMEM
Hikayeyi Paylaş
Loading...