36. Bölüm
Dilan Özçelik / SAFİR / 35. GİDİP DE DÖNMEMEK

35. GİDİP DE DÖNMEMEK

Dilan Özçelik
dilanzclk

 

Göğsümün üzerine düşen karanlıkla nefes alamadığım sırada “Abla…” diyen bir fısıltı duydum, küçücük ama umut doluydu. Beynimin içindeki karanlığa bir ışık gibi vurup, düşmeme izin vermemişti. Bin tane kötü düşünce gözlerimin önünden bir şerit dahilinde hızla aktığı sırada Lal’in fısıltısıyla yarım bir nefes aldım. “Abla ben iyiyim ama Devran… Devran abi beni korumak isterken vuruldu.” Boran hızla Devran’ın yanına çöktü, Lal’in üzerinde hareketsizce yatan kardeşini korkuyla dokunurken Arslan’ın vurulma anı ikimizin de üzerine kabus gibi çökmüştü. Göz göze geldik ve bakışlarında gördüğüm şey beni korkuttu. Lal’in hıçkırığıyla yeniden bakışlarımızı onlara kaydırdık. Devranın yüzü Lal’in kıvırcık saçlarının arasında, bir bariyer gibi Lal’in üzerinde yatıyordu. Tamamen onu korumak isterken yaralanmıştı, kapıdaki korumaların hepsi vurulmuştu ve ayaktaki tek şey bendim. Ne Lal’e yaklaşabildim ne de Devran’a.

 

 

Lal iyiydi ama Devran için aynı şey söz konusu değildi. “Devran, kardeşim…” Boran’ın sesi yüreğimi dağladı. İkinci defa kardeşini kaybetme korkusuyla karşı karşıya kalmıştı. “Devran, kalksana lan.” Boran Devran’ı dokundu ama dokunduğu gibi eli kırmızıya boyandı. Ateşe dokunmuş gibi yüzünün tonu değişti. “Devran’ım.” O sırada ambulanslar üst üste kapının önüne dizildiler, polisler hızla araçlarından inerken kardeşim gibi gördüğüm Devran’ın diğer yanına da ben çöktüm. Lal onun altında hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yarasına zarar vermemek için Boran’ı durdurdum. “Yardım edin.” Derken merdivenleri çıkan acil müdahele ekibine seslendim. “Boran izin ver.” Doktorların yardımıyla Devran’ı sedyeye aldılar. Sırtında, omzuna yakın iki noktada kurşun izi vardı. Lal Devran’ın yarasıyla karşı karşıya geldiği an, üzerine bakındı. Çocuk bedeni kana bulanmıştı. Sarsılarak ağladı, saniyeler içinde girdiği şoktan dolayı kendine gelemediği için sakinleştirici vurarak onu da ambulansa aldılar.

 

 

Boran çıldırmış bir vaziyette önüne gelen her şeye saldırırken Lal’in gittiği ambulansa binemedim ve onun yanına koştum. “Kimseyi yaşatmayacağım, andım olsun ki kimseyi yaşatmayacağım.”

 

 

Mahvolmuştu, gözü hiçbir şeyi görmüyordu. “Boran, yalvarırım sakin ol.”

 

 

Birkaç adım gerisinde duraksadığımda, tüm camları indirilmiş şirketinin kalan tek kapı camına da tekmesini geçirdi. Öfkesi ona yaklaşamayacağım kadar yüksekti. “Hepsi benim yüzümden.” Derken, öfkeyle duvara yumruğunu geçirdi. Kendini neden suçladığını anlamadığım sırada “Hepsi benim yüzümden, kendi uçkurumun peşine düşüp kardeşimi kapı önlerinde beklettim. Hepsi benim yüzümden.” Dedi, gözü dönmüş bir vaziyetteydi.

 

 

Ne demek istediği anladığımda kırgınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. “Boran…” diye fısıldadım ama devam edemedim. Yüzüme döndü, gözlerinde cehennemi taşıyordu. “Aklımın içine sıçtın be kızım.” Derken, ses tonu irkilmeme neden oldu. “Hayatımı senin uğruna tükettiğim yetmiyormuş gibi kardeşime de sebep oldum.”

 

 

“Boran ne diyorsun?” Derken, ağlamamak için çenemi sıktım. Benim ne suçum vardı, ben ne yapmıştım ona? “Kendine gel artık. Kardeşin hastaneye götürüyorlar, peşinden gideceğine durmuş burada günah çıkarıyorsun.”

 

 

“Benim yüzümden, kardeşim benim yüzümden vuruldu.” Senin yüzünden demek istiyordu, seni sevdim ve bunun bedelini ödüyorum diyordu. “Amacımı unuttum, yolumu şaşırdım.” Dilinden dökülen her kelimenin beni nasıl yaraladığını bilmiyordu, bilse böyle konuşamazdı. “Senin kapına ölmeye geldim ama kendi evimim kapısını çakallara açık bıraktım.”

 

 

“Bende senin evin değil miyim?” dedim, vereceği cevaptan korkarak gözlerimi yumdum, derin bir nefes alarak araladığımda bakışlarını benden çekti. Bu yeterli bir cevaptı, sustu. Yumruğunu bir kez daha duvara geçirdiğinde elinin kanadığını gördüm. Kendini cezalandırıyordu ama şu an yıkılmamanın sırası değildi. Şu an en çok ona ihtiyacımız vardı. Bir polisin yanımıza geldiğini fark ettiğimde bakışlarımı Boran’dan genç polis memuruna çevirdim.

 

 

“Geçmiş olsun.” Diyen polis memuruna Boran dümdüz bir ifadeyle bakarken ben zorda olsa gülümsemeye çalıştım.

 

 

“Şu an sırası olmadığını biliyorum ama olay yerindeki tek canlı tanıklar sizsiniz. Eğer gördüğünüz ya da fark ettiğiniz bir şey varsa soruşturmada çok yardımcı olacaktır.”

 

 

Boran sertçe sıvazladığı çenesinden parmaklarını çekerek ellerini yumruk yaptı. “Hiçbir şey göremedik, biz içerdeydik çıkana kadar olan olmuştu.” Diyen Boran’ın sesindeki ton, göğsümün sızlamasına neden oldu. Derin bir nefes aldım ve polis memuruna aynı şeyleri söyledim. “Öyleyse Lal hanımın uyanmasını bekleyeceğiz. Yaralanmayan tek kişi o.” Diyerek uzaklaşan polis memuruyla Boran aracına yöneldi, peşinden gelmem için gözüyle işaret verdiğinde arkasına takıldım. Beraber aynı araca bindiğimizde hastanenin yolunu tutmuştu. Aynı sırada aile üyelerinin aramalarına üst üste red cevabı verip Miran’ı aramıştı. “Ne kadar adam varsa topla.” Diyerek emir verdikten sonra hızını yükselterek yola devam etti.

 

 

Ona bakmaktan kendimi alamadığım sırada karnıma dokundum, hafiften hissettiğim ağrıyı görmezden gelmeye çalıştım o sırada. Boran’ın doğurmak için can attığı çocuğumuz şu an umurunda değildi nasıl olsa. Hastaneye çok kısa bir süre vardığımızda Boran önce Devran’ın yanına koştu. Ameliyata almışlardı, yarasının tehlikeli bir yerde olmaması içimizi azda olsa rahatlatıyordu. Safir ailesi daha ortalıkta yoktu ama eminim ki birkaç dakika sonra buraya yığılacaklardı. Sevda hanımla karşı karşıya gelmeye hazır olamasam da Boran’ı yalnız bırakmak istemediğim için o nereye gittiyse bende peşinden ilerledim.

 

 

 

Daha sonra Lal’in odasını bulduk ve uyanmasını bekledik. Verdikleri sakinleştiriciden dolayı baygın düşmüştü. Gördüğü şeylerin onda travma yaşatacağı belliydi. Boran Lal’in bir şey görmüş olabileceğini düşünerek uyanmasını bekliyordu, o sırada hemşirenin birinin yanına gittim ve karnımdaki ağrıdan bahsettim. Boran telefonda olduğu için ilgisi benim üzerimde değildi. Hemşire kadın hemen kadın doğum doktoruna yönlendirdi. Boran’a haber verme gereği duymadan koridordan çıkarak acil girişle ayarlanan doktorun odasına gittim.

 

 

Orta yaşlarda adı Yılmaz olan doktor içeri girer girmez ilgiyle “Buyrun geçin lütfen.” Diyerek ayağa kalktı. Özel hastane olduğu için ilgilenişleri oldukça iyiydi. Bekletmemişlerdi bile. Doktora ağrımdan bahsettiğimde “Stres kaynaklı olmuş olabilir ama yine de bir kontrol edelim. Lütfen sedyeye geçin ve karnınızı açın.” Derken sedyeye yönlendirdi.

 

 

Endişeyle gözlerimi üzerimde gezdirdim. Elbise vardı üzerimde, montumu yavaşça çıkarıp kenara koyarken sedyeye oturdum. Elbiseyi üst tarafından açarak karnıma kadar çektim. Sedyeye uzandığımda utanmadan edemedim ama daha sonra kendime hızlıca kızdım. O bir doktordu, belki doğumuma bile o girecekti. “Sakin olun lütfen.” Doktor halimden anladı ve anlayışıyla gülümsedi. Buralarda sıkça karşılaştığı bir durum olmalıydı. Doktor karnıma bir jel sürdü ve ultrason cihazını karnımda gezdirmeye başladı. İlk defa doktor kontrolüne girdiğim için ister istemez heyecanlıydım.

 

 

Birkaç saniye karnımın her köşesine gezdirdiği cihazın soğuğuna alışmaya çalışırken küçük ekrana yansıyan görüntüye dikkat kesilmeye çalıştım. “Bebeğimiz oldukça iyi, hiçbir sıkıntı yok maşallah.”

 

 

Doktorun iyi şeyler söylemesi üzerine “Çok şükür.” Derken gülümsedim ve ekrana dolan gözlerle bakakaldım. “Cinsiyeti daha belli olmaz ama iki hafta sonra belli eder kendini. Gelirsiniz, bakarız.” Gülümserken başımı yavaşça aşağı yukarı sağladım. Önemli olan sağlıklı olmasıydı, cinsiyetinin benim için hiçbir önemi yoktu. “Bir doktorunuz var mıydı?”

 

 

Başımı iki yana salladım. “Maalesef, ilk defa kontrole geliyorum.” Dedim ve suçlu hissetmeden edemedim. Çocuğumla asla ilgilenmemiştim. “Dilerseniz hastanemize kaydınızı yapalım ve sizinle biz ilginelim.”

 

Doktor cihazı karnımdan çekti ve jeli silmem için kağıt havlu uzattı. “Olabilir tabi neden olmasın.” Derken kağıt havluyla karnımı silmeye başladım. Tam o sırada doktorun kapısı çalınmadan açıldı ve Boran ateş saçan gözlerle içeri daldı. “Dila!”

 

 

“Buraya böyle giremezsiniz beyefendi.” Doktor saygısızca içeri giren Boran’la ayaklandığında, Boran’ın bakışları yalızca benim üzerimdeydi. Yarı çıplak olan üzerimde gezdirdiği gözlerine inanamayarak sertçe yüzünü sıvazlayıp dışarı derin bir nefes bıraktı. “Çekil lan önümden. O benim karım.” Boran doktoru tek eliyle itekleyip iki adımla önüme dikildi. Ne bu halin der gibi üzerime bakındığı sırada yavaşça doğruldum. Boran hızla sedyenin önündeki perdeyi çekerek beni sakladığında “Biraz ağrım vardı.” dedim, dümdüz bir sesle. Doktor eşim olduğunu anlamış olacak ki müdahale etmemişti bir daha. “Kontrol ettirmek istedim.”

 

 

Ellerimden tuttu, sonra elbisemi giymeme yardım etmeye çalıştı. Çıkarmakta daha usta olduğu için giydirmekte zorlanmıştı. “Neden haber vermiyorsun?” derken az önceki öfkesi balon gibi sönmüştü. Bakışları saniyelik siyah sutyenim de dolanmış ama hemen kendini toparlayarak elbisenin kollarını ellerimden geçirerek omuzlarıma kadar kapatmıştı. Elbisenin altında kalan saçlarımı çıkarırken yüzümü ellerinin arasına alıp alnını alnıma yasladı. “Dikkatini dağıtmak istemedim.” Dedim kinayeli bir sesle. Kelimelerin bıçak gibi ona saplandığında bir süre sessiz kaldı.

 

 

Elbisemin fermuarını çekerken “Dila.” Dedi kısık bir sesle. Yüzümü başka tarafa çevirirken “Lal uyandı mı?” diye sordum, konuyu değiştirmek için. “Uyandı, Kaya’da geldi. Lal şimdi onun yanında. Kapıda seni bekliyor.”

 

 

“Yanında kalmak istiyorum.” Dedim ama kabul etmeyeceğini de biliyordum. “Ben diye bir şey yok artık, benim yanımda kalamazsın. Daha önce söylediğim gibi eğer başıma bir şey gelirse yapacağın ilk şey gitmek olacak.” Lal’in ona bir şeyler söylediğini anladım.

 

 

“Peki Lal bir şey söyledi mi?” derken saçlarımı düzelterek ayaklarımı yere bastırdım. Boran önümde durduğu için dirseklerimden yakalayıp beni kaldırdı. Kehribar rengindeki gözlerinin içine baktım. “Bize bunu yapanlar kimmiş?”

 

 

Sinirle gülümsedi. “Çınar’lar.” Dedi ve sustu. Nedenini bilmiyordu ama kimin yaptığını artık biliyordu. “Lal, Yaman Çınar’ı görmüş arabada.”

 

 

“Yaman mı?” derken nefesimi tuttum. Bunu derken düşecek gibi oldum ama Boran beni daha sıkı tuttu. Bunu neden yapmıştı, anlamıyordum. Benim yüzümden miydi? Bana o kadar takıntılı biri değildi, benim yüzümden bu kadar ileri gitmiş olamazdı değil mi? “Neden?” derken, Boran’ın aklımdan geçenlerin aynısını söylememesi için içten içe dua ettim. Ben bu yükü kaldıramazdım. Aşık olduğum adamın ölümüne sebebiyet olamazdım.

 

 

“Bilmiyorum.” Diyen Boran, aklımdan geçenleri duyuyormuş gibi yanağıma dokundu. “Burada konuşmayalım, Dışarı çıkalım.” ellerimden tutarak beni ardından yürütürken ayakta bekleyen doktorla göz göze gelerek mahcupça gülümsedim. “Teşekkür ederim Yılmaz bey.” Dedim ama Boran adama öyle bir baktı ki, adam bana cevap veremedi.

 

 

Ellerinin arasında olan ellerimi hafifçe sıkarak daha hızlı yürüyerek bizi dışarı çıkardı. Devran’ın bulunduğu tarafa hiç girmemişti ailesiyle karşılaşmamı istemediği için. Arkasından sürüklenirken “Devran nasıl.” Diye sordum.

 

 

“İyi olacak.” Dedi, “Sen sadece kendi karnındakini düşün, Lal’de biraz sıkıntılı günler yaratabilir.” Öyle olacağından şüphem yoktu. Annem ona sesini bile yükseltmezdi, bugün şahit olduğu görüntüleri asla unutamazdı. Dışarı çıktığımızda hastanene bahçesinin Safir’lerle dolu olduğunu gördüm. Duyan gelmişti, böyle günlerde herkes birlik olmak zorundaydı. Otopark tarafında Kaya arabanın içinde beni bekliyordu. Lal arka koltukta uyuyordu, Kaya kaçtığım için kızgın olmalı ki, haklı olarak tabi. Bakışları öfkeliydi. Benim yüzümden Lal’e bir şey olsaydı, annem beni kendi elleriyle öldürürdü. “Karnımdakini tek başıma yapmadım Boran.” Dedim, kendi ailemi sonra düşünmeye bırakarak. Öncelik karnımdaki ve onun babasındaydı. “Benim kadar sende onu düşünmek zorundasın.”1

 

 

“En çok sizi düşündüğüm için sana veda ediyorum Dila.” Diyen Boran’ın sesinden çaresizlik akıyordu. Beni kendine çekerek aramızda bir nefes kadar mesafe bıraktığında, nasıl ona karşı böyle hissettiğimi anlamaya çalışıyordum. Bu kadar nasıl bağlanabilmiştim ona, bana dokunurken bile midemi bulandıran adamın hasretini nasıl çekebilirdim? “Benim evimde yuvamda, geleceğimde, geçmişimde her şey sensin. Sen benim her şeyimsin. Bunu basit bir kelime olarak algılama. Sensizliği dibine kadar yaşadım Dila. Saçının kokusunu bilmeden, dudaklarının tadını bilmeden yaşadım. Sana yıllarımı verdim, imkansız olduğunu bildiğim halde bir an bile vazgeçmedim seni sevmekten.”

 

 

“Özür dilerim.” Diye fısıldadım, ona sıkıca sarılmak istiyordum. Boran neden özür dilediğimi anlamayarak kaşlarını çattığında parmak uçlarımla parmak uçlarına dokundum. “Bilmeden canını bu yaktığım için.” Diye açıkladım.

 

 

“Dila’m.” Diye inledi, dudağının kenarı şefkatle kıvrılmıştı.

 

 

 

Bir adım daha yaklaştım, etrafta çok insan olduğu için sınırımı korumak zorundaydım ama kimin umurundaydı. Gidip de dönmemek vardı işin ucunda, kollarımı sıkıca boynuna dolarken parmak uçlarında yükselip boynuna sokuldum. Boran kollarını belime sararken saçlarımdan öptü. “Şu an için bir otuz yıl daha veda ederim.”

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 04.02.2025 21:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Dilan Özçelik / SAFİR / 35. GİDİP DE DÖNMEMEK
Dilan Özçelik
SAFİR

92.53k Okunma

4.84k Oy

0 Takip
68
Bölümlü Kitap
1. BÖLÜM ARSLAN SAFİR'İN ÖLÜMÜ2. BÖLÜM: KARARKARAKTERLER3.BÖLÜM : KAÇIŞ4 BÖLÜM: DİLA SAFİR5.BÖLÜM: BORAN SAFİRİN KARISI DİLA SAFİR6. bölüm: KUMA7.BÖLÜM: SENİN KAPINA ÖLMEYE GELDİM8.BÖLÜM: KAVUŞMAK9.BÖLÜM :İNTİHAR10.BÖLÜM: YAMAN ÇINAR11.BÖLÜM: KANA KARŞI12. BÖLÜM: "Vurmazsan karım değilsin."13.BÖLÜM: YENİLGİ14.BÖLÜM: CEHENNEMİN DİBİ15.BÖLÜM: SİLAH16.BÖLÜM: KATİL17.BÖLÜM: NEFES18.BÖLÜM: DUA19.bölüm: Yalancı20.BÖLÜM: İNATÇI21.BÖLÜM: DEDİKODU22.bölüm : BACIM DİYECEKSİN23.BÖLÜM: YILLAR ÖNCE24.BÖLÜM:ZİNCİR25.BÖLÜM: KONU SEN DEĞİLSİN26.BÖLÜM: YARA27.BÖLÜM: BOŞ OL28.BÖLÜM: EV29.BÖLÜM: KARIM30.bölüm31.BÖLÜM: CENNET32.BÖLÜM: SEVDİM33.BÖLÜM:NİNNİ34.BÖLÜM:LAL35. GİDİP DE DÖNMEMEK36.BÖLÜM: MAHVETMEK37.BÖLÜM: YANALIM O ZAMAN BORAN AĞA38. BÖLÜM: BERDEL39.BÖLÜM: KARDEŞ40.BÖLÜM: GERÇEKLER41.BÖLÜM: KAÇMAK42.BÖLÜM: ZARİF43.BÖLÜM: İMKANSIZ44.BÖLÜM: LARİN VE KAYA45.BÖLÜM:KURBAN46.BÖLÜM:ALDATMAK47.BÖLÜM: DAVRAN SAFİR48.BÖLÜM:İHTİLAL49.BÖLÜM: ARTIK KARIM DEĞİLSİN50.BÖLÜM: SAFİR KIZI51. BÖLÜM: ŞEHİR52.BÖLÜM:DOĞUM53.BÖLÜM: DÜĞÜM54.BÖLÜM: AFFETMEYECEĞİM55.BÖLÜM: HİÇBİR ZAMAN56.BÖLÜM: BARBAS GELİNİ57.BÖLÜM:DELİRİYORUM58. ZALIMIN KIZI59.BÖLÜM: İTİRAF60.BÖLÜM: GÜZEL OLAN SEDACE SENSİN61.BÖLÜM:SENİ SEVMEK KADAR İMKANSIZ DEĞİL62.BÖLÜM: KARDEŞİMSİN63.BÖLÜM:TORUN64.BÖLÜM:MEYDAN65.BÖLÜM:HÜKÜM66.BÖLÜM:İNANMAK67.BÖLÜM: GİDEMEM
Hikayeyi Paylaş
Loading...