

MEDYA:LARİN SAFİR
“Gideyim o zaman.” E bir zahmet der gibi bir yüz ifadesi takındığımda, “Sonra ağlayıp peşimden gelme.” Diyerek tek kaşını kaldırdı. “Ben gelmeden sen gelmiş olursun.” Dedim kendimden emin bir şekilde. Kısa bir kahkaha geçti dudaklarından “Ya gelmezsem?”
“Ben gelirim o halde.” Diyerek gülümsedim. “Anlaştık.”
“Anlaştık.” Dedim, aynı onun gibi. Dudağımdan son kez öperek bilekleri bıraktığında gülerek dirseklerimin üzerinden doğrulup giyinmesini izledim. Bana son kez bakıp iç çekerken, yavaşça kalkıp kapının kilidini açtım. Kafamı dışarı uzatarak koridoru inceliğimde evin içinde tıkırtı bile yoktu. “Görüşürüz Boran ağa.” Diyerek kapıyı ona araladım. “Görüşürüz hanım ağam.” Dedi. Benden hanım ağa olur muydu bilmem ama ona ağalık çok yakışıyordu. Gülümseyerek onu uğurladığımda yanağımdan makas alarak odadan çıktı.
O gittikten sonra duşa girdim ve ev ahalisi uyanana kadar hazırlanıp salona indim. Kahvaltıyı yardımcılar yavaş yavaş hazırlarken Lal okul çantasını yerleştiriyordu. Beni görünce altan alta gözlerimin içine bakıp burun kıvırarak tekrar önüne döndü. Benim ardımdan da Kaya indi. Hem Lal’in hem benim yanaklarıma uzanıp sıkıca öperken, uzanıp saçlarını karıştırdım.
Bozduğum saçlarını düzeltirken “Dün gece o kocan buraya mı geldi?” dedi, kaşlarını çatarak. Gördüyse yalanlayamazdım zaten. Gözlerinin içine bakmaktan utanarak “Sen nereden gördün geldiğini?” dedim şaşırarak.
“Geldiğini değil, gittiğini gördüm.” Dediğinde utançla başımı başka tarafa çevirdim. Gece gelip hemen gittiğini söylemezdim de. “Neyse.” Diyerek Lal’e döndü. “Hadi hazırlan güzelim seni okuluna bırakayım.”
Lal hazırladığı çantayı koluna takarken ayaklandı. “Tamam abi, ben hazırım zaten. Çıkabiliriz.” Hanım efendi kahvaltı yapmayı sevmediği için direk çıkıyordu, Annem olsa şu an burada zorla ağzına bir şeyler tıkıştırırdı. “Tamam, gidelim o zaman.” Lal bana bakmadan salondan ayrılırken gözlerime devirerek Kaya’yı da uğurladım. Larin’le karşı karşıya gelmek istemediğim için hızlıca kahvaltımı yapıp tekrar odama çıktım.
Odada bir süre kendimi oyalarken saat ona doğru canım sıkılmaya başlamıştı bile. Biraz küçük Arslan’la oynarım düşüncesiyle odadan çıkıp küçük Arslan’ın odasına girdim. Hicran altını değiştiriyordu. Beni görünce imali bir şekilde gülümsedi. “Nasılsın yengem?” diye sorduğunda sırıtarak, gülerek gözlerimi devirip yanlarına yürüdüm. “Çok iyiyim.” Dedim, küçük Arslan’ın yanağını sıkmadan tutup salladım. “Belli belli, çok iyisin.”
Hicran altını değiştirdiğinde küçük Arslan’ı kucaklayıp, göğsüne bastırdım. “Baran çıktı mı” diye sorduğumda başını aşağı yukarı sallayıp, küçük Arslan’ın odasını üsten toparlamaya başladı. “Çıktı, baban çağırdı. Sanırım bir iş yemeği düzenleyecekler yarın akşam. Ailecek katılmamız gerekebilir.”
“Ailecek?” diyerek gülümsedim. Ben artık Barbas değildim, Safir’dim ve yemeğe katılmaya hakkım yoktu. “Ben katılmayacağım o zaman.”
“Saçmalama.” Diyerek kızdı Hicran hemen. “Senin de , abimin de kocan olarak katılması şart.”
“Annem beni görmekten hoşlanmaz.” Dedim ve yutkundum. Göğüs kafesime ağırlık çökmüştü resmen. Hem Arslan’a hem anama hem de babama veda etmiştim. Aynı anda üç kayıp! Dolan gözlerimi karnıma indirdim ve derin bir nefes aldım. Ama aynı zamanda hem karnımdaki bebeği hem de Boran’ı kazanmıştım.
Benim bir ailem vardı artık. Boran benim yuvamdı, duvarımdı, çatımdı.
“Öyle deme, bakma sen onun öyle sana tavır takındığına. Yemeden içmeden kesildi kadın senden ötürü. Onu da anla lütfen Dila. Kadın seni el bebek gül bebek büyüttü. Senin annen bizimkiler değil, gelişmiş, ileri dönük. Senin değil Arslan abimle, kimseyle evlenmeni istemezdi. Seni bambaşka yerlerde görmek istiyordu. “ Hicran haklıydı, annem hep kariyerime odaklanmamı isterdi. Bu şehirden gitmemi, buralarda körelip gitmemem gerektiğini söylerdi.
Dinlememiştim, çünkü kalbimdeki Arslan aşkı gözlerimi kör ettiği gibi kulaklarımı da sağır etmişti. Tek savaşım Arslan’la evlenmekti, ona kavuşmak, onun olmadığı bir dünyada nefes alamazdım sanırdım. Annem beni yurt dışında okutmak istediğinde bile Arslan için hayır demiştim. Çünkü Arslan ‘Seni bir gün göremezsem ölürüm.’ Demişti. Nasıl kıyabilirdim ki, çok sevmek çok fedakarlık gerektirmişti. Öyle çok sevmiştim ki, bunun bedelini onunla ödemiştim.
Fakat Boran’ı o kadar çok sevmeyecektim. Çünkü onu kaybetmek istemiyordum. “Annen o senin, şimdi gitsen yanına hemen açar kucağını. Geldiğinden beri her gün seni soruyor.”
“Öyle mi.” Derken dolan gözlerimi kırpıştırdım. “Öyle ya!” diyerek şefkatle gülümsedi Hicran. “İstersen bugün yanına gidelim.” Çok isterdim, anneme sıkı sıkı sarılmayı her şeyden çok isterdim. “Olur, çok isterim.”
“Tamam o zaman, sen Arslan’ın montunu falan girdir, bende bir üstümü değiştireyim sonra gidelim.”
“Nereye gidiyorsunuz?” Larin kapıda kollarını birbirine bağlayarak bize bakıyordu. Hemen karnımı gizlemek için kazağımı aşağı doğru çekiştirdiğimde Larin göz ucuyla yaptığım harekete anlam veremeyerek kaşlarını çatmıştı. “Leyle yengelere gideceğiz.” Dedi Hicran onu da çokta takmayarak.
“Beni yalnız mı bırakacaksınız?” derken yeşil gözlerini kısarak ablasına bakmıştı. “Seni o konağa alacaklarını düşünmüyorum Larin.”
“Nedenmiş?” Hicran ufak bir kahkaha attı. “Birincisi Safir’in, ikincisi Dila’ya yaptıklarını unutmadık.” Hicran’ın bana olan sevgisini ve desteğini nasıl karşılardım, bilmiyordum. Annesine bile tavır takınmıştı. “Birincisi sende Safir’din ama şu an gelinlerisin. İkincisi ben Dila’ya bir şey yapmadım. O bize yalan söyledi, hamile olduğunu söyleyip hepimizi kandırdı.”
“Ben değil abin sizi kandırdı.” Diyerek hemen araya girdiğimde, küçük Arslan kucağımda huysuzlanmaya başladı. Larin gözlerini gözlerime dikti. “Ben yine de hiçbir şey yapmadım, Evet seni o halde dışarı atması doğru değildi ama abimi vurmuştun ve annem sırf karının da bir çocuk var diye sana bir şey yapmamıştı. O an seni evden atmasaydı, vurabilirdi bile.”
“Hadi ya, kendini bir de haklı mı çıkarmaya çalıyorsun?” dedim öfkeyle. “Sen nasıl bir şeysin ya?”
“Haksız değilim çünkü!”
“Larin kes senini.” Diye bağırdı Hicran, Larin ablasının bağırmasıyla gözleri doldu. “Benim senin kardeşin, o değil!” dediğinde, ağladı ağlayacaktı. Hicran sabır dileyerek başını yukarı kaldırdı. “O zaman kardeşim gibi davran, Ne diye Yasemin ve annemin yaptıklarına göz yumup onlara yandaş oldun. Yasemin’i mi yakıştırdın abinlere, kız nerde zengin adam var peşinde. Annem’e zaten ne diyeceğimi bilmiyorum.” Dedi, olanlara hala inanamayarak.
“Keşke Dila’nın yanında olduğun kadar benimde yanımda olsaydın. Miran Kaya’yı vurduğunda hepiniz beni gözden çıkardınız. Beni bir mal gibi Kaya’ya vermeye kalktınız, hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız. Kaya eğer evet deseydi ben şu an zorla evlendirilmiş olacaktım, sevmediğim bir adamın koynuna girecektim. Öfkeliydim, beni bu kadar değersiz gördüğünüz için hepinizden nefret ediyordum. Yine de size kötülük etmedim, sadece olanlara sesimi çıkarmadım. Zaten sesimi çıkarsam ne olacaktı ki, hepinizin gözünde bir maldan farkım yoktu.”
Hicran o an, bir tokat yemiş gibi sarsılarak gözlerini açıp kapattı. Kendisi de bir evliliğe mecbur bırakılmıştı ve hayattaki en büyük şansı evlendiği kişi sevdiği adam olmasıydı ama ya tam tersi olsaydı? Larin belki de haklıydı öfkesinde. Boran benim içi kardeşinden vazgeçmişti.
Larin artık ağlıyordu, buğulu gözlerini bana çevirdi. Yeşil gözleri kırılmış bir yaprak gibi titriyordu. “Abim senin için beni sattı.” Dedi, ağlarken.
Hicran “Larin…” derken onu görmezden gelişinin pişmanlığıyla ona yaklaştı ve kollarının arasına çekti. “Ben, özür dilerim.”
Larin ablasının kucağına koşulsuz bir şekilde sığınırken gözyaşlarının arasından bana baktı. “Bende özür dilerim.” Dedi, “Çok özür dilerim Dila.”
Ben kin tutmazdım, tutamazdım. “Afettim.” Derken gülümsedim. Böylelikle aramızda barış sağlanmış oldu. Ablasından ayrıldığı gibi bana sarıldı, kollarını hem bana hem küçük Arslan’a sararken Hicran’a gülümsedim. Larin benden ayrılırken elini karnımda hissetmemle ikimizde gözlerimizi büyüterek birbirimize baktık. “Sen…” derken, ne diyeceğini bilemedi. Gözleri bir karnımda bir bende gidip gelirken “Gerçekten hamile misin?” dedi,
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 98.97k Okunma |
4.97k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |