5. Bölüm
Dilan Özçelik / SAFİR / 4 BÖLÜM: DİLA SAFİR

4 BÖLÜM: DİLA SAFİR

Dilan Özçelik
dilanzclk

O günden sonraki günler o kadar hızlı geçiyordu ki, sanki her şey benim inadıma ilerliyordu. Boran’ı bir daha görmemiştim. Anneleri Sevda hanımda gelip gitmiyordu. Ara sıra mezarlıkta karşılaşsak da hiç kimseyle konuşmuyordu. Bir ruhtan farkı yoktu kadının. Hem annesi hem de babası Arslan’dan sonra dünyayla aralarına bir duvar örmüşlerdi. Arslan evin kıymetlisiydi ve evlat acısının hiçbir yerde ne tarifi vardı ne de adı.

Hicran dışında Safir ailesinden kimseyi görmüyorduk. İki aile arasındaki iletişim onunla kuruluyordu. “Boran dilerse başka bir eve taşınabileceğinizi söyledi.”

“Fark etmez.” Dedim ruhsuz bir tonda. “Benim evimde yurdumda Arslan’ın kalbi. Bedenimin nerde olduğunun bir önemi yok.” Hicran beni çaresizce başıyla onaylarken, yorgun bir şekilde kendine kanepeye bıraktı. Hamileliği zorlu geçiyordu. Kilo almak yerine gittikçe kilo veriyordu.

“Hicran.” derken ayağının dibine oturdum. “Bana hakkını helal et, olur mu?”

Dolu dolu gözlerle sıcacık gülümsedi. “Hakkım sana helaldir Dila. Sen ve abim olmasaydınız ben sevdiğim adamla evlenemezdim. Üstelik biz sizin gibi cesaretli de değildik. Kalbimize taşı basar yine de sesimizi çıkaramazdık.” Yanaklarımdan süzülen yaşları elleriyle silerken saçlarıma acılı bir öpücük bıraktı. “Sen bize abimin emanetisin. Merak etme, Boran sana çok iyi bakacak.” Buna şüphem yoktu.

Aklımdan geçenleri zar zor dile getirmeye çalıştım. Hicran’dan başkasıyla konuşamazdım nasıl olsa. “Ben ona nasıl karılık yapacağım?” derken sesimin yarısı içime kaçmıştı. “Bana dokunmasına nasıl izin vereceğim, o bana nasıl dokunabilecek?”

“Boran sana dokunmak istemez ama biliyorsun ki, günün birinde sizden çocuk isteyecekler. Nikah gecesi kanlı bir çarşaf görmek isteyecekler.” Hicran bir abla gibi beni aydınlatırken yüzümü ellerinin arasına almıştı. “Sana bir şey soracağım.” Derken, gözlerinde meraklı bir parıldama geçmişti. “Arslan abimle aranızda bir şey geçti mi?”


“Sence Arslan beni zor durumda bırakacak bir şey yapar mı?” derken bakışlarımı kaçırmak zorunda kalmıştım. Hiçbir zaman bir tık ötesine geçmemişti. Bana bakarken içi gider, elleri titrerdi. İncitmekten korkardı bana sarılırken. Hicran başını iki yana sallarken “Yapmaz.” Demişti ve eklemişti. “Bence siz başka bir evde kalın.” Neden dercesine kaşımı kaldırdığımda bakışlarını kaçırmıştı.

“Annen beni görmek istemiyor mu?” diye sordum, içten içe hissettiğim bir şeydi bu. Arslan’a kardeşinin kızı Yasemin’i layık görmüştü her zaman. Beni gelini olarak kabul etmek onun için çok zorken, şimdi ikinci oğlu içinde istediği gelini almasına engel oluyordum.

“Annem hiçbirimizi görmek istemiyor.” Demişti Hicran yorgun bir sesle. “Hepimiz bir yana Arslan abim bir yanaydı onun için.” Anlayışla onu onayladım. “Olur, Boran’a ayrı evde kalmamızın daha uygun olacağını söylersin. Benim içinde daha iyi olur kimseyi görmemek.”


Benim içinde daha iyi olurdu ne kendi ailemle uğraşacaktım ne de Safir ailesiyle. Hayatımdaki tek sınavım Boran Safir olacaktı.


Bir ay çok hızlı bir şekilde geçerken, nikah günü kapıya dayanmıştı. Üzerimde siyah bir elbiseyle gittiğim nikahımda kimse beni yargılamamıştı. Çünkü bu bir düğün değildi, bu iki kişinin daha ölümsüz cenaze töreniydi. İki aile dışında kimse gelmemiş, tek bir ses çıkmamış, mevlitin ardından gece son bulmuştu.

Sorunsuz geçmesi içimi rahatlarken bu gece olacakları düşünmek beni paramparça ediyordu. Cama yasladığım başımı hafifçe doğrultarak arabayı süren Boran’a çevirdiğimde onun dümdüz sadece önüne baktığını gördüm. Arabanın içindeki sessizlik ölüm gibiydi.

Ne düşündüğünü tahmin etmek zordu. Sevdiği biri var mıydı acaba? Ona veda etmiş miydi ya da veda eder miydi? O ana kadar hiç onun bakış açısından bakmadığı fark ederek kaşlarımı çattım. Bana mı daha zordu bu evlilik yoksa ona mı? Benden üç yaş kadar büyüktü Boran. Sevdiğiyle geçirerek yaşlanacak yılları yaşarken kaybetmişti. Vicdanımın üzerine binen yükle nefes alamadığı hissettim. Camı yavaşça aşağı indirirken derin bir nefes aldım. Boran benimle ilgilenmemiş arabayı sürmeye devam etmişti. Yaklaşık on dakika sonrasında eve geldiğimizde kapıda korumalar kapımı açmış ve ben yürürken kafalarını önlerine eğmişlerdi. Evimiz Safir konağına çok uzak olmasa da arada biraz mesafe vardı. Korumalar ve yardımcılar Hicran’ın dediğine göre bir hafta önceden yerleşmişlerdi. İçlerinden bir tanesi, annesinin sağ koluydu. Muhtemelen evdeki uçan kuştan Sevda hanımında haberi olacaktı.


Büyük kapıdan içeri girerken birileri bizi karşılamış, tebriklerini sunmuş ve bize iyi geceler dileyerek her şeyin hazır olduğunu söylemişlerdi. Kalbim deli gibi atıyordu. Arslan’la kurduğum hayalleri kardeşiyle yaşıyordum. Nasıl bir kaderin oyunuydu bu bana?

Sessiz adımlarla Boran’ın ardından ilerlerken yumruklarımı sıkarak gözlerimden düşen yaşı hızlıca sildim. Konağın ikinci katına geldiğimizde kapılardan birini araladı ve geçmem için kenara çekildi. Yatak odamızdı. İçeri girmekte tereddüt ederek, Boran’a baktığımda gözleri önündeydi ve bana bakmıyordu. Sessizliği sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Titreyen bedenimle içeri bir adım attım ve bir adım daha. Yere yığılacakmışım gibi hissediyordum.


Oda Arslan’la hazırladığımız odadan çok daha büyüktü. Geniş bir yatak, bir duvarı komple kaplayan giysi dolapları ve büyük televizyon vardı. Ebeveyn banyosu hemen kapının yan tarafındaydı.

Saniyeler ardı ardına geçerken Boran’a döndüm. Ardımdan içeri girerek kapıyı ardımızdan kapatmıştı. Gözleri yatağa serilmiş beyaz çarşaftaydı. Bana bakmadan “Dila…” dediğinde, sertçe yutkunmak zorunda kalmıştı.

“Bana dokunmayacaksın değil mi?” diye sorduğumda korkuyla ondan bir adım uzaklaşmıştım. Zülüm gibi geçen birkaç saniyenin ardından bakışlarını bana çevirerek konuşmuştu. “Sana dokunmak zorundayım.”

“Değilsin.” Diye karşı çıktım. “Abinin karısına nasıl dokunacaksın!” sesim yargılayıcıydı. Bakışlarını ifadesiz tutmaya çalışırken sertçe nefesini dışarı verdi. “Sen artık benim karımsın Dila!”

“Değilim…” derken başımı iki yan sallayarak bir adım daha geriledim. Onun bana dokunmasını kaldıramazdım. “Ben Arslan’ın karısıyım.”

“Arslan öldü, abim artık yok ve sen her iki nikahta da artık sadece benim karımsın. Bak sana dokunmak istemiyorum ama olmak zorunda, sabah o kanlı çarşafı ellerine vermezsen senin için daha zor olacak her şey. Yine bir çıkmaza gireceğiz.”

“Nerden biliyorsun kan geleceğini?” diye bağırdım dayanamayarak. “Nerden biliyorsun abinle birbirimizin olmadığınız?” sözlerim onda bir tokat etkisi yaratırken “Kim ne diyebilir?” dedim. “Arslan’la her iki nikahım kıyıldı benim. Kim bana ne diyebilir, evlendiğim adamla birlikte olduysam.”

“Abim böyle bir şey yapmaz.” Derken yumruklarını sıktığını gördüm. Sakin kalmaya çalışıyordu ama ben asla sakin kalamıyordum. Onunla evlenmeyi kabul etmiştim fakat bana dokunmasını kabul edemiyordum. “Sen nasıl dokunacaksın, onun dokunduğu yerlere?”

“Dila!” Diyerek bir aslan gibi kükrediğinde, korkuyla göz yaşlarım yanaklarıma dökülmeye başladı. “Çıkmaza sürüklemeyi bırak artık.”

“İnanmıyor musun bana?” diye sorduğumda başını hayır anlamında iki yana sallamış “Sana değil, abime inanıyorum. Arslan düğün bitmeden sana dokunacak biri değildi.” Demişti. Abisini Hicran’dan iyi tanıyordu, oysa yıllardır birbirlerini görmüyorlardı bile.

“Nasıl dokunabileceksin abinin emanetine Boran!” Boran sinirle ellerini saçlarına geçirdikten sonra üzerime doğru yürümeye başlamıştı. “Yengenim ben senin.” Diye fısıldadım onunla beraber geri geri giderken. Dolaplardan birine çarpana kadar davam etmişti kaçışım. Boran beni dolapla arasına aldığında tek tek kelimelerin üzerine basa basa “Sen artık sadece benim karımsın.” Demişti. “Bunu o kalın kafana sok artık. Abim öldü. Arslan yok artık. Sen Safir’lerin gelinisin. İki gün sonra torun isteyecekler ve ben adımı lekelemelerine izin vermem.” Nefes nefesiydi. “Sana dokunmak en çok benim midemi bulandıracak.” Derken yumruğunu dolaba geçirmişti. Kulağımın dibinde yaptığı bu hareket daha çok ağlamama neden olurken aramızda kalan bir santimlik mesafe beni kahrediyordu.

“Sabah o çarşafı istediklerinde ne vereceksin ellerine.”

“Boran yapma.” Diye fısıldadım korku dolu bir sesle. “Bunu bana, abine yapma. Ne olur! Ne olur hazır değilim.”

Gerekirse ayaklarına kapanacaktım. “Canını yakmak istemiyorum. Sana zorla sahip olmak istemiyorum Dila.” Yumruğunu bir kez daha duvarı geçirdiğinde dolabın kapağının kırıldığına emindim artık. “O zaman yapma Boran.” Derken , yüreğim ağzımda atıyordu.

“Bunu senin için yapıyorum Dila. Yaşaman için. Namusuna laf etmesinler diye yapmak zorundayım.” Dedikodular onunda kulağına gelmiş olmalıydı. Arslan’la beraber olduğumun dedikodusunu yaymıştı birileri ortalığa. Buydu Boran’ı çılgına çeviren. “Hani emindin abinden?” derken kehribar gözlerine kaldırdım gözlerimi. “Hani dokunmazdı abin bana?”


“Emin olmak zorundayım.” Derken sesi kısılmıştı. “Seni incitmek istemiyorum.”

“Beni daha fazla incitemezsin Boran.” Derken dolaptan sırtımı ayırdım ve elbisemin fermuarına uzandım. Haklı olduğunu en az onun kadar bende biliyordum. Hayatlarımız diğer insanlardan çok farklıydı. Evliklerimiz, düğünlerimiz, hayatlarımız hatta ölümlerimiz! “Seni asla affetmeyeceğim.” Derken fermuarı aşağı indirerek gözlerimi kapattım ve kendimi sevdiğim adamın kardeşine teslim ettim.

Birkaç saniye tenimde hiçbir şey hissetmediğimde, gözlerimi yeniden araladım ve Boran’ın gözlerinin içine baktım. Onunda gözleri kapalıydı ve bana bakmak istemiyordu. İkimizin de canı o kadar çok yanıyordu ki!


“Yap artık ne yapacaksan.” Dedim ağlamamak için dudaklarımı ısırırken. Boran gözlerini araladığında gözlerinin kıpkırmızı olduğu gördüm. Gözlerimden düşen yaşı sildikten sonra yüzümü avuçlarının arasına aldı. Ben onun ne yapacağını beklerken eğildi ve düşen gözyaşlarımdan öptü. Acıyla gözlerimi kapattığımda gözlerimin kenarından öpmüştü. “Bende kendimi asla affetmeyeceğim.” Derken kolları belime sarılmış ve beni yatağa çekmişti. Adımlarım ona eşlik ederken yanaklarımdan boynuma inen dudaklarıyla yumruklarımı sıktım. Midem alt üst durumdaydı.

Biri kafama silah dayasa, ondan önce tetiğe ben basardım.

Abisinin dokunmaya kıyamadığı yerleri bertaraf ederken dudaklarıyla, istediğim tek şey bir an önce bitmesiydi. Üzerimdeki elbiseyi omuzlarımdan aşağı indirerek dudaklarına daha büyük açarken başımı geriye atıp sert nefeslerle soluklandım. O sırada ceketini çıkarmış, göleğinin düğmelerini açıyordu. Bir an önce bitmesi için düğmelerini açmasına yardımcı olurken bakışları kararmıştı. Karın kasları ortaya çıktığında gözlerimi yeniden kapatıp derin bir nefes daha aldım. Yatağa otururken beni önüne çekmişti. İkimizde konuşmuyorduk. Elbisemi vücudumdan sıyırdığında gözlerimi tavana kaldırdım. İşkenceden beterdi.

Boran kısaca gözlerini üzerimden gezdirirken belimden tutarak kendine yaklaştırdı. O yatakta otururken ben ayakta dibinde bekliyordum. Dudaklarını karnımda hissettiğimde nefes almayı bırakmıştım artık. Beni küçük öpücüklerle etkisi altına almaya çalışırken ister istemez bunu başka kimlere yaptığını merak ettim. Yıllarca yurt dışında kalmış ve kim bilir kaç tane sevgili yapmıştı kendine.

Arslan ellerimi tutarken bile kızarırdı fakat Boran cürretkardı. Ne yapacağını iyi biliyordu ve yüksek ihtimalle bir kadına yapabileceklerinin yüzde birini bile üzerimde denemiyordu şu anda.

Ellerini sutyenimim kopçasında hissettiğimde “O kalsın.” Dedim telaşla, sanki yeterince çıplak değilmişim gibi karşısında. “Korkma.” Derken isteğimi kabul ederek ellerini sutyenimden çekmişti. “Sen beni korkutamazsın.” Dedim, Karşısında tir tir titreyen ben değildim sanki.

“Titriyorsun.” Diye fısıldamıştı göbeğimin üzerine. Nefesini tenimde hissetmek kalbimi köz bırakmışlar gibi acıtmıştı. Beni yavaşça kucağına çektiğinde düşmemek için omuzlarına tutunmak zorunda kalmıştım. Teni yenime değiyordu. Dudaklarıma asla dokunmayarak boynumu dudaklarının arasına aldığında bacaklarımı ellerinin arasına alarak beline dolamıştı.

İtiraz etmeden ona ayak uydurduğumda, onun üzerine oturmuştum. Altımdaki şişkinliği nefesimi keserken “Boran.” Diye fısıldadım korku içerisinde. “O kadar belli ediyorsun ki, kimsenin daha önce sana dokunmadığını.” Kalbim deli gibi atıyordu. Şimdi ne olacaktı?

Kalçamı huzursuzca kıpırdattığımda, ellerini belime sapladı. “Kıpırdama Dila.” Demişti karanlık bir ses tonuyla. “Zaten kendimi zor tutuyorum.”

“Bitir artık.” Dedim yeniden ağlamaya başlarken. Canımı ne kadar acıtacaktı? “Sen benim karımsın.” Diye fısıldadı sırtımı yatağa yatırırken. Bedenini üzerime bırakmadan yerlerimizi değiştirmişti. Koyu renk saçlarım etrafımda dağılırken altımızdaki küçük kumaş parçalarında da kurtulmuştu Boran.

“Sen sadece benimsin.” Vücutlarımızı tek bir beden haline getirmeden önce ellerimden yakalamış ve çığlığım konakta yankılanırken beni sımsıkı tutmuştu. Düşünü kurduğum cennet cehenneme karışırken, ağlayan sadece ben değildim. Boran’da ağlıyordu.

Bölüm : 10.12.2024 22:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Dilan Özçelik / SAFİR / 4 BÖLÜM: DİLA SAFİR
Dilan Özçelik
SAFİR

98.95k Okunma

4.97k Oy

0 Takip
68
Bölümlü Kitap
1. BÖLÜM ARSLAN SAFİR'İN ÖLÜMÜ2. BÖLÜM: KARARKARAKTERLER3.BÖLÜM : KAÇIŞ4 BÖLÜM: DİLA SAFİR5.BÖLÜM: BORAN SAFİRİN KARISI DİLA SAFİR6. bölüm: KUMA7.BÖLÜM: SENİN KAPINA ÖLMEYE GELDİM8.BÖLÜM: KAVUŞMAK9.BÖLÜM :İNTİHAR10.BÖLÜM: YAMAN ÇINAR11.BÖLÜM: KANA KARŞI12. BÖLÜM: "Vurmazsan karım değilsin."13.BÖLÜM: YENİLGİ14.BÖLÜM: CEHENNEMİN DİBİ15.BÖLÜM: SİLAH16.BÖLÜM: KATİL17.BÖLÜM: NEFES18.BÖLÜM: DUA19.bölüm: Yalancı20.BÖLÜM: İNATÇI21.BÖLÜM: DEDİKODU22.bölüm : BACIM DİYECEKSİN23.BÖLÜM: YILLAR ÖNCE24.BÖLÜM:ZİNCİR25.BÖLÜM: KONU SEN DEĞİLSİN26.BÖLÜM: YARA27.BÖLÜM: BOŞ OL28.BÖLÜM: EV29.BÖLÜM: KARIM30.bölüm31.BÖLÜM: CENNET32.BÖLÜM: SEVDİM33.BÖLÜM:NİNNİ34.BÖLÜM:LAL35. GİDİP DE DÖNMEMEK36.BÖLÜM: MAHVETMEK37.BÖLÜM: YANALIM O ZAMAN BORAN AĞA38. BÖLÜM: BERDEL39.BÖLÜM: KARDEŞ40.BÖLÜM: GERÇEKLER41.BÖLÜM: KAÇMAK42.BÖLÜM: ZARİF43.BÖLÜM: İMKANSIZ44.BÖLÜM: LARİN VE KAYA45.BÖLÜM:KURBAN46.BÖLÜM:ALDATMAK47.BÖLÜM: DAVRAN SAFİR48.BÖLÜM:İHTİLAL49.BÖLÜM: ARTIK KARIM DEĞİLSİN50.BÖLÜM: SAFİR KIZI51. BÖLÜM: ŞEHİR52.BÖLÜM:DOĞUM53.BÖLÜM: DÜĞÜM54.BÖLÜM: AFFETMEYECEĞİM55.BÖLÜM: HİÇBİR ZAMAN56.BÖLÜM: BARBAS GELİNİ57.BÖLÜM:DELİRİYORUM58. ZALIMIN KIZI59.BÖLÜM: İTİRAF60.BÖLÜM: GÜZEL OLAN SEDACE SENSİN61.BÖLÜM:SENİ SEVMEK KADAR İMKANSIZ DEĞİL62.BÖLÜM: KARDEŞİMSİN63.BÖLÜM:TORUN64.BÖLÜM:MEYDAN65.BÖLÜM:HÜKÜM66.BÖLÜM:İNANMAK67.BÖLÜM: GİDEMEM
Hikayeyi Paylaş
Loading...