Boran güzel bir giyim mağazasının önünde durduğunda aracı park ettikten sonra indik. Araçtan inmeden önce silahını da yanına almış, beline yerleştirmişti. Gözüm silahındayken ceketiyle örterek elimi ellerinin arasına aldı. Bir şey demedim. Mağazaya girdiğimizde çalışanlar onu hemen tanıyarak saygıyla karşılarken elini daha sıkı tutarak onu da kendimle birlikte sürükledim. Arada gözüme kestirdiğim kıyafetleri incelerken elini bırakıyordum. Siyah uzun bir elbiseyi beğenerek ona gösterdiğimde “Sen beğendiysen…” diyerek gülümsedi. “Kapalı ve zarif.” Diyerek kıyafeti üzerime tutarak aynadan kendime baktığımda Boran sessiz ama kızgın bir ses tonuyla kulağıma fısıldadı. “Kapalı diye alacaksan alma Dila. Ne giymek istiyorsan onu giy, sana bakmaya çalınanın gözünü oyarım. O yüzden sakın bir daha böyle bir düşünceyle giyinmeye kalkma.”
Gözlerimi gözlerine diktiğimde kıyafeti elimden alarak geri yerine bıraktı. “Hangisini giymek istiyorsan onu al.” Diyerek geri çekildiğinde, ona şaşkınlıkla bakmaya devam ettim. Karşılaştırma yapmayacaktım, kendimi zor tuttum. Arslan karışırdı ama tatlı bir dille beni istediği gibi giydirirdi. Zorlamazdı fakat istediği şeyi her halükarda kabul ederdim. Çünkü zaten güzel görünmek istediğim kişi oydu. Boran “Kapıda bekliyorum.” Diyerek gittiğinde, ardından aval aval bakınmaya devam ettim. Önceliğim her zaman kapalı giyinmekti. Şimdi neye göre seçim yapacaktım?
Gözlerimi etrafımda gezdirdiğimde, uzaktan ekru renginde şık bir tulumu gözüme kestirdim. Zarif ve güzeldi. Çalışanlardan bedenimi getirmelerini isterken kapıda beni bekleyen kocama gülümsedim. Tulumu denemeden aldım, olmayacağına şüphem yoktu.
Mağazanın içinde iç çamaşır kısmı da vardı, ufak bir göz gezdirmenin ardından hoşuma giden birkaç parçayı da aldım. Sonrada çıkmadan önce deneme kabinlerine giderek içimdekileri yeni aldıklarımla değiştirerek çıktım. Boran ben çıkana kadar ödemeyi halletmişti bile.
“Tatlıda alalım mı?” diye sordum mağazadan çıktığımızda. “Ne istersin?” dediğinde küçük bir kız çocuğu gibi “Çikolatalı pasta.” Dedim. Boran gülümsedi. “Yol üzerinden alırız.” Diyerek elimdeki poşetleri bagaja yerleştirdi. Araca binerek eve gittiğimizde yol üzerinden pastayı da almıştı Boran. “Kendi evimize gideceğiz değil mi?” dediğimde “Evin içi çok soğuktur şimdi. Emin misin?” dedi.
“Isınacak bir yol buluruz.” Dedim kısık bir sesle. Boran kısık bir küfürle hızını artırdığında sırıtarak ona bakmayı sürdürdüm. Eve geldiğimizde evin içi sessiz ve karanlıktı. Boran ışıkları açtı bende hemen salona geçerek klimayı açtım. Elimdeki pastayı sehpaya bırakıp mutfağa gittim. Önceliğim pasta yemekti. Çatal ve tabak alarak geri salona yürüdüm. Boran da arkamdan gelerek televizyonu açtı, evin içi yavaş yavaş ısınırken ceketlerimizi çıkardık. “Çok özlemişim evimi.” Diyerek bedenimi koltuğa bıraktım. Boran da “Bende özledim evimi.” Diyerek yanıma oturup göğsüne çekti beni. Bana evim mi demek istiyordu. “Evin çok güzel Boran Safir, tadını çıkar…” dedim, gülümserken saçlarımı kokladı.
Boran gülerek saçlarımdan öptü. Başımı göğsünden kaldırıp, gözlenin içine baktım, sonra dayanamayarak dudaklarından öptüm. Çenesinden öptüm, boynundan öptüm. Sarıp sarmalamak istiyordum onu ama önce pastayı yiyecektim. Durdum ve pastaya uzandığımda Boran inleyerek başını koltuğa yasladı. “Bilerek mi yapıyorsun?” dedi, dudağını yalayıp derin bir nefes verirken.
Pastadan büyük bir dilim alıp tabağa yerleştirdim. “Daha gece uzun kocam.” Diyerek geri yanına uzandım. Pastadan koca bir çatal alıp ağzıma attığımda Boran göz ucuyla bana bakıyordu. Bir çatal daha alıp ona uzattım, tereddütsüzce ağzını açıp uzattığım pastayı kabul etti. Tatlıyla çok arası olmadığı için kalanını neredeyse ben yemiştim. Boran o sırada televizyon izlemeye dalmıştı. Çatalımı tabağa bırakarak göğsüne tırmandığımda bakışları beni buldu.
“Her yerine pasta bulaştırmışsın.” Derken beni kucağına çekip dudağımın kenarından öptü. Orda kalan çikolatayı kendi dudağına aldığında gülümseyerek gözlerimi kapattım. Boran bu kez çeneme dudaklarını bastırdı. Pasta tabağını bırakmadan önce kalan çikolatayı biraz elime alıp boynuma sürdüm. “Burada kalmış.” Dedim, boynumu işaret ederek.
“Öyle mi?” Boran gülerek boynuma sokuldu. Tabağı yanıma koyup, parmağımda kalan çikolatayı köprücük kemiğimin altına sürdüm. “Burada da var galiba.” Dedim, gülümsemem tüm yüzüme yayılırken ona da bulaşmıştı.
“Çok yaramaz bir kız çocuğusun Dila Safir.” Diyen Boran üzerimdeki kazağa uzanıp hemen üzerimden çıkardı. Boran gördüğü görüntü karşısında şokla gözlerini araladığında tek kaşımı kaldırarak tepkisini izledim. Dudakları hafifçe aralanırken gözlerini gözlerime kaldırdı. Pastayı göğsümün üzerine sürdüm. Varla yok arasındaki kırmızı dantelli sutyenden dolayı her şeyim ortadaydı. “Öyleyim.” Diyerek kucağına yerleştim. Boran, yutkunarak gözlerimin içine baktığında önüme düşen saçları geriye doğru attım. “Ne ara giyindin bunları?” derken, sesi içine kaçmış gibiydi.
“Mağazada gördüm ve beğeneceğini düşünerek aldım.”
“Peki sen beğendin mi?” derken gözlerimin içine karanlık bir ifadeyle baktı. Başımı usulca aşağı yukarı salladım. “Evin içinde giymek için hoş bir seçim.” Diyerek ellerimi boynuna sardım. Burun buruna geldiğimizde gülümsedim. “Evin içinde böyle dolanmamı ister misin?”
“İstemem.” Dedi, boğuk bir sesle. Burnumu burnuna sürttü. “Ama sen istersen hayır demem.”
“Kalbin dayanır mı buna, hem daha altını görmedin.”
“Dayanmaz.” Diyerek belimdeki ellerini sıktı. “Yapma.” Karşımda kıvranması o kadar çok hoşuma gitmişti ki. “Ya yapmak istiyorsam?” diye sordum, tek kaşımı kaldırmış gözlerimin içinde kaybolan gözlerine bakmıştım. İkimizde hareket etmeden duruyorduk, ufacık bir kıpırtı Boran’ın tüm zincirlerini kırmaya yeterdi.
“Hamilesin.” Diyerek yutkundu. “Bebeğimizi zarar gelsin istemem.”
Üşüdüğümü hissederek biraz daha ona yaklaşıp çıplak göğsümü göğsüne bastırdım. “Yedi ay boyunca nasıl bekleyeceksin.” Diyerek ona meydan okuduğumda “Yedi ay ne ki, güzelim.” Diyerek kollarını sırtıma yasladı. “Ben seni yıllarca gelmeyeceğini bilerek bekledim. Yedi ay inan ki hiçbir şey değil.”
“Sen çok güzel seven bir adamsın Boran Safir.” Diyerek burnunun ucundan öptüm. “Beni sevdiğim için…”
“Teşekkür edersin.” Diyerek dudaklarımdan öptü. Yaptığı ima karşısında sırttım. “Kuru kuruya teşekkür etmek istemem.” Diyerek öptüğü dudaklarımda dilimi gezdirdim. “Kuru kuruya kalması sizin için daha sağlıklı.” Diyerek, çenemden tuttu. Hayır dercesine başımı iki yana sallayıp eteğimin beline uzandım. Hızla ellerimden yakalayıp “Yakma beni.” Diyerek, resmen yalvardı.
“Boran...” ellerini bileklerinden tutarak koltuğun iki yanına bastırdım. Dizlerimi iki yanından koltuğa bastırarak hafifçe yükselmek zorunda kalmıştım. Göğüs kafesim yüzünün önüne gelince inleyerek başını geri atıp “Dila!” diye uyardı. “Efendim kocam?”
“Allah aşkına dur.” Kaşlarımı çatarak yüzüne indirdim gözlerimi. “İstemiyor musun beni?”
Oda kaşlarını çattı. “İstemiyor gibi mi görünüyorum.” Diyerek kızdı. “Size zarar vermek istemiyorum.”
“Ama benim canım seni çekiyor.” Diyerek dudaklarımı büzdüm. “Ne yapacağız?”
“Sen iste, ölürüm Dila.” Diyen Boran alnını göğüs oluğuma bastırak derin bir nefes verdi. Sıcak nefesi irkilmeme neden olurken bir burnumun ucunu saçlarına bastırdım ve kokusunu derinlerime kadar çektim. “Göğüs kafesime ektiğin çiçeği sulamaktan asla vazgeçme Boran.” Diyerek yutkundum. “Bu kalbimde yeşeren ilk olmasa da son çiçek olacak.”
İlk değilsin ama son olacaksın Boran. Sen benim son aşkım olacaksın.
Ne demek istediğimi anladığında, nefesinin durduğunu hissettim. Ona ilk değil ama son aşkım olacağını dile getirirken, kalbimin böylesine hızlı atacağını asla tahmin edemezdim. Zamanın durduğunu, ama kalbimin yokuş aşağı yuvarlandığını sandım. Boran hızla atan sol göğsümün üzerine dudağını bastırarak nefes alırken, gözlerimi kapattım ve öylece bir şey demesini bekledim.
O ise hiçbir şey demeden sadece hızla atan kalbimin sesini dinledi. Göğüs kafesim hızla inip kalkıyordu. Sanki orada ona dair bir şey olmasına inanamıyormuş gibiydi. Bileklerini tutan ellerimden kendini kurtararak beni sıkıca sardığında, aynı şekilde ona sarıldım. “Gerekirse gözyaşlarımla bile sularım ama yine de soldurmam o çiçeği.” Kulağıma doğru fısıldayışıyla, ellerimi saçlarına daldırarak ona iyice sokulduğumda beni kucaklayarak ayağa kalktı. Bacaklarımı ellerinin arasına aldığında boynuna sarılarak ona tutundum. Ayakları merdivenlere yöneldi, sessizce gözlerinin içine baktığımda dudaklarını dudaklarıma bastırıp nefesini nefesime kilitlemişti.
Beni kendisiyle birlikte yatak odasına soktuğunda sırtımı kapattığı kapıya yasladı. Dudaklarımdan koparak boynuma yöneldiği sırada başımı kapıya yaslayıp nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Eli eteğimin altından kayarak bacaklarıma dokunduğunda odanın soğukluğu ve onun dokunuşuyla titredim. “Kontrolü sürekli eline alıyorsun Boran Safir.” Diyerek kalçama kayan ellerinden tuttuğumda gülerek gözlerimin içine baktı. “Elimde değil.” Diyerek sırıttığı sırada sırtımı kapıdan çektiği gibi yatağa yatırdı. Gülerek yatağın başlığına süründüm. Boran o sırada eteğimin lastiğinden çekerek bacaklarımdan sıyırdı ve bir kez daha gördüğü görüntü karşısında nutku tutulmuş bir şekilde bakakaldı.
Bakışlarından dolayı utanmamak elde değildi, her şey için çok geç olduğunu bilerek sertçe yutkundum. Ufacık bir parça ve iki iplik parçası dışında çırılçıplaktım. Boran’ın gözleri bir kuyunun dibini andırdığı sırada, ellerimi ona doğru uzatıp yakaladığım gömleğinin ucuyla onu kendime çektim. “Şöyle bakma utanıyorum.” Diyerek kendimi onun vücuduyla örttüğümde “Bekle.” Diyerek belindeki silaha uzanıp, yanımızdaki sehpaya bıraktığında onu izliyordum. Arsız gibi önce kravatına sonra gömleğine uzandığımda “Bekle Safir.” Diyerek bileklerimden yakaladığı gibi yatağın baslığına bastırdı.
Kısık bir nefesle “Boran.” Dedim, bakışları beni sarsmıştı resmen. Gevşettiğim kravatını çıkarıp bileklerime doladığında “Bekle güzelim.” Diyerek bileklerimden öptü, sonrada bağlayıp yatağın başlığına sabitlediğinde kalbim bozuk saat gibi atıyordu.
Boran hızla inip kalkan göğsüme, hafifçe belli olan karnıma daha sonrada bacaklarımda dolandırdığı gözlerini en son yeniden gözlerime kaldırdığında karşısında eriyip gittiğimi sandım. Ağır ağır gömleğini çıkartırken arka planda sanki bir gerilim müziği çalıyordu ama kalbimin sesinden başka duyduğum hiçbir şey yoktu.
Gömleğini çıkarırken gerilen omzuna ve belirginleşen kollarına bakarak iç çektiğim sırada bir an odanın içinin karanlık olmasını istedim ama tavandaki ışık çıplak vücudumda dalgalanıyordu. Uzanıp onu kendime çekmek istesem de bileklerim yatağa bağlı olduğu için yapamadım.
Gece sandığımdan daha uzun olacaktı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
90.87k Okunma |
4.83k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |