
1 ay sonra Larin’den…
Ömrüm boyunca sevmemiştim kimseyi, kendimi hep çok sevmiştim ve bu dünya üzerinde kendimden çok sevdiğim bir şey olmamıştı hiçbir zaman.
Bir gün kendimden çok sevdiğim birine değdiğinde gözüm, gönlüm ondan başkasını görmeyecekti.
Kalbimde hiç var olmayan aşkın bir gün gelip beni bulacağına ve onunla evleneceğime inandırmıştım kendimi.
Benden nefret eden bir adamla evleneceğimi aklımın ucundan dahi geçirmemiştim. Üstelik benden yaşça küçüktü. Aklı benden büyüktü ama ömür yaşında benden tam üç yaş küçüktü Kaya Barbas.
Benden nefret ettiği halde benim için benimle evleniyordu. Benim yüzümden kardeşinden de kendinden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Göğsüme zar zor çekebildiğim nefesi dışarı verirken “Evet kızım, mehir hakkı olarak ne istersin?” diye soran imamın sesiyle kucağıma düşen göz yaşlarından bakışlarımı kaldırıp yanındaki adama baktım. O ise sadece önüne bakıyordu.
Mehir ne isteyecektim ki, hayatını çalmıştım zaten Kaya’nın. Daha ne isteyebilirdim ki?
Buğulu gözlerimi duvağın altından imama bilmiyorum dercesine bakarken Kaya’nın huzursuzca yerinden kıpırdanışıyla göz ucuyla yeniden ona baktım. “Kızıltepe’deki çiftlik evi ve Diyarbakır’daki evi mehir olarak veriyorum.” Dedi, benim ne diyeceğimi bilemediğim dakikalarda. Annesinin arkasındaki homurdanışıyla kirpiklerimi kırpıştırdım. Oldukça çömert mehiri karşısında annesi tepkisini geciktirmezken en az bende annesi kadar buna layık olmadığımı biliyordum. Fakat itiraz etmek, kabul etmemek onu küçük düşüreceği için sesimi çıkarmadım ve imamın “Kabul ediyor musun kızım?” diye sormasıyla başımı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım. İmam nikahımız kıyıldı, daha sonra resmi nikahımız kıyıldı.
Düğün aceleye gelmiş olsa da iki tarafta elinden geleni yapmış çok güzel bir düğün hazırlamışlardı. Fakat ne Kaya nede ben o düğünün sahibi gibi hissedememiştik. Sanki başka birinin düğünü izliyor gibiydim. Bütün akrabalar gelmişti, kollarıma ve her yerime belki kilolarca altın takılmıştı. Boynuma takı için takılan kurdele sürekli bir yerlere aktarılıyordu. Cansız bir manken gibiydim. Tebrikleri kabul ediyor, ruhsuz bir gülümsemeyle kim beni nereye çekiştiriyorsa oraya gidiyordum.
Bir ara Dila düşüp bayılacağımı anlamış olacak ki beni gelin ve damadın masasına oturturdu. Kaya hemen yanımda sessizce önüne bakıyordu. “Ne zaman bitecek bu işkence?” Diyerek Dila’ya yüksek sesle bağırdığımda büyüyen göbeğinden dolayı rahatsızca yerinde kıpırdandı. Çalan müziklerin yüksek sesinden dolayı birbirimizi duyamıyorduk. Giydiği siyah elbise ona çok yakışmıştı ama onunda yüzü mutsuzdu. Abim ona gerekmedikçe yaklaşmıyordu bile. Benim yüzümden onların da arası bozulmuştu. Cesur kadındı Dila, ailemin benim için yapmadığını o Lal için yapmıştı.
Kardeşini töreden kurtarmak için elinden geleni yapmıştı. Ailesini kaybetmek uğruna vazgeçmemişti kardeşinden. “Yavaş yavaş dağılırlar birazdan.” Diyerek yerine yerleşmeye çalıştı. Bana değil ileride kaya kadar sert duran abime bakıyordu. Abimde ona bakıyordu ama bakışlarındaki ifade korkutucuydu. O sırada yanına yanaşan Yasemin’le Dila ağza alınmayacak hakaretler ederek ayağa fırladı. Hızlıca bileğinden yakalayıp kalktığı gibi geri oturdum. “Geberteceğim bu kızı en sonunda.” Dedi. Kulaklarına kadar kızarmıştı.
“Dila saçmalama, abim def eder zaten onu. Sen bulaşma sakın. Milletin ağzına laf vermeyin.” Benim yüzümden yeteri kadar dedikodu çıkmıştı zaten, bu geceden tek isteğim sorunsuz bir şekilde bitmesiydi. Zaten Kaya’nın annesi her an beni parçalayacakmış gibi bakıyordu, kadından korkuyordum.
“Yapmaz.” Dedi kıskançlıktan kudurduğu sırada. “Sırf benim inadıma yüz verir Yasemin’e.”
“Abim yapmaz öyle bir şey.” Diyerek onu sakinleştirmeye çalıştım ve abimlere baktım. Yasemin abimin etrafında dört dönüyordu, teyzemin kızını Dila’dan daha çok seviyordum fakat artık abartıyordu. Boşta bir Miran kalmıştı, abimden de istediğini alamayınca Miran sulanmasından korkmuyor değildim. Kız abime değil Safir soyadına aşıktı resmen.
Boran abim tahmin ettiğim gibi Yasemin’inin yanından bir bahane bulmuş olacak ki uzaklaşarak gitti. Haklı çıkmanın verdiği gururla yengeme döndüm. “Gördün mü Dila yengecim, Kocan adam çıktı.”
Az önceki yüz ifadesi tuzla buz olmuş gülümsüyordu artık. Şapşal bir sırıtışla karnını ovaladığında “Kocam değil ki artık.” demişti sessiz bir tonda. Kendi kendine konuşuyor gibiydi. Elinin üzerine elimi koyup elinin tersini okşadım. Ona destek olmak istedim ama önce kendimi düştüğüm yerden kaldırmam gerekiyordu. Gecenin sonuna geldiğimizde, beni ve Kaya’yı bir odaya tıkmışlardı. Düğünün bitmesi beni birazda olsa rahatlatırken gecenin daha yeni başladığını içten içe biliyordum. Kaya önce beni soktuğu odanın kapısını ardımızdan kapatırken sessizce yatağın ucuna oturdum.
Oda sessizce karşıma geçti, tekli koltuğa oturdu. İkimizde konuşmadan yaklaşık on dakika boyunca birbirimize baktığımızda ne yapacağını merakla bekledim. Bana dokunacak mıydı? Birlikte olmak zorundaydık, sabah ailesine kanlı bir çarşaf sunabilmek için yapmak zorundaydı.
Dakikalar ardı ardını kovalarken cebinden taktıkları yetmezmiş gibi oldukça pahalı bir kolye çıkarıp masaya bıraktığında duvağımı bile açmayacağını anladım. Yüz görümlüğünü öylece bırakmıştı. Gözlerimin ucuyla gözlerine baktım, bana bakmıyordu. Bana dokunmak bir yana dursun bakmıyordu bile. “Beni karın yapmayacaksın değil mi?” diye sordum, utancımdan yerin dibine girecektim ama sormak zorundaydım. Sabaha kadar birbirimize bakıp durmayacaktık herhalde.
“Daha önce biriyle birlikte oldun mu?” diye sordu, başı önünde gözleri benden kaçarken.
Bu nasıl bir soruydu? Yanlış duyduğumu düşünerek duvağım araladım ve omzundan aşağı saldım. “Ne demek istiyorsun?” diye sordum, kaskatı bir sesle.
“Ne sorduğum gayet açık Larin. Sana soruyorum, başkasına değil. Biriyle birlikte oldun mu olmadın mı?”
“Neden kendin öğrenmiyorsun?” diyerek ona meydan okudum, öfkelenmemek için yumruklarımı sıkıyordum.
“Sana dokunmayacağım Larin.” Dedi, kısık bir sesle. Yüzüme bakmaması sinirlerimi bozmaya başlamıştı. “Peki.” Diyerek yutkundum. “Sabah kanlı çarşafı istediklerinde ne vereceksin ellerine?”
“Orası benim sorunum. Sen bana doğruyu söyle yeterli. Biriyle birlikte oldun mu olmadın mı?”
“Olmadım tabi ki, bu nasıl bir soru?” diyerek öfkeyle ayağa kalktım. Ne sanıyordu beni? “Sormak zorundayım, çünkü biz senle asla karı koca olmayacağız. Sana dokunmayacağım.” Dedi, sonunda yüzünü kaldırmıştı. Yavaşça ayağa kalkarak dibime girdiğinde uzun boyundan dolayı başımı kaldırmak zorunda kaldım. Birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra önümden geçti, yatağın üzerindeki yorganı çekip yere attı. Ardından ceketini çıkardı daha sonra gömleğini. Onları da yere bırakırken gözlerim kocaman açılmıştı. Hazırlıksız bir şekilde çıplak sırtıyla bakıştığım sırada bir adım geriledim. Daha sonra cebinden çıkardığı ufak çakıyı avucunun görünmeyen iç kısmına bastırdı. Elini yatağa doğru uzattı, yatağın ortasına gelecek şekilde açtığı küçük kesikten çıkan kanı beyaz çarşafa akıtırken “Bu konuda sana güveniyorum.” Dedi.
“Sen ne yaptın?” diyerek sertçe yutkundum. “Sabah bu çarşafı verirsin.” Diyerek avucunu sıkarak elini cebine koydu. Allak bullak bir ifadeyle sadece yüzüne baktım.
“Yaşımız küçük olduğu için kimse çocuk diye tutturmaz zaten.”
“Ne zamana kadar?” diyerek yutkundum. Onunla beraber olmak için yanıp tutuşmuyordum ama elbet bir gün torun isteyeceklerdi. “Gittiği yere kadar.” Diyerek tekrar koltuğuna oturduğunda, benimle aynı yatakta bile yatmayacağını açıkça belli etmişti.
“Peki, sen nasıl istersen.” Diye fısıldadım. İstenmediğimi bilmeme rağmen bu kadar kırılmam normal değildi. “Ne bekliyorsun Larin?” dedi Kaya, sesinde nefretten çok daha fazlası vardı. “Seni sevdiğim için evlenmedik, vicdanıma yenik düştüğüm için şu an karımsın. Sözüne güvenerek o çarşafı da kanımı akıttım. Daha ne istiyorsun? Biz senle asla karı koca olmayacağız.”
“Evlenmeseydin o zaman Kaya!” diyerek banyoya doğru yürüdüm. “Bıraksaydın da o cehennemde yansaydım. Seninle bu şekilde evli olmaktan çok daha kötü olmazdı merak etme!”
Tam banyoya gireceğim sırada bileğime sarılan eliyle geriye doğru döndüm. “Senin yüzünden daha on iki yaşındaki kardeşimi bir cehenneme verdim.” Dediğinde sesindeki ton göğsümü delip geçmeye yetmişti. “Senin aptallığın yüzünden hem kardeşimin hayatını mahvettin hem de bizim hayatımızı. Şimdi bana küstahlık yapacağına uslu uslu yerinde dur Larin. Adını lekeleyecek bir şey yapmadığın sürece yapmak istediğini yapmakta da özgürsün. İstersen okuluna devam et, istersen evinde otur. Dışarda karım olduğunu unutma yeter, ne ben senden bir şey bekliyorum nede sen benden bir şey bekle!”
“Beklemiyorum zaten.” Derken bileğimde eline baktım. Avucundaki kan tenime bulaşmıştı. Hayatını çalmıştım zaten, daha neyi alacaktım elinden. Gerçekler göğsüme ağır geldiğinde bir önce ondan kurtulup banyoya girip ağlamak istedim sadece. “Bekleme Safir kızı.” Dedi, gözleri gözlerimde dolandı. Yeşillerime bulaşan siyah gözleri koca bir karanlıktan ibaretti.
“Artık Safir kızı değilim Kaya.” Dedim ve bir adım ona yaklaştım. Nefesinin tadını hissedebileceğim noktaya kadar dibine girdiğimde “Artık bede bir Barbas’ım.” Dedim kendimden beklemeyeceğim kadar soğukkanlı bir ifadeyle. “Kaya Barbas’ın karısı Larin Barbas.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 98.97k Okunma |
4.97k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |