

MULT.: KARAN
Lal’i içine hapis olmak zorunda kaldığı düşünceleriyle bir başına bırakarak odadan ayrıldığımda hedefimde Boran’ı bulmak vardı. Önce salona indim, muhtemelen maç izliyordu ama görünürde yoktu. Salondan çalışma odasına doğru kaydım, orada da kimse yoktu. Misafir odasına zaten gitmezdi. Çocuk odasında olsa duyardım. Adımlarımı bahçeye yönlendirdim.
Cemile hanım çiçekleri suluyordu. “Cemile hanım..” diyerek bahçe terliklerimi giydim. “Efendim hanımım.” Diyen Cemile hanımın neşesi yerindeydi. Gülümseyen yüzüne gülümseyerek baktım. “Boran nerede?”
“Valla az önce Devran ağamla Miran ağam geldi. Bir şeyler konuşup hemen çıktılar. Nereye gittiklerini söylemediler.” Gülümsemem suratımda asılı kaldı. “Tamam Cemile hanım.” Diyerek tam geri içeri girecektim ki, dış kapı güvenlik tarafından aralandı. Adam başı önünde kapıyı sonuna kadar aralarken içeri Larin girdi, ardından da Kaya.
“Kaya, Larin..” diyerek şaşkınlıkla onları karşıladım. Kaya hemen bana sarılıp saçlarımdan öperken Larin düz ifadeyle gülümsedi. “Hoş geldiniz.” Derken Larin’e uzanıp öpüştük.
“Yiğenimi görmeye geldik.” Dediğinde Kaya “İyi yapmışsınız.” Diyerek içeri geçmeleri için geriye çekildim. “Şimdi uyuyar ama hemen uyanır. Biz o sırada bir kahve içelim.” Dediğimde Kaya “Öyleyse ben gideyim, biraz işerim var. Dönüşte görürüm yiğenimi.” Dedi resmen kaçarcasına.
Larin’le bakıştık. “Nasıl istersen kardeşim.” Dedim onu zorlamayarak. Belli ki Larin’le aynı ortamda kalmak istemiyordu. Kaya yeniden saçlarımdan öperek çıkıp giderken Larin’le kahve içmek için salona geçtik. Havalar o kadar sıcaktı ki, klima sürekli sonuna kadar açık duruyordu. Dışarda durulacak gibi değildi.
“Abim yok mu?” başımı hayır anlamında salladım. “Yok, yeni çıktı.” Anladım dercesine çenesini eğdi. “Eee sen nasılsın?” diye sordum ama iyi olmadığını biliyordum. Kaya’yla olmaları o kadar zordu ki, üstelik evliliklerinin sebep oldukları şey hepimizi mahvetmişti. “İyiyim diye yalan söylemeyeceğim Dila. Mahvolmuş durumdayım. Bu evlilik zaten yeteri kadar zorken Kaya’yla ayrı bir çıkmaza giriyorum. Benden resmen nefret ediyor.”
Yeşil gözleri anında buğulandı, omuzları çökerken iç çeke çeke ardına yaslandı. “Yaman daha yakalanmadı üstelik. Bu yüzden nereye gidersem yanımda gelmek zorunda kalıyor, yan yana durdukça birbirimizi yiyoruz.” Yamanı yakalamak kolay olmayacaktı. Çoktan ülke değiştirmişte olabilirdi. “Çok zor Dila, bizim bir ömür geçirmemiz o kadar zor ki! Üstelik Kaya’yı suçlayamıyorum bile. Benim yüzümden bir evliliğe mecbur bırakıldı. Benim yüzümden Lal’in hayatı mahvoldu. Devran aynı şekilde.”
Yaptığı küçücük hata bir çok kişinin hayatına mahal olmuştu. “Nereye kadar böyle gidebilir. Karı koca zaten değiliz. Bana dokunmasına yanıp tutuşmuyorum ama okulum bu yıl bitti, ailen yakında çocuk dediklerinde ne diyeceğimi bile bilmiyorum. Onlar bizi karı koca olmuş bilirken ben Kaya’nın kanıyla lekelenmiş bir çarşafı ellerine tutuşturdum.”
Kaya’nın ona dokunamayacağını biliyordum ama Larin’e verebileceğim bir akıl yoktu. Zordu ikisi içinde, Kaya Boran gibi sadece mantığıyla hareket ederdi ama bu kez mantığı bile izin vermemişti Larin’e dokunmaya.
“Zaman iyi gelecektir.” Dedim verebilecek bir teselli bulamayınca. “Üzme kendini, okulun bittiyse mesleğinle ilgilen. Çok güzel bir veteriner olacaksın.”
“Başvurdum birkaç yere, bakalım haber bekliyorum. Kimse dönüş yapmazsa kendi yerimi açarım.” Yaparsın dercesine gülümsedim. En azından Kaya öküz abisi gibi onu dört duvar arasına hapis etmiyordu onu.
Larinle Kaya gelene kadar sohbet etmiştik. Kaya gelince de yarım saat kadar Cesur’la vakit geçirip daha sonra gitmişlerdi. Akşam yemeği saati geldiğinde Boran hala ortada yoktu. Lal ile yemeğimizi yedikten sonra Karan onu almaya gelmişti. Annem göndermişti yüksek ihtimalle, aklı gitmişti zaten kadının son yaşananlardan sonra ama yine de son noktada tercihi her zaman erkek çocukları olmuştu.
“Ablam.” Karan uzun boyuyla içeri dalıp Cesur’u evire çevire sevdikten sonra beni de bir güzel mıncırdığın da kahkahalarla ondan kurtulmaya çalıştım. “Ablaların en güzeli.” Derken eline koluna hakim olamıyordu. “Yeter tamam.” Diyerek geriye kaçtım. Cesur bu halimizle gülücükler saçıyordu. “Hadi tamam yeter Karan!”
Lal de kıkır gülerken dış kapı açıldı ve içeri Boran ve çocuklar girdi. Kahkahalarımız onları görünce kesilirken, Boran yüzümden bir süre gözlerini almayarak sonunda Karan’a dönüp “Hoş geldin.” Dedi. Karan onu başıyla selamlayıp gözlerini önce Lal sonra Devran’a dikti.
Lal gözlerini kaçıracak yer arıyorken Devran yeşil gözlerini onun üzerinde tutmaya devam etti. Dokuz aydır karşı karşıya kalmamışlardı büyük ihtimalle. Fakat yeni on üç yaşına giren Lal’imin sadece boyu uzamıştı azıcık. Kıvırcık saçları beline doğru dökülüyordu. Üzerinde mor çiçekleri olan elbisesinin düzeltirken aynı anda kucağında tutuğu Cesur’u daha sıkı tutmaya çalıştı. Devran’ı gördüğü için gerildiğini anladığımda Cesuru kucağından aldım. Zaten Karan’da Devran’la Lal’i aynı yerde bulundurmak istemediği için “Hadi Lal, sen geç arabaya… Gidelim artık.” Dedi.
“Tamam abi, size iyi akşamlar.” Diyen Lal başını yerden kaldırmadan çıkıp gittiğinde Karan’da peşinden çıkmıştı. Bahçe kapısı kapanana kadar Devran gözlerini arkalarından ayırmamıştı.
“Hoş geldiniz çocuklar, aç mısınız. Yemek hazırlayalım.” Dedim ortadaki gerginliği kesmek adına. Miran kucağımdaki Cesur’a uzandı. “Olur valla yenge, kurt gibi açıktık.” Dedi yorgun bir sesle.
“Tamam o zaman.” Diyerek Cesuru onlara verdim. Zaten Cesur’a da az önce Karan yeterince onu yormamış gibi yeniden büyük bir heyecanla amcalarıyla oynamaya başladı. “Siz geçin içeri ben hemen sofrayı hazırlatıyorum.”
Boran’a bakmayı göz ardı ederek mutfağa girdiğimde Cemile hanımın dolaba koyduğu yemekleri tekrar çıkarıp ısıtmak için ocağa koydum. O sırada Cemile hanıma seslenip masayı kurmasını istedim.
Ocağın başında beklerken ardımda hissettiğim gölgeyle irkilerek arkamı döndüm ve Boran’la burun buruna geldim. “Niye ses çıkarmıyorsun?” derken elimi hızla çarpmaya başlaya göğüs kafesime yasladım.
“Korktun mu?” dedi, tek kaşını kaldırarak. Sesi yorgun ama düştüğüm durumdan eğlenir gibi çıkmıştı. “Korkmadım.” Diyerek tersledim onu. “Ne var, ne istiyorsun.”
Gözleri göğüs kafesime düştü, üzerimdeki V yakanın bittiği noktaya gözlerini sabitleyerek “Cesur açıktı.” Dedi, “Huysuzlanıyor, emzirmen gerekiyor.”
Bakışları göğsümü delip geçerken derin bir nefes aldım. İçime çektiğim solukla şişen göğüs kafesimde gözleri dolandı. “Yeni emzirdim.” Dedim huysuzca yerimden kıpırdanırken. “Doymamış belli ki.” Dedi, bir adım atarak. Mutfak tezgahına yaslı bedenimi kaçıracak alanım olmadığı için sadece belimi geriye doğru büktüm. “Kime çektiği ortada.” Dedim.
“Oda sana doymuyor demek ki!” dedi fısıltıysa. Ne yapıyordu bu dengesiz. Ne diyordu? “Yaklaşma bana.” Diyerek elimi kaldırdım ve onu hafifçe iterek hızlıca ona sırtımı döndüm. Boran’ı ittirişim işe yaramazken dikkatimi toplamak adına ocaktaki yemeye döndüm. Yanmak üzereydi zaten, hızlıca ocağın altını kıstım.
Gitmiyordu, hala arkamdaydı ve çok yakınımdaydı. “Boran defol git.” Dedim hırıltılı bir sesle. Kalbim boğazımda atıyordu. “Git başkası doyursun seni.”
“Ben sen doyur istiyorum.” Derken aramızdaki kalan son mesafeyi de tuzla buz etmişti. Bedenime yaslanan teniyle kuvvetle ondan kaçmaya çalıştım ama iki elini iki yanımdan ocak mermerine yaslamıştı.
“Ya sen nasıl dengesiz bir adamsın.” Dedim çirkefleşerek. “Sen değil miydin beni bırakan.”
“Ben değil sendin.” Dedi beni kıskacına aldığında. “Sendin sana kul köpek olmuş adamı ardında bırakan.” Bu muydu bana kul köpek olmuş hali, benden başka herkesi koklayarak mı yapmıştı bunu. “Sana o kadar öfkelendim ki seni affetmemek için kendimi o kadar çok tuttum ki.”
“Beni affettin mi?” dedim dalga geçen bir ses tonuyla. “Affetmedim ama sana uzak kalmak en çok beni cezalandırıyor.” Ellerimi sıkıştığım mutfak tezgahına bastırdım. “Güzel.” Diye mırıldandım. “Beni affetme çünkü ben seni asla affetmeyeceğim. Sen nasıl beni oğlumuzun hatırına kapı önüne koymadın, Bende sırf oğlumuz hatırına kapıdan çıkıp gitmiyorum.”
Bildirimlerden haber almak için instagram hesabımız @dilaninsatirlari sayfamızı takip edebilirsiniz.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 98.97k Okunma |
4.97k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |