“Beni affetme çünkü ben seni asla affetmeyeceğim. Sen nasıl beni oğlumuzun hatırına kapı önüne koymadın, Bende sırf oğlumuz hatırına o kapıdan çıkıp gitmiyorum.” Direyerek yüzümü tam ona döndüğüm sırada içeri giren Cemile hanımla aynı anda benden uzaklaştı ama Cemile hanım az önceki görüntümüzle çoktan karşı karşıya kalmıştı.
Kadıncağız şaşkınlıktan ne yapacağını bilemezken Boran elini ensesine atıp kaşıdı ve hiçbir şey demeden çıkıp gitti. “Gerisini sen halleder misin Cemile hanım ben Cesur’la ilgileneyim.” Diyerek ondan onay aldıktan sonra utanç içinde mutfağı terk ettim.
Çocuklar hala Cesur’la oynuyorlardı. Yanlarından onları rahatsız etmeden geçerek tekli koltuklardan birine oturdum. Miran ve Devran resmen aralarında top gibi oynatıyorlardı çocuğumu. “Sen de babam gibi fena mı olacaksın aslan parçası.” Diyen Miran’a odaklandım. “Kadınlar mı atlayacak üzerine!”
Devran hızla omzuna vuracak Miran’ı susturmaya çalışsa da çoktan duymuştum duyacağımı. “O ne demek Miran?” dediğimde Boran’da öfkeli bakışlarını Miran’a dikti.
“Yenge, sen burada mıydın?” Mahcupça bana döndüğünde beni görmediği anlamıştım. Başımı hafifçe sallayıp tek kaşımı kaldırdım. “Valla abimin bir suçu yok yenge. Valla bak!” Miran telaşla savunmaya geçerken içten içe göz devirdim. Abisi beni aldattığını inkaretmiyorken o savunmaya geçmişti.
“Sen doğum yapmadan önce resepsiyona geç bir kız başladı. Kız manyak çıktı, abime aşık olmuş ama abim kesinlikle kıza yüz vermedi. Asla dönüp bakmaz çalışanlarına, hatta gözü senden başkasını görmez. Valla bak!” Tabi kesin öyleydi! “Tam senin doğum yaptığın gündü galiba, bu manyak gizlice abimin odasına girip abim koltukta uyurken ona resmen tecavüz etmeye kalkışmış.”3
“Ne?” Duyduklarım karşısında şokla gözlerimi aralarken Boran dayanamayıp Miran’ın kafasına bir tane geçti. “Ulan bir gün elimden kalacaksın!” diyerek o Miran’ı sirkelerken duyduklarımı sindirmeye çalıştım ama imkansızdı. “Ne elini tutabiliyorsun ne dilini! Koparacağım ikisini de göreceksin sonunda!”
O günkü hali bu yüzdendi. Üzerindeki koku, o ruj izi. Öyleyse neden ben onu suçlarken o inkar etmemişti. “Abi dur, vallaha dur.” Miran kendini kurtarmak için yerden sürünerek koltukların arkasına kaçarken hızlıca aralarında kaynamasın diye Cesur’ı kucakladım ama Cesur halinden oldukça memnundu. “Yenge abimi bir gör ama….” Devran’a gülerek konuya dahil olduğuna Boran’ı öyle bir durumda hayal edemedim. Çok zordu benim için. “Kızı üzerinden öyle bir atmış ki, kızın yere düşerken kalçası kırılmış. Hayatımda hiç bu kadar karısına düşkün adam görmedim. İş için otelde kalırken içeri garson bile sokmuyordu. Yemeğini ben getirip götürüyordum.“ Demek öyleydi! Konuş Devran konuş, abinin sırf canımı yakmak için sustuklarını sen konuş.1
Keşke bunları sizden değil ondan dinleseydim. Yemezdim kendimi kendi kendime. Gözlerimi öfkeyle Boran’a diktiğimde Miran’ı yakalamış hırpalamaya devam ediyordu. Üç koca çocuk salonu istila etmişti.
Kaşlarımı çatsam da kalbimin içten içe gülümsediği ve rahatladığını hissediyordum. Beni aldatmamıştı. “Tamam tamam, hadi yemeğinizi yiyin artık.” Dedim durmaları için. Devran hemen kurulan masaya otururken Miran resmen sürünerek Boran’ın ellerinden kurtuldu. “Ben sana sonra göstereceğim o gevşek ağzının hesabını!” dedi son bir kez vurmadan önce.
Miran yığılmış bir şekilde sandalyeye oturduğunda Cesur’un kıkırdaması kulaklarımıza ilişti. “Senin de karnın açıktı mı oğlum.” Diyerek gülümsedim. “Siz yemeğinizi yiyin bende Cesur’u uyutayım.” Dedim çocuklara bakarak.
“Tamam yengem.” Devran ve Miran Cesur’la vedalaşırken göz ucuyla Boran’a baktım ve göz göze geldik. Aramızdaki en büyük düğüm çözülmüş ve ayak bileklerimizi kurtarmışız gibi hissediyordum. Ona adım atabilmek için o ipin çözülmesine muhtaçtım.
Ama bu demek değildi onu sürüm sürüm süründürmeyeceğim.
Onları baş başa bırakarak salondan ayrıldığımda önce Cesur’un üstünü değiştirdim. Terlemişti ve artık yorgun düşmüştü. Bende en az onun kadar yorgundum. Oğlumun yanına uzandım “Canım.” Diyerek masum gözlerinden öptükten sonra içime dolan huzurun tarifi yoktu.
Bu en çokta aldatılmadığımı öğrendiğim içinde olabilirdi. Cesur usulca tişörtümü çekiştirdiğinde “Baban gibisin aynı, doymak nedir bilmiyorsun.” Dedim. Gerçi bir seneye yakın bana ve başka birine dokunmadan yaşamıştı, kolay olmamalıydı onun için. Sırıtarak Cesurun yerini hazırlayıp kendi kolumun altına da bir yastık çekip emzirmeye başladım.1
Cesur’la birlikle bende uykunun kollarını sığınırken gözlerimi kapattım ve doymasını bitene kadar ayık kalmaya çalıştım.
Yaklaşık yarım saat sonra göğsümle savaşı azalırken yatak odasının açılıp kapandığını hissettim.
Boran gelmiş olmalıydı. Gözlerimi hafifçe araladığımda adımları yatağın yanında durarak yatağa oturdu. Kirpiklerimin arasından gördüğüm yüzünü netleştirmeye çalışırken güneş battığı için içeride karanlıktan dolayı uyku isteğimi bastırmak zor olmuştu. Boran yatağa yerleşerek bir kolunu Cesur’un arkasına atarak tıpkı sabah yaptığı gibi içime gire gire öptü onu.
Cesur babasının yüzüne batan sakalları yüzünden uyanır gibi olduğunda “Dur, yapma.” Diye mırıldandım ağır bir şekilde. Hava çok sıcaktı ve terlemiştim. Cesur hasta olmasın diye klimayı fazla açamıyordum da odada. “Terlemişsiniz.” Diyen Boran sesi soğuk ve cezbedici çıkmıştı.
“Öyle, çocuklar gitti mi?” diye sordum. “Gittiler.”
Karanlıkta onunla göz göze geldik. Yavaşça yanıma uzanıp bir elini başının atlına koyarak gözlerini gözlerime kilitledi. Cesur bir taraftan göğsümdeki tüm sütü yutmaya çalışıyordu. Yorgunlukla gözlerimi kırpıştırdım. “Ne bakıyorsun öyle?” diyerek tek kaşımı kaldırdığımda derin bir nefes alıp verdi.
“Karıma bakıyorum.” Gözlerimle resmen ben senin karın değilim diye bağrınsam da, sesimi çıkarmayarak bakışlarımla onu cevapladım. “Seni aldatmadım.”
Bunu söylemek için biraz geç kalmamış mıydı? “Bravo.” Diyerek gözlerimi Cesur’a kaydırdım. “Yapmadığın tek bir şey olmuş oldu. Seni tebrik ediyorum Boran Safir.”
“Dila…” diye mırıldandığında ses tonu hiç beklemediğim kadar yumuşaktı. “Konuşmak istemiyorum.” Dedim, kuyruğumu indirmemekte kararlıydım. “Ne zamana kadar?” dedi.
Yatağın içinde biraz daha bize doğru kaydı ve Cesur’un sırtını göğüs duvarına yaslayacak kadar yakınlaştı. Yani resmen yine dibimdeydi. “Tama öyleyse, bende çocuğumla biraz ilgileneyim.” Derken Cesur’u saçlarını okşayarak üst üste öpmeye başladı. Amacının bana dokunmak olduğunu biliyordum. Çocuğu seveceğim diye içime içime giriyordu.
“Çocuğu uyandıracaksın.” Diye kızdığımda hiç oralı olmadı. “Bir daha uyanırsa sen uyutmak zorunda kalırsın haberin olsun Boran Ağa.”
“Hıhı.” Diye mırıldandığı sırada Cesur’un burnunu öpmüştü ama dudaklarının yarını benim tenimdeydi. “Uyuturum çocuğumu.” Dudaklarını uzun bir süre aynı noktada tutmaya devam ederken derin bir nefes bıraktım dışarı.
“Boran.” Diyerek omzundan onu itekledim. “Rahat bırak, uyansın istemiyorum. Zaten çok yorgunum!” Boran kirpiklerinin arasından yüzüme bakıp “Ben yorgunluğunu alabilirim.” Dedi.
“Nasıl olacakmış o?” dedim, gerçekten merak ederek. “Kendini bana bırakman yeterli.” Dedi sırıtarak. “Sıcak bir duş, sonra masaj, sonra…”
“İstemiyorum.” Dedim devam etmesine izin vermeden. “Senden gelecek hiçbir şeyi istemiyorum.” Yavaşça dirseklerimden destek alarak bu kez ben dibine girdim ve onunla dudak dudağa kalacak mesafeye kadar yaklaştım. “Ben tek başıma da alırım sıcak duşumu. Masaj yaptıracak daha becerikli eller de bulabilirim.” Boran dudaklarımda tutuklu kalırken “Daha becerikli eller kimmiş Dila hanım?” diye sordu.
“Sen hariç herkes.” Ona doğru çekildiğimi hissettim ama kendimi durdurmak için elimden geleni yapıyordu. “Sikerim o herkesi.” Diye resmen hırladığında dudağımın bir kenarı hafifçe kıvrıldı. “Neden kızıyorsun ki, ben senin neyinim ki delleniyorsun böyle kıskançlığından.” Onu çıldırtmak ilk defa bu kadar zevkli bir hal almıştı.
“Ben senin dününde kaldım Boran.”
Sonra yavaşça geri çekilip başımı yastığa bıraktım. Cesur neyse ki sonunda uyumuştu. Onu beşiğine bırakacak gücü kendimde bulamadığım için göğsümü ağzından çıkarıp yanıma yerleştirdim. Emziğini de dudaklarının arasına yerleştirdim. Boran pür dikkat bize kilitlenirken üzerimi düzelttim. “Tartışmaya devam etmek istemiyorum. Uyuyacağım. Oğlumu beni ve bizi rahatsız etme.”
Bildirimlerden haber almak için instagram hesabımız @dilaninsatirlari sayfamızı takip edebilirsiniz.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
92.47k Okunma |
4.84k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |