

Safir konağının kapıları sonuna kadar açılırken aylar sonra ilk defa bu kapıdan içeri girecek olmak beni tedirgin etmişti. Üstelik artık bu kapıdan içeri girerken elimi tutan Arslan’ım artık yoktu. Bir adım ardımda Boran’ın karısı olarak girmek beni kahrediyordu.
Boran’ın hafifçe belimden tutarak içeri ittirmesiyle kapıdan geçmek zorunda kalmıştım. Benim aksime gayet rahattı ve tedirgin oluşumundan zevk alır gibi bir hali vardı. Bahçede diğer erkek kardeşleri Miran ve Devran bizi karşılarken, kız kardeşleri Larin bir adım gerilerinde duruyordu. “Hoş geldiniz.” Diyen Devran’a gülümsemekte zorlandım. Miran ve Devranda bitik haldeydiler. Larin çökmüştü, zayıf bedeni neredeyse bir deri bir kemik kalmıştı. Evin içinde yas devam ediyordu. “Hoşgeldiniz.” Derken onunda sesi zar zor çıkmış, bakışlarını bizde kaçırmıştı. “Babamlar yukarıdalar.”
Benim yerime de Boran “Hoş bulduk abicim.” Diyerek kız kardeşini kollarının altına almış, anlına sıcak bir öpücük koymuştu.
Larin ve Boran önden merdivenleri çıkarken omzumda bir el hissettim. “Yengem.” Diyen Devran’a boş bakışlarımla baktım. “Nasılsın?” Devran bizim her anımıza şahitti. Düğünde en az abisi kadar koşuşturmuştu. Arslan’la evliliğimize destek çıkan tek Safir kanıydı. “Sen nasılsan bende öyleyim.” Dediğimde başını sallayarak bakışlarını benden kaçırdı ve yürümem için yol açtı. Miran sessizliğini korurken üst kata çıktık. Sevda hanım ve Yusuf bey yanyana oturuyorlardı. En az benimki kadar koyu kıyafetler giyen Sevda hanımın gözleri kıpkırmızıydı. Saygıyla hemen ellerinden öptüm, neyse ki ellerini öpmeme izin vermişlerdi. Acılı bir annenin ne yapacağı belli olmazdı. Boran’da benim ardımdan anne ve babasının ellerini öperken başımı önüme eğerek Boran’ı bekledim. Kalbim paramparçaydı. Şu an yanımda olması gereken kişi Boran değil Arslan’dı. Sertçe yutkunarak kirpiklerime tutunan yaşı geriye doğru itekledim.
Boran’ın yönlendirmesiyle yan yana oturduğumuzda kimseden ses çıkmıyordu. Nihayet annesinin otoriter sesini duyduk. “Bir an önce torun istiyorum.” Derken bakışları bende değil oğlundaydı. “Ailemiz bir an önce büyümeli!” Benden bir makine gibi bahsetmesi sinirlerimi bozarken, yumruklarımı sıkarak sakinliğimi korumaya çalıştım. “Arslan’ımın katillerinin kim olduğunu bilmiyoruz. Eğer bir aşiret yaptıysa bize bunu, daha çok kan dökülecek.”
“Dökülecek kan bize ait olmayacak.” Diyen Miran’ın uzun zaman sonra ilk defa sesini duymuştum. “Güvenme gençliğine Miran.” Diyerek susturdu annesi onu. “Dağ gibi duran Arslan’ımı yıktılar.” Göz yaşlarımı tutmak benim için imkansız bir hal almıştı.
Boran tepkisizliğini koruyordu. “Akıllı hareket etmeliyiz.” Sevda hanım heybetli duruşunun birazı bile bende yoktu. Acısına rağmen güçlü duruyordu. Yusuf bey bile o konuşurken bir adım geride durmayı tercih etmişti. “Birlik olmalıyız.”
Başımı yere eğerek gözümden düşen yaşı saklamaya çalıştım. Neyse ki Boran bu ziyareti kısa tutmuş ve Barlas konağına doğru sürmüştü arabayı. Safir ailesinin aksine aile üyelerimin hepsi kapıda bizi karşılamışlardı.
Annem ve babamın da ellerini öptükten sonra bizim için hazırladıkları sofraya geçtik. Baran ve Hicran’da gelmişti. Kaya burada değildi. Hicran’ın yanına oturmak için yöneldiğim sırada Miran kimse fark etmeden bileğimden yakalamış yanına oturtmuştu.
Neyse ki benim ailem torun konusunu açmak yerine kendi kanlarından olacak olan Hicran ve Baran’ın bebeğinden konuşmuşlardı. Safir ailesine vereceğim torun çokta umurlarında değildi. Çocuğa hangi adı vereceklerine daha karar veremeyen aile üyelerim birçok isim sıraladılar. Ailenin ilk erkek torunu dünyaya gelecekti nasıl olsa, hepsini telaş sarmıştı.
Yaklaşık bir saat sonrasından bende Boran’da iyice daralmıştık. Masanın altından çaktırmadan bileğine dokundum ve bana bakmasını sağladım. Gözlerini bana çevirdiğinde artık gidelim dercesine kaç göz işareti yaptım.
Kendi aileme bile tahammülüm yoktu. Bu evde hiç yaşamamış gibi hissediyordum. Boran beni başıyla onayladığında işi bahane ederek kalkmak için iznimizi istedi. “E sen biraz daha otur.” Diyen Hicran’a zar zor gülümsedim. “Yok bende evime gideyim.”
Evim demek garip hissettirmişti. Boran tek kaşını kaldırarak gözlerimin içine bakarken bakışlarımı ondan kaçırdım. İtiraf etmeliydim ki aile evinde olduğumdan daha rahat ve daha iyi hissediyordum. Evimdeki tek sorun Boran’ın varlığıydı. Boran da zaten doğru düzgün eve gelmiyordu.
Bir daha aile evime zorda kalmadıkça gelmeyeceğimi kendime hatırlatırken Boran’ın açtığı kapıdan arabaya bindim. Oda şoför koltuğuna geçerken bir koruma aracıda arkamızdan geliyordu. Gözlerimi kapatıp başımı arkama yasladım. Sevda hanımın sözleri beynimin içinde dört dönüyordu. Hamile kalmak, Boran dan bir çocuk doğurmak istemiyordum.
Bakışlarımı Boran’a diktim. “Sevdiğin biri var mıydı?” diye sorduğumda gözlerini yoldan ayırmadan “Bunu neden soruyorsun?” diye sormuştu oda.
“Annen çocuk istiyor.” Diye fısıldadım çekingen bir sesle. “Ben, sana ait bir çocuk doğurmak istemiyorum. Bir daha bana dokunmanı istemiyorum.” Boran yavaş yavaş yükselen öfkesiyle arabanın hızını arttırırken “Bu yüzden üzerine kuma mı almamı istiyorsun?” Diye kükremişti. Şok içindeydi, evet isteğim garipti, farkındaydım ama ondan hamile kalmaktansa kuma gelmesini tercih ederdim. Böylelikle ne kan dökülürdü nede ben onunla karı koca olmak zorunda kalırdım.
“Sevdiğin kişiyle olma fırsatını sunuyorum sana.” Dedim geri adım atmayarak.
Boran çıldırmış gibi arabanın gazına yüklenirken korkmuyordum. Şimdi uçurumdan aşağı sürüklese aracı ona teşekkürler ederdim. “Senin aksine, ben nikahı kıydığımda bütün geçmişimi yaktım Dila, senin aksine ben düşüncelerimde bile sana ihanet etmedim!”
“Ben sana değil, seninle olarak abine ihanet ettim. Sırf kan dökülmesin diye senin karın oldum. İhanete uğrayan sen değilsin. İhanete uğrayan abin. Üstelik karısı ve kardeşi tarafından uğradı bu ihanete.”
Sözlerim Boran’ı çileden çıkarırken “Dediğin gibi kan dökülmesin diye seni karım yaptım.” Dedi kaskatı bir sesle. “Ama biraz daha bana saçma sapan konuşursan, seni Barbas konağının önüne atar, Hicran’ı da alıp çıkarım o evin içinden. Önüme çıkanı da vurmaktan çekinmem.” Gözlerinden ateş fışkırıyordu. “Duydun mu?”
Titreyen ellerimi yumruk yaparak gözlerimi ona diktiğimde “Beni duydun mu?” diye tekrarladı. Bir cevap bekliyordu ama söylediklerini kabul etmek guruma dokunuyordu. “Duydum.” Diye fısıldadım sesim ezile ezile. “Duydum Allah’ın cezası. Duydum!”
Hızını azaltırken “Güzel, bu saatten sonra benim karım olduğunu aklından asla çıkarma.” Demişti. “Attığın her adımı Boran’ın karısı Dila Safir olarak attığını da unutma!”
Araç evimizin kapısında durduğunda “Göz yaşlarını sil ve öyle in arabadan.” Dediğinde ellerim yanaklarıma gitti. Ağladığımın farkında değildim. Ellerimle yanaklarımı sildim ve derin bir nefes alarak gülümsemeye çalıştım. Aramızda geçen tartışmaları belli etmek istemiyordu belli ki, çünkü konaktaki Cemile hanım her şeyi annesine yetiştiriyordu.
“Sen gelmiyor musun?” diye sorduğumda “Hayır, işerim var.” Demişti. Fazla bir şey söyleme gereği duymadan araçtan indim. Kapıdaki adamlar başları önde kapıyı açarken Boran ben içeri girene kadar beklemişti.
Cemile hanım kapıda beni karşıladı. Kırk yaşlarında tombul bir kadındı ama karınca kadar hızlı ve becerikliydi. Evin her işini yapıyordu. “Hoş geldin hanımım.” Dediğinde ne kadarda Sevda hanımın adamı olduğunu bilsem de gülümseyerek “Hoş bulduk.” Diye karşılık verdim. “Tatlı yaptım, yer misin?”
“Olur, yerim.” Bahçedeki koltuklardan birine oturdum ve arkama yaslandım. Evin içinde erkek olmaması rahat hareket etmeme izin veriyordu. Cemile hanım tatlıyla beraber çayda getirip servis ettiğinde teşekkür ettim. “Başka bir emrin var mı hanımım.”
“Yok teşekkür ederim Cemile hanım.”
Cemile hanım sessizce yanımdan ayrılırken, tatlımı çayla birlikte yemeye başladım. Uzun zamandır doğru düzgün beslenmediğim için midem şu an bayram ediyordu. Güneş ortalıktan kaybolup karanlık çöktüğünde üşüdüğüm için içeri geçtim. Üzerime hızlıca rahat bir şeyler geçirdikten sonra daha gezme fırsatı bulamadığım evime bir göz gezdirdim. Salon diğer evlerin aksine daha modern dizayn edilmişti. Boran istediğim gibi eşyaları yenileyebileceğimi söylemişti ama her şey güzel seçilmişti bu yüzden değiştirme gereği yoktu. Geniş koltuklardan birine uzandım ve televizyonu açtım. Telefonumu kırdığı için televizyona kalmıştım mecburen.
Evdeki sessizliğin verdiği huzur uzun zamandan sonra ilk defa iyi hissettirmişti. Başımın altına koltuğun yastıklarından birini alıp koltukta iyice yayıldım. Saat gece yarısına gelirken dış kapının açılma sesini duydum. Boran bey gelmişti. Salonda olduğumu tahmin etmeyerek önce yatak odasına çıkmıştı. Sesimi çıkarmadım. Yaklaşık bir dakika sonrasında telaşlı bir şekilde “Cemile abla!” diye kükremişti. Cemile hanım aynı telaşla bahçeye çıkarken “Buyur Boran ağam!” demişti. Kadın uykusundan kalktığı için korkmuştu. “Dila nerede?”
“En son salondaydı beyim. Televizyon izliyordu, uykuya dalmış olmalı.” Cemile hanımın sesindeki şaşkınlık, gülmeme neden olmuştu. Boran kaçtığımı mı düşünmüştü bilmiyorum ama beni odada görmemek onu korkutmuşa benziyordu. “Salonda mı?” derken onunda sesi şaşkındı. Ömür boyu odada mı tıkalı kalacağımı düşünüyordu bu adam? Ayak seslerinin yaklaştığını hissettiğimde hemen geri uzandım ve gözlerimi kapattım.
Salonun kapısı açılıp kapandı. Ayakkabılarının yere bıraktığı ses önümde son bulurken, nefesini saçlarımda hissettim. “Dila.” Diye fısıldamıştı kulağıma. Bir tepki vermediğimde gider sanmıştım fakat ellerini saçlarımda hissetmek mideme kramplar sokmuştu. Hemen önüme oturmuş, yüzüme düşen saçlarımı kulağımın ardına sürüklemişti. Nefesi yüzümdeydi. “Özür dilerim.”
Özür mü diliyordu? Hangi yaptığı için?
“Sana yaptığım her şey için özür dilerim ama yapmak zorundaydım.” Sesi bir fısıltıdan ibaretti. Kelimeleri zar zor seçiyordum. Hemen sonrasında dudaklarını saçlarımın arasında hissettiğimde sırf inadına, kahrolsun diye “Arslan.” Diye mırıldandım. Dudaklarını anında çekti, ağzından bir küfür mırıldanırken hızlı adımlarla odayı terk etmişti. Kapının açılıp kapanma sessinden sonra gülümseyerek gözlerimi aralayıp, o görmese de arkasından dilimi çıkardım.
Onu sinir etmenin keyfiyle uykunun derin kollarına teslim oldum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 99.14k Okunma |
4.97k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |