Boran’la aynı yatağın içinde ama farklı taraflarda uyuduğumuz gecenin sabahında uyandığımda yatağın içinde tektim. Uzanıp baş ucumdaki telefonuma uzandığımda saatin daha erken olduğunu görünce kaşlarımı çatarak yavaşça kalktım. Boran yoktu. Esneyerek kalktım ve hemen ona nerde olduğunu sorduğum bir mesaj atıp odanın içindeki banyoya yöneldim. Elimi yüzümü yıkayıp geri döndüğümde mesajıma cevap vermişti. Oteldeydi ve bir personel görüşmesinde olduğunu yazmıştı. Kahvaltı yapmak için yanına gelmemi istemişti.
Kendime gelmeye çalışırken valizimi açıp, otel şu an itşaat halinde olduğu için daha usturuplu bir şeyler giyinip öyle çıktım. Mis gibi çiçek kokan bahçemizden geçerek otele doğru yürürken aynı anda Lal’i aradım. Hemen telefonu açmıştı, geceyi uykusuz geçirdiğini belli eden sesi kulaklarıma dolduğunda gülümsemeden edemedim. Cesur’u bensiz uyutmaları zor olmuş olmalıydı.
“Çok mu yoruldun.” Dedim şefkatli bir sesle.
“Yok yok iyiyim abla, hallediyoruz. Üçer vardiya şeklinde döndürüyoruz.” Dediğinde üçüncü kişinin kim olduğunu anlamayarak “Üçüncü kim?” dedim hemen peşi sıra.
Lal cevap vermekte gecikti. Çekingen sesini duymam zor oldu. “Devran abi.”
Devran’ı eve almasında sorun yoktu. Çünkü Devran söz vermişti. Bir şey olmayacaktı ama annem duyarsa beni mahvederdi. Otelin içine girdiğim için sessiz bir tonda “Lal, olabildiğince bir araya gelme tamam mı?” dedim uyarıcı bir şekilde. Lal yine sessiz kaldı.
“Tamam abla, merak etme bana kardeşi gibi davranıyor.” Bunu söylerken ses tonu biraz garip çıkmıştı. Fazla üstelemedim. “Tamam Lal, şimdi kapatıyorum. Sonra görüşürüz.”
“Tamam abla.” Diyerek telefonu kapattığında derin bir nefes alarak resepsiyon kısmına yürüdüm. Çalışanlara kolay gelsin diyerek dün bizi karşılayan çalışanla karşılınca ona Boran’ı sordum.
“Boran bey şu an havuz başındaki kafede genel müdür pozisyonu için gelen Selvi hanımla görüşmede. Dilerseniz sizi götüreyim.” Dediğinde çatılan kaşlarımla “Lütfen.” Diyerek beni yönlendirmesine izin verdim.
Havuz başına geldiğimde Boran ve otuzlu yaşlardaki Selvi hanımı görmem çok uzun olmadı. Çalışana teşekkür ederek kalan kısmı tek başıma giderken yanlarına gidip gitmemek arasında kararsız kalsam da Boran’ın beni fark etmesiyle yanına gelmemi isteyen bakışlarıyla yanlarına gitmek zorunda kaldım.
Oturdukları masanın yanına geldiğimde Boran kalktı ve belimden tutarak yanağıma bir öpücük bırakırken dikkatimi kadına verdim. İnsanların içinde normal bir evli çift gibi davranırken ona ayak uydurmak zor değildi. “Selvi hanım eşim Dila.” Derken ses tonu fazlasıyla sahipleniciydi. Tavrı hoşuma gitse de kadının güzel ve bakımlı oluşu beni istemsizce germişti.
Üzerinde şık ve resmi bir takım vardı. Saçları jilet gibi yapılmış bir topuzdu ve makyajı yeşil gözlerini ortaya çıkarmıştı. Kadın bana bakımlı ellerini uzattığında kendi bakımsız ellerimi uzatmaktan çekindim. Evlendiğimizden beri makyaj yapmak bile benim için zoraki bir hal almıştı ama şu an kendime bakmadığım ve dikkat etmediğim kendime çok kızıyordum.
“Merhaba Dila hanım, bende Selvi.” Mecburen kadının elini tuttum ve gülümsemedim. “Memnum oldum.”
“Bende memnun oldum Dila hanım.” Derken Boran’a döndü gülümseyerek. “Ben sizden haber bekliyorum öyleyse Boran bey.” Diyerek bu kez Boran’la vedalaşmak için elini sıktı. Konuşması ve diksiyonu da çok iyiydi.”
“En kısa sürede geri dönüş yapacağız.” Diyerek Boran kadını uğurladığında masada baş başa kalmıştık. Sessiz kadının kalktığı yere oturdum. Çatık kaşlarla üzerimde göz gezdirip sert bir nefes vererek başımı iki yana salladım.
“Eee alacak mısın işe kadını?” diyerek gözlerimi Boran’a diktiğimde yüzünde büyük bir sırıtmayla beni islediğini gördüm. “Alınması gerekilen biri. CV’si çok iyi. Beş dil biliyormuş iyi derecede. Yurt dışında okumuş iki otelde yönetici pozisyonların da çalışmış. Bir otelde müdürmüş ama yaşı daha otuz beş. Genç olması bizi ne kadar olumlu yada olumsuz yönde etkiler bilemedim. Babanla da görüştürmek gerekir birde.”
“Anladım.” Diyerek başımı salladığımda “Sen ne düşünüyorsun.” Dedim altan alta merakımı gideremeyerek. Boran’ın sırıtması büyüdü. “Olumlu bakıyorum aslında. Bildiği dillerden ötürü özellikle ama genç ve güzel olması kısmı genel müdür görevine uyar mı bilemedim.” Dediğinde “Genç ve güzel?” dedim sorar gibi.
“Yani.” Diyerek başını yan yatırdığında tek kaşımı kaldırarak “Yani.” Dedim onun gibi. Neydi bu hissettiğim. Bana aşık olduğunu bilmiyor muydum. Gözü benden başkasını görmüyordu ama gözünün önüne gelen güzel kadınlar vardı. Gözü onları görmese de bakıyordu ve farkındaydı. Yine de sevdiği bendim.
Ama daha güzel kadınlar vardı.
Ama daha güzel ve daha yetenekli kadınlar vardı.
Beynim iki parça haline dönüp birbirine girdiği sırada nefes alamadığımı düşündüm. Neydi bu hissettiğim. Kıskanıyordum. Deli gibi kıskanıyordum.
Boran yüzüm her ne haldeyse, bunda zevk alır gibi ardına yaslandığında başımı hızla iki yana sallayıp bakışlarımı ondan kaçırdım. Dudağının kenarı keyifle kıvrılmıştı. “Neyse.” Dedi mutlu bir sesle. “İşi sonra konuşuruz, kahvaltımızı yapalım. Sonra otelin kalan yerlerini gezeriz.” Dedi.
İçten içe kendimi yediğimi ve doyduğumu söyleyemediğim için “Tamam.” Dedim onun aksine keyifsiz bir sesle.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra Boran’la yeniden oteli keşfetmeye devam ettik. Bu kez hemen bırakmamış ve akşama kadar devam etmiştik. Notlarımı almış ve fotoğraflarımı çekmiştim. “Saat geç oldu.” Diyen Boran’la göz ucuyla baktım. İkimizde yorulmuştuk. Daha eve dönecektik ama benim hiç halim yoktu. “Bu saatte yol çıkmak olmaz.” Dedim.
“İstersen bu gecede kalalım. Ben evdekilerle konuşurum.” Dediğinde, “Olur.” Dedim yorgun bir sesle. Oğlumu özlemiştim fakat biz gidene kadar zaten uyumuş olurdu. Bizde bu yorgunlukla onunla ilgilenemezdik. “Sabah erkenden çıkarız yola.”
Boran evdekilerle konuşup annemden de bir gün daha izin alırken bende yiyecek bir şeyler hazırlamıştım. Boran yediğimiz yemeğin ardından yüzeceğini söyleyip kapalı havuza inince bende salonda televizyonun başına oturdum ve yanımda kırmızı bir şarap şişesini aldım.
Kocamla aynı evin içinde iki yabancı gibi takılıyorduk resmen. Bu günkü kadında beni yeteri kadar germişti. O öfkeyle şarabında dibini bulurken, biten şarabın dibiyle uzun bir süre bir şapşal gibi bakıştım. Hayatımda hiç bu kadar içmemiştim. Acilen kendimi alkolden arındırmak gerektiği bilinciyle yerimden kalktığım gibi odaya çıkmaya başladım ama daha merdivenlere adım atar atmaz başım dönmeye başlamıştı bile. Korkuluklara tutuna tutuna odaya çıktım ve lavaboya girdim. Lavabodan çıktığımda içimdeki alkolün yarısını atmıştım ama başım gibi deli dönüyordu.
“Of.” Diyerek başımı tuttum. Kendimi nasıl bu hale sokardım ben? Hepsi Boran’ın suçuydu. Nerde kalmıştı ayrıca. Havuz keyfi yapacak zaman mıydı? Sözde yorgundu paşam. Başımın dönmesi geçene kadar boş boş yatağın ucuna oturarak yerle bakıştım.
Aklım başımdan gittikçe duygularımda habire yer değiştiriyordu. Boran’ın şu an yanımda olmayışına kızarken aynı zamanda kendime de kızıyordum. Ve kendime itiraf etmediğim koca bir yalanla baş başa kalıyordum.
İki yabancıydık ve etrafta çok güzel kadınlar vardı. Ve ben daha yirmi beş yaşında olmama rağmen kırk yaşındaki bir kadının hal ve tavırlarına bürünmüştüm. “Ben güzel değil miyim?” Diyerek odanın içindeki dolabın aynasına yürüdüm ve kendimi süzdüm. Güzeldim ama ölü gibiydim. Kendi kendime sorduğum cevabını yine kendime kendime verirken dolabın kapağını açtım ve Boran’ın önceden aldığı eşyalara baktım. “İçinde bir takım bikini, bir adet mayo ve peştamal falan vardı. Bikini takımı ve mayo arasında gidip gelirken dolabın kapağını kapattım. Başım dönme dolap gibi dönüyordu. Elimdekilerle yatağa tekrar oturdum. Güzel olduğumu duymaya ihtiyacım vardı sanki. Boran kadını genç ve güzel bulduğunu açıkça dile getirirken ona kızmamak ve hesap sormamak canımı fazlasıyla sıkmıştı.
Boran’ın güzel olduğu söylemesi gerekiyordu. Gözünün sadece beni görmesi gerekiyordu. Üzerimdekileri çıkartarak siyah bikini takımı elime aldım ve dudaklarımı dişlerimin arasına alırken sırttım. Yarın pişman olacağım şeyler yaparken bu kadar heyecanlanmam normal değildi. Bikini başım döne döne giydim. Tekrar aynanın önünde geçtiğimde toplu saçlarımıda açarak serbest bıraktım.2
Güzeldim ama şimdide ölü bir deniz kızı gibiydim. Hemen çantamdan bulduğum bir rujla da dudaklarımı renklendirdim. Bu kez daha iyiydim.
Gözlerimi kırpıştırarak irice açtım. Tekrar tutuna tutuna çıktığım merdivenleri geri indim. İnmek çıkmaktan daha zor olmuştu. Her an düşme korkusuyla en alta inebildiğimde suyun içinde kulaçlar atarak gidip gelen Boran’la karşılaştım. Suyla savaşıyordu sanki.
Peltek adımlarla havuzun başına geldiğimde boran hala beni fark etmemişti. Havuzun diğer ucundan geri döndüğü sırada “Boran.” Diye seslendim. Sesimle birlikte havuzun ortasında durdu ve kafasını suyun içinden çıkardı. Gözleri yarı loş ışıkta beni bulduğunda dönen başımla bir kez daha gözlerimi kırpıştırdım. “Dila.” Derken kararan gözlerini karanlıkta bile fark edebilmiştim.
“Boran.” Diye fısıldadım ama dönen başımda bir adım ileri düştüğüm gibi suyun içine gömüldüm. Bedenim suyun altına gömülüp çıktığında içime kaçan sularlar boğuluyorum sandım. Öksürerek havuzun mermerlerine tutunduğumda Boran yanıma gelmiş ve belimden yakalamıştı. “Dila, iyi misin?” derken sesi telaşlıydı. Onu bir süre iki kişi gibi gördüm. Gözlerimi açıp kapattım ve tekrar açarken “Başım çok dönüyor.” Diye fısıldadım.
Ağırlığımı Boran’a vermiştim. “Sen içtin mi?” dedi şaşkın bir sesle. Güldüm ve baş parmağımla işret parmağımı bir araya getirerek “Biraz.” Dedim parmaklarımla işaret verirken. “Belli.” derken eli belimi daha sıkı kavramıştı. Onun ayakları havuzun dibine basılıyken benim bacaklarım suda süzülüyordu. “Boran.” Dedim ciddileşerek. “Ben güzel miyim?”
Boran sorumu önce algılayamadı. “Bu soruda nerden çıktı?”
Omuzlarımı indirip kaldırdım ve kollarımı omuzlarına bıraktım. “Soruma cevap ver Boran ağa, ben güzel miyim?”
Bedenlerimiz birbirine yaslanırken “Bunun cevabını verebilirim ama anlayamazsın. Anlaman için kendine benim gözümle bakman gerekiyor.”
“Lafı çok allayıp pulluyorsun.” Dedim, kelimeler ağzımda yuvarlanmıştı. “Güzel miyim, değil miyim?”
“Güzelsin.” Dedi kaşları çatılmıştı. “Peki..” dedim hafları uzatırken. Kollarımı boynuna sarıp dibine girmiştim. Boran’ın vücudu kasıldı ama bir demedi. Sadece derin bir nefes alıp vermişti. “Selvi hanımdan da daha güzel miyim?”
“Anlaşıldı.” Dedi Boran boğuk bir sesle. “Kıskandın sen.” İçimdeki kabaran duyguyu öylece anlaması beni şoka sokarken “Kıskanmadım.” Dedim aceleyle.
“Kıskandın.” Dedi. Tavrı kendinden emindi. “Kıskanmadım.” Sesim sertti. Ağız ağıza gelmiştik ve geri çekilmeye niyetim yoktu. “Kıskandın.” Dedi bastıra bastıra. Dikkatim dudaklarındaydı. Biraz daha sarıldım ona. Bir ahtapot gibi bacaklarımı da beline sararken her an heyecandan bayılacakmışım gibi hissediyordum. Boran beline doladığım bacaklarımla eli kalçalarıma kaydı ve sırtımı mermere tamamen yasladı.1
“Kıskandım.” Dedim, aramızda yıkılan sınır gibi bende bir duvarımı yıkarak. “Kıskandım, çok kıskandım.”
Boran itirafımla gözleri parlarken dudaklarına dudaklarım değecek kadar sokuldum. “Benim için dünya üzerinde başka bir kadın yok. Benim için güzel olan sensin ve diğerleri… Sadece kadın.”
“Biliyorum.” Dedim ve dudaklarım dudaklarına değdi. Boran temasımla kalçalarımdaki ellerini yumruk yaparken havuzun içinde yükseldim ve onunla aynı boya geldiğimde dudaklarım dudaklarına sürtündü.
Bir kıvılcım aramızdan yükselirken Boranla aynı anda gözlerimi kapattık ve beni öpmesini beklemeden sarhoşluğumdan cesaret alarak onu önce ben öpmeye başladım. Boran dudaklarımı tutkuyla kabul ederken özlemle öpüşmeye başlamıştık.
Öpüşüyle aklım beni terk ederken göğüs kafesimde kalbim kuş gibi kanar çırpıyordu. Ellerimi saçlarına daldırdım ve dokunmaya hasret çektiğim saçlarından parmaklarımı geçirerek çekiştirdim. Boran boğuk bir sesle adımı ağzınım içine fısıldadı. Dudaklarımı dudaklarının arasında ezdi ve nefeslenmek için ayrıldığımızda alnımı alnına yaslamıştık.
Birkaç saniye daha geçmeden tekrar beni öpmeye başladı. Haklıydı, beni tek bir dokunuşuyla alt edebilirdi ve ben bunu severek kabul ederdim.
Boran dudaklarımdan ayırdığı dudaklarını boynuma kaydırırken başımı kaldırdım ve ona alan açtım. Bikinin ipleri zaten iki yanıma düşmüştü ve Boran’ın göğsüne yaslı olduğum için düşmemişti. Boran beni biraz daha yukarı havalandırdığında dirseklerimi havuzun kenarlarına bastırmıştım. Bikinin iplerini dişiyle çekiştirdi ve sırtımdaki düğümü tek hamlede çözerek üzerimden attı. Çıplak göğüslerime değen dudaklarıyla “Boran.” Diye inledim. En sevdiği yeri bölgeye ulaşmıştı. Önce dudaklarıyla sonra dişleriyle bana eziyet ederken boğuk bir inlemeyle geriye doğru kaydım. Sırtım mermere sürtündüğü için acırken sırtım yay gibi büküldü ama sırtımın acısını umursamayacak kadar kendimi kaybetmiştim.
Gözüm kararmıştı, hızlıca Boran’a tutunmak istedim ama göğsümün ucunu sertçe ısırınca çığlık atarak başımı geriye attım. Boran benimi tekrar havuza çekti. Titreyen bir sesle “Boran.” Diye fısıldadım. Gözlerinde bir yılın hasreti bin yılmış gibi kavrulmuştu. “Sarhoşsun, durmak istemiyorum ama duralım.”
Başımı iki yana salladım. “Durma.”
“Onu yarın düşünürüz.” Diyerek dudaklarından öptüm. Bir öpüşmenin daha ateşini fitillediğimizde ellerinin arasında arzuyla kıvrandım. Boran belinde sardığım bacaklarımı çözerken ellerimi ellerinin arasına alarak beni çevirdi. Sırtımı göğsüne yaslarken omzumdan öptü. “Seni seviyorum.” Diye fısıldadı ensemden kulağıma doğru. “Biliyorum.” Diye fısıldadım sırada güldüğünü duydum ama bir şey demedi. Ona seni seviyorum demek için onu sevmem gerekiyordu.
Onu özlüyordum, onu kıskanıyordum, ona dokunmak için yanıp tutuşuyordum ve onsuz aldığım nefesin ıstırabıyla baş edemiyordum.
Onu sevmeyi sevmesem de onu seviyordum
Boran ellerimi mermere yaslarken bir elini karnıma dolayıp göbek deliğimi okşadı. Çenesini omzuma yaslamıştı. “Sen itiraf etmesen de ben de biliyorum.” Dedi boğuk bir sesle. “Neyi?” dediğim sırada bikinin alt tarafını da çekiştirdi. Kendini çıplak kalırken göğüs kafesimi mermere yasladı ve kendisiyle arasına aldı. Vereceği cevabı ve bana ne yapacağını merakla beklerken “Benim için yanıp tutuştuğunu.” Dedi boğuk bir sesle.
Omzunum üzerinden ona döndüğümde çenemi kavradı ve bana iyice yaslandı. Erkekliğini kuvvetli bir şekilde hissediyordum belimde. “Haklısın.” Dediğim gibi beni ters bir şekilde öpmeye başladı. Dönen başımla gözlerimi kapattım. Yavaşça dudaklarımı bırakırken kaçlarımdan yukarı kaldırdı ve kendini içime itti.
Hazırlıksız yakalandığım için çığlığım duvarlara çarpıp tekrar bana geri döndüğünde acıyla “Boran.” Diye bağırdım. Gözlerim adeta kaydı ve tutunacak yer aradım. Sırtım ona dönük olduğu için ona da tutunamadım ama bunu acısını ondan çıkaracaktım. “Sakin ol.” Diye fısıldadı geri çekilip tekrar içime kayarken. “Uzun zaman oldu, acıması normal.”
Nefes nefese göğsüne yaslandım. “Senden nefret ediyorum.” Derken canımın acısıyla öyle demiştim ama bu zaten onu etkilemedi. “Etmiyorsun.” Diyerek yine geri çekildi ve rahatladığımı düşünürken geri geldi. Havuzun içinde yükseldim ama eli karnıma dolandığı gibi kendine bastırdı. “Boran.” Kararan gözlerimle ellerine tutundum ve tırnaklarımı eline geçirdim. “Etmiyorum ama seni parçalamak istiyorum. Seni benim elimden kimse alamayacak.” Güldü ve tekrar aynı şeyi yaptı. Onu en derinlerimde hissettim ve nefes alamadım.
“Asıl seni benim elimden kimse alamayacak.” Derken, heyecanla sertçe yutkundum.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
90.92k Okunma |
4.83k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |