

1 YIL SONRA…
LARİN’DEN
Zaman hızla akıp giderken ne durabilmiştik nede tutunabilmiştik. Herkes bir tarafa savrulmuş, herkes bambaşka bir yolun içinde debeleniyordu. Hayalini kurduğum ama hayalimden daha güzeli yaşadığım bir kariyerin yolundaydım. Yolu ben seçmemiştim fakat Kaya o yolu her şeye rağmen hayal ettiğimden daha güzel yapmıştı. Savrulduğum yol güzeldi, tektim ama yalnız değildim.
Benden nefret eden kocam söz konusu okulum ve işim olunca sonsuz bir krediyle yanımdaydı. Her şeyini her şeyim yapmıştı fakat kalbinde bana yer yoktu. Sıkı sıkıya kapatmıştı o kapıyı bana, sevgi adına değil de insanlık adına yanımdaydı sanki.
Şehrin göbeğinde benim için açtığı veterinerlik kliniğine birde çok iyi bir veteriner almıştı. Kadının tek işi bana işi öğretmekti. Öğreniyordum da, bir gelir kaynağı peşinde koşmadığımız için kapımız herkese açıktı. Tek derdim yardım etmek ve öğrenmekti. Kaya sayesinde istediğimden daha güzelini deneyimliyordum.
Akşam saatlerine doğru veteriner olan elli yaşlarında ki Hatice hanımda çıkınca kliniği toparlayıp Kaya’nın gelmesini bekledim. Her akşam tam saatinde burada olurdu, Tam yedide arabası görünürdü sokakta. Yediye birkaç dakika kaldığında çantamı alarak kapıya yürüdüm. O gelene kadar kapıyı kilitleyip kepenkleri indirirken sonra bakışlarımı sokaklara çevirdim. Ne taraftan geleceğini bilmediğim için bakışlarım her yerde geziniyordu.
Hava güzeldi, güneş daha gökteydi. Eylül ayındaydık. Hava artık fazla sıcak olmadığı için akşama doğru güzel bir esinti oluşuyordu. Kaya’nın aracı sokakta göründüğü sırada daimi müşterilerden olan genç bir çocuk köpeğiyle birlikte yanımdan geçerken selam vermek için duraksamıştı.
“İyi akşamlar Larin hanım.” Diyen genç çocuğun adını hatırlamaya çalıştım. Köpeğin adı Toros’tu ama çocuğun adını hatırlayamadım. “İyi akşamlar.” Diyerek gülümsediğimde Toros bana doğru oyun istediğini belli eden mırıltılar çıkardı. Kaya geldiği için oyalanmak istemedim ama Toros o kadar tatlıydı ki, dayanmayarak onunla birkaç dakika oynadım. Bir ara Kaya’ya baktığımda sabırsızca bekleyen gözleri dimdik üzerimizdeydi. Çocuğa kötü kötü bakıyordu.
Sabrı tükenmiş bir vaziyette kornasını çaldığında aceleyle Toros’la vedalaştım ve çocuğa gülümsemekle yetinip arabaya hızlıca yürüdüm.
Arabaya bindiğimde, her zamanki gibi sessizce evimize gideceğimizi düşünürken “O kimdi?” diye sormasıyla şaşkınlıkla kaşlarımı çattım, ne için sorduğunu anlamamıştım üstelik. “Kim olduğunu bilmiyorum.” Dedim. “Köpeğinin bakımları için geliyor, adını bile bilmiyorum açıkçası.”
Cevap vermedi, konuşma bitmiş olmalıydı. Gözlerimi devirerek önüme döndüğümde başımı yorgunca ardıma yaslayıp gözlerimi kapattım. Araba durana kadar gözlerimi dinlendirmeye devam ederken, aracın durmasıyla gözlerimi araladım ve kirpiklerimi kırpıştırdım. Kaya yan gözlerle bana bakıyordu. Ne var dercesine kaşımı kaldırdığımda omuzlarını silkerek aracından indi. Ardından bende indiğimde bahçede oyun oynayan Şervan ve Lal bize selam vererek birbirlerini koşturmaya devam etmişti. Karan kendi köşesinde telefonuyla ilgileniyordu. Babaları abimle birlikte oteldeydi birkaç haftadır. Otelin son dokunuşlarını yapılıyordu ve yakında açılışı yapılacaktı. Bizimkilerin hepsi genellikle yoğunluğunu bu aralar otele vermişti. Kaya’da sık sık oraya gidiyordu babası çağırdığı için. Buradaki işlerle de Karan ilgileniyordu ama bıkmış durumdaydı. İsyan bayraklarını çekmek üzereydi.
Bizi gördüğünde başıyla selam verdiğinde gülümseyerek içeri girdim. Girer girmez bizi Lale hanım karşıladı. “Hoş geldiniz.” Dediğinde saygıyla “Hoş bulduk.” Dedim ve odaya çıkmak için merdivenlere yöneldim.
“Hemen çıkma odana gelin hanım, gel de biraz konuşalım. Bir kahve içelim.” Lale hanımın sesiyle duraksadım ve Kaya’ya baktım. Beni ilgilendirmez diyerek omuzunu indirip kaldırdı ve bahçeye geri çıktı.
Ardından şaşkınlıkla bakakaldığımda, derin bir nefes alarak “Tabi.” Dedim ve Lale hanımı takip ederek salona geçtim. Otururuz oturmaz çalışanlar kahvemizi getirmişti bile.
Tedirgince kahvemi elime aldım ve ne söyleyeceğini merakla beklemeye başladım. Bana eskisi gibi kötü bakmıyor genellikle görmezden gelirdi Lale hanım. Şu an ona neden yeniden görünür olduğumu merak ediyordum. “Açıkçası seni gelin olarak istemedim. Yanlış anlama, kusurun var diye falan değil. Sadece aileni sevmiyordum. Yeteri kadar kız alışverişi yaptığımızı düşünerek Safir’lere bu kadar karışmak istemezdim ama olan oldu. Yapacak hiçbir şey yok. Sen artık bizim gelinimizsin.” Güzel şeyler mi söylüyordu yoksa eziyordu muydu anlamayarak tepkisizliğimi korumaya çalıştım ama zordu. Dikkatimi dağıtmak için kahvemden bir yudum aldım.
“Neredeyse iki yıl olacak evliliğinizin üzerinden geçeli. Okulunda bitti, işinde bir problem yok. Öyle değil mi?” onayımı bekleyen bir bakışla tek kaşını kaldırdığında, yaşına rağmen yüzünün hala nasıl bu kadar güzel olabildiğini sorguluyordum açıkçası. Güzeldi, kendinden emindi ve her zaman dik ve güçlü bir duruşu vardı. “Öyle.” Diyerek gülümsemeye çalıştım.
“Güzel, öyleyse artık birazda diğer şeylere zaman ayırmanı isteyeceğim senden?”
“Nedir efendim?” diyerek gülümsememi sürdürmeye çalıştım ama ne diyeceğini ben Lale hanımdan daha iyi biliyordum. Torun isteyecekti, adım kadar emindim.
“Torun.” Diyerek düşüncelerimi mührünü bastırdığında gülümsemeyi bırakmıştım. “Bugün Kaya’yla da konuşacağım. Artık anne ve baba olma vaktiniz geldi.” Bunu bende isterdim fakat oğlu kesinlikle karşı çıkacaktı.
“Bende size torun vermekten gurur duyarım.” Dedim ama içimdeki ses avaz avaz yalan diye bağırıyordu. Yapacak bir şeyim yoktu, bu benim değil Kaya’nın problemiydi. Kendisi çözecekti. “Güzel.” Diyen kayınvalidemin keyfi yerine geldi ve kahvesinden koca bir yudum aldı.
Aptalca bir bakışla gülümsedim ve bende kahvemi içtim. Kaya bakalım annesiyle nasıl başa çıkacaktı?
Kahvemi içtikten sonra sırıta sırıta odama çıktım ve keyifle duş olmak için banyoya girdim. Uzunca bir duşun ardından bornozumu giyip saçlarımı taradım. Günlük temizliğimi yaparak odaya geri döndüğümde Kaya’nın kıpkırmızı olan suratıyla karşı karşıya kalınca gülmemek için dişlerimi birbirine geçirdim.
Ne olduğunu sormama gerek bile yoktu. Lale hanım üzerinden geçmişti belli ki!
Bornozumun yaka kısmını düzelterek dolabın önüne yürüdüm ama yan gözle onu izliyordum. Patlamaya hazır bir boğa gibi bana bakıyordu. “Beni öldürecek misin gibi bakmayı keser misin?” diyerek rahatsızca kıpırdandığımda “Keşke sadece öldürmek isteseydim.” Dedi kindar bir ses tonuyla. Dolaptan hızlıca giyeceklerimi aldım.
“Ne yaptım ben şimdi?” diyerek karşı çıktım ve banyoya girmeden önce karşısına dikildim. “Daha ne yapacaksın. Resmen bu hayatta seninle cezalandırılıyorum.”
“Hadi ya?” diyerek çenemi dikleştirdim. Sinirle ceketini çıkarıp yere attı. “Torun istiyor kadın ve sende tamam demişsin.”
“Ne diyecektim başka?” sakinliğimi korumaya çalışıyordum ama karşımda bir çocuk olduğunu unutuyordum. “Oğlunuz bana dokunmak istemiyor ve ben size torunu leyleklerin getirmesini bekleyeceğim mi diyeceğim, Ne diyeceğim Kaya? Neden bu kadar kızıyorsun ki, Böyle olacağını sen benden daha iyi biliyordun!”
“Kahretsin.” Diyerek ellerini saçlarına daldırıp resmen kükrediğinde korkuyla yerimden sıçradım. Bana dokunmak bu kadar mı zordu? “Bana dokunmaktan bu kadar mı iğreniyorsun, çok mu çirkinim Kaya?”
“Konumuz böyle şeyler değil, sakın!” diyerek beni susturduğunda başımı iki yana sallayarak onu daha fazla tartışmamak için tekrar banyoya yöneldim. Çirkin olmadığımı biliyordum ama beni nasıl gördüğü muammaydı. Beni sevmeye değil nefret etmeye çalışıyordu. Bana baktıkça içinin gittiği bariz bir şekilde ortadayken bana dokunmamakla sınanmaya devam ediyordu.
“Öyleyse onlara nasıl torun vereceğini de kendin düşün.” Diyerek kapıyı açtığım sırada ben daha içeri girmeden koluma dolanan eliyle geri çekildim. Kaya beni tuttuğu gibi yatağa attığında ellerimdekiler etrafa saçılırken yatağa sırt üstü düştüm. “Ne yapıyorsun Kaya?” diyerek hızla dirseklerimden destek alarak doğrulmaya çalıştığım, bakışları bornozumun kaydığı için açılan bacağıma kaydı. Boğazındaki yumruğu geçirmesi zor olurken “Bana öylece sırtını dönüp gidemezsin. Bu benim değil senin sorunun.” Diyerek zar zor yutkundu. Kalçamın üzerine oturdum ve derin bir nefes aldım. “Ne yapmamı istiyorsun Kaya, gidip başkalarından mı çocuk yapa…”
“Larin.” Odayı dolduran kükreyişiyle kelimeler boğazıma tıkıldığında korkuyla nefesimi tuttum. Onu ilk defa bu kadar gözü dönmüş bir şekilde gördüğüm için ne yapacağımı bilemedim. “Sus.” Diyerek bu kez sakin ama buz gibi bir sesle konuştuğunda göğsüm nefes veremediğim için şiştikçe şişti.
Kirpiklerimi kırpıştırdım. “Bana bir daha sakın öyle bağırma.” Dedim uyarıcı bir sesle. Bu şekilde kelimeler kullanmak istemezdim ama beni buna zorluyordu. “Ben senin bez bebeğin değilim, ben senin karınım.”
“Karım gibi davran öyleyse!”
Dayanamadım ve sisimi yükselttim. “Sende kocam gibi davran o zaman.”
Dudağının kenarı kıvrıldı ve beni dümdüz bir ifadeyle baştan aşağı süzdü. “Belli ki sen annemden daha çok istiyorsun bu çocuğu.”
Çocuk olsun diye yanıp tutuşmuyordum ama bende anne olmak isterdim. İnkar etmedim ve “Evet.” Diye fısıldadım. “Her evli çift gibi bende istiyorum.”
“Biz her evli çift gibi normal bir evlilik yapmadık.” Dedi, nasıl bir adamdı bu. Beni gerçekten deli ediyordu.
“Normal ya da değil, biz evliyiz.” Bütün gücüm gitmişti artık. Kaya’nın nefretiyle mücadele etmek çok zordu.
Yatağın başında dümdüz bir şekilde dikiliyordu ve karısı olarak resmen yarı çıplak bir şekilde karşısındaydım, hiç mi etkilenmiyordu?
Pes ederek başımı iki yana salladım ve beni attığı yataktan kalkmak için yatağın ucuna süründüm. Açılan yerlerimi umursamadım bile, kanka gibi yıllardır aynı odanın içinde yatıp kalkıyorduk nasıl olsa. Utanacak bir şeyim kalmamıştı. Yatağın ucuna geldiğimde gözlerini alamadığı bacaklarımı yataktan sarkıttım ve dimdik gözlerinin içine baktım. “Ben yoruldum seninle savaşmaktan Kaya, artık sen savaş benimle. Bana karşı ne kadar gardını korumaya devam edeceksin gerçekten çok merak ediyorum.”
Bir savaş muharebesinde asker gibi, savaşta her şey mubahtır diye düşündüm ve titreyen ellerimi bornozumun kuşağına götürdüm. Kaya ne yaptığımı anladığı an kaskatı kesilirken kuşağı açtım ve bornozumu çıkardım.
Tir tir titriyordum ama geri adım atmaya niyetim yoktu. Kaya hazırlık yakalandığı görüntüm karşısında sertçe yutkunurken ayaklarımı yere bastırdım ve güçlükle ayağa kalktım. Karşı karşıya kaldığımızda “Larin.” Diye fısıldadı. Gözleri baştan aşağı üzerimde dolanırken Bornozumu kollarımdan aşağı bıraktım ve tamamen karşısında çırılçıplak kaldım. “Bu hayatta sadece benimle sınanacaksın Kaya Barbas.” Diye fısıldadım ve yere düşen kıyafetlerimi alarak banyoya geçtim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 98.97k Okunma |
4.97k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |