"Ölmek mi istiyorsun, Öl o zaman."
Sonra ardını dönüp, kapıyı çarparak çıktı. Olduğum yere çökerek ağlamaya başladım. Üzerimdeki elbiseyi ellerimle parçalarken hıçkırarak bana dokunduğu yerleri ellerimle silmeye çalıştım. Etlerime geçirdiğim tırnaklarımın acısıyla daha şiddetli ağlamaya başladığımda kapıdan içeri giren Cemile hanım telaşla yanıma koştu. “Hanımım.”
“Al canımı Allah’ım.” Diye haykırırken kadın ne yapacağını şaşırmış bir şekilde tenime geçirdiğim tırnaklarımı durdurmak için ellerimden yakaladı. “Yapma hanımım, yazık ettin kendine!”
Kucağımdaki silahı da benden uzağa atarken beni sıkıca tutmuştu. “Ben sadece sevdim.” Derken, görüşüm iyice bulanıklaşmıştı. “Ben böyle olsun istemedim.”
“Ah kıyamam kuzuma.” Cemile hanım benim annemin yapmadığını yaparak, beni kucağına çekip sıkıca sarılırken gözyaşlarım üzerini ıslatmıştı. “Bu nasıl bir sınav Cemile hanım.” Cemile hanım gözyaşlarımı silmeye çalıştı ama durdurmadı. “Ağla kuzum ağla rahatla! Dök içini.”
“İntihar günah mı Cemile hanım, eğer intihar edersem göremez miyim Arslan’ımı?”
“Göremezsin kuzum, intiharın edenin yeri kabir azabıdır. Arslan ağam seni cennette bekliyor. Allah’ın verdiği cana kıymanın cezası çok büyüktür.”
“Bu dünyanın da cehennemden farkı yok.” Derken sesim fısıltıya dönmüştü. “Boran’ın hayatını da mahvettim.”
Cemile hanım saçlarımı okşayarak göğsüne yasladı yüzümü. “Cehennemi cennete dönüştürmek senin elinde kuzum. Boran ağam sana elini uzattı, istemeye istemeye sırf kan dökülmesin diye kapına geldi. Sana ne kadar zorsa ona iki katı daha zor.”
Cemile hanımın güldüğünü duydum. “Sana içi gidiyor deli oğlanın ne iğrenmesi. Ben büyüttüm onu neredeyse. Ciğerini biliyorum ben onun. Senden iğrenmediği için deli oluyor.”
Saçlarımdan öpüp yüzümü ellerinin arasına aldığında “Kalk toparlan güzel kızım, Sen Safir gelinisin artık. Düşman var el var. Senin savaşın Boran’la değil düşmanlarınızla olmalı. Boran’ın derdi değil desteği olmalısın.” Göz yaşlarım arasında gülümsedim. “Merak etme bugün olanlarla ilgili Sevda hanıma bir şey demeyeceğim.”
“Ben sana güzel bir yemek hazırlayayım, sende güzel bir duş al.” Beni desteğiyle ayağa kaldırırken üzerimde paramparça olan elbiseye hüzünle baktı. “Çok yakışmıştı sana, yazık oldu.”
Gülmeden edemedim. “Boran paramparça etmeden ben ettim işte.”
Cemile hanım gülerek odadan ayrılırken bende kendimi banyoya attım. Sıcak suyun altında saatlerce kalarak Cemile hanımın söylediklerini düşündüm.
Yaşlı kadın doğruları söylemişti.
Boran gece elbette gelmemişti. Silahı elime tutuşturup giderken ardına bakmamıştı. Sabah uyandığımda önce odamı toparlayıp yeni aldığım elbiseleri zorda olsa dolaba sığdırmayı başarmıştım. İlave dolap gerekiyordu, hiç yer kalmamıştı. Yeni aldığım kıyafetlerden beğendiğim bir tanesini alıp yatağın üzerine bıraktım.
Bugün gerçek anlamda Dila Safir olarak atacağım ilk adımdı. Boran’ın iş yemeğinde ona eşlik edecektim. Eve gelip gelmeyeceğini bilmiyordum, o yüzden hazırlanıp iş yerine gidecektim.
Akşam üzerine doğru seçtiğim kahverengi diz altında biten kalem elbiseyi üzerime geçirip hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı da yarım bir şekilde toparlayıp, elbiseyle aynı renkte olan topuklu botları giydim.
Düzgün, sade ve zarif görünüyordum. Cemile hanımın yardımıyla korumalardan birini ayarlayıp Boran’ın şirketine doğru yol aldık. Araç daha önce sürekli Arslan’ı görmeye geldiğim şirketin önünde duraksarken, içeri girmeye cesaret edemedim. Neyse ki Boran şirketten çok geç çıkmamıştı. Ardında beş altı adamla birlikte kapıdan çıkarken dümdüz önüne bakıyordu. Korumaya, ona seslenmesi içim Emir verdiğinde, adam hemen araçtan inip ona seslendi. Boran gözleri araca döner dönmez kaşları çatılırken tedirgin arkama yaslandım.
Ölmediğim için üzülecekti büyük ihtimalle. Korumanın yönlendirmesiyle hızlı adımlarla merdivenleri inip arabanın önünde duraksadığında duruşumu dikleştirdim. Kapıyı açıp “Ne işin var burada?” dediğinde, agresif görünüyordu. “Yemeğe gidecektik unuttun mu?” dedim sakin bir şekilde.
“Yemeğe karım davet edildi, abimin karısı değil.” Kapıyı yüzüme kapatıp ilerlediğinde ağlamamak için yumruklarımı sıktım. Kendi aracına bindiğinde saniyesinde gaza yüklenmişti. “Boran beyi takip edeceğiz.” Diye seslendim korumaya.
Koruma anında araca binip onun ardından giderken “Sakın gözden kaybetmeyin.” Dedim uyarıcı bir şekilde.
Boran çok hızlı gittiği için ona yetişmek zordu. Duracak gibi de değildi. “Önüne geçemez misin?”
Koruma “Çok zor hanımım.” Diye karşılık verince “Arkadan çarp o zaman.” Dedim tereddüt etmeden. “Nasıl yani?” koruma şaşkın bir şekilde aynadan gözlerimin içine baktığında “Kovulmak istemiyorsan dediğimi yap.” Dedim.
“Hiçbir şey yapamaz, sen dediğimi yap. Benim emrimi uyguluyorsun. Bütün sorumluluk bende.”
“Benden günah gitti o zaman.” Diyen koruma hızı artırarak Boran’ın aracına yaklaştığında hızlıca kemerimi bağladım. Koruma fırsatını bulduğu ilk anda çok sert olmayacak bir şekilde Boran’ın aracına geçirdiğinde sarsılarak durduk. Boran da birkaç metre uzağımızda ani frenle durduğunda kemerimi çözdüm ve sinirli bir şekilde silahına sarılarak inen Boran’ı bakışlarımı diktim. Muhtemelen düşmanları olduğunu sanmıştı. O bize doğru gelirken korumaya saldırmadan önce araçtan inerek beni görmesini sağladım. Beni gördüğünde gözleri kocaman oldu.
“Dila…” diye kükreyerek üzerime gelirken ellerimi göğsümde topladım. Duruşumu dikleştirdim ondan gelecek sözlere karşı gardımı kurmaya çalışırken. “Ne yaptığını sanıyorsun?”
“Ne yaptığım ortada.” Ellerimi iki yana açtım. “Sen durmayınca seni durdurdum.” Agresif bir şekilde ellerini saçlarına daldırdı. “Hayır.” Derken sinirle gülmüştü. “Kendini öldürmeyi beceremeyince beni öldürmeye kalktın.”
Dibini girdim. Kehribar gözlerine yakından bakmak içime ok gibi saplanmıştı. “Seni öldürmek isteseydim bunu bana dokunmadan önce yapardım.” Doğruydu, onu öldürmek gibi bir niyetim olsaydı bunu ta en başında yapardım. Kan dökülmesin diye nasıl onunla evlendiysem kan dökülmesin diye de bana dokunmasına izin vermiştim.
Dudaklarından histerikli bir kahkaha dökülürken, sinirle çenesini ovaladı. Silahını beline tekrar yerleştirirken kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. “İnan ki bir daha abimin karısına dokunmayacağım. Ona dokunacağıma silahı kafama ben dayarım.”
Gözlerimden düşen bir yaş yanaklarımdan aşağı süzüldü. “Buraya abinin karısı olarak değil senin karın olarak geldim.” Ruhumu Arslan’ın yanına gömmüştüm. Bundan sonrası cehennemdi, cennet mahşere kalmıştı.
Boran sözlerim karşısında afalladığını gizleyemezken omzumu omzuna çarparak önünden geçtim ve aracına doğru yürüdüm. O ardımdan bakarken ön koltuğa oturup gelmesini bekledim. Gelmesi biraz uzun sürmüştü. Sessizce geri döndüğünde, bakışlarımı ona çevirmeden sadece önüme odaklandım.
Kısa bir yolculuğun ardından lüks bir otelin önünde durduğumuzda Boran önden çıkarak, yanıma kadar geldi. Kapımı araladığında derdin bir nefes alıp yüzüne baktım. Çıkmama yardımcı olmak adına elini uzattığında, otel önündeki çalışanların bakışlarımı bize odaklanmıştı. Titreyen ellerimi avuçlarına yerleştirip araçtan çıktım.
Ellerini bırakmadım. Otelin girişine kadar sessizliğimizi korurken, bizi kapıda bir çalışan karşılayarak restoran bölümüne yönlendirdi. Boran giydiği takım elbiseyle gayet şık duruyordu. İlk defa girdiğim ortamlar değildi fakat onun karısı olarak geldiği için çekiniyordum ama bunu belli etmeye niyetim yoktu. Restoran girişinde kabanımı çıkarmak için uzanan adamı Boran bakışlarıyla engelledi. Gereğinden fazla korumacı davranması gözümden kaçmamıştı. Yurt dışında yetişmiş olması içindeki doğu kültürünü yenmesine izin vermemişti belli ki.
Bu kez ellerim yerine belime dokundu ve hedefindeki masaya doğru bizi yönlendirdi.
Kalabalık olmasa da üç çiftin olduğu bir masaya gelmiştik. Bir çift bizim yaşlarda diğerleri orta yaşlardaydı.
Boran teker teker beni onlarla tanıştırırken oldukça dikkatli davranarak zarif bir şekilde ellerini sıktım. Kadınlar benim aksime biraz daha cesur biraz daha şık giyinmişlerdi. Masanın başında oturan çiftin adı Kerem ve Yeliz’di. Yedi yıllık evlilerdi, çocukları yoktu anladığım kadarıyla. İstanbul’da ki şirketin ortaklarıydı. Tamamen iş odaklılardı. Hemen yanlarında oturanlar Tufan ve Gamze’ydi. Onlarda evlilerdi ve kadın yeni hamileydi. Onların farklı bir şirketi vardı fakat Safir’le iş yapmak istiyordu. Bizim yanımızda oturanların adları Sinem ve Burak’tı, evli değil nişanlıydılar. Bizim yaşlardaydılar ve birbirlerine aşkla bakıyorlardı. Sinem’in mastırını bitirmesini bekliyorlardı evlenmek için. Burak İstanbul’daki şirketin genel müdürüydü. Bizim hikayemizde belliydi
Bizi bizden başka kimsenin anlamayacağı bir hikayeydik.
Tanışma fazlı bittiğinde Boran’ın gözlerinin içine baktım. Oda bana bakıyordu, başarılı olduğumu gösteren bir gülümseme yerleştirdiğinde dudaklarına rahatlayan bir nefes bıraktım dışarı.
Gecenin geri kalanında neyse ki konuşulan tek konu işti. Kimse kimsenin özel hayatıyla ilgilenmemişti. Gecenin sonlarına doğru Sinem iş mevzularından sıkılmış bir şekilde “Eee, Dila’cım sen nereden mezunsun, ne iş yapıyorsun?” diye sorduğunda yemeğime diktiğim gözlerimi herkesin bakışlarını bana çevirmesiyle kaldırdım. Boran bile ne yaptığımı bilmediği için Sinem’in sorusu karşısında bakışlarını merakla bana çevirmişti.
“Mimarım.” Dedim güçlü bir ses tonuyla. Yüksek ihtimalle okumadığımı düşündüğü için cevabım Sinem’i şaşırtmıştı. “İstanbul’daki otelimizin mimarlığı bana ait.” Masadakilerin ilgili bakışları üzerime yoğunlaşırken Boran sırtını geriye doğru yaslayıp gülümsedi. Kerem bey “Rahmetli Arslan beyin öve öve bitiremediği Dila hanım sizsiniz o zaman?” demiş ve masaya bir bomba bırakmıştı.
Arslan’ın adının geçmesi ikimizi de sarsarken burukça gülümseyip Kerem bey’i başımla onayladım. “Mardin’e yapılacak yeni otel içinde sizinle çalışacaktı.”
“Evet.” Derken Boran’a bakamadım. Hikayemizden haberleri olmadıkları için kafalarında soru işaretleri doğmuştu masadakilerin. Sertçe yutkundum. “Arslan abi benimle çalışmayı düşünüyordu.” Dedim canım yana yana.
Boran kaskatı kesilmişti. Benden bunu beklemiyordu. Bende sevdiğim adama abi demeyi beklemiyordum. Nefesimin kesildiğini hissederken Kerem bey “Boran beyde eminim sizinle çalışmak isteyecektir.” Demiş ve konuyu dağıtmıştı. Boran kendine gelerek “Kesinlikle!” derken allak bullak olmuş bir şekilde gülümsemişti. “Karımın en iyisini yapacağından şüphem yok.”
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
92.54k Okunma |
4.84k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |