31. Bölüm

30. ZAAF

Dilan Özçelik
dilanzclk

“Boğulursun.” Derken oda hafifçe doğrulmuştu. Bende ona yaklaştım. “Nefes aldığımı kim söyledi.”

 

Biraz daha yaklaştım. Gözleri sadece gözlerimdeydi. Benden beklemediği şeyler yapıyordum. Şaşkındı. Ölmeyi belki de bayılmak sanıyordum. “Ne içtin sen?” Birden çenemden tutup nefesimi kokladı. “Ne, hiçbir şey.” Derken sıktığı çenemi kurtarmaya çalıştım. “Saçmalıyorsun.” Derken gülmemek için kendimi zor tuttum. Ona yakın davranmam onu neden bu kadar şaşırtıyordu. Onu sevebilmem o kadar imkansız mıydı?

 

 

Aklımı başımdan alacak bir şey içmediğime ikna olduktan sonra çenemi bırakmadan baş parmağını dudaklarıma yasladı. “Ne yapmaya çalışıyorsun o halde?” Dudaklarıma bakarken iç çektiğini duydum. “Hep sen mi benimle oynayacaksın.” Diye fısıldadığımda diğer elini belime sarmış, beni kendine çekmişti. Cesaretimi kaybetmeden hemen önce üzerine doğru eğilip kucağına oturdum. “Bende senin ne yapmaya çalıştığını anlamak istiyorum.” Bacaklarımı beline doladığımda kaskatı kesilmişti. “Niye peşimi bırakmıyorsun Rüzgar Karahanlı?”

 

Saçlarım yüzüne dokunuyordu. Diğer eliyle saçlarımı geriye doğru ittirdiğinde çıplak omuzlarına dokundum. Ellerim yanıyordu. “Umarım durman gerektiği yeri biliyorsundur polisin kızı. Çünkü ben bilmiyorum.” Yüzümü ellerinin arasına aldığında sertçe yutkundum. Çünkü bende nerde duracağımı bilmiyorum. “Sen konuşana kadar durmayacağım. Çünkü seninle kavga etmek hiçbir işe yaramıyor.”

 

 

“Kadınlara karşı zaafı olan birine mi benziyorum.” Diye cevapladığında beni, utanarak bakışlarımı kaçırdım. Hayır, kadınlar onun için bir zaaf değildi. Hatta tiksiniyordu. “Böyle hareketlere düşeceğimi mi sanıyorsun.”

 

“Neden beni öpmek için kıyameti kopardın öyleyse.” İstemsizce omuzlarını sıkmıştım. Kendimi bu hale sokup, birde aşağılanmak hoşuma gitmemişti. Ucuz görünüyordum. “Canım öyle istedi.” Gözlerimi abartılı bir şekilde devirdim. Bu hareketim karşısında kaşları çatmıştı. “Bana sakın bir daha göz devirmeye kalkma!” Dalga geçer gibi güldüm. “Benimde canım sana göz devirmek istiyor.” Artık oyunu bitirmenin vakti gelmişti. Üzerinden kalkmak istediğimde buna engel oldu. “Canımı sıkıyorsun.” Dedi dişlerinin arasından. Hasta oluşunu bir kenara bırakmış ve yalnızca bana odaklanmıştı. Hafiften doğmaya başlayan güneşin ışığı pencereden odama süzüldü, Yüzünün yarısı aydınlıkta kalmıştı. Çok yakışıklıydı, onun Rüzgar Karahanlı olduğunu unutsam, karşısında çoktan kendimi kaybetmiş olurdum. Sıkıntıyla dudaklarımı dişledim. “Senin benimle derdin ne Rüzgar?” sesim o kadar ciddiydi ki. Kalbimin acıdığını hissettim. Kendimi ona karşı koruyamıyordum.

 

“Dudaklarını…” gözlerini kapatıp kafasını geriye attı. Derin bir nefes bırakmıştı havaya. “Sikerim böyle işi.” Dediğinde sinirle doğruldu ve beni kolaylıkla kucağından alıp yatağa bıraktı. Ne yapacağını merakla beklerken sinirle dibimde soluğunu verdi. “Kendine gel, Yoksa kendimi durdurmam. Durduramam.” Gözü dönmüştü resmen. “Yer ve gök birbirine girse dahi durmam polisin kızı.” Beni orada dağılmış bir vaziyette bırakıp gittiğinde , yüzüme bir tokat atmayı o kadar çok istiyordum ki! Ne yapıyordum.

 

 

“Ahh Ada Ahh.” Ardından yatağa girip, yorganı kafama kadar çektim. Okula gitme vaktim gelene kadar yerimden kıpırdamamıştım. Rüzgar gitmiş olmalıydı ki. Herhangi bir ses yoktu. Saat yedi buçuk gibi hazırlanıp evden çıktığımda, kapıda duran polisler yenilenmişti. Sayıları da artmıştı. Hepsini selamlayıp durağa doğru yürüdüm. Evimizin sokağını ardımda bıraktığımda Rüzgar ve aracı hemen önümde durmuştu. “Bin.” Gözlerine saniyelerden daha az bir süre baktıktan sonra dediğini yaptım. Hayır desem bile bir şekilde beni zorla sokacaktı arabasının içine. “Gittiğini düşündüm.”

 

“Gittim.” Diye cevapladığında beni, başımı ona doğru çevirdim. Üstünü değiştirmişti, saçları da ıslaktı. Nereye gittiğini sormak istiyordum fakat alacağım cevabın canımı sıkacağını düşünerek çenemi kapalı tuttum. Okula gelene kadar ikimizden de ses çıkmamıştı. “Teşekkür ederim.” Diyerek arabadan çıktığımda üzerime dönen bakışlarla ona kaçamak bir bakış attım. Her zamanki sert tavrıyla arabadan çıkmış, yürümeye başlamıştı. Onun arabasından indiğimi görenlerin bakışları merak içindeydi. Tam arkamda yürüyordu. Çıkacak dedikoduların haddi hesabı olmayacaktı. Adımlarımı aniden hızlandırıp, onunla aramdaki farkı açabildiğim kadar açtım. “Akşam görüşürüz Adacık.” Diye seslendiğini duyduğumda, telaşla durup ona döndüm. Ne diyordu öyle herkesin içinde? Aramızdaki mesafe azaldığından “Seni eve alacağımı nerden çıkardın?” diye fısıldadım.

 

Durdu ve yüzüme doğru eğildi. “Senden izin istediğimi hatırlamıyorum.” Sonrada benden önce hareket edip önüme geçti. Büyük adımları sayesinde gözden kaybolurken üzerimdeki bakışları görmemek için koşar adımlarla sınıfıma çıktım.

 

Bölüm : 01.11.2024 12:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...