
"Kırk yıl düşünsem evleneceğin aklıma gelmezdi." Oturduğum yerde rahatsız bir şekilde kıpırdandığım da, bakışlarımı Rüzgar'dan yeni okul müdürüme doğru çevirdim. Elli yaşlarında gözüken adamın yüzü yaptığı meslekten dolayı olsa gerek yorgun ve soluktu ama yine de bizi oldukça sevecen bir şekilde karşılaşmıştı. Rüzgar'la daha önceden tanıştıkları açıkça belliydi, Rüzgar'ın güvendiği biriydi yoksa beni buraya getirmezdi.
"Oldu işte bir şekilde Ahmet abi." Diyerek onu saygıyla cevaplayan Rüzgar'a göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Adama nasıl anlattıysa aşkımızdan kör kütük olduğumuz için evlendiğimizi düşüyordu. "İyi olmuş, kızımızda pek güzel maşallah." Cevapsız kalarak saygıyla gülümsedim sadece adama.
"Her şeyi ayarladım. Herkes sizi kardeş olarak bilecek. Yasal yerler hariç burada okuduğunuz kayıtlarda olmayacak. Aynı sınıftasınız zaten, Rahatlıkla eğitimize devam edebilirsiniz." Ne rahatlık ama? Peşimde yer altı dünyası varken rahat rahat okurdum artık ben.
Müdürümüz bizi yavaşça sınıfımıza gönderirken, ders saati olduğu için koridorlar boştu. Okul gayet güzeldi, özel olduğu içinde alanı büyüktü. "Derslerin dışında herhangi bir şeyle ilgilenmiyorsun, kimseyle de konuşma."
"Emredersin." Sesimdeki alay eden tını yakaladığında kaşlarını çatmıştı ama umursamadım. Sınıfın olduğu kata çıktık, Rüzgar her zamanki ki soğuk ve umursamazdı benim aksime. Adımlarındaki eminlik, duruşu, bakışları... Her şeyi tam olarak oydu. Bakışlarımı ondan çektim ve koridorda sınıfımız olan kapıda gözlerimi gezdirdim.
Rüzgar beklemedi ve kapıyı çalmadan açıp içeri girdi. "Ee yuhh." diye mırıldandım arkasından. İlk gün bari biraz saygılı ol bee adam! Yeni sınıf arkadaşlarımın ve öğretmenin bakışları anında bizi bulduğunda mahcup bir gülümsemeyle kapıyı ardımdan kapattım.
Tahtada duran hoca dahil tüm gözler üzerimize dikilirken Rüzgar'ın bir öküzlük etmesine karşın hızlıca önüne geçip sözü aldım. "Dersi böldüğümüz için özür dileriz ama biz yeni öğrencileriz. Müdür bey sınıfımızın burası olduğunu söyledi." Diyerek açıklama yaptığımda Otuzlu yaşlarında küt saçlı kadın, gözlüklerini indirip ikimize baktı. "Evet sizden haberim var. Ada ve Rüzgar Karahanlı değil mi?." başımı hafifçe aşağı yukarı salladım ve gülümsedim. "Hoş geldiniz, İstediğiniz yere geçebilirsiniz?" Kadın neyse ki bizi tanışma faslıyla tutmadığı için rahatlamıştım
"Hoş bulduk." Sıralara dönüp göz gezdirdiğimde kilolu bir kız yanında ki kızı itekleyerek yere düşürdü sonra da Rüzgar'a dönüp "Benim yanıma oturabilirsin." dedi. Kıza ağzım açık bakakalırken, bir şey dememek için kendimi çok zor tuttum. Zavallım yere düşen kızda arkadaşına en az benim ki kadar öfke dolu bir bakış atıp şikayet edercesine öğretmene yöneldi. "Afet ne yapıyorsun kızım sen?" Afet denilen kız öğretmenden güzel bir azar yerken, kıza ölümcül bakışlar attım.
Arkamda duran Rüzgar hamurdanarak önüme geçip ona yer açan bir kaç kıza bakmadan kıvırcık saçlı bir çocuğun yanına oturdu. Kendime uygun bir yer ararken Rüzgar yanındaki çocuğa bir şey söyledi ama çocuk onu onaylamadı. Galiba kalkmasını istemişti yanına oturmamı istediği için. Gözlerimi devirip bir önündeki boş yere oturdum. Arkamı dönüp "Burasıda iyi." Dedim, olay çıkmaması için. İmkanı olsa cebinde taşıyacaktı beni. Yanına oturduğum çocuğa kısa bir bakış atıp gözlerimin içine uyarı dolu bir bakış attığında, önüme döndüm ve yanımdaki çocuğa adını bile soramadım.
"Atıl kalksana oğlum. Sen gel yanıma." diyen yanımdaki çocuktu. "Burası benim kopya alanım kuzen. Hayatta geçmem. Çok istiyorsan sen gel Burak." Gözlerimi Burak denilen sarı saçlı, zeytin gibi siyah gözleri olan çocuğa çevirdim. Atıl'la anlaşıldığı üzere kuzenlerdi. Siyah gözleri cam gibi samimiyetle parlıyordu. Sıranın içine sığmayan bacakları uzun boylu olduğunu gösteriyordu. Gözlerimiz buluştuğunda gülümseyip "İzninle." dedi. Kalkmam için söylemişti. Gülümseyişine karşılık verip ayağa kalktım ve onunda geçmesi için yer verdim. Rüzgar hiç bir şey demeden kalkıp Burak'a yer verdi daha sonra bana gözlerini kısarak baktı.
Burak'ın kalktığı yere ben geçtim oda benim yanıma geçti. Yeniden arkamı dönüp Burak'a teşekkür ettim. Samimi bir gülümsemeye "Rica ederim." Dedi. O sırada yanındaki kıvırcık saçlı çocuğun eli görüş açıma girdi. "Bende Atıl." öksürerek aramıza giren kıvırcığa göz ucuyla bakıp "Ada." Dedim ama elini sıkmadım. Rüzgar elimi tutan elini kırabilirdi, kıvırcık bunu hissetmiş gibi elini geri çekti ve "Biliyorum." Dedi.
Saf gibi "Nereden?" diyerek kaşlarımı çattığımda "Az önce söyledin." dedi sırıtarak. "Ah, doğru tabi!" Atıl'ın saç rengi Burak'ın ki gibi sarıydı fakat kıvır kıvırdı şekli ve gözleri korkutucu derecede masmaviydi.
"Çocuklar susun artık. Ders başladı."
Öğretmenin uyasıyla hızla önüme döndüm ama Rüzgar'ın alev alan gözleriyle karşı karşıya geldiğimde buna anında pişman oldum. Gözlerindeki ateş her bir yanımı sardı anında. Zorlukla yutkunup başımı başka tarafa çevirdim.
Dersin sonunda zil çaldığında telefonunu alıp "Babanla konuşup geleceğim. Ben gelene kadar çeneni bile açma." diye beni uyardı. Uysal olup başımı salladım. Bana ve çocuklara ters bir bakış atıp ayağa kalktı ve başka bir şey söylemeden sınıftan çıktı. Çünkü gözleriyle bile hem beni hem de sınıfı tehdit etmişti zaten.
O gelene kadar test çözmeyi planlayıp konu anlatımlı bir test kitabını çantamdan çıkarmak için arkamı döndüm. Atıl gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Tek kaşımı kaldırıp "Neden öyle bakıyorsun?" diye sordum. Ellerini kıvırcık saçlarına geçirip gülümsedi. "Güzelsin, güzel bakmak sevapmış yaa. Cennetten kendime yer ayırtıyordum." Daha önce duymuştum bu sözleri ve genelle de hep rahatsız olurdum ama Atıl'ın sempatik tavrı onu terslememe engel olmuştu.
Rüzgar'ın her an gelme ihtimaline karşı çantamdan kitabımı çıkarıp Atıl'a gülümsemekle yetindim sadece. Önüme döndüğümde Burak'ın "Adam akıllı dur." diye kızdığını duydum Atıl'a. "Aşık olmak suç mu abicim?" Elime kalemi alıp cevirdim gülerek. Özellikle duymam için sesli söylemişti.
Dikkatimi sorulara veremediğim için sayfanın kenarlarını karalamaya başladım.
Afet'in keskin bakışları da üzerimdeydi. Rüzgar yeniden sınıfa girdiğinde bu kez kadrajına Rüzgar'ı aldı. Gözleriyle Rüzgar'ı soyuyordu resmen. İçimde ufak ufak kabaran öfkeyi dizginlemeye çalıştım. Sadece bakıyordu ama o kadar rahatsız ediciydi ki. Yaptığı resmen tacize giriyordu.
Rüzgar yanıma oturduğunda "Neden öyle bakıyorsun?" dedi, o sırada işaret parmağını iki kaşımın ortasına dayayıp tek çizgi haline gelen kaşlarımı oynatmıştı. "Hiç." elini tutup indirdim.
"Ne oldu yine?"
Dayanamayıp söylendim. "Ben kimseyle konuşmuyorsam, Sende kimseye bakmayacaksın."
"Başka?" omuzları silktim. "Bu kadar, başka bir şey yok."
Sırada hafifçe kulağıma doğru eğildi. Dikkat çekmemek için elinden geleni yapıyordu ama yine de çok yakınımdaydı. "Senden ne zamandan beni emir alıyorum Adacık?" nefesi boynumda dolanıyordu. "Şu andan itibaren." Ona bakmamaya özen göstererek sadece önüme bakmaya çalıştım. "Kıskanıyor musun?"
"Ne?" sorusu karşısında nefesimi tuttum ve yutkunarak göz ucuyla ona baktım. "Saçmalama ne kıskanması, yok öyle bir şey!" Vardı öyle bir şey, deli gibi kıskanıyordum ama bunu ona itiraf edecek değildim. "İyi, bana aşık olmak gibi bir hata yapma sakın!"
Gavil avlanmış bir vaziyette gözlerine tutundum. Açık açık bana aşık olma, mı diyordu? "Sana aşık olmak mı?" yüzümü ifadesiz tutmaya çalıştım. "Aklımı henüz o kadar kaçırmadım Rüzgar Karahanlı?"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 10.26k Okunma |
460 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |