14. Bölüm

Bölüm 13

Dilara
dilara.papatya0130

Beyaz atlı prensim Samar düğün olmadan beni kurtarmış, Rahul'e de kafa atmıştı.

 

Çok mutluydum onunlayken ama ona bu mutluluğumu belli edemezdim.

Sinirli halimi takındım.

 

"Ne hakla, haddine düşmeyerek beni düğünümden kaçırıyorsun. Beni çabuk geri götür oraya." diyip sırtına vurmaya başladım.

 

Atı durdurup ellerimi sıkıca kavradı.

 

"Ne hakla mı? Haddime de düşmedi yani. Iyi hanfendi sizi derhal düğün yerine tekrar götürüyorum, dememi bekleme sakın. Bana aşık olan, yanlış anlamalar sonucunda bana bir açıklama yaptırmadan çekip giden Shanti mi diyor bunu? Güldürme beni. Bırakmıyorum bi yere en azından babandan haber gelene kadar.. " diyip önüne geri döndü.

 

Atı bilmediğim bi yere götürmüştü. Attan inip biriyle konuştuğunu gördüm.

 

Kaçmayı planlıyordum ama dediği şey aklıma gelmiş vazgeçmiştim.

 

Babamda bu işin içindeydi, bana zarar vermeyeceğinden de emindim.

Yanıma geldi.

 

" Hadi arabaya biniyoruz. Babanda aradı bizi bekliyor." diyip kolumdan tutup bu seferde arabaya oturttu.

 

Arabada hiç konuşmadık, Samar'ın suratına her bakışımda yüzündeki kızgınlığı, kırgınlığı görebiliyordum.

 

İçimden bişey kopup gitmiş gibi hissetmiştim.

Yutkunamıyor, nefes alamıyordum.

 

Arabanın camını açtım, başımı camdan dışarı hafif çıkartıp nefes almaya çalıştım ama olmadı.

 

Arabadaki suyu içtim ama yine fayda etmedi.

 

Samar bi anda arabayı durdurdu.

"Neyin var Shanti Iyi misin?" dedi telaşlı ve korkmuştu.

 

"Iyiyim." diyebildim anca.

 

Arabanın durmuş olduğundan istifade edip kendimi dışarı atıverdim.

 

Derin derin nefes almaya çalıştım ama olmadı.

 

Belki de kriz geçiriyordum bilmiyordum.

 

Bayılmışım gözlerimi açtığımda evdeydim.

 

Baş ucumda babam ve annemin telaşlı bakışlarını gördüm.

 

"Noldu bana?" diye doğrulmaya çalıştım.

 

"Bayılmışsın kızım, Samar getirdi seni." diyip doğrulmama yardım etti annem.

 

Her ne kadar benden saklamaya çalışsa da.

 

Korkmuş ve ağlamıştı, gözlerinin kıpkırmızı olduğundan anlamıştım.

 

Yanağına öpücük kondurup iyiyim demiştim.

 

Babamda korkmuştu. Diğer odaya gitti biriyle konuşuyordu.

 

Anneme kimle konuştuğunu sorduğumda onun adını söylemişti.

 

Babam ve Samar içerideydi..

 

Yanıma geldiklerinde babam sakinleşmişti ama Samar için aynı şeyi diyemiyordum.

 

Eli ayağı titriyordu üzgündü.

Gözlerinin kırmızılığı dikkatimi çekmişti.

 

Ne olduğunu sormak istiyordum ama soramadım.

 

Etrafın sessizliğini babamın sözleri bozdu.

 

"Kızım şükür olsun ki iyisin. Samar'ın seni düğünden kaçırması hoş değildi, tüm davetlilere rezil olduk ama olsun senin mutluluğun için herşeyi yaparım. Zoya ve Samar bana herşeyi anlattı. Ranbir senin onu nikah masasında bırakmanı hazmedemeyecektir. Artık daha da çok tehlikedesin. Bu yüzden Samar artık burada yan evde yatılı kalacak. 7/24 seni takipte olacak." diyip ellerini iki yana bağladı.

 

" Ranbir bana zarar vermez baba ve ben Samar'ı koruma olarak istemiyorum. Illa koruma alacaksan başkasını al." diyip sinirli sinirli baktım.

 

" Sinirlenmene lüzum yok ve Samar'dan başkasını da almayacağım. Arjun yüzünden aylarca senden uzak kaldım bu sefer öyle olmayacak. Gözümün önünde olacaksın ve Samar'da senin korumalığını üstlenecek. Itiraz istemiyorum bu son sözümdür!." diyip çalışma odasına gitti.

 

Samar omuz silkmişti, korumam olması hoşuna gidiyordu her halinden belliydi.

 

Mecburdum babamın kararını uygulamaya.

 

Samar artık benim korumamdı. Madem ben onu kovamıyordum, kendi istifa etmeliydi bu işi kabul ettiğine pişman olmalıydı..

 

SAMAR'IN GÖZÜNDEN

 

Shanti arabada bi anda fenalaşmış kriz geçirmişti.

 

Arabadan kendini zor atmış, derin derin nefes alıyordu.

 

Bir anda önümde bayılınca elim ayağıma karışmış, çok korkmuştum.

 

Ona bişey olursa ben yaşayamazdım.

Kollarımın arasına aldım, kollarını boynuma attım ama bi anda düşüverdi.

 

Kolları boynumdan düşünce daha çok korktum.

 

Shanti'yi arabaya yatırıp hemen Raj Beyi aradım durumu ona anlatınca eve getirmemi istedi.

 

Eve gittiğimizde doktor orada bizi bekliyordu.

 

Shanti'yi muayene ettiğinde stresten kaynaklı kriz geçirdiğini ama şuan iyi olduğunu söylediğinde derin bi ohhh çekmiştim.

 

Doktoru yolcu ettiğimde Shanti kendine yeni yeni geliyordu...

 

ERTESİ GÜN

 

Sabah saat 7 de kalkmıştım çünkü Samar'la karşılaşmak istemiyordum.

 

Hemen işe gitmek için kalktım.

Üstüme bişeyler geçirip aşağı indim.

 

Annem erken kalkmış kahvaltıyı hazırlıyordu.

Mutfağa yanına gittim.

 

"Günaydın Sultanım. Yine misler gibi kokuyor etraf." diyip yanağına öpücük kondurdum ve masaya oturdum.

 

"Samar dışarıda, git onu da çağır bizimle kahvaltı etsin kızım." dedi annem.

 

Samar normal şartlarda bile 9-10 a kadar uyuyan insandı.

 

Şimdi ne olmuştu da bu saatte kapımdaydı.

 

Düşüncelerimi annemin sesi bölmüştü.

 

"Kime diyorum kız, git çağır çocuğu 6 dan beri dışarı da bekliyor. Hadi çağır."

 

Arkadan babamında sesini duymuştum.

 

"Annen haklı çağır Samar'ı da bizimle kahvaltı etsin." itiraz edemedim maalesef.

 

Mecburen oflaya puflaya masadan kalktım.

 

Kapıyı açtığımda onu gördüm.

Saç ve sakal tıraşı olmuş, takim elbise giymiş.

 

Çok yakışıklı olmuştu, ona bir kez daha tutulmuştum adeta.

 

Kendime gelip Samar'a seslendim.

" Efendim Shanti? Bişey mi istemiştin?" diyip benim yanıma doğru adım attı.

 

"Hı, yok hayır bişey istemiyorum." diyip saçmalamış, elimi nereye koyacağımı şaşırmıştım.

 

Halime gülüyordu.

Kaşlarımı hemen çattım.

 

"Neye gülüyorsun aceba? Komik bi durum mu var? "

 

"Yok canım gülmüyorum tamam. Sen niye geldin onu söylesene?"

 

" İnsanda akıl mı bırakıyorsun. Annem ve babam seni kahvaltıya çağırıyor. Bizimle yiyecekmişsin."

 

"Tamam." diyip peşimden içeri girdi.

 

Annem hemen servis açtı.

Kahvaltıda babam ve annem bolca Samar'la sohbet etti ve zamanında beni Arjun'dan koruduğu için teşekkür edip durdular.

 

Samar'da halinden memnun olacak ki keyfi yerinde gülücükler saçıyordu.

 

" Sultanım, ellerine sağlık. Babacım ben işe gidiyorum. Görüşürüz." diyip annemin yanağından, babamın ellerinden öptüm.

 

Çantamı elime kaldım kapıdan çıkmaya hazırlanıyordum ki babamın sesiyle durdum.

 

"Kızım bekle, Samar'da seninle gelecek. Unuttun mu koruman var artık. Hadi Samar göreve."

diyip kaşıyla git işareti yapmıştı Samar'a.

 

Ahh baba söylemesen unutacaktım sanki Samar'ı.

 

Ne güzel gidecektim tek başıma durmuyorsun ki. Off baba offf.

 

"Buyurun efendim. Gidelim diyip evin kapısını açtı." arabaya kadar konuşmadık.

 

Arabama binecektim ki durdurdu.

"Arabayı ben kullanacağım artık. Anahtarı alayım."diyip elini uzattı.

 

"Ne münasebet canım. Korumam olabilirsin ama şoförüm değilsin, ben kullanırım." diyip arabaya bindim.

 

" Canım mı dedin sen bana?" dedi muzurnaz tavırla gülerek.

 

"Lafın gelişi o. Hem unutma ben senin patronunum. Ona göre davransan iyi olur." diyip emir verir bakışımı atmıştım.

 

Bu durumdan hoşnut olmayacak ki tavrı ciddileşti.

 

"Emredersiniz Shanti Hanım." dedi ve yolu seyretmeye başladı.

 

İş yerine geldiğimizde de peşimdeydi.

"Beni burda da her saniye takip etmene gerek yok. Geç otur bi yerde, keyfine bak." diyip sekreterine seslendi.

 

"Samar beye misafirhanemize kadar eşlik eder misin?" dedi.

 

"Tabi Shanti Hanım. Buyrun efendim, size eşlik edeyim." dedi.

 

"Ben bi yere gitmiyorum. Raj Beyin emri, sizi her saniye takip etmek görevim. Lütfen Shanti." dedi.

 

"Shanti mi? Unuttun galiba patronunum." diyerek yavaşça konuştu.

 

"Pardon Shanti Hanım." diyip kapının orda dikildi.

 

"Sen bilirsin. Ben şimdi toplantıya gidiyorum." diyip odaya girdim.

 

Toplantı biter bitmez odadan çıktım.

Samar hala kapıda dikiliyordu.

 

"Gidelim mi?" dedi nazik ve kibar bi gülümsemeyi yüzüne yerleştirerek.

 

"Daha çok işim var. Yürü gidiyoruz." dedim kaşlarımla işaret ederek.

 

Aslında bugünlük işlerim bitmişti ama Samar'ı bezdirmek için elimden geleni yapmalıydım.

 

Tüm gün yorgunluktan ölene kadar peşimde dolandırdım ama sesini çıkartmamıştı.

 

Hindistan'ın en sıcak dönemlerindeydik.

 

Ben sıcaktan bunaldım ve kafeye gidip soğuk bişeyler sipariş verdim.

 

Samar'ın karşısında da bir güzel yiyip içtim.

 

Akşam olmuştu. Eve kadar sessizce oturduk arabada.

 

Evin anahtarını çantamda ararken kapıyı annem açtı.

 

"Anahtarını boşuna arama evde unutmuşsun şaşkın kızım. Aklın her neredeyse artık." diyip kıkırdadı.

 

"Nerede olacak aklım yaa, son olan olaylardan sonra akıl mı kalır insanda hem." diyip içeri girdiğimde annem Samar'a döndü.

 

"Samar oğlum sende girsene içeri, perişan gözüküyorsun ne bu halin savaştan çıkmış gibisin." diyip eliyle Samar'ı işaret etmişti.

 

Ve sözlerine devam etti.

 

"Hadi gel oğlum biraz dinlen. Bizim kız bütün gün sana işkence mi etti ne?" diyip bana göz kırptı.

 

"Yok efendim estağfurullah ne işkencesi. Shanti Hanımın dediklerini yapmak zorundayım. Görevim." dedi.

 

"Gel dedim Samar. Emrimdir." dedi

annem kaşlarını çatarak.

 

Normalde emir veren katı biri değil tersine çok yumuşak kalpliydi.

 

Bu tavrı beni şaşkına çevirmişti.

 

"Emredersiniz efendim." diyip ardımızdan içeri girdi Samar.

 

"Hoş geldiniz. Günün nasıl geçti kızım? Anlaşılan Samar'ın ki kötü geçmiş." diyip gülmeye başladı babam.

 

"Gayet iyiydi baba." diyip koltuğa oturdum.

 

"Kötü demeyelim de efendim. Şuan burda olmak yerine bombayla baş başa kalmayı tercih ederdim diyim." dedi gözlerini devirerek.

 

"O kadar kötü bir gündü diyorsun yani evlat." diyip kahkaha attı bu sefer babam.

 

Kaşlarımı çatarak araya girdim.

"Madem bombayla baş başa kalmak daha iyi gidebilirsin. Kapı orda, başka koruma buluruz." diyip kapıyı işaret ettim.

 

Tavrımdan hoşnut olmadı kimse ki annem ve babam aynı anda kaşlarını çatıvermişti.

 

"O nasıl söz kızım. Samar senin koruman olduğu kadar uzunca zamandır da tanıdığımız biri. Onunla böyle konuşman hiç hoş değil." dedi annem.

 

"Ama anne yaaa. Şimdi ne yaptım ki ben. Lafı söyleyen Samar, azar işiten benim. Beğenmiyorsa gidebilir." diyip gözlerimi devirip odama giderken Samar söze girdi.

 

"Efendim, Shanti Hanım bana kötü bişey etmedi veya demedi. Özür dilerim ben hadsizlik ettim." demişti.

 

Bir kez daha kalbim oracıkta yumuşayıverdi ama hala Sonia'yı unutamıyordum ve aklıma geldikçe yumuşayan kalbim tekrar katılaşıyordu.

 

Odama gittim.

Pijamalarımı giyip kendimi yatağa attım.

 

Zoya çevrim içi idi.

Hemen yazdım.

 

" Müsait misin? Anlatmam gerekenler var."

 

"Müsaitim canım, Tiger'la oturuyoruz. Ne oldu anlat?"

 

"Samar'ın beni kaçırıp tekrar babama teslim etmesinden sonra babam bana koruma tuttu. Ve bil bakalım o koruma kim?"

 

"Samar deme sakın."

 

"Evet Samar. Babam hem tanıdığı hemde güvendiği için onu tutmuş. Her saniye tepemde, nereye gitsem takipte. Ben kovamıyorum kendi istifa etsin diye elimden geleni yaptım tüm gün ama sesini çıkarmadı."

 

"Ahh Raj Amca. Raj Amcada ne bilsin ki sizin birbirinize olan aşkınızı." diyince sözünü kestim.

 

"Bu tek taraflı bir aşk Zoya. Samar bana aşık değil."

 

"Ne aşık değil yaa, aşık olmasa seni kaçırmazdı ordan herhalde."

 

"Niye kaçırdı bilmiyorum ama aşık değil biliyorum."

 

"Hem sen niye işkence ediyorsun ki Samar'a. Ne suçu var?"

 

"Ne suçu mu var? Anlattırma istersen sil baştan herşeyi."

 

"Tamam sustum. Sana Samar'la kolay gelsin. Çıkıyorum görüşürüz."

 

"Görüşürüz."

 

Telefonda biraz daha oylandıktan sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım...

 

 

 

 

 

Bölüm : 18.03.2025 23:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...