
Dün tüm gün Shanti'nin beni yıldırma politikalarına rağmen yılmamıştım.
Ona hem çok yakın hemde çok uzaktım.
Aramızdaki bu görünmez duvarı yıkmalı ona tekrar kavuşmalıydım.
Sabah yine erkenden kapıdaydım.
Bayan Khan beni kahvaltıya çağırdı.
"Efendim ben şimdi atıştırdım. Teşekkür ederim. Size afiyet olsun." dedim.
"Peki ama akşam yemeğine burdasın. Itiraz istemiyorum tamam mı?" dedi gülümseyerek.
"Tamam efendim." dedim ve arabaya geçtim beklemeye başladım.
Peri kızı gibiydi.
Görünce büyülenmiştim yine.
Camı tıklattı.
"Efendim?" dedim elimle işaret ederek.
"Ne efendimi, kalk arabadan kapımı aç." dedi asabi bir tavırla.
Arabadan inip hemen kapısını açtım.
"Bugünki işkenceniz, pardon göreviniz nedir?" dedim yarım ağız gülümseyerek.
Hafif kaşlarını çattı.
"Ne gülüyorsun. Şirkete gidiyoruz." diyip oturdu.
Yolda telefonuyla biriyle yazışıyor bir yandan gülüyordu. Kimdi aceba sevdiğim kadının yüzünde gülücükler açtıran diye düşünmeden de edememiştim..
Kırmızı ışık yanmıştı.
Gözümün ucuyla telefona baktım ama göremedim çünkü telefonuna baktığımı görüp kendine doğru çekmişti.
"Hayırdır ne bakıyorsun telefonuma öyle gözlerini dikmiş?" dedi bir kaşını kaldırarak.
"Hiiiç. Kim seni böyle gülümseten merak ettim sadece." dedim tebessüm ederek.
"Seni alakadar etmez. Hem senin nişanlın Sonia yok mu, git onunla vakit geçirsene." diyip kaşlarını çattı.
"Yine mi Sonia yaa. Tamam hiç bir şey demedim say." diyip önüme döndüm.
Yeşil ışık yanmıştı çoktan arkadaki arabaların kornaya basıp durmalarından da anlaşılıyordu.
Hemen gaza bastım ve sürmeye devam ettim.
Bulmuştu beni vuracak yer her fırsatta lafı vuruyordu. Hem çok sevdiğimden hem de Raj Beyin patronum olmasından dolayı ona laf edemiyordum.
Şirkete vardığımızda içi rahatlamış sanki düşmanından kurtulmuş gibi sevinçle inmişti arabadan.
Arabayı park edip hemen yanına gittim.
"Sakallarını kes ve takım giymeyi bırak. Böyle yanımda dolaşmanı istemiyorum." diyip elime parayla birlikte bi kart tutuşturdu.
"Bu kartta babamın kuaförünün numarası var. Git kendine çeki düzen ver." dedi sesini hafif yükselterek.
"Ben böyle rahatım ama istediğiniz gibi artık takım giymem. Vee sakallarımı da kesmem, benden bunu istemeyin lütfen." dedim kibarca.
Kaşlarını yine çattı. O koyu gözlerinden ateşler fışkırıyordu.
"Sen emrime karşı mı geliyorsun? Babamı arayım istersen." diyip telefonunu eline aldı.
"Babamı arayacağım şimdi. Güvendiği adam daha yeni işinde patronunun sözünü ikiletiyorsa sonradan tepemize çıkar." diyip rehberi açtı.
"Arayın tamam." diyip sakince bekledim çünkü Raj Beyle bu durumu konuşmuştum.
Sakallarımı kesmeyecektim. Ve beklediğim gibi de olmuştu, Shanti'nin suratı beş karıştı.
"İçeri geç beni misafirhanede bekle. Bugün işimiz az." dedi.
İçimden bi ohhh çekiverdim.
Her ne kadar Shanti'yi sevsem de acımasızdı bana karşı.
Haklıydı kendince ama bu kadarda olmazdı yaa.
3 saat sonra işi bitmişti.
Arabaya bindik, eve doğru sürüyorken bana doğru döndü.
" Eve gitmiyoruz. Alışveriş merkezine sür. " diyip telefonu eline aldı yine.
Birileriyle mesajlaşıp gülüyor hatta kahkahalar atıyordu ve bu durum beni sinir ediyordu.
Alışveriş merkezine gittiğimizde bi kaç kişi bizi bekliyordu.
Kızlı erkekli grubun yanına gitti ve hepsine sarılıp kafeye geçtiler.
Esmer bir çocuk sürekli Shanti'min elini tutuyor, iltifat üstüne iltifat ediyordu.
Yumruğumu onun suratına geçirmemek için kendimi zor tuttum.
Oğlanı lavaboda tek yakaladığım sırada üstü kapalı bir daha dokunup iltifat etmemesi için tehdit ettim.
Tehdidimden sonra acil işim çıktı diyip gitmişti yanından. Artık içim rahatlamış, onlar nereye giderse bende peşlerinden gidiyordum.
Orada bişeyler yiyip alışveriş yapmaya başladılar.
Bir ton kıyafet seçip paketleri bana verdi. Ne vardı aynı kıyafetin 40 tane rengini almaya bir tane neyinize yetmiyor ki.
Sizi anlama kılavuzu icat edilse keşke.
Akşam olmak üzereydi ve ben yorgunluktan ölüyordum.
Shanti arkadaşlarıyla vedalaşıp yanıma geldi.
"Paketleri arabaya koy gidiyoruz."
"Tamam efendim." diyip bagajı açtım.
Paketleri yerleştirmeye başladım.
Shanti offluyordu.
"Ne oldu?" diyip meraklı gözlerle ona baktım.
"Cüzdanımı bulamıyorum. Galiba alışveriş merkezindeki kafede bıraktım." diyip arabadan indi.
"Siz oturun ben gidip getireyim." diyip bagaj kapağını kapatıyordum ki beni durdurdu.
"Gerek yok ben gidip alırım. Sen arabada beni bekle." dedi ve koşar adımla içeri girdi.
Aradan yarım saat geçmişti ama hala gelmemişti. Telefonunu aradım ama arabada bırakmıştı.
Meraktan iyice deliye dönmüştüm ve arabayı kitleyip alışveriş merkezindeki kafeye gittim.
"Bayan Shanti buraya gelecekti. Cüzdanını düşürmüştü. Nereye gitti gördünüz mü?" diye sordum telaşla ordaki görevliye.
"Evet geldi cüzdanını aldı tam gidecekken yanına bir beyfendi geldi. Onu görünce korkmuş bir hali vardı. Çantasında bişeyler arıyor gibiydi."
"Ne diyorsunuz siz? Off Shanti off." diyip telefonla tekrar tekrar aramaya çalıştım ama yine cevapsız kalmıştı aramalarım. Telefonu cebime koyup görevliye tekrar döndüm.
"Güvenlik kameralarına bakabilir miyim?"
"Maalesef beyfendi. Kimseye güvenlik kamerası görüntülerini gösteremiyoruz."
diyince aklıma hemen Salman geldi.
Istanbul'da da olsa hala yerel askerdi. Burada tanıdığı birileri olmalıydı.
Hemen arayıp durumu anlattım. 10 dakika sonra alışveriş merkezi müdürü geldi.
Hemen güvenlik kamerası görüntülerini izlemeye başladık.
Kafedeki görevlinin dediği gibi Shanti'nin yanına biri gelmişti.
Görüntüyü yakınlaştırınca o kişinin Rahul olduğunu gördüm.
Olamaz yaa. Nasıl böyle bir hata yapabildim, Shanti şuan Rahul'le baş başaydı. Ona zarar verebilir.
Hemen arabaya atlayıp telefonda Raj Beyi aradım durumu hemen ona anlattım.
Telefonda bana bağırıp çağırdı haklı olarak.
Komutan Barun'u arayıp onada durumu anlattım.
"Samar evlat. Sen benim her daim en iyi öğrencim ve en iyi askerim oldun. İstifanı da yırtmıştım o gün. Raj Beyle beraber hemen buraya gel."
dedi telefonda.
Arabaya atlayıp hemen eve Raj Beyi evinden aldım.
Arabada bana öfkesini kusuyordu. Kızına sahip çıkamamıştım haklıydı.
Hemen karargaha girdik.
Bizi komutan Barun karşıladı.
Hazır ola geçip asker selamımı verdim.
" Rahat ol." dedi asker selamıma karşılık vererek.
"Hoş geldin evlat." diyip sarıldı Komutan.
"Sizde hoş geldiniz Raj Bey." diyip elini uzattı.
Tokalaşıp odaya geçtik.
"Samar Anand, bu görevde yanına seçeceğin en iyi askerleri seç ve Shanti Hanımı kurtar."
"Emredersiniz Komutanım. İzninizle ben gidip askerleri seçeyim."
"Kızımı çabuk kurtar lütfen." dedi Raj Bey.
"Merak etmeyin Samar kızınızın saçına zarar gelmeden kurtaracaktır. Ona güvenin."
"Güveniyorum." dedi Raj Bey.
Hemen gidip askerleri seçmeye başladım.
Singham, Simba, Tiger, Vinod, Ehsaan ve Ben görev için hazırlıklara başladık.
Plan basitti Shanti'yi kurtarıp Rahul'e cezasını kendi ellerimle verecektim.
Shanti'yi kaçırdığı yeri bulmuştuk.
Arabada son kez planı gözden geçirdik.
"Herşey anlaşıldı dimi." diyip arkadaşlarıma baktım.
"Anlaşıldı Binbaşım." dediler hep bir ağızdan.
Yol boyunca kendime kızıp durdum.
Her şey benim suçumdu.
Onu dinlememeliydim, kendim almalıydım o cüzdanı.
Kendimi kaybetmiş gaza yüklenmiştim yine. Arkadaşlarımın bağırması üzerine kendime geldim.
"Arkadaşım daha yengeyi kurtaracaz. Bizi öldürme yaw." diyip gülmeye başladı Simba.
"Ne yengesi Simba?" diye soru sordu Ehsaan.
"Shanti'ye aşık bizim ki." diye lafa girdi Tiger.
Tigera'la özel hayatımızda her daim beraberdik üstelik Shanti'nin arkadaşı Zoya ile evliydi.
"Sinirlerine hakim ol kardeşim Shanti'ye zarar gelmeden kurtaracağız." diyip omzuma dokundu Vinod.
Yolun geri kalanında Singham arabayı kullanmaya devam etti.
Mekana vardığımızda, Ehsaan, Tiger ve Simba arkadan dolandı.
Ben ve Singham da önden girdik eve.
Her yerde silahlı adamlar vardı, hepsini tek tek akladık.
"Teşekkür ederim size. Bundan sonrasını kendim halletmek istiyorum. Siz gidin acil bi durum olursa veya Shanti'yi belirlediğimiz plana göre kurtaramazsam, gelirsiniz." diyip silahıma kurşunları doldurdum.
Şarjörleri de kontrol ettikten sonra içeri girdim.
Shanti'nin sesi evde yankılanıyordu.
Odalara tek tek baktım ama kimse yoktu.
Koridorun sonundaki odaya baktığımda Shanti bir sandalyeye bağlı ağlıyor idi.
Elimdeki silahı masanın üstüne koydum.
" Korkma seni kurtarmaya geliyorum." diyip hemen yanına koştum.
Önce ellerini sonra ayaklarını çözdüm. Ağzındaki bandı da hafifçe açtım.
"Neden geldin buraya. Neden beni buldun ki?" diyip bana bağırmaya başladı.
"Susar mısın lütfen. Yine aynı şeyleri konuşmak istemiyorum." diyip elinden tuttum.
İçeriden ayak sesleri geliyordu. Arkadaşlarım sandığım için sakindim.
"Iki aşık kavuşmuşsunuz ama maalesef buradan Samar çıkamayacak." diyip masadaki silahımı eline aldı Rahul.
"Elindeki silahı yere bırak ve teslim ol yoksa olacaklardan ben sorumlu olmam." dedim Shanti'nin önüne gelerek.
"Elbette teslim olmayacağım ve evet olacaklardan sen değil Shanti sorumlu olacak. Senin katilin o olacak." dedi silahı bana doğrultmuştu.
"Ne olur yapma Rahul. Samar'a zarar verme. Ne istersen yaparım lütfen." diyip yalvarmaya başladı Shanti.
"Ne yapıyorsun sen Shanti. Onun istediği hiçbir şeyi yapmayacaksın. Buna mecbur değilsin." diyip
Onu susturmaya ve kulaklık telsizimden arkadaşlarımı aramaya çalıştım ama mesafenin uzaklığından olsa gerek sesimi duymadılar.
"Sizin bu saçma sapan romantizminizden bıktım. Shanti ya benimle gelir evlenirsin ya da Samar burada ölür." diyip havaya bir el ateş açtı ve sözlerine devam etti.
"Bir dahakine kurşun havaya değil kalbine girer. Kararını ver Shanti."
Shanti hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Göz yaşları sel olup taşıyordu.
Rahul'e doğru hamle yapıp elindeki tabancaya uzandım.
Bir süre cebelleştikten sonra bir el daha silah sesi duyuldu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |