Shanti'me kavuşmuştum sonunda ve onu artık kaybetmek zerre istemiyordum bu yüzden de ona evlenme teklifi etmeye karar vermiştim bu yüzden de hemen Salmanları aradım.
"Salman telefonu hoparlöre al birazdan söyleyeceklerimi onunda duymasını istiyorum." demiştim mutluluktan uçan ses tonumla.
"Hayırdır Samar, nedir seni bu kadar havaya uçuran şey?" diye karşılık verdi meraklı meraklı.
"Ben Shanti'ye evlenme teklifi etmeye karar verdim. Onu artık kaybetmek istemiyorum. Bu yüzden sizinde yardımınıza ihtiyacım var."
"Vaaaay demek evlenmek istiyorsun. Tabiki elimizden gelenin fazlasını yaparız." dedi gülerek Salman.
"Salman'a aldırış etme sen, tabi ki yaparız. Bir planın var mı?" diye cevap verdi Rasika, Salman'ın koluna vururken.
"Aklımda bişeyler var ama dediğim gibi yardımınıza ihtiyacım var. Bugün bi yerde buluşalım ama Shanti bilmesin lütfen."
"Tamam. O zaman evimizin ordaki Kafeye gel bizde şimdi çıkıyoruz."
"Yoldaydın galiba yoksa 1 saatten önce burada olamazsın." dedi ikisi de gülerek.
"Elbette yoldayım. Geliyorum hadi görüşürüz gelince ." diyip telefonu kapattım.
Kafeye vardığımda beni bekliyorlardı.
Birer kahve yanında da pasta söyleyip sohbete geçtik.
"Evlenme teklifini nerede etmeyi düşünüyorsun?"
"Istanbul'da ve yine orda evlenmeyi düşünüyorum. Orası ikimiz içinde büyük anlam taşıyor biliyorsunuz."
"Pekii ne zaman gidiyoruz oraya?" diye sordu Rasika bu sefer.
"Bu akşama." diyip kahvemden bir yudum aldım.
"Neee! Bu kadar erken mi? Akşama kadar yetişemeyiz." dedi ikisi birden şaşkın şaşkın bakıyorlardı.
Bunlar tam tencere kapak yaa, karı koca nasıl oluyorsa birbirlerinin ne diyeceğini bilip aynı anda söylüyorlar.
"Herşey kontrolüm altında, biletler alındı. Siz şimdi gidin bavullarınızı hazır edin. Tek sorun Shanti'yi İstanbul'a nasıl götüreceğimiz?"
"O iş bende merak etme sen." dedi Rasika pastasını yerken.
"Aşkım dudağının kenarına çikolata bulaşmış."
Rasika masadaki peçeteyle dudağındaki çikolata kalıntısını silmişti ama Salman bu illa oyun oynayacak. Durmadı.
"Silemedin aşkım ver ben sileyim." dedi dudağının kenarına öpücük kondurarak.
"Yaaa. Utandırmaya ne kadar da meraklısın." dedi yüzü kıpkırmızı olmuştu.
"Karımsın ne utanıyorsun. Haksız mıyım kardeşim?" dedi gülerek bir gözüyle de göz kırpıyor benden onay bekliyordu.
"Yorum yok." dedim başımın arkasını kaşıyıp.
Kahveleri içtikten sonra evlerimize çekildik.
Bende bavulları hazırlarken bir yandan da Raj Bey ve Surayya Hanımla konuşuyordum.
"Efendim çok teşekkür ederim bana destek olduğunuz için. Emin olun kızınızın inci tanelerini hiç bir zaman dökmeyeceğim, döken olursa da bunu ona misliyle ödeteceğim."
"Biliyoruz evlat. Sana güvenimiz sonsuz. Kızımız sana emanet. İstanbul'da görüşürüz." diyip kapattılar.
Anne babamı görememiş olsamda Raj Bey ve Surayya Hanım benim anne ve babam olmuştu artık.
Rasika ustaca bir bahane bulmuş onu İstanbul'a gitmeye ikna etmişti sonunda.
Bir kaç saatin sonunda İstanbul'da idik sonunda.
Yarına evlenme teklifini edeceğim için çok heyecanlı bir yandan da çok mutluydum.
Shanti Khan, Shanti Anand olacaktı artık.
Gerekli yerlerle konuşup herşeyi en ince ayrıntısına kadar ayarlanmıştım.
Evlenme teklifini Galata Kulesinin orda yapacaktım.
Bir çok mağazaya girdim ama hiç bir elbise Shanti'me uygun değildi.
Son bir mağazaya daha girdiğimde gözüme kıpkırmızı bir elbise takılıverdi.
Hemen gidip o elbiseyi, altına da kırmızı bir ayakkabı aldım.
Kendime de takım elbise alıp eve geçtim...
Rasika ve Shanti akşam yemeğini hazırlamışlardı.
Salman ve Rasika'yı yanıma çağırdım.
"Herşey hazır elbiseyi ve takımı da hallettim.
Bir tek Galata Kulesini süslemek kaldı. O yüzden de yarın yemeği yedikten sonra çıkacağım eve gelmem bugün. Rasika elbiseyi sen Shanti'ye verirsin. Ona öyle bir sürpriz hazırlıyorum ki anlatamam."
"Bizim odunun içinden romantik biri çıktı." diye kıkırdamaya başladı Salman.
"Aşk bu herkese herşeyi yaptırır. Unutma Bay Khan sende benden önce odundan beterdin." diye karşılık verdi Rasika yanağından öperek.
"Tamam aşkım sustum.." dedi Rasika'nın başını göğsüne koyarken saçlarını okşuyordu...
"Shanti yokluğumuzdan daha fazla şüphe etmeden gidelim içeri." diyip içeri geçtik.
Shanti meraklı gözlerle bize baktı.
"Nerede kaldınız yaa, yemekler soğudu. Heeeem siz benden bişey mi saklıyorsunuz?" dedi ses tonu ciddileşmişti.
"Y-yoo ne saklayacaz ki. Hem buraya gelme sebebimizi biliyorsun. Samar ve Salman buraya tayin edildi yine. Ordaki görevleri seni kurtarana kadardı." diye yine ustaca yalan söylemişti Rasika.
Rasika doktor olmak yerine bizimle mi çalışsa idi diye düşünmeden de edememiştim. Bizim ajanlardan daha ustaca yalan söylüyor.
Yemeği yiyip evden çıkmak için montuma ve anahtarlara uzanmıştım ki o sırada Shanti mutfağın kahverengi büyük kapısından beni görmüş hemen yanıma gelmişti.
Sorguya çeker gibi sorularını sormaya başlamıştı.
"Nereye gidiyorsun bu saatte? Ne işin var bu saatte? Ne oluyor? Benden ne saklıyorsun? Kesin başkası var dimi? Doğru söyle." dedi tek nefeste bunca soruyu nasıl sorabilmişti hayretle izledim.
"Hay Maşallah ne nefes varmış sende ya tek seferde nasıl sordun bunca soruyu. Soruların bittiyse cevaplamaya başlayım." dedim gülerek.
"Gülme ciddiyim. Ve bitti cevapla hemen." dedi kollarını iki yana bağlayarak.
"Tayin işlerini çabuk bitirirsem o kadar iyi olur diye şimdiden gidiyorum hem komutan aradı. İnanmıyorsan telefonu bakabilirsin. Vee senden başkası yok hayatımda unut onu. Benim baş belam sensin." dedim elimi elleriyle birleştirirken.
"Baş belasıyım demek ha alacağın olsun. Küstüm." dedi suratını düşürmüştü başını eğip.
Başını ellerimin arasına aldığımda gözlerinin dolduğunu gördüm.
Hemen kollarımın arasına aldım. Omzumda yaş hissettiğimde ağladığını anlamıştım.
Bu da beni kötü hissettirmişti.
Saçlarının kokusunu içime çekiyordum ki ufak bi fısıltı beni kendime getirdi..
" Saçlarımı koklarken ne mırıldanıyorsun öyle Samar?" demişti Shanti.
"Eskiler gülü koklarken kelime-i şehadet getirirlermiş." dediğimde yanaklarımın iki yanını da öpüp sımsıkı sarılmıştı.
"Seni çok seviyorum Iyi ki'm." dedi sımsıkı sarılmaya ederken.
"Bende seni çok seviyorum Iyi ki'm." demiştim.
Telefonum çalmıştı arayan Salman'dı ama Shanti anlamasın diye 'Komutan Barun' diye kaydetmiştim.
"Komutan arıyor. İzninle gideyim artık yoksa tayin işlemleri bitmeden kovulmamı ve işsiz kalmamı istemezsin dimi." diyip alnına öpücük kondurdum.
"Tamam. Kendine iyi bak, dikkat et ve çabuk dön." dedi arkamdan el sallayarak.
Salman'a mesaj atıp görev tamam dedim.
Hemen Galata Kulesi'nin oraya gittim.
Etrafı rengarenk ışıklarla ve papatyalarla donattım.
Shanti'yi her zaman papatyaya benzetmişimdir. Dışarıdan bakıldığında narin kırılgan ama içeriden güçlü, karanlıkta kalsa bile ufak bi aydınlık yetiyor yeşermesine.
Shanti'm de öyle biri: Güçlü, azimli, kırılgan, duygusal, mutsuz olsa bile mutlu olmanın hemen bir yolunu buluyor, karşındaki mutsuzken dayanamıyor onu mutlu etmek için elinden geleni ardına koymuyor.
Benim Shanti'm böyle biri işte.
Yol boyunca kıpkırmızı güller serdim yere kenarlara da yeşil yapraklar.
Masayı ellerimle hazırlamak için işe koyuldum hemen.
Kırmızı mumu koyup, gül yapraklarını masaya serptim.
Masa hazır olunca hemen anlaştığım ve yakın olan restoranta gittim.
Yemeği kendi ellerimle yapmak için hazırlıklara başladım hemen.
Ellerimi yıkadım, saçlarım uzun olduğu için bağladım ve bone taktım, ellerime de eldivenlerimi geçirdim.
Önce balığı hazırlayıp fırına verdim sonra da salatayı yaptım. Yemeklerde hazır olunca hemen dışarı geçtim.
Galata Kulesi'ne Shanti ile benim resmim yansıtılacaktı, havai fişeklerin yardımı ile de benimle evlenir misin? yazdıracaktım.
Herşey hazır olmuş bir tek Shanti'yi buraya getirmek kalmıştı.
Son kez baktım etrafa eksik var mı diye kontrol ettim şükür ki yoktu.
Samar Shanti'ye edeceği unutulmaz evlenme teklifi için son kez hazırladığı yere baktı.
Telefonunu çıkararak Shanti'yi aradı ve sesini acılı bir tonda çıkararak.
"S-shanti. Yar... yardımına ihtiyacım var.” Sanki gerçekten acı çeker bir şekilde derin bir nefes aldı ve ağzından hafif bir inilti çıktı.
Shanti sevdiği için yapmak üzere olduğu yemeği olduğu gibi bırakarak elini ağzına kapattı ve olduğu yerde yavaşça çöktü.
Sevdiğine bir şey olmuştu belli, sesi acı çeker gibi çıkıyordu.
"Samar... Samar ne oldu sana." Diye bağırdı bir an da içeriden sesini duyan Salman ve Rasika hemen yanına geldiler.
Harelerini dolu dolu ve de yerde oturur bir pozisyonda görünce korkmuşlardı.
"Shanti, ne bu halin ne oldu sana?"
"Samar...." harelerini onlara çevirerek devam etti.
"Samar'a bir şey olmuş, sesi acı içinde geliyor ne olur bir şey yapın. Yardım edin ona." Salman ve Rasika durumu önceden bildikleri için içlerinden gülüyor bir yandan da Samar'a kızıyorlardı.
Dışından ise üzgün bir surat ifadesi takınarak
"Bir şey olmaz ona, şimdi sakin ol ne olduğunu, nerede olduğunu öğren gidelim." dediler.
Shanti hemen başını sallayarak onların dediğini yapmaya koyuldu.
"Neredesin Samar? Ne oldu?" derin bir nefes çekme ve tekrar iniltili bir sesten sonra "Önemli bir şey değil, sadece hemen yanıma gelmen lazım son kez gözlerine bakmak istiyorum." diyip kapatmıştı yoksa gülecek herşeyi mahvedecekti.
" Son kez mi? Son kez demekle neyi kasdediyorsun? " dedi ağlayarak.
Samar'ın iniltisi kulağında çınlıyordu adeta.
Rasika ve Salman kollarından tutup arabaya bindirdiler.
" Korkma bişey olmamıştır." diye teselli vermeye çalışıyordu Rasika.
Galata Kulesi'ne gittiklerinde şaşırıp kalmıştır Shanti.
" Burada ne işimiz var Samar'a gitmeliyiz. Bana ihtiyacı var. Rasika Samar..." diye ağlarken sözünü biri kesmişti.
Arkasını döndüğünde karşısında sevdiği adamı görür ve koşarak ona sarılır.
"S-sen iyi misin? Bişeyin yok dimi?" diye sarılmaya devam eder ağlayarak.
Ona bakıp dudaklarını araladı Shanti.
"Çok korktum. Sana bişey olacak diye çok korktum sevgilim. Sensiz yaşayamam ben." demişti.
" Beni çok mu seviyorsun? " demişti gülümseyerek.
" Evet Şapşal hemde çoooooook seviyorum." diyip boynuna tekrar sarılmıştı.
"Bende seni çok seviyorum Şapşal." dedi gülerek.
Shanti olanı yeni yeni idrak ediyor etrafına bakınıyordu.
"Özür dilerim Shanti beni affet. Bu oyunu oynamasaydım buraya gelmeyecektin." dedi üzgün bakışlarıyla.
"Neee! Tüm bunlar oyun muydu yani? Ama neden? Neden bana bu oyunu oynadın?" diyerek Samar'ın göğsüne vurmaya başladı.
"Şşştt sakinn. Özür dilerim ama o gün ki intikamı da almak zorundaydım." diyip ona kocaman sarılarak.
"Kızımın inci tanelerini hani dökmeyecektin Samar. Bunun cezasını sana ödetmesini bilirim ben." diyip Samar'a tokat atmak için elini havaya kaldırdı Raj Bey.
Tam tokadı indirecekken Shanti önüne geçti.
"Yapma baba. Vurma ona." diyip elini tuttu.
"Sen kızıma dua et evlat yoksa yapacağımı bilirdim." dedi çatık kaşlarıyla sinirli halini takınarak.
"Kızınız kabul olmuş tek duam efendim. Ve özür dilerim kızınızı ağlattım ama sözüm söz bir daha asla benim tarafımdan veya başkası tarafından ağlamayacak." diyip hem Raj Bey'in hemde Surayya Hanımın ellerinden öptü Samar.
Rasika arabadan kırmızı elbiseyi, ayakkabıyı ve takıları çıkartıp Shanti'ye gösterdi.
Shanti elbiseyi görünce bayılmıştı.
" A-ama bu çok güzeeeeelll." diyip Samar'ın yanağına buse kondurur.
" Hadi git giyin. Sürprizim var sana." der Samar.
"Hemen geliyoruuum. Rasika abla yardım eder misin?" demişti gözlerindeki parıltı ile.
"Tabi ki canım." diyip gülümsedi ve gittiler.
Raj Bey ve Surayya Hanım'da evlerine gitmek için yola koyulmuşlardı çoktan....
Shanti'yi bekliyor bir yandan da heyecandan ölüyordum. Kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu.
Yarım saat sonra Rasika ve Shanti hazır bir şekilde geldiler.
Kırmızı elbise hayalimden bile güzel yakışmıştı ona. Büyülenmiştim.
"Çok güzel olmuşsun." diyip cebimden kırmızı gülü çıkarttım. Dikenleri eline batmasın diye önceden temizletmiştim.
Koklayıp gülümsedi "Sende çok yakışıklı olmuşsun." demişti..
Yavaş yavaş yerimize doğru geçiyorduk.
"Ama burası çok güzeeeell." diyor etrafına baktıkça büyüleniyordu.
"Senin güzelliğin karşısında herşey sönük kalır. Senin güzelliğin Ay'ı, Yıldızları evrende kendini güzel sanan herşeyi herkesi kıskandırıyor sevgilim." diyip yemeği servis ettim.
"Sen mi hazırladın bunca güzel şeyi?" diyip sudan bir yudum aldı.
Gözlerime bakarken kendimi gözlerinde görüyordum ve bu olmak istediğim tek yerdi.
"Evet herşey senin için. Bugüne özel herşey." diyip ellerini tutup öpücük kondurdum.
Yemeği ve tatlıyı yedikten sonra kemancıya elimle gel diye işaret ettim.
Kemancı gelince yanına gidip dizlerimin üstüne çöktüm.
"Bir mucizeye ihtiyacım vardı ve hayat seni karışma çıkardı. Mucizem, ömrümü ömrünle birleştirmek istiyorum. Benimle evlenir misin?" dediğimde Galata Kulesi'nde resimlerimiz gözükürken bir yandan da havada havai fişekler patlamaya başladı.
"Eveeeeeettttt. Binlerce, milyonlarca kez eveeetttt.." demiş ve boynuma sarılmıştı.
Olduğumuz yerde onu kucakladığım gibi döndürmeye başladım.
Mutluluktan ne yapacağımı bilmiyordum.
O an içimden sevgimi haykırmak gelmişti ve bende Shanti'mi yere bırakıp öyle yaptım.
" Duy sesimi Istanbuuuuuullll. Duy sesimi Galata Kulesi ben Kız Kule'me kavuştummm." diye haykırınca bu seferde Shanti haykırmaya başlamıştı sevgisini.
"Duy sesimi Istanbuuuuullllll. Duy sesimi Kız Kulesiiiii Ben Galata'ma kavuştuummmmm." el ele tutuştular ve bu sefer birlikte haykırdılar son defa İstanbul'a karşı.
"BİZ EVLENİYORUUUUUZZZZ." diyip birbirlerine baktılar ve o günün tadını çıkartılar...
İstanbul'da deniz kenarına yakın yeşillikler içinde bir mekan bulmuş orada düğünümüzü yapmaya karar vermiştik.
Siyah kartalımı Shanti'min istediği gibi süsleyip kapısından aldım vr kuaföre götürdüm arkadaşlarıyla birlikte.
Bende kendi arkadaşlarımla kuaföre gitmek için hazırlanırken Shanti'min yanağına öpücük kondurdum ve kulağına eğilip,
"Seni çok seviyorum prensesim." diye fısıldadım.
Yüzü utangaçlıktan kıpkırmızı olmuştu, adeta bir domates gibi kıpkırmızı idi yanakları.
"Bende seni çok seviyorum prensim." diye fısıldadı kulağıma ve içeri gitti.
Arabama atlayıp hemen kuaföre gittim. Sakallarımı kestirdim ve saçımıa fön çektirdim.
Saat çoktan gelmişti hemen Shanti'mi kuaförden alıp düğün salonuna geçtik.
Odalarımızda giyinmek için son kez ayrıldık.
Takımı giyip saçımı son kez düzelttim. Kol düğmelerimi ilikledim ve saatimi koluma taktım.
"Nasıl gözüküyorum sizce?" diye döndüm arkadaşlarıma.
"Çok yakışıklı olmuşsun abii yaa yenge sana bir kez daha aşık olacak. Bayılırsa onu kim tutacak. " dedi Simba gülerek.
"Yine başladı bizim ki." diye elini alnına vurdu Salman.
Ailede genetik mi ne Rasika ve çocuklarda böyleler diye içimden düşünüp gülümsedim.
"Hadi çıkalım." diyip kapıya doğru yöneldik.
Çocuklar kadar mutlu ve heyecanlı idim bu yüzden de merdivenleri üçer beşer adımla iniyordum.
Salon büyük olduğu için ve arkadaşlarımızın gıcıklığı sonucu benim odamla onun odası birbirine çok uzaktı.
Samar ile sonunda evlenecektim. Ona kavuşmama saatler kalmıştı.
Gelinliğimi giyip son kez saçıma baktım. Zoya kolyemi ve bilekliklerimi takmamda yardımcı oldu.
"Nasıl oldum sence?" diye sordum.
"Peri kızı gibisin. Samar görünce seni bayılmasa bari." dedi gülerek.
"Hahaha. Teşekkür ederim canım benim." diyip yanağına öpücük kondurdum.
"Hazırsan gidelim." dedi Zoya ve demesine kalmadan kapı çaldı.
"Eniştecim, damadın düğünden önce gelini görmesi uğursuzlik getirir derler o yüzden güzeller güzeli gelinimizi göremezsin." demişti gülerek.
"Benim gelinim ve onu görücem aç kapıyı." demişti ısrarlı ses tonuyla.
"Açmıyorum ısrar etmee." diyip tekrar güldü.
"Sen bilirsin ama ben gelinimi şimdi görücem sen kapıda durmaya devam et." demişti ve gitmişti.
15 dakika sonra odanın salonunda beliriverdi Samar.
Samar'ı görür görmez neye uğradığımı şaşırmış ve hemen saklanmıştım.
"Senin burada ne işin var enişte ya bu odaya nasıl girdin? Daha düğüne 1 saat var." demişti meraklı gözlerle.
"Gelinimi görücem demiştim ve gördüm." diyip gülümsedi bana bakıp.
"Tamam gelinini gördüğüne göre çıkabilirsin." diyip kolundan tuttuğu gibi kapıya koymuştu Zoya, Samar'ı.
"Çok hoşuna gitti bakıyorum da Samar'ı görmek." diye sordu bana bakıp.
"Müstakbel kocam. Tabi ki hoşuma gidecek. Hadi inelim artık." diyip kapıya doğru yöneldim.
Samar'a doğru her adım atışımda kalbim daha da hızlı atmaya başlamıştı.
Samar'ı karşımda damatlığı ve kesmiş olduğu sakalıyla görünce bir kez daha ona aşık olmuştum.
Shanti'm karşımda beliri verdi.
Ona bakıp büyülenmiştim. Onun gözlerine bakıp transa geçmiştim ki Simba'nın sesiyle o transtan çıkmam uzun sürmedi.
"Hadi abi gelinin orda seni bekliyor." diyip merdivenlerden salona indiler.
Yalnızca ben ve Shanti'm kalmıştık.
Yanına doğru yürüdüm ve ellerinden tutup beraber aşağıya bizi bekleyen misafirlerimizin yanına indik.
Girişi müziği ve gelen misafirlerin alkışları eşliğinde ortama kol kola giriş yapan Samar ve Shanti yüzlerine kondurdukları en güzel ve en samimi gülümsemeleri ile birlikte önce birbirlerine baktılar daha sonra ise mutluluklarını izlemek için gelen insanlara.
Sonunda kavuşmuşlardı birbirlerine, kötü günleri geride bırakıp yeni bir hayata adım atmak üzerdeydiler.
Artık kimse mutluluklarını engelleyemeyecekti.
Yavaş yavaş müzik eşliğinde ortaya doğru geldiler ve hep hayalini kurdukları ilk danslarını etmeye başladılar.
İkisinin de aşkı kalplerine öyle bir yerleşmişti ki hiç kimse engel olamazdı kavuşmalarına, olamadılar da.
En mutlu günleriydi bu gün ikisinin de gözü dolu dolu bakıyordu etrafa hala inanamıyorlardı.
Sanki, sanki bir rüya gibi geliyordu yaşadıkları, içinde bulundukları durum.
Samar dans ederken Shanti’nin gözünün içine baktı ve dudaklarından şu sözler döküldü.
"Sen, benim hayatımda görüp görebileceğim en nadide çiçeğimsin. Yanımda olmadığın zamanlarda oksijensiz kalıyorum sanki. Senin yanında huzur buluyorum. Sen benim nefesimsin." Alnına bir öpücük kondurdu. "Ve de helalimsin."
Shanti ne diyeceğini bilemedi gözleri dolu dolu bir şekilde sevdiğinin zeytin karası gözlerine baka kaldı.
Mutlu olduğu gözlerinden okunur bir şekilde harelerinde bir damla yaş süzüldü gözünü kırptığı vakit.
Gerçekten onca şeyden sonra kalbinin attığını hissediyordu.
Her şeye rağmen yaşıyordu yanında sevdikleriyle beraber.
Shanti yavaşça sevdiğinin yanağını öptü ve derince bir nefes çekti içine
"Ben senin nefesin isem, sen de benim kalbimsin nasıl bensiz nefes alamıyor isen. Benim kalbim de yanımda sen olmayınca atmıyor."
Kafasını kaldırıp tekrar sevdiği zeytin karası gözlere baktı. Tekrar fısıldadı dansları sonra ermeden ve birbirilerinden ayrılmadan önce,
" Sen benim her şeyim oldun, ben senin her şeyin oldum. Ben senin nefesin oldum, sen benim kalbim. Neden senin nefesin benim de kalbimden oluşan bir parçamız olmasın?"
Samar bu duyduklarından sonra ufak çaplı bir şok geçirmişti ama bu bir yandan da çok mutlu olmuştu.
"Ne hamile misin yoksa?" dedi.
"Hamile değilim tabi ki şapşal. Gelecekte neden olmasın?" diyip kahkahayı bastı Shanti.
Dansları edilmiş nikah memuru gelmiştir.
"Adınız soyadınız?" diyip mikrofonu Samar'a uzatır.
"Eveeeeeetttt." der heyecandan ve davetlilerle birlikte Shanti kahkaha atar.
"Damat Bey heyecanlı anlaşılan. Adınız soyadınız?"
"Samar Anand." diyip gülümser Shanti'ye bakıp.
"Gelin Hanım, adınız soyadınız?"
"Shanti Khan." diyip gülümser bu seferde Shanti Samar'a bakıyordur.
"Siz Samar Anand. Hiç kimsenin etkisi altında kalmadan. Shanti Khan'ı eş olarak kabul ediyor musunuz?" diyip mikrofonu uzatır.
"Siz Shanti Khan. Hiç kimsenin etkisi altında kalmadan. Samar Anand'ı eş olarak kabul ediyor musunuz?"
"Eveeeeeeeeeettttttt." diyip Samar'ın ayağına basar.
"Ahhh. Ama bu acıttı yaa." der Samar üzgün bakışıyla.
"Senin yaptığın oyun kadar acımaz emin ol." diyip güler.
"Daha kaç kez özür dilemem gerek o olay için. Özür dilerim aşkım." diyip alnından öper.
"Belediye başkanının bana verdiği yetkiye dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum." diyip nikah cüzdanını Shanti'ye verir.
Düğünde herkes halay çeker, çok güzel saatler geçirilir.
Gece olmuş düğün bitmiştir. Parti için bi yere giderler bu sefer.
Shanti turuncu sareesini giyer ve saçlarını açık bırakır.
Arkadaki müzik eşliğinde dans ederler.
"Herşey için teşekkür ederim ömrüm." diye kulağına fısıldar Shanti.
"Asıl ben teşekkür ederim ömrümün sultanı." diyip yanağına öpücükler kondurur.
Shanti hamiledir bir kutuya küçük patikle birlikte testi koyar ve paketleyip eline verir.
"Nedir bu aşkım?" diyip meraklı gözlerle ona bakar.
"Aç bak sürpriz." dedim ama ağlamak için kendimi zor tuttum.
Samar paketi açtığında şaşıran gözleriyle bana baktı.
"Yoksa yoksaa." diyince gözlerinin karasından bir damla yaş süzülüverdi.
"Evet aşkım baba oluyorsun." diyip gülümsedim ve o ağlayınca bende ağlamaya başladım.
"Ne yani şimdi ben anne mi oluyorum. Yok dur sen baba mı oluyorsun." diye saçmalayışını izledim.
"Aşkım sen değil ben baba oluyorum. Ayyy beni de şaşırttın. Sen baba ben anne oluyorum aşkım." der demez beni kucağına alıp döndürmeye başladı.
"Aşkım dur başım dönüyor." diyince duraksadı.
"Özür dilerim aşkım."diyip oturttu beni koltuğa.
" Şu yastığı da sırtına koyalım. Bişey istiyor mu benim meleğim?" diyip elini karnıma koydu.
" Şimdiden pabucum dama atıldı bakıyorumda. "
" Aa yok canım senin pabucun dama atılamaz gönlümün ve evimin sultanı. Ben meleğimle sohbet etmek için şey ettim."
"Tamam tamam affettim." diyip gülümsedim.
Samar'ın çocuksu davranışı ona tekrar aşık olmama sebep oluyordu her seferinde.
"Bundan sonra iş yapmak yok. Evi ben temizleyeceğim. Yemekleri ben yapacağım. Bundan sonra en ufak işi yapmak yasak." dedi emir verir ses tonuyla ciddi ciddi.
"Ya ama aşkım daha meleğimizin doğumuna çok var. 9 ay boyunca evde sıkılırım iş yapmazsam." diyip masum bakışlarımı yönelttim.
"Bana öyle bakma biliyorsun ki dayanamıyorum öyle bakınca." dedi kaşlarını kaldırıp.
"O zaman sende izin ver iş yapmama."
"Off tamam yine sen kazandın ama Rasika veya başka biri gelip senin yanında duracak itiraz istemiyorum.. Bak meleğim sakın sen annene çekme, babanın sözünden asla çıkma." diyip karnımı okşadı.
"Emredersiniz Kocacığımm." diyip güldü.
"Seninle napacağım bilmiyorum." diyip Samar'da güldü.
"Daha niye çıkmıyorlar yaaa. Yoksa Shanti'me bişey mi oldu." diye volta atar Samar hastane koridorunda.
"Sakin ol kardeşim. Shanti'ye de çocuğa da bişey olmayacak." diyip omzuna dokunur.
5 dakika sonra içeriden hemşire çıkar.
"Hemşire karım ve çocuğum nasıl?" der telaşlı ve meraklı şekilde.
"Karınızda çocuğunuzda gayet sağlıklı beyfendi. Çocuğunuz da karınızda geliyor bakın." diyip kapıyı gösterince herkes kapıya doğru koştu.
"Shanti nasılsın?" diyip elini tuttu Samar.
"İyiyim, kızımız nasıl? Sevimli dimi?" diyip gülümsemeye çalışır.
"Kızımız iyi merak etme. Annesi gibi de güzel." diye cevaplar Samar.
Normal odaya geçerler. Shanti de yavaş yavaş kendine gelmeye toparlanmaya başlar.
"Kızınız acıkmış annesini istiyor." diyip Shanti'nin kucağına verir.
"Oyy kıyamam ben meleğimeee. Hadi babası çıkta meleğimi doyurayım."
"Tamam çıkıyorum." diyip odadan çıkar.
Bir kaç gün sonra Shanti hastaneden taburcu edilir ve evlerine dönerler.
Kızlarına Khushi ismini verirler.
Yıllar geçmiş Khushi 6 yaşına basmıştır.
Doğum günü için evi süslemeye başlarlar hep birlikte.
Shanti süsü duvara asmak için çıkarken birden başı döner ve tam yere düşecekken Samar onu tutar.
"İyi misin hayatım?" diyip koltuğa oturtur.
"Iyiyim aşkım. Birden başım döndü sadece. Sıcaktan olmalı." diyip tekrar ayağa kalkarken bu seferde midesi bulanır ve hemen lavaboya koşar.
"Itiraz istemiyorum Shanti. Hemen hastaneye gidiyoruz." diyip kolundan tutar.
"Ama ben iyiyim hem Khushi'mizin doğum günü."
"Iyi felan değilsin yüzün sapsarı. Hastaneden gelince kutlarız hem benim kızım anlayışlıdır."
"Evet annee. Senin sağlığın daha önemli hadi baba götür annemi biz Rasika Teyzemle burda sizi bekliyor olacağız."
"Aferin benim akıllı kızıma." diyip yanaklarından öperler ikisi de.
Shanti ile Samar kan testi sonuçlarını bekliyorlardır.
Bir süre sonra Shanti ve Samar'ı çağırırlar.
"Doktor Bey. Shanti'min nesi var?" der korkmuş olduğu yüzünden alenen bellidir.
"Korkmayın Samar Bey. Eşiniz gayet sağlıklı hem sıcaktan hemde..." derken sözünü keser Samar.
"Hemde ne doktor? Karımın neyi var?"
"Karınız hamile Samar Bey. Sizleri tebrik ederim."
"Neeee." diyip sevinçle ayağa fırlar ve Shanti'yi oracıkta döndürür.
Bu güzel haberi vermek için hemen eve dönerler.
EV...
"Shanti'nin neyi varmış?", "Annemin neyi varmış baba?" soruları peş peşe gelir.
"Khushi abla oluyorsun kızım." der Shanti.
"Yupppiiiii. Siz dünyanın en iyi anne ve babasısınız. Sizi çok seviyorum." diyip sarılır anne ve babasına.
"Sizde yeniden teyze ve amca oluyorsunuz." diyince Rasika ve Salman sarılır onlara.
Bu güzel haberle kutlarlar Khushi'nin doğum gününü.
Samar yine aynı koridorda volta atmaya ve söylenmeye devam eder.
"Off yaaa. Kaç saat oldu hala çıkmadı kimse." diyip kafasını kaşır.
"Sakin ol baba, annemde kardeşimde iyi olacak." diyip elinden tutar.
"Meleğim benim tabi ki iyi olacaklar." diyip yanağından öper kızının.
Yarım saat sonra içeriden hem Shanti hemde bebek çıkar kapıdan.
Oğullarına Ali ismini verirler.
Bir kaç gün sonra taburcu olur Shanti.
Eve vardılarında her yer süslenmiştir.
"Evimiz neden böyle süslendi?" der meraklı gözlerle bakarak.
"Bugün bizim evlilik yıl dönümümüz sevgilim." diyip cebinden yüzüğü çıkartır.
"Hayatıma girdiğin güne şükürler olsun." diyip takar.
"Şükürler olsun sevgilim." diyip yanağından öper.
Evlilik yıl dönümlerini evde çocuklarıyla geçirirler.
Samar ve Shanti için ikinci kez uykusuz kalma dönemi başlamıştır artık.
Ali büyüyene kadar her gece ve gündüz sırayla işleri yapmışlardır ve böylece 3 sene daha geçer.
Samar ve Shanti 9 yıllık evlidir artık ve çok mutlu bir evlilikleri vardır artık.
"Hayatım ve sevgili meleklerim size bir müjdem var. Hazırlanın tatile çıkıyoruz." dediğim anda karımda çocuklar gibi şen olmuştu.
Hepsi birden boynuma sarıldılar.
"Seni çok seviyoruuuuuzzzz." diyip öpmeye başladılar.
"Hadi kahvaltıyı edelim çıkalım yola herşeyi ayarlarladım ben." diyip masaya oturdum.
"O zaman bende kahvaltıdan sonra bavulları toplayım canım." diyip çayından bir yudum aldı.
"Bavullar çoktan hazır, arabadalar." diyip gülümsedim.
"Bana bişey bırakmamışsın ama. Bay Anand." dedi dudağını büzüp.
Ya onu kızdırdığımda ya da onu üzdüğümde derdi böyle.
"Sana bu kahvaltıyı kaldırma ve çocukları giydirme görevini bıraktım ama Sevgilim." diyip tek kozum olan çocuksu bakışlarımı attım.
"Sen şu bakışlarına dua et yoksa seni affetmezdim." diyip gülümsedi.
Kahvaltıyı edip yola koyuluverdik.
Şarkılar söylüyor, arkada çocuklar dans ediyordu.
Karımın elini tutup gözlerine baktım doyasıya.
"Benim gözlerime bakacağına yola bak yoksa kaza yapacağız Allah korusun." demişti sevgili karıcım.
"Senin gözlerin benim her zaman tek yolum oldu." diyip tuttuğum elini öptüm.
Yolda yavaşlayacağım sırada frenlerin tutmadığını fark etmiş ve ne karıma ne de çocuklarıma belli etmemeye çalışmıştım.
Telefonu elime alıp Salman'a mesaj attım durumu, hemen geleceklerini söyledi.
Onlar gelene kadar bende durumu onlara çaktırmamaya çalışıyordum.
"Karıcım sen aradan geçip çocukların yanına oturur musun? Kemerinizi da iyi bağlayın ama." dediğimde şaşırır gözlerle bana baktı.
"Bişey mi oldu Samar? Olduysa söyle lütfen." diyip meraklı gözleriyle bana baktı.
"Bişey yok canım sen dediğimi yap ve sakın kemerinizi çıkartmayın." diyip saatime baktım ve Salman'a tekrar mesaj attım.
Lastiklerinin patladığını ve değiştirmesinin uzun süreceğini yazmıştı.
Bu durumda arabayı benim durdurmam gerekiyordu ve ilk fırsatta da öyle yapacaktım.
Yolda kum yığınları görüp oraya çarpmaya karar vermiştim.
"Şimdi yapacağım şeyden dolayı özür dilerim hepinizden. Umarım bir gün beni affedebilirsiniz." diyip oraya çarptım.
Shanti ve çocuklar kemerini taktıkları ve güvenli yerde oldukları için ufak tefek sıyrıklarla kazadan kurtulurken Samar karısı ve çocukları için hayatını feda eder ve orada ölür.
Hayatı boyunca kazandığı tüm kazancını ve herşeyi karısına ve çocuklarına bırakmıştır.
Shanti hayatı boyunca hiç kimseyle evlenmez ve çocuklarıyla bir ömür yaşar ve onlara hem anne hem baba olur...
~SON~
Okur Yorumları | Yorum Ekle |