
Salman, onlara yaşadığı yeri gezmeyi teklif edince sevincini ellerini birbirine çırparak yansıttı.
Yaptığı bu çocukluktan yanakları kızarsada fazla umursamadı.Salman Rasika'nın elini tutar.
"Rasika sende bizimle gelsene. Nasıl olsa çocukların okuldan dönmesine daha var."diyip gülümser
"Tamam" der sevinçle.
Herkes kendi odasına çekilir hazırlanmak için...
Samar : Beyaz tişört, siyah renkli beyaz fermuar detayları olan bir kot pantolon, mavi blue jean bi ceket altına da beyaz sporlarını giyer.
Shanti : Beyaz tişört, mavi blue jean pantolon ve beyaz sporlarını giymeyi tercih etmiştir.
Salman : Beyaz gömlek üstüne siyah ceketini altına da gri pantolonunu ve siyah ayakkabılarını giyer.
Üçü de hazır dışarıda Rasika'yı beklemektedir.
Ve bi süre sonra o da çıkar.
Pembe renkli üstünde de çiçek detaylı olan elbisesini, altına da sandaletlerini giymiştir.
Salman hayranlıkla ona bakakalır ve elini nereye koyacağını şaşırıp bi anda sendeler.
"Ç-çok güzel olmuşsun hayatım, her zamanki gibi beni büyüledin yine."diyip yanağına buse kondurur.
" Sende çok yakışıklı olmuşsun hayatım." diyip busesine karşılık verir Rasika.
Hep birlikte gri renkli arabaya binerek İstanbul sokaklarını keşfe çıkarlar.
"Neden bu kadar güzelsin ki?" Dedi iç çekerek Salman. Evden ayrıldıklarından beri Rasika'ya iltifat edip duruyordu.
Salman'ın bu halleri Shanti'nin bile çok hoşuna gidiyordu. Salman arabayı durdurduğun da önündeki küçük aynadan onlara bir göz gezdirdi.
"İstanbul turu başlasın" dedi gülümseyerek.
Samar'ın Shanti'yle burayı gezecek olması onun için rüya gibiydi. Aklından, hayalinden çıkmayan bu kadının onu büyülediğini inkar etmiyordu.
Aracın kapıları teker teker açılıp sırayla indiler. Shanti, uzun saçlarını kulağının arkasına iterek Samar'ın yanına geldi.
Gözlerinin rengi sıradandı, herkeste vardı ama Shanti onun gözlerine baktıkça en sevdiği renk o oluyordu. Bu adam da kendisini çeken ne vardı da ona tutuluyordu hiçbir fikri yoktu.
Karşı caddeye geçerek yürümeye başladılar. Rasika, rehber edasıyla bayıla bayıla anlatıyordu her yeri.
"Bakın burası Galata Kulesi" dedi. Kuleyi kendi dikmiş gibi anlatıyordu ve bu durum Salman'ın çok hoşuna gidiyordu.
"Burayı çok seviyorum ben. Hikayesi bile etkileyici" dedi mutlulukla ışıldayan gözleriyle...
"Hikayesi neymiş" dedi Shanti merakla. Rasika gülümsedi.
"Buraya gelmeden evvel kız kulesine gitmiştik gördünüz onu. Kız kulesi ve Galata'nın hikayesi bu" İç çekerek anlatmaya başladı.
"Kız kulesi yapıldığı zaman bütün aşıklar Salacak Sahili'ne oturup izlemeye başlamış onu. Kız Kulesi' de onları. Her izlediği aşıkta da kendi yalnızlığını hissetmiş. Hissettikçe içine kapanmış; ışıltısını, neşesini kaybetmiş zamanla. Derken bir gün Galata Kulesi yükselmiş tüm ihtişamıyla karşısına. Pek heybetli, pek yakışıklıymış. Birbirlerini görür gözmez aşık olmuşlar.Ama imkansızmış bu aşk aralarında koca bir deniz oldukça.
Kız kulesi günden güne soluyormuş aşkından. Galata Kulesi de kahroluyormuş onu böyle gördükçe ve belki bir gün ulaştırırım diye mektuplar, şiirler yazmış Kız Kulesi’ne. Sonra bir gün Hezarfen Ahmet Çelebi çıkıvermiş Galata Kulesi’ne, Üsküdar’a uçmak için. Galata Kulesi anlatmış aşkını, yazdığı mektupları bu çılgın çelebiye. Hezarfen dayanamamış aşıkların haline, almış hepsini yanına, atlamış kuleden.
Ama rüzgarla oradan oraya savrulurken düşürmüş tüm mektupları boğazın serin sularına.Galata Kulesi görünce aşkının denize döküldüğünü ne yapacağını şaşırmış. Yine de anlamış Kız Kulesi bu yakışıklı adamın da ona aşık olduğunu ve başlamış martılarla şarkı söylemeye.
Aşklarının karşılıksız olmadığını gören iki kule, günden güne güzelleşip, daha da parlak durmuşlar İstanbul’da. Ve onların bu efsanevi aşkı, ilham olmuş tüm sevenlere..."
Shanti gözlerini Samar'a çevirdi. Aşk iki insanı parlak yapıyordu demek ki. Mesafelerin, her ne olursa olsun engellerin hiçbir önemi yoktu anlaşılan diye düşündü...
Samar'ın koyu gözleri Shanti'nin gözlerini buldu. Bu hikayeden en az kendisi kadar etkilenmişe benziyordu.
Onunla konuşmak için doğru zaman buydu belki de. Bir şeyleri anlatmak, açıklığa kavuşturmak istiyordu artık.
"Shanti" dedi öne doğru bir adım atarak.
"Demek ki aşkın önünde hiçbir engel duramıyor" dedi Shanti düşünceli düşünceli.
Samar'ı duymuş ama bir cevap vermemişti. Kafasını meşgul eden bambaşka bir şey vardı.
"Peki sevgi ne zaman biter?" dedi bu kez gözlerini Rasika'ya çevirerek. Gülümsedi ve tekrar ince dudaklarını araladı.
"Eğer gerçekse bu sevgi, hiçbir zaman bitmez."
"Ölünce de mi bitmez?" dedi meraklı gözlerle.
"Bitmez. Ölüm iki aşığı ayıramaz." dedi, Shanti'nin bu soruyu neden sorduğunu anlamadan.
Salman, karısının elinden tutarak yürümeye başladı. Anlamıştı o bu sorunun neden sorulduğunu.
Samar, bir kaç adım atarak Shanti'nin yanına geldi.
"Haklı" dedi Shanti buğulu gözleriyle. Adamın Sonia'yı unutamayacağını anlamıştı.
"Shanti" diye tekrar seslendi Samar.
Nasıl anlatsa bir türlü karar veremiyor, ağzından yanlış bir şey çıkmanın korkusuyla boğazı düğümleniyordu.
"Belki de haklı. Sevgi bitmez, hep sürer, devam eder. Sonia'yı çok sevdim. Ama sevgi gömülüyor Shanti. Sevgi bir çok şeyi çok ederken, bir çok şeyi yeniden yeşertiyor" dedi ellerini tutmak için uzanırken.
"Sonia'ya benzediğim için bana yardım ediyorsun. Onu bende gördüğün için belki de benden hoşlanıyorsun" dedi artık içinde tutamayarak...
Yine de adamın onu sevme ihtimali kalbini tekletiyordu.
"Hayır" dedi Samar. "Seni, sen olduğun için..." Shanti bakışlarını Samar'ın gözlerine dikti.
Cümlesi yarım kalmış, devam etmemişti. Gitmek için arkasına dönüyordu ki Samar'ın dudakları tekrar aralandı.
"Seviyorum" dedi. "Seni, sen olduğun için seviyorum. Benzerlikle hiçbir ilgisi yok" dedi peşinden hızlı adımlarla yürüyerek.
İnanmalı mıydı bilmiyordu ama bu cümle onu içten içe mutlu ediyordu da.
"Farklısın. Her şeyin Sonia'dan çok farklı. Asla seni Sonia'yla kıyaslayamam, kıyaslamam. İkinizinde yeri çok farklı Shanti" diyip gözlerinin içine baktı, söylediklerine inanmasına ihtiyacı vardı.
Shanti, Samar'ın düşüncelerini az çok anlıyordu. Eskiden sevdiği ölmüş bir kadınla kendini karşılaştırmasını isteyemezdi, bunu kendisi de yapmazdı. Samar, kıza sonsuz bir saygı duyuyordu.
"Seni sen yapan o kadar çok şey var ki Shanti" diyip sözlerine tekrar devam etti.
Gülümsedi Shanti... Bu adam kesinlikle nasıl konuşması gerektiğini çok iyi biliyordu.
"Beni sana ne çekiyor bilmiyorum" dedi. Hissettikleri buydu. Dudaklarının iki yana kıvrılmasını izledi Samar'ın.
Shanti'nin söylediği tek cümle bile onu dünyanın en mutlu insanı yapıyordu.
Şu kısacık zaman da bağlanmıştı ona.
Belki en başta Sonia'ya benziyor diye yardım etmişti ama bunun doğru olmadığını kendisi de sonradan anlamıştı. Shanti, onun tüm dünyası olma yolunda adım adım ilerliyordu.
"Hey!" Diye bir ses duydukları anda girdikleri transtan çıkarak sesin geldiği yöne baktılar.
"Hadi artık daha gezecek çok yer var" dedi Salman. İstanbul'u alt üst etmek için tekrar yürümeye başladılar.
______________________________________
Eve geldiklerinde yorgunluktan dizlerinin bağı çözülmüştü her birininde. Salman ve Rasika'nın 0çocukları Abdullah ve Esma onlara yüz çevirmekle meşguldü.
"Bizi de bekleyebilirdiniz" dedi Esma.
"Aynen öyle" diyerek suratını daha da astı Abdullah.
Geldiklerinden beri aynı şeyleri dinlene dinlene söylüyorlardı.
"Söz veriyoruz bir daha ki sefere sizde geleceksiniz" dedi Rasika gülümseyerek.
Bunu onuncu defa söylemişti ve döngü tekrar devam etti.
"Bizi de bekleyebilirdiniz!"
"Aynen öyle!"
Shanti büyük bir kahkaha atarak oturduğu yerden kalktı.
"Biz yorulduk siz yorulmadınız, pes artık"
"Çocuklar söz veriyoruz dedik ya hadi elinizi yüzünüzü yıkayın bakayım, yemek birazdan hazır olur" diyerek Rasika girdi araya.
İkiside asık suratlarıyla yerlerinden kalktı. Anlaşılan bu halleri günler sürecekti.
"Samar, anahtarı getirir misin, arabadan bir şey almam lazım?" Samar ayağa kalktı. Elini arka cebine atarak anahtarı çıkardı ve kapıya doğru yürüdü.
Cebinden nüfus cüzdanı düşmüştü yere. İçeri geldiğinde vermek üzere eline aldı Shanti ancak tarihi dikkatini çekmişti.
Yarın mıydı?
Samar'ın doğum günü yarın mıydı?
Heyecanla mutfağa yöneldi.
"Rasika " dedi. Elinde kaşıkla önündeki tenceredeki yemeği karıştırıyordu. Shanti'ye dönerek gülümsedi.
"Ne oldu? Yüzünde güller açıyor?"
"Yarın Samar'ın doğum günü. Onun için bir şeyler yapmak istiyorum" Elindeki kaşığı tencerenin içine koyarak önüne döndü.
"Onun için bir şeyler yapacaksan seve seve yardımcı olurum" dedi heyecanla.
Onları mutlu görmek sevinmesine neden oluyordu.
"Bildiğim çok güzel bir mekan var. Hem değişiklik olur, hem de çok güzel" dedi. Kocaman bir gülümsemeyle kabul etti Shanti.
Samar için bir şeyler yapmak, onun mutlu olacağını bilmek kendisini daha çok mutlu ediyordu.
Uzun uzun konuştular detayları ve en sonunda Shanti'de Rasika'ya yemek için yardım etmeye başladı.
Yemekten sonra herkes uyumak için odasına çekilir.
"Salman biliyor musun ?
Yarın Samar ' ın doğum günü ve
hiç birimizin haberi yoktu.."
"Sen nereden biliyorsun yarın doğum günü olduğunu ??" diyip meraklı gözlerle bakmaya başlar...
"Nüfus cüzdanını düşürmüş, Shanti ' nin gözü tarihe takılmış
ve o söyledi.." diyip başını Salman' ın omzuna koyar.
"Vayyy.."diyip kıkırdamaya başlar Salman.
"Aşkım, yarın Samar ‘a sürpriz bir doğum günü hazırlayacağız.. Ona hiç
bir şey belli etmeden onu evden
çıkarmak zorundasın.." der emir verir bi tavırla.
"Tamam Hanımefendi..Emrinizdeyim.." der ve asker selamı verir.
"Iyi geceler aşkım." diyip yanağına öpücük kondurur.
"Iyi geceler meleğim." diyerek o da öpücüğüne karşılık verir ve sarılarak uyurlar...
__________________________________________________
ERTESİ GÜN
Hıçkıra hıçkıra ağlayarak Samar'ı arar.
"Çok korkuyorum Samar" telefonu kulağından çekerek gülmek için aralanmak üzere olan dudaklarını sıkı sıkı kapatır..
Samar'ın hırıltılı sesleri geliyordur telefonun ardından. Oldukları yerden çıkıp arabaya binene kadar saklanması için telkinler verdi Shanti'ye.
Telefonu kapattıktan sonra büyük bir kahkaha patlatır Shanti. Bu kahkahasıyla Rasika, Esma ve Abdullah'ta ona eşlik eder.
Doğum günü sürprizi için pek vahim bir durumdur bu Samar için.
Çok endişelenmiştir ve bu da Shanti'nin hoşuna gider. Onun için endişelenip gözünü karartması ona daha çok tutulmasına yol açıyordur.
Arabanın fren sesleri küçük kafenin dışında duyulur. Koşar adım gelen ayak seslerini duyarlar.
Doğruca Shanti'ye koşup sarılır.
Rasika , Abdullah ve Esma dışında kafede kimsenin olmayışı dikkatini çekmemiştir henüz.
"İyi misin Shanti..Çok korktum çok" der telaşlı sesiyle sımsıkı sarılarak..
"Samar..." dedi gülerek. "İyi ki doğdun."
"Shanti, sana bir şey olmadı ya" diye yineledi sorusunu.
Algılarını kapatmış, sadece bir iyiyim sözcüğünü duymak için bekliyordu. Salman gülerek konuştu.
"İyi iyi merak etme" O an farkına vardı Shanti'nin ne dediğinin.
"İyi ki doğdun mu dedi o?" dedi şaşkın bakışlarını Salman'a dikerek.
"Kurmacaydı. Hepsi sana bu sürprizi hazırlamak içindi. Özür dilerim." diyip yanağına öpücük kondurdu.
Önce yüreğine indirmiş sonra iyi ki doğdun demişti. Kızmak istemişti ona ama ona bakınca bundan vazgeçmişti.
Gözlerinin içi gülüyordu Shanti'nin. Ona bir kez daha sarıldığında, genç kadının kolları da sırtına dolandı. Hep birlikte tekrar bağırdılar,
"İyi ki doğdun Samar."
Herkes hediyesini vermiş sıra Shanti'ye gelmişti.
Ona hediyesini verdi. Samar hediyeyi görünce çok mutlu oldu ve ona sarıldı...
______________________________________
Kafeden çıktıklarında çocukların ısrarı üzerine küçük bir dondurmacıya uğradılar.
Çocukların bu haline gülümsedi Shanti.
" Kocaman olmuşlar ama bilerek çocukluk yapıyorlar." dedi gülerek.
"Teşekkür ederim" dedi kulağına fısıldayarak Samar.
"Yirmi birinci kez rica ederim Samar" dedi gözlerini bayarak.
İçinde ki mutluluğu yok sayamıyor, sadece Shanti'ye teşekkür edip bir kez daha sarılmak istiyordu.
Sonra bir kez daha sarılmak ve bir kez daha sarılmak.
Bu düşüncesine güldü Samar. Ona hep sarılmak istiyordu.
Oturduğu tabureyi Shanti'ye daha fazla yaklaştırdı ve kadının deli olacağını bile bile tekrarladı.
"Teşekkür ederim"
"Samar!" dedi hiddetle.
Kulağına yaklaşıp fısıldadı, "Shanti'm."
Yine aynı şey oluyordu. Shanti'nin kalbi bir kez daha tekledi.
Adamın gözlerine çevirdi bakışlarını. Ona uzun uzun bakmak, onu okumak, onu ezberlemek istiyordu. Bu adam hayatına gönderilmiş hediyeydi.
"Limonlu olsun" dedi bir kadın sesi.
Samar öylece kalakaldı. Bu sesi gömeli çok olmuştu ama asla unutamazdı. Yanılıyor olabilir miydi?
"Ücretim ne kadar?" yine duydu aynı sesi.
Gözleri hızla dondurma satan adamın yanında ki genç kıza çevrildi.
Dudakları aralandı ve yüzü şokla sarsıldı.
Bir acı hissetti yüreğinde. Bu acıyı yıllar önce tatmış, atlatması uzun sürmüştü. Sarsıldı bi anda.
Öyle bir sarsıldı ki içinde bir fırtına koptu.
Shanti, gözlerini adamın baktığı yere çevirdiği ân elindeki kaşık, önündeki masaya düştü.
Hissettiklerinin altında eziliyordu sanki.
Kalbi bir kez daha tekledi ama bu mutluluktan değil saf acıdandı.
Gördüğü kadın, adamın günlüğünde, bir zamanlar kalbinde, hayatında büyük bir yere sahip olan Sonia'ydı.
O Sonia'ydı...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |