
(Serkan'ın Anlatımıyla)
Oğuz ile Ali'yi kaldıkları yerlere bıraktıktan sonra eve gidip üzerimi değiştirdim. Daha rahat şeyler giydikten sonra evden çıktım. Aklımda çok güzel bir plan vardı. Derya'm bu planıma çok sevinecekti. Bir kuyumcuya geldim. Yaklaşık on tane yüzük baktım Derya'm için. Beş tanesini elemiş, geri kalan beşi eleyememiştim. Karşımdaki adam gerçekten sabırlı davranıyordu. Ben olsam beni kovardım.
"Karar veremiyorsunuz Serkan Bey!" dedi önümdeki adam. Gençti. 25 bilemedin 27 yaşlarındaydı.
"Evet veremiyorum." dedim iç çekerek.
"Aklı verebilecek birini arasanız size yardım edebilir!" dedi öneri sunarak. Düşündüm. Düşünürken ifademi yüzüme yansıttım. Mantıklıydı. Hemen telefonumu çıkarıp Sevda'ya mesaj attım. Sevda hem güvenilirdi hem de Derya'mın zevkini bilirdi.
"Sevda müsaitsen bakar mısın?" yazdım.
"Kime yazdınız?" dedi genç. Yaklaşık yarım saattir burada olduğum için beni tanımaya başlamıştı.
"Kız arkadaşıma." dedim.
"Evlenme teklifi edeceğiniz kıza mı yazdınız?" diye sordu şaşırarak. Güldüm.
"Hayır tabii ki. Sıkı dost olduğumuz bir kız arkadaşım. Zaten onun bir sevgilisi var. Hem ben Derya'm varken hiç kimseye bakmam. Ben sevdim mi tam seven ve bir kere seven bir insanım." dedim duruşumu dikleştirerek.
"Evleneceğiniz kişi çok şanslı Serkan Bey." dedi genç gülümseyerek.
"Şu bey kelimesini at ya. Şurada yarım saatte abi kardeş gibi olduk seninle." dedim gülerek.
"Abi senden bir şey isteyebilir miyim?" dedi genç heyecanla.
"Ne isteyeceğine bağlı." dedim.
"Abi benim sevdiğim bir kız var. Bir türlü itiraf edemiyorum ve konuşamıyorum. Bana bir dua etsen. Sen iyi bir adama benziyorsun." dedi heyecanla.
"Ederim delikanlı ederim. Umarım kavuşursun sevdiğine." dedim gülümseyerek. İnsanın sevdiğine kavuşması ne kadar güzel bir şeydi öyle. İnsana yoldaş, sırdaş oluyordu.
"Şimdiden sağ ol abi!" dedi heyecanla.
"Düğününe beni çağırmazsan bozuşuruz ha!" dedim gülerek.
"Davetli listesinin başında görüyorum abi seni." dedi gülerek. O sırada Sevda'dan mesaj geldi.
"Efendim Serkan. Müsaitim." yazmıştı.
"Arayayım mı?" yazdım.
"Ara, ama bir saniye." yazdı. "Şimdi ara" yazdı tekrardan. Hemen aradım.
"Sevda ben bir şey yapacağım!" dedim tek solukta.
"Ne yapacaksın lan?" dedi.
"Derya'ya evlenme teklif edeceğim!" dedim yine tek solukta.
"Şaka yapıyorsun!" dedi gülerek. "Biliyordum be biliyordum." dedi heyecanla. Gülümsedim.
"Ama hangi yüzüğü seçeceğimi bilmiyorum. Yarım saatten fazladır kuyumcudayım. Artık çalışanla abi kardeş gibi olduk." dedim. İlk cümlede iç çekmiştim. İkinci ve üçüncü cümlede gülüyordum.
"Görüntülü ara ve yüzükleri göster!" dedi gülerek. Kapatıp görüntülü aradım.
"Göster yüzükleri!" dedi. Komutan Yalçın olmuştu sanki. Güldüm.
"Ne gülüyorsun lan! Ciddi bir iş yapıyoruz burada." dedi kızarak.
"Emredersiniz komutanım!" dedim eğlenceli bir sesle. Güldü.
"Şu ilk ve sonuncuyu ele onlar olmaz." dedi ciddi sesiyle. Önümdeki genç onları kaldırdı. Sevda bir süre sessiz kaldı.
"Ortadaki olsun!" dedi Sevda. Eski bir modeldi.
"Sevda bu biraz eski model sanki." dedim çekinerek.
"Ben diyorsam bir bildiğim vardır Serkan. Uzatmada al oğlum işte." dedi Sevda ciddi sesiyle.
"Tamam kızma alıyorum." dedim. Sevda tam kapatacakken şunu dedim:
"Teşekkür ederim Sevda." dedim.
"Derya evet dediğinde edersin teşekkürünü." derken güldü. Sonra kapattı.
"Şunu alıyorum." dedim parmağımla Sevda'nın dediği yüzüğü göstererek. Hemen alıp çıktım. Eve gittim ve nasıl teklif edeceğimi düşündüm. Derya'nın hoşuna gidecek bir şey olmalıydı. Akşama kadar bunu düşündüm. Bir şiir bile ezberledim. Buluşma saati yaklaştığında üzerime şık bir şeyler giyindim. Beyaz bir gömlek, siyah bir pantolon ve siyah bir ceket. Saçlarımı düzelttikten sonra yüzük kutusunu alıp ceketimin iç cebine koydum. Hızlıca evden çıktım. İlk önce Derya'yı işten alacaktım. Mesaj yazdım.
"Güzelim ben geldim seni bekliyorum." yazdım. Benden rica etmişti onu almam için.
"Birazdan geliyorum aşkım!" mesajını görünce içimde bir heyecan belirdi. Yaklaşık bir yedi dakika bekledikten sonra Derya'm yanıma geldi. Kollarımı iki yana açtım. Minik ama hızlı adımlarla yanıma gelip sarıldı. Bende ona sarıldım.
"Hoş geldin güzelim." dedim saçlarını koklarken. Aramızda biraz boy farkı vardı. Bu boy farkı çok tatlı duruyordu.
"Asıl sen hoş geldin aşkım." derken bana daha sıkı sarılmıştı. Onun bu sıkı sarılışına karşılık olarak bende daha sıkı sarıldım. Onu çok seviyordum. Çok tatlı biriydi.
"Hadi gel gidelim." dedim ayrılarak.
"Olur gidelim." dedi çocuksu bir neşeyle. Beraber arabaya bindik. Harekete geçmiştik.
"Nasıl geçti günün yavrum?" diye sordum.
"Çok iyi geçti Serkan. Yine bir sürü vatan hainin işini bitirdik." dedi heyecan ve gururla.
"Senden beklediğim cevap işte buydu güzelim." dedim ona başımı çevirip gülümseyerek. Başımı sonra yine önüme çevirdim.
"Sen ne yaptın gittikten sonra?" diye sordu. Seni mutlu etmek için plan kurdum güzelim ne yapayım?
"Seni düşünmekten başka hiçbir şey yapmadım yavrum." dedim. Minik bir kıkırtı duydum. Bu minik gülüşleri çok hoşuma gidiyordu. Onun yanında çocuk gibi oluyordum bazen.
"Seni seviyorum!" dedi Derya. Kırmızı ışıkta durduğumuzda demişti bunu. Sonra minik güzel dudaklarını yanağımda hissettim. Dönüp bende onu yanağından öptüm. Sonrada boynundan öptüm. Yeşil ışık yandığında devam ettik.
"Ben seni daha çok seviyorum ne yapacağız?" dedim neşeli bir sesle.
"İkimizde birbirimizi çok sevelim o zaman." dedi minik bir gülüşle.
"Her zaman Derya'm her zaman! Şu kalp var ya bir tek senin yanında böyle atıyor. Başka kimseye böyle atmaz bu kalp." dedim kalın bir sesle.
"Zaten atarsa ben seni bitiririm." dedi kadınsı zarif bir sesle.
"Trafikteyiz Derya. Şu sesi yapınca içim gidiyor biliyorsun. Kaza yaptıracaksın bize." dedim sitem eder gibi.
"Tamam tamam!" dedi gülerek. Biraz sonra evine varmıştık. Derya neşeyle arabadan indi. Heyecanlı duruyordu. Bende arabadan indim. İkimiz beraber evin bahçesine girdiğimizde Sevda'yı tek başına bahçede oturup kitap okurken bulduk. Oğuz ne yapmıştı acaba? Sevda ifadesiz duruyordu. Kızın ifadesizlik zırhı olabilir miydi?
"Şimdi Sevda'nın arkasına gizlice geçip korkutalım Serkan!" dedi neşeyle.
"Sen korkut ben arkandayım." dedim. Arkasında bile olmak istemiyordum şuan. Sevda'dan dayak yeme ihtimali vardı. Onayladığını belli ederek minik ama hızlı adımlarla Sevda'nın arkasına geçti. İki adım arkasındaydım. Derya tam arkasına geçtiğinde iki elini birbirine yaklaştırarak Sevda'nın kulağına doğru eğildi. Tam ikisini birleştirmek üzereyken Sevda elini kaldırıp Derya'nın elini tuttu.
"Yemezler Derya!" dedi gülerek.
"Ya nasıl anladın? Oysaki sessiz gelmiştim." dedi Derya gülerek.
"Askerim ben Derya. Bunun için yetiştirildim." dedi Sevda gururlu bir sesle. Derya şimdi okuduğu kitaba karışacaktı.
"Ne okuyorsun?" dedi Derya merakla. Bir yandan da Sevda'nın arkasından, Sevda'nın okuduğu kitaba ulaşmaya çalışıyordu. Sevda ise gülerek kitabı ondan uzaklaştırıyordu.
"Acımak" dedi Sevda. Yine aynı şeylere devam ediyorlardı. O sırada yanıma Oğuz gelip kolunu omzuma attı.
"Çok güzel anlaşıyorlar." dedi samimi bir sesle.
"Bence de." dedim onu onaylayarak. Bende kolumu onun omzuna atmıştım. Derya hala kitaba uzanmaya çalışıyor, Sevda ise hala kitabı ondan uzaklaştırıp gülüyordu. İkisi de çok neşeli gözüküyorlardı.
"Onu bunu bırak da Sevda ile aranı düzelttin mi?" diye sordum.
"Sence?" dedi belirli bir tonu olmayan sesle.
"Hayır." dedim. Sevda hala sinirli olabilirdi.
"Yanlış cevap." dedi gülerek.
"Sevda o kadar sinirli değilmiş o zaman?" dedim. Şaşırmıştım. Sevda, Oğuz'a biraz çektirir diye düşünmüştüm.
"Yani." dedi Oğuz. Oğuz'un üzerinde siyah bir tişört vardı;altında ise siyah bir kot pantolon. Tişörtünün uçlarını içine koymuştu. Gayet yakışıklı duruyordu. Sevda ise üzerine beyaz kısa bir gömlek altına siyah bir pantolon giymişti. Sevda ise gayet şık duruyordu. Derya'm ise her zaman ki gibi çok güzeldi. Sonunda Derya amacına ulaşmış Sevda'nın elinden kitabı almış yanına oturmuştu. Kitabı inceliyordu. Sevda ise konusunu anlatıyordu. Derya incelemeyi bitirdiğinde yüzünü Sevda'ya dönmüş kitabın konusunu dikkatle dinliyordu. Biz ise Oğuz'la derin sohbete dalmıştık. Derya ise Sevda ile biraz daha oturduğunda kalktılar. İkimizde Oğuz'la beraber hemen kızların yanına gittik.
"Nereye?" dedik aynı anda. Derya ile Sevda kol kola girmişti. Derya tam konuşacakken Sevda'nın ağzından çıkan cümle hepimizi susturdu.
"Zıkkımın köküne!" dedi yüzünü bize çevirip. "Yürü Derya gidiyoruz." dediğinde ise Derya'ya bakmıştı. İkisi beraber yürüyüp içeri girdiler.
"Derya sakin biri, Sevda ile yan yana olduğunda asabi oluyor." dedi Oğuz.
"Farkındayım. Sevda başlı başına asilik içinde zaten. Derya ise Sevda'dan etkileniyor. Ne yapsın benim güzelim?" dedim.
"Diyecek lafım yok." dediğinde ikimizde bahçedeki karşılıklı sandalyelere oturmuştuk. Oğuz'la askeri lisede tanışmıştım. Ondan beridir hep yan yanaydık.Birbirimizin sırları bilir ve bunları asla açık etmezdik. Mesela o beni benden daha iyi tanıyor, ben ise onu ondan daha çok tanıyordum.
"Diğerleri de geliyor mu?" diye sordu Oğuz.
"Sen grup mesajlarını okumadın mı oğlum?" dedim.
"Telefonum kapalıydı." dedi cebinden telefonunu çıkarıp masaya koyarak.
"Niye kapalıydı lan?" dedim. Oğuz telefonunu son zamanlarda sık sık kapatıyordu.
"Çok mesaj geliyordu. Rahat rahat konuşamadık Sevda'yla." dedi.
"Tamam o zaman şimdi aç oku." dedim.
"Tamam." dediğinde telefonunu açmıştı. Mesajları okuyordu. Biraz sohbet ettikten sonra Derya ile Sevda yanımıza geldi. Sevda Oğuz'un yanına oturmuştu. Derya ise benim yanıma. Oğuz hemen tek kolunu Sevda'nın beline dolayıp Sevda'yı kendine yaklaştırmıştı.
"Hoş geldiniz!" dedim neşeyle. Derya'yı kolumun altına doğru almıştım.
"Hoş bulduk Serkan." dedi Sevda.
"Hoş bulduk sevgilim." dedi Derya'm. Oğuz, Sevda'nın saçlarını koklayıp öpmüştü. Bazen bu gibi ilişkilerde Oğuz'u örnek almıyor değildim. Adam gerçekten etkiliydi bu konularda. Bu düşünceden sıyrılıp Derya'ma odaklandım. Beyaz orta boy bir elbise giymişti. Saçlarını arkasına salık bırakmıştı. Yüzünde her zaman ki gibi makyajı vardı. Ben onu her haliyle seviyordum. Dudaklarında ki kırmızı ruju giydiği elbiseye göre iddalıydı diyebilirim.
"Gelmeyecek mi diğerleri?" diye sordu Derya tatlı sesiyle. Oğuz'la göz göze geldik bir an. Bizim arkadaşlığımızın diğer bir yanı birbirimizin gözlerine bakarak ne düşündüğümüzü anlayabilmekti. Çaktırmamaya çalışarak güldük.
"Kız size soru soruyor siz gülüyorsunuz beyler! Hayır yani ne düşündüğünüzü anlıyorsunuz bari gülmeyin!" dedi Sevda. Takdire şayan bir dikkati ve karizması vardı bu kadının.
"Güldünüz mü gerçekten?" dedi Derya üzüntülü bir sesle. Diğer yandan ise benim kolumun altından uzaklaşmıştı. Bir an şaşırıp kaldım.
"Ya Derya dur! Neden güldüğümüzü açıklayayım ben. Oğuz'da aynı soruyu sorduğunda aramızda komik bir şey olmuştu o yüzden. Gerçekten seninle alakalı bir şey değil." dedim açıklamaya çalışarak. Sesim çaresiz çıkmıştı.
"Öyle mi?" dedi Sevda, Oğuz'un gözlerine bakarak. Oğuz korkmuş gibi başıyla onayladı. Ben buradan korkmuştum, Oğuz nasıl korkmasın? Sonra ise bana bakmıştı.
"Öyle!" dedik ikimiz aynı anda. İnsanda korku neler neler yapıyordu?
"Derya; canım sen boş ver bu süper zekalıları!" derken Sevda, Oğuz ile bana sağlam bir tehdit göndermişti. Derya'nın yüzü asıktı.
"Ben grup yazışmalarını okudum. Gelecekler." dedi Derya'nın gözlerine odaklanıp korumacı bir sesle. Derya ayağa kalkıp Sevda'nın yanına gitti. Sevda sandalyesini Oğuz'dan uzaklaştırdı. Derya,Sevda'nın yanındaki sandalyeye oturdu. Derya küçük bir kız çocuğu gibi Sevda'ya sokuldu. Sevda korumacı bir tavırla onu kendisine çekti. Derya başını Sevda'nın omuzlarına gömmüştü. Sevda elliyle Derya'nın saçını okşuyordu. Gözleriyle bana bir şey demeye çalışıyordu. Anlamıştım.
Derya'ya şimdiden üzüyorsan, senden ona hayır gelmez! diyordu bakışları.
Sevda isteyerek mi yaptım sence? demeye çalıştım gözlerimle.
Kızın gönlünü al! dedi bakışları.
Ne yapayım? dedi bu sefer bakışlarım. Gözünü devirdikten sonra yine bana baktı. Umarım sövmemiştir. Çünkü sövdüğünde sağlam sövüyordu.
Ne yaparsan yap oğlum! Ne bileyim ben? Sevgilisi sensin ben değilim. diyordu bakışları.
Yardım et Sevda, lütfen! Bak istediğin bir şeyi yapayım?" diyordu gözlerim umut ışığı yakmaya çalışarak.
Geçin bir yerde adamakıllı baş başa konuşun! Güzel sözler söyle, ne bileyim şiir oku! Bir şekilde al şu kızın gönlünü yoksa ben senin kelleni alırım! dedi bakışları. Onaylar gibi başımı salladım. Derya başını kaldırmış önündeki beyaz masaya odaklanmış bakıyordu. Ayağa kalkarak Derya'nın başına gittim. Sevda bana tehdit eder gibi baktı.
"Derya'm, güzelim, bir tanem, yavrum, canım, hayatım, aşkım!" dedim yumuşak bir sesle.
"S*ktir git başımdan!" dedi bir anda. Sesi öfkeli çıkmıştı. Sevda'nın keyifle güldüğünü gördüm. Oğuz güldüğünü belli etmemek için eğilmişti. Bir anda yüzüm düştü, şaşırdım. Derya ilk defa küfretmişti.
"Derya sakin mi olsan acaba?" dedim sakinleştirmeye çalışarak.
"Ne sakin olacağım be!" dedi ve ayağa kalktı. Karşı karşıya duruyorduk.
"Güzelim..." dediğimde sözümü tamamlamadan elini yüzüme sertçe vurdu. Elim yanağıma doğru gitti, yüzümü hafifçe eğdim. Bir yandan ise ona bakmaya çalışıyordum.
"Bana güzelim deme Serkan!" dediğinde omzunu bana vurarak eve doğru ilerlemeye başladı. Sevda ise arkasından kalktı. Göz göze geldik.
Ne yaptım şimdi? dedi bakışlarım.
Şu an sen bir şey yapmadın, o sinirlendi. dedi sakin bakışları.
Sevda bir şey yap! derken bakışlarım yalvarıyordu.
O iş bende. dedi güven veren bakışları. Sevda arkasından gitti. Oğuz ile göz göze geldik. Kalkıp yanıma geldi.
"Kızarmış oğlum!" dedi gülmesini bastırmaya çalışarak.
"Şaka?" dedim çaresizce.
"Yok gerçek!" dedi gülerek.
"Oğlum ben ne yapacağım lan?" dedim çaresizce.
"Sen o işi Sevda'ya bırak!" dedi rahatça.
"Öyle diyorsun?" dedim umutlanmaya çalışarak.
"Sevda'm dediyse yapar!" dedi gururlanarak. Doğru diyordu, Sevda dediyse yapardı. Öyle çaresiz bir şekilde sandalyeye oturdum. Oğuz ise yanıma oturmuş tek kolunu omzuma atmıştı. Teselli vermeye çalışıyordu. Başımı ona çevirip küçük bir tebessüm ettim, sağ ol der gibi. Eyvallah der gibi başını salladı. Öyle sessizce on dakika bekledim. O on dakika bana on asır gibi geliyordu sanki. Koskoca on asır...
(Derya'nın Anlatımıyla)
Serkan'ı gebertebilirdim! Adamın beyni çalışmıyor! Sevmiyorum artık onu! Evet, kesinliklikle artık onu sevmiyorum. Sinirle odama girip kapısını sertçe kapattım. Tam olarak boy aynasının karşısındaydım. Az önce içimden geçirdiklerimi aynaya bakarak bir daha geçirdim. Gözlerim bu düşüncelerin bana ait olmadığını bir anlık sinirle söylediğimi iddia ediyorlardı. Olabilir miydi? Bir anlık sinirle mi geçirmiştim aklımdan? Hayır tabii ki , dedi bir yanım. Sen onu artık sevmiyorsun. Onun bir beyni yok!
Ama bizi çok seviyor! dedi diğer yanım. Görmüyor musun bizi mutlu etmek için neler yapıyor? Ağzından çıkan güzelim kelimesine eriyip gidiyoruz! O bizi, bizde onu çok seviyoruz.
Olabilir ama bu beyni olmadığı gerçeğini değiştirmez! Derya sen onu dinleme! Artık onu sevmiyoruz! diyerek son noktayı koydu o sesim. Sinirle odamın kapısını kitledim ve yatağa uzandım. Beyaz örtümü başımın üzerine kadar çekip içinde kayboldum. Odamın kapısının çalındığını duydum.
"Derya! İyi misin canım?" diyordu Sevda'nın koruyucu sesi. Sevda, beni hep bu sesle koruyordu. Sanki küçük bir kız çocuğunu koruyan abla gibi! Ses vermedim.
"Derya! Bak giriyorum!" dedi Sevda koruyucu sesiyle. Yine cevap vermedim. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Kapıyı açmaya çalıştı.
"Sen yine mi kilitledin kendini odana?" derken sesi bir abla gibiydi. Cevap vermemezliğimi sürdürdüm. O anda odamın kapısı pat diye açıldı. İçeri dalan Sevda, bir elini beline koymuş, diğer elini başına atmıştı. Bazen hayret ediyordum şu kızın gücüne. Utanmasa evi kaldırıp götürecek.
"Kızım sen ne peşindesin?" dedi o abla sesiyle. Cevap vermeden yatakta doğruldum. Saçım kesinlikle dağılmıştı. Korumacı bakışlarla karşıma geçti ve yatakta tam karşıma oturdu.
"Derya, canım benim!" derken sanki veda ediyormuş gibiydi. Cevap vermeden dudaklarımı büzdüm.
"Çok tatlı görünüyorsun şuan!" dedi gülen sesi. Gülmek ona çok yakışıyordu.
"Gülmek sana da çok yakışıyor Derya. Hadi sende gül bakayım." dedi. Kız benim zihnimi mi okuyor ya?
"Zihin okuma gibi bir gücüm yok Derya. Gözlerin her şeyi ele veriyor. Hem kaç yıllık arkadaşımsın. Onu bunu bırak da gül bakayım." dedi. Bence zihin okuma gücün var Sevda! Hiç inkar etme!
"Saçmalama Derya! Öyle bir güç kimsede yok." dedi gülerek.
"Şaka yapma bana! Bence zihin okuyabiliyorsun sen!" dedim sonunda. Güldü.
"Abla kardeş olduk yine." dedi gülümsemesi tüm yüzüne yayılırken.
"Olduk!" dedim gülümseyerek.
"Serkan'a kızma. O seni çok seviyor." dedi anlayışlı ve korumacı sesiyle.
"Ama ben onu sevmiyorum!" dedim itiraz ederek. Güldü.
"İkinizde birbirinizi çok seviyorsunuz Derya. Şimdi ben gideceğim, Serkan gelecek. Lütfen halledin şu meseleyi." dedi ablam.
"Sevda gitme." dedim şirin gözükmeye çalışarak.
"Bu şirinliklerini bana değil, Serkan'a yap Derya." deyip odadan çıktı. Yataktan çıkıp saçımı düzelttim ve kırmızı rujumu tazeledim. Makyaj masamın sandalyesinde oturuyordum. O anda odaya o adam girdi. İçeri girerken biraz eğilmek zorunda kalmıştı. Küçük bakışlarla ona baktım. Göz göze geldik. Uzun uzun bakıştıktan sonra başımı önüme çevirdim. Yanımda diz çöktü ve eliyle çenemi kavrayarak yüzümü kendisine çevirdi. Gözleri ilk önce gözlerimde, sonra yüzümün hatlarında gezindi. En sonunda gözleri daha yeni kırmızı ruj sürdüğüm dudaklarımda gezindi. Uzunca baktı dudaklarıma. Ben ise ona bakmamaya çalışıyordum ama dayanamayıp gözlerim onun dudaklarını buldu. Biz niye bu zamana kadar hiç birbirimizi öpmemiştik? Öylece birbirimizin dudaklarına baktık. En sonunda onun dudaklarını benim dudaklarımın üzerine kapandı. Sertti dudakları. Biraz şaşırdım ama aynı sertlikle karşılık verdim. Sert bir şekilde birbirimizin dudakları üzerinde gezindi dudaklarımız. Uzun uzun sertçe ve yoğun bir tutkuyla öptük birbirimizi. Elleri belime yerleşti, ellerimi yanaklarına yerleştirdim. Tutkumuz yoğunlaşmıştı. Sonraya doğru biraz sakinleştik ama ayrılmadık. Devam etti dudaklarımız birbirinin üzerinde gezinmeye. En sonunda ikimizde soluk soluğa kalmış, alnımızı birbirimizin alnına yaslamıştık.
"Beni çok fena etkiliyorsun Derya!" dedi etkileyici sesi.
"Sen bendeki senin etkini gör asıl!" dedim kadınsı zarif bir sesle.
"Bu sesi fazla kullanmasan iyi olur Derya. Yoksa hiç hoş olmayan şeyler yaşanacak." dedi kalın erkeksi sesi. Sesi fazla etkileyiciydi sanki.
"O zaman sende şu etkileyici sesini kullanma!" diyerek itiraz ettim. Alnımız birbirimizin alnından ayrıldı. Kendisiyle beraber beni de ayağa kaldırdı. Belimi sertçe tek koluyla kavrayıp kendisine çekti. Saçlarım önüme doğru geldiğinde diğer eliyle arkama iteledi. Kalbe zarardı kendileri. Yalnız ciddi kalamayacaktım. Dudakları kırmızı olmuştu. Ruj bulaşmıştı.
"Ruj bulaşmış" dedim kıkırdayarak.
"Salla! Seninle yaptığım bir şeyse utanmam." dedi etkileyici sesi. Elimle dudaklarındaki kırmızılığı sildim.
"Çok etkileyicisiniz yalnız beyefendi" dedim zarif bir sesle.
"Sizin etkili oluşunuzu ne yapalım güzeller güzeli?" dedi etkileyici sesi. Başımı göğsüne yasladım ve kokusunu içime çektim. Sonra tekrar yüzüne baktım. Gözlerine doğru gülümsedim. Etkileyici bir gülüş gönderdi gözlerime doğru. Sonra başını yavaşça boynuma götürüp kendisini oraya gömdü.Nefes alışverişini hissediyordum. Ellerimi ensesine doğru götürüp yavaş ve zarif dokunuşlarla okşadım. Nefes alışverişi hızlandı. O an biraz elimi aşağıya doğru sarkıttım. Künyesine denk geldim. Elim zincirinde oylandı. Güldüğünü hissettim. Sonra yine elimi ensesine götürüp minik dokunuşlarla okşamaya devam ettim. Nefes alışverişi halinden gayet memnun olduğunu gösteriyordu. En sonunda başını boynumdan kaldırdı ve tebessüm etti. İçim sıcacık oldu. Ben Serkan'ı çok seviyordum. Anlık bir sinirdi düşündüklerim. Yüzünü yavaşça yanağıma doğru sürttü. Kıkırdadım. Sonra yüzünü diğer yanağıma sürttü. Yine kıkırdadım. Eli belimde gezinmeye başladı. Ben ise ellerimi göğsüne yaslamıştım. Gözleri tekrar dudaklarıma değdi. Ben ise gözlerimi onun gözlerinden ayırmadım. Tam dudakları dudaklarımın üzerine kapanacakken kapı çalındı. Ellerini belimden çekti.
"Kim lan bu bizi rahatsız eden?" diye ofladı. Güldüm bu haline.
"Gülme kızım." diyerek güldü. Siniri bozulmuştu bence. Ben gidip kapıyı açacakken o kapı açılınca görünmeyen yerdeki sandalyeye oturdu. Kapıyı açtım. Sevda ile göz göze geldik.
"Özür dilerim bölüyorum ama bizimkiler geldi." dedi Sevda. Gülümsedi bana doğru. Gözleri bana şunu sormuştu:
Durum ne?
İyiyiz.
Tamam gelin o zaman! Emir vermişti. Asker selamı yaptım gülerek.
Emredersiniz komutanım!
Hadi asker! dediğinde kapımın önünden ayrılmış aşağıya inmişti. Kapıyı kapatıp Serkan'ın karşısına geldim. Gözlerine baktım. Gözlerime baktı.
"İnecek miyiz?" diye sordum.
"Bana kalsa hayır ama Sevda'ya kalsa evet!" dedi ayağa kalkıp. Sevda'dan korkuyordu. Güldüm.
"Neye gülüyorsun yavrum?" diye sordu.
"Sevda'dan korkuyorsun" dedim gülmeye devam ederken.
"Tabii ki korkuyorum yavrum. Kadının kendisine ait bir karizması, bir gücü var. Yani istese alır bu evi başka bir yere taşır. O kadar yani!" dedi normal bir sesle. Güldüm.
"Ne yalan söyleyeyim bende bazen korkuyorum. Gerçekten istese alıp götürür." dedim gülerek.
"Yavrum hadi aşağı inelim. Yoksa Sevda gerçekten beni öldürür." dedi tırsmış bir sesle. Bunu derken odanın kapısını açmış, çıkmıştı.
"Tamam tamam geliyorum!" dedim gülerek. Bende çıkıp hemen yanına geldim. Elimden tuttu ve kendisine doğru çekti. Beraber aşağıya indik. Bahçeye çıktığımızda herkes geçen ki yerlerine oturmuştu. Oğuz'un, Murat'a attığı o ölümcül bakışları yine yerli yerindeydi. İkimizde kendi yerimize oturmuştuk..
"Öncekinde Sevda ile Oğuz'du, şimdi Derya ile Serkan. Sıradaki kim arkadaşlar?" dedi Ali. Hepimiz güldük.
"Bir daha ki toplanmada sen ile Asya, diğerinde ise Murat ile Melis geç gelir kardeşim!" dedi Mert. Adam yalnızlığın kitabını yazmıştı sanki. Sadece arkadaşı vardı.
"Melis dakik bir insandır Mert! Kendisi geç kalmayı sevmez!" dedi Oğuz sinirli bir sesle. Sevda ise gözünü devirdi.
"Abi!" diye itiraz etti Melis. Oğuz, Melis'e uyarıcı bir bakış attığında olduğu yere sindi.
"Oğuz!" dedi Murat.
"Ne var?" dedi Oğuz kibarca.
"Ya sen neden benim güz..." diyordu Murat. Oğuz'un lafıyla ağzına tıktı cümleyi.
"Benim gözümün önünde yaşamayın aşkınızı!" dedi Oğuz. En azından birbirlerini sevmelerine izin vermişti.
"İstediğinizin gibi yaşayın aşkınızı!" dedi Sevda, Oğuz'un söylediğinin aksine.
"Sevda!" dedi Oğuz sinirle.
"Benim sözümün üstüne söz mü söyleyeceksin Oğuz!" dedi Sevda ağırlığını koyarak. Sen çok yaşa Sevda! Oğuz hiçbir şey diyemedi.
"Melis ablacığım! Sen istediğin gibi yaşa canım. Abin boş yapıyor." dedi Sevda. Son cümlede Oğuz'a ters bir bakış atmıştı.
"Sağ ol abla! " dedi Melis neşeyle.
"Siz hala küs müsünüz?" dedi Ali, Sevda'ya bakarak.
"Hayır!" dedi Oğuz hemen. Sevda ise güldü Oğuz'un bu haline.
"Siz tüm hepiniz Sevda'dan korkuyorsunuz değil mi?" dedi Asya gülerek. Bunu derken erkekleri kast etmişti.
"Diğerlerini bilmem ama ben korkuyorum! Her an her şeyi yapabilir!" dedi Mert. Kadınlar olarak hepimiz gülmüştük.
"Başka şansımız yok canım." diyerek Asya'yı saçlarından öpmüştü Ali.
"Ali doğru diyor başka çaremiz yok." dedi Serkan. O an Sevda ile Serkan'ın bakışları denk düştü. Bir şeyler konuştular ama anlamadım. Merak etmiştim şimdi.
"Bende!" dedi Murat. Bir tek Oğuz'dan ses çıkmamıştı.
"Niye öyle bakıyorsunuz lan? Korkmamak gibi bir şansım mı var?" dedi Oğuz. Uzun derin bir sohbete dalmıştık. Bir ara kadınlar olarak kalkıp mutfaktan atıştırmalık bir şeyle getirmiştik. Erkekler yardım etmek istediğinde Sevda'nın dediği ile oturdukları yerde kaldılar.
"Siz yardım etmeyin! Sakarlığınız tutar bir şeyi beceremezsiniz oturun." demişti Sevda. Erkeklerde Sevda'nın bu dediğini kabul ettikleri için oturmuşlardı.
Koyu bir sohbetin ardından derin bir sessizlik olmuştu. O anda Serkan'ın sesini duyduk.
"Derya bir gelsene!" heyecanlı bir sesle. Elimden tutup beni masanın önüne yani diğer tarafına götürdü. Herkes ise başını bu tarafa çevirmişti.
"Derya'm" dedi Serkan'ın içten sesi. Elleri iki elimi de tutuyordu.
"Ben seni gördüğüm ilk andan beri içimdeki hisse engel olamadım. Benim olmalısın diye düşündüm. Seni ilk o düğünde gördüm. O içeri girişin var ya, o giriş ne kadar asildi biliyor musun? Ben o girişten o kadar etkilendim ki anlatamam. Sen benim olmalıydın. Sana aşık oldum, işte tam o an. Seni o kadar çok sevdim ki, bu sevgi çok yoğundu. Baş edemedim. O gün seni dansa kaldırdığımda senin ne kadar güzel olduğun gerçeğiyle vuruldum. Hem kalbin çok güzeldi, hemde kendin. Seni istedim her şeyinle. Benim olmanı istedim. Dua ettim. Duam gerçek oldu. Benim oldun.
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey…
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum
Ben artık her sabah uyandığımda seni görmek, seninle uyanmak istiyorum. Bir ömrü seninle geçirmek istiyorum Derya'm. Derya, benimle evlenir misin güzelim?" Şiiri okuduktan sonra önümde diz çökmüş, cebinden küçük, asil, kırmızı bir kutu çıkarıp açmıştı. İçinde çok şık bir yüzük vardı. Bu yüzüğün modelini ben lise yıllarımda beğenmiştim.
"Eveet!" dedim büyük bir coşkuyla. "Evet Serkan. Seninle evlerim, seninle bir ömür geçiririm." dedim. Yüzüğü alıp parmağıma taktım. Ayağa kalktı ve beni iki kolunun arasına alıp belimden kavrayıp havaya kaldırıp dönderdi. İkimizde çok mutluyduk. Ben sıkıca onun omuzlarına tutunmuştum. Herkes bizi sıkıca alkışlamıştı. Sonunda Serkan beni yere indirmişti. Beraber tekrardan yerimize geçtik. Gözlerim Sevda'ya değdi. Sanki kız kardeşi bu teklifi almış gibi bana bakıyordu. Gülümsedim ona. Gülümsedi bana.
"Oğlum beklemiyorduk be!" dedi Oğuz gülerek.
"Aynen oğlum beklemiyorduk." dedi Ali.
"Düğün ne zaman?" dedi Murat gülerek.
"En yakın zamanda!" dedi Serkan benim yüzüme bakıp.
"Umarım çok mutlu olursunuz." dedi Mert büyük bir korumacı bir sesle.
"Oğlum bu ses şey gibi olmadı mı? Dünyada ki tüm dertleri yaşamış insanın en yakın arkadaşına iyilik dilemesi gibi." dedi Serkan.
"Hayır!" dedi Sevda. "Bu ses kardeşinin veya çocuğunun hayatında hep mutlu olmasını isteyen abi veya baba sesi." dedi Sevda. Yüzünde buruk bir tebessüm oluşmuştu. Öyle mutlu mutlu sohbet ederken Sevda'nın telefonu çaldı.
"Kim?" dedi Oğuz.
"Kesin ablam!" dedi sinirle.
"Ablan mı?" dedi Asya
"Ablan?" dedi ben ve Oğuz hariç herkes.
"Sevda aç hoparlöre ver!" dedi Oğuz.
"Tamam." dedi ve açtı. Sesi açtı. Bizde duyabiliyorduk.
"Nasılsın benim güzel kardeşim?" dedi kadının sesi.
"Ne var?" dedi Sevda en ters haliyle.
"Aaaa! Kardeşimi merak ettim ve aradım canım. Neler yapıyorsun?" dedi kadın itici bir sesle.
"Zıkkımın kökünü yapıyorum geri zekalı!" dedi Sevda.
"Aaaaa! İnsan ablasıyla böyle mi konuşur?" dedi kadın.
"Sen benim ablam falan değilsin. Sen sadece bir hiçsin kadın!" dedi Sevda en ters haliyle.
"Bu gerçeği değiştiremezsin Sevda. Ben senin ablanım sende benim kardeş..." demeye başladı kadın rahatça.
"Bana kardeşim demeye devam ettiğin an seni kendi ellerimle boğarım kadın! Anladın mı beni!" dedi Sevda sinirle.
"Abla katili mi olacaksın sen ha Binbaşı Sevda Yalçın?" dedi kadın.
"En çok neye seviniyorum biliyor musun?" dedi Sevda ondan çıkmasını hiç beklemediğim gıcık bir sesle.
"Neye sinirleniyormuş ablasının gülü?" dedi kadın bir kahkaha patlatarak.
"Yalçın soy isminin senden kurtulmasına! Babam ve annemde hayatta olsa buna çok sevinirdi!" dedi Sevda o gıcık sesiyle.
"Ama değiller değil mi Sevda? Senin yüzünden biliyorsun." dedi kadın gıcık bir sesle.
"Hayır!" diye kükredi Sevda. "Hepsi senin yüzündendi Zülal Taş! Sen öldürdün annemle babamı, sen!" dedi Sevda nefret dolu bir sesle.
"İsmimi hatırlıyorsun" dedi kadın rahat bir sesle.
"Senin gibi kötü birini unutur muyum hiç?" dedi Sevda nefret dolu sesiyle.
"Kalbimi kırıyorsun!" dedi kadın.
"Dua et ki askerim. Yoksa seni kendi ellerimle öldürürdüm." dedi Sevda.
"Aynen babamızla annemizi öldürdüğün gibi beni de öldü..." diyordu kadın. Sevda cümlesini tamamlamasına izin vermedi ve telefonu kapattı. Sinirle cebine geri koydu. Kafasını eğdi. Derin bir nefes alıp verdikten sonra bize döndü.
"Eeee nerede kalmıştık?" dedi az önceki nefret dolu sesinin aksine eğlenceli bir sesle.
"Sevda..." diyordu herkes ben ve Oğuz hariç.
"Size sonra her şeyi hatırlatacağım. Ama şu an daha önemli bir şey var. Düğün işini en kısa zamanda yapmak için hazırlıkları konuşuyorduk." dedi rahat sesiyle. Hepimiz ona bakıyorduk.
"Boş verin benim hayatımı. Şu an daha önemli bir şey var arkadaşlar." dedi Sevda. Sonra başını Serkan ile bana çevirdi. "Siz evleniyorsunuz!" dedi heyecanlı bir sesle. Mecburduk artık eğlenmek zorundaydık.
"Doğru diyorsun Sevda." dedi Serkan.
"Bu konuyu konuşacağız Sevda!" dedi Oğuz kalın çıkan otoriter sesiyle.
"Yav he he!" deyip geçiştirdi Sevda. Şu an gülersek büyük vukuat çıkardı kesinlikle.
"Eee sıra kimde o zaman? Ben sıramı saldım." dedi Serkan. Bir süre kimseden ses çıkmadı.
"Lan oğlum siz evlenmeyecek misiniz lan sevdiğinizle?" diye şaşırdı Serkan.
"Kesin sıra Sevda'da." dedim ben bu sefer.
"Konuş gülüm, zaten sen konuşmassan kimse konuşmuyor." dedi Serkan. Küçük bir gülümseme gönderdim. Elleri belime doğru gitti. O da bana doğru gülümsedi. O an sanki tüm dünya durmuş sadece ikimiz vardık. O an Sevda'nın bizi utandırmamak amacıyla öksürük sesini duyduk. Geri çekildim.
"Derya!" dedi az önceki cümleme Sevda.
"Efendim." dedim. Bence kaşınıyordum. Serkan'ın bana uyarı atar bakışlarını gördüm.
"Serkan sen Derya'yı al bir yukarı çık istersen. Yoksa kavuşamayacaksınız." dedi Sevda. Serkan ayağa kalkıp beni kucağına aldı. Sevda'dan gerçekten korkuyor olabilirdi.
"Korktun mu?" diye sordum onlardan uzaklaşınca. Kollarım boynuna dolanmıştı.
"Evet yavrum." dedi onaylar bir şekilde. Kıkırdadım. Bana böyle gülme bakışından attı. Tekrardan kıkırdadım. Derya! der gibiydi. Tekrar kıkırdadım. Bacaklarıma dolanan kolu sıkılaştı.
"Yavrum!" dedi içten kalın çıkan sesiyle. Mesajımı almıştım, sustum. Evin içerisine girmiştik. Az önce öğrendiği odama doğru ilerledik. İçeri girdiğimizde kapıyı sırtıyla kapatıp beni odadaki tekli koltuğun üzerine bıraktı. Karşısındaki diğer koltuğu tam olarak benim önüme getirdi ve oturdu. O an bakışlarım elime gitti. Gözlerim parmağıma, yüzüğe odaklandı. Gülümsedim. Onunda gülümsediğini hissedebiliyordum.
"Yavrum." dedi Serkan'ın etkileyici sesi.
"Efendim hayatım." dedim zarif bir sesle. Yüzüne sıcak bir tebessüm yerleştirdi. Kesin bir hayalini anlatacaktı. Her hayalini anlatacağında böyle oluyordu. Ben ise onu dikkatle dinliyor hayallerine saygı duyuyordum. Şimdi hangi hayalini anlatacaktı merak etmiştim.
"Düşünsene..." diye başladı. İkimizle ilgili bir hayali olduğunu böylece anlamış oldum. "Evlenmişiz, bir oğlumuz ve bir kızımız olmuş. Sen onlarla oyun oynarken bende geliyormuşum. Ailecek oyun oynuyormuşuz." dedi sıcak bir sesle. Çok tatlı bir hayaldi.
"Sende düşünsene kızın sana gelmiş saçını örmeni istiyor." dedim. Onun baba olduğunu düşündüm bir an. Gerçekten çok güzel bir baba olurdu Serkan.
"Örerim tabii ki." dedi sıcak bir gülümsemeyle. "Derya'm sen çok güzel bir anne olursun." dedi gülümseyerek.
"Sende çok iyi bir baba olursun." dedim gülümseyerek. O anda sıcak dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissettim. Dudakları yavaş ve sakindi. Karşılık verdim. Sakin ve yavaşça öptük birbirimizi. Bu yavaşlığın ve sakinliğin altında yoğun bir haz ve tutku vardı. Dudaklarımız birbirimizin dudaklarını keşfetmek ister gibi yavaşça geziniyordu. Ellerini belime attı. Ellerimi yüzünün iki yanına yanaklarına yerleştirdim. Biraz zaman sonra birbirimizden ayrıldık. Saate baktım. Sekiz olmuştu. Ne ara o kadar vakit geçmişti. Bugün fazlasıyla yorulmuştum şuan hemen uyuyabilirdim. Elimi ağzıma kapatarak esnedim. Serkan belli belirsiz güldü ama fark ettim.
"Yavrum sen bu kadar erken uyuyorsan işimiz var seninle." dedi gülerek. İleri doğru atılıp hızla koluna bir tane indirdim. Etkilenmemişti.
"Bugün çok yoruldum hayatım, o yüzden." dedim en şirin halimle. O sırada ayağa kalkıp beni kucağına aldı. Sıcak gövdesine doğru sokuldum. Beni tutan elleri sıkılaştı. Kucağında benimle kendi etrafında döndü. Sonra beni yavaşça yatağıma yatırdı. Yatağımın ucuna başındaki bir uca oturdu ve başımı dizlerinin üzerine koydu.
"Böyle uyu güzelim." dedi sıcak bir sesle. Sıcak bir gülümseme gönderdim. Saçlarımı yavaş ve sakin hareketlerle okşamaya oynamaya başladı.Onun sıcak eli yüzümde gezinirken ben kendimi derin bir uykuya bırakmıştım. Biraz zaman sonra başımı yastıkta hissettim. Odamın kapısı kapandı ama ben hala uyuyordum.
(Serkan'ın Anlatımıyla)
Derya'm derin bir uykuya dalmıştı. Saçlarını yavaşça okşadım. Tamamen uyuduğuna emin olduğumda başını alıp yastığına koydum. Üşümesin diye örtüyü üzerine örttüm. Odasından çıkıp diğerlerinin yanına indim. Hala derin bir sohbet içindeydiler. Gelip kendi yerime kuruldum.
"Derya nerede?" diye sordu Asya.
"Uyudu." dedim normal bir ses tonuyla. Sevda'nın bakışlarını üzerimde hissettim. Ne demek istediğini anlamıştım. Hayır anlamında bir yüz ifadesi yaptım.
"Hep bu kadar erken mi uyur Derya Abla?" diye sordu Melis. Bununla ilgili şaka yapmıştım Derya'ya.
"Hayır." dedi Sevda. "Bugün fazla yorulmuş olmalı. Yoksa gece yarısına kadar ancak uyur." diye devam etti Sevda.
"Ben size bir şey sormak istiyorum." dedi Melis.
"Sor canım." dedi Sevda.
"Sor Melis."dedi Ali.
"Sor abisinin bir tanesi." dedi Oğuz. O sırada Murat'a ölümcül bir bakış attı. Bu ikisi bayağı atışacaktı eminim. Başımla sor dedim Melis'e.
"Ya şimdi askersiniz ya. Hiç korkmuyor musunuz?" dedi Melis.
"Korsak asker olmazdık Melis." dedi Asya başını dikleştirerek.
"Abiğim ben sana anlatmıştım bunu." dedi Oğuz. Hatırlıyordum. Melis en başta hiç istememişti Oğuz'un asker olmasını. Oğuz'la beraber kırk saat anlatmaya çalışmıştık askerliği.
"Melis, ablacığım." dedi Sevda korumacı sesiyle. Oğuz iyi bir tercih yapmıştı Sevda'yı severek. " Vatanı koruyorsun nasıl korkabilirsin? Korksan ne fayda? O teröristleri teker teker korkusuzca indiriyoruz biz o adamları. Biz asker olurken bir çok duyguyu bıraktık Melis. Bu duyguların içinde korkuda var." diye açıklama yaptı Sevda. Aklım yıllar öncesine gitti. Asker olmak istediğim zaman anneme buna benzeyen bir konuşma yapmıştım. Annemi zar zor ikna edebilmiştim. Sevda gerçekten neden asker olmak istemişti? Ablasıyla arasında geçen olay neydi? Anne ve babasına tam olarak ne olmuştu? Sevda hiç kimseyle bir şeyini paylaşmıyordu ama bu sorulara cevap vermesi gerekti. Derya'ma söylesem öğrenirdi belki cevaplarını. Biraz daha sohbet edildi. Saat on bire doğru geldiğinde sadece ben, Sevda ve Oğuz kalmıştık.
"Ben bir Derya'ya bakıp geleyim." dedi Sevda. Başımızla onayladık. Oğuz'la tek kalmıştık.
"Oğlum sen şimdi ciddi ciddi evleniyorsun ha?" dedi Oğuz gülerek.
"Öyle oluyor gerçekten." dedim.
"Oğlum hani sen evlenmezdin lan?" dedi tekrardan gülerek.
"Hayat bu oğlum kime ne yapacağı belli değil." dedim. Normalde sigara içmeyi pek tercih etmezdim ancak şimdi acayip içesim gelmişti. Cebimden çıkarıp bir tanesini yaktım.
"Vereyim lan sana da?" diye sordum Oğuz'a. O da pek sevmezdi ama yinede sordum. Başıyla onayladı. Bir tane daha çıkarıp ona uzattım. Çakmağı da uzattığımda alıp o da yaktı. İkimiz de birbirimizi herkesten daha iyi tanıyorduk.
"Oğlum Sevda'nın başından ne geçiyor lan?" diye sordum.
"Konuşmuyor bu konu açılınca Serkan. Kapanıyor içine konuş konuşturabilirsen. Hayır belki benden utanıyordur diye düşündüm Derya'dan rica ettim öğrenmesi için. Derya'ya bile konuşmamış lan! Benim gönderdiğimi anlamış." dedi. O sırda sigarasından bir nefes daha çekti verdi.
"Neden asker olmak istemiş?" diye sordum bu sefer.
"Yaşadıklarımdan dolayı dedi." diye cevap verdi.
"Ne yaşamış?" diye sordum.
"Sordum söylemedi." dedi tekrardan. Sessiz kalıp sigaramızı içmeye devam ettik. İkimizinde aklına geçmiş gelmişti sanırım. Sonra Sevda'nın geldiğini gördük. Sigarayı söndürecekken sesini duyduk.
"Varsa bir de bana verin." dedi. Çıkarıp sessizce bir tane verdim. Bunu diyeceğini hiç düşünmemiştim. O da içmeye başladı.
"Derya nasıl?" diye sordum.
"Uyandı ben içeri girince. Üzerini falan değiştirdi. Yarım yamalak bir şeyler geveledi. Sonra geri yattı." diye cevap verdi. Uykulu halinin çok tatlı olacağını düşünüp hafifçe güldüm. İnsanın sevdiği insanı düşünmesi ne kadar güzel bir şeydi öyle. Üç kişi biraz daha sohbet ettikten sonra bende kalıp gittim. Direkt eve gitmedim. Arabayı bir deniz kenarına çekip arabaya yaslanarak denizi izlemeye başladım. Bir sigara daha yaktım orada. Derin düşüncelerimin içinde Derya belirdi bir anda. Yavaşça gülümsedim. Aklımda minik bir hayal belirdi. Derya ile ben evde beraber oturmuş beraber sohbet ediyoruz. Derya'yı kolunun altına doğru çekmişim, o da başını omzuma koymuş bir şekilde önümüzde oyun oynayan kızımız ve oğlumuzu izliyoruz. Ne kadar huzurlu ve hoş bir hayaldi. Sigara bitince bir tane daha yaktım.
Çok mutluydum ancak değer verdiğim bir arkadaşımın başında belli bir bela vardı. Sevda ne yaşıyordu? Sır gibi yaşıyor gibi.
O sırada yanıma yaklaşan genci gördüm. Sabah ki gençti bu.
"Abi hatırladın mı beni?" Diye sordu.
" Hatırlam mı!Unutmam mümkün mü yarım saatte abi kardeş gibi olduğum genci?" Dedim gülerken. Genç yanıma doğru geldi.
"Abi yenge kabul etmedi mi?" Diye sordu. Yok etmişti.
"Yok etti." Dedim.
"Ee niye böylesin abi?" Diye sordu.
"Değer verdiğim bir arkadaşımın başından kötü bir olay geçiyor." Dediğimde sigarayı söndürmüştüm.
"Umarım kötülükler başından gider abi." dedi genç.
"Umarım delikanlı umarım." dedim iç çekerek. "Ee sen ne yaptın?" diye sordum. Sevdiğim bir kız var, ona bir türlü açılamıyorum demişti.
"Abi kızla konuştum. Duygularımız karşılıklıymış." dedi heyecanla.
"Hadi bakalım düğününü bekliyorum." dedim.
"Abi sen ne iş yapıyorsun?" diye sordu. Bunu sabah sormamıştı.
"Askerim ben delikanlı." dedim. O an aklıma istemsizce kötü bir senaryo gelmişti. Bu senaryolar niye benim aklımda dönüp duruyor hiç anlamış değilim. O da anlarmış gibi başıyla onayladı. Gençle biraz sohbet ettikten sonra yanımdan ayrıldı. Yine ben tek ve düşüncelerimle yalnız başıma kalmıştım. Ama şimdi bu düşünceleri süsleyen biri vardı. Derya'm. Güzelim, yavrum,hayatım,başımın tatlı belası, aşkım,sevgilim... Ve yakında karım!
Derya'm benimdi ve hep benim kalacaktı. Deli gibi kıskanırım valla.
Bu hayatta benim olan hiçbir şeye hiç kimse dokunamaz. Dokunan olursa acayip kıskanır kıyameti koparırım.
Derya'ma yaklaşan erkek sineği bile kıskanırdım ama bunu söylerse asla kabul etmezdim. Derya'ma bir şey olursa andım olsun ki bu dünyayı yakar küle çevirirdim.
Derya'm benimdi ve hep benim kalacak.
Vermem Derya'mı kimseye.
Çünkü o benim güzelim,yavrum,hayatım,aşkım,karım,her şeyim...
Her şeyim...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.33k Okunma |
4.47k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |