3. Bölüm

BÖLÜM II -Kapanabilecek Diğer Kapılar

dilek bülbül
dileeekkkkk

 

28.10.2017

 

Son olayın üzerinden iki ay geçmişti.Sungur ve ekibi hala buradaydı yani meşhur Araf’ı hala görememiştik.

 

Sadece iki ay içinde evimizin ihtiyaç duyulduğu zaman büyüdüğünü farketmiştim.Burada hep beraber kalıyorduk.Umay teyzemlerde buraya taşınmıştı ve bizim ev ilk defa bu kadar uzun süredir kalabalıktı.

 

Umay teyzelerin evi de eğitim yeri olmuştu.Her yer kısa süre içinde spor merkezi gibi düzenlenmişti tek farkı savunma silahları biraz antik döneme ait gibiydi.Araf’a az da olsa hazırlıklı gitmemiz gerektiğini düşünen Araf ufak çaplı bir eğitim programı hazırlamıştı.Bizimle beraber Cenkerlerde eğitim görüyordu.Çünkü Araf’ı bilmemeleri gerekiyordu ve şu an bildikleri için tehlike de olma ihtimalleri varmış.Arem sanrılar gördürttüğü kadar herhangi bir insanın yaşadığı bir olayı rüyaymış gibi gösterebiliyordu.Ancak Tayfun deli gibi ürkse de anılarının rüyaya dönmesini istemedi.Aremle inatlaşsalarda,Tayfun lafını geçirebilmişti.Ege,Güney ve Cenker ellerinden geleni yapacaklarını ve azıcık sporun kimseye zarar vermeyeceğini söyleyerek kabul etmişlerdi.

 

Ben de evimizde varlığından daha yeni haberimin olmadığı büyük kitaplıkta Araf ile ilgili kitapları inceliyordum.İki ay boyunca bir sürü bilgi edinmiştim ama her an yeni bir bilgiye ihtiyacım oluyordu.Araf,herkesin yaşamak isteyeceği yeryüzündeki bir cennet gibiydi.Efsane diye bildiğimiz şeyler oradan gerçekten varlardı.

 

Evren Ağacı,bir nevi insanların soyuydu.O soyların oluşma sebebiydi.Biz de Evren Ağacını koruması gereken kişilerdik.Her bir dalı başka evrenlerle bağlantı kuruyorlardı.Köklerinin bir kısmı ise kristal mağaralarıyla bağlantılıydı.Kristallerin aktifleşmesini sağlıyordu ve kristalleride belli bir süreyle negatif enerjiden arındırıyorlardı.

 

Küçücük sanrıda gördüğüm Maran dedikleri kişiyse Şahmeran’dı.Yılanların kraliçesiydi.Şahmeran kendi halindeyken ölemediği için bunu yılanlardan saklıyorlardı ve kapılar açılır açılmaz gidecektik.Çünkü Aymira gerçekten Şahmeran’ın kızıydı.Doğal olarak artık yılanların şahı oydu.Şahmeran yılanların başına geçtiği zaman ilk işi kendinden sonra şah olacak kişiyi seçermiş.Maran’da o zamanlarda sezilerine güvenerek Umay teyzenin iki kızından birinin olmasını istemiş.Şahmeran’ın ruhu zaten onu seçecekmiş.Bu şanslı kişide Aymira’ydı.O sebeple Aymira’yı annem ve Araf Han çalıştırıyordu.Annem zamanında Şahmeran soyundan gelenlerle ilgilenmiş ve onlarda annemin sezi ve bilgi açısından güçlenmesine yardımcı olmuşlar.

 

Araf Han’ın ise ailesi yoktu.Tek başına büyümüş Maran ve diğerleri onunla ilgilenmiş.Maran onun Araf ve halkının geleceği olduğunu gördüğü için Araf adını vermiş.Çeşitli dövüş sanatlarını ve mistik bilgileri öğrenerek yetişmiş.

 

Burada olduğumuz süre boyunca hepimiz sohbeti baya ilerletmiştik.

 

Sungur liderleri gibiydi.Eğitim zamanımızda tam bir piskopattı.Asla acıması yoktu.Biz “Yeter!” dedikçe idmanı bir tur daha uzatıyordu.Babamsa bu haline gülüp geçiyor Utku amcayla kapıların ne zaman açılacağını öğrenmeye çalışıyorlardı.Babam bize Araf’ın sistemini öğretiyor,Utku amca zihinlerimizi nasıl koruyacağımızı ve karşı tarafa nasıl bağlanacağımızı gösteriyor,Annem daha çok sezi kuvvetimizi güçlendirmek için bir şeyler anlatıyor ve son olarakta Umay teyze Vera ile birlikte kristallerin özelliklerini öğretiyordu.

 

Tüm bunları anlamamalarına rağmen Cenkerlerde dinliyor ve anlatılanları ezbere bilmelerine rağmen bizimle beraber Sungurlarda diniyordu.

 

Her şey saçma bir hal almıştı ama aşırı huzurluydum.Yani sanırım.

 

Mesela her günün sonunda evin bahçesinde oturuyorduk ve döngü haline girmiş Arem ve Tayfun atışması izliyorduk.Bu durumdan onlarda zevk alıyordu çünkü hep sonunda Arem Tayfun’un zihnine giriyor ve onun hatırlamak istemediği anıları ya da kişileri ona sanrı olarak gösteriyordu.Sonuç olarak Tayfun’un saydırmasıyla tartışma sona eriyordu.Ege ise ne ara olduğunu anlamadığımız şekilde Araf Han’ı mobil oyun oynamaya alıştırmıştı.Onun sessizliğine o kadar alışmıştık bazen verdiği ani tepkiler bizi ufak çaplı şoka uğratıyordu.

 

Vera bahçenin her yerine çiçek ekmişti.Bizimlede sürekli Araf ya da çocuklarla eğitim süreçlerini anlatıyordu.

 

Almina,Aymira ve ben duruma artık alışıyorduk.Almina tabi bir tık daha fazla zorlanmıştı.Biz daha gücümüzü ve kristalimizi keşfedememiştik.Çünkü burada

 

yeteri kadar alan yoktu bunun için Araf’a gitmeyi beklememiz gerekiyordu.

 

Düşüncelerimden ayrılmam gereken zaman gelmişti.Çünkü Sungur iki adım ötemde olmasına rağmen sadece benimle telepatiyle iletişim kuruyordu.Onun sesini ikizler zaten duymuyordu,diğerlerinin duymasınıda engelliyordu.

 

“Uyku vaktin gelmedi mi?Yarın eğitimin var.”

 

“Şu an buradasın neden telepati kuruyorsun ki?”

 

Gülerek yanıma yaklaştı elimdeki kahve kupasından bir yudum alıp yüzünü buruşturdu.

 

“Birincisi telepati her zaman daha zevklidir.İkincisi kahveye azıcık şeker koklatabilirdin.Üçüncüsü Araf’ı ve kendini herkesin bildiği nesnel bilgilerle anlayamazsın.Kendini gerçek anlamda çözdüğün zaman Araf’ı da anlarsın.Evreni anlarsın.Bir şeyleri okumak değil,kendi kafanı okuyabilmek insanı çözer.”

 

Elimdeki kitabı yerine koyup cevap verdim.

 

“Birincisi kahve şekersiz içilir ki tadı çıksın.İkincisi kendi kafamı okuyabilmek için kendi gizlerimi çözmem gerekli.Onları çözdüğüm an çözemeyeceğim hiçbir şey kalmaz.”

 

Tek kaşını kaldırarak gülümsedi ve tekrar zihnimde sesi yankılandı.

 

“Uyku vakti Ay Kuşu.Yarın zorlu bir gün olacak.”

 

Ona dil çıkararak arkamı döndüm ve odama doğru ilerledim.Sungur da yan odamda kaldığı için arkamdan geliyordu.

 

İyi geceler diyerek odamın kapısını kapattım.Gece Lambasının ışığını açıp yatağıma yerleştim.Yarın ki eğitim için dinç olmam gerekiyordu o yüzden hemen uyudum.

 

֍֍֍

 

 

“Gerçekten Araf’ta bu eğitimin daha fazlasını göreceksek ben zirvede bırakıyorum.”

 

Kendini sahanın ortasına atan Almina’yı Arem ayaklarından sürükleyerek sahanın kenarına götürdü.Cenker’i kum torbasında Sungur çalıştırıyordu.

 

Aymira ve Vera,Almina ve Arem,benimlede Araf Han çalışıyordu.Arada yerleri değişiyordu.Çünkü hepsinin bildiği teknikler farklıydı ve hepsinin teknikleri birbirinden iyiydi.

 

Çoğu kristalleri öğrenmiştik.Dövüş tekniklerine de alışıyorduk.

 

Araf Han elindeki çift ellikleri çıkartırken konuşmaya başladı.

 

“Otur dinlen biraz.İyi gidiyorsun zaten.”

 

Herkes sahanın ortasına daire şeklinde oturmuştu.

 

Ellerim sızlıyordu ve bunu umursamadan dağılmış saçlarımın lastiğini çıkarıp saçımı tekrar bağladım.Sungur oturduğu yerden kalkıp arkama doğru yöneldi.

 

Gelen tıkırtı seslerini umursamayıp yere uzandım ve biraz dinlenmek için gözlerimi kapadım.Vücudumun her yerinde atan nabzı hissediyordum.Diğerlerinin de benden farkı yoktu.Sadece derin nefes alışverişlerinin duyulduğu sessizliği Arem bozdu.

 

“Sungur bugün yarın kapılar açılacak ve biz hiçbir iz bulamadık.Ne açıklama yapacağız?”

 

Yanıma birinin geldiğini ve dairenin ortasına bir şeyler attığını hissetmiştim.Gözlerimi aralayıp doğruldum.Sungur yeni sargı bezleri getirmişti.

 

“Önce herkes elindeki sargıları değiştirsin,hepinizin elleri parçalanmış ve hala sargıları çıkarmıyorsunuz.İzlere gelince biz bir şeyler bulamadık ama Kayrahan abiler peşindeydi.Onların bir şeyler bulduğunu düşünüyorum.”

 

Bir yandan Sungur’u dinliyor bir yandan da elimdeki sargıları çıkarmaya çalışıyordum.Ellerim o kadar parçalanmıştı ki sargılar yapışmıştı.Hızlı bir şekilde sargı bezlerini çektim bu da yaraların tekrar kanamasına sebep oldu.Hiçbir mimik yapmadan yeni sargıların içinden yarayı temizlemek için bir şeyler aradım.Elime pamuk gelince üzerine su şişesinden biraz su döküp yarayı temizledim.Son olarak elimin etrafını sararak bantladım.Diğer elime nasıl bir pansuman yapacağım hakkında bir fikrim yoktu.Diğer elimi fazla zorlamamaya çalışarak eski sargıyı yine hızlıca çektim.Kanayan yaralara hafif tampon yaptım ve tekrar sarmaya çalıştım.

 

Sungur işkence çektiğimi farkedip yanıma eğilmişti.Koluma saramadığım sargıyı alıp düzgün bir şekilde sarmıştı.Vera hepimizin ellerine bakarak yüzünü düşürdü.

 

“Kantoron yağı olsaydı yarayı hafifletirdi.Getirtmediniz ki yanımda!”

 

Arem gülerek Veraya cevap verdi.

 

“Yavrum babaanne gibi konuşmayı tahminen ne zaman bırakırsın?”

 

Vera ona cevap verme gereksinimi duymadan yanımızdan geçti.Yorgunlukla kendimi sahadan kaldırmaya çalıştım ayakta biraz durup gözlerimin karartısının geçmesini bekledim.Aymira gelip koluma girip yavaş yavaş yürümeye başladık.

 

Herkesle aşağıda buluşacağımıza dair sözleşerek odalara dağıldık.Odaya çıktıktan sonra yatağa oturup biraz soluklandım.Sabah migrenim tuttuğu için adam akıllı kahvaltı yapamamıştım.Hem ağrı kendini tekrardan belli ederken hem de büyük ihtimalle midemde bir şey olmamasından kaynaklı midemin içi sanki kaynıyordu.Üstümdeki kıyafetleri umursamadan soğuk suyu açıp duş kabinine attım.Bir süre suyun altında kalıp kendimi rahatlatmaya çalıştım.Suyu kapatıp çıktım.Yedek kıyafetlerimi üzerime geçirip saçımıda tepeden toplayıp aşağı indim.Gözlerim hala kararıyordu.Sadece ikizleri bekliyorduk.Araf dikkatli bir şekilde yüzüme bakıp yanıma gelip beni kollarımdan tuttu.

 

“İyi misin sen?Suratın kireç gibi olmuş.”

 

Derin bir nefes alıp cevap verdim.

 

“Bilmiyorum,önceden bu kadarı olmazdı.”

 

Sungur mutfaktan çıkıp ciddi bir ifadeyle yüzümü inceledi ve elinin tersini alnıma koyup konuşmaya başladı.

 

“Buz kesmişsin.Araf ayakta durmasın koltuğa götürelim.”

 

“Sen götür Sungur ben de Vera ile Arem’i çağırayım.”

 

Sungur kafasıyla onayladıktan sonra koluma girdi.Bir kaç adım attıktan sonra beynim denge mekanizmasını durdurmuş gibi sendeledim.Artık gözümün önü tamamen karanlıktı.

 

“Sungur,gece olmadıysa ya da ışıkları söndürmediysek ben niye her yeri karanlık görüyorum?”

 

“Karanlık m-..”

 

Sungur daha cümlesini bitiremeden bacaklarımdaki kan çekilmişti ve yere yığılmıştım.Sungur başımı dizine koymuştu bir yandan elleriyle saçlarımı yüzümden çekiyor diğer yandan Cenkerlere ve ikizlere sesleniyordu.

 

“Cenker!Aymira!Almina!Nerdesiniz ulan hepiniz?!”

 

“N’oluyor kard-.Mehir niye bayıldı lan?Mehir kalk bak şakanın sırası değil!Ne oldu lan kıza?”

 

Tayfun’un endişesi sesine yansıyordu.Elimle Tayfun’u bularak dürttüm.

 

“Bayılmadım,göremiyorum ve bacaklarım uyuşuk.”

 

Koridordaydık yerdeydik ve herkes benim için endişeliydi.Arem derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.

 

“Mehir bana izin verirsen sebebini öğrenirim.”

 

Vera cırlayarak konuşmaya başladı.

 

“Yapamazsın!Senin gücünü emiyor o bilmiyor musun?!”

 

“Yapmazsakta Mehir’i kaybedeceğiz belki!Evren Ağacı’nın soyu o!Böyle bir şeyle kaybedemeyiz!”

 

Biri yanıma yaklaşıp ellerimi avcunun içine aldı.Arem bir elinide alnıma yerleştirdi.Gözlerimle beraber kararmış olan zihnimin içi de Arem dokunuşuyla bir anlık olsa da aydınlandı.Loş zihnimin içerisinde biri beni izliyordu.Arem’in teması aniden kesildi ve benden uzaklaştı.

 

Almina,Arem’in bu hareketinden sonra konuşmaya başladı.

 

“Ne oldu?Niye irkildin?Kesin yine bir şey var.”

 

Arem soğuk ses tonuyla cevap verdi.

 

“Zihnindeki bana izin vermeden devam edemem.”

 

“Zihnindeki kim?”

 

Bu sefer konuşan Cenkerdi.

 

Arem’in sesiyle benim zihnimdeki silüet tekrar aydınlandı ve aynı anda aynı şeyleri söylediler.

 

“Risna...Onun izni olmadan hep bir şeyler ters gider.Özellikle bu iş bir zihin işiyse.”

 

 

 

MERHABALAR ÜÇÜNCÜ BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM

 

KEYİFLİ OKUMALAR!

 

OY VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN<3

Bölüm : 28.12.2024 03:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...