
12. Bölümün son kısmı yok. Wattpad'te verdiğim bir söz için 28 bin civarı yazarak bölmeden atmıştım ancak bu platform bölüyormuş. Bu yüzden PART2 olarak son kısmı da attım.
Çok sonradan fark ettim 13. Bölümü atmam ile bir okuyucu uyarması ile tekrar kontrol ederek gördüm. Ona tekrar teşekkür ederim. 🫀🎀
Kusura bakmayın. 🫀😖
🥀
Kaya tek eli ile omzunun arkasından işaret parmağı ile kavradığı takımın ceketi ile odanın önüne gelmesi ile durakladı. Bu odanın önüne her geldiğinde girip ile girmemek arasında hep bir ikilemde kalıyordu.
Oysa bu odaya geldiğinden beri hiç girememişti. Ahu yalnız değildi bu odada acı çekmekten çünkü aynı şekilde Kaya'da o yokken bu odaya her adım attığında canı yanıyordu. Ahu yokken giremiyor sadece kişisel bakımını yapıp uyumadan ayrılıyordu. Bu altı yılda belki bir belki üç defa yatmışlığı varken gerisi ya askeriye de görevinde ya da ziyarete geldiğinde salonda koltukta uyurdu. Bazende çaylıklarda. Ordaki kulübeye girmezdi belki ama arabasında uyurdu.
Ancak Ahu'suz o yatağa giremezdi.
Derin derin yutkunup etrafına bakınırken başını koridorun başına çevirdi. Oradaki ağlayan kadını görmesiyle kaşları öfkeyle anında çatıldı. Canan eli ağızında başını iki yana sallarken Kaya onu umursamadan elini kapının koluna atarak kavrayıp açtı. İçerinin karanlığıyla bir kaç adım atarak durdu. Gözleri anında karanlığa alışırken pencerenin önündeki çift kişilik koltuğa yan bir şekilde oturmuş camdan dışarıyı izleyen kadını gördü. Ahuzar burda değildi, muhtemelen ona ait dizayn edilen odaya geçmişti.
Kaya, kadının dönük sırtı ile bakışırken Ahu kolunu koyduğu koltuk üstünden yavaşça ayırarak elini çenesinden çekti. Uzun siyah saçlarını tek bir omzuna toplamış hüzünlü maviliklerini gelen adama doğru çevirmişti.
Kaya omzunda tuttuğu ceketini sallayıp önüne çekerek bir kaç adım daha attı. Yatağın ayak tarafına düzgünce bırakarak tekrar koyu lacivertlerini onu parlayan gözlerle izleyen kadına çevirdi.
Ahu tekrar dirseğini koltuğun üstüne dayıyarak elini başına sabitledi. Hiçbişey demeden sadece izledi.
Kaya olduğu yerden tekrar adımlayarak ayrılırken kadına doğru yaklaştı. Bir kaç adımda tam önünde durmasıyla kadının üzerindekilere baktı. Sabah giydikleriyleydi hala. Siyah ince boğazlı ve uzun kollu bir badinin altında A kesim süt rengi bir etek vardı. Etek bileklerinin bir karış üstündeyken ayaklarındaki sporlara baktı. Kalın tapanlı ayakkabılı olan ayaklarından birisini altına almış diğer ayağı yerle temastaydı. Yan bir şekilde oturmuş sevdiği adamı izleyeme devam etmişti.
Kaya derin bir nefes daha alarak karşısındaki cama baktı. Bir süre pencereden dışarıyı izlerken arkasındaki silahı çıkararak seri bir şekilde çevirip ucunu kendine doğru çevirip arkasını döndü. Kilitli olduğundan emin olarak yatağın baş ucundaki çekmecenin ilk katına koyarak çekmeceyi kapatıp geri doğruldu.
Tekrar önüne dönerek adımladı. Yavaş adımlarından yorgunluk akarken yavaşça kadınının hemen önüne diz çöküp yere oturdu. Ahu'nun eli başından, dirseği de koltuğun başından düşerken başını dizine yaslayan adam ile şokla baktı. Kaya başını hafif yasladığı yerde yüzünü kedi gibi sürterken, "Sarılabilir miyim? " diye fısıldadı. "Sadece bu seferlik? "
Ahu sesini çıkarmadan heyecanla atan kalbine bir elini yaslarken sadece bakakaldı. Ne tepki vereceğini bilemeden diğer eli adamın saçlarına doğru yol alırken sımsıkı bir yumruk oldu. Gözlerini yumarken elini çekip göğüsüne dayadı.
Gözleri anında dolarken bakışlarını kaçırdı. Kendinde bu cesareti bulamıyordu. Kaya aralarındaki duvarı ne kadar kırmaya çalışırsa Ahu o kadar örmeye meyilleniyordu çünkü temaslardan nefret ediyordu artık.
Kaya tekrar yüzünü kadının yaslandığı bacaklarına sürterken, "Bir sen bil içimu. " dedi lazca konuşarak. "Kimse bilmesun Ahu. Kimse bilmesun ama sende unutmayasun. "
Ahu adamın tekrar şive ile konuşmasına bakakalırken burnunu çekti. Göğüsünde ki eli tekrar havalandı. Yumruk eli tekrar titreyerek açılırken diğer eli kalbindeydi. Daha demin durulan kalbinin tekrar hızla atmaya başladığını his edebiliyordu.
Titreyen eli adamın saçları arasında milim fark varken duruldu. Derin bir nefes alırken gözlerini yumdu. O sevdiği adamdı. Her ne kadar onu bıraksa da sevdiğiydi. En azından şimdilik yapabilirdi. Eli daha çok titrerken göz yaşları daha çok aktı. Yapamıyordu.
Dudakları aralandı. Hafif dolgun dudakları acı ile aralandı. "Kaya, " diye fısıldadı.
Kaya da iki kolunu çapraz koyup tekrar başını yaslarken, "Bacağını mı acıttım? " diye sorması Ahu'yu daha da ağlattı.
"Hayır." dedi hıçkırarak.
"O vakit neden ağlıyorsun? " diye sordu sanki kendi ağlamıyormuş gibi. İki gözünden de aynı anda yaşlar kayıp kadının süt beyaz eteğini bulurken yavaşça yaşlı bakışlarını yumdu.
Odayı sadece ardına kadar açık olan perdelerden sızan Ay ışığı aydınlatırken hemen aşağıdaki çardağın merdivenlerinde oturan Ayşe kocasını Ay'a bakarak izliyordu. Gözleri dolu dolu iken başını yana büküp hayalinde ona gülümseyen eşini aynı şekilde gülümseyerek izliyordu.
Furkan hemen pencerenin dibindeki tekli koltuğunda oturmuş yanındaki yatakta yüz üstü uzanmış olan ikizi ile beraber camdan dışarı bakarken ikisininde kafasında sevdiklerinin izleri vardı. Dertli bakışları önce birbirlerini bulmuş hemen ardından derin ve dertli nefeslerini aynı anda vererek tekrar parıl parıl parlayan Ay'a çevirmişlerdi.
Canan elindeki peçete ile hıçkırıklarla ağlarken dizlerinin üzerine sertçe düştü. Gökyüzüne bakıp içinden yalvarırken hemen yan bir aşağı katında olan Asiye Hanım ve Osman Bey salonun büyük penceresinin önündeki karşı karşıya olan tekli koltukta oturmuşlardı. Aynı şekilde onlarda hem denizi hem Ay'ı izlerken aslında bütün ev halkının tek bir Ay'a tek bir gökyüzü ve denize bakarken ayrı dertleri olduğundan habersizdi.
Bilinmeyen onca dert aynı göğe bakarken hiç birinin aslında o gökyüzünün onca dert sakladığından haberi yoktu. O gökyüzü bütün dertleri onlar için tek, milyonlarca insan için sadece bir sırdaş gibi saklardı. Sadece bir tek onların derdi varmış gibi saklar içten içe insanın kalbini dinleyerek kendine saklardı.
Ahu elini yavaşça çekerek adamın bacaklarında dinlenmesine bir süre izin verdi. Kaya, gözleri tek bir yere odaklı şekilde dalıp giderken Ahu tekrar kolunu koltuğun tepesine dayayarak elini başına yasladı.
Dudakları aralanırken dili yavaşça alt dudağını yaladı. Söyleyeceği şey için kendini hazırlarken derin bir nefes aldı. Yutkunurken son kez aldığı nefes ile sonunda içine oturan bütün kelimeli konuşarak değil de şarkının sözlerine gömerek yeşertti.
Sezen Aksu - El Gibi...
"Ne bir ses ne de haber gelmiyor artık senden... " diyerek önce fısıltı ile başladı. "Öylece kalakaldım da deli hasretinle ben... "
"Bir yabancı selamın ile hüzünlere daldım kendi ellerimle
ben beni kederlere saldım. " diyerek başını eğdi. Ağlaması durmuş kendini sözlere verirken Kaya yavaşça başını kaldırmıştı.
"Sonunda bir oyuncak kara sevda aldım senden
yani değişmedim hala öyle biraz çocuk kaldım... " demesiyle başını kaldırmış adam ile göz göze geldi. Geri kalan sözleri de sıralarken ne kadın gözlerini adamdan ayırmıştı ne de adam gözlerini kadından ayrımıştı.
"Yok, öyle el gibi durma, gül biraz
Sana gülmeler yaraşır, yok öyle güz gibi soğuk olma güz ayrılıkları taşırır. " dedi bir damla gözünden kayıp giderken. Yaşın izi kalırken dudaklarına gelen yaşı umursamadan tekrar etti.
"Yok, öyle el gibi durma, gül biraz
Sana gülmeler yaraşır, yok öyle güz gibi soğuk olma güz ayrılıkları taşırır. " dedi sonunda fısıltıyla. Kaya yutkunarak izlediği kadınla başını eğerken tekrar derin bir nefes aldı.
Ahu daha fazla dayanamayıp, "Kaya, " dedi. Boğazı düğüm düğüm olurken Kaya anında başını kaldırdı. İsmini ne kadar güzel söylüyordu. İçi gidiyordu her Kaya diyişinde.
"Kalk lütfen. " demesiyle Kaya tekrar üst üste yutkunurken Ahu toparlanıp ayaklandı. Adamın yanında geçip kapıya doğru ilerlerken Kaya anında ayaklandı. Hızla arkasında giderken boğazı düğüm düğüm olmuş hıçkırmamak için nefesini tutan kadının kolundan kavramıştı. Ahu'yu kendine çevirmesiyle uzun tel tel olan saçları dönmesinin etkisiyle adamın yüzünü okşamış ardından savrularak diğer tarafına düşmüştü.
Kaya çevirdiği kadının kolunu bırakmadan diğer eli ile yanağını kavradı. "Yetmez mi artık? " dedi kendisi de ağlayarak. Göz pınarlarından taşan yaşlar hızla bir bir aktı. Kaya hiçbir zaman ağladığını saklayan bir adam olmamıştı. Herkesden gizlerdi ama hiçbir zaman babası, en yakın arkadaşı Mahir ve sevdiği kadından saklamazdı. Aksine onlara içinin ne kadar acıdığını hep belli ederdi.
Ahu başını hızla iki yana sallarken hıçkırdı hıçkıracaktı. Kendini öyle bir sıkıyordu ki bütün vücudu gerim gerim gerilirken nefessiz bir şekilde sevdiği adama bakıyordu.
"Yetmez mi Ahu? " diye fısıldadı yanağını severek. Diğer eli kadının kolunu bırakıp belini kavrarken onu kendine sıkıca çekerek sarıldı. Yanağındaki eli ensesini bulurken kadını göğüsüne adeta hapis etti. "Tutma... " diye fısıldadı. "Yalvarırım tutma içine. "
Ahu patlamanın son eşiğinde sevdiği adamın sert göğüsünde nefesini vererek derin bir nefes aldı. Önce küçük bir hıçkırık ardından sarsılarak nefesini vere vere bağırarak ağladı. Bir eli dudaklarına gideceği esnada Kaya'nın, belindeki eli kadının bileğinden kavrayıp tekrar beline bileği ile beraber yasladı. Kadının bileği eli ile beli arasındayken saçlarına derin bir öpücük kondurdu.
"İçinde saklama," dedi onunda gözlerinden yaşlar akarken. "Bir ben bileyim içini. "
Farkındaydı, Ahu içine attıkça içten içe hastalanıyordu. İçindeki birikmişlikleri dökmeden yeni bir sayfayı kendine layık göremezdi. Önce yaşadıklarının üstünden geçip yaşamasına sebeb olanlar ile yüzleşecekti ardından kendine yeni bir hayata layık görüp öyle önüne bakacaktı. Kimseyi umursamadan başlaması için tüm bunlar ile yüzleşmesi gerekti yoksa kimse ile konuşmayıp içine attıkça daha da hastalanıp çökecekti.
Kaya kadının ensesine yasladığı elini kaldırıp en sevdiği saçları okşamaya başlarken Ahu ardı ardına hıçkırdı. Adamın elindeki bileğini yavaşça çekerek iki elini de adamın göğüsüne dayadı. Önce adamın sert göğüsünü hafif okşamış ardından aldığı derin nefesi ile sertçe ittirip onu kendinden uzaklaştırdı. Kaya bir iki adım geriye doğru savururlurken gözlerinden daha fazla yaş aktı. Ahu'nun sinirli bakışları ile rahatlarken sakince gelecek olanı bekledi ancak tekrar ve tekrar karşısındaki kadın onunla yüzleşmekten kaçarak arkasını döndü.
Kaya bir kez daha kolundan kavramasıyla Ahu bu defa döndüğü gibi tokadı yanağına basmıştı. Kaya'nın başı yana düşerken gözlerindeki yaşlar bir bir eğik başıyla intihar etmişti.
Ahu bir süre sinirli nefeslerini hızlı hızlı verirken tokadın etkisiyle başı yana düşmüş adama baktı. Kendinin de dönmesi ve kuvvet uygulması ile saçı yüzüne savrulmuştu.
İçindeki öfkeyle onu tekrar itmesiyle bağırdı. "Ben senden uzak kalmaya çalıştıkça dibime kadar girmekten vazgeç! " diye bağırdı. Ardından başını yavlarırcasına yana eğdi. "Seni acıtmak istemiyorum Kaya, uzak dur! "
Kaya başını kaldırarak karşısındaki hala çok güzel olan ancak içten içe üzülerek hastalanmaya yüz tutmuş sevdiğine baktı. "Benimle konuşmanı istiyorum. " diyerek fısıldadı. "Bana anlatmanı istiyorum. "
"Sana hiç bişey anlatmatacağım. " diyerek saçını yüzünden çekip başka tarafa dönmüştü. Güçlü kalmak artık onun için zordu. Gittiği her yerde güçlü durmaya çalışmak çok zordu. Sığınacak bir tane bile limanı olmaması onun için çok fazla zordu.
Başını yavaşça tekrar çevirmesiyle üzgün bakışları ile onu izleyen adamı gördü. Boğazı düğüm düğüm olurken omuzları düşmüştü. "Ne istiyorsun, Kaya? Ne olsun istiyorsun! " diyerek çaresizce baktı adama. "Anlatamam!" dedi bastıra bastıra. "Zorlama... Bırak tanıdığın kadın olarak kalayım, kirli olan benim ama..." ikisinin de aynı anda nefesi kesilirken Ahu acıyla devam etti.
"Senin beni tanıdığın kadın olarak kalayım. Yıllar önceki tanıdığın o kadın olarak kalayım. " Yerle buluşan bakışları adamın Ay'dan dolayı parlayan gözlerini buldu. "Tanıdığın dediğime bakma. " dedi dudaklarındaki buruk bir gülümsemeyle. O kadar gerçeklikten uzaktı ki o gülümseme...
"Gerçekten tanıdığın kadından bahsetmiyorum, içine gömdüğün o kadından değil de, " Yutkundu zorlanarak. "Ölümünün ardından kaçtığına inandığın kadına inan. "
İlk Ayşe'ye sormuştu, neden gelmedi, diye. Ayşe ona önce bakmış ardından, Kaya buraya geldiğinde yaralıydı, demişti. Geldiğinde harap halindeydi söylenen ne varsa kendi içinde onaylayarak inanmıştı.
Ayşe'nin verdiği cevap Ahu'yu tabiki tatmin etmemiş ayrıca üzmüştü. İnsan hangi halde olursa olsundu yinede sevdiğine yapmaz diyemez miydi?
Kaya gözlerini yumarken Ahu devam etti. "Çünki ben sana hiçbişey anlatmayacağım." diyerek fısıldadı. "Ne yaşadığımı bilemeyeceksin... "
Kaya'nın attığı bir adımla Ahu gerileyerek parmağını kaldırıp ona doğru savurdu. Yüzü kasıldıkça kasılırken, "Burada kızım için kaldığımı sana bir kez daha söylemeyeceğim Karahanlı!" dedi. "İkiletme! "
Kaya tekrar yutkunurken sınırları zorladı. Belki can yakacaktı söyledikleri ama onun içindekileri haykırarak çıkarması için bunu yapmalıydı. Başka yolu yoktu. Yoksa böyle giderse asla konuşmayacaklardı. Yüzleşemeden iki yabancı olacaklardı.
Onu sinirlendirerek konuşmaya itebilirdi. Ancak o zaman konuşabilirlerdi.
"Neden, gittin? " diye sordu. Biliyordu babasının pisliği olduğunu ama sormak zorundaydı. Söylediklerinin üstüne bunu sorarak sanki onu gerçekten o kadın olarak tanımış gibi hissettirdi.
Ahu yüzüne yumruk yemiş gibi irkilirken savrulan parmağı eli ile beraber yanına düştü. Sol gözünden bir damla yaş göz pınarından dudaklarına doğru yol aldı. Kendine karşı, giden kadın damgası vururken bu kadar acımamıştı kalbi. Kaya söyleyince ayrı acımıştı içi. Bir başka acımıştı.
"Ben mi gittim? " diye fısıldadı. Önceki söylediklerini hemen bir kenarda unuturken acıyla, "Sen gelmedin, ben gittim." dedi. Kaşlarını kaldırıp eli ile kendini göstererek, "Öyle mi? " diye sordu fısıltıyla.
Kaya gözlerine bakmadan başını salladı sadece. Ahu hıçkırdı. Elleri iki yanında yumruk olurken dudaklarının köşeleri aşağı bükülerek hıçkırdı. Gözleri kısılıp kaşları bükülürken çenesi titiriyordu. Omuzları daha da çökerken kamburunun çıktığını his ediyordu.
Artık katlanamıyordu. Acı kalbinin her bir santimini yakıp kavururken boğazındaki tellere rağmen derin derin nefesler aldı. Adama doğru yavaşça yaklaşarak tam karşısında durdu. Hala ağlarken, "Bütün Rize Alkım'ların kızı satılmış diye çalkalanırken sen bana neden gittiğimi mi soruyosun Kaya? " diye acıyla sormasıyla bu sefer irkilme sırası Kaya'daydı.
İkisi de o kadar yıkıktı ki, ne adamın dediği kadına uyuyor ne kadının dediği adama uyuyordu. Yüzleşmeden çok birbirlerini acıtıyorlardı.
"Ben gitmedim, " dedi başını iki yana sallayarak. Acıyla fısıldadı. "Yemin ederim. " dedi. Bu Kaya'yı daha da zorlarken Ahu elini kalbine yasladı. "Ben hiçbir zaman istemedim Kaya, yemin ederim! "
İçinde çığlıklar koparken iki üç hıçkırığının ardından, "Ben evlenmedim, ben istemedim! " diye bağırdı sonunda. "Senin aksine ben hep sende yaşadım!" diyerek kendi kalbindeki elini çekip işaret parmağını adamın gömleğinin üzerinden kalbine iki kere dokundurdu. "Seni öldü bilirken ben seni hep kalbimde yaşattım! " diyerek dişlerinin arasından tane tane bastırarak konuştu.
Kaya'nın yüzü acıdan buruşurken Ahu bu defa durularak ona çocukmuş gibi donuk bir yüz ile baktı. Yanağındaki yaşların izi Ay ışığında parlarken, "Ne bilmek istersin Kaya? " diye sordu.
Onun gittiğine mi inanıyordu?
Bütün Rize çalkalanıp haberlerini yapıp kulaktan kulağa yayılırken, hiç olmayacak kişi onun gittiğine mi inanıyordu? Onun içinde zamanı gelmişti. Madem bu kadar öğrenmek için çabalıyordu öğrecenekti o vakit.
Zorlamanın anlamı neydi ki?
Kendi canı yanmıyor muydu? O vakit onun da canı yansındı. Sevdiği kadının aslında isteyerek gitmediğini, tacize - tecavüze hatta şiddete uğradığını bilsindi. Her akşam istismara uğradığını zorlanıp her Allah'ın günü kızı ile tehtid edildiğini öğrensindi.
Ahu çocuk bakışları ve parmağını adamın kalbinin üzerinden çekerek eteğinin altına sokumuş olduğu badinin uçlarından çekerek kavradı. Kaya onun ne yaptığını izleyeme başlarken, kadın üzerindeki hafif dar badiyi çekip çıkardı. Kaya bakışlarını kaçırırken Ahu önünde sadece siyah atleti ve sütyeni ile kalmıştı. Dolgun göğüslerinin oluğunda bile çizikler belirginken bir kaç adım daha atarak ellerinin arasında hafif top yaptığı badiyi yere sertçe savurdu.
Diğer eli ondan uzun olan adamın çenesine uzanıp kavrarken yüzüne doğu çevirerek hizaladı. "Odaya değil, bana bakıcaksın. " dedi. Başını yavaşça sallayarak göz göze geldiği adam ile tekrar elini çekip geri çıktı. Kaya'nın bakışları acı içinde sevdiği kadını izlerken Ahu durmadı. Elleri atletinin eteklerini kavrarken onu da çekip çıkardı. Siyah atletini de başından bir çırpıda çekip yere atarken karşısında sadece göbek deliğinin üzerinde belini kavrayan eteği ve siyah sütyeni ile kalmıştı.
"Bak." dedi fısıldayarak. "Bak bak, iyi bak! " diyerek vücudunu gösterdi. Kaya her bir zerresine acıyla bakarken yutkundu. Dudakları sımsıkı birbirine örtüldü. "Bak çünkü ben bakamıyorum."
"Vücuduma bak çünkü ben her baktığımda canım yanıyor! Çünkü benim vücudum vücut olmaktan çıkmış! Rastgele bir çizim tahtasından farkım yok! " diyerek haykırdı. Kaya karanlık da olsa açık perdelerden sızan Ay ışınlarının sayesinde bembeyaz teninin üzerindeki karaltıları seçebiliyordu. İkiside ışık açmak için hiçbir harekette bulunmuyordu çünkü ikisi de biliyordu. Ahu hisseder derken Kaya aslında önündeki bütün yaraları tek tek seçerek görebiliyordu.
Kaya'nın dudaklarından bir hıçkırık kaçarken Ahu'nun bunu duyması onu daha da yıkmıştı. Adamın dudaklarının arasından kaçan hıçkırık ile Ahu durulurken acıyla buruştu yüzü. Acıtmıştı. O istemişti bunu. O istemişti, merak etmişti ne yaşadığını. Yoksa onun canını yakmak asla istemezdi. Söylemişti ona...
Demişti ama o zorlamıştı.
Bir erkek ağlıyorsa gerçekten onu acıtan şeyler vardır. Gerçekten kalbini yakan, onu yıkan şeyler vardır. Eğer gururunu bir kenara bırakmış göz yaşlarını sevdiğinin karşısında veya herhangi bir yerde akışına bırakmışsa içten içe onu yiyip bitiren şey çoktur.
"Senin mezarında kıvrılmış uyurken teyzem gelmişti. " diyerek fısıldadı aynı şekilde dururken. Başı yere eğik, aynı şekilde yarı çıplak, ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Ancak gözleri hiç durmadan akarken anlatmaya devam etti. "Mira, dedi. " diyerek hıçkırdı. "Baban seni eve çağırıyor, dedi. "
Başını kaldırarak acıyla onu izleyen adama baktı. "Seni o soğukta orada bırakmak hiç istemedim, " diyerek iki yanında dua eder gibi ellerini kaldı. "Yaşayan bendim ama ölü olan seni o soğukta bırakmak asla istemedim! İçimden bir ses hep gitme diye haykırdı ama... Babam... Ters bir insan olduğu için senin mezarınla bile konuştum ben. " Hıçkırdı. "Bekle, dedim. Sonra salak salak güldüm. Zaten başka nereye gidebilirsin diye seninle orada bile... " Acıyla yüzünü buruşturdu.
Şakalaştım...
"Gittim... " diyerek nefes aldı. "Gittim ama keşke gitmeseydim. "
"Gittiğim, o kapıdan içeri girdiğim gibi babam beni çoktan o adama vermişti. İstemedim. " dedi başını iki yana sallayarak. Başını tekrar kaldırarak, "Hatırlıyor musun? " diye sordu burnunu çekip durularak. "Seninle uçurum kenarında ilk kez tanıştığımızda sana babamın bana deli raporu çıkarttırdığını söylemiştim. "
Kaya başını yavaşça sallarken merak ve hüzünle bakmaya başlamıştı. Ahu da başını yavaşça sallarken, "Aslında seni tanıdıktan sonra o gün sana babamdan bahsedişim ilk ve son kezdi. " Kaya'nın bakışları donuklaşırken kaşları çatıldı.
"Ben babamı hep bilirdim. " dedi tekrar acıyla yurkunurken. "Nasıl biri olduğunu hep bildim. Hep aç gözlü biri olduğunu bildim. Bu yüzden ikimizi yakaladığında sana kızmamıştı çünkü zengin bir ailenin oğluydun. " Kaya'nın yumrukları iki yanında sıkılırken, "Eğer fakir ve korkak biri olsaydın babam çok kızar üstüne birde beni cezalandırırdı ancak o aksine beni hep sana emanet etmişti çünkü bizi kafasında çoktan evlendirmişti. " dedi. Ahu'nun tüm bunları demesiyle Kaya acıyla tüm konağı inletecek bir şekilde haykırdı. Haykırıp arkasını dönerken tekmesini hemen iki kişilik koltuğun yanında duran tekli koltuğa geçirmişti. Hemen ardından yumruğunu üst üste duvara ilerleyerek yapıştırırken Ahu geriledi.
"Sana teyzeme gidiyorum diye yalan söylemiştim. " diyerek anlatmaya devam etti. O istemişti, susmak yoktu. Yangına körükle gittiğini bilmeden devam etti. "Aslında ben o gün teyzem gile gitmemiştim. Ben o bir ayda sırf bakkalcı karısını döndü de ben ekmek teknesini yaktım diye rehabilitasyona kapatıldım. "
Kaya ağlayarak bir kaç kez daha yumruğunu geçirirken deliriceğini hissetti. "Sen her aradığında orada bana bakan hemşire telefonu getirmişti. Ben, " nefesi kesildi. "Sen... " zorlansa da nefes aldı. "Üzülme diye hiçbişey çaktırmadım. Ama sen hep anlıyordun, sana hep bişeyler uydurup teyzemin seslendiğini söyleyerek yüzüne kapatıyordum. "
"NEDEN! " diye haykırarak arkasını döndü Kaya. "NİYE! " Yaşlar daha fazla akarken ellerini savurarak baktı kadına.
Ahu da hıçkırdı. "Katil olurdun. " dedi. Kaya sırtını duvara yaslamış çökmüş omuzları ile kadına bakarken bir eli alnını buldu. Ovuştururken adımları kadına doğru ilerledi. Şuan katil değil miydi sanki?
Ahu bir kaç adım gerilerken Kaya kadının tam önünde dizlerinin üzerine yenilmişlikle çöktü. Koca cüsesinin yerle buluşma sesi sadece odada değil koridorda da yankılanıp duyulurken başını kadının çıplak karnına yasladı. Ahu yaslanmanın etkisiyle irkilirken titredi. Hala ağlarken Kaya derin derin nefesler alıyordu.
"Sen ölünce babam beni o pisliğe verdi. " diyerek devam etti. "İstemediğimi her söylediğimde babam bana; artık Kaya yok beş parasız mı kalayım, diyerek beni evden bir çöpmüşüm gibi atmıştı."
"Neden söylemedin? " dedi ağlamaya devam ederek Kaya. Yalvardı. "Anlatsaydın belki o adamın iyi biri olmadığını bilirdim, yalan söylediklerini anlardım... Kötü bir psikolojide de olsam anlardım... Ahu niye... "
"Yaşatmazdın Kaya. " dedi fısıldayarak. "Katil olurdun. "
"Şimdi değil miyim? " diye sordu. Başını yavaşça kaldırarak başı eğik kadının gözlerine baktı. "Hm? Şimdi değil miyim? Ellerimde o kadar kan varki... Babanın da kanı olsaydı. Benim kim olduğunu bilmiyor musun Ahu? Nasıl biri olduğumu? Ailemi, işleri? "
"O zamanlar öyle değildin Kaya. Uzaktın. Temizdin, temizdim. " Başını iki yana salladı. "Ne olursa olsun, babamdır dedim. Evlenicem uzaklaşıcam zaten dedim. Nerden bilebilirdim... "
"AHUUU!" diye sinir ve acıyla haykırdı yüzünü buruşturarak Kaya. Aptal oluşuna, sorgulamayışına yandı. Eğer o zamanlar kadını sıkıştırsaydı belki gerçekleri öğrenirdi. Belki bu durumda olmazlardı, tam altı yıl önce adamın nasıl biri olduğunu bilir Türkan'ın tehtid edildiğini anlayabilirdi.
En çokta kızının bebekliğini görebilirdi...
Onunla büyümeye devam edebilirdi.
Kaya tekrar acıyla yüzünü buruşturup başını kadının karnına yasladı. "Gitmek istemedim ben Kaya. " Hıçkırarak derin bir nefes aldı. Kaya ağlarken yavaşça ayaklandı. İyice kadına yaklaşıp alnını kadının alnına yaslarken işaret parmağını kadının dudaklarına örttü. "Sus, tamam. Yeter anlatma..."
"Ben istemediiim! " dedi Ahu dudaklarındaki parmağa rağmen. "Zorla götürüp tecavüz ederken bile ben istemedim!" demesiyle Kaya uzaklaşıp başını iki elinin arasına aldı. Göğüsü şiddetle kalkıp inerken üzerindeki kıyafetleri sinirden yırtacak gibiydi. İki eli de sertçe saçlarını çekiştirirken Ahu bozuk bir plak gibi tekrar ediyordu. "Ahuzar'ı bir tecavüz bebeği sanıp canıma kıymaya kalkarken bile aslında ben istemedim."
Kaya acı içinde iki eli ile başına iki yandan sertçe vururken Ahu başını kaldırdı. Adamın kendine verdiği zararı görmesiyle hızla ona doğru ilerledi. Adamın bileklerini kavramaya çalışırkenn sağa sola savruldu bir an. Kaya bir süre sonra izin verip bileklerini kadının ellerine bırakıp indirirken hıçkırdı.
"Ahuzar'ın bizim olduğunu öğrenince kıyamadım. " dedi hızla. Adamın kendine zarar vermesini istemedi. Dalgınlıkla söylediklerini şimdikileri söyleyerek unutturmaya çalıştı ama adam unutamadan bakıyordu gözlerine. Kahr olarak...
Bundan sonrada unutamayacağını biliyordu çünkü kaybedilen bir bebek vardı. Tecavüzden oluşan bir bebek.
"Senin olduğunu öğrenince en azından senden bir parçayı yaşatmayı istedim. Her gün kızımın üzerinden tehtid edilsem de yaşattım onu. Yediğim dayaklara rağmen yaşadı tutundu bize. "
Burnunu çekti. "Yaşarsan yaşarım Ahu, yaşarsan yaşarım Kaya sözünü ben orada çiğnedim. Çünkü üçüncü bir kişi daha katılmıştı bu söze. Onu kendimle beraber yakamazdım... "
Kaya hala acıyla Ahu'ya bakmaya devam ederken eli kadının sol elini kavradı. Yaşlarla beraber üzeri yara izlerini belli eden bombeli hafif şiş elini kaldırıp ortalarında tuttu. Derin bir nefes alıp, "Bu elin nasıl bu hale geldi? " diye sordu zorlanarak.
Ahu yutkundu. Başını eğerken, "Acı çekmekten zevk mi alıyorsun Kaya? " diye sordu. "Öğrensen ne olacak? "
"Söyle Ahu. " dedi bir kaç adımla tekrar kadına yaklaşarak. "Nasıl oldu? " diye tekrar sorup fısıldadı.
Ahu tekrar yutkundu gözlerini yumarken, "Doğumuma iki hafta kala, Çol... " diyecekti ki hemen başının dibindeki adam sertçe sözünü böldü.
"O piçin adını ağızına almayacaktın. " diyerek uyardı.
Ahu gözlerini açarken düşündü. "Doğumuma iki hafta kala, " diyerek tekrar başa aldı. "O pislik herif bir yüzük ile karşıma geldi. Çay içmek için çay demliyordum. " burnunu çekti. "Yüzüğü takmamı söyledi ancak ben, istemedim. Her takmaya çalıştığında ona engel oldum. Onun yüzüğünü takmaktansa ölmeyi hep yeğlerdim. "
"Önce belindeki silahı çıkarıp hep yaptığı gibi şişkin karnıma doğrultu. Acımadan öldüreceği ile ilgili tehdit etti. Ancak artık ona da baş kaldırdığımı görmesiyle ocakta kaynamaya devam eden demliği çaydanlıktan ayırıp bir kenara koyarak sol elimi tuttuğu gibi çaydanlığın altındaki kaynar su ile dolu olan kaba soktu. " Kaya gözlerini yumarken Ahu devam etti.
"Çığlık çığlığa bağırdım. " diyerek başını iki yana salladı. "Ama o acımadı. "
Ama o acımadı...
Kaya'nın kafasında bu sözler döndükçe döndü. "Acı ile o kadar çok ıkınıp bağırdım ki. Kasılmalarım anında başlamıştı. Ben... " dedi elini adamın elinden kurtarıp daha da havalandırırken. "Sol elimi her gördüğümde doğumum aklıma geliyor."
Tekrar gözleri dolarken sarsılarak ağladı. "Evlenmekten korkar oldum ben Kaya. Seni hala sevmeme rağmen içten içe gidişini, yaşarken gelmeyeşini kendi içimde yediremiyorum. Bu sol elimin yüzük parmağındaki yüzük izini her gördüğümde korkuyorum."
Burnunu çekti. Başını kaldırarak elini indirdi. "Birde... O pislik herifin doğumumdan sonra bir psikoloğu arayıp beni deli ilan edişi aklıma geliyor. "
"Ne? " Kaya'nın şaşkınlık nidasıyla başını salladı. Yaşlardan parlayan gözleri adamın karanlığın ortasında parlayan karalarını buldu. Koyu lacivert gözleri normalde zaten karayken bu karanlıkta daha da koyulaşmış gibiydi.
Ahu başını sallarken çenesinin titrediğini hissetti. Üşümüştü. Üzerinde sadece bir sütyenle durduğu için üşümüştü. "Doğumdan sonra Ahuzar'ı benden aldı. " dedi. "O değil de sanki ben sinirlenip elimi çaydanlıktaki sıcak suya sokmuşum gibi paikolog ile beraber üçüncü belgemi de şizofrenik teşhisi koyarak çıkarttırdı. Kızımı benim iğleşme sürecim bahanesi ile benden kopardı. "
Kaya yumruğunu kaldırıp dudaklarına dayarken, "O piçi bir bulayım! " dedi. Sesi bile değişmişken hısla arkasını döndü. "O ŞEREFSİZİ BİR BULAYIM! SANA YAPTIKLARINI TEK TEK ÜZERİNDE ZEVKLE DENEMEZSEM BEN DE ADAM DEĞİLİM! "
Adamın dönük arkası ile Ahu arkasındaki saçları yavaşça sol omzundan önüne çekerek yavaşça arasını döndü. Derin bir nefes vererek açığa çıkarttığı sırtı ile beraber derin derin nefesler aldı. Kadının, "Bembeyaz bir gül gibisin dediğin kadın artık çürüklerle dolu. " diyen sesi ile Kaya akan yaşlarla beraber yumruk olan eli de dudaklarından düştü. Yavaşça önce başıyla arkasına bakmış ardından bedenini çevirmişti. Döndüğü gibi gördüğü kadının sırtı ile nefes alamadığını hissetti.
"Artın beyaz değil, siyahım. " derken gözleri karşısındaki duvarı izliyordu. "Artık siyah birr Gül'den farkım yok. Beyaz gül olmak için temiz olmalıyım ama ben... Artık kirliyim. "
Kaya bir kaç adım atarak şaşkınca baktığı sırta iyice yaklaştı. Sağ eli havalanırken, havalandığı yerde şiddetle titredi. Artık alt dudağının titrediğini hisederken kadın başını sol omzuna doğru eğdi. "Çok mu kötü? " diye sordu fısıldayarak. Kaşlarını kaldırarak göz yaşlarının akmasına izin verdi. "Çünkü ben neredeyse bir yıldır bakamadım. Yüzüm yetmedi. Bakarken hep utandım. Çok mu kötü olmuş? "
Kaya'nın eli yaşların ardından kadının sırtını bulurken yavaşça dokundu. Ne hissedeceğini bilemeden acı çekmeye mahkum bir şekilde dokundu. "Ahuu... " dedi fısıldayarak. "Ahu'mm."
"Çok mu kötü olmuş? " diye sordu yine. Tam adama doğru dönmeye yelteniyordu ki Kaya kadının dönmesine izin vermedi. Sol kolunu kadının belinden karnına doğru sararken sağ kolu önce köprücük kemiğinden diğer omzuna doğru sardı. Bir kolu aşağıda karnında diğer kolu göğüsünün üstünde şekilde kadını sararak kendine çekmişti. Sımsıkı sarılmış başını, kadının sol omzundan aşağı doğru dökülen saçlarına gömmüştü. Yüzü saçları ile ense arasındayken ağlamaya devam ediyordu.
Ahu acıyla öne doğru bükülürken hıçkırdı. "Söylesene Kaya! " dedi acılı sesi ile. "Çok mu kötü! "
Kaya hiçbişey demeden sarılmaya devam derken kadının elleri adamın kollarını buldu. "Bırak beni! Bende bakıcam! " demesiyle adam onu bırakmadı. "Bende bakıcam Kaya, bırak. " Başı odadaki dolabın boydan aynasına doğru dönerken adamın kollarının arasından kurtulmaya çalıştı.
"Hayır. " diye fısıldadı Kaya aynaya bakmasını engelleyerek. Ayna hemen yan taraflarındada olsa bir çiziği bile görmesine izin vermeden arkasını dönmüş kadını kendisiyle beraber sürüklemişti. Şimdi aynaya karşı ikisinin de arkası dönükken Kaya sarılmaya devam etti. "Ağlama nolur ağlama."
Ahu bu sözlerle daha da hıçkırırken Kaya daha sıkı sarıldı. Ahu öne doğru büküldükçe adam da onunla beraber bükülmüş ikisini de doğrultmaya çalışmıştı.
Kaya başını kadının ensesinden kalırırp saçlarına öpücük kondururken burnunu çekti. Öğrenmişti öğrenmesi gerekenleri. Dahası varsa da zamanı gelince öğrenecekti.
Şimdilik bu kadar yeterdi yoksa hiç iyi şeyler olmayacaktı. Kaya'nın elleri kadının üşümüş teninde oyalanırken fısıldadı. "Üşüdün artık. Yeter." diyerek kollarını kadının üzerinden çekti. Ahu aslında ondan çekilen kollar ile üşümeye başlarken bir an da havalandığını hissetti. Kaya kadını anında kucağına alarak ağalaması şaşkınlıktan durulmuş kadına baktı. Ağlamaktan gözleri şişmiş dudaklarının köşeleri aşağı bakan kadını izledi. Gözleri bir saniyeliğine bile aşağı doğru kaymazken kadının alnından öptü.
Dışarıdan doğru düzgün tek kelime edemezken aslında içinden çok şey söylüyordu. Kadını yatağa doğru taşırken adımları oldukça yavaştı. Yatağın yanına varmasıyla hiç bırakmak istemesede yavaşça eğilerek kadını bırakmıştı. Oturur pozisyonda bıraktığı kadın ile parmağını kaldırmış, "Bekle hemen geliyorum. " diyerek banyoya seri adımlarla ilerlemişti.
Kaya girdiği ebeveyn banyosu ile aynadan kısa bir an kendisi ile göz göze geldi. Göz yaşlarını nasırlı elleriyle silip burnunu çekerken çekmeceden aldığı ilk yardım çantası ile banyodan hızla ayrıldı.
Geri odaya döndüğünde kadının üşüyerek önünü kolları ile sarmaladığını gördü. Uzun siyah saçları iki yanına akarken hemen yanına doğru ilerledi. Çantayı yatağa bırakıp kadının önünde diz çöktü. Her bir hareketi tedirginlik içerirken hala ağlayan kadına baktı. İki beyaz spor ayakkabılarını da yavaşça çıkartıp yere bırakırken tekrar doğruldu.
Yatak örtüsünü kadının üzerine örterken çantayı alıp arkasına geçti. Kadının siyah uzun saçlarını özenle ve yavaşça yaraları örten sırtından çekip kadının sol omzundan aşağı bıraktı. Yatağa oturarak yanındaki gece lambasını açtı. Duyduğu anahtar sesi ve aydınlanan oda ile Ahu gözlerini yumarken Kaya daha net bir şekilde yer yer olan çiziklere baktı. Sadece çizik değil, morluklar, yanık izleri ve kemer darbelerinin kırmızılığı da fazlasıyla vardı.
Kaya'nın durulan gözleri tekrar dolarken başının eğip alnını kadının soğumuş sırtına yasladı. "Bana söz ver. " diyerek fısıldadı.
Kadın burnunu çekip başını sağa doğru çevirdi. "Ben bak demeden sırtına sakın bakma. Ben sana izin vermeden sırtındaki yaralara sakın bakma. " dedi.
Sırtı fena haldeydi. Daha Kaya bu halini kaldıramazken kadının daha da kahr olmasını istemiyordu. Kendine kirli demesini bedeninden tiksinmesini istemiyordu. Ondan bu sözü alıyordu çünkü ona izin verdiğinde temiz iyleşmiş bir sırt görmesini istiyordu.
"Anlamadım." dedi kadın ağlamanın verdiği fısıltıyla.
Kaya yutkundu. Başını kaldırarak sağdan kadının çevirili yüzüne baktı. Yan profilinden bir süre izledikten sonra, "Sana sırtına bak demediğim sürece bakma. Nasıl bir yıl önceye kadar bakamdıysan öyle devam et. Zamanı geldiğinde ben sana bakmanı söyleyeceğim. " Anlamıştı Ahu. Sırtının aslında berbat bir halde olduğunu, Kaya'nın sadece canı yanmasın diye bakmamasını söylediğini biliyordu.
"Tamam." dedi.
"Söz mü? " diyerek fısıldadı Kaya.
"Söz." diyerek fısıldadı Ahu da aynı şekilde.
Kaya başını bir kez sallayarak eline aldığı küçük ilk yardım çantasından en azından şimdilik yaralara iyi gelicek bir krem çıkararak çantayı kenara bıraktı. Komidin üzerine bıraktığı çantayla yarın ilk işinin bu yaralara gelecek en iyi ilacı alacağını kendine yemin edercesine tekrar etti.
Bedendeki yaralar neyseydi de kadını kalbindeki, o içinde açtığı yaraları nasıl kapatacaktı hiç bilmiyordu.
İçten içe kendini yiyordu. Aldığı karar, çizdiği yol, düşündüğü nedenler ondan hem sevdasını hem de kızının gelişimini almıştı. Yıllarını almıştı.
Elindeki merhem ile yutkunarak baktı kadının sırtına. Baş parmağını dudağının köşesini kaşırken kadının omzunun üstünden baktı. Ahu üzerindeki yorganı önünü sıkı sıkı kolları ile kavrayıp sıkmış haldeyken Kaya söyleyeceği şeyleri nasıl izah edeceğini bilemedi. "Krem sürücem. " dedi önce. "Şeyin kopçasını şey etmem lazım."
Ahu sağ omzundan hafif arkasına bakar gibi oldu. "Neyi ne edecen? " diye sordu sakince. Kaya derin bir nefes verdi. Ağlamıyordu. Durulmuştu artık.
"Şeyi işte. " dedi tekrar dalgınlıkla. Başını iki yana sallayıp kendine gelerek, "Şeyi açmam lazım. "
"Neyi? " dedi yine Ahu. Anlamıştı neyi olduğu ama bilmemezden gelmeyi seçmişti iç sesi. Artık mantığını dinlemek istemiyordu. Burası İstanbul değildi. Burası Çolak'ın evi değildi. Ölüm ile burun buruna değildi. Mantığından bir süre uzak kalmak iç sesi ile tekrar bir bağ kurmak istiyordu.
Kaya ne diyeceğini bilemedi. "Ya." dedi bir kadının sırtına bakıp bir yüzüne aynı anda bakmaya çalışarak. "Şeydi, neydi bunun ismi? " derken durdu. Elleri havalandı. Önce titreyip dokunamazken sanki ilk defa kadına dokunuyormuş gibi oldu. "Şu varya. " dedi en son sütyenin kopçasını kavrayarak. "Ha bunu çözmem gereken konular var. "
Ahu'nun kıkırdayan sesini duymasıyla Kaya şaşkınlıkla ellerini sütyenin kopçasından ayrımış öne eğilerek gülen kadına bakmıştı.
Bir eli ağızında gülmemeye çalışan kadını görmesiyle Kaya'nın da dudaklarında bir gülümseme oluştu. "Anladın dimi sen? Alay ediyorsun benimle. "
Ahu boğazını temizleyip yüzündeki saçları başını iki yana sallayarak savurdu. "Haşa."
Kaya dudaklarındaki buruk gülümsemeyle tekrar sütyenin kopçasına dokundu. Yutkundu önce. "İzin var mı? "
Ahu adamın izin almasına bile hüzünle gülümserken başıyla onayladı. "Var." dedi. Kaya elleri titreye titreye de olsa kopçayı tekte çözmüş iki yanda sallanamasına izin vermişti. Tekrar eline aldığı kremin kapağını açmış eline sıkarak yavaş yavaş yavaş kadının sırtına doğru elini yaklaştırmıştı.
İçindeki son cesaret kırıntısı ile elini soğuk kremi kadının yaralarına değdirdi. Ahu soğuk krem ile irkilirken adam çoktan değdirdiği keri oval hareketler ile yedirmeye başlamıştı.
Bir süre sırtının her bir yerine kremi iyice yedirmiş ardından kapağını kapatarak bir kenara koymuştu. Sütyenin kopçasını kapatmadan, "Kapatmayayım, uyuma o şeyle zararlı diyorlar." dedi.
Ahu daldığı noktadan ayrılıp yan dönerek ayaklarını yataktan aşağı sarkıttı. "Sen nerden biliyorsun? "
Kaya omzu silkti. "İnan bende bilmiyorum. Öyle bir bilgi var mı onu da bilmiyorum ama sen yinede öyle uyuma. "
Ahu adama bakıp bir süre göz temaslarını bozmazken yutkundu. Kaya aklına gelen şeyle gözlerini yumarken, "Benim sana bişey söylemem gerek. " dedi. Çok ağlamıştı biliyordu ama bu konu ile ilgili bir daha konuşmayı nasıl becerirdi bilmiyordu. Şimdi en azıdan konuşuyorlarken söyleyebilirdi.
Ahu başını bir kez sallayıp onu beklerken adam dudaklarını yalamış bir kez daha nefesini vermişti. "Altı gün önce, hastanede fazla kalmanın sebeplerinden birini henüz sana söyleyememiştik. "
Ahu adamın yüzüne bakmaya devam ederken, "Bedenim... " derken adam ellerini kaldırdı.
"Hayır hayır. " diyerek başını iki yan salladı. "Bu başka bişey. Seni sudan çıkardığım da kanaman vardı. " Ahu onu dönük çocuksu bakışlarla dinlerken hala yorganı üzerinde iki kolu ile kavrıyor şekildeydi. "O kanamanın sebebiyetini hastanede öğrendik. "
"Neymiş? " diye sordu sakince Ahu. "Ağır darbe mi?"
Kaya başını yavaşça iki yana salladı. "Hamileymişsin." demesiyle Ahu'nun bakışları dondu. Bir süre nefes almadan adama bakarken Kaya gelecek olanı bekledi. Fakat Ahu, Kaya'nın bekleyişlerinin aksine bir şekilde sakince sordu.
"Öldü mü? " Bağlı kollarından biri çözüldü. Eli karnını bulurken hafif okşadı. "Gitti dimi? "
Kaya hafifçe başını salladı. Ahu elini karnında çekerek yutkundu. Başını salladı. "İyi." dedi gözleri dolsa da. "Gitmesi iyi olmuş çünkü o pislik herif onun gibi bir bebeği asla hak etmiyor. "
Kaya şaşkınca Ahu'ya bakarken, kadın acıyla devam etti. Dudakları titrese de, "Tecavüz çocuğu. " dedi. Kaya'nın bakışlarından kaçırdı dolu gözlerini. "Eğer merak ediyorsan evet öyle. Ve... " İkisi de aynı anda gözlerini yumdu. "Çolak gibi birini doğurmak istemiyorum ben Kaya. Bir tecavüz çocuğundan çok onun haketmediği bir bebeği dünyaya getiremem. "
"Ya yaşasaydı? " diye sordu Kaya zorlanarak. Ahu bunun olasılığını düşünmek istemezken bile kendine engel olamadan düşündü. "Kıyabilir miydin? "
Hıçkırdı. Kolları tekrar bedenini bulurken başını iki yana salladı. "Kıyamazdım ama ona senin baban bir canavar da diyemezdim."
Kaya nefesini verip kadını tuttuğu gibi kendine çekerken sarıldı. "İyiki gitmiş. " dedi kadın nefes alırken. "Kendini öyle bir babanın evladı olmaktan kurtarmış. Çünkü insan anne ve babasını seçemiyor Kaya. " İki elini de bedeninden ayırarak yan bir şekilde sarıldığı adamın göğsünde ellerinin içine baktı. "Ne böyle bir anneye ne de öyle bir babaya sahip olmak istemez. "
Kaya kadının başını öperken kararlı bakışlarla baktı etrafına. "Eğer hayatta olsaydı baba bileceği tek kişi ben olurdum Ahu. O piç değil. "
Ahu duyduklarıyla kendini yorgunca bırakırken Kaya onu daha da sarıp kendine çekti. Kendi sırtını yatak başlığına vererek Ahu'yu kendine çekip göğsüne yasladı. "Uyu hadi. " dedi.
Ahu sorgulamadan adamın göğüsüne yanağını yaslayıp gözlerini yavaşça yumdu. Kaya hemen yanında duran kırmızı ince olan diğer battaniyeyi de alarak kadının açıkta kalan sırtı ile omzularına örttü.
Ahu çoktan derin nefeslerle uyumaya koyulurken Kaya onu sardıkça sardı. Ensesini arkasındaki başlığa dayıyarak hafif sarı ışığın yayıldığı loş odayı izledi. Gözleri bir süre tavanı inceledi.
Bu saatten sonra o adamı yakalamak için daha çok çabalayacaktı. Eline geçtiği ilk fırsatta da öldürmekten beter edecekti.
Ahu onunla konuşmuştu. Anlatmıştı. En azından şimdilik bilmesi gerekenleri söylemişti. Yüzleşmeleri acı da olsa gerçekleşmişti.
Kaya gözlerini yumdu. İçindeki zehirleri az çok dışarı aktarmıştı. Artık iki yabancı değil iki yaralılardı. Birbirlerinin yaralarını zamanla saracak o iki yaralı.
Yengesinin sesi yankılandı kulaklarında. Akışına bırakacaksın...
Akışına bırakıcaktı.
Zamanla sarıcaktı onu. Günü geldiğinde eskisi gibi ona sarılıyor ve öpüyor olacaktı. Ne kadar yaşadıklarını unutamayacak olsalarda en azından telafi edebilecek gücü içinde bulucaktı.
Ahu uykuya dalmış derin derin uyurken Kaya tam da uyku ile gerçekliğin ince çizgisindeydi. Ahu gördüğü kabus ile huzursuzca yerinde kıbırdamaya başlamasıyla kaşları çatılmıştı.
Gördüğü kemer ile vücudu buz keserken etrafı metal sesi kaplamıştı. Belden aşağı görünen bir adam. Kendisi yerde yatıyor, adam elindeki kemer ile ona yaklaştıkça kemerin başındaki metal yer ile temasa geçerek sürtünüyordu.
Ahu korkarak irkilirken Kaya o ince çizgiden sıyrılıp çıktı. İrikilerek uyandığı an kucağındaki kadının kasıldığını fark etti. İki elinden biri hızla kadının yanağına diğeri sırtına giderken, "Ahu." dedi.
Ahu havalanan kemer ile kasılmış savunma pozisyonuna geçmişken sırtına değen kemer ile avazı çıktığı kadar bağırarak gözlerini açmıştı. Kaya hızla doğrulup kadını sarmalarken Ahu açtığı gözleri ile yanaklarını kavrayan eller ile bağırmaya bir son vermişti.
"Şşş, " diyerek yanaklarını sarstı adam. "Ahu! Burdayım. "
Ahu açtığı gözleriyle gördüğü adam karşısında duruldu. "G... Gerçeksin, dimi? "
Kaya hızla nefesini verip tekrar onu göğüsüne çekerek sarılırken çenesini kadının başına yasladı. "Gerçeğim güzelim. Gerçeğim. "
Ahu üşüdüğünü hissedip titrerken kendini adamın kucağında küçülttükçe küçülttü. Yutkunup dolu gözlerle etrafına bakarken Kaya saçlarını okşamaya başlamıştı. "Burdayım. Ben burdayım, hadi yum gözlerini. "
Kaya'nın fısıltılarıyla Ahu onu dinleyip tekrar gözlerini yumarken adam bütün gece uyumadı. Kadını kabuslarından koparmak ister gibi her bir küçük kasılmasında konuşup burada olduğunu söyleyerek girdiği karanlıktan onu çıkarıyordu. İstediği tek şey kadının rahat uyumasıydı. Tek bir kabus bile görmeden bembeyaz şekilde uyumasıyıdı.
"Sen siyah değilsin. " diyerek çatallanmış sesiyle fısıldadı Kaya. "Hala bembeyazsın, sadece... " derin bir nefes aldı. Aldığı nefes ile göğüsü ve göğündeki kıvırlmış kadın ile beraber havalanıp inmişti. "Çok fazla savruldun. Sadece toz oldun, kirlenmedin. "
Başını eğerek kadının, adamın tam kalbine doğru koymuş olduğu başına öpücük kondurarak derin derin nefesler aldı. "Sen krili değilsin, hiç olmadın. "
"Hala bembeyaz bir gülsün. " derken içinden yine ona hergün beyaz güller almaya yemin etmişti. Yine aynı şekilde ona beyaz güllerden alacaktı.
Ahu'ya, onun bir siyah değil hala beyaz bir gül olduğuna ikna edecekti.
Her zamanki gibi önce sinir edecek sonra o gülleri vererek onu yumuşatacaktı...
"Bazı kararlar can yakar. " dedi son kez başını yatak başlığına yaslayarak. "Ancak biz telafi etmesini bilicez. "
🥀
Sabah saatleri Kaya banyodan çıkarak üzerine giydiği lacivert boğazlı kazağının eteklerini kafasından geçirerek beline doğru çekiştirdi. Sevdiği kadına kısa bir an bakıp kemerini de takarken herşeyi hemen hemen hazırdı. Gardıropa doğru ilerleyip deri botlarını da çıkarıp giyerek tekrar ayaklandı. Kazağının eteklerini düzenleyip dün gece sarılarak uyuduğu kadına yine erir bir yüz ifadesiyle bir süre bakıp izledi.
Nasıl bir sevdaydı da bu böyle bitmezdi. Yıllar girmişti aralarına ancak azalmak yerine daha da harlanmış gibiydi. Aralarında inanılmaz bir çekimin yanı sıra aslında ikiside kendilerinde fark etmeseler de hep birbirlerinin saymışlardı. İki çocuk büyümüş anne ve baba olmuşlardı.
Adımları yavaş yavaş yatağa ilerlerken yine ve yine tek bir kişinin önünde diz çöktü. Bu hayatta şu yaşına kadar asla kimsenin önünde diz çökmemişti. Şu zamana kadar secdeyi saymazsa tek diz çöküp önünde eğildiği kişi bu kadındı.
Ancak şunu da biliyordu ki bu kadından sonra önünde diz çöktüğü biri daha vardı. Kendi kızı.
Bu aşk felan olamazdı, aşkın bir ömrü olmaz mıydı? Bunun adı bitmeyen sevdaydı. Kalplerine mühürledikleri ölümde bile ayrı düşemedikleri bir sevdaydı.
Konu aşk değil, sevda.
Aşk ile sevdayı asla bir tutmayın.
Çünkü, aşk geçici sevda her zaman kalıcıdır.
Aşk kutsaldır ancak belli bir süresi mevcuttur. Sevda öyle değildir. Ömrünün sonuna kadar gider ahirette bile dönüp dolaşıp seni bulur.
Kaya ona doğru dönük uyuyan kadının yüzünü izledi. Üstü çıplaktı. Yorganı göğüslerinin üzerine kadar örtüktü. O bez parçasının demirleri yatarken acıtmasın diye çıkarmış öyle yatağa yatırmıştı, umuyordu ki kıızmasın. Onun için yapmıştı. Canı yanamasın diye.
Eğildiği yerde defalarca yutkundu. Derin nefesler verip kollarındaki ve boynundaki izlere bakmamaya çalıştı. Kalbini yakıyordu çünkü. İçindeki son cesaret kırıntısı ile eğilerek sevdiği kadının alnından öptü. Kondurduğu küçük bir busenin ardından saçlarına da ardı ardıkna öpücükler koyup yavaşça ayakaldı.
Yatağın yanındaki komidinden dün gece biraktığı saatini alarak odanın dış kapısına ilerledi. Odadan çıkıp merdivenlere ilerdi. Basamakları teker teker inerken bir yandan da kol saatini taktı.
Bitirdiği basamaklarla salona girerek yemek masasına doğru ilerledi. Herkes bir ağızdan onu görmesiyle günaydın derken Kaya sadece başını salamış günaydın diye fısıldamıştı.
Babası masanın başında ona bakarken çaprazını işaret etti. "En azundan ha bugün bizumle yiyesun hm? "
Nazlı nine buruk bakışlarıyla torununa döndü. "Torunum? Hani Ahu? "
Kaya kısa bir an durakaldı. "Yorgun nene. Dinlenmeli. " diyerek babasının çaprazına ilerledi. İlerlerken de yengesinin yanında oturmuş çipil çipil gözleriyle ve beklentiyle ona bakan kızının tepesinden, iki yanağını kavrayarak öpmüştü. "Günaydın babam? "
Daha demin fısıltılı olan sesi gördüğü gözler ile normaline dönmüştü. Ahuzar kıkır kıkır gülerek, "Günaydın baba. " demişti.
Bütün masa hala inanamıyor şekilde ikiliyi izlerken Kaya son bir defa kızının başına öpücük kondurarak kendi sandalyesine ilerledi.
Ahuzar masadan aldığı salatalığı tam ağızına atacakken Furkan elinki salatalığı kaptığı gibi yedi. Ahuzar şaşkınlıkla salatalığını yiyen amcasına döndü. "Amca! "
"He? " dedi Furkan hiçbirşey olmamış gibi.
Ahuzar güldü. Yüzü yumuşacık olurken bir salatalık daha aldı masadan ancak bu defa kendi ağızına götürmeyin tekrar amcasının yemesi için ona uzatmıştı.
"Kurban olurum ya. " demişti hemen yanındaki Ayşe.
Furkan kaptığı salatalılla küçük kızın burnun üstüne üst üste fıske atarak onu sinir edip geri çekildi. Ahuzar ise Burak amcasına kafasını uzatarak bakmaya çalıştı. "Ya amca! Amcama bişi söyle! "
Kaya ağızına attığı zeytin ile kolunu arkadan dolaştırıp Furkan'ın ensesini kavradı. İkisinin ordasında Burak olmasına rağmen kolu yetişmiş kardeşinin ensesini kavrayıp geri çekmişti. Sadece ufak çaplı küçük bir uyarıydı.
Furkan güldü. "Amca, amcama bişey de. " diyerek tekrar edip ikisine döndü. Burak poposunun acısıyla yan otururken gülemiyordu bile.
Furkan, "Şiir gibi. " diyerek güldü. Burak ise aralarındaki o alaylı mesajı kaptığı gibi güldü gülmesiyle poposunun üzerinde sektiği için acıdı. Kaşlarını çatarak ikizine baktı. "Güldürme! "
Furkan ikizinin bu haline daha çok gülerken Ahmet koşarak içeri girdi. Kemal lokmasını yutarak, "Kesin bir bok oldi. Bu heruf ne zaman bir şey olsa koşayi." dedi.
Ahmet nefes nefese, "Polisler geldi." dedi. Kaya ile kısa bir an göz göze geldiler. Herkesin eli kalbine giderken Ahuzar olduğu yerde taş kesildi. Annesi için mi gelmişlerdi?
Asiye Hanım telaşla ayaklanırken Kocasına baktı. "Usman! "
Osman bey yavaşça ayaklanırken Kaya boğazını temizleyip oturmaları için bir el işareti yaptı. "Oturun, ben bakarım. "
Ayaklandığı masadan hızlı ve seri adımlarla kapıya ilerledi. Peşinden Ahmet ile kapıya çıkmalarıyla içinden dualarını bir bir ediyordu. Ahu için olmasındı...
Nolur Ahu için olmasındı.
"Buyrun? " dedi Kaya memurun önünde dik bir şekilde durarak. "Hayırdır memur bey? Bir sorun mu var? "
Memur başıyla onaylayıp elindeki belgeyle konağın içini işaret etti. "Ahuzar Karavir." dedi. "Bu evde mi yaşıyor. "
Konaktan çıkan herkes kalplerindeki adrenalinle izliyordu. Kaya'nın kaşları çatılırken yutkundu. Kızı ile ne alakası vardı?
"Evet, kızım olur kendisi. "
Memur Kaya'nın söyledikleriyle kaşları çatıldı. "Soy isminiz?"
"Karahanlı."
Memur belgeyle tekrar içeriyi işaret etti. "Ne demek babasıyım beyfendi. Kızın gerçek babası kızını almaya geldi. Soy isimleriniz bile uymuyor. Lütfen kızı getirin. "
Kaya dişlerini sıkarak tam karşı çıkıcaktı ki Ahuzar seke seke yengesinin elini tutmuş şekilde dışarı çıktı. Bir anlık amcaları sayesinde polisleri unutmuştu ancak gördüğü yüzlerle küçük kalbi kasıldı. "Götürmesinler annemi. " Başını kaldırarak yengesinin ona bakan dolu gözlerine baktı. "Yenge söyle onlara, lütfen. Götürmesinler annemi. "
Bu bir çocuğun söylediği en ağır cümlelerden biriyken Ayşe acıyla gözlerini yumdu. Memur, Kaya'ya doğru birr adım daha atarken Ahu yatakta yavaşça kıbırdandı. Tutulmuş vaziyette gözlerine akın eden gün ışığıyla hızla atan kalbi ile doğruldu. Gözleri anında açılırken göğüsünde derinn bir acı hissetti.
Hızla yorganı üzerinden atarken üst bölgesinin çıplak olduğu fark etti. Kapatmak için hiçbir girişimde bulunmadı. Elleriyle örtmedi, utanmadı. Yaralarla dolu üst bedenini açık camdan gizlemek için hiçbişey yapmadı.
Eskiden yapardı. Eskiden anında kapatır utançtan kızarırdı. Ancak yıllardır sevmediği adamın önünde çırılçıplak kala kala içinde gram utanç duygusu kalmamıştı. İçindeki hisler bastırılmıştı. Bu yüzden elini bile kıbırdatmıyordu.
Ayağa kalkarak aşağıdan gelen seslere bakmak istedi. Dolaba ilerleyerek onun mu yoksa Kaya'nın mı umursamadan lacivert bir tişört çekip başından aşağı çekiştirdi. Dünden kalan a kesim kırışmış eteği hala belindeydi. Çıkarmadan cama doğru ilerledi.
"Beyfendi. Kızı verin. Yoksa zorla almak zorunda kalacağız. " Memurun tane tane kurduğu cümleler Kaya'ya gıram işlememişti.
"Bende size kız benim kızım diyorum! " diyerek bastırdı.
"Yasal olarak soy adı size ait değil! "
Kaya sinirle gürledi. "Yasal olarak başkasının da üstüne olamaz zaten! Annesi evli değil lan nasıl kaydedebilir! " diyerek üzerine yürümeye kalkıştı ancak Ahmet onu tutarak geriletti.
"Abi etme, devletin polisi o. Unutma senede onlardansın. Kurbanın olayım, sakin. "
Kaya gözlerini kısa bir anlığına yumdu. Alt dudağını dişleyip sertçe bırakırken, "Benim sakin olmam için karım ve kızımdan uzak durmalılar. " dedi.
"Ahuzar hanginiz? " Memur bu defa aile fertlerine dönmesiyle Ahuzar bir parmağı çenesinde ne yapacağını bilmeden herkese kısa bir an baktı.
Çenesindeki parmağı çocuk aklıyla havalanırken, "Ben." demişti.
Kaya olduğu yerde kaskatı kesilirken Ahu camda gördüğü polislerle telaşlandı. Memur arkasınsaki bir kaç meslektaşına baş işareti vermesiyle küçük kıza doğru ilerlemeye başlamışlardı.
Ahuzar korkuyla yengesinin bacağına sarılırken Ayşe korkuyla bağırdı. "Hayur!" diyerek kızı kendine çekip arkasına aldı. "Ahuzar o değul!" diyerek ne yaptığını bilemeden onu güvene almaya çalıştı.
Kaya kendini tutamayıp memurun yakalarına yapışırken Kemal bir yandan Ahmet bir yandan kötü bişey yapmaması için kollarına yapışmışlardı.
"Kız benim diyorum lan! " diyerek gürledi. Yüzü kaskatı şekilde dişlerini birbirine bastırıyordu. "Neyini anlamıyoesun!"
Memur sakince nefesini verdi. "Bak, "
"Bak yok! Kıdemli Üsteğmen Kaya Karahalı! Kızım olduğunu iddia ediyorum! O oruspu evladı her kimse kendi gelip bana kızı olduğunu iddia etsin!"
Memur yurkunurken, "Asker olmanız bir vatandaş olmanızı değiştirmez lütfen kendinize gelin. " diyerek geri çekilmeye çalıştı.
Ahu, Ahuzar'a doğru ilerleyen polisleri görmesiyle kendini odadan dışarı attı.
"Kim! " dedi Kaya. "Kim!"
Memur elindeki belgeyi ortalarına uzatarak, "Kim olduğunu bilmiyorum. " dedi. Başıyla arkasındaki siyah arabayı işaret etti. Polis arabasının hemen yanındaki siyah son model arabayı. "Kendisi de bizimle geldi."
Kaya elindeki belgeyi çekip alırken bakışları arabayı buldu. Polislerden biri Ayşe'yi tutarken diğeri Ahuzar'ı kucakadığı gibi ilerledi.
"Kızımm! " Ahu bağırarak kapıdan çıkmasıyla yangazlar yengelerinin yanına doğru ilerlediler. Ahu ağlayarak kızına ilerlerken polis adım adım geri çıktı. "Bırakın kızımı! Ahuzar! Annem. "
Ahuzar ağlayarak kucağında olduğu adamı iterken Kaya bakışlarını siyah arabadan alıp elindeki belgelere çevirdi. "ANNNE!" dedi Ahuzar bağırarak. Kaya gördüğü mahkeme kağıdı ve alınan karar ile bütün vücudu buz kesildi.
Tam o zamanda siyah arabanın kapısı açıldı. Önce parlak birr ayakkabı girdi görüş açılarına hemen ardından da Çolak.
Ahu bakışlarını ağlayarak kızından çekip arabadan inen adamı görmesiyle kanı dondu. Daha da korktu.
"Hayır." dedi fısıldayarak. Uzun bir şokla baktı. Herkes inen adama bakarken Osman bey karşılarındaki adamın kim olduğunu anlamıştı. Ahmet'in bir eli kemerine giderken Kaya başını yavaşça kaldırdı. Alınan karar ve gördüğü adamla vücudunda inanılmaz bir şok ve öfke hissetti. Yanına doğru koşmaya başlayan kadın, "HAYIIIR! " diye haykırarak kızına ilerledi.
Yangazlar yengelerini tutarlarken Kaya'nın yüzünde yıkılmışlık vardı. Çolak gülümseyerek arabasının kapısını kapattı. Kollarını iki yana açarak daha da gülümsedi. "Ortak." diyerek fısıldadı Kaya'ya bakarak. Ardından yanında ağlayan kadına baktı. Sadistçe başını yana eğerek, "Karıcım." dedi.
Kaya belgeyi yumruğunda katlarken derin derin öfke dolu nefeslerini verdi. "O SENİN KARIN DEĞİL LAAN! " diyerek haykırarak ilerledi. İki polis önüne geçerken birini itip yanından geçti. Ancak Kaya'nın kendi adamları düşünmeden hareket ettiğini bildiği için Ahmet'in işaretiyle tuttular.
"Abi, abi yapma. Emir var. Kağıt elinde. "
Ahmet'in döktüğü dillerle, "Alamazlar, " diye fısıldadı gözleri dolarken. "Almamalılar."
Ahu ona bakan adama nefretle bakarken Çolak, "Sabret yavrum. " dedi. "Önce kızımız, sonra seni alıcam burdan. Sabret. "
Polislere bir baş işareti vermesiyle Ahuzar'ı taşıyan adam arkasını dönerek siyah arabaya ilerledi. Ahuzar adamın arkasından hala anne ve babasına bakarken kollarını uzattı. Ahu acıyla yalın ayak, "HAYIIRR! " diyerek yangazları iki yanından itti. Furkan son anda yengesinin kolundan yakalasa da annelik iç güdüsüyle kendini son gücüyle çekiştire çekiştire ilerledi Ahu.
"Beni AL! " diyerek koştu. Çolak gülümserken Kaya, Ahu'nun peşinden hızla ilerleyip belinden yakaladı. "BENİ AAAL! KIZIMI BIRAK! "
Kaya kadına arkadan sarılmış bir şekilde ilk defa herkesin önünde göz yaşlarına hakim olamadı. Ahuzar kollarını uzatarak, "ANNNEE! " diye ağlayarak bağırdı. Yanındaki adamın kafasına küçük eliyle yapıştırdı bir tane. "BIRAK BENİ ANNEME GİDİCEM! "
Adam arabanın kapısını zorlanarak açarken Ahuzar'ın sonn kez sesi geldi. "BABAA, YARIM ETT! "
Kaya duyduklarıyla nefesi kesilirken bu defa Ahu'yu bırakıp kendi ilerledi. Kemal ve Ahmet tekrar iki yanında onu tutarken Ahu olduğu yerde çöktü. "ÖLDÜRÜCEEK! " diyerek haykırdı. Siyah araba geri geri çıkarken hızla ayaklandı. İlk önce polis arabası dönmüş giderken hemen ardından siyah araba yola koyulmuştu. Ahuzar ellerini arka cama yaslamış korkuyla ağlarken Ahu son sürat koşmaya başladı.
"KIZIMA BİŞEY OLURSA SENİ BU DEFA GERÇEKTEN ÖLDÜRÜRM! DUYDUN MU BENİİİ! "
Kaya onu zorla tutan adamları iterken sevdiği kadının peşinden koştu. Ahu dermanı kalmamış şekilde hala koşmaya devam ederken Kaya tekrar onu belinden yakaladı. Ahu kendini öne doğru bırakırken ikiside demir kapının önünde yere çökmüşlerdi. "ÇOOLAAAK! " Ahu acıyla hayatının katili olan adamın adını bağırırken bütün aile aslında o adamın kim olduğunu yeni yeni anlamıştı. Ayşe yere oturmuş acıyla ağlarken Kaya başını önünde nefes almadan ağlayan kadının kafasına yaslamıştı. İkinsi de ağlıyordu. İkisi de bitik haldeydi.
Ahu ellerini belindeki kollara yaslayıp öne doğru eğildi kalbinin acısından. "Kayaaa!" dedi bu defa sesi kesilirken. "Bişey yap, öldürücek! "
Telaşla arkasında diz çökmüş adama döndü. Elleriyle adamın gergin göğüsüne gücü yetmeyecek şekilde vururken, "Yalvarırım bişey yap, biliyor. " dedi hem ağlayıp hem sayıklayarak. "Biliyor, onun kızı olmadığını biliyor! "
En son dermansızca başı adamın göğüsüne dayayıp yere tamamen otururken Kaya ağlayarak tuttu onu. "BANA YILLARDIR SAVURDUĞU TEHTİDLERİ BUGÜN BENDEN KIZIMI ALARAK GEKLEŞTİRİCEK! "
İkiside dermansız yerde oturur vaziyette birbirlerine sarılırken Kaya avucundaki kağıdı biraz daha sıktı.
"Kaya kızımız ölücek... " Bu söz Kaya'nın içine işlerken gözlerini yumdu.
İkisi de ağlarken asıl o zaman fark etmişlerdi herşeyin yeni başladığını.
Çolak ölmemişti. Ölmemiş ve bir buçuk haftanın ardından onları bitirecek birr oyunla geri dönmüştü.
Belliydi, onları bitirmeden durmayacaktı.
Annesini alacaklar korkusuyla küçük kalbi yanıp tutuşan kızın, o polislerin kendi için geldiğini nerden bilebilirdi...
Annesi için korkuyla atan kalbi şimdi yanındaki adam yüzünden kendi için atıyordu.
Ahu ve Kaya yolun ortasında acıyla kalakalırken kızları bir iblis ile araba da baş başaydı...
Hiçbişey son bulmadı, sadece iki taraf içinde oyun yeni başlıyordu.
Arada kalan ise sadece bir kadın ve bir çocuktu.
🥀
Umarım sevmişsinizdir. Allah'a emânet olun, güzel bir gelecek ile kalın. 🫀🍁✨
İNSTAGRAM: dilekkoc_pjm
WATTPAD:dilekkoc6789
KİTAPPAD: dilekkoc6789
VAVEYLA: dilekkoc6789
TİKTOK: gece0866
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.88k Okunma |
563 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |