Kapımın tıklanmasıyla önümdeki eski defterlerle dolu küçük kutunun üstünü kapatıp çalışma masamın altına bıraktım.
“Gel.” Babam odama girip kapıyı kapattı ve yanıma gelip yatağıma tam karşıma oturdu. Ben de sandalyemden kalkıp onun yanına yatağıma oturdum.
Hiçbir şey söylemedi. O beni izledi, ben o beni izledikçe onu izledim. Birkaç dakika sonra kollarını açıp “Gel.” diye mırıldandı. Yanına yanaşıp sarıldım babama. Saçlarımı okşadı.
“Kızmayacağım merak etme.” dedi. “Söyleyecektim.” dedim yanağımı omzuna yaslayarak.
Babamın beni elimde çiçeklerle görüşünün üzerinden iki gün geçmişti.
“Sadece bir şey sormak istiyorum. Sence bu kişi senin için doğru bir kişi mi? Daha fazla üzülmeni istemiyorum Sadem, beni de anla miniğim.” Birkaç saniye düşünüp ne cevap vereceğime karar vermeye çalıştım.
“Adı İnanç… O benim için doğru bir seçim değil, tek doğru ve en doğru seçim.” dedim gülümseyerek.
“Baba senden bir şey isteyebilir miyim?”
“Benden canımı bile isteyebilirsin kızım.” Daha da fazla gülümsedim bu cevabına.
“Anneme söylemesen olur mu?” Omzundan başımı kaldırıp yüzünü izledim.
“Olur.” diye mırıldandı. “Hadi ben gidiyorum.” dedi ve odamda yalnız bıraktı beni. Duygulandığını biliyordum. O yüzden çok fazla konuşamıyordu.
Artık kaldığım yerden devam edebilirdim. Eskiden tuttuğum His Defterlerinden bazı sayfaları okuyordum. Dışı mor tüylü olan defteri çekip aldım büyük kutudan ve tekrar çalışma masamın sandalyesine oturdum. Defterin ilk sayfasını açtım.
“Bugün okula gitmedim çünkü gitmeyince kendimi daha iyi hissediyorum. Kendimi odama kapatınca kimse bana zarar veremiyor.”
2011
On yaşındayken bile aynı depresif halimdeymişim.
“Bugün annem babama bağırdı üzüldüm çünkü babamı çok seviyorum.”
2011
Geçmişi hatırlamak o olayları tekrardan yaşamışım gibi canımı acıtmaya başlamıştı.
Defteri bırakıp daha eski görünen bir defter daha aldım kutunun içinden. Okuma yazmayı öğrendiğim andan beri hep hislerimi yazardım. Rastgele bir sayfa açtım.
“Bugün annem bana sen beni öldürdün dedi. Annem ölü değil. Hem ben çok küçüğüm, korkarım, kimseyi öldüremem ki.”
2010
“Katil ne demek?” 3
2008
Katil ne demek artık çok iyi biliyorum.
“Bugün babam anneme beyaz lale aldı. Ben de mutluyum çünkü onlar da mutlu.”
2010
“Babam bana dedi ki ‘Sen sarı çiçeksin.’”
2009
Kutunun içinden başka bir defter aldım. Sayfalara göz gezdirdiğimde çoğunun yazısız olduğunu fark ettim. İlk sayfayı açtım. Bu sayfanın diğerlerinden farkı tam tarihin yazılı olmasıydı. Bu tarih benim doğum günümdü.
“Kelebekler çok güzel değil mi?”
19.08.2009
“Sekiz yaşına girdim kocamanım artık.”
19.08.2009
Sekizinci yaşıma girdiğim güne ait zihnimde hiçbir şey yoktu. Sanki her şey silinmişti.
19.08.2009
Kaşlarım çatıldı. Yazdığım hiçbir şeyi anlamıyordum. Kim beni öptü de ben bunu His Defterime yazdım.
“Bugün benim doğum günüm. Yaz tatilinin başından beri bütün okul arkadaşlarımı arayıp doğum günümde bize gelmelerini söylemiştim. Hiçbiri gelmedi, biri hariç. Neden gelmediklerini biliyorum. Kollarımda kesik kesik çizgiler var. Hiç de geçmeyecek eminim. Deli olduğumu sanıyorlar. Onlar yüzünden kesmeye çalıştım kollarımdaki tüyleri farkında değiller. Bir tek o anladı beni. Sadece o geldi doğum günüme. Pasta yedik, bahçede oyuncaklarımla oynadık. Biliyor musun His Defteri? Kelebekler insanlara sevdiklerini getirirler. O yüzden bu kadar kısa ömürleri. Herkes tek bir kişiye ait olduğundan. Bunu ona da anlattım. Mutluyum, onu seviyorum çünkü onu sevince kendimi de iyi hissediyorum. İnanç… Hiç durmadan yorulmadan kalbimde saklayacağım seni…”
19.08.2009
Sanki dünya olduğundan dört kat daha hızlı döndü ve beni savurup fırlattı bir köşelere. Ben o köşede kendimi daha da gizledim dünyadan. Bir daha da ayağa kalkamadım.
Sandalyeden inip yere çömeldim ve sırtımı masama yasladım. Dizlerimi kendime doğru çektim, ellerimle kulaklarımı kapattım ve gözlerimi sıkıca yumdum. Zorladım kendimi. Kendimi zorlarken zorlandım.
Yazdığım şeylerin gerçek olma ihtimali var mıydı? Yazdığım İnanç şuanki İnanç mıydı? Peki kelebekler, onlar yalan mıydı? İnanç' ın kelebek dövmesini anlatırken söylediği kişi ben olabilir miydim?
Gözlerimi açıp başımı sertçe arkamdaki masaya vurdum. Lanet olası zihnim gereksiz zamanlarda her anımı hatırlarken şuan bu kadar önemli bir anıyı hatırlamıyordu.
Nefesim kesildi, boğulacağıma inandım. Gözlerim doldu ve anında ağlamaya başladım. Ağlaya ağlaya başımı masaya vurmaya devam ettim. Başım vurmamın etkisiyle ağrıyordu evet ama kalbimdeki ağrıdan kesinlikle fazla olamazdı. Ağlamam daha da şiddetlendi ağzımı kapattım iki elimle sıkıca. Olmuyordu. Tek bir an bile canlanmıyordu zihnimde. Ellerim saçlarımı buldu bu sefer. Çekiştirdim yolmak istedim teker teker. Tırnaklarım yüzümü ve kollarımı çizdi. Kollarımdaki çizgilere yeni çizgiler ekledim adeta.
Hiçbir işe yaramadığımı düşündüm. Hiçbir şey beceremediğimi hissettim.
Telefonumu yatağımın üzerinden alıp İnanç' ı aradım. Ağlaya ağlaya bekledim telefonu açmasını.
“Canım nasılsın?” Sesini duyunca daha da kötü hissettim. Ağlaya ağlaya konuşmaya çalıştım, sesim titredi.
Diğer bölümde görüşmek üzereee. 2
Okur Yorumları | Yorum Ekle |