

Şeyyy 👉🏻👈🏻 bir tık uzun zaman oldu ama bir şey olmazz benceeee. Beni özlediniz miii? Ben sizi çook özledimm. Yorum yapmayı, takip etmeyi ve oy vermeyi unutmayın. Diğer kitabıma ve hikâyeme de bir şans verirseniz çok mutlu olurum.
Şimdiki yaşıma kadar hep sevgiyle büyütülmüştüm. İyi geceler demeden uyumazdı kimse. Üç kişiydik ve birbirimize çok bağlıydık. Birbirimiz için canımızı bile verebilirdik. Belki de bu yüzden hayatımdaki bazı kişiler benim hiçbir şeyi umursamadığımı sanıyorlar ama ben bir insana söylenen cümlenin ona kötü hissettirdiğini anlayıp onlar için üzülürdüm.
Mutfaktan çıkıp odama geldim. Ulaş' ı yalnız bırakmamak için gittiğim partiye Emir' i de davet etmiştim. Kabul etmemişti ama benim ısrarlarım sonucunda gelmeye ikna olmuştu.
Kıyafet dolabımdan siyah mini tek kol elbisemi çıkardım. Emir' le birbirimize numaralarımızı vermiştik ben parti Alper' in evinde olacağı için Alper' in evinin yerini Ulaş' tan öğrenip Emir' e mesaj olarak atmıştım.
Annemin ve babamın da haberi vardı gideceğimden. Yani tek sorun partiyi düzenleyenin Alper olmasıydı.
Üstümü değiştirip saçlarımı düzleştirdim. Makyajımı yaptım ve siyah küçük topuklu ayakkabılarımı giydim.
Sözde Ulaş için gidiyordum ama beyefendi beni bırakıp erkenden kendi başına gitmişti bile ve bana sadece bir mesaj atarak haber veriyordu bunu.
Tam o an telefonum çaldı ve Emir' in aradığını gördüm. Yaptığım bu heyecan neyeydi?
“Efendim.”
“Seni arabayla alabilirim istersen konum atar mısın?” Aynen, gelmişken babamla da bir havadan sudan sohbet ederlerdi bayağı güzel olurdu. Konuşup evime değil de evimin yakınlardaki başka bir yere gelebilme ihtimali olup olmadığını sordum. Kabul ettiğinde anneme ve babama haber verip evden çıktım.
Emir' in beni alacağı yere gittim ve çok geç olmadan o da geldi. Siyah Doblo arabasından çıktı.
Siyah bol kumaş pantolon ve gömlek giymişti. Ne kadar da yakışmıştı öyle.
“Selam.” dedi bana bakarken. ”Çok güzel olmuşsun. Aynı bir çiçek gibi.” diye mırıldandı sağ koltuğun kapısını benim için açarken.
Kalbim hızını arttırırken utanıp gülümsedim. “Teşekkür ederim sen de çok hoş görünüyorsun.”
Yolculuk boyunca pek konuşmadık. Radyodan çalan şarkılar bizi sessizlikten kurtarıyordu.
Sen hiç görmedin
Su vermeye benzedik
Plastik çiçeklere
Hiç görmedin
Sen hiç görmedin
Dans ettik durmadan
Kırık camlar üstünde
Vardığımızda ikimiz de aynı anda arabadan çıktık. Gözlerim anında Ulaş’ ı buldu. Beyaz gömlek ve siyah keten pantolon giymişti. Bahçedeki havuzun yanında okuldaki kızlarla sohbet ediyordu. Kesin yine flörtleşiyordu. Bu çocuğun eğlence anlayışı buydu.
Yanındaki kızlardan biri ona beni gösterdi ve beni görünce kızlara dönüp bir şeyler söyledi ardından hızlı hızlı yürüyerek yanıma geldi.
“Papatya’m nerelerde kaldın merak ettim.” Bana sarılmaya çalışınca hafifçe omzuna vurdum. “Bekleseydin birlikte gelirdik, bakıyorum da hiç yalnız kalmamışsın bana gerek bile yokmuş.”
"Saçmalama kız sensiz olur mu hiç.” Yanımda durup bizi izleyen Emir’ e elini uzattı. Sabah okuldayken tanışıp sohbet bile etmişlerdi.
“Kardeşim sen de hoş geldin.” Emir elini tuttu. “Hoş buldum.” El sıkışıp kafalarını tokuşturdular.
Birlikte eve girdik. Her tarafta kırmızı balonlar vardı. Her yer süslenmişti. Üçlü boş bir koltuk bulup oturmaya karar verdik. Sağ tarafta açık bir mutfak vardı. Evin bahçeye açılan kapıları kocamandı.
Ulaş sol, Emir sağ tarafımdaydı.
“Lütfen bana oturmak için gelmediğimizi söyleyin.” dedi Ulaş. Emir' e baktı. “Lütfen.” diye mırıldandı.
Emir bir bana bir Ulaş' a bakıyordu. “Açıkçası ben oturmak için geldim.” dedi. Sessizce kıkırdadım.
Ulaş' a bakıp “Açıkçası ben de oturmak için geldim.” dedim. Görmedim ama Emir' in o an gülümsediğini hissettim sanki.
Ulaş ikimize de göz devirerek baktı. Onu tanımayan biri çocuksu olduğunu düşünürdü ama o sadece eğlenmeyi bilen biriydi. Yeri geldiğinde çok da olgun davranırdı.
Birden ikimize de dönerek heyecanlı heyecanlı konuşmaya başladı. “Gördünüz mü bahçenin sonunda boks makinesi var?”
“Olabilir neden şaşırdın ki bu kadar.” Yüzünü buruşturarak baktı bana.
“Hevesimin içine sıçmak için mi geldin buraya Papatyacık?” Göz devirdim.
“Hayır biri tarafından manipüle edildim.” Gülerek yanağımdan makas aldı.
Birkaç dakika boyunca kimse konuşmadı ardından Ulaş bahçeye çıkacağını söyleyip bizden ayrıldı.
Bu sürede aklımdan asla çıkmayan birkaç şey vardı. Birkaç soru. Mesela aslında beni hiç ilgilendirmezdi bunlar ama Emir nasıl biriydi, nelerden hoşlanırdı? En sevdiği film neydi? Kısacası saçma bir durumdu fakat ben onun nasıl biri olduğunu çok merak ediyordum.
“Sor.” diye bir ses geldi sağ tarafımdan, Emir… “Ne?” diye mırıldandım ona doğru dönerken. “Nasıl anladın?” Kaşlarını çattı ardından gülmeye başladı. “Anlamadım ki tahmin ettim. Birlikte vakit geçirdiğimize göre birbirimizi tanımamız da gerekir. Öyle değil mi?”
Ağzım iki karış açık onu dinliyordum. Ben yüzme bilmiyordum da acaba bahçedeki havuza atlasam şuanki rezilliğimi unutur muydu?
“Öyle tabii.” diye mırıldandım. Rezil oldum ya utançtan konuşamıyorum şimdi.
“Emir Soydan, 19 yaşındayım. İstanbulluyum.” dedi omzunu silkip daha ne anlatmamı istersin dermiş gibi bakarken. Gülümsedim bu hâline. Abartmadan basit birkaç soru sormak istedim.
“Tek çocuk musun?” Yüzüme bakakaldı birkaç saniye. Saçma mı buldu sorumu bilmiyorum ama yanlış bir şey mi dedim acaba diye düşünmeye başladım.
“Bir tane abim var.”
“Ne güzel, ben tek çocuğum. Dur ben de kendimi tanıtacağım öyleyse.” Derin bir nefes alıp dik oturdum güldü bu hâlime.
“Papatya Sever, ama biliyorsun Çiçek daha çok hoşuma gidiyor, 17 yaşındayım. İzmirliyim.” Düşünüyormuş gibi yapıp bekledim bir süre. Ardından “En sevdiğin kitap ne?” diye sordum.
“Veronika Ölmek İstiyor.” diye cevap verdi hiç beklemeden.
“Neden peki?”
“Güzel bir bakış açısıyla yazılmıştı, delilere özenmiştim.” dedi gülerek ben de güldüm onunla birlikte. Bahçeden müzik sesleri yükselmeye başlamıştı bu sırada fakat ben içeride oturarak gayet memnundum hâlimden.
“En sevdiğin film?” diye sordu bana. Biraz düşünüp yanıtladım. “Five Feet Apart.” “Neden peki?” Benim taklidimi yaparak sormuştu bunu ve o kadar komikti ki. “Güzel ve kalp kırıcıydı.” “Kalbini kıran bir şeyi mi beğendin?” “Evet.” dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Ardından devam ettim. “O filmi sevmiştim ve kalbimi kırması ona olan düşüncelerimi değiştirmedi.”
“Papatya n’olursun bana yardım et.” Aniden koştura koştura Ulaş gelmişti ve ellerimden tutup beni ayağa kaldırmıştı.
“Sen benim çocuğum musun Ulaş? Bir şeyler yapıp arkanı temizlemem için neden sürekli beni çağırıyorsun?”
“Sonra açıklarım dinle şimdi beni. Bahçedeki kaslı çocuklarla iddiaya girdim. Papatya bir görsen çocuğun tek kolu benim kafam kadar. Boks makinesinde iki kere rekor kıran kazanacak. Çocuklardan biri ve Alper katıldı. Kazanmam gerek, beni mahçup etmeyeceksin değil mi güzel arkadaşım?”
“Dalga mı geçiyorsun?” dedim ona doğru bakarken çünkü bunun başka bir açıklaması olamazdı fakat şuan çok ciddiydi hatta sürekli kapıya bakıp duruyordu.
“Hayır ciddiyim.” Birkaç sefer derin nefes alıp verdim.
“Ne yapmamı bekliyorsun peki? Gelip ben mi yarışacağım? Neyine güvenerek iddiaya girdin?” Yüzüme ofladı. Etrafına baktı ve tam o an oturarak bizi izleyen Emir’ i gördü. Sırıtarak ona doğru ilerledi. Emir, Ulaş’ın ne yapmaya çalıştığını hâlâ anlamamıştı fakat ben tabii ki anlamıştım.
“Emir’ im.” dedi onun önünde diz çökerek kahkaha attım bu hâline. “Canım Emir’ im. Seni gördüğümde ilk neyi merak ettim biliyor musun? Tabii ki de kaç tane baklavan olduğunu, bakma öyle bana ciddiyim. Şu kardeşine bir el atarsın değil mi. Sen bir kere vursan o boks makinesine biz iki kere rekor kırarız zaten. Tek vuruşunla bile halledersin.” Kahkaham umarım dışarıdan duyulmuyordur çünkü kendimi durduramıyordum.
“Yani…” dedi Emir gözlerini kırpıştırarak. “Senin için kabul ederim.” “İşte bu be.” diye bağırdı Ulaş. “İşte gerçek arkadaş sen bir, Papatya iki bundan sonra benim için.” dedi ve Emir' le beraber bahçeye çıktılar. Ben de merakıma yenilerek onların peşinden gittim. Bahçe çok kalabalıktı ve çoğu kişi Ulaş’ ın da dediği gibi boks makinesinin etrafında toplanmıştı. Ulaş' a normal olduğunu söylemiştim ama gerçekten de bir evde neden boks makinesi olurdu ki?
Kalabalığın ortasında Alper, onun arkadaşı, Emir ve Ulaş vardı. Aradaki boşluklardan sıyrılarak en öne geçtim onları daha rahat görebilmek için. En sonunda konuşmaları bitip arkalarını döndüklerinde benim de onları izlemeye geldiğimi fark ettiler.
Alper anlatmaya başladı. “Arkadaşlar sessiz olup bizi dinler misiniz? Karşılıklı iki grup olduk. Karşı takımın skorunu geçen kaybeden gruba istediği bir şeyi yaptırabilecek ve kabeden grup onu yapmak zorunda olacak. Eğer kazanan olmazsa o zaman iki grup da birbirlerine bir şey yaptıracak.”
İlk Alper vurdu ve skoru 298 oldu. Ardından Ulaş, Emir' e yaklaşıp onunla konuştu ve sonra Emir’ in vurması gerektiğine karar verdiler. Emir, Alper' in skorunu geçerek sınırı 379 yaptı. Herkes coşkuyla tezahürat yapıyor, ıslık çalıp alkışlıyorlardı. Ben ne kadar bu tür yarışları sevmesem de Emir ve Ulaş' ın kazanmasını istediğim için heyecanla ve gülümseyerek izliyordum onları.
Alper' in arkadaşı sıradaki kişiydi. Hafifçe elini salladı ve vurdu fakat Emir' i geçemedi skoru 350 oldu.
Geriye sadece Ulaş kalmıştı. Dönüp etrafına baktı ardından benimle göz göze geldi. Bir şey söyleyecek gibi oldu fakat söylemedi. Tekrar Emir' in yanına gitti ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Emir ona bakıp birkaç saniye sonra kafasını salladı ve gidip Alper' le konuştu. Ne konuştuklarını duyamıyordum fakat Alper' in başta Emir' in söylediği şeye karşı çıktığını fakat sonra kabul ettiğini görebiliyordum.
Sonra, biz de anlamadık, Emir tekrardan boks makinesine doğru ilerledi. Hepimiz heyecanlanmıştık. Büyük bir hızla vurup geriye çekildi. Küçük ekranda skor göründüğü an neredeyse herkes neşeli bir şekilde bağırmaya başladı. Bu kadar sesin arasından Ulaş' ın bağırışlarını duyabiliyordum.
Emir, hem Alper' i hem de onun arkadaşını geçmiş hatta bir önceki skorunu bile geçip kazanmıştı.
Herkes Emir ve Ulaş' ın etrafında toplanmış çalan şarkıyla minik bir kutlama yapıyorlardı.
Ulaş' ın bana doğru koştuğunu gördüğümde ne yapacağını anlayarak gülerek çığlık attım. Geldiği gibi beni bacaklarımdan tutup havaya kaldırdı ve benimle beraber tekrardan kalabalığın içine girdi.
Ulaş saçma sapan hareketlerle dans ediyor fakat o kadar çok eğleniyordu ki onu uzun zamandır bu kadar mutlu görmemiştim. Ben de her şeyi boşverip sadece anın tadını çıkarmak istedim.
Ben sıkıca onun omuzlarına tutunmuş gülerken o da beni sıkıca bacaklarımdan kaldırmışken etrafında döndürüyordü. Beni yere indirdiğinde arkasını döndü ve Alper' i görüp ona doğru dilini uzattı. “ Bir daha asla ‘Ben yenilmem.” dememelisin bence şekerim.” Alper' in sinirlendiği her hâlinden belli oluyordu.
Ardından tekrar bana doğru döndü ve “Dans vakti.” diye bağırdı neşeyle. Tanıdık gelen şarkıda benimle dans etmeye başladı. Bizimle birlikte bir sürü kişi de dans etmeye başladı. Hiç ummadığım anda beni arkaya doğru ittirdi ve sırtım birine çarptı. Dönüp baktığımda bu kişinin Emir olduğunu en az Ulaş kadar içten bir şekilde bana gülümseyerek baktığı gördüm. Tam o an ben de ona o şekilde baktığımı fark ettim.
Birkaç saniye sonra Emir elimi tutup beni bir kez etrafımda döndürdü ben de tekrardan gülerek bu kez de onunla dans etmeye başladım.
Yüzüne doğru yaklaşıp “Tebrik ederim.” dedim onun duyabileceği bir sesle. Siyah saçları dağılmıştı. Gülümsemesi genişledi. Koyu kahve gözleri kısıldı. Yanaklarındaki iki çukur belli oldu. “Sen karar ver.” “Ne?” dedim yüzümdeki gülümseme silinmeden. “Onlara ne yaptıracağıma sen karar ver.”
Bir gece vakti, ne insanın içine güneş doğmuş gibi hissettirebilirdi?
Diğer bölümde görüşmek üzereee hoşçakalınnnnn.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |