48. Bölüm

46. Bölüm "SAVRULMAK"

dolunaydakigelgit_
dolunaydakigelgit_

Selam,uzun zamandır yoktum. Özür dilerim,hayatım komple bir değişime uğradı bu yüzden burayı aksattım,şimdiyse telafi etme aşamasındayım. Sizler için yeni bir kurgu yayınlayacağım ama ilk önce bebeklerime veda etmemiz lazım fakat bu bölümde değil. Son 4 bölümümüz kaldı. İyi okumalar canlarım.

 

"Siz artık buna bir son verecek misiniz?" Dedim sinirle. Hala daha pasta yiyorlardı. Nikahımız kıyılmıştı,ardından ilk dansımızı etmiş fazlaca eğlenmiştik. Daha doğrusu Zafir'in asker arkadaşları bol bol eğlenmişti,mesela Fatih.

Şimdi ise dağıtılan pastayı aşırıyordu,ayaklarıma kara sular indiğinden bize ayrılan yerde oturuyordum. Birazdan eğlence devam edecek sonrasında da takı töreniyle kapanışa geçecektik. Zaten saat 23.30'du.

Fatihler,bir şarkı daha diyerek pisti hiç boş bırakmamışlar bizi de oturtmamışlardı. En son Zafir'in zoruyla durmuşlardı,biraz da alkollülerdi bir şey diyemiyordum. Ama her şey o kadar güzeldi ki... Ailelerimiz çok mutluydı,bizde öyle. Arkadaşlarımın hepsi buradaydı,herkes çok iyiydi ve eğlenceyi zirveye taşımıştık.

Zafir'in akrabalarıyla da tanışmıştım ama kendisi birçoğundan haz etmediği için çok da sıcak davranmadım,bir tek Alp'in annesini sevmiştim o kadar diyebilirim.

"Hadi bir roman havası!" Elini havaya doğru tokat atar gibi savurup ayağa kalktı,Alp'i de kolundan çekiştirerek piste çıktığında,Emre;Fatih'e bir şeyler dedi.

"Ha doğru doğru unuttum pardon,roman havası iptal beyler!" Sona doğru bağırışıyla gülmemek için artık uğraşmıyordum. Alp ile Emre onu kenara çekerken,ileriden bana doğru gelen kocama baktım. Takım elbisesinin ceketinin ilikli düğmesini tek eliyle çözerken ban doğru geliyordu. Kenardan bir aile onu durdurduğunda dikkatini onlara verdi,sanırım gidiyorlardı ki Zafir onlarla vedalaştı.

Ben de ayağa kalktım ve zor da olsa piste doğru adımladım,ayakkabılarım bileğimi kesmişti ve yürümek artık gerçekten zordu.

Zafir de aileden ayrılıp bana geldiğinde durdum. "Seni çok beğenmişler." Giden ailenin arkasından bakarak gülümsedim ve gözlerimi kahve gözlerine çevirdim.

"Sevindim." Dedim tatlı tatlı gülümserken. Yüzüme bakarak yutkunduğunda güzel anlarımın katili geldi. "Boran,seste sıkıntı varmış sanırım bir bakar mısın? Yenge sen burada bekle de orada kulakların incinmesin." Zafir'e anlamsız bir bakış atarken kolundan tutup sürekleyen Fatih'e,Salih gülüyordu.

Yanıma gelen Tuana beni biraz geriye götürdü. "Ne oluyor ya?" Dediğimde sadece gülmüştü. Eteklerimi kaldırıp pistin ucunda durdum. Sonra arkamı döndüğümde ellerim eteklerimin üzerinde öylece kaldı. Zafir önde,arkadaşları etrafında dizilmiş bir şekilde bekliyorlardı ki bir anda şarkı girdi. Ortamın karartılmasıyla ışık bana ve onlara döndü.

Karşımda zeybek oynuyordu.

Kollarını kaldırıp indirdikten sonra senkronize bir şekilde döndüler, bir adım onlara atıp atmamak arasında kalmıştım fakat gülümseyerek izlemeye devam etmekten başka bir şey yapamadım. Kızlar da benim bir adım arkamda yana doğru dizilmişlerdi ki bu görüntülerin çokça kez çekildiğini hissediyordum.

 

Gözlerimi bir saniye bile Zafir'den ayırmazken hepsi birden üç adımda bize doğru gelip ilk önce ayaklarını sonra da dizlerini zemine vurdular. Alkışlar yükselirken,dizlerinin üzerinde duran Zafir,bana alttan bir bakış attı ve sonra ayağa kalkıp sırtını dönerek oynamaya devam etti.

Fatih ve Alp bile o kadar ciddi,düzene ayak uydurarak oynuyorlardı ki kahkahalarım bir tebessüm olarak asılı kalmıştı.

Zeybeğin sonuna geldiklerinde bu sefer Zafir bir adımlık mesafeyle önümde durmuş sonra da iki yana açtığı kollarını indirerek son hareketini de yapmıştı,gözlerimden patlayan sevgi simgeleriyle yüzündeki tebessüm ona sunduğum birer teşekkürdü. Alnıma bir öpücük kondurmadan önce Kemal Komutanın sağ tarafımdan gelerek Zafir'e bir adet Kuran-ı Kerim,bir adet de Türk bayrağı getirdiğini fark ettim.

Zafir,görevinin bilinciyle ilk önce Kuran'ı öpüp alnına,sonra da bayrağı öpüp alnına koydu. "Sıra sonraki kıymetlinde." Kemal komutanın bunu demesiyle ellerini yüzüme koyup alnımdan öpmesi bir oldu. Gözlerim usulca kapandı ve flaşları hissedince tekrar açıldı.

Ellerimi bileklerine koyarak gülümsedim. Alkışların duyulduğu andan sonrası elimden tuttu ve takı törenine geçtik. Bu gece kelimelermizden çok gözlerimiz konuşmuştu. Ama gecenin devamında bu böyle devam mı edecekti hiç bilmiyordum.

Zaten o anı düşündükçe midem kasılıyor,hızlı hızlı nefesler alıp veriyordum. Hem korkuyordum hem de heyecanlıydım.

Takı töreninin açılışını ailelerimiz yaptı. Babamlar Zafir'e,Mihriban annemse bana takılarımı taktı. "Anne ne gerek vardı?" Dedim utana sıkıla. "Şş bunlar zaten ikinizin kızım,aa sus bakayım."

Melis'in kıkırtısını duymamazlıktan geldim. Herkes sıraya geçmişti,ailelerimizle fotoğraf çekildik ve konuklarımızla ilgilendik. Bizi sayıp gelen bütün misafirlerimizle elimden geldiğince ilgilenmeye çalıştım. Zafir de aynı şekilde. Ama çok kalabalık olduğu için yorulmuştum. Ayrıca üzerimdekileri daha fazla taşıyamayacaktım,nefes alırken bile zorlanıyordum o derece çok takı takılmıştı.

 

Sol elimi,solumda duran kocamın sırtına atıp ceketini kavradım ve sıktım,hissetmemişti ama bakışları kısa bir an bana dönmüştü.

"Allah muradına erdirsin kızım,sen benim kızımın hayatını kurtardın Allah da sizin canlarınızı bağışlasın." Diyerek yerli bir ağızla konuşan teyzeye baktım. Berire hanım yüzünden yemek verdirdiğimizde konuştuğumuz teyzeydi,kızlarının zorla evlendirileceğini biliyorduk ve müdahele edip birçok kız çocuğuna yardım etmeye çalışmıştık.

 

"Allah razı olsun,ne demek. Bir ihtiyacınız olursa yine gelin çekinmeyin. Kızlarınıza çok selamlarımı iletin." Dedim sarılırken.

Geri ayrıldığımızda geriye doğru bir adım sendeledim. Zafir anında fark edip elini belime koydu.

Bana baktığında bir adam gelmişti bu yüzden bir şey diyemeden ona teşekkür etmeye geçti. Bu kuyruk ne zaman bitecekti bilmiyorum ama dayanacak gücüm kalmamıştı.

"Melis Allah için..." Sözüme devam edemeden bir abla da takı takınca teşekkür etmeye geçtim.

"Ne oldu yenge?" Dedi Melis.

"Altın çuvalı gibi oldum şuna bak yığılacağım şimdi yere."

"Az daha dayan zaten 5 kişi falan kaldı." Dedi Leyla abla.

Nefesimi üfledim. "Tamam."

"Mutluluklar,Allah bir yastıkta kocatsın." Kucağındaki bebekle gelen kadına bakakaldım,uyana sıkıla para takmaya çalışıyordu ki elini tuttum. Üzerimdeki kuşaktan çıkardığım altını,kucağındaki erkek çocuğunun yakasına taktım.

"Ama..." dediğinde gülümsedim.

"Duanız bize yeter de artar bile,çok teşekkürler." Dedim kadına. Kadının uzaklaşmasının ardından belime sarılan kol bedenimi kendine yasladı,ona hiç bakmasam da minnetle yükümü hafifletmesine yardımcı oldum. "Az daha sabır güzelim."

Bize adımlayan bir amcayla Zafir kolunu belime daha da sıkı sardı,diğer elini de adama uzattı. "Allah sizi korusun Boran." Diyen adam da Zafir'in elini sıktı. Gergin hissetmeme neden olan şey Zafir ve adamın birbirlerine olan bakışlarıydı. Kaşlarını çatmış eyvallah dercesine başını eğip kaldırmıştı.

"Hayırlı olsun gelin hanım." Bana da elini uzatan amcaya alttan bir bakış attım. Elimi kalbimin üzerine koyduktuktan sonra başımı hafifçe eğdim. "Sağ olun." Adam elini geri indirirken arkasından ona küçümseyici bir bakış atarak Zafir'in Mardin'den arkadaşı gelmişti,adını hala hatırlamıyordum ama onunla da yemek verdirdiğimiz gün tanışmıştık.

Sabahtan beri Zafir'in etrafındaydı ama gerçekten ismini hatırlamamıştım.

Diğer adam arkasına baka baka giderken Zafir konuştu. "Çok şükür bitti,kardeşim sen etrafı bir kolaçan et sıkıntı çıkmasın zaten sona geldik."

Arkadaşı başını salladı,çıkışa doğru bakarak:"Tamamdır ben hallediyorum şimdi,şunu da bir kontrol ettireyim ne alakaysa bir sorup soruşturayım." dedi. Herkesle fotoğraf çekilmek için bir araya gelmişken ailelerimiz yanımızdaydı. Sırayla tüm herkesle fotoğraf çekildik.

"En sevdiğim en sevdiğim." Diyerek yanımıza gelen Selin ile tüm arkadaşlarımızla da çekildiğimiz sırada gözlerim kameradaydı. Mutluydum,her şey istediğim gibi olmuştu. Esir tutulduğum anlardan bu ana gelebilmek ve orada tanıştığım beni kurtaran adamla bir evlilik gerçekleştirmek düşünebileceğim bir şey bile değildi.

Şimdiyse esir tutulduğumuz anlarda yanımda olan minik kardeşlerim bile bu anlar için aileleriyle düğünümüze gelmişlerdi. Bir tek Boran uzun süre kalamamıştı. Yetimhaneden görevli ablasıyla geldiğinden dönmek zorunda kalmıştı.

Yine de her şey çok güzeldi. "Gülümseyin!" Fotoğrafçının komutuyla kameraya karşı gülümseyerek baktım. Flaşlar patladıktan sonra vedalaşma kısmına gelmiştik. Ailelerimiz buradan direkt evlere dağılacaktı,ben de artık kendi evime gidecektim.

Bu duygu bile o kadar değişikti ki gün içinde birçok duygu değişimi yaşamıştım. İlk önce Kemal amcam geldi yanımıza. "Güzel kızım,her zaman mutlu olun." Beni kendine doğru çekip sarıldı. O benim biyolojik ailemden gelen en büyük mirastı. Ailem için uğraşmış,davaların peşini bırakmamıştı. Şimdiyse o öksüz kızın düğününe gelmişti.

"Teşekkür ederim Kemal amca,iyi ki varsın." Dedim. Geriye çekilip Zafir'e sarılırken ben de Alp'in annesiyle sarılmıştım.

Babamlar Zafir'e sarılırken Mihriban annem ve Melis de bana sarılmıştı. "Ay çok mutluyum bir ablam daha var artık." Melis'e gülümseyip yanağından öptüm.

"Güzel kızım bir şey olursa hemen ara olur mu,dinlenin bol bol." Dedi annem. "Tamam anneciğim merak etme." Dedim.

Leyla ablalarla da vedalaşırken kucağında uyuyan Deniz'in alnına ufak bir buse kondurdum. "Çok mutlu olun güzelim benim."

"Çok sağ olun abla,iyi ki varsınız."

"Annecim." Annem kollarını bana sararken babam dolan gözlerini siliyordu.

"Her zaman yanındayız konuştuklarımızı asla unutma tamam mı?" Anneme sarıldığımda dolan gözlerimi yıldızların daha net olduğu gökyüzüne çevirdim.

"Unutmam anne." Dedim. Babam da bize sarıldığında kollarımı çekip babama sarıldım. "Canım yavrum,mis kokulum. Birbirinize emanetsiniz." Demişti.

Başımı sallayıp geri çekildim ve gözlerimi sildim. "Merak etmeyin." Dedim.

Ailelerimiz bizlere el sallayarak giderken biz de arkalarından çıkmıştık. Davulu kucaklayan Fatih'i götürmek biraz zor olmuştu fakat en sonunda ikna edip onu davulundan ayırabilmiştik.

"Hayırlı olsun," diyen Erdem kapıyı açmış binmeme yardımcı olan Zafir'e anahtarı vermişti. Ön koltuğa oturduğum ilk anda gerçekten inlememek için zor durdum. O rahatlamayı anlatamazdım,o kadar rahatlamış hissediyordum ki...

 

Zafir kapımı kapatıp Erdemlerle konuştu ve arabanın etrafından dolanarak şoför koltuğuna geçti. Bu gece ona karşı içimde tarif edemediğim bir his vardı. Her hareketi her bakışı içimdeki kadınsı dürtüleri harekete geçiriyordu. Evet heyecanlıydım ve endişeliydim fakat bir o kadar da mutlu ve istekliydim.

Bana bakıp kemerini takarken göz kırptı. "Ne oldu?"

Omuz silktim,nazlı bir biçimde. "Hiiç." Dedim.

İç çekip arabayı çalıştırdı. "Öyle olsun bakalım."

"Bizimle mi geliyorlar,"demiştim arkamdaki konvoya bakarken. Dikiz aynasından arkasına bakıp yoka odaklandı. "Evet,sonra eve dağılacaklar da Alp tutturdu biz eve kadar götürürüz sizi diye."

Başımı anladım dercesine salladım. "Alem bunlar,gördün mü Fatihle bütün gece nasıl da eğlendiler." Dedim kahkaha atarken. Yüzünde oluşan tebessümle sinyal verdi ve döndü. "Görmez olur muyum? Bizden çok onların düğünü gibiydi." Kahkahamız arabada yayılırken cidden öyleydi.

"Her şey o kadar güzel oldu ki tam hayal ettiğim gibiydi." Elimi tutup avuç içimden öptü sonra gülerek konuştu. "Öyleydi tabi,Alp'in büyük nikah sürprizi olmasaydı daha iyi olurdu ama neyse."

Ah evet haklıydı.

 

Nikah anı:

 

"Siz Almina Öztürk,Zafir Boran Algan'ı eş olarak kabul ediyor musunuz?"

Etrafıma bakarken babamla göz göze gelmiştik onun gözlerini kapatıp açmasıyla bağırarak "Evet!" Dedim.

"Yenge hayır diyecektin,böyle mi anlaştık?!" Fatih'in iki saattir vız vız vız konuşmasına yine kulak asmadım.

Zafir gülerek inatla Fatih'e pabuç bırakmayışımın keyfini sürüyordu. "Siz Zafir Boran Algan,hastalıkta sağlıkta,iyi günde kötü günde,Almina Öztürk'ü eş olarak kabul ediyor musunuz?"

Zafir ilk önce bana sonra annesine bakıp mikrofona eğildi. Dudakları aralandığında heyecanla nefesimi tuttum. "DURUN BU EVLİLİK GERÇEKLEŞEMEZ!" Kalbim korkuyla hızlandığında bir anda kafamı girişe çevirdim.

Alp elinde mikrofonla durmuş bize bakıyordu. "Yani bensiz kıyılamaz,devam edebilirsiniz." Diyip kenara geçmişti. Kızgınlıkla nefesimi üfledim. Zaten zar zor kavuşmuştuk!

"Evet!" Diyen Zafir ile gülümsedim.

Onun sürpriz anlayışı benim sinirimi bozmuştu neyse ki boşvermiştik.

"Böyle olmasaydı daha iyiydi tabi ama neyse ki ucuz yırttık diyeceğim. Fatihle Alp'ten minimum bunlar beklenirdi." Dedim.

"Sen asıl şimdi gör." Derken evimizin önünde durmuştuk.

Kapıyı açarken kıkırdamıştım. "Onu sen düşün sevgilim."

"Öyle mi küçük hanım? Ben size gösteririm." İmalı sözlerini duymazdan gelip inmeye çalıştım. Gelinliğime yardıma koşan kızlarla indim. Eve doğru adımlayıp bahçenin giriş kapısına geldiğimizde herkese sıkı sıkı sarıldım.

"İyi ki geldiniz,iyi ki hayatımdasını. Gerçekten siz olmasanız hiçbir şeyi halledemezdim,sizi çok seviyorum." Demiştim herkese ithafen.

"Asıl siz iyi ki varsınız. Bizi bir araya getiren de bir arada tutan da sizin varlığınız." Demişti Kaan,Tuana'yı sarıp sarmalarken.

"Ya susun ağlayacağım." Selin'in sesini Fatih bastırdı. "Ağlıyorum şu an rolümü çalma!" Salih'e yaslanmış burun kemerini sıkarak ağlama numarası yapıyordu. Hem de yüksek bir sesle.

Salih göz deviririp omzuyla onu itelemeye çalışıyordu. "Aynı kandan olmamız beni bile şüpheye sokuyor." Herkes ona gülerken ortamın sessizleşmesiyle veda vaktinin geldiğini anlamıştık.

"Artık girin,Mardin burası havasına belli olmaz." Alp,doğru söylüyordu. Ama hiç giresim yoktu,biraz eteklerim tutuşmuş olabilirdi.

"Kardeşim." Zafir,Alple erkekçe tokalaştıktan sonra herkesle teker teker sarıldı.

"Ayaklarınıza sağlık,her şey için sağ olun." Demişti.

 

"Ne demek ya,her zaman." Asu'ya gülümsedim.

 

"İyi geceler!" Birbirimize el sallarken arkamızı döndüğümüz anda Fatih'in sesi duyuldu.

"Oğlan bizim kız bizim! OĞLAN BİZİM KIZ BİZİM!" Zafir'in sırtına üç beş tane vururken bunu söylemeleriyle hem gülüyordum hem de telaşla etrafa bakınıyordım. Yakında bir ev yoktu ama yine de vardı yani. "Şş ya sessiz olsanıza,insanlar duyacak! Hey!" Demiştim.

"Kızlar sevgililerini alabilmişlerdi de,Alple Fatih'i Salihle Asu tutmuştu.

"Bunu ödeteceğim beyler,siz de bir gün evleneceksiniz!" Demişti Zafir gülerek.

Kapıyı açmadan önce dönüp el sallamıştık. Sonrasında ise önce ben sonra o eve girmiştik. Kapıyı kapattığımız anda ikimiz de derin bir nefes verdik. İçimden saçma bir şekilde kahkahalar atarak gülmek geliyordu yalnızca sırıtmakla kaldım.

"Gel bakalım güzel gelinim." Bir anda beni kucağına alınca ilk önce ufak bir çığlık sonrasında ise kahkaha attım.

 

"Ya Zafir indir beni!" Desem de durmadı. Beni odamıza kadar çıkardı ve kapıyı kapatıp öyle indirdi. Ayaklarım yere bastığı anda acıyla yüzümü buruşturdum. "Ayakların mı acıyor?" Demişti yüzüme bakarken. Başımı sallayıp omzuna tutunduktan sonra topuklu ayakkabılarımı çıkardım. Ayak tabanlarım yere bastığında hissettiğim rahatlıkla bu sefer inlemek zorunda kaldım.

Oturmak için yatağın ucuna gittiğimde ellerimdeki ayakkabıların altına baktım. Gülmekten kendimi alıkoyamıyordım. Gözlerim ayakkabının tabanlarındaydı. "Şunlara bak ya!"

Birkaç saat önce:

 

"Yenge kurbanın olayım ilk beni yazalım. Daha sevgilim bile yok evlilik sırası bana nasıl gelsin. Ablam evli şimdi abim evleniyor sıra bende,yenge!" Melis'in cümlesini hızlı hızlı kurmasının ardından Asu elimdeki kalemi çekmeye çalıştı. "Hayır ya asıl benim adımı yazman lazım kızım,şuna bak bu yaşımda bekar kaldım,bari sevgilim olsa!"

Fatih ise çemkirerek kalemi onun elinden aldı. "Sen sus asıl,ben askerim asker. Yarın ölüp giderim,sevilmeden mi öleyim? Asıl ilk benim adımı yazacağız." Nefesimi üfleyip kalemi almaya çalıştığım sıra Alp kalemi aldı.

"Siz çok oldunuz lan,asıl sıra bende çevremdeki herkes çoluk çocuğa karıştı milletin torunu olacak bir de bana bakın. Ah Zeynep Ah yaktın beni."

"Ya ver şunu."

"Vermiyorum."

"Bırak lan kalemi."

 

"Alp abi saçmalama ver şu kalemi."

 

"İlk ben yazacağım hayatta vermem!"

 

Başımı iki yana sallarken kenardaki kalemle çoktan hepsinin ismini yazmıştım. Hala bir kalemin başında kavga ederlerken ne için tartıştıklarını bile unutmuşlardı.

 

*
 

Şebekti bunlar.

"Baksana hiçbirinin ismi doğru düzgün silinmemiş." Gözlerimi ona çevirdiğimde ceketini ve yeleğini çıkarmış duvara yaslanarak beni izlediğini fark ettim.

"Sevgilim?" Dedim usulca.

 

Ayağa kalkıp yanına doğru giderken ayakkabıları yere koymuştum,gelinliğimin etekleri parmak uçlarımda sürünüyordu.

"Çok güzelsin,beyazlar içinde eşsiz gözüküyorsun. Biz birbirimize savrulduk Almina ve inan bana hiç şikayetçi değilim." Dedi.

Ne diyeceğimi bilemediğimden sustum. "İnan bana bende sevgilim."

Ortamda oluşan gerici sessizliği bozmak için "Duşa girsem olur mu?" Dedim saçma bir şekilde." Başını sallarken derin bir nefes aldı.

"Gir güzelim. Bende diğer banyoyu kullanırım." Demişti. Başımı salladıktan sonra gitmek için bir adım atmıştım fakat beni durduran şey hem gelinliğim hem de duvağımdı.

İçime kaçan sesimle rica ettim. "Duvağımı ve gelinliğimi çıkarabilir misin?"

Yutkundu,o yutkunuş sesi beni deldi geçti. "Çıkarırım."


Duvağımı çıkarırken canımı acıtmamak için uğraştı,en sonunda başardı ve gelinliğe geçti çok zor bir açılma sistemi yoktu,ilk önce ipleri sonra da fermuarı açması gerekiyordu o kadar.

"Biraz daha sıksalarmış,nasıl nefes aldın bununla." Biraz haklı olabilirdi,birazcık.

Omuz silktiğimde bir anda fermuarı açmasıyla gelinlik sıyrılır gibi oldu ama anında tuttum ve üzerime sabitledim.

"Teşekkürler." Dedikten sonra koşar adım banyoya girdim. Derin derin nefesler alıp verirken gelinliğin içinden çıktım,titreyen ellerimle suyu ayarladım ve saçlarımdaki tokadan kurtulmaya çalıştım. Ama ellerimin titrekliği yüzünden oldukça uğraşmak zorunda kalmıştım. Makyajımı temizleyip kısa bir duşa girdim ve kendimi sakinleştirmek adına telkinler verdim.

Duşakabinden çıkıp kurulandıktan sonra güzel kokan her şeyden kendime boca ettim ve bugün içşn giydiğim takımı tekrardan giydim,saçlarımın nemini alırken etrafta gecelik aramış fakat bulamamıştım çünkü odadan almayı unutmuştum.

"Sakin ol Almina sakin ol!" Dedim kendi kendime.

Havluyu bedenime sardıktan sonra duştan çıktım. Derin bir nefes alırken odada olmaması için dua etmiştim ama geç kaldım. Çünkü camın önünde dikiliyordu. Altında sadece siyah bir eşofman vardı. Üzeri ise çıplaktı.

Sesimi duyduğu anda bana doğru yavaşça döndü.

Bedenimi baştan aşağıya süzerken yutkundum. Elimde tuttuğum gelinliği pufun üzerine bıraktım.

"Geceliklerimi unutmuşum da." Dediğimde bileğimden tuttu ve elindeki kumandaya basarak perdenin kapanmasını sağladı.

"Önemi yok güzelim,zaten üzerinde durmayacaktı." Dedi.

Gözlerine nefes nefese bakarken,içimden nasıl geliyorsa öyle davranmak istedim. Parmak uçlarımda yükselip hiç beklemediği anda dudaklarımla dudaklarını buluşturdum. Elleri nemli saçlarıma giderken birkaç adım gerilememi sağladı. Dizim yatağa çarptığında beni usulca yatağa yatırdı ve geriye çekilip üzerimdeki havluyu çekmek için izin aldı. Başımla onu onayladıktan sonra havluyu çekti.

Gözleri bedenime kaydığında tepkisi "Hasiktir!" olmuştu.

***
 

İçimde değişik bir his vardı,bu çok başka bir duyguydu elbet ama hem kaygı hem heyecan hem hüzün hem mutluluk karışımı gibiydi. Avcumun içinde gezinen parmak uçları bazen bir çocukluk anısı kadar hüzünlü hissettirirken bazen de bir o kadar heyecanlandırıyordu. Gözlerimi açmak istemiyordum hiçbir şey korktuğum gibi olmamıştı,her şey o kadar mükemmeldi ki doyumsuz tarafımızı durduramamış sabaha kadar birbirimizde soluklanmıştık.

Şimdi ise Zafir'in uyanmam için uğraştığı dakikalardaydık ama zaten sabah beşte uyumuştuk. 4'e kadar birbirimizdeydik sonrasında ise heyecanla kalkıp bize gelen altınları sayarak kasaya koymuştum. Salak gibi hevesle gecenin bir vakti bunu yapmayıp uyusaydım şimdi bir saat fazladan uyumuş olurdum.

 

"Yavrum,uyanman lazım. Kahvaltını yap sonra tekrar uyu söz. Ama bir şeyler yemen lazım yoksa hasta olacaksın hadi." Mızmızlanıp ona daha da sokuldum.

Gözlerimi zorlukla araladım.

"Çok yorgunum." Dedim.

Elini saçıma koyup okşadı,gözlerinde ufak endişe emareleri vardı.

"Biliyorum güzel karım ama..." Nefesimi üfleyip ofladım geri çekilip doğruldum sorun şuydu ki sözünü tutmuştu,totomun üzerine oturamıyordum. Yine de üzülmesin diye belli etmemeye çalıştım.

"Ya bana mı hazırladın?" Dedim komodindeki tepsiyi görüp.

"Evet,hadi bakalım hepsinden ye sonra dinlenirsin." Canım sadece uyumak istese de kalbini kırmamak için birkaç lokma bir şeyler yedim. Acıktığım içinse gerisi geldi. Sonra ise uzanmak istemedim. Kalkıp duşa girdim sonra ise üzerime sarı bir elbise geçirip salona onun yanına indim. Bem duştayken hem nevresimleri değiştirmiş hem de ortalığı toparlamıştı.

 

"Canım?" Diye seslendim.

"Mutfaktayım!" Dediğinde minik adımlarla oraya ilerledim. Tezgahta bir şeylerle uğraştığını görünce ona doğru yaklaştım.

"Ne yapıyorsun?" Dedim meyvelere bakarak.

"Karıma vitamin hazırlıyorum." Dedikten sonra bana doğru döndü ve belimden tutarak tezgaha oturttu. Beklenmedik hareketiyle inledim. Canım yanmıştı. "Siktir,bebeğim ağrın mı var?" Soluk soluğa.

 

"Ağrım değil de biraz canım acıyor otururken." Dedim,kocamdı artık hem dün gece yaşananlardan sonra utanmak istemiyordum çekinerek söylemiştim onu üzmemek için ama sadece buydu.

 

"Çok zorladım seni,ilk günden bokunu çıkardım. Özür dilerim,gel indireyim seni de salona uzan ben de ağrı kesici getireyim sana." Dediğinde ellerine bileklerimi koydum ve beline bacaklarımı doladım.

"İyiyim ben,merak etme. Hem normal bir şey bence. Üzülme sevgilim,bunu ikimiz de istedik." Dedim fısıldayarak.

Alnını alnıma yasladı. "Olsun yine de kendimi frenleyebilirdim özür dilerim." Demişti.

"Aşkım,saçmalama ne özürü. İyiyim ben cidden." Dedim ellerimi yüzüne koyarken. "Ateşin mi var?" Dediğinde cidden göz devirdim.

"Yok artık Zafir,sakin olur musun? Evin içi sıcak ondandır." "Sen öyle diyorsan." Susmasına karşı dudaklarının kenarından öptüm. "Öyle diyorum."

 

Yandaki muzdan bir parça ağzıma attım. "Ee vitaminimizin içinde ne ver şefim?" Demiştim hevesle. Alnıma öpücük kondurduktan sonra tam konuşacaktı ki telefonu çaldı.

"Pardon yavrum." Demişti ki tezgahtan inerek merakla bekledim. Uzun sayılacak bir süre karşı tarafı dinledi bunu yaparken saçlarıma ufak buseler bıraktı. Geri çekildiğinde sıkıntıyla nefes verdi ve yüzüme bakmamak adına başını eğdi.

"Komutanım ben..." Yutkunup tekrar bana baktı.

Endişeyle bana bakmasına karşın gerildim. Gözlerimi gördüğü anda gözlerini sıkıca kapattı.

"Emredersiniz komutanım hemen geliyorum!"

Sözleriyle yutkundum.İçime oturan yumru bırak ağlatmayı nefes bile aldırmamıştı. Demek ki asker eşi olmak böyle bir şeydi,ilk günden bunu tatmak kalbimde buruk bir kırıklığa neden olmuştu. Ama olsundu,sonuçta yanımdaydı,hayattaydı,beklerdim, sorun değildi.

Bir kere birbirimize savrulmuştuk,birbirimize tutunmuş ve birbirimize kavuşmuştuk gerisi mühim değildi. Sonuçta ben ondaydım o da bendeydi.

***

Normalde yayınlamayacaktım Bolu'daki kayıplarımızdan ötürü ama söz vermiştim mecbur kaldım. Çok üzgünüm,Allah vefat edenlere rahmet,yaralılara şifa geride kalanlara ise sabır ve selamet versin.

Bölüm sonu,bu uygulamanın verdiği izin kadarıyla yazmak zorundaydım yoksa daha detaylı bir anlatımla uzun bir bölüm olabilirdi. Buna bir çözüm olarak başka bir platforma geçebilirim bunu instagramdan duyururum çünkü istediğim gibi yazamıyorum bazen buraya girmek bile zor oluyor çünkü uygulama ya açılmıyor ya da yazdıklarımı hata koduyla siliyor. İnstagramımdan size duyururum. Ama kesin bilgi vereyim yeni kurgumu başka yerde yayınlarım.

insta: dolunaydakigelgit_

 

 

Bölüm : 22.01.2025 00:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...