50. Bölüm
dolunaydakigelgit_ / SAVRULAN KÜLLER / 48.Bölüm 'KÜL ZERRESİ'

48.Bölüm "KÜL ZERRESİ"

dolunaydakigelgit_
dolunaydakigelgit_


 

İyi okumalar ve hayırlı ramazanlar güzel okuyucularım. Yorumlarınızı merak ediyor,oylarınızı bekliyorum.

Medya: Zafir and Fatih Kanada'dan

****

 

 

Üzerime şortlu gecelik takımımı giymiş balkonda oturup denizin karanlığını izliyordum ki kapının tıklatılmasıyla ayaklandım,yarım saatin ardından Zafir gelmiş olmalıydı.

Kapıyı açtığımda elinde eczane poşetiyle karşımda dikildi,kenara çekilip geçmesine izin verdim. Üzerindeki gömleğin düğmelerini tek eliyle çözerken oldukça sıkıntılı duruyordu. Poşeti bana uzattı. Elinden alıp makyaj masasına koydum. Sessizce üzerini değiştirmesini bekledim.

"Nasıl kullanılacağını biliyor muydun?" dedi bana doğru adımlarken.

Başımı salladım.

"Çok tatlı olmuşsun." Yüzündeki tebessümle üzerimi süzdü derin bir nefes verdim.

"Teşekkür ederim." Derken şortumun uçlarından tutup kendi etrafımda döndüm.

Belimden tutup kendine çekti ve alnıma bir öpücük bıraktı.

***
 

Sabah uyandığımda odada değildi saate baktığımda sekiz olduğunu fark edip geri uyumak istedim fakat Zafir'in nerede olduğunu da merak etmiştim. Ayaklanıp banyoya girdim oradaki işlerimi halledip odaya döndüğümde yoktu. Balkonda da olmamasıyla yutkundum,onu aramadan önce yapmam gereken bir şey vardı.

Gözlerim makyaj masasındaki ilaca takıldığında telefonuma uzanıp doktorumu aradım.

"Alo?"

"Günaydın Derya,sabah sabah rahatsız ediyorum." Dedim.

"Aa günaydın Almina ne rahatsızlığı saçmalama. Nasılsın?" Aynı hastanede çalıştığımızdan ve aramızdaki samimiyetten sizli bizli konuşmuyorduk.

 

"İyiyim sağ ol,sen nasılsın?" Dedim tebessümle. Pufa oturdum ve gözlerimi kapıya diktim.

"Ben de iyiyim teşekkürler. Bir sorun mu var?" İç çektim.

"Ben bir şey sormak istiyorum,bir şeyi merak ediyorum,olursa sonuçları ne olur bilmek istiyorum da."

"Hamile misin yoksa?" Dedi şaşırarak.

"Yok yok ama eğer bu sıralar hamile kalırsam bu riskli olur mu? Yani tedavim için ya da herhangi bir şey... Ben anlatamıyorum ama umarım anlamışsındır." Ellerim titriyordu,dün bir bugün iki tabi ki hamile kalamazdım ama her şeyi bilmek istiyordum.

"Anlıyorum anlıyorum merak etme. Öncelikle sanırım sana verdiğimiz sürenin bitmesine iki ay gibi bir zaman kaldı. Bu süre bizim için kendini toparlama süresidir elbette bazı riskler taşırsın ama bu riskler sağlıklı bireyler için de geçerli. Kesinlikle gebe kalmamalısın derken aslında biz tamamen sürece bağlı ilerlemekten bahsediyorduk,kist tekrarlarsa diye korkmuştuk. Ama bu zamana kadar olan kontrollerinde buna rastlanmadı,yani artık hamile kalmayı düşünebilirsin..." Derin bir nefes aldı ve devam etti.

 

"Eğer bu sıralar hamile kalırsan düşük tehliken olabilir,çok dikkat etmen gerekebilir diye sana onlarca cümle kurabilirim ama bu tüm gebelerimiz için geçerlidir." İç çektiğimde dolan gözlerimle puftan kalktım olduğum yerde sevinçle zıplarken gözlerimden akan yaşlar sevinçtendi.

"Anladım,çok teşekkür ederim." Dedim.

"Ne demek rica ederim biz yine de süreci izleyerek ilerlemeye devam edelim olur mu?" Dedi.

"Tabi ki,çok sağ ol Derya. Kendine iyi bak görüşürüz."

"Sende canım benim,görüşürüz."

Aramayı sonlandırdığımda, gözyaşlarımı silip titreyen ellerimle Zafir'i aradım. Neredeydi bu adam? Bu süreci ona söylemeyecektim,tabi ki danışacaktım orası ayrıydı.

"Aşkım neredesin?" Dedim ayakta dolanırken. Yerimde duramıyordum resmen.

"Karargahtan aradılar konuşmak için sessiz bir yere geçmiştim,sen meden uyandın?" Gülümseyip balkona çıktım ve çarşaf gibi olan denizi izledim.

"Sanırım yokluğunu hissettim." İç çekişini duyduğumda dudaklarımı ıslattım.

"Geliyorum güzelim."

***
 

Aradan koskoca üç hafta geçmişti,biz balayını efsane bir şekilde geçirmiştik. Geri döndüğümüzde Zafir,karargaha bense hastaneye dönmüştüm. Zafir yarın göreve gidecekti,onun dışında evliliğimizde beni üzen hiçbir sorun yoktu.

Sabahları o çok erken gittiğinden birlikte çok nadir kahvaltı yapabiliyorduk fakat akşam yemeklerinde onu bekliyor yemekleri de genelde ben hazırlıyordum. Onun hazırladığı akşamlar ise bir şölene dönüşüyordu.

Annemleri ve arkadaşlarımızı iki kere evimizde ağırlamıştık. Birkaç defa da biz onlara misafirliğe gitmiştik,Kaan ile Tuana tamamen düğün telaşındaydılar. Bense evli olmanın tadını çıkarıyor,kocama bazı geceler Chopin'den parçalar bile çalıyordum.

O ise beni spor yapmaya zorluyor dinç ve sağlıklı olmamı istiyordu. Bundan birkaç gün önce Toronto'ya gideceklerini öğrenmiştim ha bir de timdekilerin görevleri başarıyla tamamlanmıştı. Ama başka bir şey bilmiyordum.

Önümdeki bavula bakarken içimdeki hüznü bastırmaya çalıştım. Eşyalarını toparlamaya çalışıyordum, son günlerde onun beslenmesine kadar her şeyine dikkat ediyordum gideceği görevin zor olduğunu Fatih'ten öğrenmiştim bu yüzden daha bir ilgiliydim.

Doktor Derya'yla konuşmamızın üzerine önlem almaya devam etmiştik,hatta son bir ayın içine girmiştim fakat umrumda değildi. Sonuçta gerekenleri öğrendim. Sadece Zafir bilmiyordu. Bu görevinde dönünce söyleyecektim bir engelin kalmadığını.

Bavulun kapağını kapattıktan sonra aşağıya indim,yemeklerin altını açıp masayı hazırlamaya başladım. Birazdan gelirdi.

Masaya tabakları döşerken ağzıma takılan şarkıyı mırıldanıyordum.

"Kimi benim gibi sever gönülden,kimi senin gibi el olur gider..."

Zile basıldığında koşar adımlarla mutfaktan çıktım,heyecanla kapıya ulaşıp açtığımda karşımda onu görünce gülümsedim.

"Hoş geldin sevgilim!"

Yüzündeki yorgun ifadeye rağmen kocaman gülümsedi. İçeriye adımlarken belimden tutup kaldırmış benimle yürümüştü,kapıyı son anda itip kapamıştım.

"Hoş buldum yavrum." Beni mutfağın girişinde indirdi. "Bir üzerimi değiştirip ellerimi yıkayayım geliyorum." Başımı sallayıp mutfağa girdim. Kaynayan çorbanın altını kapatıp tadına ve ısısına baktım,gayet iyiydi.

Masaya dilimlediğim ekmeklerin sepetini bıraktım ve içecekleri de yerleştirdim. Fırından tavuğu çıkardığımda yüzüme vuran sıcaklıkla geriye doğru kaçmıştım.

Bir anda belime sarılan kollarla irkildim.

"Oh benim güzel karım döktürmüş yine." Kıkırdarken onun da yardımıyla yemekleri koydum. Masaya geçtiğimizde arkasından eğilip yanağına öpücük bıraktıktan sonra oturmuştum.

 

"Nasılsın? Neler yaptın yavrum?" Dedi çorbasını içerken.

"İyiyim,hastanedeydim sonra eve geldim Alp aradı bir ara Demet'e hediye almış onu gösterdi. Sonra bavul hazırladım senin için,yemek yap,et derken akşam oldu.

"İyi güzelim,sağ ol bavul için." Bir şey demeden önüme döndüm. Sonra "Sen nasılsın,günün nasıldı?" diye sordum.

Önündeki yemek tabağına uzandı.

 

"Aynıydı,görev hakkında görüşmeler yaptık sonra da ekiple toplandık derken gün bitti zaten." Başımı salladım,önümdeki yemeği yerken gözlerim üzerindeydi.


Kesinlikle çok ama çok haklıydı,onun her anını hafızama kazımak bir heykel ustası kadar en ince ayrıntısına kadar bilmek istiyordum. "Anladım sevgilim,yemeği beğendin mi?" diye sorduktan sonra bir kaşık daha almıştım. Başını hevesle salladıktan sonra uzanıp elimi tuttu ve dudaklarına götürüp,dudaklarını bastırdı. Yüzüme yayılan tebessümle önüme döndüm.

 

Yemekten sonra beni zorla içeriye göndererek bulaşıkları makineye dizip mutfağı topladı. Bende salonda bir film açarak onu bekledim.

 

Onun uçak saatine kadar sohbet ettik, film izledik, odamızda birlikte vakit geçirdik. En zor olansa onu yolcu etmekti çünkü uzun süre gelmeyeceğini biliyordum. Korku dolu ve endişeliydim ama yine de güzel anılarımızla nefes almayı kendime tembihlemiştim.

 

***

ZAFİR BORAN ALGAN,

 

"Bu akşam bizim için oldukça önemli. Bütün ticaretin döndüğü masada olacağız." Kaan'ın sözlerinin ardından Fatih takım elbisesinin ceketini üzerine geçirdi. Yaklaşık üç haftadır Kanada'daydık,farklı şehirlere geçmiş bir süre hepimiz farklı şehirlerde ikamet etmiştik zaten sahte kimliklerimizle buradaydık fakat adım kadar emindim o adamlar bizim nerede oturduğumuzdan kan grubumuza kadar bizi araştıracak ya akşam olacak toplantıda işimizi bitirecek ya da bize güvenerek yeni yatırımcılarıyla madde ticaretine devam edeceklerdi.

 

Toplantıdaki heriflerin dosyaları elimizdeydi,onlar bizim hakkımızda ne biliyorlarsa biz onlar hakkında daha çok şey biliyorduk. Hepsi aslında Türkiye' dendi. Zaten amacımız yurtdışındaki uyuşturucu kartellerinin Türkiye ile ilişiği olanları patlatmaktı.

 

"Albay arıyor." dedi Fatih. Telefonu açıp hoparlöre aldı.

 

"Birkaç saat sonra asıl göreviniz başlıyor. Yarın da Vancouver'e geçiş yapacaksınz,bu günü sorunsuz atlatın." dedxi.

 

Fatih sitem ederek baktı ve konuştu.

"Albayım şöyle bir sıkıntı var ki... Yerel yerleşimlerin nerede olduklarının konumları elimizde elbette fakat o kadar. Farklı bir şehre geçiş yapmamız görevin uzaması anlamına geliyor,bize buraları iyi bilen birini gönderemez misiniz?"

 

"Boran? Böyle bir ihtiyacınız olduğunu bana neden söylemedin?" Fatih haklıydı ama öfkeli bir nefes vermeden edemedim,telefonu elime aldıktan sonra konuştum. "Albayım,hallediyoruz." dedim sadece. "Sana halledip halletmediğini sormadım asker! Yarın ya da en geç ertesi gün birini görevlendireceğim,dönünce bu konu hakkında konuşacağız!" Albayın aramayı sonlandırmasının ardından Fatih rahat bir nefes aldı. "Haklı değil miyim abi? Evet bize detaylı bilgilendirmeler yapıldı fakat az kişiyiz bir yerde eksik kalıyoruz." Kaan'a ettiği sitemin ardından Kaan,Fatih'in omzunu sıvazladı. "Haklısın kardeşim de keşke baş edemedeğini bir hafta önce söyleseydin."

 

Fatih,yapılanmanın güzergah kısmıyla ilgileniyordu fakat bir kere olsun bu iki haftada baş edemediğini söylememişti.

 

"Harbiden oğlum söyleseydin ya!" dedim sitemle.

"Ya yok abi,zaten bir haftadır oradan oraya koşuşturuyorsunuz." Omuz silkerek konuşması üzerine sıkıntılı bir nefes verdim. "Bakalım kim gelecek?" dedi merakla. Kaan uzun camın önüne ilerlerken söylendi. "Kim gelebilir,Dicle'yi gönderirler Tuana da bunu duyunca beni şutlar." Yüzüme yayılan sırıtışı bastırmaya çalıştım. "Niye lan?" dedim.

Arkasındaki koltuğa kalçasını yasladıktan sonra bana baktı. "Biz bu arkadaşla birkaç defa ortak göreve gitmiştik,Tuana da biliyordu da sonuçta görev diyerek kıskanmıyordu..." Sonrasında ben devam ettim "Ta ki kızın sana ilgisini fark edene kadar." dedim gülerek.

Başını sallayıp onayladı. "Aynen öyle."

Boynumdaki kravatı düzeltirken aynadan onunla göz göze geldim. "Kızdan uzak durursun olur biter,kasma bu kadar."

 

"Aynen kardeşim gel sen onu hatuna anlat. Sanki Almina, Kamelia'yı anlıyordu da." dediğinde kaşlarımı çatıp ona döndüm.

 

"O benim eşekliğimdendi,ayrıca o zamanlar bizim aramızda hiçbir şey yoktu. Yani ilişki anlamında."

 

"Takılma ya ben yakın olurum kızla,yengeye de öyle söylerim. Ayrıca kusura bakmayın komutanım ama Almina yengem size iyi sabretmişti!" Fatih'e ters ters de baksam hak veriyordum.

Bu yüzden sadece sustum. Görev saatine kadar bekledik ve hazırlandık,farklı otellere dağıldıktan sonra geriye bu ticarete katılmak kalmıştı.

 

Almina Öztürk Algan,

 

"Yok Gülçin Hanım,nasip kısmet." Dedim bıkkınca. Mihriban annem beni güne getirmişti,yeni gelin olarak pazar günü işimin olmamasını fırsat bilerek koşa koşa gitmiştim.

Tuana,kafedeydi. Melis ise gelmemek için onun yanına kaçmıştı. Leyla abla ise Deniz'i bahane etmişti. Şimdi bu kaçışların nedenini daha iyi anlıyordum,aslında geçmişten gelen bir tecrübem vardı. O zamanlar Mihriban teyze ile komşusu dehşet verici bir kavgaya tutuşmuşlardı.

Şimdi öyle bir durum yoktu ama soruların da ardı arkası kesilmiyordu.

"Ay olsun canım benim,daha gençsin ama sen çok bekleme yine de. Çocuk bu dünyadaki en güzel şey." İç çekerek başımı salladım.

"Haklısınız." Dedim tabağımdaki pastayı yerken, pasta çok güzeldi.

"Ee Sevimciğim,sen nasılsın?" Annemin sorusuyla Sevim Hanım'a baktım. Kucağında oğluyla yemek yemeye çalışıyordu ve kaynanası Gülçin Hanım'ın umrunda bile değildi. Onun bu haline üzüldüm diyebilirim çünkü bitkin duruyordu.

 

"Nasıl olayım Mihriban abla,yuvarlanıp gidiyoruz. Görkem'in peşinden bir o yana bir bu yana koşuşturuyoruz."

"Çok uslu çocuk maşallah,seni yoran bir şey mi var yoksa?" Annem bunu Gülçin Hanım'ın mutfağa çay almak için kalkmasıyla sormuştu.

 

Sevim,iç çekti. Oğlunun kumral saçlarını okşadı.

"Hiç yardımcı olmuyor Mihriban abla üstüne üstlük bir de yeni torun diye tutturdu. Ben oğlumla ilgilenmek,eşinle vakit geçirmek istedikçe çocuk diye üsteliyor. Afedersiniz ama kocam bile istememiştir bu kadar."

Yüzüne yayılan kederli ifade,annemin sırtını sıvazlamasıyla biraz olsun dağıldı.

"Ver cevabını sustur kızım,elbette büyük saygı lazım ama o da bir yere kadar. Kocana söyle karıştırmasın işinize." Başıyla onayladı.

"Çok meraklıysa doğursun bir tane." Diyen Aysun ablaya herkes güldüğünde Sevim de eşlik etmişti,bense tebessüm ederek Görkem'e baktım.

Annesine bir şeyler yedirme derdindeydi,o kadar güzel bir çocuktu ki maşallah diyemeden edemedim.

Telefonumun çalmasıyla tabağımı bırakıp ayaklandım ve salondan çıktım.

"Kemal amca?" Dedim şaşırarak,yüreğimde bir telaş ufaktan yer etmeye başladı.

"Kızım nasılsın?" Dedi.

Yutkundum ve dışarıya doğru baktım. "İyiyim sen nasılsın?"

"İyiyim sağ olasın,herhangi bir sorun yok merak etme. Ama yarın yanıma uğrar mısın? Bir konuda yardımına ihtiyacım var."

İç çektim,üç haftadır Zafir ile sadece üç kere görüşmüştük iyilerdi biliyordum fakat yine de korku bakiydi.

 

"Tabi uğrarım,ne hakkında?" Desem de yarın konuşmamızın doğru olacağını söylemişti. Bu yüzden ısrar etmedim. Gün bitişinin ardından evimize gelmiştim,Mihriban anne de Melis ile eve geçmişlerdi. Tuana bugün bizde kalacaktı.

 

"Açtın mı?" Dedim salona doğru bağırırken.

"Açtım!" Film gecesi yapmaya karar vermiştik. Mutfakta tepsiye koyduğum içecekleri ve abur cuburları da alıp salona ilerledim.

"Başka bir şey var mı?" Dedi elimdekilere bakarken.

"Yok aşkım." Tuana tepsidekileri yerleştirirken ben de koltuğa oturup rahat bir pozisyon aldım.

"Ee anlat bacım,nasıl gidiyor?" Dediğinde kahkaha attım. Daha bir saat öncesine kadar aynı muhabbeti yapıyorduk.

"İyi be bacım,özlüyoruz işte."

Dudaklarını büktü,başıyla onayladı.

"Doğru,evlilik nasıl? Aslında biraz korkuyor gibiyim." Dediğinde ciddi mi diye suratına bakakaldım. Gayet de ciddi duruyordu.

"Ha sen ciddisin," dedim korkusunu kastederek.

Rahatça yayıldığım koltuktan kalkıp oturdum. "Saçmalama,cidden korkulduğu gibi bir şey değilmiş aslında bu karşındaki kişiye göre değişiyor. Ben de korkuyordum yalan değil fakat sevdiğim adamla hayatımı birleştirdim. Ve o da beni bir gün olsun yanıltmadı,karşında Kaan gibi bir adam olacak ve eminin ki seni üzmeyecektir."

Başını sallarken omuz silkti ve bana doğru döndü.

"Orası öyle ben cidden onu seviyorum ondan da eminim fakat ne bileyim,büyük bir sorumluluk olabilir mi diye düşünüyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırdıktan sonra iç çektim.

"Aslında büyük bir sorumluluk ama bu büyük sorumluluğu iki kişi ortak olarak paylaşınca öyle olmuyor inan bana. Yük gibi asla hissetmiyorsun,ayrıca ona kavuşmanın verdiği hisle için huzur doluyor,hayatında bir yük varsa da onunla birlikteyken hissetmiyorsun."

"Haklısın,bazen fazla tedirgin davranıyorum özellikle bu ayrılık hiç iyi gelmedi." Orası öyleydi sessiz kaldığımda seçtiğimiz filmi başlattı.

Bir şeyler yiyip filmi izledik,çok da korkunç bir film değildi hatta güldüğümüz pek çok şey olmuştu,beklentimizin altında da olsa vakit geçirmiştik.

Zafir de Kaan da bugün yine aramamışlardı. Tuana dayanamayıp mesaj atsa da geri dönüş alamayışından benim de umudum sönmüştü ve mesaj atmamıştım.

"Sabah Kemal amcanın yanına gideceğim." Dedim masayı toplarken.

"Aa niye?" Bilmem der gibi omuz silktim.

"Hiçbir fikrim yok."

"Hayrolsun da ciddi bir şey değildir bence."

Başımı salladım. Saçlarımı tepemde topuz yaparken merdivenleri çıkıyordum.

"Ben de öyle düşünüyorum umarım öyledir. Kahvaltıyı yaparız sonra çıkarım."

"Tamamdır,iyi geceler bir tanem!" Yanağıma öpücük kondurduğunda ben de onu öptüm. "İyi geceler." Dediğimde ben yatak odasına o da misafir odamıza geçmişti.

Ayağımdaki terlikleri çıkarıp kenara koyduktan sonra yatağa uzandım. Alarm kurup telefonumu da yanıma koyduktan sonra onun yastığına sarıldım,özlemiştim.

"Allah'ım sen onları koru." Kendi kendime dualar mırıldanırken uykunun derin kollarına düştüm,sabahsa aynı hızla uyandım. İlk önce duşa girdim saat çok erkendi ayılmam içşn duş şart olmuştu. Duştan sonra üzerime düz siyah bir elbise geçirdim ayağıma topuklu ayakkabılarımı da giydikten sonra çantama cüzdanımı ve telefonumu koydum.

Arabanın anahtarını aldıktan sonra aşağıya indim. Tuana yeni uyandığından duşa girmek istemişti bu yüzden kahvaltıyı hazırlamaya koyuldum.

Aperatif bir şeyler hazırladım ve kahvaltılıkları çıkardım. Tabak ve çatalları koyduğumda Tuana hazırlanmış yanıma gelmişti.

Çayları da doldurduktan sonra ikimiz de kahvaltımızı yaptık,onun uykusu vardı benim ise içimde derin bir kaygı. Bu sebeple sessizdik.

"Sen toplarsın değil mi? Benim çıkmam lazım."

Yerimden kalkarken ona baktım.

"Toplarım,sonra da giderim zaten bana da haber ver merak ederim."

Bir bardak suyla vitaminimi içtim sonra da yanağına öpücük kondurdum.

"Tamam ararım. Görüşürüz,dikkat et." Dedim direkt bahçe kapısından çıkarken.

"Sende!" Dedikten sonra kapıyı kapattım. Adımlarım hızlıydı,aceleci tavırlarıma Kadir de katıldı.

"Nereye yenge?" Dediğinde ona arabanın anahtarını uzatmıştım. "Kemal Albay'ın yanına." Dedim.

İkiletmeden yerine geçti ve karargaha sürdü.

Yarım saatlik yol bana bir asır gibi gelmişti. "Bir sorun mu var,yenge yoksa..." Kadir'in tedirgin sorusuyla gözlerimi orman alandan çektim.

"Hayır,öyle bir şey değildir Kadir. Ama ne olduğunu ben de bilmiyorum."

Araba yavaşça durduğunda yutkundum saçlarımı ellerimle düzelttim ve hemen indim. Kadir de inmiş benimle yürümüştü,bana verilen asker yakını kimliğini gösterdikten sonra içeriye girdim. Kadir kapıda bekliyordu.

"Yenge hoş geldin!" Salih'in sözleriyle gülümsedim ve duraksadım. "Hoşbuldum nasılsınız?"

Üzerine baktı,biraz yorgundu ve terlemişti.

 

"Aynı,Kemal komutanım seni bekliyordu. Hasan,yardımcı ol!" Dediğinde kenarda duran asker hemen hazır ola geçip selam verdi.

"Emredersiniz komutanım."

"Sağ ol,iyi günler." Dedikten sonra onun tebessüm etmesiyle yürüdüm ve önümdeki askeri takip ettim. Odayı gayet iyi biliyordum.

"Burası efendim."

"Teşekkür ederim." Baş selamı verip gözden uzaklaşında kapıyı tıklattım.

"Gel!" Komutunu duyunca içeriye girdim. Bir umut gözlerim odada gezindi ama yoktu. Demek ki dönmemişti. İç çektim Kemal amcamın sarılma isteğine karşılık verdim ve tekli koltuğa oturdum.

"Nasılsın kızım?"

Çantamı parmaklarımla ezdim.

"Merakım giderse iyi olacağım sen nasılsın Kemal amca?"

Güldü,bu biraz olsun rahatlamama neden oldu. Kötü bir şey olsa böyle olmazdı.

"İyiyim sağ olasın. Yanında dura dura kocana benzedin."

Ben de güldüm,dolan gözlerimle mavi gözlerine baktım. "Ona benzeyecek kadar yan yana kalamadım ki."

İç çekip gözlerini kaçırdı.

"Merak etme kavuşturuyorum sizi." Dedi bir anda. Anlamayarak kaşlarımı çattım. "Nasıl yani?"

"Boranlar görevleri gereğince Kanada'dalar ama şehri tam olarak bilmedikleri için işleri aksıyor ve yardımcı olabilecek birine ihtiyaçları var. Bu bir görevlendirme değil,Kanada tecrübesi olan çok az askerim var ve hangisini görevlendirirsem görevlendireyim bu iş aksayabilir çünkü görevi kimse bilmemeli.

Bu sebepten dolayı aklıma sen geldin. Görev içine asla girmeyeceksin sadece bizim çocuklara detaylı bir şekilde şehri anlatacaksın. Yapabilir misin?"

Yüksek lisansım dahil ilk iş yıllarımı orada geçirmiştim. Önce Ottova sonra Toronto,Voncouver gibi şehirlerde kalmıştım. Türkiye'ye geldiğimde de doğu görevi sebebiyle tayinim Mardin'e çıkmıştı.

"Ben sadece üç şehirde kaldım, en iyi bildiğim yer Toronto. Ottova ve Vancouver'i de biliyorum tabi ama işinize ne kadar yarar bilemem." Dedim.

 

"İnan bana çok işimize yarar. Almina,bu görevde tek yapman gereken sana ayrılan otelde kalıp şehri detaylıca tanıtmak bizimkilere kolaylık sağlamak. Orada Boran'ın sözünden çıkma,işlerine asla müdahale etme. Sana zarar gelsin istemem kızım. Tabi eğer kabul edersen?" Diyen Kemal albaya cevabım zaten belliydi.

"Cevabım zaten belli,size ne zaman itiraz ettim Kemal amca?" Demiş kabul etmiştim.

Rahatlayarak ardına yaslandı. "Birkaç saate uçağın var,askerler seni alacak ve bırakacaklar. Yabına gerekli eşyalarını al sadece iki hafta kalacaksınız."

Hastaneden yine izin almam gerekecekti ve bunu yaparsam yıllık iznimi bitirmiş oluyordum ama dert etmedim zaten mesleğimle alakalı kafamda bir plan vardı. Dönünce Zafir ile de konuşurdum.

"Tamam,o zaman ben hazırlanayım." Dedim ve Kanada'ya doğru yol aldım.

***
 

Zafir Boran Algan,

 

"Sayın Volodmyr! Yaptığınız ticaretleri değil daha çok ticaret yollarınızı duyduk. Bize sunacağınız herhangi bir kanıt var mı?"

Sarışın adamın sözleriyle önümde bağlı duran ellerimi çözdüm.

"Endişelenmekte haklısınız Bay Patrick ama hiçbir ticaret yolunda hiçbir tüccar sıkıntı yaşamadı. Yaşanmasına da izin vermem size açıklama yapmak zorunda da değilim çünkü bu kendimi aklamaya çalıştığımı düşündürtür fakat yine de size bu durumu açıklıyorum ticari kaynaklarınıza önem verdiğimden." Uzunca konuşmamın ardından adamın gözlerindeki o şüphe silinmeye başladı.


"Peki siz Tom Bey,mallarınız konusundaki kaliteyi çok duyduk fakat sizleri bu masada göremedik. Şimdi bir anda ortaya çıkmanız bir tesadüf mü?"

Sorgudan sıkılmış olan bedenimle nefesimi usul usul üfledim, çenesini kıracaktım artık.

"Ortaya çıkma deyimi yanlış,ben zaten hep meydanlardayım sadece daha üst mertebe insanlarla çalılıyordum o kadar. E iyi bir kalite göz önünde olursa değeri düşer. Değil mi dostum?" Kaan'ın etkileyici cümleleriyle sarışın lavuk dudaklarını büzdü. Bu masadaki herkesin bir lakabı vardı ypksa hepimizin ismi Türkçe idi. Sadece onlar bizi hala yabamcı sanıyordu. Bizse onların gerçek isimlerini biliyprduk.

 

Mesela Patrick'in ismi Abuzer'di. Takma ad kullanması belki de en çok onun işine gelen bir şeydi.

 

"Bu etkileyici sözler karşısında eğiliyor ve ortak iş yapmayı oylamaya sunuyorum. Kabul edenler?"

10 kişilik masada 6 kişi el kaldırmıştı ben,Kaan ve Fatih de dahil bir herif kaldırmamıştı. Onun da götü yemiyordu çünkü bu işlerde çok yeniydi. Fatih'e garip bir şekilde baktıklarında spru yine Abuzer'den geldi.

"Dostum sen niye kabul etmiyorsun? Yoksa yanındaki gibi korkuyor musun?"

Fatih yüzüne yerleşen tehlikeli bir gülüşle masaya doğru yaslandı.

"Ben kendimden başka kimsenin fikrini onaylamam,ama haklısınız etkileyiciydi. Siz de bana uyum sağlayacaksanız,şartları kabul ederim."

 

Maddeyi sağlamak Kaan'ın ticareti yapmak benim görevimdi. Fatih ise çetelerle çalışıyordu. Tabi bu onların gözündeydi.

"Sakin ol,çetelerle uğraşmak isteyeceğim spn şey bile değil. Ben parama bakarım. Gerisi sizindir toplantı bitti. Hafta içi görüşmek dileğiyle,adiós!" Demiş kalkmış ve gitmişti.

Odadaki herkes teler teker dağıldıktan sonra biz de kalktık. Üçümüz de farklı araca bindik,ve aynı otellere doğru farklı güzergahtan ilerledik.

Sabah olmak üzereydi dikkat çekmemek adına yapılan bu toplantıya iyi hazırlanmıştık. Sonuçları iyi olacaktı fakat benim ticaret yollarını acilen çözmem gerekiyordu. Fatih'in sahte çetelerle iş birliği yapması ve konumlara ulaşması aynı anda olacak iş değildi.

Otelin içine girdiğimde Kaan,Fatih ve ben üç farklı asansörler aynı odaya çıktık. Koridor temizdi tek bir kamera bile yoktu. Odadakilerin hepsi bizden birer askerdi.

"Var ya nasıl rahatladım anlatamam!" Kaan gömleğini açarken ben de kravatımı çekiştiriyordum.

 

"Bir an totomuzda patlayacak sanmıştım sonrasında iyi çevirdik." Dedi Fatih.

Konuşacağım sırada telefon çalınca onlar da durdu. "Albay arıyor."

"Kesin Dicle geldi,hay amınakoyayım ya!" Dedi sitemle Kaan.

"Emredin Albayım." Diyerek açtım.

 

"Size işinde iyi birisini yolladım,sakın onu göreve dahil etmeyin. Onu iyi korumanız lazım,ona ayrı bir oda ayarladım. Boran,hemen senin yan odanda. Bu görev iki hafta içinde bitmiş olsun! Size güveniyorum aslanlarım." Bir şey dememize izin vermeden kapatınca bakakaldım.

"Boku ben yiyecekmiş gibi hissettim ama hadi bakalım."

O odaya doğru ilerlerken Fatih'in hevesli halleri beni gevşetmemişti.

Umarım kadın değildir dedim,yoksa Almina'mı birazcık kızdırabilirdim.

"Açar mısınız?" Fatih,kapıyı tıklattıktan sonra geri çekildi. Sağ tarafımda durdu. Sol arkamda da Kaan vardı. Kapı yavaşça açıldığında yerdeki tedirgin gözlerimi yukarıya doğru taşıdım.

"Selam!" Diyen sesle kalbime kurşun yemiş gibi oldum. "Yenge!" İki tarafımdan aynı anda yükselen nidalarla yutkundum.

"Karıcığım?"

***

"Sen adamı delirtirsin,Almina! Kabul etmemeliydin. Başka insan mı yoktu amınakoyayım,ne diye sen çıkıp geldin!"


"Ya kocacığım fena mı oldu,birlikte Kanada'ya da gelmiş olduk. Ne diye sinirlisin anlamıyorum ki! Odadan çıkmayacağım zaten."

"Ben bilmem Almina,dediklerime uy." Bıkkınca mefes verdim ve geceliğimi çekiştirdim. Kaan,Fatih'in şoktan fenalaşması üzerind onu odasına sürüklemişti. Biz de benim odamda baş başa kalmıştık. Onu o kadar özlemiştim ki bir şey demesine fırsat vermeden dudaklarına yapışmış onu kendime katmıştım.

Şimdi ise birlikte duş aldıktan sonra geceliklerimi giyerek kollarına uzanmıştım ve gelişimin tartışmasını yapıyorduk. Hiç umrumda bile değildi. Onun kollarındaydım,istediği kadar söylenebilirdi. Benim keyfim gayet de yerindeydi.

"Aşkım uyacağım dedim ya,aa ne uzattın! Tamam çık git hadi başım şişti!" Dedim onu iteklerken.

"Ne demek git saçmalama istersen sen neredeysen ben de oradayım. "


Omuz silktim,bedenime sarılıp beni göğsüne çektiğinde bana açıklamalar yapmasına fırsat kalmadan uyuyakalmıştım,bir gündür yoldaydım ve huzura kavuşmak uykumu getirmişti.

 

***
 

Koskoca üç haftanın ardından sonunda evimize gelmiştik hatta görevin üzerinden iki ay geçmişti. Kısa bir özet geçecek olursak o odadan hiç dışarıya çıkmamış,yemeklerimi odamda yemiştim. Zaten genelde hep çalışmıştık. Ben detaylı bir şekilde adresleri öğretmiş üstüne bir de tanıdığım arkadaşlarımdan yardımlar almıştım.

Kimisi madde temin eden kimisi ise bu işlerle uğraşmayan tiplerdi,tabi bu görüşmelerimde Zafir yanımda çıldırmıştı ama hiç umursamamıştık.

Her tartışmamızın arkası mutlaka tenlerimizde soluklanmayla bitiyordu.

Kaan görüşemese de Tuanayla sık sık görüşüp Kaan'ı da dahil etmiştim. Hatta Fatih'e Kanada'dan kız bile ayarlamıştım.

Görev başarıyla sonuçlanmıştı. Albayın dediği gibi iki haftada bitmişti. Bir haftasında ise kalıp Kanada'yı gezmiştik. Tabi Kaanlar dönmüştü. Biz de geri döndüğümüz bu günlerde bana klinik açma telaşesine kapılmıştık. Hastaneden kovulmamıştım çünkü Kemal amcam devreye girmişti fakat yine de birkaç sıkıntı yaşanmıştı.

 

Kliniğim için uygun yer arayışındaydık ki merkezde olması daha avantajlıydı bu yüzden sık sık git gel yapıyordum. Oldukça yorulsam da Melis ve Leyla abla yardımcı oluyorlardı.

Mihriban annem,annemleri buraya davet etmişti. Bu düğünden sonraki ilk gelişleri olacaktı ve heyecanlıydım,haftaya geliyorlardı.

Tuana ile Kaan da düğün tarihlerini almışlardı üç ay sonra evleniyorlardı. Selin ve Kerem ile konuştuğumuzda ise ziyarete geleceklerini söylemişlerdi ama şaşırtan bir durum vardı ki o da Asu'ydu. Bir adamla tanışmış ve ciddi bir ilişki yoluna girmişti,onun adına çok sevinsem de bize anlatmamasına bozulmuştum onun ise sebebi çok açıktı.

Nazardan ve annesinin 'evlen' gazabından çok korkuyordu bu yüzden bir şey diyemedim.

Alp ile Demet'in ilişkileri başlamıştı ve her şey yolundaydı. Hastanede öğle arasında birkaç defa sohbet etme fırsatımı olmuştu.

Deniz büyümüştü ve ilk kelimesi 'dayı' olmuştu. Zafir'in gözlerindeki o mutluluğu gördüğüm günün akşamı ona bebeğimizin olabileceğini ve hiçbir engelin kalmadığını söylemiştim.

 

Ama o akşam gelen görev emriyle sevincimiz yarıda kalmıştı,o beni korunuyor bilse de ben aylardır korunmuyordum ve hevesi kursağında kaldığından gözleri dolu dolu göreve gitmişti. Neyseki bugün dönüyordu.

Önümdeki pastaya bakarken masa örtüsünü düzelttim.

Bahçedeydim,hava oldukça da güzeldi.

Kadir ile Erdem'den yardım alarak güzel bir masa hazırlamıştım. Zafir ile güzel bir akşam yemeği yiyelim istiyordum. Ona bir sürprizim vardı.

"Yenge! Abim geldi!" Erdem'in neşeli sesiyle ön tarafa koştum. Başımın dönmesiyle sendelesem de durmadım. Onu gördüğüm hali tam da o dağda gördüğüm haliyle aynıydı. İç çekerek bana açtığı kollarına sarıldım.

 

"Hoş geldin!" Dedim beni döndürürken.

"Çok hoş buldum vatanım." Omuzlarına tutunurken beni yere indirdi. Midem ağzıma gelirken zar zor yutkundum. Ellerindeki eşyayı Suzan teyze almıştı. Zafir ona bir şeyler derken ben bulanık gören bakışlarımın derdindeydim.

"Kutsal çiçeğim,iyi misin?" Dedi endişeli bakışlarla. Başımı sallayıp elini tuttum ve onu arka tarafa doğru çektim. Rahat bir nefes verdiğini duysam da elimi sıkıca kavramasının ağırlığını hissettim.

"Sana bir sürprizim var!" Dedim hevesle.

"Oo,çok güzel olmuş yavrum ellerine sağlık." Ellerimi tutup öptüğünde sürprizi masa sanmasına kıkırdadım. Çiçekli elbisemi düzeltip masadaki ufak kutuya uzandım ve eline tutuşturdum.

 

"Bu ne?" Dediğinde dengemi sağlamak adına arkamdaki masaya tutundum. Kalbim küt kür atıyordu.

"Asıl sürprizin." Gözleri benimle kutu arasında gidip geldi. Havada yaz kokusu,gökyüzünde batmaya yüz tutan güneş ışığının emareleri vardı.

Kutuyu açtığında içinde olan beyaz renk zıbını ve üzerindeki test çubuğunu gördü.

Dudakları açılıp kapandığında bir şey diyemeden titreyen elleriyle zıbına uzandı. Sonrasında ise gözleri bana değdi.

"Gerçek mi?" Dediğinde cevap verecek gücü bulamadım, başım çok dönüyordu. Sadece başımı ağırca salladım.

"Zafir." Dediğimde ismimi telaşla zikretti. "Almina!" Kutuyu masaya bırakır bırakmaz kollarını belime sardı. Gözlerim kapanmadan önce ise ona gerçek müjdeyi verdim. "Hamileyim!"

 

Biz külsek o bizim zerremizdi. Kül tanesi.

***
 


Uyy,bitti da! Sizleri seviyorum. Oy vermeyi ve yorumlar yapmayı unutmayınızzzz!

 

Bölüm : 02.03.2025 02:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...