
***
Gözlerim usulca açılırken etrafıma bakındım,Zafir başını avuçlarının içine almış,dirseklerini de dizlerine yaslamış bir şekilde yeri izliyordu.
Bana biraz uzakta olan koltuğuna kaşlarımı çattım ama bir şey demedim. Dudaklarım aralandığında ismini fısıldadım. "Boran?" Bir buçuk yıl öncesinde bu şekilde hitap ettiğim kişi merakıma konuk olan bir çocuktu. Evlat edinmeye çabaladığımız çocuk Boran'dı.
O zamanlar Zafir'in ismini bile bilmiyordum ama Boran,ismini üzerine alınmış bana bakmıştı. Şimdi ise muhattabım tam olarak kendisiydi ve bu geçen yılda hayatımızda çok şey değişmişti.
"Çiçeğim?" Büyük bir hızla yanıma gelmişti,doğrulmak istesem de izin vermeyip omzumdan bastırmıştı.
"Uzanmalısın,iyi misin?" Yüzündeki endişe yutkunmama neden oldu. Adama hamileyim diyip şak diye bayılmıştım.
"Ben iyiyim,sen? Sen iyi misin?" Elimi koluna koyup yüzünü dikkatle inceledim.
"Çok iyiyim,doktoru çağırıp geleyim." Demişti ki kaçmasını izledim. Yüzüme doğru düzgün bakmayışı tedirgin etmişti.
Kapıdan çıktığı anda sakince beklemeye başladım,umarım bir sorun yoktur diye içimden dua ediyordum.
Bence bayılmam normaldi,çok fazla heyecan yapmıştım bünyeme ağır gelmiş olabilirdi.
Kapı açıldığında etrafı inceleyen gözlerim içeriye giren doktoru ve Zafir'i buldu.
"Günaydın Almina Hanım ben doktor Mehmet Arslan,nasılsınız?" Doktor konuşurken Zafir yanıma doğru ilerleyip elimi tuttu.
"Biraz endişeliyim aslında..." dedim.
Gülümseyerek bana ardından da Zafir'e baktı. "Endişelenmekte haklısınız fakat bu endişenizi şimdi sileceğiz." Zafir'in, her daim sıcacık olan elleri stresten buz gibiydi.
"Öncelikle hayırlı olsun,hamilesiniz. Kan değerleriniz normal hiçbir sorun yok,birkaç vitamin takviyesi yaptıktan sonra gebeliğiniz daha da güzel geçecektir. Bayılmanızın sebebi; stres,heyecan,üzüntü olabilir. Sadece tansiyonunuz düşmüş onun dışında bir sıkıntı yok. Serumunuz bitmek üzere,bittikten sonra odama gelirsiniz bir de bebeğinizi detaylı bir şekilde kontrol ederiz."
Dolu dolu olan gözlerimi eşime çevirdim. Gözleri karnımdaydı,iç çekip gülümsedi ve bana baktı.
"Çok teşekkürler." Dedi doktora.
"Rica ederim,geçmiş olsun."
"Sağ olun." Dediğimde doktor bey odadan çıktı.
Zafir şaşkındı,yanıma otururken gözleri inanamazcasına karnımdaydı.
Elini tedirginlikle karnıma yerleştirdi sonrasında yüzüme doğru baktı.
"Siz,mucizesiniz." Duraksayarak konuşmalarıyla gülümsedim.
"Asıl mucize sensin." Dedim.
Güldü. "Çok korktum,bir anda kollarıma yığıldın. Kurduğun cümleyi bile hastane kapısında idrak ettim."
Bende güldüm,elini sıkı sıkı tuttum. "Sürpriz yapacaktım,Kadirlerle her şeyi planlamıştık. Sanırım fazla heyecanlandım."
Eğildi ve alnımı öptü. "Kurban olduğum."
Kapı tıklatıldıktan sonra açıldı. Zafir de geriye çekilmişti bu sayede içeriye giren hemşireyi gördüm.
"Serumunuzu çıkarmaya geldim. Daha iyi misiniz?" Kız,kolumdaki serumu çıkarırken ben de sorusunu yanıtladım. "Evet,çok sağ olun." Dedim.
"Çok geçmiş olsun,doktor bey sizi odasında bekliyor. 3.kat."
"Sağ olun." Diyen Zafir ile kız çıktı. Yerimden doğrulmaya çalışırken hemen yanımda bitip beni belimden destekledi.
"Gel güzelim." Ayağa kalkıp üzerimi düzelttim. Zafir saçlarımı yüzümden dikkatle çekerken iç çekip yüzüne baktım.
"Çok heyecanlıyım." Dedim. Endişeli yüzünde güzel bir tebessüm belirdi. "Bende."
O eşyalarımı topladı,kapıya doğru gelip koluna girmemi sağladı. Kapıyı açıp çıkınca Kadir ile Erdem'i gördük.
"Hayırlı olsun yenge,abi."
Kadir'e gülümsedim. "Teşekkürler."
"Hayırlı olsun,Allah analı babalı büyütsün." Dedi Erdem de.
"Eyvallah kardeşim sağ olun.Siz bunları alıp arabaya geçin biz geliriz." Dedi Zafir.
"Tamam abi."
Onlar giderken biz de asansörle üçüncü kata çıktık. Kapıyı tıklatıp doktorun odasına girdiğimizde bizi güler bir yüzle karşıladı.
"Bende sizi bekliyordum,buyurun."
Arkamdaki kapı kapanırken doktor eliyle sedyeyi gösterdi.
"Şöyle uzanalım Almina Hanım. Boran Bey siz de yardımcı olun lütfen." Ben uzanırken Zafir de yardım etti,hala az da olsa başım dönüyordu. Karnımı açtığımda soluk soluğaydım. "Biraz soğuk olabilir." Sorun yok dercesine başımı iki yana salladım.
"Evet,bir bakalım." Zafir bir eliyle elimi tutarken diğeriyle saçlarımı okşuyordu,gözleri pür dikkat ekrandaydı.
Kaşları çatık bir şekilde ekrana bakan doktor,en sonunda gülümsedi. "İşte burada!"
Ekranda küçük siyah bir yuvarlaktan başka bir şey göremiyprdum ama onun benim evladım olma fikriyle gözlerim doldu.
"Daha çok küçük 5 haftalık..." Dudaklarım bükülürken gözlerim Zafir'in gözlerini buldu. Gözleri kıpkırmızı olmuş,dolmuştu fakat yüzündeki gülümseme her şeye değerdi.
"Şu an kalp atışlarını dinletmek isterdim fakat bu 6. ve 7. haftadan sonra mümkün. Yine de gelişimi haftasıyla gayet uygun,herhangi bir sorun görünmüyor. Her şey gayet yolunda."
Korku içimdeki yerini terk etmeden hemen önce şunu sordum. "Ben ameliyat olmuştum biliyorsunuz,6 ay kadar hamile kalmamam gerektiği söylenmişti. Herhangi bir sorun yok ya da olmaz değil mi?"
Başını iki yana salladı. "O bizim öngördüğümüz bir süreç seni yakından ve sık sık takip ettik. Herhangi bir sorun olmadı ki ameliyatının üzerinden beş buçuk ay geçtiği zaman hamile kalmışsın. Tabi ki takdiri İlahi fakat bir sorun olmayacaktır."
Cihazı çekip peçeteyi karnıma bastırdı. Zafir'in sırtımdan desteklemesiyle doğruldum. Elindeki eldivenleri çıkarıp masasına dolandı. Ben de toparlandım ve karşısına geçip oturduk. "Bu süreçte ağır kaldırmak,ağır işler yapmak,üzüntü,stres,korku yasak. Bol bol dinlenmek,düzenli yürüyüşler,hafif egzersizler yapmak, dengeli beslenmek çok önemli."
Başımı yavaş yavaş salladım.
"İlk gebeliğin olduğu için birkaç konudan söz etmek istiyorum..."
***
"Ailelerimize söylemek istiyordum aslında ama nazar değmesinden korkuyorum. Biraz beklesek olur mu?"
Arabaya binmiş eve gidiyorduk.
"Sen nasıl istersen yavrum." Yüzümdeki o sırıtış gitmiyordu,çok ama çok mutluydum.
"Söyleyemedim ama iznim var iki hafta. Aralıksız göreve gittiğim için." Sevinçle ona döndüm.
"Çok iyi sevgilim,dinlenirsin. Birlikte vakit geçiririz."
Başını ağır ağır salladı. "İyi ki önceden kullanmamışım. Böyle bir durumda aklım sende kalırdı." Kaşlarım çatıldı. "Neden ki,bir şey olmazdı."
Elimi tutup dudaklarına götürdü ve öptü.
"Olmaz,ben olmasaydım düşüp bayılsaydın ne yapardım Almina? Aklım sizde kalırdı."
Elini kucağıma çekip sessiz kaldım,endişelerini anlayabiliyordum. Siteye girdiğimizde eve doğru adımlamaya başladık,o hazırladığım masayı Suzan teyze toplamıştı onu fark etmiş dudak büzmüştüm. "Hala baba olacağıma inanamıyorum."
Dudakları arasından o kelimeyi duymak gözlerimin dolmasına neden olduğunda salondaydık.
Kollarımı boynuna sarıp parmak uçlarımda yükseldim. "İyi ki." Diye fısıldadı sarılırken.
"Çok iyi bir baba olacağına o kadar eminim ki." Dedim geri çekilip yüzüne bakarken.
Alnını alnıma yasladı,belimdeki elini karnıma doğru ilerletti. "Senin anneliğinin yanında benim babalık biraz solda sıfır kalacak gibi." Gülüp başımı göğsüne yasladım. Gözlerim üstten karnımı buldu. "Çok küçük,yok gibi ama varlığı kocaman." Dedim.
"Mucize gibi,senin gibi aniden öyle ansızın." Saçlarımın arasına öpücük kondurdu.
Geri çekilip dudaklarına ufak bir öpücük bıraktım. "Bu anı bozmak istemezdim ama karnım acıktı."
"Doyuralım bakalım sizi." Elimden tutup mutfağa çektiğinde usul usul yürüdüm.
"Kolay gelsin Suzan teyze." Dedi Zafir.
"Ay oğlum bölmeyeyim diye girmedim ama iyisiniz değil mi?" Endişeli bakışının ardından kollarımı ona sardım. "İyiyiz merak etme,tansiyonum oynamış biraz ondanmış. Sen iyi misin?"
Başını sallayıp saçlarımı okşadı. "İyi kızım o kadarlık olsun,bende iyiyim merak etmeyin. Size yemek hazırladım,hemen yiyin de dinlenin." Başımı hevesle sallarken ocaktaki yemeği görmeye çalışıyordum. Çünkü karnım çok açtı.
"Tamam Suzan teyzem,çocuklar senş eve bıraksınlar sen bu hafta dinlen ben buradayım zaten." Zafir ile konuşmalarını bırakıp tencerelerin kapaklarını açtım. Birisinde yayla çorbası vardı,çok severdim. Diğerinde ise pirinç pilavı. Sonrasında çalışan fırına usul usul yürüyüp eğildim.
Karnıyarık görmemle yutkunmam bir oldu. Çok açtım şu an. Belime dokunan parmaklarla irkildim. "Geç bakalım,otur." Masaya geçip oturduğumda bir robotun yönlendirilmesi gibi hissediyordum kendimi.
"Çok açım." Derken Zafir fırından tepsiyi çıkardı. Gülerek bana döndü ve göz kırptı.
Her şeyden tabaklara koyduğunda hevesle onu bekliyordum.
"Afiyet olsun,meleklerim." Saçlarıma öpücük kondurup yanıma yerine geçtiğinde avuç içimi karnıma bastırdım. Alışmak garipti.
"Sıcak yavaş yavaş ye." Dediğinde başımı ağır ağır sallayıp çatalımı aldım. İlk önce karnıyarık yemek istiyordum. Baktım Zafir çorbasını içiyor. Bende çorbama uzanma kararı aldım.
Yemeğimiz değişik duygulara ev sahipliği yaptığımızdan sessiz ve düşünceli geçmişti. Sonrasında bir duş almış,koca zoruyla yatakta uzanıyordum.
O ise kendi kendine kalmak için salona kaçmıştı. Belki de gelecek için endişeleniyordu ama ben şu anı yaşamak istiyordum. Ona da bize de bir şey olmayacaktı,biz hep bir arada olacaktık.
Yataktan kalkıp geceliklerimi düzelttim ve aşağıya indim. Tv sesi açıktı ama onun dışında ses yoktu,hava kararmıştı. Salonda ışık kapalıydı Zafir ise koltukta oturmuş kollarını göğsünde birleştirerek yeri izliyordu.
Adımlarım sakindi,ürkütmek istemedim.
"Sevgilim." Diye fısıldadım. Bakışları aniden bana döndü. Cidden dalmıştı yoksa geldiğimi merdivenleri inerken duyardı.
"Uyumadın mı?" Başımı iki yana salladım,adımlarımı ilerletip kucağına yan bir şekilde oturdum. Ayaklarımı koltuğa bastırdım.
"Sen burada böyle düşünceli düşünceli dururken nasıl uyuyayım? Ne oldu,bu endişen niye?" Dedim saçlarında parmaklarımı gezdirip.
"Bir şey yok,gel gidelim uyuman lazım." Kalkmak istese de izin vermedim. "Endişeleniyorum,bana söylemek istediğin bir şey var mı?"
İç çekip arkasına yaslandı. Bir eli sırtımda bir eli dizimdeydi. "Korktum,evet çok hayal etmiştim ama şimdi gerçek olması... Sizi arkamda bırakmaktan korkuyorum ve bunun önüne geçemeyeceğim. Ne sizden ne vatanımdan. Vatanım bu kadar sen olmuşken,nasıl endişelenmeyeyim?"
Yanağına ufak bir öpücük bıraktım. "Bak Zafir,ben de bebeğimiz de buradayız. Vatanın da sizlere emanet biz de... Emanetine en iyi sahip çıkacak kişi sensin,onları koruyacak,zarar gelmesine izin vermeyecek kişi... Seni koruyacak olan da biziz,Allah... Ne sana ne de bizlere bir şey olmayacak,biz hep bir arada mutlu mesut yaşayacağız endişelerini anlıyorum ama kalbini üzmene değmez."
İç çekti,zordu kabullenmesi ama başını salladı.
"Haklısın kutsal çiçeğim,çok haklısın. Hadi gel artık uyumanız lazım." Beni kucağına alıp kalkmadan önce tv'yi kapattı. İç çekip gülümsedim ve boynuna uzandım.
"Babamız pek güçlü bakalım 7 ay sonra da bizi böyle taşıyabilecek mi?" Bana bakıp sadece güldü. "Ben sizi her şekilde taşırım." Gülüp bu sefer de diğer yanağından öptüm.
***
Üzerinden geçen iki ayda bebeğimiz üç aylık olmuştu. Ailelerimiz ve arkadaşlarımız hamile olduğumu öğrenmiş üstüne kutlama bile yapmıştık. Mihriban annem bu bilgiyi kimseyle paylaşmamış üstüne nazar değmesin diye dualar okutmuş,kurşunlar döktürmüştü.
Melis şimdiden yurt dışından alışveriş yapmaya başlamış,Leyla abla ise beni bilgilendirmek için kendi kitaplarından vermişti. Tuana,Asu gitmiş oda tasarımı için birileriyle görüşmüştü. Asu buraya tatil için bizi görmeye gelmişti. Selin gelemese de bana bir sürü tavsiye veriyordu çünkü onun da benim de hamileğim zor geçmişti,geçiyordu.
"Midem almıyor Suzan teyze." Dedim önümdeki süte bakarken. Zafir bir haftadır görevdeydi;tim arkadaşları haberi aldıklarında bir sürü oyuncakla kapımıza dayanmışlardı. Orhan abi deneyimli olduğu için 0-6 aylık bebeklere yönelik bir şeyler almalarını hatta bebek bezi ve mamanın daha yararlı olacağını söylemiş onları yönlendirmişti.
Hepsi o kadar tatlılardı ki...
Şimdiyse görevdeydiler,birkaç gün içinde döneceklerini biliyordum.
"Kızım bari burnunu tıkayıp da iç." Suzan teyzenin yakarışını görmezden gelemedim. Öğrendikten sonraki ilk ayda hiçbir sorun yaşamamıştım ama üçüncü aya girer girmez mide bulantılarım artmış,baş dönmelerim de buna eşlik etmişti. Doktorum her şeyin yolunda olduğundan bahsediyordu,kan değerlerim de bebeğimizin sağlık durumu da gayet iyiydi.
Kişiden kişiye değişebilen bir durum olduğunu da ondan ve çevremden de öğrenmiş kaygı seviyemi en aza indirmiştim.
Yine de çok zorlanıyordum özellikle Zafir'in tam bu zamanda göreve gitmesi biraz daha etkiliyordu beni.
"Tamam içiyorum,üzülme sen." Burnumu tıkayıp bir bardak sütü içtim. Ardından yüzümü buruşturup derin bir nefes aldım.
"Aferin kızıma,hadi şimdi yürüyüşe." Şüphesiz ki bu süreçte herkes bir yana Suzan teyze bana çok yardımcı oluyordu.
Elimi minik göbeğime koyup bahçeye adımladım,bahçeye çıktığım anda Kadir ile Erdem yanımda bitip yürüyüşüme her zamanki gibi eşlik ettiler.
"Bugün nasılsınız yenge?" Erdem'in hevesli halleri nişanlanmış olmasından kaynaklıydı,bir çocuğu olmasını çok istiyordu çünkü çocukları çok seviyordu. Bunu da tabi Kadir'in işgüzarlığından öğrenmiştim.
"İyiyiz amcası,siz nasılsınız?" Erdem hevesle başını sallarken Kadir hemen cevapladı.
"İyiyiz yenge çok şükür." Birlikte bahçede turlarken Erdem'in düğününden,Kadir'in ise sevgilisinden bahsetmiştik.
"Yani,biraz daha sıcak olmalıyım öyle mi?" Başımı salladım. "Tabi ki,kıza uzak durursan o neden sana yakın olsun ki. Hem kırılıyordur." Kadir düşüncelere dalarken soru sorma sırası bu sefer Erdem'e geçmişti. "Peki yenge,balayına nereye götürsem?" Biraz düşündüm.
"Yurt dışı mı yurt içi mi?" Erdem bendeki gözlerini bahçedeki çiçeklere çevirdi. "Sanırım yurt içi olsun ister."
Dudaklarımı büktüm. "O zaman deniz,kum,güneş istiyorsanız ya Ayvalık'a ya da Antalya'ya gidebilirsiniz. Onun dışında bir yer olsun dersen de turistik bir yere götürmen daha hoş olabilir bence,mesela Kapadokya gibi."
"Olabilir,ben buralara bir bakayım."
Erdem bir şey sormak için hareketlendiğinde Kadir atıldı. "Sıra bende oğlum."
"İyi be sor." Akşam üzerinin verdiği serinlikle ürperdim. "Bu son soru olsun mu?" Dedim ikisine de.
"Olur olur yenge." Dediklerinde gülümsedim.
"Şimdi diyelim ki bir konuda tartıştık ve istemeden onu kırdım o da beni yanlış anladı. Bu durumda kendi haline bırakıp sonra mı gönlünü alayım yoksa gidip hemen mi?" Anlattığına göre kız arkadaşı cıvıl cıvıl birisiydi ve öyle sessizce kendi halinde kalmak isteyeceğini sanmıyordum.
"Sevgilin tatlı ve enerjik bir kız,duygularını üstte yaşamayı seviyor bu yüzden kendi kabuğuna çekilip üzüleceğine gidip onun hemen gönlünü almanı tercih edecektir."
Başını salladığında bahçeye giren arabaya gözlerim döndü,Kadir ile Erdem hemen önüme geçip barikat oluşturduklarında görüş alanım sıfırlandı. "Çekilin karımın önünden." Zafir'in sesini duyup ona doğru koşmam bir oldu.
"Koşma!" Diye uyarsa da sadece yavaşladım ama durmama neden olmadı.
"Geldin!" Hevesli sesim kalbinde yankılandı.
"Geldim bebeklerim." Tek koluyla belimden tutarken beni yere indirip elindeki poşetlerle ilerlemeye başladı,ben de koluna girip ona eşlik ettim.
"Hoş geldin abi!" Dedi Erdemle Kadir.
"Hoş bulduk kardeşim,sağ olun." Derken beni işaret ettiğinin farkındaydım. "Başımız üstüne." Dediklerinde ikisine de gülümsedim.
"Gir bakalım küçük cadı." İçeriye adımladıktan sonra neşeyle Suzan teyzeye seslendim. "Suzi bak kim geldi!" Suzan teyze koştur koştur gelip Zafir'e sarıldı.
"Hoş geldin çocuğum ver alayım şunları." Dese de Zafir ona vermeyip mutfağa bıraktı. "Hoş buldum,nasılsın Suzi var mı bir sıkıntı?"
"Yok be oğlum çok şükür! Aç mısın?" Zafir başını iki yana salladı. "Yok değilim ama uykum var,karımı alıp gidiyorum." Dediğinde beni aniden kucakladı. Çığlık atıp o zuna zar zor tutunduğumda Suzan teyzenin gülüşünü duyuyordum.
"Zafir ya! Ya indir beni rezil olduk. Zafir indirir misin!? Zafir..." Beni duymazdan geldiği her bir anda sesim kısılmaya midem bulanmaya ve başım dönmeye başladı.
Odamıza girdiğimizi fark edemezken bir umut adını mırıldandım. "Zafir." Yüzündeki muzip gülüş kaybolduğunda yüzüme bakıp hızlıca yatağa ilerledi ardından beni yatağa dikkatle bıraktı. Önğmde diz çöküp yüzümü avuçladı. "Güzelim?"
Gözlerimi kapatıp biraz soluklandım.
"Meleğim,ne oldu?" Dedi bir dakika sonra.
Gözlerimi usulca açtım. "Başım döndü." Dedim mırıldanıp.
"Hastaneye gidelim mi?" Sadece cıkladım,ayağımdaki terlikleri çıkarıp yatağa uzanmak adına geriye doğru kaydım. Zafir ayağa kalkıp yastığımı düzeltti,üzerime yorganı örttü.
"Yok geçer,alıştım." Yanıma oturup ellerimi alnımdan çekti. "Ne demek alıştım ne zamandır böyle?"
"İki üç haftadır hem aşırı bir mide bulantısı hem de baş dönmesi var. Merak etme doktora gittim her şey yolunda bunlar normalmiş."
Derin nefesi yüzüme vurdu.
"Zayıflamış gibisin." Gözlerim baygın baygın bakarken başımı salladım. "Biraz."
"Size iyi bakmak benim için bir vazifedir,hemen görevime başlıyorum Almina hanım!" Yanaklarıma öpücükler kondururken biraz kendini suçladığını hissettim. Kahkahalar atsam da omuzlarından tutup durdurdum.
"Seninle alakalı değil,sakın kendini suçlama."
Gözlerndeki endişeyle yutkundu ve üzerime doğru eğildi. "Size bir şey olursa yaşamam."
Kollarımı boynuna sardım.
"Korkma,iyiyiz biz. Hem babamızı özledik. Artık sesini duyuyor,hissediyor seni. Cinsiyeti de belli olabilirmiş ama sen gelmeden öğrenmek istemedim"
Gülümsedi. "Yarın gidip öğrenelim o zaman?" Hevesle onayladım.
"Sence kız mı erkek mi?"
"Sağlıklı olsun da gerisi önemli değil."
"Amin tabi ki ama merak ettim." Yutkundu.
"Oğlum da kızım da olsun tabi ki çok isterim ama kız gibi hissediyorum..." Gülümsedim. "Ben ne hissettiğimi bilmiyorum." Güldüğümde o da güldü.
"Almina? İyisin değil mi?" Başımı yavaş yavaş salladım,omuzlarındaki baskım artarken onu yavaşça kendime çektim,gözlerimi kapatırken hedefim dudaklarıydı.
***
"Almina,sorun ne?" Gecenin bir yarısıydı,duş almış akşam yemeği yemiştik ardından Zafir biraz uyumuştu ben de gece olunca yanına kıvrılmıştım,film izlemiş ardından da uykumun geldiğini söyleyip kapattırmıştım.
Ama saatlerdir uyuyamıyordum,bir o yana bir bu yana dönüp duruyordum,dönecek pek de bir yan yoktu.
"Bir şey yok sevgilim." Dedim uyuması adına,uykusuz olan oydu ve benim yaptığım da pek yardımcı olamıyordu.
"O zaman uyu lütfen." Yutkunup örtüyü ittim ve yataktan kalktım.
"Nereye?" Diyen Zafir'i umursamadım,çok kırıcıydı. Uyuyamıyordum ne yapayım? Hemen kızıyordu! Giderdim ben de.
Merdivenleri oldukça yavaş ve dikkatli indikten sonra ayağıma geçirdiğim terlik ve üzerime aldığım vestiyerdeki hırkayla bahçeye çıktım. Allah'tan hava iyiydi.
Elimi karnıma koyup yavaş yavaş yürümeye başladım. Bahçeyi aydınlatan ışıklar ve Kadirle Erdem'in dışarda olması bana güven veriyordu. Kendimi motive etmek adına derin ve sakin nefesler alıp uyku için zihnimi hazırlamaya çalıştım.
Gözlerim karşı evdeki ağaca takıldığında,üst üste yutkundum. Sonra gözlerimi çevirip bakmamaya çalıştım. Yürümeye devam etmeye çalıştım ama ağzımda değişik bir tat oluştu,arka arka yutkunsam da düzelmedi.
"Almina? Yüryüşün bittiyse girelim mi karıcığım?" Zafir bedenini kapıya yaslamış bana bakıyordu. Aramızdaki mesafeyi aşmayı hiç istemesem de mutfağa giden yol ondan geçiyordu. Paytak adımlarla yanına yürüdüm.
"Üşüyüp hasta olacaksın." Omuz silktim konuşmak istemiyordum.
Yanından geçip doğruca mutfağa girdim. "Susadın mı?" Yine cevaplamadım. Buzdolabına yönelip açtım.
"Aç mısın,otur sen ben yemek ısıtırım." Çekmeceyi çekip meyvelere baktım,çilek vardı,kiraz hatta vişne de. Ama erik yoktu.
Sebze çekmecesini de son bir umut açtım. Ama orada da yoktu.
"Güzelim,trip mi atacaksın gece gece?" Başımı çevirip ona baktım ardından da dolabı sertçe kapatıp aldığım suyu bardağa koydum.
"Özür dilerim,kırdım demek ki seni." Yanıma yaklaşıp saçlarıma öpücük kondurdu,elleriyle karnımı okşadı.
Suyu içip kalan yarısını da ona uzattım.
"Ben odaya gidiyorum." Derken sesim biraz uysal kedi gibi çıkmış olabilirdi.
Ben kıvırta kıvırta önden yürüdüm o da hemen arkamdaydı. Birlikte odaya çıktığımızda dişlerimi fırçalayıp o histen kurtulmak istedim. Su içmek biraz olsun iyi gelmemişti. Dişlerimi fırçalarken aynada kendime bakıyordum,eskiden de güzel olduğumu az çok fark ediyordum ama sanki daha da güzelleşmiştim.
Ağzımı çalkalarken kusacak gibi olmuş birkaç defa öğürmüştüm Zafir yanımda bitse de yanlış alarmdı kusmuyordum. Ama bu his geçmiyordu ben aşeriyordum.
Yatağa döndüğümüzde yorgun olan Zafir bedenini bırakıp direkt gözlerini kapadı. Bense oturup ona doğru baktım.
Bir kez daha yutkunduğumda ağlayasım geldi.
"Yavrum yatmayacak mısın artık?" Sessiz kalışımın ardından öfkeli bir nefes verip gözlerini açtı ve loş ışığın verdiği turunculuktaki yüzüme baktı.
"Almina!"
"Zafir..." aynı anda konuşmuş olmamızın ardından Zafir,o yalancı sinirini bırakıp endişeyle doğruldu.
"Çiçeğim?"
"Ben aşeriyorum." Gözümden akan bir damla yaş usulca yanağıma süzüldü. Kaşları havalanırken yüzü dondu. "Ne?" Sessiz mırıltısı kulaklarıma zar zor doldu.
"Ne dedin?"
"Aşeriyorum." Elimi kaldırıp yüzümü sildim. Hemen ayağa kalkıp yanıma geldi. Önümde diz çöküp elleni yüzüme koyarken gülümsüyordu. Ama kaşları endişeyle yukarıya kıvrılmıştı.
"Sen saatlerdir bu yüzden mi uyuyamıyorsun? Neden söylemedin bana?" Öyle naif sormuştu ki şimdi ağlayacaktım.
"Bilmiyorum,uyuyamıyordum bahçede karşı komşunun erik ağacını görünce aşerdiğimi anladım. Dolapta yokmuş,yorgunsun diye..." Susturup,dudağıma sert bir öpücük bıraktı.
"Kurban olurum sizi veren Rabbime. Ne yorgunluğu yavrum,ben bu günlerin hayalini kurdum hep. Hemen gider alır gelirim sana erik."
"Gerçekten mi?" Hevesle parlayan gözlerime güldü ve burnumun ucunu öptü. "Yeşil erik mi istiyorsun?" Başımı salladım, bir kez daha yutkundum. İlgisini çekmiş olmalıyım ki güldü ve ayağa kalktı.
Telefonunu cüzdanını aldıktan sonra yaklaşıp alnımdan öptü. "Gelirim hemen."
Tam kapıdan çıkacaktı ki seslendim. "Zafir,salatalık turşusu da alır mısın?" Omzunun üstünden bakıp gülümsedi. "Alırım güzelim,hemen alıp geliyorum." Heyecanla gülümsedim.
O gider gitmez hevesle yatak başlığına sırtımı yasladım,ayaklarımı sağa sola doğru sallarken elime telefonumu almış sosyal medyada gezinmeye başlamıştım.
Artık izlediğim içerikler sebebiyle midir bilmiyorum ama karşıma sürekli bebek videoları çıkıyordu. Her bir çocuk o kadar güzeldi ki gözlerimi alamıyordum. Yarın sabah cinsiyetini öğrenmeye gideceğimiz bebeğim için çok heyecanlanıyor az çok gördüğüm sayfalardan kıyafet bakıyordum.
Aradan geçen yarım saatin ardından aşağıya inmiş mutfakta ileri geri yürümeye başlamıştım. Tam o sırada da kapının açılma sesi evde yankı yaptı.
Hevesle adımlarımı hızlandırarak kocacığımı karşılamaya gittim. "Hoş geldin!" Derken heyecanla elindeki poşetlere bakıyordum.
"Hoş buldum kutsal çiçeğim. Gel bakalım." Derken belimden desteklemiş mutfağa ilerletmişti.
"Otur hadi yıkayıp getireceğim." Dediğinde hemen oturdum. Ellerimi birbirine vurup heyecanla beklerken Zafir'in yüzündeki o gülümseme her şeye bedeldi. Önüme ilk önce erikleri koyduğu kaseyi ardından da iki tane çıkardığı salatalık turşusunu bıraktı.
Hangisini yiyeceğimi şaşırsam da ilk önce elim eriğe uzandı. O sulu sulu hafif ekşi tadıyla kendimden resmen geçtim. Kendimi o kadar kaptırdım ki erikleri ne ara bitirip turşuya geçtiğimi bile hatırlamıyorum.
Zafir ise gülümseyerek benim bu hallerimi izliyordu. "Ay aşkım özür dilerim,yer misin?" Desem de tabakta ne erik vardı ne turşu.
"Afiyet olsun karıcığım."
"Yaa,bitti zaten." Tezgahta devamı olsa da nefsim durulmuştu. İç çektim ve ellerimş yıkamak adına tezgaha yöneldim. Tabakları kenara bırakıp ellerimi yıkamaya koyuldum. "Bunları dolaba koyuyorum,bir daha istersen yersin bebeğim. Ama çok yeme." Boynuma bir öpücük bıraktı,usul usul başımı salladım.
Ellerimi kurulayıp beni bekleyen kocama kocaman sarıldım. "Çok teşekkür ederiz babası,seni de yorduk." Gülüp sıkı sıkı sarıldı. "Ne yorulması gelin bakayım buraya!" Beni döndürürken kahkahalarımız gecenin bir saatinde evde yankılanıyordu.
Ve ben onları her geçen gün daha çok seviyordum.
***
"Evet! Hazır mısınız öğrenmek için? Yoksa bir zarfta da verebilirim bir cinsiyet partisi için." Zafir'in gözlerine baktığımda aklıma gelen bir fikirle "Olur." Dedim.
Zafir şaşırsa da gülümseyip alnımdan öptü.
Doktorun uzattığı zarf ve fotoğraflarla oradan ayrıldık. "Bir organizasyon mu düşündün?" Dediğinde başımı salladım.
"Hepimizin öğreneceği bir organizasyon düşündüm aslında. Sana bir video göstermiştim ya sevdiklerimizle yapabileceğimiz..."
"Hım,evet olur güzelim. O zaman hazırlasınlar bahçeyi öğrenelim hemen." Güldüğümde bana ne var dercesine baktı.
"Yetişmez ki? Yetişir mi?"
Dudakları usulca kıvrıldı. Dışarıya adımımızı attığımız anda gözleri yüzümüze vuram güneşe kaydı. Kahveleri kısıldı,yüzündeki gülümsemeyle bana döndü. "Yetişir,yeter ki biz isteyelim."
Arabaya doğru ilerlerken Zafir ilk önce Leyla ablayı,ardından Kadirleri aramış her şeyi beş dakikada halletmişti ben de kızlara haber vermiştim.
***
"Hoşgeldiniz!" Derken üzerimdeki beyaz keten elbiseyle herkesi bahçede karşılıyordum. İnanılır gibi değildi ama bahçeyi birkaç saatte hazırlamış ikramlıkları da Tuana sayesinde halletmiştik zaten biz bize olduğumuz için çok da önemli değildi. Ama her şey muhteşemdi.
"Hoş bulduk!" Diyen Selin ile şu anda bilgisayar üzerinden görüntülü görüşme halindeydik,ekranın diğer bölümünde Asu ve annemle babam vardı. Kerem ise Selin'e sarılmış izliyordu.
"Ay her şey müthiş olmuş!" Annemin sözleriyle gözlerim hemencecik dolmuştu. "Dimi?" Derken gözyaşlarımı akıtmayaya çalışıyordum.
"Babacığım ağlama güzel kızım." Babam da benden farksız değildi.
"Ben bebeğin amcası ve dayısıyım. Kendimi biçare,yorgun hissediyorum." Alp'in yakarışını duyduğumda herkesi videoya çeken Zeynep kıkırdamıştı. "Ya mızıkçılık yapma ne hissediyorsun?"
"Kız bence." Demiş kenara kaçmıştı.
Kız hissedenler kervanına;Alp,Selin,Tuana,Erdem, Mihriban annem,Salih,Kemal amcam,Melis,babam ve Orhan abinin eşi katılmışken.
Erkek hissedenler kervanında; Fatih,Zeynep,Kaan,Asu,Kerem, annem,Leyla abla ve eşi,Kadir,Orhan abi,Emre ve Mustafa katılmıştı.
Geriye kalan tayfanın hiçbir fikri yoktu.
Videoları teker teker bizim için çeken Zeynep'e minnetle bakmış ardından da bizim için hazırlanan standın önüne geçmiştik. "EVVEET HAZIR MIYIZ MİLLET!!" Alp'in bağırmasıyla herkes heyecanla alkışlamış ardından da önümüzde ufak bir kalabalık oluşmuştu.
"Çok heyecanlıyım..." dedim Zafir'e karşı.
"Sağlıkla gelsin." Diyip dua ettiği sırada elimizdeki bıçakla önümüzdeki pastayı ortasından kestik. Ellerim heyecandan o kadar çok titriyordu ki Zafir'in heyecandan buz kesen elleri bile durduramıyordu.
Herkes soluğunu tutmuş,kameralar üzerimize gözler ise pastamıza çevrilmişti ki, bıçağı yavaşça geri çektik.
Bıçakta kalan rengi gördüğümüzde bıçağı bırakıp gözlerim dolu bir şekilde Zafir'e döndüm. Zafir arka arkaya yutkunduğunda gözleri direkt komutanını buldu.
"Bir bozkurt geliyor komutanım." Ortamda yayılan titrek sesi ve buna ek olarak kahkahalar,patlayan mavi renkteki konfetiler bahçede alkış seslerine karıştı.
"Siz bu dünyada bana verilen en büyük nimetsiniz." Boynuma gömdüğü yüzü ve sıkı sıkı sarılmasıyla kollarımı boynuna sardım. Geri çekildiğinde cebinden ufak bir kutu çıkardı.
Kapağını açtığında küçük mavi zambaklardan oluşan zarif bir bileklik karşıladı beni.
"Zafir?" Dedim sulu gözlerimle. "Cinsiyetini bilmiyordum o yüzden bilen birinden yardım aldım." Derken Leyla ablaya göz kırpmıştı. Ardından bana baktığında sevinçten ağlayan ailelerimiz ve arkadaşlarımız bizleri izliyordu. Benim minik ailemi.
Oğlumu ve kocamı...
"İlk anneler günün kutlu olsun bir tanem. Sizi her şeyden daha çok seviyorum..."
Gözümden akan birer damla yaşla uzanıp boynuna sarıldım. Kopan ıslık ve alkışlarla dudaklarımı gizlice boynuna bastırdım ve kulağına fısıldadım.
"Sizi çok seviyorum."
*******
bölüm sonuuuu.
Ne diyeceğimi bilemiyorum,onlarla vedalaşmak çok ama çok zor olacak belki de bu yüzden kaçıyorum... Bu benim ilk kitabım ve bana çok şey kattı.
Bir sonraki bölümde (50.) final yapacak olmamız derinden üzse de onlar hep bizim zihnimizdeki kitaplıkta bir yerde olacaklar...
YENİ KİTABIMIZ "Kör Nokta" PROFİLİMDE YAYINDA. Hepinizi bekleriimm
Sizleri seviyorum minik ailem,final bölümünde görüşmek dileğiyle şimdilik hoşçakalın....<3
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 14.74k Okunma |
826 Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |